Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haftanın Konusu] Ayrımcılık / Menetmek...

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
674
Mesajlar
58,364
Reaksiyonlar
706
[size=6]Ayrımcılık / Menetmek... [/size]

“Ayırımcılık, bir kişi ya da gruba yaş, ırk, renk, milliyet ya da etnik köken; cinsiyet, hamilelik ya da medeni durum; özürlülük; dini inanç; cinsel tercih veya diğer kişisel özellikler nedeniyle başka kişi ya da gruplara göre farklı davranılması sonucu oluşur
Ayrımcılık, bir kişinin normal günlük yasam etkinliklerine özgürce ve tam olarak katılma olanağından mahrum bırakılması durumunda ortaya çıkmaktadır. Ayrımcılık, işyerinde taciz ya da haksızlığa uğrama; bina ya da tesislere fiziksel erişimin engellenmesi; mal ve hizmetlerden yararlanmadan mahrum bırakılma; uygun barınma ya da konut bulmada zorluklar; ya da sendikaya katılmadan mahrum bırakılmayı kapsayabilir.K"

  • * Sizce sakatlığı olan insanlar ülkemizde ayrımcılığa uğruyor mu?
    * Yaşamınızda ayrımcılığa uğradığınızı düşündüğünüz an’lardan birkaç örnek verebilir misiniz?
    * Bu menedişlerin temel İnsan Hakları’nı ihlal anlamına geldiğini düşünüyor musunuz, ve 10 puan üzerinden değerlendirme yapmanız istense, sakatların yaşadıkları sorunlar içinde uğradıkları ayrımcılığa ne kadar önem atfedersiniz?
    * Bu durumdan kimlerin sorumlu olduğunu ve bu durumla önem sırasına göre en çok kimlerin (okullar, üniversiteler, aileler, medya vb.) mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Not: Geçen ay Avrupa Birliği'nde Ayrımcılık konulu bir rapor açıklandı. "27 ülkede altı ayrımcılık türünün varlığının, o ülke sakinleri tarafından algılanmasını ele alıyor. Bunlar, etnik kökene, sakatlığa, cinsel kimliklere, yaşa, din veya inanca ve cinsiyete dayalı ayrımcılıklar. "
Biz ülkemizde bu ayrımcılığın farkında mıyız acaba? Zira ancak bilinçli insanlar (herkesin) insan haklarını bilebilir ve onlar ihlal edildiğinde bunu anında kavrayıp tepki verebilir...
 
Bence ülkemizde sakatlığı olan kişiler çok büyük ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.
İş müracaatlarında, okula gitmek istediklerinde, ev tutmak istediklerinde, kamu hizmeti almak istediklerinde, oy kullanmak istediklerinde, alışveriş yapmak istediklerinde, otomobil almak ve sürücü olmak istediklerinde vs. sürekli sakat oldukları gerekçesiyle engellerle karşılaşıyor ve dışlanıyorlar.
Bu tür menetmeler en temel insan haklarına dahi aykırıdır. Sakatların yaşadığı sorunlar içinde bu ayrımcılık bence 10 üzernden 10 derecesişnde önemdedir. Çünkü bu ayrımcı zihniyet değişmeden sakatlığı olan kişilerin herkes gibi olması imkansızdır.

Bu durumdan başta Milli Eğitim Bakanlığı'nı (çocuklara farklı olanla yaşamayı öğretmediği için), sonra üniversiteleri (toplumun çok büyük bir kesimini gözardı edip, sosyolojik ve ekonomik akademik çalışmalar yapmadıkları ve öğrencilerini ve kurumları bu kitleden haberdar etmedikleri, sorunları bilimsel olarak çözme yöntemlerini ortaya koymadıkları için), sonra aileleri (yaşadıkları sorunları kamuoyuna mal edecek girişimlerde bulunmadıkları ve çocuklarına özgüven aşılaamadıkları için) ve sonra da medyayı (kamuoyu yaratmada bilinçli olmadıkları ve ayrımcılığı ve kötü imajı yaratıp taşıdıkları için) sorumlu tutuyorum.
Ve çözümün de aynı sıralı "kendine gelme" ile çözülebileceğini düşünüyorum.
 
Bence başta MEB’i suçlamak ve suçlu listesi oluşturmakla hata yaparız. Yeni bir sistem kurulmaya çalışılıyor ama alt yapısı vb gibi sorunlar var… Üstelik engellilere dair büyük önyargılar var. Öğretmenlerde bile...
Bu kurumun içinden biri olarak bazı konulara değinmek istiyorum ben. Çoğu okullarda biliyorsunuz kaynaştırma eğitim yapılıyor. Her sınıfta az sayıda olmak üzere kaynaştırma öğrencisi bulunuyor.
Benim de bir öğrencim kaynaştırma öğrencisi. İleri düzeyde zihinsel engelli. Diğer sınıflarda da kaynaştırma öğrencileri var. Okul yapısı MEB’in isteği üzerine fiziki açıdan tekrar yapılandırıldı. Rampa ve sakatlara uygun wc yapıldı. Alt yapı sorunu bizde şu an itibariyle yok. Fakat sorun bu değil. Sorun öğretmenlerin ve çevrenin engellilere bakış açısında…
Bu öğrencilerin burada diğer öğrenciler arasında olması hiç istenmiyor. “Onlara bir şey yapılamadığı gibi diğer öğrencilere de yazık oluyor” deniyor.
Kaynaştırma öğrencileri için BEP gereğince planlar hazırlanmak zorunda. Performansları tespit edilip, onlara göre ayrı yıllık planlar hazırlanmak zorunda. Ayrıca aylık raporlar halinde bu öğrencilerin gelişimleri takip edilmek zorunda. Bu çalışma sınıf öğretmeni, okul rehber öğretmeni ve aile arasında ortak sürdürülüyor. Bu ve başka sebeplerden dolayı öğretmenler de dâhil kimse istemiyor. Ama yapılmak zorunda…
Geçende kaynaştırma öğrencim, bir öğrencime çelme takarak düşürdü. Kız öğrencim merdivenlerden yuvarlanmış. Bunu oyun olarak yapıyor o. Ertesi gün annesi geldi düşen çocuğun.
Annesinin anlattığına göre kız öğrencim kaynaştırma öğrencim için “akıl hastanesinde yatmış deli “ demiş. Velim “böyle birinin okulda ne işi var” diyor… Önce öğrencimi haşladım. Olayı farklı(suçu başkasına atmak için) anlattığı için. Anneye kaynaştırma öğrencim ve kaynaştırma eğitim hakkında bilgi verdim. Ortada kasıt olmadığını ve kaza sonucu olduğunu söyledim. Sonuçta bu durumu başka öğrenciler de yapıyordu. Böyle kalabalık okullarda olabileceğini ve daha dikkatli olunabileceğini söyledim. Kız öğrencim de suçluydu. Kendi hatasını anlatmak yerine öğrencimi suçlamak kolay gelmişti. Zaten yaptığına da pişman oldu.
Fakat annesine yanlış bilgi vermekle kaynaştırma öğrencimin deliler gibi ağlamasına sebep oldu. Çünkü anne ben yokken gelmiş, öğrencimi haşlamış, o da gün boyu ağlamış bana bile söylememişti durumu… Sonra arkadaşlarına anlatmış öyle öğrenmiştim.
Kaynaştırma öğrencimden çok sınıfımla başım dertte) üstelik kaynaştırma öğrencime çok şey de öğrettiler öğrencim dayak atmaya başladı. Arka sıralardaki kızlarıma sürekli vuruyor. Kitaplarını alıyor, kalemlerini alıyor, atıyor. Üstelik bugün bir kız öğrencimi dövmüş ve biraz zarar vermiş… Gittim yanına ve “gel rehberlik odasına(orda konuşmak için) gidiyoruz”. Kalkmadı (Kalkmaz zaten). Hemen sıranın altına kaçtı. Kaldırmaya çalışırken ayağım da gitti)) (ayağıma bastı fena şekilde) ama ağlamaya başladı yine. Bir taraftan da arkadaşlarına zarar verdiğini vurmaması gerektiğini anlatıyorum. Zaten bu yüzden ağlamaya başladı. Kötü bir şey yaptığının farkına vardı çünkü. Ama ağladıkça sınıfım, dayak yiyen kızım bana şikâyet etti diye, ona kızıyor. “Niye öğretmene söyledin bak arkadaşımız nasıl ağlıyor” bir taraftan da kaynaştırma öğrencimi koruyorlar.

Neyse öğrencim yerde sıranın altına uzanmış yatıyor, kalkmaz hiç… Öğrencilerin aklı onda… Kaynaştırma öğrencim kendine yaklaştırmıyor pek kimseyi( ama artık arkadaşlarıyla oynuyor, konuşuyor). Selpak alıp gittim yanına. Bir taraftan dersi anlatan öğrencileri dinliyorum, onları programlıyorum. Bir taraftan sessizce kaynaştırma öğrencimle konuşuyorum. Sonunda kalkmayınca kucağıma alıp kaldırdım. Kararlıydım bunda. Ve oturttum sırasına. Bir taraftan da arkadaşlarına zarar vermemesi gerektiğini anlatıyor, dövmeyeceğimi, korkmaması gerektiğini söylüyorum. Çünkü hala dayaktan korkuyor dövmememe rağmen…(önceki okulunda,aileden ve çevresinden baya şiddet görmüş travma etkileri var hala)
Abanmış sırasına… Bütün yüzü, önlüğü sümük olmuş. Selpakla yüzünü ve önlüğünü sileceğimi söyledim. Burnunu kollarını çekerek zorla sildim. Direniyor ama izin de veriyor. Sonra önlüğünü sileceğimi söyledim ve sildim. Tekrar sıraya abandı. Bir daha kaldırmadı başını. Ama burnunu silince ve içten konuşunca rahatlamıştı.
Zamana ihtiyacı var daha onun… Sınıfım birbirine vuruyor ama asla ona vurmuyorlar. Onla arkadaşlar ve çok seviyorlar. Şiddete maruz kaldığını biliyorlar çünkü onun.

Öğretmenin öğrencilere yaklaşımı çevreye de etki ediyor haliyle. “Bunun burada ne işi var” diye kimse bir şey diyemiyor.(onu ayırmak için sebep yok çünkü. Ondan daha beter yaramazlık yapanlar var:)) hepsi çocuk yahu:))
Fakat çevreden gözlemlediğim kadarıyla sadece engelli olanlara değil yaramaz, tembel olanlara da ayrı gözle bakılıyor. Boşa zaman kaybı olarak görülüyor hepsi.
Çünkü büyük çoğunluk bu öğrencilere önyargılı. Özellikle öğretmen arkadaşların bazıları benim öğrencim için “burada ne işi var ki” diye sorduğunda anlatmak zorunda kalıyorum hep… Okula niçin gelmesi gerektiğini…Öğrencimin öğrenebileceklerini...ve öğretebileceklerini...
Çünkü benim öğrencim (12 yaşında) artık daha da sosyalleşti. Okula tek başına gelebiliyor artık. Annesi getirmeyi bıraktı. Bakkala alış verişe gidebiliyor. Denilenleri alıp götürüyor. Ayrıca arkadaşlarıyla oynamaya başladı okulda. Koridorlara çıkıyor. Arkadaşları ya da yabancılar geldiğinde odasına kapanmıyor. Gerçi çok değil ama... En azından arkadaşlarına… Daha da alışacak… Törenlere çıkıyor. Sıra oluyor. Sınıfta görev veriliyor…

Bu işler fazla özveri istiyor. Fakat toplum bilinçli olmadığı için ve öğretmenler de bazı sorunlardan dolayı bunları es geçiyor. Ama inanın MEB bu işe çok ciddi el attı.(bk. BEP) Fakat toplum bu çalışmaya sahip çıkmıyor ayrı. Başta öğretmenler… Tabi alt yapı sorunları da var…
Sorunun kaynağını engellilere bakış açısındaki yanlışlıkta, önyargılarda görüyorum. Bu işin uzmanları ne kadar çalışırsa çalışsın medya, toplum bu işe sarılmadıkça ne MEB ne üniversiteler başarılı olamaz…
Eğitimi sadece MEB’in üstüne yıkmak ve sadece "eksik arayan" mantıkla yaklaşmakla bizler kaybederiz. Toplum kaybeder… O yüzden bu okullara sık sık gidilmeli takipçisi olunmalıdır… toplum engellileri tanımalıdır. Ve sorun sadece engelli çocuklar sorunu değil bütün çocuklar sorunudur. Çünkü yeni nesli kaybetmek üzereyiz. Medya bu konuda en etkin güce sahip… Bu gerçek inkâr edilemez artık… İnanın çocuklarda şiddet vs. doludizgin gidiyor… Aileler de aynı... Çocuklarla ilgilenen yok.
Çocuklara en son ne zaman çamurla oynadınız diye sordum. En son oynayalı beş sene olmuş:))
Şimdilik burada kalsın. Devam edeceğim sırası geldikçe… Söylenecek paylaşacak çok şey var çünkü…
 
Konuya Türkiyedeki ayrımcılık olarak girilseydi yazacaklarım çok farklı olabilirdi. Ancak buradaki konuya bağlı kalarak sorulara yanıt vereyim;

Sizce sakatlığı olan insanlar ülkemizde ayrımcılığa uğruyor mu?

Evet uğruyor.

Yaşamınızda ayrımcılığa uğradığınızı düşündüğünüz an’lardan birkaç örnek verebilir misiniz?

Bu soruya sakat olmayan üyelerde cevap verecek mi anlayamadığım için şimdilik cevap vermiyorum.

Bu menedişlerin temel İnsan Hakları’nı ihlal anlamına geldiğini düşünüyor musunuz, ve 10 puan üzerinden değerlendirme yapmanız istense, sakatların uğradığı ayrımcılığa ne kadar önem atfedersiniz?

Açıkcası benim gözlemlerime göre benim ülkemde ayrımcılık bir çok konuda yapılırken sakatlara ayrımcılık sadece benden 3 puan alır.

Bu durumdan kimlerin sorumlu olduğunu ve bu durumla önem sırasına göre en çok kimlerin (okullar, üniversiteler, aileler, medya vb.) mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Sistem diyeceğim. Sadece bu parantez içindekiler değil. O parantezi oluşturan tüm alt ve üst yapı kuruluşları.

Not a yanıt;

İşte tüm sorun burada yatmakta. Ayrımcılık kavramına bir bütün olarak bakabilmeyi öğrendiğimiz ve ayrımcılıkla ilgili mücadele yollarını bulabildiğimiz sürece sakatlara ayrımcılık ta nasibini alacaktır.

Benim ülkemde kadınlara ayrımcılık yapılırken, düşüncelerine göre insan ayrımı yapılırken, etnik kökenine göre ayrımcılık yapılırken sadece sakatlara karşı ayrımcılığın üzerine gidilmesinin ve bu anlamda iyileştirme çabalarının yapılması da başka bir ayrımcılıktır.

Gerçi burası engelliler sitesi olduğundan bu anlamdaki tüm çalışmaları destekleyeceğimden emin olabilirsiniz ama asıl önemli olan ayrımcılık kavramıyla mücadeledir.
 
Evet bu işin adını koymanın vakti geldide geçiyor bile bu ülkede engellilere karşı acık bir ayrımcılık uygulanmaktadırbunu en başta devlet yapıyor engellinin rahat hareket etmesi için gerekli mimari düzenlemeleri yapmadığı için (sorumlular arasında devletin adının gecmemesinide anlayamadım o.boğa :?: ).

milli eğitime yüklenilmesinede bir anlam veremedim acıkcası engellilerin eğitimi vs gibi konularda milli eğitimden cok özürlüler koordinasyon kurumunun bu işe organizze edip milli eğitimi yönlendirmesi gerekmezmi?

Aslına bakılrsa nufusun 12.29'una denk düşen özürlülerle ilgili bir BAKANLIĞIN kurulması en doğrusu ama konu dışı olduğu için es gecelim.

Yaşamınızda ayrımcılığa uğradığınızı düşündüğünüz an’lardan birkaç örnek verebilir misiniz?

Buna her engelli cok sayıda örnek sayabilir kanımca ben kendi başıma gelen bir ufak örnekle konuya gireyim daha gecenlerde siyesetin tartışıldığı dost meclisi diyebileceğim ve oradaki herkesi yakınen tanıdığım bir ortamda konuya ben girip bir iki şey söyledim benim söylediklerim karşı tarafı rahatsız etmiş olmalıki bana sende oturduğun yerden hüküm veriyorsundiyerek bir anlamda engelli olmanın hiç bir şey bilmememle eş anlama geldiği ima etmeye calıştı tabi bende buna onun bana verdiği bu ağır cevabın misliyle karşılık verdim :D

Bu menedişlerin temel İnsan Hakları’nı ihlal anlamına geldiğini düşünüyor musunuz, ve 10 puan üzerinden değerlendirme yapmanız istense, sakatların uğradığı ayrımcılığa ne kadar önem atfedersiniz?
Ben buna cok cok rahatlıkla 10 üzerinden 10 veriyorum

andante demişki

Benim ülkemde kadınlara ayrımcılık yapılırken, düşüncelerine göre insan ayrımı yapılırken, etnik kökenine göre ayrımcılık yapılırken sadece sakatlara karşı ayrımcılığın üzerine gidilmesinin ve bu anlamda iyileştirme çabalarının yapılması da başka bir ayrımcılıktır.

Sayın andante bütün dünyadaki engelli hareketleri bu işe bir ayrımcılık ve temel insan hakları ihlali olarak bakarken ülkemizde engelliler tarafından yeni yeni anlaşılmaya calışılan bu kavrama neden karşı cıkıyorsunuz ve bu işi bizatihi bir ayrımcılık olarak değerlendiriyorsunuzki bir kesimin ayrımcılığa uğradığı olgusunu kabul etmek diğer ayrımcılığa uğrayan kesimlerin ayrımcılığa uğradığını red etmek anlamınamı gelir?evet bu ülkede kadınlara bir ayrımcılık olabilir etnik kökene dayalı bir ayrımcılıktanda bahsedilebilir zaten bunlar sık sık bahsedilen konular ama siz bu anlamda hiçbir T.V. proğramında yada yazılı basında yada engelli derneklerinde engellilere ayrımcılık uygulandığıyla ilğili bir konuşmaya yazıya rastladınızmı bu kavram ülkemizde bek bilinmeyen ve ayrımcılık olarak nitelenmeyen nitelenemeyen bir kavram.

Bu ülkede engellilere bir ayrımcılık ve acık bir insan hakkı ihlali olduğunu kabul etmek konuya daha evrensel bir boyut kazandırırki bu da bu mücadelenin daha sağlam temeller üzerine kurulmasını sağlar bilmem yanılıyormuyum?

SAYGILARIMLA.
 
Gerçekten alemsin rambocum.

Sakatların ayrımcılığa uğradığına evet derken, karşı çıkmış olmuyorum değil mi?

Eğer sakatlar ayrımcılığa uğruyor mu sorusuna " Hayır " yanıtını vermiş olsaydım bu eleştirinde haklı olabilirdin. Ben çok daha farklı bir şey diyorum sadece. :D

Gerçi burası engelliler sitesi olduğundan bu anlamdaki tüm çalışmaları destekleyeceğimden emin olabilirsiniz

Bak bu cümlede bana ait, bunu görmemezlikten gelebilirmisin?Geldin bile galibaa :D
 
andante hocam yazınızı tamamen okudum burada yazılan bütün yazıları okuduğum gibi doğrudur sakatların ayrımcılığa uğradığını kabul ediyorsunuz.

Buradaki tüm calışmalarıda destekleyeceğinizide söylüyorsunuz ancak benim anlam veremediğim ve celişkiye düştügünüzü düşündüğüm bir bölüm var orada kafam karıştı


Not a yanıt;

İşte tüm sorun burada yatmakta. Ayrımcılık kavramına bir bütün olarak bakabilmeyi öğrendiğimiz ve ayrımcılıkla ilgili mücadele yollarını bulabildiğimiz sürece sakatlara ayrımcılık ta nasibini alacaktır.

Benim ülkemde kadınlara ayrımcılık yapılırken, düşüncelerine göre insan ayrımı yapılırken, etnik kökenine göre ayrımcılık yapılırken sadece sakatlara karşı ayrımcılığın üzerine gidilmesinin ve bu anlamda iyileştirme çabalarının yapılması da başka bir ayrımcılıktır.

Gerçi burası engelliler sitesi olduğundan bu anlamdaki tüm çalışmaları destekleyeceğimden emin olabilirsiniz ama asıl önemli olan ayrımcılık kavramıyla mücadeledir.

sadece sakatlara karşı ayrımcılığın üzerine gidilmesinin ve bu anlamda iyileştirme çabalarının yapılması da başka bir ayrımcılıktır. ayrımcılığa bir bütün olarak bakılmalı diyorsunuz eyvallah bunada kimsenin en azından benim karşı cıktığım yok fakat dediğim şu engellilere uygulanan ayrımcılık kavramı ülkemizde pek fark edilmeyen bir olgu bunun yeni yeni algılanmaya başlaması engelli hareketinin ayaklarını yere basmasına ve dahada evrensel bir boyut kazanmasıne sağlar siz ise sadece sakatlara karşı ayrımcılığın üzerine gidilmesi bir ayrımcılık olarak nitelendiriyorsunuz allah aşkına soruyorum bu kavramdan kimsenin haberi yokken nasıl herkes bunun üzerine gidebilirki öyle bir söz söylüyorsunuzki sanki bu ülkede herkes işini güçünü bırakmış engellilere karşı ayrımcımlıkla uğraşıyor daha ülkemizde engellilerin ayrımcılığa uğradığı gerceği bile kabul edilmemiş yanlışmıyım sayın hocam

Ben bu sözünüzü anlayamadım bunu acıklarsanız belki anlarım BURADA TAM OLARAK NEYİ KASDETTİNİZKİ?
 
Evet rambocum elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.

Bildiğin gibi bu konu tartışılırken sorulan bazı sorular var. Örneğin diyor ki birinde sevgili oturanboğa;

Bu menedişlerin temel İnsan Hakları’nı ihlal anlamına geldiğini düşünüyor musunuz, ve 10 puan üzerinden değerlendirme yapmanız istense, sakatların uğradığı ayrımcılığa ne kadar önem atfedersiniz?

Ve bende yanıt olarak 3 veririm diyorum.

Çünkü benim ülkemde en fazla ayrımcılığa uğrayanlar kadınlar....

Sonra çocuklar

Sonra ekonomik olarak dar gelirli tüm vatandaşlar....

Sakatlar bence bundan sonra ki bölümü oluşturduğundan ben on üzerinden bu soruya 3 veriyorum.

Doğal olarak senin aklını karıştıran konunun yanıtı burda gizli.

Sakatların bu ülkeden yüzde yüz herşeyin ötesinde ayrımcılığa uğradığını düşünmüyorum. Kesinlikle bir ayrımcılığa uğruyor ama öyle diğerleri gibi daha baskın ve yoğun bir ayrımcılık değil. Kuşkusuz bu tartışılır.

Ve doğal olarak ortaya çok daha ilginç bir şey çıkıyor. O da, benim ülkemde büyük bir genelin ayrımcılığa uğraması. O halde sorun içlerinden bir tanesini cımbızla seçip onunla mücadele etmek olmamalıdır. Bu bizleri yanılgıya götürür. Ortada ciddi anlamda ayrımcılık diye bir yaşam şekli var. Öyleyese biz kadın, çoluk çocuk, sakat, sağlam hepimiz bir olup önce ayrımcılık kavramına karşı bir duruş göstermeliyiz.

Ben sakat değilim biliyorsunuz. Öyleyse neden burdayım? Sakatların ayrımcılığa uğradığına inandığım için. Aynı savaşı bir kadın olarak ta başka yerlerde veriyorum.

Sakat olduğumuz için ayrımcılığa uğruyoruz diye yola çıkılmalıdır elbette. Ama bunu yaparken tüm ayrımcılığa karşı duruşumuz var mı ben bunu vurgulamaya çalışıyorum.

Diğer tüm ayrımcılıkları görmemezlikten gelip, sakatlar sadece sakatlar için, kadınlar sadece kadınlar için bir savaş verecekse, ki bunu yaptık şimdiye kadar ne geçti elimize?

O zaman ayrımcılık felsefesine karşı bir duruşu olan insanın düşüncesini ve yaşam tarzının içine hepsi girecektir ve bu daha doğru olanıdır diyorum.

Çünkü biz sadece bir konuda yoğunlaştığımızda diğer ayrımcılıkları kesinlikle unutuyor yada görmemezlikten geliyoruz. Hedef sakatların ayrımcılığa uğradığını dile getirirken asıl sorunun ayrımcı kafalarda yattığını vurgulamak olmalıdır diyorum. Ve bu da bir bütünü oluşturur.
 
Herzaman ayrımcılığğa uğruyoruz

bir gün okulda ders anfide olucaktı aksinede o gün berbat fırtına var ben tek başıma hayatta gidemezdim okul kütüphanesine oturup havanın dinmesini bekliyodum. çok fazla da tanıdığım yoktu bi kaç kız arkadaşıma dedim giderken benide alın diye onlarda unuttular ben öylece oturdum kaldım giremedim derse çok acıtmıştı içimi.

10 üzerinden yıldızlı 10 :)

bence öncelikle aileler önemli ilk eğitim ailede başlar ve o hamur çerçevesinde insan gelişir.İster özürlü ister özürlü olmayan bireylerin aileleri onlara iyi bir eğitim, çok yönlü bakış açısı , empati aşılarsa toplumda her yönde mücadele etme imkanı doğacaktır. Sonra üniversiteler ve medya geliyor. Özellikle medyanın insanları yönlendirici bir fonksiyonu olduğu için çok önemli.
 
Herkese merhaba,
Evet "gülenkız"ın da dediği gibir her zaman ayrımcılığı uğruyoruz. Bu kimi zaman bizim için olumlu kimi zamansa kötü oluyor, fakat ne yazık ki her ikisi de canımızı yakıyor.

Lise yıllarındaydım Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Anıtkabire gidilecekti ve ben de gitmek istemiştim. Görevli Öğretmen ise beni o sıradan görüntüyü bozduğum için çıkartmıştı. O gün çok üzülmüştüm. Bir yıl sonra aynı hoca benim yaptığım yağlı boya tobloyu istedi. Tabi ki bende vermedim. Fakat sergiden sonra tablomu bulamadım. Resmen tablom çalındı. Aynı kişi mi aldı bilemiyorum ama bugün, tabloyu istediğinde O'na bana yaptığı haksızlığı hatırlatıp daha sonra da o tabloyu ona verseydim diye düşünüyorüm çünkü o tablo'ya baktıkça yaptığı haksızlığı hatırlıyacak ve bir başkasına yapmayacaktı.

İş hayatında ise yaptığınız veya söylediğiniz birşey nekadar doğru olursa olsun sakatsanız iş bitmiştir. Yaptığınız şeye şüpheyle bakılır. Kısacası sağlam olan kişiler (bence asıl sakat onlar) bir çalışıyorsa bizlerin iki çalışarak kendimizi isbatlamak zorunda kalıyoruz. Tabi ki burada herkesi suçlamıyorum, arada birkaç iyi insan çıkar, ama istisnalar kaideyi bozmaz diye de bir tabir vardır.

Bütün eğitimin aile de başladığına inanıyorum. Aile çocuğa herkesi nasıl tanıtırsa çocuk da o şekilde alır ve o şekilde davranır.

Ayrımcılığa puan verecek olursam ben de 10 üzerinden 10 puan diyorum
[size=6][/size]
 
Uğruyor.. o kadar çok ki;şimdi uzun hikayeler yazmak istemiyorum.

Şimdi sakatları insan boyutunda düşünürsek, tabi ki hakları ihlal edilmiş oluyor.
-geneli tüketici,yenik başlamış hayata,elinden bir iş gelmediği için (bu suç onların olmasa bile) haklarının olması bile çok fazla..
Toplumun çoğu sakat insanların farkında değil, bu siteye üye olan sağlıklılar pc yi kapattıklarında bir engelle yaşamıyorlar ki, atıp tutuyorlar bolbol bizler çok duyarlıyız diye.
puan verirsem 8 veririm ,diğer 2 puan aktif performansları yetersiz mecbur bi çok konuda ayrımcılığa uğruyacaklar.

sanırım en çok aileler suçlu. Ben sakat kalmadan önce ,ailem ,çevrem, sakatların ayrımcılığa uğradıklarının, duyguları olabileceğinin bile farkında değildik.
 
İyi de sevgili ikincibahar,

Biz sağlamlar, atıp tutuyoruz senin deyiminle, sen ne yapıyorsun sadece karanlık bir tablo çizmenin dışında bana açıklayabilirmisin.?

En azından sağlamken farkındayız sakatların ayrımcılıkla karşı karşıya olduklarına, sen sakat olmasaymışsın ömrün boyunca bir haber olacakmışsın sakatların yaşantısıyla ilgili olarak değil mi?

Bu senin cümlen,

Ben sakat kalmadan önce ,ailem ,çevrem, sakatların ayrımcılığa uğradıklarının, duyguları olabileceğinin bile farkında değildik

Bu yüzden kendin gibi algılama insanları olur mu?
 
Güzel ülkemizde sakatların ayrımcılığa uğadığı konusunda şüphelerimiz olsaydı sanırım 'engelli' diye bir sıfat icad etmek zorunda kalmazdık.

Bu ülkede MEB i çözümün kaynaklarından biri olarak görmeyi yeterli bulmuyorum. Çünkü bu kurum çok daha genel bir siyasi anlayışın bir kolundan ibarettir. Düşünün ki MEB kanunlarına engellilere yönelik duyarlılıklar sokmuşsunuz ama bayındırlık bakanlığı engellilere uygun binaların inşası konusunda duyarsız...Bu yüzden bunları birbiriyle çimen kökleri gibi birbirine bağlı bir sistem olarak görmek gerekir. Bu sistemin MEB boyutu olduğu gibi Diyanet boyutu, Maliye Boyutu, Kültür Bakanlığı boyutu, Uluslararası İlişkiler boyutu vb bir çok yönü vardır.

İnsan bilincinin evrimsel süreçteki şekillenimi nedeniyle sakat bireylere yönelik ötekileştirmenin kanunlarda, politikalarda 'olması gereken' (Doğru)tespit edilip uygulansa bile bilişsel yapının (Gerçek) bu düzenlemeleri tam anlamıyla özümseyebileceğini sanmıyorum. Özetle sakat birey tarihin görülebilir kesitinde benzer sorunları farklı varyasyonuyla yaşayacaktır. Ancak bu durum verilmiş ve verilecek mücadelelerle elde edilmiş ve edilecek kazanımların devasalığını örtemez/örtmemelidir. Engelli birey kendisine konulan engelleri aşmak için mücadele vermelidir. Bu, varoluşunun kaçınılmaz kanunudur. Yani engelli olmanın kanunu 'engellenmiş olmak' değil aksine ' bu engellerle savaşmak' olmalıdır. Varoluşun en doğru ve meşru mücadelesi budur. Gerçekler ne olursa olsun insan denen canlının bir de 'Doğrusu' vardır çünkü.
 
Canım andantecim sana bir matematik sorusu?

Sence ben engelli bir kadın,

Doğuştan engelli olduğum için engelli bir çocuk,

Devlet memuriyetimide eklersek buna dar gelirli vatandaşlığa meyilli biri olarak :D

Sence kaç tane ayrımcılığa uğramış oluyorum?

Çifte kavrulmuş bisküvi vardır bilirsin rengi koyu ve daha gevrektir biran onun gibi hissettim kendimi. :D

Engelli kadın ve engelli bir çocuk olarak ülkemde en çok ben ve benim gibilerin ayrımcılığa uğradığını düşünüyorum.

Benden sonrada ülkemizde negatif bir erkek ayrımcılığı yapılmazken, engelli erkeklerin ayrımcılığın en büyüğüne maruz kaldıklarını düşünüyorum. Örneğin engelli erkeğin sağlıklı kızlara layık görülmemesi, yarım insan muamelesi görmesi. (Ki buna engelli kadınlarda maruz kalır) vs. vs. yaz yaz bitmez... (Zaten defalarca değinildi bu konulara bu sitede, kısa örneklendiriyorum.)

Bizler hem cinsel kimliklerimizden, hem fiziksel dezavantajlarımızdan ötürü, büyük bir çoğunluğumuzun ya işsiz oluşundan/birşekilde alt geliri temsil etmesinden ötürü ayrımcılığa ve daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığmızı düşünüyorum.

Bazen engelliliğe öyle bir bakılıyor ki insanın kendini üçüncü tür olarak hissetmemesi imkansız.

Ayrıca sakatların uğradığı ayrımcılığa 10 puan veriyorum :D
 
Benden çok yaşayacağın kesin Cellmaam,

İnan sen yazmamış olsaydın yazmayı düşünüyordum. Eğer biri kız çocuğu ve sakatsa ve ailesinin ekonomik durumu bir de iyi değilse işte sadece ona 10 puan veririm diye.

Yinede insanın yapacağı şeyler mutlaka vardır ve kesinlikle pegasus a katılıyorum ki, engellilerin herkesten önce kendilerinin farkında olması ve bu gerçeklerini için kimseden yardım beklemeden bir şeyler yapmaya başlaması gerekir.

Ancak ben yine de, ayrımcılık olayına bir bütün olarak bakılmasından yanayım. Çözümü burada görüyorum.
 
andante' Alıntı:
İnan sen yazmamış olsaydın yazmayı düşünüyordum. Eğer biri kız çocuğu ve sakatsa ve ailesinin ekonomik durumu bir de iyi değilse işte sadece ona 10 puan veririm diye.
:) hehe, istersen o on puani hemen öle veriverme andantecim, biraz daha tasarruflu ol; ya o kiz ve ailesi bir de yabanci uyrukluysa?... hele bir de counluktan ayri bir dinin mensubuysa napicas, nereden bulucas o kadar puan?... söylemeye bile cesaret edemiom ama; ya bir de türkce bilmiosa bu kiz? aman allam!! hele bir de ailesi bile yoksa, yetimse hepten yandik demektir :p... en iisi bu kadar bol keseden daitiverme, yine üc puanda kal sen, karshimiza neyin cikicaa hic belli olmas :p... (komik bi konu degil aslinda, özür! :|)



en cok ayrimciliga kim ugruyo, en cok aciyi kim cekio vs gibi garip bi konuya girmek istemiom, zaten oturanboga da öyle bishi sormamish... "10 puan üzerinden degerlendirme" derken "ayrimciliga ugrayanlar listesinde" (böle bi listenin mümkünlügünden bile shüphe ederim) sakatlarin hangi sirayi aldigini sormusha hic benzemio (yoksa yanilio muyum, oturanboa?)... "sakatlarin ugradigini düshündügümüz ayrimcilik hayat kalitelerini 10 üzerinden kac ile (olumsuz) etikilio?" gibi falan algiladim ben bu soruyu... ve örn. sakat bi cocugun, türlü bahaneler öne sürerek, egitim hakkinin ihlal edilmesi ya da yashitlarininkinden cok daha kisitli / düshük kaliteli egitim almasi mesela tipik bir menedishtir bana göre ve 10 üzerinden koskocaman bi 10 alir benden, ashagisi imkansiz kurtarmas (bu sakat olmayan kadinlarin ugradigi ayrimciliga 10/10 vermicem anlamina gelmes!) ...

yani demek istedigim; ugradiklari ayrimciligin önemli bi boyutu olmadigini, sadece ufak tefek haksizliklara maruz kaldiklarini, azicik dishlerini sikarak bununla kolayca bashediceklerini düshünüp 10 üzerinden 2 verebiliriz ya da cok önemli, hayati konularda bile dishlandiklarini düshünüp on üzerinden 10 verebiliriz, ya da "orta sheker" der, 5 puan veriririz... ve bunlarin dogrulugunu/yanlishligini tartishabiliris... oysa burda ayrimcilik pastasindan kishilere hisseler dagitilmaya bashlanmish :)... (eger ortada bi "care/cözüm pastasi" varsa ve ondan hisseler dagitilicaksa ishte o zaman kimin kimden daha cok ihtiyaci oldugunu arashtirabiliris tabe; ayri bi konu olur)...


andante' Alıntı:
Benim ülkemde kadinlara ayrimcilik yapilirken, düsüncelerine göre insan ayrimi yapilirken, etnik kökenine göre ayrimcilik yapilirken sadece sakatlara karsi ayrimciligin üzerine gidilmesinin ve bu anlamda iyilestirme çabalarinin yapilmasi da baska bir ayrimciliktir.
bu konuda o kadar korkmana gerek yok, bence... sadece sakatlara yapilan ayrimciligin üzerine gitmemiz pek mümkün degil zaten, cünkü sakatlar sadece sakat degil!... ayni zamanda kadin/erkek dirler de, yetishkin/cocukdurlar da, yashli/genctirler de, düshünceleri de var, eshcinsel de olabiliorlar, onlarin da bi etnik kökeni, bi dini, bi dünya görüshü, bi yashama tarzi, bi... bi.... bi neblim, sakatlik dishinda ayrimciliga sebep/bahane görülen nice, nice sheylere de sahiptirler (yukarda verdigin "yoksul sakat kiz cocugu" örneinde ki gibi mesela)... bütün bunlardan siyrilip sadece sakat olmamizla ve bu yüzden ugradigimiz ayrimciliga younlashmamiz mümkün mü sence?... aslinda ne demek istedigini anliom andante... belki de ayni sheyleri söylemeye calishioruz... ama, cellmaam.in da dedigi gibi, sakatlar sanki hersheyden ayri bi türmüsh gibi karshilashtirma yapildigini görür gibi oldum ve dayanamadim (mesajima da biraz patavatsizca girdim galiba, sorry, umarim kizmamishindir) ... bütün bu saydiklarimizin üzerinde duran "yaratiklar" degilis biz...

elbette ki ayrimciligin tümüne karshi durmaliyis... bunu yapmadigimizi nerden cikariosun? (özellikle de bu bashlik altinda bunu dogrulayacak bishi göremiom)... evet, asil sorun ayrimci kafalarda yatior tabii ki ama ben shahsen kendi kafamin bu kafalardan tamamen uzak oldugunu iddia edecek cesareti bulamiom... hepimizin de ister istemez farkinda olmadan bi türlü ayrimcilik yaptigimizi düshünüom... önemli olan farkinda olduktan sonra tekrarlamamak... burda yapilmaya calishilan da "sakatlara ayrimcilik" konusunda biraz olsun farkindalik yaratarak ayrimciliga karshi koymak... yoksa "ayrimciliga bitek sakatlar ugrar" mesajini vermek degil...

bu yüzden, sevgili andante, nasil ki sen (sakat olmadigin halde) sakatlara ayrimcilik yapildigina inandigin icin burdasin ve ayni zamanda bashka yerlerde ayrimciliga ugradigina inandigin bashkalariylasin, bu sitenin diger üyeleri de öyle yapior olamaz mi?... herkes "aglashmak" icin mi toplanmish buraya?... sakatlardan bashka hic kimseye ayrimcilik yapilmadigina inanan tek bir kishi var mi burda, cok merak ediom :? ...

bütünüyle ele alalim tabe ama kompleks bir sorun olan ayrimcilia sakatlarin acisindan (da) bakmak bölücülük yapmak, ayrimciliga sebep olmak mi oluo?... nesi yanlish ki karmashik ve kocaman bi problemi kücük parcalara bölerek, o parcalarin acisindan bakarak cözmeye calishmanin?... bütünlügünü unutmama shartiyla / parcalarin birbirini "inkar" etmemesi shartiyla hic bi sakincasi yok... hatta gayet ii ve herkesin zaten günlük hayatinda bile kullandigi bi metod olduunu düshünüom... bazi sheyleri bölmek hemen bölücülük yapmak anlamina gelmes ki... "divide and conquer" (böl ve hakim ol) sadece bazi krallarin düshmani bölerek yenmek icin haince yaptigi planlar degil (babenjime selam ;)) ... hersheyde oldugu gibi bunu da kimin ne icin hangi nietle kullandigina bagli olarak cok ishe yarayabilio :)...




savashma konusuna gelince; elbette ki "savashmak" önemlidir ama bunu israrla birilerinden beklemek ne kadar dogru?... savashmayip, elini kolunu baglayip hersheyi bashkalarinin yapmasini beklemek kendine yapabilicen en büük kötülüktür tabii ki, evet... ama elini kolunu baglayip, engellilerin "etrafa" bolca serpishtirilmish engellerle savashmasini seyrederek beklemek de en az o kadar yanlish, hele ki bir de bu engeller counlugun yaptigi ayrimciligin eserleriyse, bir de senin de bunda (dolaili/dolaisiz bir payin varsa)... sanirim sorun beklemek... herkes birilerinden bishi beklio, kimse (ilk önce) harekete gecmek istemio... ama yillaaardir hepimizin as cok malumu olan türkie shartlarinda counlukla bashkalarinin yardimina, eline bakan, yapacagi hemen her ishte bashkalarina muhtac olan, ve hatta belki de yillarca sokaga bile cikamamish sakatlardan hoppadanak diye hersheyin farkina varip cetin mücadeleci olmasini beklemek ne kadar dogru? bilemicem... en iisi kimse kimseyi beklemsin, bisheylerin farkinda olan harekete gecsin, bishiler yapsin... ne mi?... neblim ben, yapsin ishte bishiler :p


Pegasus' Alıntı:
Engelli birey kendisine konulan engelleri aşmak için mücadele vermelidir. Bu, varoluşunun kaçınılmaz kanunudur. Yani engelli olmanın kanunu 'engellenmiş olmak' değil aksine ' bu engellerle savaşmak' olmalıdır...
bu son cümleni anliamadim, biraz acar misin?... engelli olmanin, ya da bashka bishi olmanin, "kanunuyla" neyi kastediosun, en cok bunu anliamadim... "sharti"? "önkoshulu"? "belirtisi"? "sonucu"? "tanimi"?... bunlardan birini mi kastediosun "kanun" derken???... "engellenmish olmak" neyin kanunu peki?... bir de "engelli bireyin kendisine konulan engelleri ashmak" derken engeli ashmak ile kaldirmak arasinda bi ayrim yapio musun yoksa ayni anlamda mi kullaniosun?.... yani sonuc olarak söylediklerin "engelleri ashma mücadelesi engelli bireyin ishidir, bashkalarini bundan sorumlu tutamaz" anlamina gelmio di mi sölediklerin?... yok, gelmiodur... yazinin tümüne uymas o zaman cünkü...

üff kafam karishti, ben gidiom :)...
 
Rekursion, tam da senin anladığın şekilde dedim tabii ki. Yoksa beni çok çok doğru anladığın üzere, 'kim daha çok ayrımcılığa uğruyor' sorusunu sormam :)

Ama başta soruu doğru ifade edemedim. Gerçekten de yanlış anlaşılıyordu. Onun için dün gece değiştirdim ve şu hale getirdim:
* Bu menedişlerin temel İnsan Hakları’nı ihlal anlamına geldiğini düşünüyor musunuz, ve 10 puan üzerinden değerlendirme yapmanız istense, sakatların yaşadıkları sorunlar içinde uğradıkları ayrımcılığa ne kadar önem atfedersiniz?

Amacım, sakatlar kendi sorunlarına baktığında ya da birileri 'sakatların sorunları nedir' diye düşündüğünde, bu sorunlar içinde ayrımcılık'ın nasıl algılandığı ve ne kadar önemli sayıldığını öğrenmek.
Sakatlar temel sorunlarının ayrımcılık olduğunu ve en çok bununla mücadele etmeleri gerektiğini biliyor mu?
 
Canım benim,

Ya sen ne sevimli şeysin Rekursion!!!!

Şimdi bir tanem. Dün akşam sevgili otranboğayla biraz konuştuk. Gerçekten ilk haliyle yanlış anlaşılabilecek bir cümleydi sevgili oturanboğanın ki. Öyle düşünmediğini bilmiş olsam da ben yazılı olarak sorulan soruya göre yanıt veririm. Ve dün sevgili oturanboğa o kısmı değiştirdi.

Ve bende ona şimdi buna göre yanıtlar çok daha farklı olur ve cevap vereceğim dedim.

Söylemek istediğini çok iyi anladım tabiki. Ama ben bu puanlamayı yaparken üstüne basa basa benim ülkemde diye cevap verdim.Senin durumunu çok iyi anlıyorum. Almanya da olmak ile Türkiye de olmak arasında kesinlikle farklar var. Daha iyi daha kötü diye bir şeyin içine girmek istemiyorum ama sonuçlar nesnel koşullara göre değişiklik gösterir. Bu sebeple ben seni anladım sen de beni anladın. :D

Yeniden düzenlenmiş biçimiyle olayı değerlendirecek olursam,sadece gördüklerimi söyleyeceğim tabikii hem buradan hem de dışarıdaki doğal yaşamdan öğrenebildiğim kadar.

Bizim sakatlarımız sakatların sorunlarını bilmekle beraber kaderci bir zihniyetle kabullenişleri de var. Genel anlamda tabii. Ve gerçekten sadece sakatlıkla ilgili olarak değil diğer konularda da mücadele etme yollarını bilmiyoruz sakatlarda sağlamlarda. Bunu yaşayarak öğrenmemiz gerekirdi ama bizlere bazı haklar sunuldu, bizler bazı konularda mücadele etmiş olasak ta genel anlamda insan hakları gibi en doğal haklarımızı elimize geçirebilmek için yapılması gerekenleri bilemiyoruz.

Bunun nedenleri çok. Bu ayrı tartışma konusu.Buna hiç girmiyorum.

Ve ne yazık ki benim ülkemde sakatlarımız temel sorunlarının ayrımcılık olduğunun büyük bir oranla farkında değil. Bu sebeple sakat vatandaşlarımızın olması gereken davranışı sergilemediğine puan verirsem 10 üzerinden ancak 1 verebilirim. :D

Oysa yeni biçimiyle gerçekten sakatlarımız ayrımcılık konusunda büyük bir oranla haksızlığa uğruyorlar. Tıpkı bana göre kadınlar gibi, çocuklar gibi, ekonomik anlamda çok iyi olmayan vatandaşlar gibi. Bir sıralamaya tabii tuttuğumuzda nicel olarak belki kadınlar, arkasından çocuklar ayrımcılığa uğruyor ama sonuçta ister sakat olsun, ister kadın olsun, ister çocuk olsun ne olursa olsun bu ülkede bu insanlar kesinlikle aynı şiddette ayrımcılığa uğruyorlar. İşin özü aynı. Hepsi 10 puan üzerinden 10 alır inan buna. Ama nicel olarak kadınlar ,vs. diye bir sıralama yapıldığıında benim söylediğim ortaya çıkabilir.

Yeni yazım biçimiyle bunu tartışmadığımız için ben de bu anlamda bir puan vereceksem 10 veririm sakatların ayrımcılığına, anlatabildim mi?
 
Oturan Boğanın sorularına cevap olarak ;

-Kesinlikle uğruyor.

-Engelli yada engelli olmasın,tüm insanlara yapılan insan hakları ihlallerini kesin kes kınıyorum. 10 Puan üzerinden bir değerlendirme yapacak olursam eğer,Ülkemizde sakatların yaşadıkları sorunlar için uğradıkları ayrımcılığa 8 verirdim.

-İnsan Haklarının İhlalerinmden Tabiki İlk başta devlet yönetimleri sorumludur. Devletin Hiyerarşik yapısında her birim kendine bir pay çıkarmalıdır. İkinci olarak,bizim ve ailelerimizin topluma olan bakış açımızın bu ihlallere zemin hazırladığını düşünüyorum.Kısaca Toplumsal Düşünce.

-Kimi İnsanımız bu ayrımcılığın farkında.Kimi insanımız ise,ki bendce büyük bir çoğunluk kanıksamış durumda.

Kanıksanmışlıktan arınmak için, Topluma bakış açımızın gözden geçirilmesi gerekmekte ve bunu yerine getirmek için ise Ülke genelinde halkı bilinçlendirme faaliyetlerinde büyük rol oynayan MEDYA şirketlerine büyük görevler düşmektedir.

saygılarımla.
 
Rekursiyon senin için ne demek istediğimi açayım biraz.

Montesqu idi sanıyorum, "yasalar iki türlüdür" demişti. "Bir insanların yaptıkları bir de insanların tabi oldukları".

İnsanların tabi oldukları yasalar doğa yasalarıdır. Doğmak, ölmek gibi.

Ancak bu süre içinde kendilerinin oluşturdukları bazı yasalar da vardır.

Ekonomik, sosyal, siyasal vb.

İnsanı bu kanunlar içerisinde değerlendirecek olursak yine kendi oluşturdukları edimleri tutumları bu genel kavramın içine sokabiliriz belki.

Eğer yaşamanın da bir kanunu var sa bana göre o, uyulması gereken genel bütünü ifade eder.

İşte o bütünde bizler yaşamak için hayata ve içerdiklerine karşı mücadele etmeliyiz.
Nasıl ki yaşamın kanunu mücadeleyle şekilleniyorsa engelli için de hayatın kanunu önüne konulan engellere karşı mücadele etmektir.
Diyalektik diyeyim de Babür abiye pas çıksın.

Diyalektikte buna köle-efendi dialektiği denir. Bunları Hegel'den ve orjinalinden okuyabilme şansına sahip olduğun için mutlu olmalısın.

İşte nasıl ki Hegel tarihi ezilenlerin ve ezenlerin mücadele sahası olarak görmüşse ve bu evrensel bir kanunsa bizim de engelliler olarak tabi olmamız gereken kanun bu diyalektik yasa gereği mücadele etmektir.

Zaten hani aksi de pek mümkün değil ya. Tarihte hangi kesim köleliği, aşağılanmayı, yoksayılmayı sürekli kabul etmiştir ki?

Böyle bişey işte.

Ama yazımda dediğim gibi bu yoksayılma, aşağılanma, horgörülme ya da şimdilerin moda deyimiyle ötekileştirme düzenlemelerde tamamen ortadan kalksa bile bu tutumları ortaya çıkartan bilşsel şema yerinde duracaktır ve herşeyden önce kişinin kendi bilincinde kolayca aşılamayacaktır. Çünkü insan herşeyden önce kullanmak için kendisine verilen ama kullanamadığı organlarının itkisi altında olacaktır ki bu çok derin ve uzun bir konu.Ayrıca burada gereksiz de...
 
Biriniz selam göndermişsiniz, biriniz pas vermişsiniz. Bana da onları görmek düşüyor herhalde? ;)

Ama önce konu ile ilgili bişeyler yazayım..

Epeyce uzun bir zamandır asosyal bir hayat yaşadığım için, kendimi kapsama alanı dışında hissediyor ve Sevgili OturanBoğa'nın sorularına direkt cevap vermeyi doğru bulmuyorum. ;)

Amerika'nın Muhammed Ali'den önceki, ünlü Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu Joe Louis, bir röportajında "Beyazlardan yasal olarak intikam almak için boksu seçtim" gibisinden bişeyler söylemiş. Kodum mu oturtacak yane. :D Ayrımcılıkla bireysel mücadele bu kadar olur! Peki, "kodum mu oturtamayanlar" ne yapacak? Onlar da ya Etek Sarı türküsünün şu dizelerini okuyacak:
  • " Bir gömlek diktirdim golu düğmeli düğmeli
    Herkes kaderine boyun eymeli lele eymeli "
ya da bilinçlenip, örgütlenip, gerçek anlamda "biz" olup "engelleri aşma savaşı" verecekler!

Geçen ayki köşe yazımda AYRIMCILIK ÜZERİNE bişeyler yazmıştım. Ama cevap gelmediğinden tartışamadık. :( Orada sözünü ettiğim yanlışlar hâlâ sürüyor.

nbayar' Alıntı:

Evet "gülenkız"ın da dediği gibi her zaman ayrımcılığı uğruyoruz. Bu kimi zaman bizim için olumlu kimi zamansa kötü oluyor, fakat ne yazık ki her ikisi de canımızı yakıyor.


Olumlu yani pozitif ayrımcılık can yakmak için değildir!
Baben' Alıntı:
[size=4] Yarışa başlarken - (eksi)de olanları, 0 (sıfır) noktasına getirme çabaları.. [/size]
dır. Yani kazanılmış haklardır. Bunların da "can yakması" söz konusu olmamalıdır.



Ayrıca tekrar söyleyeyim: "… negatif ayrımcılık diye bir şey yoktur! Ayrımcılığın kendisi negatiftir çünkü."




[size=4] Devleti/kamu yönetimini oluşturan organlar/kişiler ne kadar çağdaş dünyaya, akla ve mantığa + bilime uygun davranmayı becerebilirlerse; "pozitif ayrımcılık" o kadar başarılı olur! Ama her ikisi de hayatın gerçekliğidir. İkisinin de olmadığı bir dünya düşlersek, başka bir dünya aramalıyız. [/size]
demişim orada. Yani mücadele, "ayrımcılığı yok etmek" üzerine olmayacaktır. Çünkü -olmaz ya- ayrımcılık, yok edildiği zaman, pozitif ayrımcılıkla kazanılmış hakların kaybedilmesi söz konusu olacaktır! Salt bu nedenle bile; ikisinin de hayatın 'olmazsa olmaz' gerçeklikleri arasında olduğunu kabullenmek ve stratejiyi buna göre çizmek zorundayız. Yani, ayrımcılığı ortadan kaldırmaya kafa yormaktan çok, pozitif ayrımcılıkla kazanılan hakların nasıl çoğaltılabileceğini düşünmeliyiz.



Rekursoncum, evet, çooook haklısın. :D Da.. O "böl ve yönet"i "birleştir ve yönlendir" biçimine getirmeliyiz. ;) Hani bir ilke var: "Herkes çalışır, herkesten yeteneğine göre alınır, herkese ihtiyacı kadarı verilir." İşte buradaki ".. herkesten yeteneğine göre alınır" kavramı senin dediğin o "kötü nietli olmayan" bölücülüğe örnek..Bir başka örnek de: Engelli kavramı içerisindeki "ortopedik engelli, görme engelli, duyma engelli vb." bölümlemeler.. OK mi? :)


Pegacım; burada TEZ: (sakat) insan, ANTİTEZ: engeller, ÇARPIŞMA engellerle/ayrımcılıkla savaş, SENTEZ: mutlu son :D diye bir formül geliştirebilir miyiz acep? Tabii, bu formülün içerisinde de, nicel birikimler yeterli sayıya ulaşana kadar sayısız formül olacaktır. Onlar da, Rekursion'un "bisheylerin farkinda olan harekete gecsin, bishiler yapsin... ne mi?... neblim ben, yapsin ishte bishiler :p"idir!
 
Demin unutmuşum. :oops:

Konunun anlam ve önemine (azcık) ilişkin bir karikatür: :lol:

 
Üst Alt