Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engelli-engelsiz ilişkilerindeki asıl sorun [Tartışma]

Yavuz_can "Davul bile dengi dengine çalar" bir deyim...Eşitliği açıklamay çalışmış,ama engelliler için söylendiğinde incitici oluyor...

Bu konuyla ilgili bir de şiir var::)

"Davul bile dengi dengine çalar
O senin dengin değil
Yüreğinden onu söküp at çıkar
O sana layık biri değil"
 
Davul dengi dengine çalar sözü aslında bir anlamda gerçeklik payı olan bir söz.bunu önyargılı bir şekilde bi mecburiyetmiş gibi ele almak yerine gerçekçi bakış açısıyla ele almak daha doğru olur bence.mesela bir yazı okudum geçen gün.bilimadamları tarafından yapılan araştırmalarda insanların genelde kendi benzerlerine aşık oldukları benzerleriyle arkadaş oldukları anlaşılmış.kendimiz gibi olan insanların yanında daha rahat olduğumuz bir gerçek arkadaşlar bunu inkar etmeye gerek yok.ancak tabi bu birbirimize bağımlı olduğumuz anlamına gelmiyor.tercih meselesi.
 
Sevgili Pasaman,konumuz sosyolojik dirayetsizlik zaten...Hayat metropoldan ibaret değil,Anadolu'nun en ücra köşelerinde hayat nasıl akar,insanlar nasıl düşünür,nasıl yaşar görmek gerekiyor.Geleneklerin,göreneklerin,törelerin ne kadar katı olduğunu,bireye yaşam alanı bırakmadığını da görmek gerekir...Topluma karşı,psikolojik dirayet göstereceğim diye insanlar canlarını feda etmişler...Tabi bu kadarı yetmiyor,kültürü değiştirebilmek için yüzyılların geçmesi gerekiyor,hemencecik değişen bir şey değil...Belki 1000 yıl sonra Sosyolojik ve psikolojik dirayetten bahsedebiliriz...:)
Anarşizim otoriteye, kurumlara ve hiyerarsiye karşıysa eğer,aile gibi bir kurumun varlığını sürdürmesi mümkün mü?Anarşizimde aile diye şeyin olmaması gerekiyor...Meşruyeti olmayan birliktelikler olacak,o aile mi olur?Bildiğimiz aile modeli olmaz sanırım,kadın ve erkek olabildiğince özgür,hesapsız bir yaşam modeli...Otorite de yok,köle de yok...Çevresel baskı da yok...Eşitlik ve özgürlük var...:)
 
[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]

Sevgili Monalisa anladım boş ve boşlukta değilsin..

[FONT=Verdana]Anlaşılmak ne hoş! [/FONT]

[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]
Fakat çok acele etmeyelim istersen.. Sindire sindire yazalım.. Bizlere anlatacakların var.. Bizlerinde sana naçizane anlatacaklarımız var.

[FONT=Verdana]Çevremde o kadar boş insan olunca ben de açlığımı burada doyuruyorum. ::))[/FONT]

[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]
Sartre ve Nietzche ‘den etkilenmeyen yok bu dünyada merak etmeyin..
[/FONT]

[FONT=Verdana]Nerden biliyorsunuz? Anket mi yaptınız? [/FONT]

[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]
Anarşistliğe gelince.. Bizimki teoride kaldı.. Keşkeler de kaldı..
[/FONT]

[FONT=Verdana]İşte çelişki! [/FONT]

[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]
Umut fakirin ekmeği ye memet ye… Bizimki o hesap işte.. Size başarılar..
[/FONT]

[FONT=Verdana]Benim sorduğum sorulara yanıt vermemişsiniz. Teorik olarak tartışılan bir konudan direkt olarak bana kimi atıflarda bulunarak konuyu kapatmaya çalışmışsınız. Neden dersiniz? Kendi görüşünüzü temellendirememişsiniz. [/FONT]

[FONT=Verdana]Kuyucak demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana][FONT=Verdana]Dağıtalım konuyu ama hep birlikte..[/FONT][/FONT]

[FONT=Verdana]Dağıtılan birleştiriler de… [/FONT]

[FONT=Verdana]Canınız sağolsun… [/FONT]

[FONT=Verdana]Empatizan demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]Ben kendimi anarşist olarak görmesem de toplum dediğimiz etrafımdaki azınlık beni anarşist olarak tanımıyor sevgili Monalisa.[/FONT]

[FONT=Verdana]Anladıysam Arap olayım! Siz hangisisiniz? Anarşist mi? Değil mi? [/FONT]

[FONT=Verdana]Empatizan demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]Şimdiki aklım olsaydı …. Diye başlayan onlarca cümle kuruyorum. Medeni kanun hükümlerine bağlanmış evlilik sözleşmelerinden nefret ediyorum. Güya kadını korumak için düzenlenmiş bu kanunlar, bazı durumlarda insana tam bir cehennem azabı çektiriyor. [/FONT]
[FONT=Verdana]Evliliğe karşı değilim. Hatta etraf beni her ne kadar anarşist olarak bellese de meşruiyetten yanayım.[/FONT]

[FONT=Verdana]Hem meşruiyetten yanasınız. Hem de evlilik insana cehennem azabı çektiriyor diyorsunuz. Şimdi kafamız karıştı. Evlilik, ikisinden biri mi? Yoksa hiçbiri mi? Bir şey, hem o hem bu olabilir mi? [/FONT]

[FONT=Verdana]Pasaman demiş ki: [/FONT]

[FONT=Verdana]Monalisa, bu şiarıma uygun değil. Evlilik benim fikri meskenimde; farklı biyolojik bedendeki soru mihenk bir soru. Zaten buna “Evet. Köleleştirir…” cavabını vermek benim kalplerin, tıp dediğimiz pozitif ilmin aksine yürek olarak yek bir bedende hayat bulmasıdır… Ötesi benim tasvirim dışında kalır… Hiçbir gönüllü bağlılığı da kölelik olarak adlandıramam... Emma denilen hatunla ortak bir paydamız yok bu konuda…[/FONT]
m o hem bu olabilir mi?

[FONT=Verdana]Valla! Pek metafizik laflar etmişsiniz. Hiçbir temeli olmayan sözler… Bunlar bana faso fiso geliyor. Eğer, evlilik görünmez bağlarla birbirine bağlanmak ise, neden devletin önünde bir sözleşmeyle bunu tüm topluma gösteriyoruz? Böyle bir şeye neden gereksinme duyuyoruz? [/FONT]

[FONT=Verdana]Tabii ki, Emma’yı tartışmıyoruz burada. Ama Emma hiç olmazsa muhalefet etmek için muhalefet yapmıyor. Bunu eylemleriyle gösteriyor. [/FONT]

[FONT=Verdana]Onun başkaldırısı insanın düşünce dünyasını altüst ediyor. [/FONT]

[FONT=Verdana]“İş isteyin. Eğer iş vermezlerse, ekmek isteyin. Eğer ekmek vermezlerse zorla ekmeğinizi alın. “ diyor. [/FONT]

[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Dahası var mı? [/SIZE][/FONT]
 
selam arkadaşlar. bu forumu okuyunca inanın geçmişime döndüm gözyaşlarımı tutamadım. hayatım boyunca asla unutamayacağım anımla yaşıyorum. zamanında bizde genç olduk sözde dayımın oğlu bana aşık peşimden çok koştu ama ben bir engelli olarak kalbim asla SENİ SEVİYORUM diyemedim. sevdim ama asla söyleyemedim. zaten sevdiğim çocuk akrabamdı dayımın oğlu ve yengem bunu duyuyor bana çok hakaret etti çalıklığınla nasıl oğlumu seversin haddini bil dengeni bul yıkıl karşımdan sözleri beni bitirdi. ondan sonra asla aslaa bir başkasını sevmeye cesaret edemedim :((((
 
Monalisa;

Bizim boş olmadığımız ima ederek gönlümüzü aldın..Teşekkür ederim kendi adıma..

Nietzche’den etkilenmeye gelince.. Bazı düşünürler vardır.. Karşı düşüncede olanlar bile karşı düşüncesini yazarken onu bilmeye muhtaçtır.. Karşıtlığını kişisel almayın lütfen, taşıdığı düşünsel akımın yani Romantizmin zirvesidir o.. Romantizme karşı savaş açanlar bile onu tanımak zorundadır.. Örneğin bir çok kadının içinde yatan Emma bile onu tanır. Etkilenmiştir.
Dedim ya, bazı insanları tanımak zorundasınızdır.. Tabiî ki düşünce diye bir derdi olanlar için diyorum bu sözleri .. Yoksa böyle bir derdi yok yığınların.. Niye bu kadar önemli bu adamın dedikleri.. Toplumun baskısını ciğerinde en iyi duyan kişide o yüzden.. Toplumun biz ağzımızla kuş tutsak değişmeyecek önyargıları için ondan öğreneceklerimiz var..
En başta geleni ise; yahu sürü diye kimseyi iplemeyen ben, sağlam diye mi ipliyeceğim bir çok koyun saydığım kişiyi.. Toplum kendi bireylerini hizaya getiredursun.. Beni yok saysın..
Ben onu çoktan yok saydım.. Fakat içinde de yaşamak zorundayım.. Oda beni taşımak zorunda.. Merak etmeyin..

Biraz ders gibi olacak ama olsun; Arşi yönetim demektir.. An yok demektir..Eski Yunaca’da..
Anarşi yönetime, yönetilmeye karşı çıkılması anlamını taşır.. Anarşist aslında kurallara karşı
anlamına gelmesi gereken bir kavramdır..

Birde şunu ekleyeceğim.. Bilmek ayrı bir şeydir.. Bildiğini yaşamak ayrı bir şeydir.. Umarım
sen bildiklerini yaşarsın.. Düşündüğün kişi olabilirsin.. Fakat şunu deme bana olur mu?
‘’Yaşadığın adamı düşün.. Yaşadığın adam ol’’..

Not; İstanbul’a yolum düştü yarından sonra.. Gelince bakacağım yazılanlara…
 
Meltem diyor ki:

Ben bir engelli olarak kalbim asla SENİ SEVİYORUM diyemedim.

Tam da sorun burada. Öncelikle, engelsiz olanı sorgulamadan önce bir engelli olarak kendimizi sorgulamamız gerek. Niçin biz toplumun normlarına göre kendimize anlam biçiyoruz? Kendimizi diğerlerinden değersiz, sevilemez, güzel olmayan biri gibi tanımlıyoruz?

İşte tüm bu normları ben kendi adıma red ediyorum.

Sevgili Kuyucak!


Niçe, felsefeyi darmadağınık etmiştir. Sistem kuranlar, ahlaksızlardır der. Niçe’ye kadar filozoflar belirli ilkeler koymuşlardır. Bu değerlere göre yaşayın demişlerdir. Niçe, hiristiyanlığı ve kapitalizmi yerle bir etmiştir.

Bütün sorun şudur? Nasıl yaşacağız?

Niçe’nin yanıtı:

“ Uçuruma bakar gibi bakacaksınız. Yoksa mağaradan çıkamazsınız “ der.

Kapitalizmi eleştirmesi çok ağırdır. Kapitalistleri ahlaksız olarak eleştirir. Çünkü, ne kadar metaya sahipsen o kadar ahlaklı sayılırsın. Ahlaki değerler, nesnelere bağlıdır, der.

Sürü insanı, doğduğu değerler dünyasında yaşar. Özgürleşme gibi bir sorunu yoktur. Gözü de yoktur. Kulağı da… Kafası da… Gönlü de… Kendisinin değildir onlar… Başkasına göre yaşar. Bu anlamda Niçe, yanlısıyım ben de…

Sevgili Kuyucak!

Biliyorsunuz, üst insana yani özgür insana ulaşmak için edilginliği aşmak gerekir. Etkin nihilist, yalnız kendisinin değil başkalarının da yolunu açar. Siz neden bu kadar edilgen bir tutumu yeğliyorsunuz? Bunu anlamadım işte.

Teori ile pratikteki ayrılığın ne olduğunu biliyorum. Evet, insanın istediği gibi bir insan olması çok zor. Ama eğer bildiklerimizi içselleştirmeksek, o bilgileri belleğimizde bir yük gibi taşırız. O zaman da, bildiklerimizin ya da öğrendiklerimizin hiçbir anlamı yok. Öyle değil mi?
 
Bana kalırsa sen Nietzche'yi kendisinden değil, başkalarından dinlemişsin..
Zerdüşt böyle buyurdu'ya tekrar baktım şöyle bir, pekde dediğiniz laflara rastlamadım..

''Niçe, felsefeyi darmadağınık etmiştir. Sistem kuranlar, ahlaksızlardır der. Niçe’ye kadar filozoflar belirli ilkeler koymuşlardır. Bu değerlere göre yaşayın demişlerdir. Niçe, hiristiyanlığı ve kapitalizmi yerle bir etmiştir'' diyorsun..Suçluyorsun..

Sen onun anlattıklarına uzaksın bence..Üstelik yakın olmak zorunluluğun yok..Fakat bir insanı mücadele ettiği şeyle suçlarsan yanlış olur.. Köle ahlakı dediği şey salt kapitalist
yada hristiyan ahlakı değildir onun.. Edilgen olanların, beynine huniyle düşünce doldurulmuşların, üstelikte bunları kendi düşüncesi sananların ahlakıdır..Binlerce yıllık zavallı düşkün insanların ahlakıdır karşı çıktığı..
 
monalisa ve kuyucak çok güzel dağıtmışsınız konuyu,bir arada toparlarsınız artık:)
Niethzche'nin düşüncesini tartışırken bu kadar dağıtmaktan dolayı kemikleri sızlıyordur kesinlikle...:)
 
Birçoğumuzun anarşistliği sanırım kendi benlik coğrafyasında mevcut..."Dayatılana hayırdacılık" anarşistlik mi oluyor?Valla içinde bulunduğum duruma bir kavram koyma telaşı yaşamıyorum.Ama tepkiliyim evet...Sıcağı sıcağına da tepkimi gösteriyorum.Suskun redcilerden değilim...

Engelli/engelsiz ilişkisi dendiğinde aklıma ilk gelen duygusal birliktelikler oldu.Oysa engelli/engelsiz ilişkisi akrabayla,patronla,esnafla,arkadaşla dahası bir çok grupla ilintilendirilebilir.Bu gruplardan herhangi biriyle sorun yaşadığımda sesim gür çıkıyor da,yürek işlerinde kısılıyor sesim.Gücüm kırılıyor...Yürek işi benim bam telim...Bam tellerinden birini kopardığımda biliyorum ki içimdeki aheng bozulacak... Oysa ne güzel çalarım,ne güzel söylerim...:cool: Artık kendime çalıp kendime söylemeyi seçtim...Anlamayan için ne çaldığının ne söylediğinin manası yok...
 
Gerçekten üzüldüm şimdi.. Oysa çok zaman insan düşüncelerinin birilerinin arkasına sığınmadanda anlatabileceğini savundum .. Demekki insan ya kendini savunmak zorunda kalınca yada bildiğini göstermek isteyince, yada karşısındakini en kolay mat etmeyi seçince karşı çıktığı şeyleri yapabiliyor.. Neyse kendi adıma özür dilerim..

Bam teli orası işte.. Mim noktası orası işte Mezo.. Eşitlenmek istediğimiz yer orası.. Çünkü bir tek orada sınamak mümkün sağlam insanların duygularını.. Yani Mihenk taşı orası.. Kaç ayarmış insanların duyguları orada belli oluyor....

Çözüm ne diyen o kadar çok insan varki.. Şimdilik insanların iki yüzlü olduğunu haykırmaktan başka çare yok.. Fakat her iki yüzlerine de haykırmak lazımki kendi yüzlerinide görebilsinler.. Kendi yüzlerini görmeleri lazım.. Hem bizlerin
hemde kendi yüzlerine utanmadan bakabilmeliler iki yüzlü olmalarına rağmen.. Yada
utanarak doğru olanı seçmeliler.. Doğru olan ahlak iki yüzlü olmayı asla kaldırmaz.. Kötü
bile olsa, bize karşı bile olsa kendini savunabilen ahlak ancak iki yüzlü olmayan ahlaktır.. Ahlak ikircikli olmayı kaldırmaz.. Tektir ve herkese karşı eşittir..
Kuyucak ahlakamı sığındı derseniz? Ahlak bir yaşam kültürüdür, düşünce bütünüdür derim..
Not:pasaman senin yazını okumadan yazdım.. deemkki aynı şeyleri düşünmüşüz
 
Pasam seni anlıyorum..."Beni bir tek sen anladın,sen de yanlış anladın" deme:) Senin hazmedemediğin toplumun arkasına saklanan korkaklar... "Erkek olan kaçmaz er meydanından." diyosuuuun:) ben sana anarşist demiyorum...Eşkiya diyorum...Ya da "Aşkiya"...MI DESEM?
 
Sevgili Baben abi,bizim için yanmak karanlıkları aydınlatmaktır,cehalete,haksızlığa karşı gelmek,ötekileştirilmeye karşı gelmek,bilgiyi ve bilimi ilke edinmektir.Biz yanmaya alışkınız her devirde,gerekirse yine yanarız aydınlık için...:)

Elbette öyle olmalı! "İnsan ateştir; yanarken yakar!" ;) Lâkin aşağıda diyeceğim gibi: Orada kalmamalı!

Biz feodal ve ataerkil bir toplumuz.Bizim gibi kültürler toplumsal düşünür.Bireyin duygu ve düşünceleri önemli değildir...Sadece toplumun kriterlerinine uyup uymaması önemlidir.
Burada bir kavram karmaşası var gibi. Ama önemli değil.. O kadarcık olur.. :)

"TOPLUMSAL" denildiğinde genellikle "çağdaş topluma özgü olan"ı anlarım. Çok kişi de öyle anlar heralde.:) Feodalitenin de çağdaş toplumla ilgisi yoktur uzaktan yakından.. :) Bizim kültürümüz de; feodal değil "feodal kalıntılar"ın olduğu bir kültür! Ayrıca bütün dünya "ataerkil" zaten.. Sadece biz değiliz..

"BİREYSEL"likse kapitalizme özgüdür. O yüzden soğuk gelir bana. :( Ancak kapitalizm, bireyselliği "'1'eysel"lik olarak algılamış ve dayatmıştır.. Yukarıda sözünü ettiğim:
bilinçli/örgütlü çağdaş insandır: Birey!
özellikler yoksa, o istediği kadar BİREY olduğunu iddia etsin '1'ey'dir sadece.. Yalnız ve güçsüz! :(

Feodal ve feodal kalıntılı toplumlarda ise -Kuyucak'ın deyimiyle- "sürü insanı" yaşar.. Kendi beyinleriyle düşünemez, sorgulayamaz, tartışamaz, gereği gibi yargılayamazlar. "Başkaları ne der", "ele güne rezil olmayalım" vb. takıntısındadırlar.

Senin deyişinle "bizim gibi olmayan toplumlar": 500 küsur yıl önce başlattıkları; Reform, Rönesans, Aydınlanma çağı, Sosyal Devrimler, 1. ve 2. Dünya Savaşları ile defalarca yaşadıkları "Toplumsal Altüstlükler" ile bu aşamaya gelmişlerdir! -Ki geldikleri nokta bile hâlâ tartışılmaktadır!- Peki, biz bunların hangi birini, ne kadar yaşadık? Ve yeterli mi? :confused:



Bu "Toplumsal Altüstlükler" öyle bişeydir ki; ne Mezo'nun "Sıcağı sıcağına tepki"si, ne Pasaman'ın "Aşkiya"lığı tek başına sonuca götürmez bizi.:( Adı üstünde: Toplumsal Altüstlükler!! Bireysel değil! Peki olmasın mı? Tam tersine olsun, ama orada kalmasın! ;)
 
Baben abi anlaşılan kelimeler herkesin kafasında farklı yankı buluyor…:)

Toplum dendiğinde farklı her türlü gruptan bahsedebiliriz… Toplumsal dediğimizde , topluma ilişkin bir kavramdır, sosyolojik bir şey benim demek istediğim..Toplumun illa gelişmiş ya da gelişmemiş, çağdaş ya da ilkel olması gerekmiyor…Bunların kendi içindeki ilişkiler de toplumsallığı ifade eder,yani her toplumun kendine göre bir dinamiği vardır…

Birey dediğimde de kapitalist sistemdeki bireyden bahsetmedim… Bilinçli,kendi kararlarını kendi verebilen,aklını kullanabilen insandan bahsettim… Benim için birey olmak önemlidir…

Aydınlanma dönemini biz yaşayamadık,Batıdan aldığımız bölük pörçük şeylerle gelişmeyi,çağdaşlaşmayı bekledik…Gelişmişliği hep taklit ettik,mış gibi gelişmiş olduk :) Gelişmek ve ilerlemek için yeterince çaba harcamadık…Emek verilmeden de bir şey elde edilmiyor…Bünyemize uymayan şeyleri taklit olarak alınca hazımsızlık sorunu yaşanıyor…Dediğin gibi yeterince Altüst olamadık…Yeterince yanamadığımız için de yeterince aydınlanamadık…
 
Benim için mesele, doğru zamanda doğru insanla karşılaşmaktı.
 
Hahaha! Çok komiksiniz Kuyucak! :):)

Yazdıklarımı çürüteceğiniz yerde bana kişisel olarak suçlamalarda bulunuyorsunuz.

Kırk yıl düşümsem, bir saptamaya suçlama denileceği aklıma gelmezdi.

Böyle Buyurdu Zerdüş’e baktınız da bulamadınız mı?

Vah! vah! Çok üzüldüm. :)

Bulamazsınız tabii.

Çünkü, o kitap baştan sona metafordur. Metaforları ise, anlamak zordur. Yanılan siz olmayasınız. Hem bir düşünürün bir kitabından çıkarılmaz ne söylediği.

Efendim! Ben benim. Benim ne olduğumu ancak ben bilirim. Nereden çıkardınız Niçe’ye uzak olduğumu? Falcı mısınız nesiniz? :)

Merak etmeyin Şehribanu! Ben çok iyi toparlayıcımdır. Dert olmasın size! Biz ölçünün ne demek olduğunu biliriz. :)

Valla! Siz anarşistlerin yanından bile geçemezsiniz Pasaman! :):)Asıllarına yazık olur. Alınganlık etmeyin e mi? Bireysel düşüncem.

Ne alırdınız beyefendi! Çay kahve! Demek öyle ! Kahveyi sevmezsiniz. Bizim mahalleye birileri taşındı biliyor musunuz? Kadının saçları öyle uzun ki, topuklarına kadar geliyor. Nasıl yıkıyor onları anlamadım. Sıkıldınız mı?

Ne konuşalım. Hah! Aklıma geldi. Yoksa İbrahim Tatlıses ile Yıldız Tilbe’yi mi konuşalım? Ne dersiniz? Yok! Yok! O da sıkar şimdi sizi. Bak! Ne anlatacağım size……….

O zaman benim iletilerimi okumayın beyefendi. :):):) Kusura bakmayın. Dedikodu yapamıyorum. Popüler kültürü de sevmem. Eğer, sizin de okuduklarınız varsa, buyurun siz de yazın. Siz öğrendiklerinizi yani sizcelerinizi nerden öğrendiniz efendim! Farklı bir yerden mi?
 
konu açılmış bir şeyler yazayım derken. monalisa arkadaşmızın. yazısını okudum ve gerek duymadım yazmaya. güzel yazmış.

sığ bakmaktan eleştirirken toplumu ne yazıkki gördüm ki, yaklaşmlar toplumun vsvs aile arasına sıkıştırılmış konular yada sözcükler. aşk bile bu siteye gelmeye korkar. serbest bırakınnn yeter...
 
Merak etmeyin Şehribanu! Ben çok iyi toparlayıcımdır. Dert olmasın size! Biz ölçünün ne demek olduğunu biliriz. :)

Ne kadar toparladığınız ortada,ölçüde de sınır tanımamışsınız:)Bana dert olduğundan değil de şık durmuyor...Sokrates:"bildiğim bir şey varsa o da hiç bir şey bilmediğimdir," der...Bazı durumlarda mütavazi olmak daha hoş durur diye düşünüyorum naçizane...
 
Sevgili Pasaman felsefe sevilmez mi yaf,hem de senin gibi biri sevmiyor hayatta inanmam.Şaka yapıyorsun değil mi?:)
Ben de kahve istiyorum:)
 
Küçük polemikler bana göre değil
Ama susarsam…
Kibrimden, gururumdan
Konuşmuyorum sananlar olabilir.
Hibrise kapılanı
Ben değil
Atmaca gibi çullanacak üstüne zaman
Sıkı dur yüreğim!
Haddini bilmeyenlerin
Ağzı kapanacak o zaman
Gevezelik etmek değil niyetim
Çünkü, boş konuşanlar
Boşluğa yazı yazanlardır
Geleceğin dilsiz çocukları onlar!
Çelik gibi bıçakla temizlenir
Bilginin düşmanı olanlar!
Özgür bilincin sesi
Yankılanır kuduran cahilliğe inat.
Felsefenin ışıltılı yüzü belirir
Karanlığın ardından
Düşünceyi bir kenara fırlatanlar
Ucuz sohbet edenlerdir.

NOT: Sözüm meclisten dışarı. İçimden geçenler, kimseyi hedef almamıştır.
 
"Bakışın çifte doğası: Kendimizi eksiksiz hissetmemiz için başkasının bizi görmesi gerekir; ama diğer yandan, etrafımızı saran gözler imparatorluğu bize her an gözaltında olduğumuzu söyler. İşte insanın bakışa aynı anda hem muhtaç hem de maruz kalıyor olması, hepimizin kendisini şu ya da bu ölçüde içinde bulduğu bu çatışma, mağdurun yazgısında tam anlamıyla bir yaraya dönüşmüştür" der, Nurdan Gürbilek Mağdurun Dili'nde.
Ne zaman toplum-birey ikiliği konuşulsa, bunlar gelir aklıma. Ve her defasında, toplum-birey ikiliğinin ne kadar iç içe ve ne kadar uzak olduğunu düşünürüm.

Eğer aşk -o ya da bu sebeple- topluma rağmen olacaksa, burada mutlak iki kişinin birliği-direnci gerekir. Ancak o zaman muhtaç olduğumuz bakışı sevdiğimizden alır, maruz kaldığımız bakış için direnç gösterebiliriz. Ve bu aşk gerektiği kadar güçlü olmazsa, toplumla başetmek imkansızdır.

Aşk bireyseldir; ama ancak karşılıklı olarak sağlam temellere oturuyorsa toplumun sarsmalarına dayanabilir. Ve sağlam temelin harcında sevgi de vardır, felsefik-politik-vicdani uyum da.
Bunların ne kadar olduğuna bağlı olarak taraflar aşka dair bütün duyguların arasında salınır durur!..
 
Düşünen bir insanın felsefe sevmemesi ilginç geldi,neyse sağlık olsun:)
Hain Galatasaray,onun yüzünden donmuş kahve içeceğim:D
 
Konu: Piliç Olayı



OLAY
Bir piliç, bir yolda karşıdan karşıya geçer.


SORU
Piliç karşıdan karşıya niçin geçer?



YANITLAR

RENE DESCARTES:
Yolun öbür tarafına geçmek için.

EFLATUN:
İyiliği için. Gerçek, öteki taraftadır.

ARISTOTELES
Karşıdan karşıya geçmek pilicin doğasıdır.

KARL MARX
Tarihsel olarak kaçınılmazdı.

HIPOKRATES
Pankreasının aşırı salgısı yüzünden.

MARTIN LUTHER KING JR.
Tüm piliçlerin nedenini açıklamak zorunda kalmadan özgürce karşıdan
karşıya geçtikleri bir dünya
düşlüyorum.

RICHARD M. NIXON
Piliç karşıdan karşıya geçmedi, tekrar ediyorum, piliç asla yolun
karşısına geçmedi.

BUDA
Bu soruyu sormak, sizin kendi piliç doğanızı inkâr etmektir.

GALILEI
Oysa piliç karşıdan karşıya geçiyor...

CHARLES DE GAULLE
Piliç belki yolun karşısına geçti, ama otoyolun karşısına henüz geçmedi.

EINSTEIN
Pilicin yolun karşısına geçmesi ya da yolun pilicin ayakları altında yer
değiştirmesi, tümüyle sizin
gösterdiğiniz referansa bağlıdır.

BILL CLINTON
Anayasa üzerine yemin ederim ki bu piliçle aramda hiç bir şey geçmemiştir.

GEORGE W. BUSH
Pilicin bu yolda BM kararlaryna rağmen cezalandırılmadan karşıdan karşıya
geçmesi, demokrasiye,
özgürlüğe ve adalete kafa tutmaktır. Bu durum, o yolu bizim çoktan
bombalamış olmamız gerektiğini göstermektedir.

SÜLEYMAN DEMİREL
Piliç geçmişse geçmiş, geçmemş?se geçmemiştir.

TANSU ÇİLLER
Bu memleket için karşıdan karşıya geçen piliç de
bizimdir, üstünden geçen traktör de bizimdir.


R. TAYYiP ERDODAN
Ben tavuklu sandviç de satmıştım.

ABDULLAH GÜL
Hayır, bana böyle bir bilgi verilmedi ama karşıdan karşıya geçtiyse
hükümet gereğini yapar.

A.Necdet SEZER
Karşıya geçtiği nokta kamusal alansa, başörtülü geçemez

Engelliler biz üyeleri: :)
Mezopotamyali kederi:
Sevgili Günlük,bugün şirin bir piliç karşıdan karşıya geçti…
Kuyucak:
Pilic karşıdan karşıya geçmekle bize ne demek istemiştir? Kendi bakış açımı biliyorum da,pilicin benim nasıl baktığımı sandığını merak ediyorum…:)
Baben:
Piliçtir,ne yapsa yeridir.Bakınız:p (piliç )
Pasaman:
Efenim, pilicin yolda geciş üstünlüğü sağlanmalıydı.pilic doğasına göre hareket ediyor.O bir anarşist…Ama pasamanca bir anarşist :)

İsmayil:
Pilic depresyona girmiş olmalı.Birkaç hafta sonra geçer. :)
Şehribanu:
bu durumda pilicin kendisiyle ve dünyayla savaşı başlayacaktır… :)

Oturanboğa:ppilic yasalarına göre buna hakkı vardır...:)

ikinci bahar:

Geçti de başı göğe mi erdi? Pilicin karşıdan karşıya geçmeye hakkı yoktur... :)

Sevgili Şehribanu,Felsefe zevklidir ama kesin sonuçları seven insanlar için labirentten farksızdır.Benim için de öyle…Ama düşünceyi geliştirmek ve zenginleştirmek için öznel bir bilim olarak kalması bence isabetlidir…
 
En gerçek olan daima ilk algılanandır.hisler yalan söylemez.:)
 
Topluma karşı en iyi direnç iki kişiyle verilir..


Syn Kuyucaktan alıntıdır...sonuna kadar katılıyorum..
 
Sevgili mezopotamyalı kederi,dünya da kesin diye bir şey yok,her şey ihtimaller üzerine...Yüzde yüz hiç bir şey gerçek değil ki zaten...Piliç örneğin harika olmuş,bayıldım.:)Felsefe de böyle bir şey farklı bakışaçılarını,olaylara farklı pencerelerden bakmayı gösteriyor..Benim pasamana takılmam latife,bazen yaramazlık yapmak hoşuma gidiyor:D Pasamanın hoşgörüsüne sığınıyorum:)
 
Para önemli tabiki. Hemde çok önemli.
Sevgi de önemli.
Birde özrün derecesi önemli.
9 senelik evli ve 2 çocuk annesiyim.
Eşimde engelli bende engelliyim.
Engelsiz biriyle evlenmeyi aslında düşünmemiştim. İllede engelli olacak diye bir saplantımda olmamıştı. Kısmet kimi severse gönlüm diyordum hep. AMa engelli birine aşık olunca sevinmedim desem yalan olur. 9 sene sonunda halen iyiki eşimi seçmişim diyebiliyorsam demekki doğru yapmışım diyorum.

Engelsiz birini sevseydim kafamda hep mutsuz olacağım düşüncesi vardı. Üç beş sene sonra eşim engelimi mutlaka başıma kakacaktı. En azından ben öyle düşünüyordum. Ama engelsiz birini sevseydim kesinlikle denerdim.

Size kendimden örnek vermemin sebebi canlı kanıt olmamdandır. Eşim engelli, ben engelliyim, ikimizde çalışıyoruz, 2 tane dünya güzeli çocuğumuz var (bazıları aklından geçirebilir diye açıklayayım gayet sağlıklılar) Ama en başta dediğim gibi engelin derecesi de önemli. Ben yürüyebilen bir engelliyim tek taraflı polio sekeli yani çocuk felci rahatsızlığım var. Eşimde iki kanedyenlede olsa yürüyebiliyor. Sıkıntılarımız var tabiki. Ama sevgimizde var. Şükür paramızda kendimize yetecek kadar var. Ayağımızı yerden kesen bir aracımız var.
Ya olmasaydı.
Para yok, pul yok, iş güç yok, araç yok, sadece sevgi var olsaydı. Ve özürlerimiz en azından benimki fazla olsaydı kadının özrünün fazla olması gerçekten sıkıntı. Çünkü evi çekip çeviren kadındır. Hele birde para yoksa.O sevgi 6 aydan uzun sürmezdi emin olun.

Uzun lafın kısası hepsi birbirini tamamlıyor efendim. Tek başına ne para yetiyor ne sevgi. Sizi her açıdan tamamlayan bir eş olması gerekiyor seçiminizin. Bence tabi.
 
Mezopotamyalı!

İnanın! Yazdıklarınıza ben de bayıldım. Çok güzel olmuş. Kötü haberlerin üstüne gülmek ve gülümsemek iyi geldi. Teşekkürler...
 
sevgili monalisa, edebiyatta nazire derler bu üsluba...Beğendinizse ne mutlu... Bu arada kötü haberler dediniz,beni tedirgin ettiniz...Aman ha hayatta gülümsenebilecek şeyleri ıskalamayalım...Direnişçiliğinizle sizi örnek alabilecek insanlar olduğunu unutmayınız... sevgilerle...

Şehribanu konu modu olarak sizden, konu dışına çıktığım için özürlerimi sunarm...:)
 
Mezo olur mu öyle şey,özüre hiç gerek yok...Her zaman ciddi şeyler konuşacak değiliz ya,hayatı güzelleştirip gülümsetebilmek de önemli...Sen de bunu çok güzel başardın canımcığım,asıl ben sana teşekkür ederim...
 
Üst Alt