Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Beyaz'ın programında Kubat ve 'Hain Topal' isimli şarkısı [Tartışma]

İzin verirseniz bu tartışmaya yeni boyut getirmek istiyorum..Çünkü hep kendimizden bakıyoruz bu olaya..
Oysa bizi biz yapan, bizle bütünleşmiş bir sürü insan var çevremizde..Bir arkadaş ortamında yada sizi
herşeyiyle bilen, sizinde herşeyini bildiğiniz insanlar arasında bu türkü sizi rahatsız etmeyebilir.

Düşünün bir ocakbaşına gittiniz, yada sahilde oturuyorsunuz, yüzüyorsunuz, yada düğündesiniz bir
tanıdığınızın, yani toplum içindesiniz, hiç kıvıramayacağınız, kaçamayacağanız..

-Deyin ki yanınızda ananız/babanız/kardeşleriniz var..
-Deyin ki yanınızda etkilemeye çalıştığınız engelli/engelsiz, kız/erkek arkadaşınız var..
-Deyin ki yanınızda çocuk yaşta yada delikanlılığa adımını atmış kız/erkek çocuğunuz var..

Birde onların gözünden bakın olaya..Onların ne hallere düştüğünü, düşeceğini, nasıl bir ruh haline
girebileceklerini anlamaya çalışın..
 
Ailemiz,sevdiklerimiz bizden daha çok üzülüp gözyaşlarını içine akıtıp sadece susacaklardır...Onlar için daha zor bir durum sakatlıkla ilgili bir türküyü söyleyip hem de taklit edilerek oynandığını görmek.
 
boyle uluorta sakat topal kor sagır bılmemne dıye turku yakmak lakapla konusmak ıptıdaı yabanı kıro medenıyetsız akılsız ozguvensız ısbılmez ınsanların ısıdır
bıraz medenıyet goren terbıyenın ne oldugunu bılen empatı yapmayı bılen toplumlarda ıyı gozle bakılacagını hııııc zannetmıyorum
 
Ya engelimiz(Topallık) nasıl bir gerçeğimizse ve Türkülerimizde genelde yaşadığımız gerçeklerin,müziğe dökülmüş haliyse,bu konuda pekala dökülebilir.Bir kaç sene öncede yanılmıyorsam bu türküye böyle tepkiler olmuştu.Ama ben hiç bir zaman alınmadım alınmam da bu tür söylemlerden ve hatta bu türküyle oynadığım zamanlar oldu geçende oynadım.(Bu arada bende ortopedik engelliyim)Yapılmış birşeyler varsa ve bunlar az veya cok/isteyerek yada istemeyerek söyleniliyorsa nnlardan kendimize zehir etme aracı bulup çıkarmak yerine cımbızla, o anı yaşamaya bakmalıyız.
Bencede buluttan nem kapıyoruz.Ve hala neler neler ve hala nerelerdeyizz...Artık hayatı kendimize zehir etme yerine yaşamaya çalışır hale getirsek diyorum..
 
Sevgili Kuyucak,olaya kendi açımdan baktığımda beni bir kelime yıkamaz ya da insanların beni birbirlerine hatırlatmak için kullandıkları sıfat rahatsız etmez.Ama ben engelimle anılıyor ya çağrılıyorsam işte burda müdahale ederim.Bu durum benim kompleksimle alakalı da değildir.Ben engelli olmanın ötesinde bir "insanım" Ve rahatsızlığım eğlenecek,gülünecek bir durum değildir.O türküyü söyleyen de,o türküde oynayan da hatta o türküde masumluk arayan da benim gözümde "densizdir" Kiiii... Deli sevilir densiz sevilmez derler...

Söz konusu durum ailelere sirayet edince.İşte müdahele edemediğimiz,çaresiz kaldığımız an o andır.Biz engelimizle boğuşurken güçleniyoruz.Ama onlar bir anda sersemleyebiliyor böyle bir durumda.Kimse sevdiğinin engeline bakmıyor ama toplum bunu gözüne soka soka onu incitiyor.Nedenn? Çünkü benim halkım mükemmelliyetçi ( :!: ) Herkesin içinde doğruya eğri bakan,güzele çirkin bakan göz mutlaka vardır.Bakmaktan vazgeçip görmelerini umud ediyorum...Empatinin gözünü seveyim...Bilenler bilmeyene anlatsın...:)
 
sevgili kuyucak bu siteyle hiç alakası olmayan bi konuya parmak basmışsın.
niyekine dersen?
çünküm bu sitede topal yok k..!
inanmıyorsan kendim gibi olanlar bölümüne bak. bi tek topal göremeyeceksin. ayriyeten ;
kör, âmâ,kambur,çolak,yamuk,aksak,kötürüm,sağır,ahraz,disiz,şaşı,bodur,cüce de göremeyeceksin.
olmayan bi şey için tartışmak boşuna ;)

bi de olayın şu boyutu var. bizlerin kendimize yakıştıramadığımız bu sıfatlar beğensek de beğenmesekte toplum içinde birincil kimliğimizi hatta kartvizitimizi oluşturuyor. ve bu öyle yaygın ve kabul edilip içselleştirilen birşey ki söz konusu sıfatlar "soy"adı bile oluyor. değil türküdeki gibi hainlik, zalimlik sen istersen ordinaryus profesör ol, eğer topalsan veya ne biliim körsen bu engelin -eğer varsa-akademik ünvanının bile önüne geçecektir.
- abi hangi profesörü diyon?
- yaa şu topal olan var ya o...!
fizyon enerjisini günlük yaşama uyarlamış dahi olsan(..ki bu enerji üretiminin ütopyasıdır gelinebilecek son noktadır)
sen topal profesörsündür. seni tariflerken çoğu kimse:
- ya şu fizyon enerjisini günlük yaşama uyarlan profesör demeyecektir.

konuyu dağıttım mı yoksa konuya boyut mu getirdim bilmiyorum ama
2007 yılında yapılan araştırmalara göre Dünya Hoşgörüsüzlük Endeksi'nde yüzde 95'le Türkiye'nin en hoşgörüsüz ülkelerden biri olduğu tespit edilimiş. allahallahhh niye acaba?
tühh 5 puancık daha alsaymışız-sondan- birinci olcakmışız.
http://www.gercekgundem.com/?p=116104
yafu bi de o türküde hafif bi ironi bi sitem var. eğer mevzubahis kişi sevilmeyen, istenmeyen biri olsaydı "bu gece burda kal" denmezdi heralde. bi de halkımızın sevdiği kişiye küfrederek aşşağılayarak taktir etmek gibi bi huyu vardır.
vayy şerefsiz..!
vayy AQ
vayy köpoğlu
vayy eşşolu
ilk aklıma gelenler
bence bu türküde de o hava var.
bu gece de burda kal diyor, bu gece burda kal demiyor. çünkü kal diyen bi önceki geceden epey hoşnuttur. bi önceki gece neler olmuş neler yaşanmıştır ki bunu yaşayanın tadı damağında kalmış bi gece için daha ısrar etmektedir ;)
 
Bayke ağabeyin bahsettiği konuya benzer bir örneği bir yerlerde yazmıştım. Önce o yazıyı ekleyeyim.

Birileri yanlarında ben yokken, benden bahsederken;

Mehmet, bana "sakat Muhammed gelecek" derken, Ali, bana "uzun saçlı varya O" diyecektir. Ya da "Filozof Muhammed" (vs). Karşımızdakine göre en belirgin özelliğimiz ne ise öyle nitelendirecektir.

Bir gün arabam arıza yaptı ve yolda kaldım. Tamircimi arayıp yardıma çağıracağım. Telefon açtım, birçok müşterisi var, haliyle telefonda beni tanımakta güçlük çekecekti. Bunun bilincindeydim. Öncelikle adımı söyledim. "Merhaba Ağabey, ben Muhammed." Tanımadığını anlayınca "mavi arabası olan kişiyim" dediğimde yine yeterli bir tanım olmadığını anlayınca "özürlü olan kişiyim" dedim. Böylelikle beni tanıyabildi.

Tamircime göre, ben özürlüydüm. Mehmet’e göre sakat, Ali'ye göre uzun saçlıyım. Anneme göre, biricik oğluyum...

Ben doğuştan spastiğim, ayrıca topallıyorum, sol kolum bariz şekile kasılmış durumda vs...

Kahvede okey oynarken atılmayacak bir taş attığımda "O taş atılır mı? Spastik misin sen?" denildiğinde, "Evet spastiğim." diyebiliyorum, sırıtarak. Bu konuyu başka bir başlıkta tartışmıştık.

Bahsi geçen türküyü dinlediğimde keyif aldım. Melodisi güzeldi, sözleri de. Uzmanlık alanım değil, sanırım burada lâkap olarak kullanılmış. Kişiye özel. Hadi tüm topalları kasıt ettiğini düşünelim. Yine de bir dalga, alay unsuru sezemedim ben. Biraz daha ileri düşünelim. Diyelim ki gerçekten niyet kötü. Cidden dalga geçiyorlar. Siz hiç sağlam bir kişinin başka bir özelliğini baz alarak dalga geçmediniz mi? Ya da başkaları geçmiyor mu? Ama biz engelliyiz bizim engelimizle dalga geçilmez dersek işte burada kendimize ayrımcılık yapmış oulruz.

Ayrıca "seni gidi hain topal" bir alay, bir dalga geçme biçimi değildir. Ben yolda yürürken, birileri aralarında "ehu ehu adama bak, nasıl yürüyor görün mü? Bak bak aynen böyle yürüyor" deyip aralarında gülüşüyorsa dalga geçmiş olurlar.

Bir de kendimi düşünmeden, ailemin, cevremdekilerin, arkadaşlarımın ya da sevgilimin gözüyle düşüneyim. Sanırım onlarda benim düşündüğüm şekilde düşneceklerdir. Farklı bir görüş içinde olan bir kişi zaten benim ailem, arkadaşım ya da sevgilim değildir.

Sonuç, sanırım fazla duygusalız, alınganız. Aşmamız gereken epey bir yol var.
 
Re: Beyaz'ın programında Kubat ve 'Hain Topal' isimli şarkısı [Haftanın Konusu]

kuyucak' Alıntı:
Beyaz'ın programında Kubat ve 'Hain Topal' isimli şarkısı

..

Bülentçim,

Teknik bir düzeltme yapayım..

Her şeyden önce türkünün ismi "Hain Topal" değil, sadece "Topal"!

Şimdi Kubat çıkıp, "sen benim şarkımın adını yanlış yazıp engellileri bana karşı kışkırtıyorsun" derse ne olacak? :roll: Mahkemeye verse siteyi kapattırır bea. :p Magazin basınının seviyesine düşmeyelim, lütfen.. :oops:



Ufak bi ekleme de bayke'ye yapayım:

bu gece de burda kal diyor, bu gece burda kal demiyor. çünkü kal diyen bi önceki geceden epey hoşnuttur. bi önceki gece neler olmuş neler yaşanmıştır ki bunu yaşayanın tadı damağında kalmış bi gece için daha ısrar etmektedir

Burada "..de" eki başka bir anlam da ifade edebilir.. Her gece başka başka yerlerde kalıyorsa o gece orada kalması için de rica ediyor olabilir. :wink:

Yani "topal(lığ)ı yüceltiyor" şeklinde de yorumlanması mümkün bu türkünün. Ama bir de bazı arkadaşlarımızın mesajlarına bak. :roll: Ayrı bir dumur örneği.. :? Ne diyeyim "Pes" :(
 
engelimizin şarkı ve türkülere konu olması hoş birşey değil bence...dinledim ve üstüne basa basa topal kelimesinin sıkça geçmesi çok itici geldi bana...bu şarkıyı 17 yaşındaki kızımın dinlemesini hiç istemem doğrusu...
 
kuyucak' Alıntı:
İzin verirseniz bu tartışmaya yeni boyut getirmek istiyorum..Çünkü hep kendimizden bakıyoruz bu olaya..
Oysa bizi biz yapan, bizle bütünleşmiş bir sürü insan var çevremizde..Bir arkadaş ortamında yada sizi
herşeyiyle bilen, sizinde herşeyini bildiğiniz insanlar arasında bu türkü sizi rahatsız etmeyebilir.
Düşünün bir ocakbaşına gittiniz, yada sahilde oturuyorsunuz, yüzüyorsunuz, yada düğündesiniz bir
tanıdığınızın, yani toplum içindesiniz, hiç kıvıramayacağınız, kaçamayacağanız..
-Deyin ki yanınızda ananız/babanız/kardeşleriniz var..
-Deyin ki yanınızda etkilemeye çalıştığınız engelli/engelsiz, kız/erkek arkadaşınız var..
-Deyin ki yanınızda çocuk yaşta yada delikanlılığa adımını atmış kız/erkek çocuğunuz var..
Birde onların gözünden bakın olaya..Onların ne hallere düştüğünü, düşeceğini, nasıl bir ruh haline
girebileceklerini anlamaya çalışın..
Katılıyorum size.. zaten kendimizden çok onların ne hale düştüğünü, ruh hallerinin etkilenmesini görmemiz içimizi en çok acıtan ve burkan değil mi ki..


bayke' Alıntı:
sevgili kuyucak bu siteyle hiç alakası olmayan bi konuya parmak basmışsın.
niyekine dersen?
çünküm bu sitede topal yok k..!
inanmıyorsan kendim gibi olanlar bölümüne bak. bi tek topal göremeyeceksin.

olmayan bi şey için tartışmak boşuna ;)

bi de olayın şu boyutu var. bizlerin kendimize yakıştıramadığımız bu sıfatlar beğensek de beğenmesekte toplum içinde birincil kimliğimizi hatta kartvizitimizi oluşturuyor.

hani bende sevgili bayke ne zaman cevap yazacak demiyordum desem
yalan olurdu..
doğru haklısınız bu site görmemişler sitesi
topal mopal yok bu sitede..
 
Bayağı önce, belki de bu siteye yazdığım ilk yazılardan bir tanesi olabilir.

Yine sitede buna benzer bir şey tartışıyorduk. Spastik, mongol şeklindeki aslında bilimsel ama bazen bizleri acıtan kelimelerin neden acıttığını.

Sanırım çok fazla tartışmadık. Tartışmalımıyız?

Evet tartışmalıyız.

Demişim ki;

Spastik, mongol, manyak, vs....... evet ! bu kelimeleri neden ve nasıl kullanıyoruz ?

Bilimsel anlamda bir durumu belirtmek için kullandığımızda kimsenin yaralanacağını sanmıyorum. Ancak, büyük bir oranda karşımızdaki kişiye duyduğumuz kızgınlığın sonucu onu yaralamak, kırmak, ve aşağılamak için kullandığımız da oluyor.....

Herşeyden önce kişi olarak büyük çoğunluğumuz kendimizi ifade etmede büyük eksiklikleri olan kişileriz. Kendimizi ifade edemediğimiz ölçüde karşı taraftan bizleri yaralayabilecek her türlü davranış sonucunda birikimlerimiz eylem biçimine dönüştüğünde, etkiye karşı tepki prensibine dayalı olarak kelimelere dönüşerek, bu biçim haline çok rahatlıkla dönüşebiliyor.

Sonuçta kendimizi rahatlatmak adına harekete geçen bu eylem, kendi zavallılığımızın sözümona güçlü bir biçimde ortaya ortaya çıkmış hali.

Kızdığımız kişiye aşağılayarak kullandığımız her kelime gerçekten zavallılığımızdan başka bir şey değil. Diyoruz ki bu kelimeleri kullanırken;

" Manyak " Yani sen manyaksın, " ben değilim " (??????)

" Spastik", yani sen spastiksin "ben değilim " (??????)

Bu ve başka kelimelerde kullanırken derin bilinç altımızda " Çok şükür! iyi ki böyle değilim " düşüncesinin açığa çıkmamış mutluluğu da yok mu?

Bir dilenciye para verirken gerçekten ona acıdığımız için mi para veririz dersiniz? Bu hareketimizin nedeninde " iyi ki bu durumda değilim " düşüncesi yok mu acaba?

Kısacası bizleri yada bir çok kişiyi yaralayan her kelimenin, her cümlenin altında bunu ortaya koyan kişinin kendisi için yapmak istediği gizli , ortaya çıkmamış eylem biçimi olduğunu unutmayalım.

Bir de bütün bunların dışında gerçekten bu anlamda bir davranış sergilemek istemeden, alışagelmiş bir şekilde de kullanıyoruz bu kelimeleri veya buna benzerlerini.

Kelimeler, yaşamı kolaylaştırmak adına vardır. Ve yine büyük çoğunluğumuz kulağımıza fısıldananlarla yetinebilen kişiler olduğundan, hiç irdelemeden, düşünmeden, sadece kabul ederek yaşamı sürdürürken, kelimelerle sınırlanmış dünyamızda çok küçük bir alanda yaşıyoruz da farkında değiliz.

Bir dilin zenginliğini kullanılan kelimelerin sayısı belirler. Bu anlamda güzel bir dile sahip olmamıza rağmen kullandığımız kelime sayısı o denli azdır ki ister istemez fakirleşen kelime dağarcığımızla ördüğümüz kendi dünyamızda da ne denli zavallı olduğumuz çok açık.

Kelimeler !...... Aman kelimelere dikkat !!!!

" Kelimeler kanatır yarayı " demiş şair. Güzel demiş....

Ölüm mutlak ve tektir ancak kelimelerle bir insanı bin kez öldürebilirsiniz.

Şimdi bu türküde,

Bilimsel anlamda bir durumu belirtmek için kullandığımızda kimsenin yaralanacağını sanmıyorum.

Böyle bir şey yok....

Ancak, büyük bir oranda karşımızdaki kişiye duyduğumuz kızgınlığın sonucu onu yaralamak, kırmak, ve aşağılamak için kullandığımız da oluyor.....

Böyle bir şey de yok....

Demekki o zamanda eksik yazmışım, yada gözümden kaçan bazı şeyler olmuş.Çünkü o yazımdaki değişmeyen tek gerçek kelimelerin insanı yaralaması adına olan kısmıdır.

Yaraladı mı?

Evet yaraladı...

Bu sebeple bu olayı küçümseyemeyiz. Bence neden yaraladığını masaya yatırırken nedenlerimizi daha açık ve doğru bir biçimde yazmalıyız.

Burada türkü beyaz hepsi bahane. Yaralıyız arkadaşlar. Tek gerçeğimiz bu gibi gözüküyor. Bazı arkadaşlarımızın çok daha farklı davranışta bulunma aşamasında çok daha farklı etkenler vardır. Onlar da tartışılmalıdır belki de....
 
Bir de, bana gelen bir eleştiri üzerine not etmiş olayım: Burada tartışma Beyaz ya da Kubat üzerinden yürütülsün diye açılmadı. Yani haydi hep beraber onları "dövelim" istemiyoruz. :) Amacımız, ilk mesajdaki sorularda dile getirmeye çalıştığımız üzere, sakatlığın eğlence haline getirilmesi karşısında biz sakatların ve bizimle yüzyüze gelen kişilerin neler hissedebileceğini tartışmaktır. Böylesi bir tartışmayı bizler yapmazsak kim yapacak?! Biz sakatlar ve yakınımızdaki kişiler ne hissettiğimizi ifade edeceğiz ki, "uzaktakiler" ona göre tutum alsınlar.
 
bayke' Alıntı:
yafu bi de o türküde hafif bi ironi bi sitem var. eğer mevzubahis kişi sevilmeyen, istenmeyen biri olsaydı "bu gece burda kal" denmezdi heralde. bi de halkımızın sevdiği kişiye küfrederek aşşağılayarak taktir etmek gibi bi huyu vardır.
vayy şerefsiz..!
vayy AQ
vayy köpoğlu
vayy eşşolu
ilk aklıma gelenler
bence bu türküde de o hava var.
bu gece de burda kal diyor, bu gece burda kal demiyor. çünkü kal diyen bi önceki geceden epey hoşnuttur. bi önceki gece neler olmuş neler yaşanmıştır ki bunu yaşayanın tadı damağında kalmış bi gece için daha ısrar etmektedir ;)
Sevgili abim ilk defa sana katılamıyorum.

Bana eşeoğlu, şerefsiz hatta AQ deseler Topal demeleri kadar ağrıma gitmez. Bana eşekoğlu demeleriyle babam eşek olmaz, Anama küfretmeleri anamı kötü kadın yapmaz. Böyle durumlarda kötü söz sahibinindir. Toplumda herkes birbirine küfredebiliyorken birinin de bana küfretmesi kendimi ötekileştirilmiş gibi hissetmeme sebep olmaz.
Ama benim engel türümün birilerinin ağzında eğlence konusu olması benim müthiş bir şekilde ağrıma gider. Ne yapalım bende böyleyim işte.
Topal olan ben olduğuma göre bu konuda benim düşüncelerim seninkinin önünde gelir sevgili bayke abim.

Birgün Erzurum daki yöresel bir radyoda "Sevmediğiniz birine şarkı hediye edin" konulu bir programda gelen istek parçalarından biriside "Seni gidi topal" şarkısı olmuştu. Buda bu şarkının sevdiğin değil, sevmediğin birine söylenecek tipte bir şarkı olduğunun kanıtıdır.

Hem şarkının hikayesi olarak kurguladığın "topal birine duyulan ilgi" bence çok yanlış. Şarkıda gecelik eğlenceden, geçici heveslerden yola çıkarak çok büyük bir aşağılama mevcut.
Topal olan şahıs erkekse benim kurgum şöyle:
Muhtemelen olay genelevde geçiyor.
O gece için müşteri bulamamış bir fahişe, oralarda sürtüp duran, ciğere bakan kedi misali gibi kadınlara bakıp duran topal birine "ulan seni gidi topal günlerdir buralarda sürtüyorsun. Ulan hadi bu gecede sen kal anasını satiyim. Herkes becerdi bide sen becer. İnsalık öldümü be. Kiminin parası kiminin duası." şeklinde olabilir.
"Bu gece de burda kal" cümlesinde ki de eki diğer geceler de burdaydın bu gecede burda kal manasında değil, bu gece de sen kal manasına geliyor.
Topal olan şahıs bayansa kurguladığım hikayeyi hiç anlatmiyim Çok ayıp olur.

Hem diyelimki senin dediğin gibi şarkı aşağılama değilde topal birine duyulan ilgiyi anlatıyor olsun. iyide be abicim böyle aşkı ilanmı olur? Benim bildiğim aşk sevgi şarkıları biraz romantik olur. Ben bu şarkıda romantik bir tarz göremiyorum. Düpe düz dalga geçiliyor.

Bu şarkıyı dinleyen bir çocuk sokakta engelli birine
- Seni gidi topal
deyip kendince espiri yapsa gülelimmi ağlayalımmı?
Hayır kendine topal denen kişi kalkıp çocuğa
- evladım senin annen baban engellilere böyle diyilemeceğini öretmedimi?
Dediğin de
- oooooo! bey abi senin dünyadan haberin yok. Şimdi bunun türküsü bile var. Hatta şu an annem evde bu türküyü açmış babamla karşılıklı göbek atıyorlar.
dediğinde engelli olan şahısta kalkıp çocuğa
[size=2]-Senin ben A.A.Q[/size]
dese ayıp etmiş olurmu acaba?

Hem ben şunuda merak ediyorum. Kubat ın yakın bir akrabası yada karısı, sevgilisi topal olsaydı acaba bu edepsiz türküyü yine aynı rahatlıkla söyleyip oynayabilirmiydi? Hoş topallarla dalga geçebilecek kadar zihniyeti bozuk olan birisi topal birini kendine sevgili edinmez ya. benimkide laf işte.
Baben' Alıntı:
Şimdi Kubat çıkıp, "sen benim şarkımın adını yanlış yazıp engellileri bana karşı kışkırtıyorsun" derse ne olacak? :roll: Mahkemeye verse siteyi kapattırır bea. :p Magazin basınının seviyesine düşmeyelim, lütfen.. :oops:
...
...
Yani "topal(lığ)ı yüceltiyor" şeklinde de yorumlanması mümkün bu türkünün. Ama bir de bazı arkadaşlarımızın mesajlarına bak. :roll: Ayrı bir dumur örneği.. :? Ne diyeyim "Pes" :(
Şimdi bu kubat denen zat bu kadar patavatsızca bir şarkıyı ekranlarda söyleyecek ve bir çok insanı rencide edecek ve peşine kalkıp bizi mahkemeyemi verecek? Yaparmı yapar. Adam patavatsız. Böylelerinin sağı solu hiç belli olmaz. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış.
...
...
Demekki türküde topallık yüceltiliyor. Neden Acaba? Bu mantığa göre Türküde cinsel vurgular da olduğuna göre demekki bu türküyü söyleyenlere Deveote diyebiliriz.
Bu bağlamda Ne yani şimdi Kubat Deveotemidir?
Aman abi böyle şeyler konuşmayalım Kubat asıl şimdi bizi mahkemeye verir.

Hasılı : Bende asıl sana pes diyorum. Bu kadar alakasız sonuçlara nasılda ulaşabiliyorsun. Bazen iyi cümle kurmak yetmiyor. Mantıklı düşünmekte gerekiyor abi. Hani sen anlayışlı biriydin? Neden anlamak istemiyorsun? Neden dikine dikine bana sürekli karşı görüş beyan ediyorsun?
Topal olan benim abicim. Ve bana Topal denmesini istemiyorum. Bu kadar basit işte. :!: Belkide şu an bana çok kızdın ve içinden bana Hain Topal diyorsundur. Olabilirmi? Belkide inadına şarkıyı açıp dinlemek istersin. Düşünsene bana her kızan beni bu şarkıyı kullanarak rencide etmek isteyebilir.
Yok bu iş böyle olmayacak iyisimi bundan sonra
Lütfen topal olmayanlar görüş belirtmesin :D
Yada Zihniyeti topal olanlarmı görüş belirtmesin desem :?:

Off Allahım Off. ben ne suç işledimde bu şarkı piyasaya çıktı. Eskiden kimseler bilmezdi. Şimdi dillerde dolaşacak belkide TOP10 lara girip raiting rekorları kıracak. Kubat para kazanıp alkış toplarken ben rencide olacağım sürekli. Soruyorum Bu hakmıdır?
 
E.. Peki Sevgili Fuzulim, senin hiç tanımadığın, görmediğin kişileri ve üstelik gıyabında sorgulaman, yargılaman, bütün uyarılara rağmen olayı kişiselleştirmen, fırsat bu fırsattır diye laf sokuşturman, olmadık ağır sözler söylemen HAK MIDIR, DOĞRU MUDUR? Bunları yaparsan ben de "dikine dikine bana sürekli karşı görüş beyan ed"erim tabii.. Bak inançlı insansın.. Dinde yukarıda saydıklarıma yer var mıdır? Ama tersi var di mi?! İstersen bir sürü ayet, hadis bulabilirim.. Arattırma beni şimdi.. :p

Hadi gidip Kanal D binasını, Beyazın ve Kubat'ın evlerini ateşe verelim.. :twisted:

Bu mu yani olması gereken?.. :evil: "Eğitim" denen, "engellilik bilinci" denen bişeyler vardı bir yerlerde.. Böyle mi aktaracağız topluma engellilik bilincini?

Anlıyorum seni.. :) Nispeten küçük yerdesin, bu tür takıntıların olması çok çok normal.. Ortopedik özürlü olmadığım halde, emekli olmadan önce çalıştığım yerde son 3 yılımı tek kanadiyen kullanarak doldurdum.. Belki (hatta kesinlikle) sen benden daha düzgün yürüyorsundur.. :D O nedenle, bana topallığı anlatma..

Diyeceğim; kendini öylesine geliştir, yaptığın işi öylesine sorunsuz ve üstün nitelikli yap ki, çevrendeki bütün sağlamlar sana gıpta ile baksınlar, saygı duysunlar.. Sonra sana "topal" derlerse güler geçersin.. Tecrübeyle sabittir. :D
 
Kendi adıma hiç etkilenmedim ve ailemde böyle bişeyden etkilenmez.Herşeyden etkileneceksek gidip DAĞIN BAŞINDA YAŞAYALIM ARKADAŞLAR.Herşeye gözümüzü,kulağımızı hatta yüreğimizi kapatalım o zaman.
 
Burada altı çizilmesi gereken yalnış şu; bir arkadaşımızın kendi engeli ve bu engelle alakalı olarak ifade edilen kelimelerin kendisinde çağrıştırdığı olumlu ya da olumsuz ruh halini kendinden taşırarak genelleme çabası içine girmesi. Ben ilk mesajımda tammen kişisel fikrimi söylememe karşın fuzulim in eleştirisiyle karşılaştım. Kastettiğim sadece kendi fikrim olmasına rağmen onun "tüm engellilerin adına fikir beyan ediyormuşum" gibi göründüğüm eleştirisini kabul ettim. Doğrusu bu eleştiri haklı ve yerindeydi. Niyetim o olmasa bile o şekilde algılanmamak için bu topal kelimesine başkalarının benden farklı anlamlar yükleyebileceği düşüncesini kabul ettim. Ancak tam da bu noktada bu sefer Fuzulim ve bazı arkadaşların ısrarla bana atfettikleri hataya düştüklerini görüyorum. Sanki hepimiz bu kelimeden rahatsız olmak zorundaymışız, olmazsak da "densizlik yapmış olurmuşuz. Yani bu tür ifadeler en azından talep edilen demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğimizin göstergesi. Bir yandan mazlumu oynarken öte yandan insanın nasıl da baskıcı bir zihniyeti temsil edebileceğinin somut bir göstergesi. Bu konudaki tavrı baskı yapma fırsatı bulunamadığı zaman mazlumu oynayarak anı kurtarma stratejisi olarak görüyorum. Çünkü gerçek bir demokrat kendi fikri kadar karşısındaki fikre de önem verir ya hani...

Bu vesileyle ben geri adımımı sadece kendi adıma konuştuğum ve topal kelimesinden rahatsız olan arkadaşlarımı yargılama hakkımın olmaddığını ifade ettiğim noktaya fiksliyorum. Bu noktadan geri adım atmam. Çünkü topal, sakat cart curt hiçbir şekilde beni rahatsız etmiyor. Çünkü bir kelimeyi rahatsız edici kılan kelimenin kendisi değil aksine kullanıldığı bağlamdır. Bir hikaye okumustum yıllar önce. Aziz Nesin in olabilir. Tam emin değilim. Hapisten çıkmış bir gençle köyden komşusu olan bir kapıcı İstanbul da sohbet etmektedir. Adam gnce "la köpeğin dölü" "la gavat" gibi ifadeler kullanmaktadır. Genç bütün bunlara gülmektedir. Sonunda kapıcı hapse neden girdigini sorar gence. Cevap şöyle; " onu vurdum çünkü bana lan dedi..."

Bu hikayede görüleceği üzre bir kelimeyi hakaret ya da övgü haline getiren şey kelimenin kendisi değil onun kullanıldığı bağlamdır. Ben de topal kelimesine değil onun kullanıldığı bağlama bakarım. Bu kelime beni buna göre çok rahatsız da edebilir, hiç umursamayabilirim de...Bu türküye gelince ben bu türküde içerdiği bağlamsal anlam itibariyle bir sıkıntı görmedim. Aksine Bayke nin dediği gibi bir olumlama var gizil olarak.

Kısaca ben hoşlanmayanların bu duygularına mudahale etmeyeyim onlar da benimkine. Kardeş kardeş yaşayalım işte...:)
 
sanırsam kımse kımsenın dusuncesıne mudahale etmez ben dogustan ısıtme zorlugundan baska bı zorum yok topal sakat kor sagır denılebılırde bunu o ınsanın ısmınden once gelmesı bıraz ıtıcı olmuyomu olmuyo dıenlerede eyvallah burda anlatılan halka maloldugunu zanneden turku ve sanaatcı hazretlerıdır
genede olsunda gozumun onune topal dıye turku cagırıp taklıt
ben buna kıl oluyorum
yoksa ıcını acıtan yokluguyla barısmak kolay degıldır
 
Shukufe o kelimenin birini incitmesi kelimenin kendisiyle alakalı değildir. Şöyle izah edeyim. Geçtiğimiz günlerde Amerika da bir üniversitede yapmayı planladığım yüksek lisans başvurusu için gerekli işlemlerin yapılması gerekiyordu. Bu işlemlerden birisi için uluslararası ilişkiler direktörümüz benim yanımda mütevelli heyet başkanını aradı. Adımı söyledi adam anımsamadı, tarif etti yine anımsamadı. En sonunda açıkça engelli öğrencimiz hocam dedi. Karşı taraf anlamıştı ama direktör de kıpkırmızı olmuştu. Benden defalarca özür diledi bu kelimeyi kullandığı için. Tıpkı önceki sayfalarda arabası için tamirciyi arayan arkadaşımız gibi ben de kendimi tanımlamak için bu özelliğimin ifade edilmesinden rahatsız olmadım. bir adım var tabi ama onun da yeterli olmadığı yerlerde benim kimliğimin baskın bir motifinin kullanılmasında sakınca yok. Tabi eğer alay edilme sözkonusu değilse. Yani bizim nasıl bir kelimeyle tanımlandığımız o kelimenin kullanılma amacıyla alakalı olarak olumlu ya da olumsuz bir nitelik arzeder. Yoksa hiçbir kelime tek başına olumlu ya da olumsuz değildir. Bu yüzden işte benimde dahil olduğum bir takım insanlar bizzat kelimeyle didişmek yerine o kelimenin kullanım amacına bakarlar. Tabiki sizin adınıza o kelimeyi nasıl algılamanız gerektiğini söyleme lüksümüz yoktur. Ama kimsenin de bize hangi kelimeden rahatsız olup olmayacağımızı öğretme lüksü olmamalıdır. Kısaca herkes her türlü kelimeden içinde yaşadığı koşullar çerçevesinde rahaatsız da olabilir, umursamayabilir de...Ben hiç umursamıyorum mesela. Umursayan arkadaşıma da neden umursuyorsun amaan boşver derim belki ama o umursuyor diye onu densizlikle suçlayamam...
 
gordunuzmu bakın pega tahsıllı kulturlu ınsanlarda kullanılması gerektıgı yerlerde bıle sıkılarak kullanıyor
burdaysa sanatcı gecınenler sov ıcın taklıdını yaparak dunyaya bagırıyor

kusura bakmayın ben ılkokulda kalca cıkıgı olan canım arkadasım fatmacıgım onu hıc unutamıyorum bensagır o topal nelerle karsılasıp o haın cocuklarla okulda nasıl kavgalar etmıs bırbırımıze destek olmustuk kavgalarımızda
sıze basarılar dılıyorum ne guzel yurtdısına gıdıyorsunuz topal turkusu sanaatcı bozuntularını arkanızda bırakarak
hadı kurtuluyorsunuz
 
Sevgili Baben ben kimsenin gıyabında konuşmuyorum. Aksine bu sitenin aleni olduğunu ve birçok kişi tarafından takip edildiğini bildiğim için belki malum şahıslarında kulağına gider düşüncesiyle bu konudaki fikirlerimi açık beyan ilan ediyorum.
Kaldı ki ben kubatı en azından ekranlardan tanıyorum. Ama kubat beni hiç tanımıyor. Kubat hiç tanımadığı insanları rencide eder tarzda şarkısıyla gıyabımızıda hakaret etmiyor oluyorda, her kesime açık bu platformdaki bizim söylediklerimiz mi gıyabında konuşma oluyor?

Sevgili pegasus anlayışından dolayı sana teşekkür ederim. Ama senin çok çok iyi bildiğin bir meselede hatırlatma yapmak istiyorum.
Başkalarının hakkına tecavüz edildiği nokta özgürlüğün sınırı kabul edilir. Demokrasi, özgürlük adı altında birileri rencide edilebiliyorsa burada demokrasiden söz edilemez.
100 kişi içinden 99 unun rahatsız olmadığı bir olayda sadece 1 kişi rahatsız oluyorsa bu olay üzerine bu 1 kişinin düşünceleri 99 kişinin düşüncesinden önde gelir. Çünkü 99 kişi için değişen bir şey yoktur. Olaydan etkilenen bu 1 kişi söz sahibidir. Davacı olmaya hakkı vardır. Demokrasi budur.
Demokrasilerde çoğunluğun sözü, azınlık haklarının da savunulduğu sürece geçerlidir.
Ayrıca:
Pegasus' Alıntı:
Shukufe o kelimenin birini incitmesi kelimenin kendisiyle alakalı değildir. Şöyle izah edeyim. Geçtiğimiz günlerde Amerika da bir üniversitede yapmayı planladığım yüksek lisans başvurusu için gerekli işlemlerin yapılması gerekiyordu. Bu işlemlerden birisi için uluslararası ilişkiler direktörümüz benim yanımda mütevelli heyet başkanını aradı. Adımı söyledi adam anımsamadı, tarif etti yine anımsamadı. En sonunda açıkça engelli öğrencimiz hocam dedi. Karşı taraf anlamıştı ama direktör de kıpkırmızı olmuştu. Benden defalarca özür diledi bu kelimeyi kullandığı için. Tıpkı önceki sayfalarda arabası için tamirciyi arayan arkadaşımız gibi ben de kendimi tanımlamak için bu özelliğimin ifade edilmesinden rahatsız olmadım. bir adım var tabi ama onun da yeterli olmadığı yerlerde benim kimliğimin baskın bir motifinin kullanılmasında sakınca yok.
Pegasus diyelimki senin engelin olmasaydı. Böyle bir durumda direktörün seni karşı tarafa nasıl tanıtacaktı? Bir yolunu bulmaya çalışırdı dimi? Senin hiç bir özelliğin yokmu engelinden başka. Mesela ben olsam seni şöyle tanıtırdım. Hani şu siyaset meydanına katılan öğrencimiz varya işte o.
Bu sadece benim bildiğim bir özelliğin. Kimbilir daha ne kadar farklı, olumlu özelliklerin vardır.
İnsanlar tembellik yapmayı, düşünmeye tercih ediyorlarsa bunun haklı bir izahı olamaz.
Sen böyle bir durumdan rahatsız olmadığını söylüyorsun. Ne güzel bu senin + bir özelliğin. Ama karşı taraftaki kişi senin bundan rahatsız olup olmayacağını bilmeden bu şekilde konuşuyorsa bu onun düşüncesiz olduğu manasına gelir. Pekala sen bu şekil bir anlatımdan rahatsız olan biri olabilirdin.
 
Daha önemli bir ''işimiz'' çıkıncaya kadar devam edelim tartışmaya..

Olaya bakan arkadaşların öne çıkardıkları düşünceler belirli yerlerde kümelenmeye başlandı aslında..
Bende kendi açımdan bu kümelenmeleri değerlendireyim..

1-Bu kelime/ler/den rahatsız olunmaması gerektiğini, kendilerinin olmadığını anlatan arkadaşlarımız
var..Ben bunlara katılıyorum..Doğup büyüdüğüm köyümde benim lakabım hala ''Topal Hasan'' dır.
Ben bundan gocunmam. Herkes onu bir ''Köroğlu'' ifadesiyle söyler ve içinde ''saygı'' barındırır..
Engelli olmak benim için bir OLGUDUR ve bu olgunun bir çok isimlendirmesi vardır..Kaba olanı da var
acıtanı da vardır, benim tercih ettiğim de vardır onlar içinde..Bunlara bir şekilde alıştım. Hoşgörülü
olmak yada zorunluluk deyin, farketmez..

2-Oysa ''hain topal türküsüne'' bu olgunun nasıl adlandırıldığı için karşı çıkmadım ben..Bu olgunun
eğlence aracı haline getirilmesine karşı çıktım..Fuzulim olayı nasıl senaryolaştırdıysa bende başka
bir senaryo yazmıştım kafamda..Engelli bir fahişenin arabada bir şeyler çalması gibi filan..Daha ilk
açış yazımda da belirtmiştim, ''engellisin ama, olsun..Beni böyle de mutlu ediyorsun gibi''..Bunu
bir çok kişide ben gibi anlamasa da, eğlenceye alet edilmek olarak algıladı ve rahatsız oldu..

3-Birde şu pencereden bakalım işe; Güçsüz olan, istenmeyen, kabul edilmeyen, bir sürü olgu var yaşamın
içinde..Örneğin şöyle türküler çıksa;

Seni gidi hain kocakarı..Birlikte olunmaktan zevk alınan ama yaşından dolayı aşağılanan birisine söylense..
Seni gidi hain moruk..Bu da emekli maaşı olan, fakat varlığına kızılan, aksi erkekler için söylense...
Seni gidi hain homo..Birlikte olunan, vazgeçilemeyen, hemde aşağılanan birisi için söylense ...

İşte benim rahatsız olduğum konu burası..OLGUYA ad vermek değil..Onu eğlence masalarına MEZE yapmak..
 
Fuzulim bak burda resmen retorik yapıyorsun. elinde öyle bir veri mi var. 99 a 1 kişilik oranlama yapıyorsun. bu haksız orantı üzerinden de kendi düşünceni haklı kabul ediyorsun. Gerçi dediğin gibi ya da oran tam tersi bile olsa bişey değişmez. Evet özgürlük başkalarının özgürlük sınırlarlarında biter ve sırf bu yüzden başkası bizim gibi düşünmüyor diye onun fikrini "densizlik" olarak tanımlamak demokratça bir yaklaşım olmuyor değil mi? Oluyor mu yoksa? Bu memlekette olur diyorsan ona da eyvallah...

İkincisi bak şu çekincen çok güzel ve yerinde doğrusu;

Sen böyle bir durumdan rahatsız olmadığını söylüyorsun. Ne güzel bu senin + bir özelliğin. Ama karşı taraftaki kişi senin bundan rahatsız olup olmayacağını bilmeden bu şekilde konuşuyorsa bu onun düşüncesiz olduğu manasına gelir. Pekala sen bu şekil bir anlatımdan rahatsız olan biri olabilirdin.

Bak burada bir ayrımı yapmamışsın. Ben orada kadının hitabını olumladım diye bir şey söylemedim. Rahatsız olmadığımı söyledim. Haklısın ve engelli kelimesine yönelik herne kadar bana abartı gelse bile bahsettiğin tarzda bir duyarlılık olabilirdi ve kadın belki de bir insanı incitmiş de olabilirdi orda. Ama tekrar ediyorum benim sorguladığım şey o değil. Ben benim bu konudaki yaklaşımımın sorgulanmasından rahatsızım. Üstelik böyle 99 a 1 gibi işkembei kübradan oranlarla yapılınca bu rahatsızlığım katmerleniyor.

Yoksa senin bu tür ifadelerden rahatsız olmanı anlamak düşer bana, tabi sen de benim bu ifadeleri bağlamına göre umursamamamı densizlik olarak görmezsen.
 
proğramıda izlemedim şarkıyı da dinlemedim sözlerinide bilmiyorum. ama oğuz yılmazın topal şarkısını dinledim dinlediğim zaman severekte dinlerim hatta ve hatta havamda olursam o parçada oynarımda üstelik topal taklidi yapmama gerekte yok :) zaten oynarken beceremiyorlar topal takliti yapmayı. ben engelimle hiç bir zaman utanmam, aşağılayıcı küçük düşürücü sözler olmazsa hiç alınmam. bu tür eserleri hatırlanmak bazında değerlendirebiliriz.

Dün, sahilde karşılaştık.
Bir an boş bulundum,
Sendeler gibi oldum.
Öyle bir baktı ki,
Ben o gözlerde
Bir ömrün bütün acılarını buldum

Bir şeyler söylemek ister gibiydi.
Başını eğip gitti, çocuklarının yanına
Nedendir bilmiyorum, fakat
Girmek istemedi sanki,
Kocasının koluna


Ardından koşup durduramadım,
Ona soramadım.
Öylece donakaldım
Çünkü o anarşik eylemden beri
Ben artık
Değnekli bir topaldım!

Yusuf Hayaloğlu
 
Fuzulim' Alıntı:

Kaldı ki ben kubatı en azından ekranlardan tanıyorum. Ama kubat beni hiç tanımıyor. Kubat hiç tanımadığı insanları rencide eder tarzda şarkısıyla gıyabımızıda hakaret etmiyor oluyorda, her kesime açık bu platformdaki bizim söylediklerimiz mi gıyabında konuşma oluyor?...
"Kısas-a kısas" diyosun.. ;)
"Hem sorgularım, hem yargılarım, hem mahkum ederim" yani "hem savcıyım, hem yargıcım, hem infaz memuruyum" diyosun.. Hukuk eğitimin de var mıydı? Bunların hepsini birlikte yapmak, hiç de kolay değildir de, ondan sordum.. :roll:
Ya da haktan, hukuktan, demokrasiden falan bahsedip olayı yanlış yorumlama..

Kubat orada "Topal Fuzulim" demiyor.. Genellemiş.. Ama sen özele indirgiyor/kişiselleştiriyorsun.. Yapılan eylem birbirinin tam tersi..

Ayrıca çağdaş hukukta; "sui misal, misal olamaz" diye bir kavram vardır.. "Kötü örnek, örnek alınamaz" demek.. Sen "o bana hakaret etti, ben de hakaret edebilirim, benim ağzım yok mu" dersen hukukçular sadece güler buna.. Eleştirdiğin kişi "yannış" yapıyor diye sen de "yannış" yapmak zorunda değilsin.. Yanlışla yanlış düzeltilmez çünkü..

Bir de, bildiğim kadarıyla; "rencide etmek" diye bir suç yoktur! Çünkü kişiseldir. Senin rencide olduğun şeye bir başkası olmaz.. Ama hakaret ve kışkırtıcılık suçları vardır.. Burada da o yoktur.. Her hangi bir hukukçuya sor istersen.. "Hakaret var mı" diye.. Cevabı da bizimle paylaşırsın.. ;)

Hani"İslâm dini 'hoşgörü' diniydi? :roll: Burada hoşgörü gösteremeyeceksen nerede kaldı o ilke? Takiye mi var yoksa ortada?.. İşine geldiği yerde kullan, gelmediği yerde kullanma.. :roll:
 
Sevgili baben abiciğimm..
Bundan daha anlaşılabilir bir yorum yapılamazdı başkası tarafından..
Tarzınıza bir kere daha hayran oldum.Süpersiniz.. : ))
Siz hep yazın..bizlerde hep okuyalım..Teşekkürlerr... : ))
 
Pegasus 99-1 misaldi sadece. Sen bunu 99999- 1 kabul et. Farketmez mantık aynıdır.

Sevgili forvet bu şiir çok hoş ve içinde topal kelimesi geçmesine rağmen hiçte rencide olmadım. Çünkü hiç kimseyi aşağılamadan hayatın gerçeklerinden bahsediyor. Şuda varki şiirdeki özne şairin kendisi.
Hain topal türküsü bundan çok çok farklı.

Baben son bir umutla beni anlayacağını umut ederek bu türküyle alakalı olan başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
22-23 yaşlarındaydım. Bir arkadaş cafe dükkanı açılışına benide davet etmişti. Bende kendimi adam sıfatına koyarak bir çiçekle açılışa katıldım. Oraya gittiğimde arkadaşım beni sağolsun çok hoş karşıladı ve ilgilendi. Orada çok hoşlandığım ve ona açılmakta çekingeler içinde olduğum bir bayan arkadaşımı gördüm. Ayrı masalardaydık. Ona anlatılmaz bir şekilde aşıktım ama sakat olduğum için bir türlü cesaret edip açılamıyordum.
Herneyse o anki ortam çok müsaitti. Kaçamak bakışlarımla kıza baktığımda onunda sevgi dolu bakışlarını hisseder gibi oldum olacakki biraz cesaretlenir gibi oldum.
- İşte tam zamanı gidip söylesemmi, açsammı duygularımı?
- Yok ya kala kala banamı kaldı? Ben kim o kim.
- Ama bellimi olur belkide kabul eder. Bir denesemmi şansımı.
- Ya iyide terslerse beni?
- Yok yok medeni bir insan neden terslesinki. en fazla hayır olmaz der.
- Evet evet galiba gidip konuşsam iyi olacak en azından içimde uhde kalmaz.
Şeklinde düşünce fırtınaları geçirirken
O an kasette çalan bu türkünün nakaratı başlamıştı. "seni gidi topal."
Aman Allahım bu da ne? Bu nasıl türkü? Bu nasıl zamanlama? Bu nasıl bir şanssızlıktır. Ne oluyor ben kimim?
Bu patavatsız şarkıyı benim gibi orda olan herkes dinliyor ve beni tanıyan herkes aynı benim gibi kızarıp bozuluyordu. Bense gözlerim yerde Allahım biri gitsin şu teyibi kapatsın diyordum kendi kendime.
O an yüzüm kaç renge girip çıktı bilmiyorum ama öylesine kendimi kötü hissediyordumki Oraya gittiğime gideceğime bin pişman olmuştum.
Kendi kendime:
Ulan salak! topallığın dillere türkü olmuş, birde kalkmış kendi kendine aşk oyunu oynamaya kalkıyorsun. Sen kimsin ki git kıçını kır evinde otur.
Hayatımda yaşadığım en zor anlarımdan biriydi. O an nasıl geçti, nasıl bitti inanın bilmiyorum. Tam bir şok içindeydim.
Tek hatırladığım beni davet eden arkadaşım benim bu zor halimi sezmiş olacakki ya bu ne saçma şarkı böyle diyip kapatmak üzere müziksetine yönelmesiydi.
Öylece oturduğum yerde kalakalmıştım. Ağlamak istiyordum. Acilen yalnız kalmam gerekiyordu. Siz hiç ağlamaya ihtiyaç duyup sıkışmış bir insanın tuvalet araması gibi kuytu bir yer aradınızmı? İşte ben o an öyle bir hal içindeydim.
Sanki dünya yıkılmış ve ben altında kalmıştım.
Ne hakları vardı böyle bir şarkı yazmaya sanki? Eğlenceleri uğruna benim gibi bir gencin gururuyla oynamaya ne hakları vardı? Ben onlara ne yapmıştım ki. Suçum neydi? İnsan oğlu bu kadarmı düşüncesiz olur?
O şarkıdan o kadar etkilenmişim ki o günden sonra toplum içindeyken nerde bir ankara türküsü duysam kumandayı elime alıp sesini kısma eyilimine gidiyorum. Yada kanalı değiştiriyorum. Ankara türkülerinden nefret eder hale geldim.
Gençlik yıllarım da böylesine derin bir yarası vardır bu şarkının bende. Şu an o zamanki gibi aşırı kırılgan değilim elbet. Ama gençlik gururu başka bir şey.

Son sözüm:
Şunu anlayamıyorum.
Bacağı topal birisi, bu şarkıda ne varki. Hiç gocunmuyorum hatta çalınca çıkıp oynarım bile diyorsa bu kişinin bu işi önce bir ayna karşısında yapmasını tavsiye ederim. Seni gidi topal, bu gecede burda kal diye bir şarkı çalacak ve bu kişi çıkıp sahnede oynayacak.
Vallahi ben engelli olmasam bile bacağı topal birisinin bu şarkıda çıkıp oynamasını yadırgar ve o kişide psikolojik bir bozukluk olduğunu düşünürüm. Bir erkek gözüyle helede bu kişi bir bayansa ondan nefret ederim. Bayan olsaydım ve oynayan kişide erkek olsaydı onun aptal ve dangalak olduğunu düşünürdüm.
İnsan onuru kadar birazda gururuyla yaşar.
Tamam belki ben fazla sorun ediyorum ama bu meseleyi hiç sorun etmememek bence o kişi açısından daha büyük bir sorundur.
Kalın sağlıcakla...
 
Ya bağışlayın beni sevgili dostlar.

Çok ciddi bir biçimde kafam karıştı.

Bu türküyle ilgili o kadar hikaye üretildi ki hangisi yaşanmış hangisi sanal bu sanal alemde dağıttım. Bana yardım edin.

Şimdi sevgili fuzulim;

Senin bu türküye karşı olduğunu biliyorduk. Neden karşı olduğunu bilmiyorduk aslında.

Ben yine farkında olmadan " yaralıyız" derken haklımıymışım yani????

Derin bilinç altında sakın kusura bakma, türk filimlerini hiç te aratmayacak bir senaryonun gerçekleşmesi olayı mı bu türküden nefret etmene sebep?

İnan bana senaryoyu okurken cidden senaryo gibi okuyordum, ki birden bire bu senaryonun aslında gerçek olduğunu fark ettim.

Doğru mu anlamışım dostlar?

Sevgili fuzulimin bu türküden nefret etmesinde ki ana sebep, bir kıza aşkını ilan edecekken tam o esnada bu türkünün çalınıvermesimiymiş?

Valla söyleyecek bir şey bulamıyorum....

Valla benim kafam büyüktür bu yazdıklarımdan sonra; sen ki sakat bile değilsin ne anlarsın bizim durumlarımızdan, bize hakaret etmeye ne hakkın var, go home yanki nakaratları tekrarlanabilir ama inanın anlamaya çalışıyorum.

Anlamaya çalıştıkça anlamsızlıklar dehlizinde kayboluyorum.

O zaman daha mı az kırılgandın.Uzun yıllar ankara türkülerini duyduğunda sesi kısman hangi döneme giriyor şimdiki mi, geçmiş mi vallahi kafam karıştı da ondan soruyorum...

Bir de ne olur birileri adına karar verme olur mu?

Sakat değilim, bu türküde oynamak isteyen topal birine de hiç sakat gözüyle bakmaya çalışmıyorum.Sana göre dangalağım farkındayım ama yinede ilan etme ya dangalaklığımı, çok ayıp!!! :D

Bir kendime geleyim devam ederim.

Kendime kolay kolay gelemeyeceğim belli oldu. Sevgili fuzulimin yorumlarını birazcık yanlış anlamışım

Şöyleki;

Bayan olsaydım ve oynayan kişide erkek olsaydı onun aptal ve dangalak olduğunu düşünürdüm.

Benden hiç söz etmiyor çok büyük bir haksızlık etmişim, lafımı geri alıyorum.Bu arada dangalaklıktan paçayı yırttım. :D



Vallahi ben engelli olmasam bile bacağı topal birisinin bu şarkıda çıkıp oynamasını yadırgar ve o kişide psikolojik bir bozukluk olduğunu düşünürüm.

Burada durum erkek ve kadın diye ikiye ayrılıyor demek. Hımmm, anladım :D Ayrımcılık yaniiii. Bu sebeple daha ilk başta "bizimde yıllardan beri sırtımızdan sopayı, karnımızdan sıpayı eksik etmeyin " sözüme yanıt gelmediiiiiiiiii

İnsan onuru kadar birazda gururuyla yaşar.

İkiside aynı be fuzulim, birisi sadece fransızca bir kökenden geliyor... ama konu bu değil, vaz geçtim.
 
Anlıyorum seni Fuzulim, çok iyi anlıyorum.. :)

Çok kişinin başından buna benzer olaylar geçmiştir.. Sendeki olumsuz olmuş.. :( O nedenle o türküyü söyleyene de, söyletene de 'düşman' gibi bakıyorsun. Gayet normal.. Tersi olsaydı anormal olurdu.. Buraya kadarı psikologların işi.. Beni aşar.. :D

Benim muhalif olduğum durum; olayı gereğinden çok abartman, genellemen ve kişiselleştirmen!

Yukarıda söyledim.. Nispeten küçük yerdesin.. Oralardaki insanlar (bırak sakatlara sağlamlara karşı bile) çok çok katı ve acımasızdır.. Böyle bir ortamda senin de farklı düşünmen beklenemez zaten..

Ama çözüm ne? Benzeri olaylarda hemen silahları kuşanıp tavır almak, safları belirleyip savaş açmak mı? Yoksa soğukkanlılıkla irdeleyip, bireylerin ve toplumun engelli bilinci konusunda eğitimine destek vermek mi?

Çok değil bir parça daha esnek bakabilmeyi başarırsak; kimi önyargıları kırar, insanları yakından tanımadan, birkaç hareketiyle onurlu-onursuz, gururlu-gurusuz diye kategorize etmenin/yaftalamanın/etiketlemenin yanlışlığını anlarız, diye düşünüyorum.. ;)
 
"DENSİZLİK" kelimesine takılıp da "topal" kelimesini ağız dolusu gülücüklerle ifade eden pek sevgili objektif arkadaşlarım.Sizler "alınganlık", "içerlenmek", "burkulmak" gibi duygularınızı hangi operasyon esnasında aldırdınız bilmiyorum.Ama başarılı bir ameliyat olmuş. Tüm "alıngan" arkadaşlara doktorunuzun adresini verin.Verin de bitsin bu çile.Yaralarımızın daha fazla kaşınmaması için bu şart görünüyor...Düzene uymak lazımmm...

Topallık,körlük,çolaklık üzerine yakılan binlerce türkü var.İçlerinden bu türkü mü günah keçisi seçildi?Hayır...Tartışma konusu olarak önümüze sunuldu.Fikri olanlar,hislerini paylaşmak isteyenler söylemek istediğini söyledi.Kimse kimsenin düşüncesini benimsemek zorunda değil.Bu zamana kadar defalarca duyduğum,dinlediğim ,beni rahatsız etmeyen bu türkü bazılarımızı "acıtıyor." Normal gördüğüm bu...Anormal gördüğüm, artık bazı eksikliği olan insanların lakabıyla anılması...Birinin size eksikliğinizi hissettirmesi şaka yollu bile olsa ne çirkin...Her an her dakika üstümde taşıdığım kederin birilerinin ağzında sakız olması ne acı...Beni üzen,"yaralayan" şeyi birinin gülerek karşılaması ne garip...

Hayata tutunmak adına birşeylerin en azından "benzer" olmasını istiyoruz.Fakat farklılığımızı bir türküyle,bir şakayla,bir deyimle meşrulaştırmak ve buna "özgüveni olan alınmaz" diye kılıf uydurmak çok saçma...Her defasında güçlü olmak bize mi düşmeli?Yani bu milletin ağzı torba olsa da büzülemez mi?
 
Üst Alt