Soru:
Bir engelliyle karşılaştığınız ilk anda ne hisseder, ne yaparsınız?
Ama engelli derken herhangi bir gruptan olabilir. Tekerlekli sandalyeli, zihinsel engelli, spastik...
Rahatsızlık, acıma, tiksinme, korkma, huzursuzluk, şükretme, uzaklaşma, sevgi, merak, konuşma, tanıma, yardımcı olma, şaşırma, gözlerini kaçırma, hiç birşey...
Örneğin ben merak ve konuşma isteği duyarım.
Cevaplar:
Açıkçası hiç rahatsızlık duymuyorum. Ama dediğiniz gibi konuşma ve yardım etmek istiyorum. Çok uzun yıllardır işitme engelli olan dostlarımla birlikte yaşıyorum. İlk dönemlerde sıkıntı ve anlaşamamaktan doğan bir takım zorluklar çektim ama şu an sanki onlardanmışım gibi hissettiğim bile oluyor. Bazen de üzüntü duyuyorum. Bu kadar. Yakından tanımamak, belirli zamanı bir arada geçirmemek, kısacası uzaktan seyretmek ile birlikte olmak farklı şeyler. Onun içindir ki diğer duyguları da yaşayan bir sürü insan olduğu inancındayım.
***
Bir engelli ile karşılaştığımda ilk hissettiğim, o an sağlıklı olduğum için keyifli olmam gerektiği... Bunu karşımdakine hissettirmemek için de, ona tekrar bakmamaya çalışırım.
Ben "sağlam" olduğuma dair düşünceleri beynimde döndürürken, onun bunu hissedeceğini ve iç geçireceğini düşünürüm nedense...
Beni en çok üzen şey ise, sokakta yürürken bir engelli ile karşılaşan insanların, benim yaptığımın tam tersine ısrarlı bakışlarla onları süzmesi ve hatta bazılarının da acıyıp sadaka vermeye çalışması
O an ölsem de yerin dibine girsem daha iyi yani...
***
rahatsızlık duymak yerine bolca üzülüyorum ben kendi adıma. (eski) eşimin zihinsel özürlüler için bir rehabilitasyon merkezi vardı. uzun süre hastaları varken gidememiştim oraya. gerçekten çok üzülüyorum.
***
Yakın çevresinde engelliler olan biri olarak şunu rahatlıkla ifade edebilirim.
Onların kendi durumlarını kabullendikleri kadar, çevreleri de o durumu kabullenseler bilemiyorum; ama daha bir kolay akacak gibi zaman.
***
Sağlıklı bir insanın buna yanıt vermesi çok zordur.
Her söylediği, ya da yazdığı acımak yönünde olacaktır.
Dişi ağrıyanın, ya da böbreğinde taş olanın çektiği acıyı tam olarak anlayamadığımız gibi.
Ben, aylar süren engelli olma durumları yaşadığım için, neler hissedilir bilenlerdenim. Ama bu duygular açıklanamaz. Bazı duygular ne sözcüklerle anlatılabilir, ne kalemlerle yazılabilir. Duygular anlatılamaz, sadece hissedilir.
Anlamak için yaşamak gerektir. Bunun dışında söylenen her sözcük yüzeyseldir. Anlatılmak istenenin tamamı değildir ve daima eksik kalacaktır. Çünkü hiçbir insan duygularını tam olarak anlatamaz.
***
ben de benim yaptıklarımı yapamadığı için bi burukluk hissediyorum..sadece o değil çevresi içinde üzülüyorum..sürekli ona bakmak zorundalar, dolayısıyla istedikleri gibi hareket edemiyorlar..pot kırma ihtimalleri yüksek...
ama onlarında mutlaka yaptıkları bir şeyler yetenekleri vardır ve bu yeteneklerini göstermelerine fırsat verilmeli diyorum..
***
Birkaç sene önce, geçici olacağını düşündüğüm fiziksel engelim (parmağımdaki tendom kopması) nedeniyle kendi kendime acır hale gelmiştim. Öyle ki, sol elimi cebimde gezdiriyordum hep. 'ne oldu? geçmiş olsun' sözlerine bile tahammül edemiyordum. Parmağım eskisi gibi olamadı, asla olmayacak, biliyorum.
Önceleri, kullanamadığım parmağıma alışmadığım zamanlardaki bi bakış bile beni rahatsız ediyordu. Aklıma gelen ilk (ve tek) şey, bana acıdıklarıydı... Yaklaşık 1 yıldır düşünmüyorum böyle şeyler, hatta engel olduğuna bile inanmıyorum artık.
Bir başkasında görmek üzüyor beni ve elimden geldiğince belli etmemeye çalışıyorum. Belli etmeden, hissettirmeden yardımcı olabilmek çok zor ama hak etmedikleri birşey değil bu. Önemli olan fırsat verebilmek; kendimize de, onlara da...
***
Gördüğüm eğer küçük bir çocuksa çok üzülüyorum, nedeni de durumu kabullenmekte ve alabileceği tepkilere dirençli olma konusunda daha kırılgan olacağını düşünmem. Sanki yaşı büyük engelliler de bir zamanlar çocuk değildi, tamamı sonradan oldu gibi saçmasapan bir gözardı bu farkındayım ama durum böyle.
Yaşı büyük olan engelli arkadaşlarımızla da acımak doğru kelime değil ama hayatlarını kolaylaştırmak yada devamını sağlamasına yardım etmek gibi duygular besliyorum. Eski işyerimde sarf malzeme üretimi yapıyorduk. Sakatlar Federasyonundan bize eleman gönderdikleri takdirde bunu değerlendirebileceğimize yönelik bir talepte bulunduk. İşimiz gereği önemli olan ellerini ve gözlerini kullanabiliyor olmasıydı. Başvuru için toplam 10 kişi geldi. 2 tanesi, var olan üretim personelimizin aldığı maaşın yarısından fazlasını talep etti, kabul ettik. Yine de mesaiye başlamaları gereken günde şirkete gelmeyerek genel bir olumsuzluk havası estirdiler. Ben işi bıraktığımda, patronum da bu çabasından vazgeçmişti. Şimdi durum değişti mi bilemiyorum.
***
İşim gereği, sik sik engellilerle beraber oluyorum. yaklaşık 3 yıldır durum böyle sürdüğü için, su anda engelli olmayanlarla engelliler karsısında hissettiğim duygular pek farklı değil. en fazla, teknik konularla ilgili davranış farklılıklarım olabiliyor; gözleri görmeyen birine, gören birine tarif etmeyeceğim bazı şeyleri anlatmak gibi.
baslarda böyle değildi tabii. onların engellerinden ileri gelen bir rahatsızlık duymuyordum ama, engelli olmayanlara göre daha ince davranma gerekliliği hissediyordum. daha çabuk kırılabileceklerine dair bir önyargım vardı, kuracağım cümleleri önceden tartmak gibi bir tavır geliştirmiştim. bu yüzden onlarla daha yavaş, daha tutuk konuşuyordum
su anda, engelli olma hali, duygu ve düşüncelerimde bir kıstas değil. bazı engellileri seviyorum, bazılarına karsı kayıtsız kalıyorum. bazıları için üzülüyorum, bazılarına hayranlık duyuyorum. bazıları ile sohbeti geliştirmek istiyorum, bazıları ile ilişkim belli bir sınırda kalıyor. bu daha çok benim onların kişilik özelliklerine yönelik algılamamla ilgili birşey.
***
Dün akşam bir konuşma ve belli ölçüde hareket engelli bir gençle özel bir söyleşi ortamında bulundum. Katılanların her biri kırık dökük birşeyler söylemeye ya da belirli bir metin üzerinde yönlendirmelerle tartışmaya çalışırken o doğrudan kendi sorularını sormaya başladı. Sesini ilk duyduğum anda böylesine zorlandığı için utanabileceğini düşünüp üzüldüm. Ama onun yüzünü, hareketlerini ve konuşmasına devam etmedeki rahatlığını izlerken ilk düşüncemi unuttuğumu ve sadece konuştuklarını dinlediğimi farkettim. Hissettiklerim arasında olmayan şey acımaydı ancak sağlıklı olsaydı hepimizden kısa zamanda hepimizden çok şey başarabileceğini anladığım için bunun hiç de adil olmadığını düşündüm.
***
İlk etapta onlar adına üzülüyorum elbette. Hayatı bizim yaşadığımız kadar kolay yaşayamıyorlar diye. Çok basit düşünerek, kaldırımdan kolay çıkamıyorlar, yavaş hareket ediyorlar (kendim koşarak yürüdüğüm için belki de),hangi otobüse bineceklerini etraflarındaki insanlara soruyorlar diye üzülürüm.
İnternetle ilk tanıştığım günlerde, sohbet odalarında çok arkadaşım oldu. Bazılarıyla yüzyüze görüşerek ilerlettik arkadaşlığımızı. Bir gün bir arkadaş dedi ki, sahi siz neden k... ile görüşmüyorsunuz, o da Ankara’da. Ondan istek gelirse neden görüşmeyeyim ki dedim. k... benim de arkadaşımdı zaten.
Neyse netten yazışırken hadi yarın görüşelim dedik. Yakamıza kırmızı karanfil takalım geyiğinden sonra, sen zaten beni hemen tanırsın, ben özürlüyüm dedi. İyi de şekerim Ankara'daki tek özürlü sen değilsin heralde dedim
Ve ertesi gün buluştuk. Dünya tatlısı bir kız. Ama beni görmeliydiniz. Nasıl panikledim anlatamam. Ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemedim. Salak sapan konuştum. O koltuk değnekleriyle zor bela yürüyor zaten, ben de onun yürüyüşünü engelleyecek her şeyi yaptım. Koltuk değneklerine bile bastım
)
Otururken kalkarken ben hemen fırlıyorum ayağa, napiyim diye kıza bakıyorum
) Çok güldük sonradan
)
Bak dedi; sakin ol. Ben böyle rahatım ve iyiyim.
İlk defa engelli bir arkadaşım olduğundan habire soru soruyorum. Yürürken acı çekiyor muymuş, koltuk değneklerini atabilir miymiş gibi sorular.
Sonraları çok iyi dost olduk. Hastalığından, (kalıtsal bir kas hastalığı var, kardeşi de hemen hemen benzer durumda) çektiği sıkıntılardan, duygularından çok daha rahat söz eder olduk. Birlikte toplantılara katıldık, akşam içmelere gittik, seyahatlere bile çıktık
)
Ve ben artık ona engelliymiş gibi bakmıyorum. hayata öyle güzel tutulmuş ki. Zaman zaman isyan ediyor olsa da. İşte o zamanlarda da ben elimden geldiğince yardımcı oluyorum ona. Her türlü şaklabanlığı yaparak
Diyeceğim o ki; Engelli bir arkadaşım olduktan sonra engellilere daha bilinçli bakmaya başladım. Sorunlarını şimdi daha iyi anlıyorum. Ve elimden geldiğince maddi manevi destek olmaya çalışıyorum.
***
Engelliler hakkında konuşurken çok rahatım çünkü birisiyle çok samimi olmak üzere 4 tane engelli arkadaşım var ve hepside pırıl pırıl insanlar.Yapmamız gereken doğal olmak ve samimiyetimizi göstermek.
***
Ben de bir engelli arkadaşım olana dek ,gördüğümde şükreder bir daha göz göze gelmemeye çalışırdım.Ama ondaki gayreti ve azmi gördükten sonra ben kendimi yanında engelli hissetmeye başladım.
Acizlik,olanı kullanamamak derdi bana.Bu denli kendinle barışık olmak , biz güya sağlıklı insanların engelli olduğu konulardan sadece biri.
***
Bende öncelikle merak oluşuyor...Nasıl engelli olduğu (doğuştan-sonradan vs.) ve nasıl yaşadığına dair...Sonrasında da -garip bir şekilde- sorunu olan organını, onun önünde rahatça kullanamamak gibi bir duruma giriyorum (örneğin, sağ eli yoksa ben de sağ elimi kullanmamaya gayret ediyorum).
***
bir kere ülkemizde tanımlamalar dar haliyle hayatımızda.
engellilik hali konuşulurken daha esnek düşünülmeli. sağlıklı sanılan engelliler de var aramızda. kişilik özelliklerinin bizlerdeki yansımaları belirliyor ilişkilerimizi. bu engelli tanımlanan kişiler için de böyle. yani engel varsa bizde o kadar da engelleyici oluyor mesela.
Engelli ile karşılaştığımda her zaman aynı tepkiyi vermek mümkün değil
her engelli gördüğünüzde daima "Rahatsızlık, acıma, tiksinme, korkma, huzursuzluk, şükretme, uzaklaşma, sevgi, merak, konuşma, tanıma, yardımcı olma, şaşırma, gözlerini kaçırma, hiç birşey... " gibi şeyler hissedilebileceğini düşünmüyorum.
zihinsel engelli olanlara (daha çok çocuklara) ayrı bir duruşum var. onların yanında diğerlerine yani hayata katılmaları mümkün olanlara aynı bakamıyorum.
Çaresiz olan herkese hissettiğim şey..
Çaresiz?.. çarenin farkında olamayan belki de.
***
Benim cevabım tarafsız olmayacak...
Benim kızım da bir engelli, şu anda yürüyemiyor. Yürüyebilmek için fizik tedavi, konuşabilmek için konuşma terapisi, normal okula devam edebilmek içinse, özel eğitim alıyor.
Ben bir engelli gördüğümde, normal ve sağlıklı bir insan gördüğümde ne hissediyorsam onu hissediyorum.
Sanırım, alıştım etrafımda engelli insan görmeye, tıpkı Yavuz Bey gibi...
***
Soru:
Engelli bir çocukla kendi çocuğunuzun-sağlıklı- arkadaşlık etmesine izin verir misiniz?
Cevaplar:
KESİNLİKLE İZİN VERİRİM, HATTA İZİN LAFI BİLE HOŞ DEĞİL...
***
Çocuğumun engelli bir çocukla arkadaş olmasına hiç bir şey engel olamaz
***
İzin sözcüğü onur kırıcı gibi geldi bana. Engeli olana engelinden dolayı, engeli olmayana da insanlığından dolayı.
Cevap: EVET! AYRICA GEREKİYORSA YÖNLENDİRİRİM DE...
***
Benim kızımın ayağındaki ortopedik ateli saymazsanız, görünüşte onun engelli olduğunu anlamanız çok zor.
Henüz 3 yaşında ve ufak tefek bir şey olduğu için pusette otururken görenler onun o pusette yürüyemediği için oturduğunu düşünmüyorlar.
Ama ne zaman ki, yürüyemediğini ve konuşamadığını ve hatta yaşına uygun hareketler sergileyemediğini farkediyorlar; gizli ve bazen aleni bir el kendi çocuklarını korumak üzere, çocuklarının üzerinde oluyor.
Mina, kızım, nasıl sevgi dolu bir çocuk bilemezsiniz. Kimseyi yemek, ısırmak, saldırmak gibi de bir huyu yoktur. Ama İZİN VERMEK fiili burada bence bilinçli ve doğru kullanılmıştır.
***
Bu sitede engellilere bakış gerçekten çok güzel. Dilerim Türkiye de herkes böyle yapsın. Ama pek öyle olmuyor. Özellikle kendini sağlam olarak gören! (kafaları da öyle ise?) insanlar kendi yaptıkları hatta yapamadıkları işleri bir engellinin yaptığını görürlerse çok kızıyor ve hemen onu dışlama yoluna gidiyorlar. Ben bunu çok gördüm.
***
Benim çocuğum yok. Ama çok sevdiğim yeğenlerim var. Onları düşünerek söyleyebilirim ki izin vermemem gibi bir şey söz konusu olmaz.
Hatta ben de yönlendiririm.
***
Ben çocukken sokağa kendi başıma çıkabiliyordum. Görünüş olarak diğer çocuklardan çok farklı değildi, sadece biraz daha kısa ve zayıftım. Sokaktan geçen insanlar benim duvarlara tuta tuta veya emekleyerek yürüyüşüme bakarak engelli olduğumu anlar, sonra dönüp dönüp bana bakarlardı. Ben de onlar gidene kadar kıpırdamazdım. Eve gelen misafirlerin bana bakıp ilk sorduğu şey “konuşuyor mu” olurdu, içimden bağırırdım “konuşuyorum sana ne” diye… Sonraki yıllarda, yatağa bağlandıktan sonra, misafirlerin her hareketimi izlemeleri beni deli ederdi. Özellikle de yemek yerken bana bakmalarına hiç dayanamazdım… Annemi soru yağmuruna tutarlardı, kaç yaşında, ne zamandır yatıyor, hiç mi kalkamıyor, tuvaletini nasıl yapıyor, yav, adet görüyor mu diye soranlar bile çoktu… Hani madem bunları soracaksın, bari benim yanımda sorma değil mi…
Zamanla azaldı bu sorular ama yüksek sesle acımaları duyuyorum hâlâ, ah’lar vah’lar… Ama gençlerde olumuz bir davranışa hiç rastlamadım. Çoğu sanki yıllardır beni görüyormuş gibi yaklaşır bana… Sanırım ileriki yıllarda engellilerle engelsizlerin arasındaki iletişim çok daha sağlıklı olacak…
***
Engelliler beni bağışlasın...
"yürekten cevaplar mısınız" dendiği için tüm açık sözlülüğümle yazacağım. Zaten beni tanıyanlar başka türlüsünü yapamayacağımı bilirler.
Ben öncelikle acıyorum. Onların en istemediklerinin bu olduğunu sandığım halde, elimden başka türlüsü gelmiyor.
Sonra rahatsız olmamaları için bakmamaya çalışıyorum, bakmak için can attığım halde! Çünkü farklılıklara daima ilgi duyulur...
Ve bakmıyorum.
İçlerinden gerçekten çok yakın bir arkadaşım olsa idi, bu şekilde yaşamanın onlara ne zorluklar getirdiğini, yaşamla nasıl başa çıktıklarını, özürlü olmayanların tanımladıkları türde "mutlu" olup olmadıklarını sormak isterdim.
Doğuştan engelli olanla sonradan olanın çok farklı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu düşüncemin doğru olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olmak isterdim.
Çünkü başka bir seçeneğiniz olmadan hayata başlamışsanız durum farklıdır, başka bir durumu yaşadıktan sonra o farklılığa varınca durum farklı olmalıdır bence.
Şükretmek?
Hayır, bu duyguyu hiç yaşamadım engelliler karşısında.
Bu duygu bana sanki bana acımaktan daha bencilce, daha insafsızca geliyor.
Farklılığımızı bir kusur ya da bir ayrıcalık gibi sunmadan yardım etmek, yapabileceğim bir şeydir.
Bir dönem gönüllü olarak 6 nokta körler okuluna kitap okumaya gitmiştim. Duygusal tedirginlikleri taşımak zordu.
Ama bir görmez ile karşılaştığımda ne şekilde davranmam gerektiğini öğrenmek iyi olmuştu.
Benim değiştiremeyeceğim durumlar karşısında, faydalı olabilmek en doğru ve yararlı şekil gibi geliyor bana.
***
(...)bedensel engelli olmakla. görsel ve zihinsel engelli olmayı da bir bakıma ayırt etmeli..
doğduğundan bu yana hiç görmemiş bir insanı düşündüğümde ben yaşamda değer verdiğimiz şeyleri, değer yargılarımızı düşünüyorum..
Görmek o kadar önemli bir ölçek ki..
güzellik, çirkinlik, zenginlik,para, güç toplumsal değerlerin belirlenmesini sağlayan en önemli etken sanki bana göre..insanların doğduğundan bu yana,hiçbirimizin asla birbirimizi görmediğimizi düşünsek?
ne kadar çok değer yargısı değişirdi.
bedensel engelli 5 yaşına kadar sağlıklı büyümüş 5 yaşında çocuk felci geçirmiş tam 25 yıllık bir dostum var benim.
onunla birlikte yaşamayı o kadar olağan görüyoruz ki, bastonu hep demokrasi sopası oldu bizim için
yürüyemediğini söylediğinde ona acımadık hiç,
-tamam yürüyemiyorsun ama bunun içinde bu kadar abartıp sorun yapacak ne var?? olduk hep.
ne okul zamanı pankart asmaktan ,bildiri dağıtmaktan geri kaldı, ne gezmekten..bizde hiç bırakmadık.
birlikteyken ona göre de koşulların çok olağan düzenlendiğini düşünüyorum.
yaşamımızın hep olağan bir parçası oldu.
belki de bu yüzden mesleğinde , insanlarla ilişkilerinde, hep çok başarılı oldu.
biz ona fırsat vermedik hiç, o güçlü olmayı öğrendi.
ama hiç evlenmedi
belki evlenmeyi tercih etseydi, kullanmayı da öğrenecekti.
çünkü bizimle yaşamı normal paylaşırken, ailesiyle hala normal yaşamıyor ve onları kullanıyor,bütün eleştirilerimize rağmen.
***
Bir arada yaşadığım ama çok yakın ilişkide olduğum işitme engelli yakınlarım (eşimin annesi, babası ve onların bir dizi arkadaşları), nörolojik ve buna bağlı bir dizi ortopedik problemleri olan bir kızım var (10 yaşında) . Onların dışarıya bakışı demiştik. Maalesef ki benim gözlemim bu bakışın iyi olmadığından yanadır. Neden derseniz.. Dıştan gelen görsel, işitsel yada buna benzer davranışlar onların incinmesine ve farklı şekillerde de olsa tepki vermelerine sebep oluyor. Kendilerine göre engelleri ne ise çok işler başarabileceklerine yada başarmalarına rağmen bunu hissetmemelerine sebep oluyor ve sonuçta da güvensiz ve mutsuz insanlar ortaya çıkıyor. Oysaki; normal statüde kabul edilen insanlar engellilerin normalinin de o olduğuna inansalar bunca duygu karmaşası yaşanmaz. Kapasite ne ise onunla yetinmeyi bilmediğimiz, daha fazlasını istediğimiz ve elimizdeki değerlerle yetinmediğimiz sürece bu çöküntülerle yaşamaya devam edeceğimiz maalesef ki aşikar.
10 yıldır kızımla ve onun karşılaştığı zorluklarla yaşıyorum. Ve en az onun kadar bende etkileniyorum. Eda nın problemi dışarıdan farkedilmeye başlanıldığında gelen sorular, bakışlar ondan önce benim canımı sıkmaya başlamıştı. İster istemez tepkiler veriyordum ama daha sonra oturup düşündüm verdiğim tepkiler bana ne kazandırıyor?? dışarıdan bakanların bakış açılarını değiştiriyor mu????? Kocaman bir hayır elbette. Ve bakışlara ve sorulara tepkisiz kalmaya karar verdim. Aslına bakarsanız karar vermekle olmuyor. Sadece durumu kabul edip içime sindirdim demek daha doğru. Onun içindir ki ne engelliler kendilerini bu hayattan, ne de diğer kişiler kendilerini engellilerden soyutlamalılar. Birlikte yaşanıldığı sürece bakış açısı değişiyor ve her şey daha kolaylaşıyor
***
(...)bazi engellilerin topluma bakisinda, soylediginiz nedenler cok etkili.
yalniz, benim gozledigim bir neden daha var; kendine acimak.
kendine acimak, sadece engelliler icin degil, engelli olmayanlar icin de hayata cok ket vuran bir duygusallik. boyle bir egiliminiz oldugunda, neden bulmak zor olmuyor.
engellilerin zaten hazirda bir nedenleri var. engellerine odaklanip hayatlarini bu engelden dolayi kendilerine acimak uzerine kurduklarinda, kimsenin yapacak birseyi kalmiyor.
soylediginiz her sey, "senin icin hava hos" "tabii, senin tuzun kuru" duvarlarina carpiyor, iletisim kurmaniz mumkun olmuyor.
bu duygular icindeki bir engelli, kendisiyle farkli engele sahip bir baska engelliye bile "sen ..... ozurlusun, kolaysa benim gibi .... ozurlu ol bakalim!" diyebiliyor
bence bu, o insan icin isleri cok zorlastirici birsey. elbette, ozellikle sonradan engelli olduysa, bir sure depresyona girmesi, isyan etmesi, herkese kizmasi filan dogal duygular, bunlar beklenir zaten. ama bu halden bir an once siyrilmak, menfaatleri geregidir diye dusunuyorum.
bir de engelli yakini davranislari var, sizin dediginiz gibi, bu konuda onlara cok is dusuyor. nasil cok saglikli bakabilen bir suru engelli varsa, ayni sekilde bakabilen bir suru engelli yakini da var.
ancak, sirf engelli yakini kimligi yuzunden yine kendine aciyan insanlar az degil. bazen, engellileri yakinlarindan cok daha saglikli buluyorum, sorunlari ele alislari bakimindan.
engelli oldugu ve kendisine bazi sorumluluklar yukledigi icin engelli insana kizginlik besleyen guya saglam yakinlar var ki, onlarin tavirlarini gormek cok uzucu oluyor.
sanirim, engelli olan da, engelli olmayan da varolan durumu kabullense ve duygusal davranmaktan vazgecse, cozumlere odaklansa, sorun epey hafifleyecek. tabii, engelli olmayanlarin da destek olmalari cok ise yarar.
SON