Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haftanın Konusu] Dilediği yerde dilediği saçmalığı yapma özgürlüğü/eşitliği

tartışmadan çekilmeyi düşünmüştüm. :( Ayrı dillerden konuşuyormuşuz gibi geldi.. Ama andante'nin dünkü yazısında aktardığı mailden sonra fikrimi değiştirdim..

Ağabeyim de lise öğretmeni.. Belki o kadar olmasa da, o mailde anlatılanları üç aşağı beş yukarı yaşadıklarını söylüyor. Yıllar önce bana bir şey daha söylemişti. "Lise eğitimiyle yönetim arasında 30 yıl vardır." demişti. Yani bugünün lise öğrencisi kuşak 30 yıl sonra "yönetici" olacak.. Bugünün yöneticileri 30 yıl önce lise öğrencisi idi. Araya 12 Eylül'ü de katarak varın siz hesaplayın gerisini. :evil:

"Dibe vurmak" diye bir deyim vardır. Batmakta olan bir şey, dibe vurarak hız alır ve tekrar yukarı çıkar. Ama bataklığın dibi olmaz! Ya da dibe canlı olarak asla varılamaz! Belki çok karamsarım, umarım yanılıyorumdur: Biz bataklığa düşmüşüz ve orada çırpınıyoruz!

Sevgili Rekursion Türkiye'de değil. Yaşadıkları ülkelerde çözülmüş olan bazı problemlerden sonra "saçmalık da yapabilmeliyiz" diye düşünebilmelerini çok görmem onlara.. Ama Türkiye'de yaşayanlara "işte tablo, zaten boğazımıza kadar saçmalığın içerisindeyiz, daha ne saçmalığı istiyorsunuz?" diye sorarım. :evil:


Değişim konusunda 4 ay yazdım, 3 ay tartıştık. O nedenle kendimi tekrar etmek istemiyorum burada. Ama gözden kaçırdığın bir kaç şey var Bülentçim, ;) Birincisi, olayları zaman ve mekân boyutları içerisinde değerlendirmek, diğeri, evrim ya da nicel birikim olmadan, nitel sıçrama (devrim, değişim) olmaz!


Ensest konusuna ben de deyineyim biraz:
[size=4] Ensest ve yakın akraba evliliklerinin tedavisi günümüzde dahi olanaksız hastalıklara hatta üreme olayının körelmesine neden olduğu ilk kez anlaşıldığında bu yolda ilk düzenleme yapılmış, çok yakın kan bağı olan ana-baba ile çocuklar ve kardeşler arası cinsel ilişkilerde (ensest) kesin YASAK konulmuştur.
...
Toplum içinde ilk yasak, cinsel ilişkiler üzerine konmuştur. Bu yasak Tarihöncesinin sosyal hayatında düşlenemeyecek ölçüde büyük ve geniş sonuçlar yaratmıştır. Toplumun bütün üstyapısında ‘insanı insan yapan bu yasaktır’ denilebilir. Totem ve Tabu gelişirken, insanın içinde: Bir bilinen Bilinç, bir de bilinmez Enkonsiyon (bilinçaltı) ikiliği ve çelişiği yaratarak her türlü Yüceltim (Sublimation)lere olanak verir. “Psikoloji” dediğimiz şey, bu sosyal yasağın yaratığıdır. Dinlerden, güzel sanatlara kadar bütün ülkücülüklerin kaynağı da budur. Bilinç dışı, bilince rağmen en gerçek etki-tepki yapan mekanizmaların başında gene bu yasak gelir. Bu kadarla da kalmaz. Bütün o yasakların toplum emrine verdiği sosyalize yüceltimler, Toplum’dan kaynak almış dinamizmlerle kişi içine işleyip kişiyi insanlaştırırlar.
...
Bugün Tıp bilimi, yakın akraba arasındaki evlenmelerin, çok defa cılız, (dejenere) döl yetiştirdiğini (kapalı Yahudi ve hükümdar [firavun y.n.] ailelerindeki örnekleriyle) ispat etmiş bulunuyor. İlk insanın işlek zekâsı da bunu sezmekte gecikmemiş. Sağlam nesil için evlenme yasaklarını gittikçe sıkılaştırmış.
...
[/size]


Son olarak.. İstatistik bazen tehlikelidir! Önceki iletilerimin birinde yazdım: "doğru rakamlarla yalan söyleme sanatıdır." diye. Kabaca bilgi verebilir ama yanılmalara da neden olabilir. Bu yüzden ısrarcı olmamak gereklidir!


Bugün de yeteri kadar saçmaladım mı acaba? :D
 
oyoyoyoyyy! amma da cok yazilar yazilmish, yetishemiom artik arkadashlar :)... mesajlari anliyabilmem icin bi defa degil 2-3 defa okudugumdan (pegasusa selam :p) hepsini okuyamadim, sevgili andantenin bi yazisinda takilip kaldim... ondan sonra gelen yazilari da okiycam ama daha... söz!...

tam da seni anladigimi düshünüodum, bazi sözlerinle tekrar kafami karishtirdin andante...
andante' Alıntı:
Toplum her zaman herkese alışılmış kavramlarla yaklaşır. Siz alışılmış kavramlarla yola çıkarak sakat ve sakat olmayan insan gibi bir ayrımcılığı yaptığınızın farkında değilsiniz.

Sakat insanlara yaptıkları saçmalık yoluyla ne de olsa sakattır imajını veren toplum, sağlam birine de yaptığı saçmalık karşısında başka bir isim verebilir. Sonuçta verilen isim değildir önemli olan, size nede olsa sakattır anormal der bizde de saçını kırmızıya boyadığı için adi kadın daha da ileri gider ya, nede olsa internet ortamı açıkca yazmayayım ama siz anlıyorsunuz, der...
tamam da andantecim... bizim burda eleshtirmeye calishtigimiz toplumun sakatlara "alishilmish" kavramlarla yaklashmasi degil ki (bunu da eleshtirmeliyiz tabe, ve dedigin gibi sakat-saglam ayrimi yapmadan)... burda eleshtirdigimiz nokta toplumun sakatlara FARKLI saglamlara FARKLI kavramlarla yaklashmasi... eger tekerlekli sandalyede oturan bi kadina da sacini kirmiziya boyattigi icin "adi kadin" ya da bahsettigin internet ortaminda sölenemicek olan kavram kullanilirsa (sakat-saglam acisindan) eleshtiricek, kinayacak hic bishi bulamam... ama öle yapmio toplum... senin kullandigin örnekteki gibi "ne de olsa sakattir" dio, ya da "haline bakmadan yaptigi harekete bak!" dio... "adi kadin" demio (belki de kadin yerine bile koymuyo)... bazilarimiz buna (bence hakli olarak) "ayrimcilik" dioz... ve sen (yanlish anlamadiysam) buna ayrimcilik dioz diye bize ayrimcilik yaptigimizi sölüosun... ishte ben de bunu anliamiom... hem arkadashlar, eger dikkatinizi cekmediyse, "bu ayrimciligi sadece saglamlar yapio" demios... sakatlar da yapio dios... bu yüsden altini cize cize TOPLUM dioz... (tabiiki kendimize de "hooop!" diyebilmeliyis, sevgili baben ;))

elbette ki sacini kirmiziya boyatan kadina "adi kadin" denmesi hosh degil... "normal" (akilli uslu) bi kadin icin -heleki bi de öretmense- kirmizi sac (daha dogrusu sac boyatmak) anormal karshilanio ve "adi kadin" gibi garip kavramlar kullanilio... "normal"in dishina ciktigi icin yakishtirilmio ona, bi türlü cezalandirilio...

ve sen bu (siz kadin öretmenlere yakishtirilan) "normal"i belirleyen yönetmelikleri eleshtirmek/ezmek/cignemek/kaldirmak icin inadina sacini kirmiziya boyatip müdürün karshisina dikiliosun (dikleniosun)... bi sacmaligi ortadan kaldirmak adina eylem yapiosun (dayatilan "normalin" dishina cikiosun, sacmaliosun)... ve bicok insan -ben de dahil - bu hareketini alkishlio (cok hoshuma gitti gercekten :))...

shimdi biz de burda toplumun bize dayattigi "normali" -yönetmelikleri diyelim hadi- (sakatlar üzgün olmali, boynu bükük olmali, en azindan ciddii olmali, eglenmek yerine önündeki engelleri ashmaya ugrashmali, aglaya sizlana hayatmücadelesi yapmali, mümkün oldugu kadar sakatligini birsheylerle örtmeli/belli ettirmemeli, gerekirse kütüphaneler dolusu kitaplar okuyarak sakatliginin ona verdigi bi "eksikligi" doldurmali ("tam insan" olmali), ve daha neler neler) eleshtirios ve gelin hep beraber eylem yapalim dios... mesela cellmaam.in dedigi gibi "yamuk bedenlerimizle herkesin gittigi bi havuza gidip, müzik calip inadina, inadina oynayalim" dioz (ayrica cok eglenceli bi mücadele türü ;))...

ve sen bize "yola yanlish cikiosunus, bölelikle sakat-saglam ayrimciligini kendiniz yapiosunus" diosun... halbuki senin "insanca yashama" adina eylem (inadina sac boyatma) yapmanla bizim "insanca yashama" adina eylem yapmak isteyishimizin arasinda bi fark göremiom ben... (gördügüm tek fark senin o eylemi tek bashina yapman bizim de birlikte yapmak isteyishimiz, yoksa eleshtirmek istedigin nokta bumu?)... bu mesele neden bu kadar olay oldu anliamadim?!... ishin icinde sakatlar oldugu icin olmasin?! ;)...

sac boyama eylemini (sacmalamayi) yaptigin icin "bu hareketinle ( mesela: kadin öretmenlerle öretmen olmayan kadinlar arasinda) ayrimcilik yapiosun" diyen oldu mu hic?... veya erkek bi müdüre diklenen kadin öretmen olarak kadin-erkek ayrimciligi yapiosun diyen?... hic birini de sanmiom... ayrica yapilmak istenilen herhangi bi eylemden (sakat harekatindan) hic kimse dishlanmio ki, herkes davetli... :)

bu noktada havuz-eylemini ben de cok begendiimi söylemek istiom ama daha bashka eylemler de düshünülmeli... tesettürlü arkadashlarimizin da katilabileceyi eylemler...

sevgilerimle...
herkese muckslaaar :)
 
esranas7777' Alıntı:
[size=4]GEÇEN CUMA GÜNÜ İŞ OTOBÜSTEN İNDİM,İŞ YERİME GİDİYORUM.YANIMA BİR KADIN GELDİ VE BANA 25.000 LİRA UZTTI VE BİR İSRAR EDİYORKİ.İŞ ARKADAŞLARIMDA ARKADAN GÖRMÜŞLER,KADININ YAPTIĞINA NASIL GÜLÜYORLARDI AMA.KENDİMİ O KADAR KÖTÜ HİSSETTİMKİ.DİLENCİLERE VERMEZLER,BENİM DİLENCİYE BENZER HALİM OLMADIĞI HALDE BABA PARA VERDİ,ÜSTELİK CEBİME ATTI,GİTTİ.ARKADAŞLARDA BOŞVER CAHİLİ DİYE BENİ AVUTTULAR.BU BENİM BAŞIMA 2.Cİ DEFA GELİYOR VE HİÇ HOŞUMA GİTMİYOR.BUNU SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.[/size]
www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=122611#122611
Buna benzer para verme olayları (pegasus dahil) birçok sakat üyemizin başına geldi.
Sizce, normal giyimli ve normal tavırlı biri -sırf sakat diye dilenci muamelesi görüp eline para tutuşturulduğu bir toplumda- keyifli bir anında özgürce/herkes kadar saçmalayabilir mi?! Hanginizde o mangal gibi yürek var!?
 
O zaman şöyle sorayım: sakat olmayan birinin saçmalamak için mangal gibi bir yüreğe ihtiyacı yokken, sakat birinin mangal gibi bir yüreğe ihtiyaç duyması, sizce de düşündürücü değil mi?!
 
İnsanların aynı düşüncede olmaması gibi seçimleri vardır. Ve aynı düşüncede olmayan insanlar kendi düşüncelerini ortaya koyarken çok farklı bir uslup kullanırsa ben bu olaya kullandığı dil, yöntem vs. gibi şeyleri ekleyerekte bakarım.

Ve pegasus seninle aynı kanıda olmadan düşüncelerini çok daha farklı bir dille ortaya döktüğünden bu yazı çok hoşuma gitti.

Sen bunu bir usturupsuz mesaj olarak yorumluyorsun ama inan ben o kanıda değilim. Neyse bu senin algılayışındır ve buna saygı duyarım.Sana bu konuda ki cevabı pegasus verir ben onun adına konuşacak değilim zaten.

Ama bilesin ki sana katıldığım gibi katılmadığım bir çok yönde var.Kuşkusuz sakatların yapacağı herhangi bir hareket ilk önce beni de heyecanlandırır. Çünkü bu toplumda yaşayan bir birey olarak herkesin kendisini kötü hissettiği bir konuda bir şeyler yapabilmek özgürlüğüne sahip olduğuna inanırım. Bunun aksi düşünülemez. Bunlar ne olabilir diye kafa patlattığım zamanlarda var biliyorsun.

Zaten hiç bir şey yapılmadığı için ben sakatlara bu anlamda kızgınım bile.Hala daha sakatlık edebiyatının pençesinde çoğu. Burdaki tartışmanın da başlığı herşeyden önce saçma. Gerçekten saçma, çok hoşunuza gittiğini biliyorum ama yinede bu konuda fikrimi söylüyorum.

Dilediği yerde dilediği saçmalamayı yapabilme özgürlüğü....

Buradan yola çıktığımda anlamsızlaşıyor olaylar benim için. Hiç kusura bakmayın. Saçmalamak benim için başlı başına anlamsız bir şey zaten.

Sokakta sarhoş gezmek, sevgilisiyle öpüşmek saçmalamanın ötesinde zaman zaman tüm bireylerin ihtiyaç duyduğu bir olgu ve kişi bunun sonuçlarına katlanabilecekse bunun özgürlükle bir ilişkisini kurmak bana saçma geliyor.

Burdan yola çıktığınızda ise sizler bana çok daha farklı yaklaşabiliyorsunuz.

Dürüstlükle cevap veriyorum sözlerinize , hiç bir kaçamağa sapmadan.

Ben sokakta avaz avaz bağıran bir sakat görsem, inanın beni rahatsız ettiyse bağırması " ne oluyor sana kardeşim " derim. Onun sakat olup olmaması beni hiç ilgilendirmez. Çünkü bu gözle zaten bakmıyorum ben insana kenid gerçeği olarak algılıyorum herşeyi.

Yani sizlerin dediği gibi onun sakat olması yüzünden düşüncelerimi yada duygularımı ört bas etmem.

Diyeceksiniz ki, sen yapmayabilirsin ama çoğu kişi yapıyor.

O zaman cümlelerimizi doğru kuralım.

Öyle bir söylemde ele alıyorsunuz ki tüm toplum aynı hareketi yapıyormuş gibi yansıtıyorsunuz. Hayır!!! ben yapmıyorum ve ben bile tek başıma bu toplumun içinde olan bir birey olarak varsam, siz genelleyemezsiniz. Ki, yalnız olmadığımı ,benim gibi davranan ve düşünen çok sakat olmayanıda biliyorum.

Bu arada sakat arkadaşlarımın hep beraber denize girmesini saçmalamanın ötesinde son derece doğal ve olması gereken bir olay olarak ele alıyorum.Tüm insanlar nasıl denize toplu yada yalnız giriyorsa, sakatlarda toplu yada yalnız denize girebilir.

Bakanlar olur mu? şaşıranlar olur mu?... delidir ne yapsa yeridir diyen olur mu?

Olur tabii. Bunu yadsıyabilecek bir yapıdamıyım ben sizce????

Bu dünya için küçük ama sakatlar için büyük bir adımsa helal olsun, yapın derim, bende çıplak girerim sizlerle.... şaka değil yazdığım son derece ciddiyim.

Ama öncelikle bunun son derece doğal bir olgu olduğunu siz içinizde hissedin, sanki hissetmiyormuş gibi bir yansıma var kelimelerinizde, ne olur anlamaya çalışın beni. Sizin karşınızda değil tam tersine yanınızdayım. Sakat falan olduğunuzdan da değil, bir şekilde sizleri tanıdığım ve sevdiğim için.

Bunun dışında sakatlıklarınız sizlerin gerçekliği. Toplum yada adına ne derseniz deyin herşey çok harika olmuş olsa, bu yazdıklarınızın hiç biri söylem olarak bile kullanılmasa oluşmuş utopik düzende, kendinizle başbaşa kaldığınızda sakatlığınızlada başbaşasınız.

Söylemlerden çok bu gerçekliğin sindirilmesi bana göre ilk adım olmalıdır. Topal, çolak, kör, sağır, deli yada buna benzer terimlerin hiç birinin kullanılmadığı ve hiç bir anlam ifade etmediği bir toplumda bile olsak, kör kördür, sağır sağır canım kardeşim...

Kelimelere fazla takılmışız gibi geliyor bana. Yada sizlerin deyimiyle sağlamların dünyasında olup bitenlere.

Ben de ısrarla bizler bir bütünüz diyorum. Sakat hareketi sakatlığın kabuludur onayıdır bir şekilde. Bu sebeple herşeye rağmen insanca yaşam içinde el ele olmak daha anlamlı diyorum.

Aynı şey kadın hareketleri içinde geçerlidir benim için. Bir kısım kadınların başlattığı eylem hareketleri kadınların ikinci sınıf vatandaşlığının kabuludur ve onaylanmasıdır. Hani beynin cinsiyeti yoktu????

Ben demedim bu lafı, ama sık kullanırım.Kadın erkek, sakat sağlam, vs. bir bütün olarak insanca yaşam......

Canım devam edebilirim...Rekursion senin sorularına da sonra cevap vereceğim :D

( Not, topluma etkili bir mesaj vermeyi bu anlamda ele almadığımı bildiririm.)
 
Evet Bülentçim okudum ve bu soruyuda bu bağlamda sordum. Yine aynı konuda ısrarcıyım. Sağlam insanlar bizlere nasıl bir rol biçiyorlar? Söylenen örnekler beni hiç tatmin etmiyor ve yine aynı şeyi söylüyorum bütün bunlara neden bizlerin tutumlarıdır. Esranın verdiği örneğe gelince bunun bir benzerini biz de yaşadık. Geçen yıl İzmir organizasyonunda balon dağıtırken. Olayı kısaca anlatacağım ve ardındanda nedenlerini. Biz üzerinde sitemizin adı yazılı balonları dağıtırken ve bazı şeyleri haykırırken BMV'nin içerisinde oturan bizle beraber olan bir üyemize birisi balonların karşılığı gibi para uzattı. Evet yanlış duymadınız bu kişi BMV aracının içerisindeydi buna rağmen bu parayı uzattılar. Balonların bir karşılığı yoktu tanıtım amaçlıydı bunu söylüyor olmamıza rağmen üstelik BMV'deki arkadaş balon dağıtmıyordu bile kendi araçlarında oturuyorlardı.

O şahıslar bunu yaptılar ama bu o şahısların suçu değil. İşte benim anlattığım konu bu. Esra'nın yaşadığı olayda da bunun suçlusu ona para veren kişi değil. Sakatların dilenci gibi görülmesinin yine nedeni bizleriz bizim kuruluşlarımız ve aillerimiz? Neden ailelerimiz çok yakın çevremizde yaşadığım için bu örneği vereceğim ve bir çok ailede de bunun benzerlerinin yaşandığını biliyorum. Oğlu çocuk felci olan bir yakınımız oğlunu dilencilik yapması için zorladı buna bire bir şahit oldum. Bu yüzden rahatlıkla ailelerimiz diyorum. Ve dernekler çoğunda yapılan yol bu. Böyle olduğu sürecede insanların bizleri dilenci gibi görmemesini bekleyemeyiz. Hala aynı teknik devam ediyor çünkü. Bu sağlam insanların bizlere biçtiği bir rol yada bakış değildir. Bu bakışı bizler onların kafalarında oluşturduk ve ne yazık ki silmemizde çok zaman alacak.

Buna benzer para verme olayları (pegasus dahil) birçok sakat üyemizin başına geldi.
Sizce, normal giyimli ve normal tavırlı biri, sırf sakat diye dilenci muamelesi görüp eline para tutuşturulduğu bir toplumda, keyifli bir anında özgürce/herkes kadar saçmalayabilir mi?! Hanginizde o mangal gibi yürek var!?

Gelelim keyifli bir anında saçmalayabilmekteki yüreğe. O yürek bende var Bülent ve defalarca saydığın adı saçmalık olan şeyleri ki bana göre saçmalık olmayan şeyleri defalarca yaptım. Ve yeri zamanı geldiğinde de yine yapmaya devam edeceğim. Bunları yaparkende kimsenin aa sakata bak ne yapıyor gibi bir yaklaşımıyla ya da gözleri ile karşılaşmadım. Tabii bu saçmalıkların sınırlarını bilerek. Sınırdan kastım zaten defalarca anlattık tekrar girmeyeyim. Hatta ve hatta bu saçmalıkların bir çoğunu sağlam insanlar bile yapamamış olabilirler. Bunların kişinin cesaretiyle doğru orantılıdır. Piyzing takan bir insana nasıl bakıyorsak hepimiz bunu yapan kişi sakat diye değil yapılan saçmalığın radikal çıkışından bakılır. Sadece iş o çıkışı yapabilecek cesarete sahip olmaktadır. İşte bu anlamda o mangal gibi yürek ben de var.

Şimdilik kısa kesiyorum. Ama devam edeceğim. Bu arada nasıl bir yürekle neler yaptığımı resimlerle de koymayı düşünüyorum. Bir ara koyarım bel :wink: ki.
 
kafa yapısı

arkadaşlar Rousvelt yakın bir zamanda Amerika nın başkanıydı,Tito,yugoslavyanın,Rousvelt tekerlekli sandalyede amerikayı yönetti.Tito kolsuz ,Yugoslavyayı yönetti.İngiliz fizikci tekerlekli sandalyesinde dahi zor otururken uzaydaki kara delikleri bularak bilim dünyasını aydınlatıyor.Timur orta asyaya hakim olmuş bir özürlü.
o zaman sorun özürlü olmakta değil.Sorun sorunlarımızı sorun yaptığımız zaman ortaya çıkıyor.
Arkadaşlar hiçbirşeyi sorun yapmayalım,mutluluk kafadadır,düşüncelerdedir.hepinize mutluluklar
 
Saçmalama adı üstünde,saçmalama neden bir insan saçmalama ihtiyacı duysunki ve bunu yapmak için neden mangal gibi yürek lazım olsun.Saçmalayan insan sağlamda olsa sakatta olsa amacına ulaşmış olur yani saçmalamış olur.Ve bu durumu gören saçmaladığı kanaatine varan insanların saçmalayan hakkında ne düşündüğü o kadarda önemli değil bence.Zaten amaç saçmalamak değilmiydi. Saçmalayan bir insan diğer insanlar ne düşünüyor diye düşünse zaten saçmalamazdı.Yani saçmalamak isteyen saçmalasın diğer insanlar ne düşünür diye düşünmesin.SAÇMALAMANIN ZEVKİNİ YAŞASIN :lol:
 
çok saçma

Şimdi biz neden saçmalık yapamıyoruz diye üzülüyorsak ,bu çok saçma bir üzüntü olur bence.
 
Nihayetinde senin tabirinle parodiden ibaret bir yazı için neredeyse bir tez yazmışsın. :)

Tırsmadım dersem yalan oluryazını okuyunca Üstelik birazda kızdım hani itiraf ediyorum. Çünkü bu yazıya cevap vermek zorundamıyım diye düşünmek bile yordu beni birde, cevap yazsam ne olurdu halim anla artık.

Cinsiyet konusundaki cevaplarınıza çok güldüm. Ben çift cinsiyetlilik gibi (hermatrof) sıradışı olaylardan haberdarım tabi. Hatta bunlardan meydana gelmiş bir rahipler tapınagıda vardır taylandda. Bussi rahipleri deniyor onlara. Sadece çift cinsiyetlilerden oluşuyor. Tabi bu çift cinsiyetlilik genital organlara sahip olmak mıdır yoksa hem kadınların iç üreme organlarına hem de erkeklerin iç üreme orgabnına sahip olunmakta mıdır bilmiyorum ben de. Ancak ben çift cinsiyet derken bildiğimiz sıradan insanı hani şu memelilere ait olan canlıyı kastetmiştim. Yani amipler hakkında konusmuyordum. Bu nedenle insanı tabiki ayrı tutarak vermiştim cevabımı.

Yazılanlar hakkında genel bir cevap vermek için çok yorgunum. ama gercekten okurken gülümsemekten kendimi alamadıgım seyler var. bir ara bunlara deginecegim.

Fakat yazıyı okuduktan sonra ortaya cıkan temel durum nedir ona baktıgımda elimizde ne kaldı onu anlayamadım. Ortaya cıkan fotografta genel iktidar ilişkileriyle açıklanan düşünsel ortam alternatif olarak neredeyse yeni hiç bir şey sunmuyor.

Bizim lafı bu kadar uzatmadan sordugumuz sy neydi? Din mesela. Yüzlerce din var dünyada. İnsan gözlerini açtıgı bu inanılmaz evren karsısında güçsüzlüğünü bir nebze giderebilmek için tanrılar yarattı kendine. Bu tanrılar ki bildigimiz eski yunanda insansal özellikler arzedebildigi gibi hayvanlara da tanrısallıklar atfedildi. Yüzlerce farklı formda ortaya cıkmış bu dinler nihayetinde bugun bize "saçma" gelen durumlar degil mi? Ama benim ögrenmek istediğim şey bunların sacma olması bu dinleri ortaya cıkartan nedenleri de saçma mı kılıyor? Yani Ölüm gibi inanılmaz bir soğukluga sahip gercegin oldugu yerde dinlerin bir korunma giysisi olarak ortaya cıkısı sacma olsa ne olur olmasa ne olur. Onlar sacma olsa dahi onları olusturan koşullar tamamen maddi koşullardır. Degil midir yoksa? Benim tüm bu tartışmalarda anlayamadıgım işte bu nokta. Yani dinin kurgusallıgı degil onu ortaya cıkaran nedenler. Tabi burada cıktıktan sonra onun da iktidar ilişkilerine alet olmasından hareketle onu ortaya cıkaran nedenleride bu ilişkilere atfedebiliriz. Tıpkı diğer tüm konularda oldugu gibi.

Neyse benimde sabah sınavım var ve burada cevaplar uzun. Sonraya bırakıyorum.
 
Hım,
andante'nin ve diğer bazı arkadaşların bazı noktalarda farklı yöne gitmesindeki temellerden biri acaba engellilere yönelik bu topikteki özel yakınmanın tüm topluma mal ediliyor gibi gösterilebilecek şekilde bir anlayış çıkartılması mı? Sanırım benim son yazımdan da böyle bir anlam çıkartılabiliyor; ama ben bu anlayışla yazmamıştım, sanırım diğer arkadaşlar da öyle.

Bu tür ayrımcı davranışları gösteren kişiler tabii ki toplumda çoğunluk değil ama bir bardak suyun içindeki küçük bir miktar farklı boya gibi o suyu tatsız hale getirebiliyorlar. Hele ki diğer kesimin bir kısmı etkisiz eleman olarak kalırsa.
Genel olarak isterseniz "çok düşünceli olmayan" diye adlandırabileceğimiz bu kesim aslında izole olarak da bu davranışın içinde değil; bunlar bu tür düşüncesizlikleri her platformda gösterebiliyorlar; yolda yürürken diğerlerine omuz atarak, arabalarını yaya geçidinden geçen insanların üzerine sürerek, yani kısaca çıkarları olmadığı sürece başkalarının kişiliğine saygı duymayarak ve onları umursamayarak hatta ezerek yaşadıkları bir hayatı sürerek kendilerini belirliyorlar.
Ama engellilerle ilgili bir platformda bu adlandırılan yakınma tabii ki engellilerin özelinden yola çıkarak yapılmak durumunda, genel kavramlarla yapılması çok doğru değil sanırım.

Off-topik:
Somut ve basit kavramlarla olayları nasıl bu kadar felsefik hale getirebiliyorsunuz hayret ettim ve çok da hoşuma gitti. :)
Örneğin ensest konusu bile nerelere gelmiş. MÖ yaşayan adamlar oturup felsefe yapmamışlardı bu konuda, ya da genetik hastalıkları düşünmemişlerdi emin olun; onların pratik gereksinimleri vardı; şöyle ki;
Bir aslan ailesini düşünün, erkeğin bir haremi vardır ve yavruları olur. Ama erkek yavrular üreme çağına gelince kapının önüne konurlar, çünkü artık onlar erkek aslanın cinsel krallığı için birer tehdittir. Biz bir aslan ailesi değiliz, daha entellektüel bir toplumsal aileyiz. Peki bizim atalarımız bu aileyi korumak aynı zamanda da bu tehdidi ortadan kaldırmak için ne yaptılar dersiniz? Ensest tabusunu buldular. :) Zira başka türlü bu kalabalık aileyi sağlıklı bir şekilde bir arada tutmak olanaklı değildi.
Bu yaklaşımı tüm tarih boyunca toplumun kültürünü tehdit eden her kavram için görebilirsiniz zaten. Ne kadar tehdit, o kadar tabu ve yasak vardır. O kadar felsefik yaklaşmaya gerek yok. :)

Selamlar, sevgiler. :)
 
neptune'ye katılıyorum, bence de bu tartışma o kadar da felsefik değil, olmamalı. Hatta bence bu pıppıratik (bu kelimeyi de şimdi uydurdum :) ) bir bir konu. Düpedüz yaşamın her anıyla ilgili...

Bir de yine neptune'nin dikkat çektiği bir konuya katılıyorum, o da şu: Burada andante, Oya, IŞIK, Bülent sakatlara nasıl davranıyor, ne kadar iyi insanlar, ne kadar sıkı mücadeleciler ve saireyi konuşmuyor ve "toplum" derken istisnaları ayrı tutuyoruz.
Bunu özellikle belirtme ihtiyacı duymamız, bence tartışmanın sertleştiği anlamına geliyor. :) İlk buluşmada çaylar benden. Orada kucaklaşır rahatlarız :)

Son olarak, bu topraklarda, bu konuda, bu denli düzeyli ve geniş açılı bir tartışma/sohbet inanın bir ilk; ya da ben rastlamadım. Berdevam... :)

Sevgiler...

Not: Rekursion, hala cevabını bekliyoruz.
 
OturanBoğa' Alıntı:
Bir de yine neptune'nin dikkat çektiği bir konuya katılıyorum, o da şu: Burada andante, Oya, IŞIK, Bülent sakatlara nasıl davranıyor, ne kadar iyi insanlar, ne kadar sıkı mücadeleciler ve saireyi konuşmuyor ve "toplum" derken istisnaları ayrı tutuyoruz.

Şimdi bu sözünden şunu mu anlamalıyım ben sakat biri olamayarak sakatlara iyi davranıyorum toplumda bir istisnayım. Eğer yanlış anladıysam açıklık getirebilir misin Bülentçim? Tam olarak burada ne demek istediğini anlayamadım.
 
Evet, ben, sakatlara ayrımcılık yapmayanların, toplumda (Madem yanlış anlaşılıyor ben de ilk ve son defa not düşeyim: toplum'a sakatlar da dahildir!) çok çok çok istisna olduğunu düşünenlerdenim.
% 60'ın, sakatlarla aynı ortamda bulunmaktan "çok rahatsız" olduğu ve andante'nin -benim de katıldığım- "bu az bile" dediği bir ortamda, bence ayrımcılık yapmayanlar sahiden de çok az.
 
OturanBoğa' Alıntı:
% 60'ın, sakatlarla aynı ortamda bulunmaktan "çok rahatsız" olduğu ve andante'nin -benim de katıldığım- "bu az bile" dediği bir ortamda, bence ayrımcılık yapmayanlar sahiden de çok az.
Toplumun türlü hareketlerle ayrımcılık yaptığı, üstünde hemfikir olduğumuz bir sonuçtur sanırım, ancak aynı toplumun %60 diye telaffuz ettiğiniz kesiminin "sakatlarla aynı ortamda bulunmaktan çok rahatsız olduğu" ciddi bir iddiadır bence. İlgili konuda yapılmış bilimsel bir ankete mi dayalı bu sözleriniz, yoksa kendi fikriniz mi? Eğer bir ön kabulse bu, açıkçası bana pek mantıklı gelmiyor!

Zira iddia ettiğiniz şey ayrımcılığın zirvesidir ve hatırlarsanız Adolf Hitler'in Nazi Almanyası'nda da Özürlülerin, tahammül derecesini aşan varlıklarına Nazilerin daha fazla dayanamayıp onları yok etme eylemlerine girişmeleri hafızalardan pek silinememiştir. (Bu örnek günümüz için biraz mübalağalı oldu ama rahatsızlık o dönem için de söz konusuydu)

Şunu merak ediyorum ve de size sormak istiyorum, acaba bu %60'ın içinde özürlülerin topluma aidiyeti konusunda % kaçı Naziler gibi düşünüyodur? ( Sadece başlangıç noktası itibariyle , sonuç kısmı sanırım pek abartılı ve günümüz için düşünülmesi bile abes bişey olur)
 
saros1' Alıntı:
[size=4]Yakınlarda yapılmış bir anketin (hala yayınlanmadı, bir üniversitenin projesi dahilinde yapılıyor) sonuçları çok çarpıcı. Sakat olmayanlara sakat bir kişiyle birlikteyken ne hissetikleri sorulmuş, ankete katılanların %60'ları aşan bir oranı "çok rahatsız" hissettiklerini söylemiş.
www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=121261#121261 [/size]
 
Doğrusu bu anketin sonuçlarını çok merak ediyorum. Ulaşabilen olursa bu forumda belirtmesini rica ediyorum.
 
Peki bizim burada yaptığımız nedir? Bizde aynı ayrımcılığı yapmıyor muyuz? Sağlamların sizin söylediğiniz anlamda bir ayrımcılığı yok iken benim inancım bu yönde çünkü bunun nedenlerini de defalarca dile getirdim ve son kez yine söyleyeceğim. Ama önce konunun gidişi ile ilgili endişe ve tespitlerimi dile getirmek istiyorum.Birinci tespitim ayrımcılığı bizlerin yaptığıdır hem kendi içimizde hem de sakat ve sağlam diyerek.

İkinci tespitimde şudur bu konunun ciddiyeti ile ilgili olaya bu şekli ile bakan arkadaşlarım bilmem farkındalar mı acaba? Ne kadar tehlikeli bir konuyu tartışıyoruz ve hala tam anlamı ile sakatlığını sindirememiş olan, kendileri ile tam anlamı ile barışık olmayan bir topluma yani bizlere tehlikeli bir şekilde öyle düşünmediğimiz halde sağlamlardan nefret edin imajı verilmektedir. Sizler azınlıksınız o yüzden böyle bakıyorsunuz tezi üzerinde durularak.

Son bir tespitimde içimizde ki sağlam insanlara siz ayrımcı değilsiniz bizi anlıyorsunuz ama anlamayın sizde böyle düşünün der gibi bir durum söz konusu. Bu tartışmaların sonu buraya gidiyor arkadaşlar.Şimdi bu endişelerimin nedenlerini anlatmak istiyorum.

Önce son tespitimden yani içimizdeki sağlam olan dostlarımıza böyle düşünmelerine neden olma endişemi anlatmak istiyorum. Bir gün siteden sakat bir arkadaşım ile konuşurken ( Bu ayrımı bana da yaptırdınız ya kelimelerde :twisted: ) söylediği şey çok ilginçti.” İçimizde ki sağlam insanları dışlıyor uzaklaştırıyoruz Oya bak eskiden ne kadar çok sağlam bu siteye üyeyken bu sayı düşmekte farkında mısın?” demişti. Yine sağlam olan dostlarımızdan biri de aynen şunu söylemişti; “ Bu sitede sakat olmadığım için beni dışladıklarını düşünüyorum.” Ben “neden?” diye sorduğumda; Yazdığım yazılarla ilgilenilmiyor demişti. Yanıldığını anlatmıştım o zaman kendisine ama; Şimdi her iki arkadaşında bana söylemiş oldukları şeyde haklılık olduğunu görüyorum. Şu an yapılan ayrımcılıkla aslında biz sağlam insanları dışlıyoruz. Sanki her şeyin sorumlusu onlar gibi böyle bir düşünce ile kinimizi kusuyoruz. İstisnalar diyerek bile bunu yansıtıyoruz ve bunun ya farkındayız ya da değiliz ama sağlam insanların bir kısmına (sizin tabirinizle) böyle düşünmeye itiyor ve bunu empoze ediyoruz. Buda çok tehlikeli bir yaklaşımdır bir an önce umarım konunun bu noktadaki ciddiyetini fark ederseniz.

İkinci tespitimdeki ciddiyet ise sakatlara empoze ettiğimiz düşünce. Yine sakat insanlara aynı tehlikeli duruşla böyle düşünün bakınız sağlamların bize bakışı budur diyorsunuz. Örneğin ben o azınlık ve istisnalar içinde böyle bakmaz iken acaba haklılar mı diye de düşünebilirdim. Ki içimizde bir çoğumuz böyle düşünmeye başlamış bile olabilirler düşünmeye başlamadıysalar da başlayacaklardır. Buda çok tehlikeli bir ayrımcılığı sakatlara empoze etmektir ki bunun ağırlığını taşıyabilecek misiniz arkadaşlar? Hala sakatlığını sindirememiş, kendisi ile kendi vücudu ile barışık olmayan arkadaşlara bunları empoze ettiğimizin farkında değilmiyiz yoksa.


Burada %60 gibi bir rakamdan söz ediliyor bu rakam daha da fazla bende buna inanlardanım. Ama ilk yazılarımda da değindim. Bu doğaldır halkın kendini kötü hissediyor olması ayrımcılık yapıyor olmalarından değildir bizim onlara böyle hissettirmeye çalışıyor olmamızdandır.Daha önce bununla ilgili yazdığım düşüncelerimi tekrar buraya aktarıyorum.

Oya Tekin' Alıntı:
saros1 demiş ki;
Sakat olmayanlara sakat bir kişiyle birlikteyken ne hissetikleri sorulmuş, ankete katılanların %60'ları aşan bir oranı "çok rahatsız" hissettiklerini söylemiş.

%60 çok rahatsız hissettiklerini söylemiş diyor saros bende hissederim saros. Neden mi? Çünkü böyle hissetmeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Sağlam insanların yanımızda rahat davranmalarını engelliyoruz. Bunu bir örnekle anlatacağım. Seneler önce yani lise yıllarımda görme engellilere gönüllü kitap okuyordum ve ilk kez sakatlarla aynı ortamı paylaşmıştım. Daha önce hiç sakat arkadaşım olmamıştı. Bir gün kitap okuduğum arkadaşlardan biri düştü doğal olarak yardım etmek istedim ama kendisi beni çok ters bir hareketle itti. O an onun bu davranışını tam anlayamamıştım. Yıllar sonra bunu konuştuk yani ben de sakat olduğumun farkına vardıktan sonra ve aldığım cevap beni şaşırtmıştı “Kimsenin bana acımasını istemiyorum.” Bu nasıl bir yaklaşımdı, "acımak"; böyle bir duygu ile yaklaşmamıştım bu duyguyu bilmiyordum ama onun sayesinde bu duyguyu tanıdım. Ve kendimi kötü hissettim hem anı yaşarken hem de yıllar sonra verdiği cevapla. Bu konunun üzerinden çok zaman geçti ve değişen bir şey yoktu yine tavırlar aynıydı. Çünkü velilerimle sohbet ederken sakatlık ve sakatlara bakış açısı konularında aynı cevapla karşılaşıyordum; “Yolda bir sakata yardım etmeye çekiniyoruz yanlış tavır alacağımız için, yada yanlış anlaşılacağı için” İşte benim bile kötü hissetmeme neden olan bu tavırlar o kadar çok ki tabi ki insanlar kendilerini kötü hissederler. Bunu biz sağlıyoruz çünkü. Ve özellikle de yapıyoruz bunu hatta bir çoğumuz bunu yaparken mutlu bile oluyor.

Yağmur’da dolaşmanın tuhaf karşılanmasına gelince bu kış ağır bir dönem geçirdim ve uzun bir süre hareketlerim kısıtlandı. Çok aşırı yağmurlu bir günde sokağa çıktım mecburdum şemsiyeyi oldum olası sevmiyorum hafif sıklet olduğum için uçuracak korkusu da var. :D Bu yüzden yağmuru olduğu gibi yedim. Her neyse adliyede işlerim vardı çok ıslanmıştım ve zor yürüyordum değnekle. Bana mubaşir bu halinizle neden çıktınız evden dedi. Şimdi ben o mübaşire bana bunu neden söyledin diye saldırıya mı geçmeliyim? Yada sizin düşündüğünüz gibi mi düşünmeliyim? Sana ne mi demeliyim? Hayır diyemem arkadaşlar kusura bakmayın. Çünkü yaşlı kadında, mubaşirde haklılar. Bunu kötü niyetleri ile yada bizlere biçtikleri rollerle söylemiyorlar. Sakatsın buna hakkın yok anlamında hiç söylemiyorlar. Türk toplumunun yapısında bulunan bir sevecenlikle, hoşgörü ile söylüyorlar. Böyle algılamadıklarını biliyoruz ama öyle algılasınlar isteyen yine bizleriz arkadaşlar.

İnsanlar sakatları düne kadar sokaklarda bile görmüyordu. Neden önce ailelerimizin acıma duygusu sonrada bizlerin kendimize acımasıyla evlere kapatmıştık kendimizi. Bizler ne kadar göz önünde olur isek her şeyde o kadar görünür olacaktır. Bizler kendi kendimize bir şeyleri ispatlamaya korkuyorken toplumdan bizi hemen her şeyiyle kabul etmesini bekleyemeyiz. Sonrada o topluma bizi kalıplara sokuyor bizlere rol biçiyor gibi bir mantıkla suçlayamayız. Bu kalıplardan kurtulmanın yolu daha görünür olmak, hayatın içinde olmaktan geçer arkadaşlar.

Ben bütün bu endişeleri taşırken artık bu başlığa yazmayı düşünmüyorum arkadaşlar. Taşıdığım tüm bu endişelere alet olmak istemiyorum.

Bu arada beni sevindiren bir yandan da sakıncasına inandığım bir ayrıntıyı da dile getirmek istiyorum. Felsefi ve sosyolojik açıdan ve bu dille yaklaşılıyor olması meselesini. Sevindiğim yan anlaşılıyor olmaması eğer anlaşılıyor olsaydı endişelerimin gerçekleşmesi daha hızlı olacaktı belki. Sakıncası da şu bu dille yazıyor olmak iki kişi arasında tartışmadan öteye gitmiyor insanların anlayabileceği bir dilde yazmamak bir yerde anlatılmak isteneni verememektir ikincisi de toplumdan uzak olmakla eş değerdir. Bu yüzden benim yada Pegasus’un yada andantenin anlaması yeterli değil tabii. bu dili kullanan herkese toplumun anlayacağı dille yazmayan herkes bana göre toplumdan uzaktır bu yüzden teoriden öteye gitmez aktardıkları da. Ha bu bilimsel midir elbette değildir sadece bana ait bir görüştür. Bence daha sadede ve anlaşılır bir anlatım kullanılsaydı bu başlıkta yazanların sayısı da o kadar artardı.


Bütün bunların sonunda çıkardığım sonuç şu sakatlık edebiyatı yapıyorsunuz arkadaşlar aynı bir zamlar yapılan fakirlik edebiyatı gibi. Buda ne yazık ki çok tehlikelidir. Kendi içinizdeki korkularınızı , kendi yansıttığınız imajlarınızı topluma mal ederek. Bazı şeyleri yapamıyor olmak için sizde çok iyi biliyorsunuz ki sakat olmaya gerek yok. Sağlamlarda da cesareti kırık çok insanlar var. Sizleri tanımasam eğer diyeceğim bunlar sadece sakatların yaşadığı bir devlet mi istiyor acaba. :twisted: :D

Not: Bülentçim çaylar duble olacak bu gidişle ama ben duble kahve istiyorum. :wink:
 
Oya gibi, benim de bu başlıktaki son yazım oluyor bu.. :(

Sadece bazı arkadaşlarımla "aynı dili"(!) konuşmadığımdan ya da ikili tartışmaya girip "polemik" yaratmak istemediğimden değil, tartışmanın gidişatından duyduğum endişe de neden oldu, bu kararıma!

Tam başlığa uygun olarak,"saçma"lamaya başladık!

Not: Bülentçim, ben de "sanal" kahve (nasıl oluyorsa) isterim. ;)
 
Sakat diye okula alınmayanlar, sakat diye okumasına izin verilmeyenler, sakat diye işe giremeyenler, sakat diye dilenci muamelesi görenler, sakat diye evlenemez/çocuğu olamaz muamelesi görenler, sakat diye evlat edinme hakkı tanınmayanlar, sakat diye yanlarında bulunulmasından "çok rahatsız" olunanlar, sakat diye "dilenme hakkı" tanınanlar, sakat diye acınanlar... vs.vs.vs. ortadayken, toplumun ayrımcılık yapmadığını söylemek bence mümkün değil.
Toplum -bazen iyi niyetle bazen cahillikle, bazen de kişisel tercihle- bal gibi de ayrımcılık yapıyor ve sakat (aslında farklı olan demek daha doğru olur) insanları dışlıyor.
Bu görüşü dile getiriyoruz diye, nasıl bir ayrımcılık yapmış oluyoruz, bunu anlamadım doğrusu (?). Hem de bir yandan, 'sakatlar da toplum demektir zaten' deyip, diğer yandan da, 'buraya sakat olamayanlar yazmasın, burada olmasınlar' gibi absürt bir şey söylemediğimiz halde!
Burada yapılmaya çalşılan şey, topluma ayna tutmaktır. Görünenden rahatsızlık duyulması beni değil, aynaya bakanı/aynaya aksi yansıyanı ilgilendirir! :)
***
Sakat olmayanlardan nefret ettirme olayını da anlamış değilim. Benim sülalemdeki tek sakat benim yahu! Sakat olmayanlardan nefret ettirmek de neymiş? İnsanların, burada yazılanları okudukları için birilerinden nefret edeceklerini sanmıyorum. Olacak olan şey (alsında olmasını istediğim şey) şudur:
1- Sakatların (da) herkes gibi eşit şartlarda yaşam hakkı vardır
2- Bir yerde erişememek/ulaşamamak/katılamamak/yapamamak/edememek gibi bir engelle(n)me oluyorsa, bu durumda sorumluk sakatın/sakatlığın değil, "muhatapların/gücü elinde bulunduranlar"ındır; onların yanlış karar ve tutumlarından dolayı oluşmuşmuştur o engelle(n)me.
3- HERKESİN (herkes!), engelle(n)me sonucu ortaya çıkan eşitsizliklerin sorumlularına, bu gerçeği söyleyebilecek "insanlık gururu"nun gelişmesini sağlamak

Burada sakat olamayanlara nefret duyulmasına sebep olacak birşey göremiyorum doğrusu (?). Sakatlar zaten doğdukları andan itibaren karşılarına çıka(rıl)an engeller yüzünden kimden nefret etmesi, kimi hoş görmesi, kime öğretmesi gerektiğini biliyor...
***
"içimizde ki sağlam insanlara siz ayrımcı değilsiniz bizi anlıyorsunuz ama anlamayın sizde böyle düşünün der gibi bir durum söz konusu. " bunu hiç anlamadım Oyacım. Sanıyorum, bu gidişle buradaki sakat olmayanları da uzaklaştıracaksınız, gibi birşey söylemek istedin.
İyi de bunu ne yaparak sağladığımızı anlamadım (?). İnsanlar şunu-şunu-şunu yapıyor. Bakın şurda-şurda-şurda bunlar-bunlar başımıza geldi. Sakat insanlar, sırf sakatlar diye, birçok şeyden men ediliyorlar. Hadi bu sorunları ortaya koyalım... dedik diye, kim neden kızsın ve gitsin ki!?
Yazdığı yazılarla ilgilenilmiyor diye, sakatlar tarafından dışlandığını söyleyen arkadaş, bence -hadi komik bişey söylemeyeyim- yanılıyor. Burada yazılanlara sakat-değil diye bakıldığını söylemek, benim cevap veremeyeceğim kadar hafif bir iddia...
Bir de, sohbet odasında ya da özel mesajla, "sakat mısın? sakatlığın ne?" gibi sorunlarla karşılaşılmasını, sakatların ayrımcılık yaptığı tezine bağlama olayı var. Ben buna da asla katılmıyorum. Birincisi herkes kendiyle aynı sakatlığı/hastalığı olan kişileri fazladan tanımak ister. İkincisi birçok kişi ortak nokta olan sakatlıkla ilgili sorular sormayı normal karşılar. Üçüncüsü ise -belki size vahim gelecek ama- kadın-erkek ilişkisi ile muhabbet eden kişiler, çoğu zaman, daha az sakat birilerini bulmak gayesiyle soruyor bu soruları (bu konu derin, burada ele almayayım şimdi).
Sonuç olarak, sakatların da toplumun bir parçası olduğunu, aynı değer yargılarını içeren sosyalizasyon sürecinden geçtiğini unutmamak lazım. Yani sakatlar da, tıpkı sakat olmayanlar gibi/kadar, ayrımcılık yapıyorlar. Bunun en bariz göstergesi, varolan derneklerdir! Ve biz ayrımcılık yapan herkesi eleştiriyoruz; sakatlar bundan muaf değil. :)
***
"Bu doğaldır halkın kendini kötü hissediyor olması ayrımcılık yapıyor olmalarından değildir bizim onlara böyle hissettirmeye çalışıyor olmamızdandır."
Bu, tecavüze uğrayan birini tecavüzden sorumlu tutmaya benzemiş.
Toplumun hiç mi suçu yok yahu? Kim aşağılanmak, hor görülmek, itilmek-kakılmak ister ki? Elbette kimse istemez. Geçen zamanda işleyen değer yargıları sakatları bu hale getirmiştir. Burada sakatlar suçlu değil, mağdur konumundadır! Sonra ne olmuş peki? Çok basit! Sakatlar bu ikinci sınıflığı kabul etmiş ve sonra herkes gibi bu "sakatlığını/durumunu/gücünü" (elinde toplum nazarında kabul gören tek özelliği bu olduğu/kaldığı için!) rant'a çevirme işine girişmiş! Ve halen de o beslendiği kanal üzerinde yaşamaya devam ediyor (gene genel yazdığımı ve istisnaların kaideyi bozmayacağını hatırlatmak istiyorum).
Şimdi, bu değer yargılarını sakat olana da olmayana da empoze eden anlayış mı suçludur, yoksa bundan mağdur olan kişiler mi?
Bu durumu tespit etmek mi ayrımcılıktır, yoksa yok saymak mı?
Bundan-bundan dolayı yanlış yapılıyor, kendimize dönelim, düşünelim, yazalım, konuşalım demek mi dışlamadır, yoksa sus(tur)mak mı?

Bence bu tartışmadan herkes kendi payına düşeni alıyordur; bazen nasıl olunmaması gerektiğini, bazen de nasıl olunması gerektiğini...
 
mesajlari elimden geldigi kadar itinayla okiyp yazilar hazirlamishtim, hepsini sildim... :)

sakatlar "sacmalamak" isteince neler oluomush bi kez de burda gördük...
bin dereden bin su getirilidi... namus cinaetlerinden tutun toplum cürümelerine kadar önümüze sergilendi... sakat-saglam ayrimciligi da yaptik, sakatlari saglamlara karshi da kishkirttik... bi vatan haini olmadigimiz kaldi... ;)

hoshcakalin arkadashlar...

baben, mynet'te okey turnuvasina varim! :D


[size=2]not: cellmam.in davetine neden hic kimse icap etmek istemedi? anlamish degilim...[/size]
[size=2]bi not daha (sonradan eklendi): yo alinganlik falan degil, sadece yoruldum...[/size]
 
%60 çok büyük bir yüzde.Ancak bu istatistik yapılırken bu sorunun yanında keşke engelli olan arkadaşınız varmı diye soru daha sorulsaydı da onunda yüzdesi belirlenebilseydi o zaman bu %60 daha anlamlı olurdu.
 
Özet;

:D

Bildiğiniz gibi adı üstünde bu; tartışma... Yoksa sakın tartışmayın anlamı mı çıkartmalıydık hıııııııı??? :D

Pekii bir tartışma nasıl yapılır ?

Herşeyden önce bir konu vardır.

Doğal olarak bu konuya ilgi duyanlar katılır bu tartışmaya.Ve konuyla ilgili olarak genellikle iki farklı düşünce olur. Ara düşüncelerde vardır ama genelde iki zıt düşüncenin çarpışmasıdır tartışma.

Eğer bir tartışma yapılacaksa, hayır kardeşim böyle düşüneceksin şeklinde bir çağrıştırmayı yaratan kelimelerden uzak durmakta fayda vardır.

Kusura bakmayın ta işin ilk başından itibaren ben kendi düşüncelerimi ortaya koyarken sizlerden gelen yanıtlarla örneklerimi istediğim gibi seçme özgürlüğüm vardır.

Beğenenler olduğu gibi beğenmeyenlerde olacaktır. Hiç umrumda olmaz. Ama bir tartışma da farklı guruplar doğru bir şey söylüyorsa, kulak ardı etmek kadar da saçma bir şey yoktur.

Tartışma , birbirinden aldığın ve edindiğin bilgilerle şekillenir. Ama sen nuh diyor peygamber demiyor, bu beni bağlamaz, diye bir mantık çıkarıyorsan sonuca varılmayacağı da gün gibi aşikardır.

Her iletimde sizlerin düşüncelerini sorgularken red etmek mantığıyla bir yaklaşım içinde olduğuma inanmıyorum.

İstisnalar kaideyi bozar arkadaş..... Bozmadığı zamanlarda vardır kuşkusuz, ama burada andantenin, oyanın, bülentin davranışlarıyla değil, bu toplumda bu şekilde düşünen insanlarında olduğunun kesin kanıtıyla davranıldığına inanıyorum.

Sizler inanmıyormusunuz?.. İşte bu sizlerin sorunu olur bu aşamada.

Yoksa ne ben ve diğer farklı düşünen arkadaşlarım engellilerin yaşamlarının toz pembe yanlarını ortaya koymak niyetinde değil.

Onun suçu, yada bunun suçu. Bu yaşanılanlar gerçek. Ben sadece bakış açılarındaki yani yöntem adına, farklılığın getirebileceği sonuçları anlatmaya çalıştım.

Başarılı olamadım, üzgünüm....

Not; sevgili Rekursion, cellman ın çağrısına bir sen bir de ben cevap verdim. Ben burada tartışan tek sakat olmayan olarak kendimi bu çağrıya katıp katmamak konusunda kararsızım da yalnız kaldığın bir gerçek... :D
 
ben bu kadar gereksiz laf kalabalığı hiç görmemiştim, kafam karıştı acaba benmi yanlış anladım diye tekrar konuya baktım bülent beyin açtığı konu başlığı ile hiç alaksı olmayan şeyler tartışılmış.
kişiler ne kadar bilgili olduklarını burda sergilemek için uzatmış süslemiş yazmış hiç erinmemişte.bu kadar uzatacak ne var yaffkonu gerçekten varolan bi şey istesekte istemesekte var.saçmalama konusunada gelince ben iyi saçmalarım,saçmalayan insanlar aslında kısa öz ve doğru konuşur bilmem anlata biliyommu.ŞİMDİ KASKIMI TAKAYIM NE OLUR NE OLMAZ
SAYGILAR

KUSURA BAKMAYIN BEN CAHİLİM
----------------------------------------
 
andante' Alıntı:
Not; sevgili Rekursion, cellman ın çağrısına bir sen bir de ben cevap verdim. Ben burada tartışan tek sakat olmayan olarak kendimi bu çağrıya katıp katmamak konusunda kararsızım da yalnız kaldığın bir gerçek... :D

Sevgili andante hiç kimse yüzme davetime istekli olmadı.

Sanırım fikrim çok orijinal bulunmadı yada engellier yüzmeyi bilmiyor :D

Ama eminim ki Taksim'de yine her sene olduğu gibi bu yılda bir yürüyüş tertiplenecek ve bu yürüyüşe bir çok engelli iştirak edecektir. Ben bu tarz eylemleride hiç tasvip etmiyorum hayatım boyunca hiçbirine iştirak etmedim. Bana çok sevimsiz geliyor. Bence engellilerin daha sevimli işlerle gündeme gelmesi gerekir göz aşinalığı olması açısından. Tekrar söylüyorum toplumun gözünü alıştırmalıyız.

Yüzme eylemi faydalı olabilirdi ısrar ediyor gibi olmayım ama :D

Yazın açık havuz ayarlayıp teklifimi tekrarlayacağım belki buna katılım olur.

Ben hemen pes etmem bir engelli bile kompleksini yense kar sayarım. Ümitsiz değilim ....

Bu arada ben haftasonu Galatasaray-FENERBAHÇE maçınını izlemek üzere Kadıköy'de olacağım. Nispet yapıyor gibi olmasın ama :D

"ESKİ AÇIK ALTI DESENE DESENE DESENEEEEEEEEE ":lol:

Bülent sağol ya sayende artık rahat rahat saçmalayabilirim....
 
Hazır saçmalamaya başlamışken sitede Güzin Abla/Abi dert dinliyor köşesi açılsa iyi olur mu?
 
Herkes isteyerek verdiği anlık bir kararla veya istemeden kendisini bir saçmalığın başrol oyuncusu olarak bulabilir. Ortalığa fışkıracak bir saçmalık varsa kesinlikle engel tanımaz. Son cümle Murphy Yasaları gibi oldu, kusura bakmayın. :)
 
Söz konusu ayrımcılıkla ilgili, burda yaşananların paylaşıldığı bu ortamda neden birden bire bazı arkadaşlarımız birşeyleri üzerlerine aldılar ya da ortada mevcut olan sorunlarla ilgili genel yaklaşımları özel diye addettiler anlayamadım doğrusu.

Katıldığım nokta şudur ki; evet bu mevzu artık başka yönlere gidiyor. Sorunlar dile getirilince, hassasiyetler gündeme gelince ve de olağan özürlü kısıtlama ve şikayetlerinden bahsedilince bizlerin birtakım saplantılarımızın olduğu, kendimizle barışık olarak yaşamayı bilmediğimiz sonucuna varılıyor.

Toplumla içiçe yaşanıyorsa, toplumun özürlüye, kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşama güvenini vermesi gerektiği inancındayım.
 
Merhaba,

Bazı arkadaslarımızın aramızda konuyu uzatarak anlatmayı tercih eden arkadaslarımız için "ne kadar bilgili olduklarını ispat etmeye calışıyorlar" gibi bir ifadede bulunması şık olmadı. Burada hiç kimsenin böyle bir ihtiyacı olduğuna inanmıyorum. Bazı arkadaşlarımızın yoğurt yemesi farklı olabilir, bu bizim için bir fırsattır. Zira onlardan da çok şey öğrenebiliriz.

Ancak tabiki bazı yazılar çok anlaşılmaz olabiliyor ve insanlar bu yazıları çok derin bilgilerden oluştuğu için anlaşılmaz sanabiliyor. Oysa bu yazıların anlaşılmazlığı içeriğin derinliğinden değil aksine gerçekten anlaşılmaz olmalarından kaynaklanıyor. Aydınlanmacı düşüncenin akılcı geleneğini savunan bizim gibi insanlar artık mistizme dönüşmüş bu yaklaşımları kabul edemiyoruz.

Ancak bu tartışmaların kuramsal bir nitelik almaması gerektiği yönündeki düşüncelere de katılmıyorum. Bu tartışmalar bu düzlemde de devam etmeli bence. Çünkü bir savaşım ancak kuramsal bir düzlem üzerinde yükselebilir. Tabi bu kuramlar tartışılırken bir kuramcı kendininkini en bilimsel olarak öne sürebilir. Bu da doğaldır. Ancak kuramların bilimsel olmaları, ancak ve ancak, onların çürütülebilir olmalarıyla mümkündür. Aksi takdirde benim kuramım tartışılamaz diyerek dogmatizme düşersiniz. Mesela evrim teorisi (Kuram) diyoruz. Bu kuramın kuram aşamasında kalması ve artık nihayetine ermiş bir bilgi olmamasıdır onu bilimsel kılan. Yeni fikirlerle desteklenecek ve gerekirse de yıkılacaktır..

İşte bu nedenle gerekirse yıkılabilen kuramlar üzerinden bizde belli bir teoriyi benimseyecek ve mücadelemizi bu zemin üzerinden sürdüreceğiz. Bunu yapmayabiliriz de, buda bir tercihtir ve günümüzde oldukça da modadır. Ancak bu şekilde hareket etmek herşeyden önce düşünceyi ve bu düşünce üzerine inşa edilecek savunuları zayıflatır. Karşı olduğum şey ise Oturanboğanın rekursiyon un son derece güzel bir tespitini haksız bir kuramsal düzleme oturtma çabalarıdır. Bu nedenle Andante ve Oya nın ürktüğü gelişmelere kapı açılabileği konusuna katılıyorum. Bu düzlem günümüzde hemen her alanda her konuyla ilintili tartışıldıgından bazı arkadaslarımız konu dısına cıkıldıgını sanmıstır. Oysa konu dısına cıkıldıgı falan yok. Uzun cevap bunu yaparken onun yaptıgı gibi anlaşılmaz bir dil kullanmamaya çalışacagım. Gerçi onada hak vermek lazım. düşüncesini etkileyen düşünürlerin hepsi anlaşılmazlar. Ve ben anlatılamayan , aktarılamayan düşüncenin kendini karşısındakinin salaklıgıyla aklamasına her zaman tepkili olmusumdur. Bence aktarılamayan düşünce bizzat aktarılamadıgı için saçmadır. bu nedenle olayın beş dakkada filozof olma kitaplarıylada ilintisi yok bence.

Bu cevabı yazmak için geniş bir zamana ihtiyacım var ve bu günlerdeki yogun sınavlarım nedeniyle bu mümkün değil. Mayısın beşinde sınavlarım bitiyor ve umuyorum cevap için zaman bulabilirim.

Son olarak bence gereksiz kızmalar ve karşı çıkışlar arasında güzel bir tartışma oldu. bu tartışmayı zenginleştiren sağlam sakat herkeze teşekkürler.

Yola Devam...
 
Pegasus, kendi mesajlarını "anlaşılamayan mesajlar" kategorisinden o kadar ayırma kardeşim! İçinde ekol/kuram/isim (Foucault, Durkheim, Varoluşçu felsefe, determinist bir karşı koyus, Barthes, Derrida, Lacan, ensest ilişki, devlet tartışması, kimlik, ulus kimliği) geçen mesajlar sadece seninkiler :) Ve doğrusu böyle felsefe dilinden hiç anlamıyorum, biliyorsun...

Neyse, hoşlanmadım bu sidik yarışından.
Sakatlık ve ayrımcılıkla ilgili sözü olan devam etsin, başkalarının görüşleriyle -kendince- dalga geçecekler lütfen böyle mesajlar yazmasın. Herkes birbirinin görüşlerini ti'ye alsa, burası çöplüğe döner...
Tartışma, görüş ve karşı görüş üzerinden olur. KENDİNCE dalga geçme, küçümseme, men etme, saldırıda bulunma ve benzeri üsluplar -çok popüler olsa da- buraya yakışmaz...

Not: Pegasus, sen ha bire benim yalakam olarak gösteriliyordun ya bazı bi görünüp-bi kaybolan kişiler tarafından... aklımızda olsun, onlar bir daha ortaya çıktıklarında, bu başlığı kapak olarak gönderelim :)
Bu arada siz pegasus'la beni bir de iç siyaset tartışırken görün... :)
 
Üst Alt