Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Yaşam] Kıçımıza batan 5 santimlik çivi..!

bayke

Üye
Üyelik
6 Nis 2005
Konular
58
Mesajlar
588
Reaksiyonlar
0
adamın birinin yolu bi köy evine düşer.
köylü buyur eder onu içeriye.
oturma odasının giriş holünde bi koyun yatmaktadır duvar kenarında.
ama koyun yattığı yerde kıpır kıpırdır, mızıldanıp durmaktadır.
adam merak eder, sorar:
- bunun bi hastalığı bi derdi mi var ?
- hayır der köylü.
- 5 santimlik bir çivinin üzerine yattı da o rahatsız ediyor onu.
peki der adam:
- neden kalkmıyor o zaman yattığı yerden?
cevap verir köylü
- ÇİVİ ON SANTİM OLMADIĞI İÇİN..!
şöyle bir bakın çevrenize mızıldanan, dertlenen, söylenen
halinden şikayet eden bi yığın insan göreceksiniz.
buna karşın durumlarını konumlarını değiştirmek, daha iyiye
daha güzele ulaşmak için hiç bir gayret içinde de değillerdir.
böyleleriyle karşılaştığımda içimden;
- demek ki çivi 5 santim derim.
mesela:
özelime bazen mesajlar gelir benden bi konuda fikir sorar
çözüm önerilerimi beklerler. elimden geldiğince yardımcı
olmaya çalışırım. bakın derim bu zamazingo şurada satılıyor
adresini vereyim oradan al,
ya da bende fazla bi tane var ,ver adresini göndereyim.
sonra ses çıkmaz bu kişilerden.
kızarım böyle insanlara . ve derim ki:
anlaşıldı çivi 5 santim..!
var mı sizin çevrenizde de böyle mızıldanıp duran ama her
türlü çözüm önerilerini de kulak ardı eden?
vardır..
vardır..
ne biliim belki siz de onlardan birisinizdir.
 
:D :D :D

Sevgili abi, sorun şudur ki bizde iki cm lik ayakkabı çivisinde otuz santimlik muh'una kadar ne ararsan var...

Otuz cm lik muhu bilenler an gelir beş cm lik çiviyi kuyruğuyla kovalamak ister...

Hani binicisinin mahmuzundan canı yanan at nasıl ki sineği fazla umursamaz ve kuyruğunun zarif bir hareketiyle kovmaya çalışırsa öyle işte...

Velhasıl hem muhçuyuz hemm çivici... :D :D :D
 
O 5 cantimlik çividen rahatsız olmuyor ve onunla yaşıyorsan, amenna! Tercihtir... Ama be kardeşim, ondan şikayet ediyorsan, bu şikayetini başkasına iletip hayıflanıyorsan, hele de çözüm için o insanın aklından ve tecrübelerinden yararlanmak istiyorsan, hatta düpedüz o kişinin zamanını çalmak cüretini gösteriyorsan... bari o insanın söylediklerini o k...daki çivinin beyninde yol açtığı rehavetle ve kaşarlıkla dinleme!
O çiviyi çıkarmak için k..na eğilen insan, zamanını sana ayırarak zaten fedakarlık yapıyor; bunun üstüne bir de, yok ben o çiviyi çıkarmak için kılımı kıpırdatamam şimdi, der gibi üstüne os...san, hepten rezillik!
 
yaşam kıçımıza batan 5 santimlik çivi

adamın biri gece demez gündüz demez coluğunu cocoğono ele muhtac etmemek için calışırmış bir ğün ailesini toplayıp cümbür cemaet pikniğe cıkmışlar yemiş içmişler adam yediklerinin hazmetmek için ormanda şöyle bi ğezeyim demiş .

az ğitmiş uz ğitmiş derken bir ağacın kenarında yatan miskin bi köbeğe rastlamış köpek okadar miskinmişki kafasını kaldırıp adama bakma zahmetinde bile bulunmamış hey allahım demiş adam bu miskin köpek karnını nasıl doyurur acaba

aradan kısa bir zaman gecmiş bir aslan ağzında bir geyikle gelmiş geyiği afiyet yemiş fakat tamamını yiyememiş karnıda doyunca cekip ğitmiş bizim mis kin köpekte aslanın artığından kalan geyiği miğdeye indirmiş adam şöyle bi düşünmüş hey allahım demiş ben gece gündüz calışıyorum şu köpekse akşama kadar miskin miskin yatmasına karşın sen onun rızkını ayağına getiriyosun bende bundan sonra calışmayacağım bakalım ne olacak demiş akşam olmuş adam evine ğitmiş yatma vakti gelincede yatmış uyumuş uykusunda ak sakallı bi adam ğörünmüş ona evladım demiş miskin köpeğe hevesleneceğine aslan olda başkaları senin artığınla beslensin demiş eeeee bu sözde adama iyi bi ders olmuş tabiki

pek uymadı ama neyse :D
 
Sevgili bayke, sen de çok iyi bilirsin; "sürü psikolojisi" diye bir şey var.. Senin hikâyenin kahramanı, aynı zamanda o "sürü"nün bir elemanı oluyor! E.. "sürü"sünü kaybetmiş garibim, "psikoloji"si bozulmuş!.. :p Ne yapması gerektiğini bilemiyor, bilse de yapamıyor.. Aslında çivinin uzunluğuyla pek alakalı değil mesele..

Bu dünyaya ot gelip, odun giden insanlar olduğu sürece, (ki istemediğin kadar var :( ) birileri onları yontmadığı sürece (tabii önce o yontacakları da yontmak lazım) Hint fakirlerinin çivili yatakları bile yetmeyecektir.. E.. çivi imalatçılarının da kazanması gerektiği konuşulan hatta onların egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz.. ;)
 
Okadar çok beylik laflar etmişsiniz ki(başlığa yazanlar),
örtbas etmişsiniz ...
mızıldanan, dertlenen, söylenen
halinden şikayet edenlerdenim ben..
Sihirli değneği olmadığı sürece kimseden de bir şey istemem..

buna karşın durumlarını konumlarını değiştirmek, daha iyiye,daha güzele ulaşmak için hiç bir gayret göstermeyenlerden değilim ..
daha aşağıdakileri düşünmek
dibe vurmuş psikoloji ile,beni teselli etmiyorÇivi değil kazık bile fayda etmez)
tarzım değil..
 
ikinci bahar demiş ki:
daha aşağıdakileri düşünmek
dibe vurmuş psikoloji ile,beni teselli etmiyorÇivi değil kazık bile fayda etmez)tarzım değil..
ikinci bahar beni bi sen anladın, sen de yanlış anladın:D


düşünce ve duygularımı örneklemelerle anlatmayı seviyorum.
benim de tarzım bu. şimdi buyrun bi ufak hikayeye daha.
99 büyük depreminde TV de yakaladığım 15-20 saniyelik bir enstantaneyi aktarayım.
göçük altındakileri kurtarma çalışmaları yapılıyor..
enkazdan gelecek haberi bekleyen kaygılı bir baba..
üç çocuğu kalmış göçük altında..
biri ölmüş..
ikisi ufak tefek sıyrıklarla atlatmış.
babaya üç çocuğunu da teslim ettiler.
adam sağ koluna yatırdığı ölen oğluna bakıp bakıp acı çekerek ağlıyor,
sol koluyla da ikisini birden sarmaya çalıştığı sağ kurtulan çocuklarını bağrına basıp sevinç göz yaşları döküyor.
acı ve sevinci aynı yürekte aynı anda yaşıyor.
kaybettiğine üzülürken elinde kalanlara seviniyor.

işte yaşam..
kimse kaybettiklerinin arkasından üzülüp ağlamanı anormal bulmaz, bulamaz. doya doya yan yıkıl kahrol, mızıldan..
ama babanın sağ kurtulan iki çocuğuna sevinip sarılması gibi elinde kalanlara da sevinmeyi unutma.
o baba zamanla ölen oğlunu tamamen unutacak, sağ kurtulanların büyüyüp beslenmesi ,barınması ve eğitiminin telaşına düşecektir.
diyelim ki aradan yıllar geçti ve baba haaala ölen oğlu için kahırlanıp dertleniyor. diğer iki oğlunu görmezden geliyor ,ilgilenmiyor.
ne olacağını söyleyeyim. o iki çocuk babayı terk eder.
çünkü baba onlara haksızlık etmektedir.
(*)artık onları allah mı alır yoksa istanbul'un sokakları mı bilemem.
çünkü kaybedilenlere ağlamanın da kabul edilebilir makul bir süresi vardır.

diyelim ki ben evimin bahçesinde "batsın bu dünya" edası ve tavrıyla oturuyorum. sokaktan geçen beni hiç tanımayan bilmeyen birisi yanıma gelip.
- birader hayrola derdin ne? diye sorsa ve ben:
- boynum kırıldı felç oldum elim ayağım tutmuyo vs vs vs diye anlatsam, adamın ikinci sorusu şu olur:
- geçmiş olsun abi üzüldüm... ne zaman oldu bu kaza?
- yirmibeş yıl önce..!
inan herif ufak ufak tüyer..bu der kafayı yemiş.
ÇÜNKÜ HAYAT -ve insanlar- SENİN BAŞINA GELENLE DEĞİL BAŞINA O OLAY GELDİKDEN SONRA NE YAPTIĞIN NASIL DAVRANDIĞINLA İLGİLENİR.
nooldu, nasıl oldu diye nezaketen sorarlar.

konunun başındaki mızıldanma ile neyi kastettiğimi kendimden bir örnekle anlatayım:
idrar kontrolu için urinar denilen prezervatif benzeri bir "zamazingo" kullanıyordum. ve bu sadece gece yatarken penise takılıyordu.
parmaklarım güçsüz olduğu için aileden biri yardımcı olurdu. onu takarlarken -bazen- spastitenin vermiş olduğu etkiyle penis sertleşirdi.
beklerdik ki insin..! hastalık mastalık ama benim için utanç verici bir durum oluşurdu.
tam iki yıl kafayı yordum, bunu kimseye ihtiyaç duymadan, nispeten sağlam olan sol elimle nasıl takarım diye.
...veee evrakaaa..!
buldum.
çözüm alüminyum bir ilaç kutusundaydı.
ve benim kullanımıma uygun ölçülerde tek ilaç kutusu vardı. Intestinol...
tabii bu nihai çözüme ulaşabilmek için özel tasarım aparatlar, plastik su hortumu parçaları vs vs çok şeyi denedim.
benim kastettiğim bu gibi şeyler işte.
karnın aç diyelim, üst raflardaki ekmeğe ulaşamıyor musun?
ya ulaşamıyorum diye mızıldanırsın..
ya da çözüm üretmeye çalışırsın.
ama diyelim ki açlıktan ölme safhasına geldin, yani çivi 10 santim olmaya başladı.
o zaman kafa da kapasitesinin üstünde acayip çalışmaya başlar... ne yapar ne eder o ekmeği oradan söküp alırsın.
KAFAMIZ İLLAKİ AÇLIKDAN ÖLME NOKTASINDA ÇALIŞMASIN..
çivi 5 santimken de çözümlere kafa yoralım.
..dedim ben.

(*)
adnan:
rehabilitasyon merkezine yeni gelmişti.omurilik felci..belden..trafik kazası…Gebzeli..
aylarca kaldı, suratı bi karış geldi beş karış taburcu oldu.
hep ölmekten söz ederdi.
üç ay sonra adnan'ı tekrar getirdiler
boynuna bi ip geçirip bırakmış kendini camdan aşağı..
ip kopmuş boynu kırılmış..
bu sefer elleri de tutmuyordu.
ama gözleri ışıl ışıldı.

kaya:
ankara genelevinde çantacılık yaparmış. onlara parfüm, kilot sütyen kadın bağı felan satarmış..
orospulardan biriyle ciddi bi ilişkiye girmiş. kadının dostu da bunu dizinden vurmuş.
aslında *ikimden vurcaktı ama tutturamadı diyordu.
tek ayağı alçıda seke seke mızıldana mızıldana yürürdü...yandım bittim mahfoldum..sakat kaldım..!
bi gün merdivenlerden yuvarlandı.
bel kemiği incinmiş..ayaklar tutmuyo.
iyileşirsin hasar fazla değil ama en az iki üç sene tekerlekli sandalyedesin...alış buna dediler.
o günden sonra kaya muhabbetine doyulmayan şeker bi çocuk oldu.

turgay:
oto tamircisi..motora bakarken kaput düşmüş boynuna, boynundan aşağısı felç olmuş...
hiç konuşmazdı..ama hiççç.
nerden duydu nereden öğrendiyse bi gece yarısı..dilini ısırmış kopartırcasına..kendi kanında boğulup ölmeyi düşünmüş dediler.
ama olmadı..
dilini diktiler yerine.
turgay o günden sonra dillendi ama biz ne dediğini hiiyç ama hiyyyç anlayamıyorduk.
dediler ki:artık bundan sonra hep böyle konuşacak.

HASTANELER… İNSAN MARANGOZHANELERİ
Bİ YANDAN TOMRUK OLARAK GİRER İNSAN
DİĞER UÇTAN MOBİLYA ÇIKAR.
(ham madde de önemli tabii kereste olarak da çıkabilir XVI. Lui sitili eşsiz bu sehpa olarak da..ama sonuçta yine yontulur)
...ammmann yanlış anlama ikinci bahar tüm bu yazdıklarım sana bi cevap değil tabii ki..çok genele hitap ettim.
 
Sevgili Dostum Bayke ,Hayatla ilgili gözlemlerini, bunun üzerine kurduğun gerçekçi bakış açını seviyorum.
HASTANELER…
İNSAN MARANGOZHANELERİ
Sevgilerimle
 
saol bayke elıne saglık...
cok guzel anlatmıssın herseyı...
kendımı buldum yazdıklarında...
kazayı ılk gecırdıgım dönemler zor gunler atlatıldı ve ben kendıme yetme cözumlerı ararken cevremdekı herkes nasıl yaparsın dıye soylenıp duruyordu...
evımdeydım.kendıme yetmelıydım esıme yetmelıydım ama nasıl?
bı sure savas verdım ne nasıl olur dıye nasıl basarabılırım dıye?
ornegın benım yemek tencerelerımın bazıları dolabın yukarı kısmında durur mutfakta.bı gun bırıne ıhtıyacım oldu ,onu almam gerekıyordu ordan.nasıl ederım dıye dusunurken.aklıma oklavayla onu ordan almak geldı.ve ben oklavayla onu asaga dogru kendıme cekıp dıger elımlede alt kısmına tutarak duserken elımle tuttum tencereyı...BASARMISTIM...
oysa bunu denemeseydım saatlerce dusunecek hayıflanacaktım ben nasıl alırım onu dıye...
ama hayıflanmak kolay...
onemlı olan olumlu bakıp cözum bulmak...
guzel olanda bu... :D
 
bayke, aslında hepimiz anladık seni de; yurdum insanını senin kadar güzel anlatamadığımızdan, konuya katkımız olsun diye, kendi üslubumuz ile başka bakış açılarından bakmaya çalışıyoruz.

ikinci bahar niye rahatsız oldu, anlayabilmiş değilim. :roll: Burası bir forum yahu.. Forum kurallarına uymak şartıyla; isteyen, istediğini, istediği zaman ve yerde yazabilir.. Çok kelalaka şeyler olursa onları da moderatörler halleder.. Kimse kimseden, izin ya da icazet almak zorunda da değildir.. Gerçi, "isterse okumayabilir" gibi bir seçenek yok ama "cevap ver/memekte herkes özgürdür!

Okuyan da, Türkiye'nin en önemli gündem maddesini değiştirdiğimizi sanacak. "Örtbas" felan.. :p
 
evet sevgili baben ,örneğimi geniş bir parantezde ele alarak toplumsal düzeyde yorumlamışsın. zaten ben bu örneği de mehmet barlas'ın türk insanını anlatan bir yazısından araklamıştım.
ama şu sayfalara yapılan girişlere bakıyorum 300- 500 kişi..!
o yüzden genelleme yapmaktansa, sitemizin ruhuna uygun bir şekilde engellilerin tavır ve davranışlarını ön plana çıkaran bir bakış açısıyla yorumlanmasının daha uygun olacağını düşünmüştüm.
türkiye'de yayınlanan iki milyon trajlı bir gazetede yazmış olsaydım, tabii ki hedef kitlem türk halkı olurdu.
veya time dergisinde yazsaydım hedef kitlem tüm dünya halkları olurdu.
uzaya, dünya dışı -olası- medeniyetlerin eline geçer umuduyla bırakılan yazılı plaketlerin hedef kitlesine hiç girmiim :lol:
 
bayke abi yazdıklarından öyle bi ders alınırki onu anlamak için tabiki biraz caba gerekli
 
Üst Alt