Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Tek Şiirleri Buraya Yazabilirsiniz ..

adını sen koy

bestesini ben yaptım, güftesini sen yap bu şarkının

ve bulmaya çalış şiirlerimdeki gizli özneyi,

anlamaya çalış dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan

benim anlatamadığım,

senin ise hiçbir zaman anlayamayacagın sevgimi

öğelerine ayır yüreğimi,

ayır ayrı yazmam gerekirken adımın yanına yazdığım ismini

bestesini ben yaptım güftesini sen yap, ey sevgili!
 
Tanrı der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler; onsuz yaşayamam deme, seni onsuzda yaşatırım.
Ve mevsim geçer gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur.
Aklın şaşar dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur.
Öyle garip bir Dünya…
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya; Öldüm der durur yine de yaşarsın.” Mevlana
 
A%2B%25287%2529.png


A%2B%25288%2529.png


A%2B%25286%2529.png


A%2B%25285%2529.png


A%2B%25284%2529.png


A%2B%25283%2529.png


A%2B%25282%2529.png
 
Seni öylesine düşündüm ki,
Öylesine, yaşamadan önce.
Senden başka bir şey yok sanki.
Ama nasıl da varsın derim sana,
Düşüncelerimce...
Özdemir Asaf
 
Ağzını kokluyorlar.
Seni seviyorum demiş olmayasın sakın.
Canını kokluyorlar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Yolları kesip,
aşkı kamçılıyorlar
yol boylarında.


Aşkı zulalamak en iyisi…


Bu çarpık çıkmazda, bu uğunduran soğukta
kürek kürek şiirlerle, şarkılarla
besliyorlar kendi ateşlerini.
Farklı düşünmeyi aklından bile geçirme.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Gecenin bir yarısı kapıyı çalan
ışığı öldürmeye geliyor.
Işığı zulalamak en iyisi…


Ellerinde kanlı satır ve sopalarla
köşe başlarını tutmuş kasaplar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Dudaklardan gülmeleri kazıyorlar,
ağızlardan şarkıları.
Neşeyi zulalamak en iyisi…


Zambakların ve leylakların ateşinde
kanaryaları közlüyorlar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Cenazemizde şölen yapıyor Şeytan,
kendinden geçmiş, zaferine kadeh kaldırıyor.


Tanrıyı zulalamak en iyisi…
 
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!

Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
‘bulmacanın beş harfli yemek sorusuna’ yanıt aramanla halkalanmış,
‘Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı’
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
‘bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ‘
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında….

Ne mi yapacağım bundan sonra?

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye….

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
 
Bir Televole Masalı

Hayat bir televole masalı değildir kızım!
Sakın aldatmasın seni
Seda'nın Güllü'nün o hoş kahkahaları
Ebru'ların Çağla'ların Demet'lerin
O sabun köpüğü muhteşem aşkları (!)
Ben ne dev yalnızlıklar bilirim
Ben ne ayrılıklar
ben ne hıçkırıklar
Kim bilir
Nasıl ıslaktır geceleri onların yastıkları...

Hayat Mehmet Ali'nin çiftliği değildir kızım!
Öyle hep yüzüne gülmez bu çarkıfelek
Feleğin çarkına düşünce anlarsın
Aslanın neresinde ekmek.

Hayat bir Tarkan şarkısı değildir kızım
Öyle hüp diye içine almaz seni hiçbir sevgili
ve hiç kimse kuş sütüyle beslemez seni
Güzelliğin solunca anlarsın
Aynalarda bile zor bulursun kendini.

Hayat ne Aydın'ın 'Aydın Havası'
Ne Fatih'in 'o kıskıvrak yılan dansı! '
Ne bir Gülben
Ne de Bir Hülya kavgası
Hayat seni kaybettiğim günden beri
İçimde bir kurşun yarası.

Hayat bir peri masalı değildir kızım!
Öyle evinin önünde
Beklemez seni beyaz atlı prensler
Bak Beyaz'ın bile simsiyah oldu hayalleri çoktan
Ve Okan yaralı bir kuştur artık
Hergün kendini gagalamaktan
Ve sanat adına
Arto'yu Hande'yi Sevda'yı zagalamaktan

Hayat bir tatil köyü değildir kızım!
Bir o yana bir bu yana sallamaz seni
Bir düşün
Yıkılan yuvaları
O kırık hayatları
Yarınsız çocukları
Bir düşün
O arka sokakları
Sahipsiz çığlıkları
Çaresiz anaları - babaları...

Hadi olacaksan
Gel doktor ol öğretmen ol alim ol
Kırılmış kanadım, kolum, elim ol
Umudum ol güneşim ol ateşim ol
Seni de sarsın mutluluğun
O sımsıcak kolları
Ve senide yutmadan
Reyting canavarının o sahte yıldızları! ...

Unutma
sakın unutma kızım!
Onların
Hazin bir romandır
Özendiğin bütün hayatları...

Ahmet Selçuk İlkan
 
[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Kimsesi yoktu, yalnızlığı vardı.
İnsanlar gitti, o kaldı
Herkes paylaştı sonu başı,
Yanındakileri dost sandı.
Kahretti onu çektiği büyük sancı
Yoğun karanlığa karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Nicedir, düşündü durdu.
Türlü, türlü hayaller kurdu
Eksiği fazlasına,
Fazlası eksiğine elbet bulaştı.
Darmadağın oldu saçı başı,
Biran önceye hız ile varmaktı
Artık tek amacı,
Yaşama ölüme karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Ağır işçi gibi yaşadı, yoruldu
Kötü kişi gibi dikenlerle uyudu.
Oysa pırıl pırıldı gözü kaşı,
Zor dönemler oldu ne koştu, ne durdu.
İnandı inanılmadı
Alınmadı, yılmadı
Dosta düşmana karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı
Ördüğü duvarlar durmadan çatladı.
Işık yaktığı yollar, hep karardı
Attılar ona toprağı taşı
Sesini soluğunu sakladı.
Gülümsemesi bile ne kadar acılı
Bir gece sabaha karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Yaşamdan ölüme
Dünden bugüne.
Üstünde şerefle, haysiyetle yaşamış
Olmanın kıvancı
İçinde hiç sönmemiş allah inancı
Alacağına, vereceğine karşı.
Bir adam
Gözünde yaşı.

Kerem Alışık[/FONT]
 
Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi. Şimdi güzelliklerin bile çirkin /Özdemir Asaf
 
Ben seni ağlattım, hem çok ağlattım
Çünkü infiâlin şi're bedeldi
Bir kadın ağlatmak zevkini tattım
Bu bende bir çılgın, hain emeldi

Güzel gözlerine yaşlar sinerken,
Sonra damla damla taşıp inerken
Göğsünde şahkalar çoşup dinerken
Titrek dudakların cidden güzeldi.

[FONT=verdana]Ben seni sevmiştim ey melek kadın
Sızlıyor içimde sevgili yâdın
Azâr-ı aşkımı yanlış anladın
Bence hüzn-i hüsnün pek mübecceldi [/FONT] [FONT='inherit']
[/FONT]

[FONT='inherit'][FONT=inherit][FONT=impact]Rıza Tevfik Bölükbaşı[/FONT][/FONT]
[/FONT]
 
Dönüp dururken genişleyen girdapta
şahin şahinciyi duyamıyor
herşey dökülüyor, merkez tutunamıyor;
safi anarşi boşalıyor dünyanın üstüne,
kanla kararmış dalga serbest kalıyor ve her yerde
masumiyetin töreni boğuluyor;
en iyiler inançtan yoksunlar, en kötüler ise
tutkulu bir kuvvet ile dopdolular

şüphe yok, bir tür vahiyin eşiğindeyiz;
şüphe yok, ikinci doğuşun eşiğindeyiz;
ikinci doğuş! bu sözler ağzımdan çıkar çıkmaz
spiritus mundi'nin devasa bir imgesi
önüme çıkıyor, uçsuz bucaksız bir çöl;
bir biçim, aslan gövdeli ve insan başlı,
bakışları güneş kadar boş ve zalim,
yavaşça oynatıyor ağır kalçalarını, üzerinde
kızgın çöl kuşlarının salınan gölgeleri
o karanlık tekrar çöküyor ama şimdi biliyorum ki
yirmi asırlık taş uykusu
kabusa çevrilmiş sallanan beşik yüzünden
ve hangi hoyrat canavar, saati sonunda gelmiş
beytüllahim'e salınarak yürüyor, doğmak için?
[FONT='inherit']
[/FONT]
[FONT='inherit']
[/FONT]......................................................
William Butler Yeats[FONT='inherit']

[/FONT]
 
Sensin doğan en güzel güneş
Senden oldu bana harika bir eş
Güzeli görünce karşısında olursun ateş
Sensin yeryüzünde batmayan güneş

Emrah Bahadır Vural.
 
Üst Alt