Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Yaşam] Engellilikten kaynaklanan gülümseten anılarınız...

kuyucak

Üye
Üyelik
15 Mar 2007
Konular
50
Mesajlar
860
Reaksiyonlar
0
Burada bir şeyin eksikliğini duydum, kendimce...Gerçi eğlencelik bölümü acaip çalışıyor... Olsun, ben burada başınızdan geçen, engelli kaynaklı hoş vede gülümseten anılarınız varsa, paylaşmak isterseniz, bi köşe açayım dedim. Bu anıları okuyanlar azıcık gülümsesin istedim...
Bir tane anlatarak başlayayım...Gerçi kahramanı başkası...
_______________________________

Üç arkadaş felekten bir gece çalmak için Kumkapı' ya bir balık lokantasına gitmiştik...Keyfimiz gıcır, kafalarımız az çakır.. Balıklar yenilmiş, tam fasıl zamanı..Bu arkadaşlarımdan birisi İsmet abi, en yaşlı olanımız, iki ayaktan diz üstü ampute...Fasıl başladı, önce hüzünlü parçalar... Ama bir terslik olduğu belli...İsmet abi '' dönülmez akşamın ufkundayız'' diyor, bir yandanda kıkırdıyor...

Bu birkaç şarkı sürdü bu şekilde...Sonra kıvranmalar, terlemeler, ne yapacağını bilememe halleri başladı. İsmet abinin hallerinin iyi olmadığını anladık...Abi ne var, bi hastaneye gidelimmi deyince de...

'' Ayağımın altı acaip kaşınıyor, çıldırıyorum '' diye bağırdı...Biz ne tepki vereceğimizi şaşırdık...
Gülelimmi, ağlayalımmı ? Hala kıs kıs gülerim aklıma gelince...En çokda boncuk boncuk terlemesine...
 
sevgili kuyucak linkler arasında kaybolmuş bi hikayemi tekrar buraya
aktarsam nasıl olur...eminim epeyce okumayan vardır.
---------------------------

SSK da rehabilitasyon tedavisi görüyordüm.
Adem isminde 20-25 yaşlarında bir hastabakıcı vardı. Oldukça yakışıklı bir delikanlı.
Boy, pos, endam.. Allah verirken zeka haricinda ondan bi şeyi sakınmamış.
Yok aptal değil ama aklında sadece iki şey var; hemşireler ve bady..! Vücut çalışıyor yani. Halter niyetine ne varsa kaldırıp
adelesine adele katmak için paralıyor kendini. Bi de yakınlarda genç bi hemşire varsa tutmayın Adem'i.
Adem ademlikden çıkıyor oluyor bi Arnold Shwardzeneger.

Bölümdeki hastaların hepsi omurilik felci..
Hepsi yeni sakat kalmış, durumlarına alışamamış, psikolojik açmazlarda debelenen kişiler..çoğu genç.
Adem'in böyle kuvvet gösterileri içten içe yaralıyor onları.
Farzedin oruçlunun yanında kokuta kokuta kebapları, lahmacunları götüren birisi sanki Adem.
Hani erkek erkeğe iken bu şovları yapması pek koymuyo da kimseye..
Koğuşa yanında bi hemşireyle geldiğinde -daha da abartarak- bady show a başlaması koyuyor delikanlılara.
Bazen dayanamayıp: Arkadaş bırak vücut çalıştırmayı, kafanı çalıştır kafanı diyorum.
Cevap hazır:
- Sen kafayı çalıştırdın da nooldu..? Bak boynunu kırmışsın...diyordu.
Herif haklıydı, gerçekden de çok salakça bi kaza sonucu kırmıştım boynumu.

BEN SENİN HAVANI SÖNDÜRMEZSEM YUF OLSUN BANA ADEM.
SENİN HAVANI SÖNDÜRMEK BENİM İÇİN ARTIK ALLAHIN EMRİ ADEM
SEN BİTTİN ADEM..!

Adem'in beğendiği ve peşinde dolanıp durduğu bi hemşire var, biliyoruz . Çünkü en çok onu görünce allah allah nidalarıyla dolaplara falan saldırıp onları amaçsız,gereksiz ve sebepsizce koridorun bi ucundan diğer ucuna taşıyor ki o dolapları normalde iki kişi zor kaldırır.

Bi gün Adem'in gözdesi Hülya hemşireyi pansuman odasında yalnız yakalayıp hain planımı anlattım ve yardımını istedim.
Havalara uçtu Hülya hemşire, sevindirik oldu, tamam dedi yardım ederim ,hem de seve seve.

O hafta sonu milli maç vardı. TV den naklen yayınlanacaktı...
Hastası,hemşiresi doktoru neredeyse herkes minik kafeteryadaki TV nin karşısında toplanmış maçın başlamasını bekliyordu.

Başta söylemeyi unuttum. Adem'in elinden düşürmediği, sürekli yanında bulundurduğu, cebinde taşıdığı
parmakları ve el bileğini güçlendirmeye yarayan bi yay vardı. Tesbih gibi sürekli onunla oynardı.
Sert bi yaydı..gözüne kestirdiği hastaya yayı uzatıp "bunu 10 defa sıkıp bırak helal olsun diycem" derdi. 8-9 u geçen olmazdı. O 25 i geçerdi.
Yazmama gerek yok tabii. Bu şovu en çok hemşirelerin yanında yapardı.
**
Maçın başlamasına daha vakit vardı.
- Adem yaaa diye seslendim.
-Sabah akşam o yayla çalışıyorsun ama istediğine iddaya girerim o parmaklarla bi çiğ yumurtayı bile kıramazsın dedim .
-Nasıl yani..? dedi irkilerek..sanki ona, onca kişinin içinde "senin kuş uçmuyo oolum" demişim gibi şaşırdı kızardı bozuldu.
Bak dedim ,şimdi bi çiğ yumurta bulacağız ve onu avcuna koyacağız ve sen onu avcunda ezerek kırmaya çalışacaksın. "Bu herif manyak mı ne" gibisinden bana garip garip baktı ve:
-Tamam dedi.
-Yok öyle bi tamamla olmaz iddaya gireceğiz dedim.
kazanan ...kaybeden ..nesine olduğu önemli değil.
Anlaşmamız üzere Hülya hemşire hemen ortaya çıkıp:
-Bende çiğ yumurta var dedi..bu gece nöbetçiyim o yüzden mutfaktan almıştım bi kaç tane.
Adem avcunu açarak uzattı.
ve tam avcunun ortasına yatay olarak konulmuş yumurtayı elini yumruk haline getirmeye çalışarak kırmaya uğraştı.
Ihhh..!
Yumurta sapasağlam..
Ademciğin yüzünde garip bir şaşkınlık..
Bir iki hamle, bi iki deneme daha..
Ihh..' yumurtada çatlak bile yok.
Bunda bir hile var diyerek yumurtayı masanın kenarına vurarak kırdı,inceledi..
Hiç bir hile yoktu tabii.
Salonda bulunanların çoğu da şaşırmıştı bu duruma.
Adem, Havva'sının yanında çok kötü duruma düşmüştü. Maçı falan unutup hırsla dışarı çıkıp gitti.
O gittikten sonra hemen hemen herkes bi deneme yapmak istedi. Mutfaktan yeni yumurtalar getirildi.
Kimsenin kıramadığını söylememe gerek yok sanırım.
Aaa nasıl olur? Niye kırıl mıyor? Hayret.. falan gibi sözcüklerin arasında maç başladı. İlgiler TV ye yöneldi.
Devre arasında Adem salona geldi ama evin kanaryasını yemiş tekir kedi gibi ezik,suçlu ,mahçup bir şekilde kapıya en yakın sandalyeye oturdu.
Yok oturmadı..sandalyeye yığıldı,çöktü.
Gözler buzhane balığı gibi bakıyo .Dayanamadım seslendim.
Adeeeemm.
- O yumurtayı o şekilde kırabilecek bi yiğidi henüz hiç bi ana doğurmadı, boşuna üzülme.
Salonda bulunanların yumurtayı kırma denemeleri sırasında dışara olduğu için inanmaz gözlerle yüzüme baktı.
İşin garibi sanki bu işi beceremeyen sadece Adem'miş gibi herkes onunla dalga geçmeye başlamıştı.
Ama ben o yumurtayı kırarım diye bağırdım.
Herkes sustu..
Aldım yumurtayı, masaya vurdum ve kırdım.
Olmadı..avcunda kıracaktın diye itirazla yükseldi.
İYİ AMA AVCUMDA KIRARIM DEMEDİM Kİ SADECE KIRARIM DEDİM VE KIRDIM.

NOT: Şimdi sizde bi deneyin bakalım. Tam avcunuzun ortasına ve yatay olarak koyun..sıkın yumruğunuzu.
 
linkler arasında kaybolan bi öyküm daha :)

Üç yıl kadar önceydi..Rumeli Kavağı'na bi midye yemeye gidelim dedik. Araba kullanmayı pek sevmem..bilirsiniz bi el
direksiyonda diğeri gaz-frende. Sigara içemem,radyoyu teybi kurcalayamam. Sağlam bi insanın dört unsurla (iki el ,iki ayak)
kullandığı bu bir tonluk tehlikeli makineyi biz iki elle kullanmak zorundayızdır. Dolaysıyla iki misli dikkatli olmamız
gerekir, gözümüzü kesinlikle yoldan ayırmamalıyız. Bu sebeple yol boyunca etrafı da şööyle doya doya seyredemem.
Bu sebeplerden dolayı arabamı kullanacak birini bulduğum anda direksiyonu ona bırakırım.
Abim Direksiyonda .Aramızda bir yaş fark var ve gören bizi hep ikiz zanneder.(*)
Ruhsatta sahibinden başkası kullanamaz yazıyor ya.
Noolur nolmaz diye çevirme olduğunda ehliyetimi de ona veririm. Onun da arabası ve 20 yıllık B gurubu ehliyeti vardır bunu belirteyim de önce.
Sarıyer meydanında nasıl olduysa tek yönlü bir sokağa girdik. Çıkışta ekip çevirdi.
- Sağa çek..çektik
- Ehliyet ruhsat..verdik
Fazla bi gereği yoktu ama abim benim ehliyeti uzattı.
Polis ehliyet ve ruhsatı alıp ekip arabasına gelin dedi.
Abim bi refleksle kapıyı açıp gitmeye hazırlanırken
- Hoop napıyosun? dedim
- Benim ehliyeti verdin, sen sakatsın oolum..! dığıdık dığıdık nereye koşturuyorsun? Bi de sahtekarlıktan başımız derde girecek.
Polise seslendim:
- Ruhsata ehliyete bakın, sürücü sakat nasıl gelsin?
- O zaman sen gel dedi polis amca..!
- Ben de sakatım diye seslendim.
Arabanın yanına geldi,camdan hafif kafasını uzatıp arka koltuğa baktı. Arka tarafta yengem ve yeğenim var.Yeğenim küçük, 5 yaşında. Ret Kit görmüş Avarel Dalton pozunda ,gözler çakmak çakmak,elinde oyuncak tabancası, yolumuzu kesen şerifi hedeflemiş, onu alnının ortasından vurdu vurcak :)
Ben Yengeyi kastederek:
- Hiç ona bakmayın dedim o da sakat..! (..ki sakat değildir)
Napiim dostlar..! yenge acayip tırsık bi vaziyette, beti benzi atmış..köşeye sinmiş, mercimek kadar kalmış..şimdi onu polise teslim etmek delikanlılığa ters.
Polis ağlamaklı bi sesle:
- Ailecek mi? dedi.
Boynumu hafif sağa büküp küçük Emrah tonlaması ve pozuyla:
- Evet ailecek dedim..!
Polisin yüzünün aldığı ifadeyi hiç unutmayacağım.
Yorum yapmiim siz tahmin edin.
Sonuçta ehliyet ve ruhsatı aynen geri verip:
- Devam et dedi.
Eve kadar eskortluk bile yapabilirdi ama heralde fazla abartmiim diye düşündü. :)
 
ikisinide okumuştum ama yine okudum teşekkürler :)
 
sevgili bayke; süppersin süpersinn....müthiş bir kalemin var ne diyeyeyim..seni okumaktan büyük bir zevk alıyorum her daim...inşallah çıkarsa kitabını da ilk alanlardan olacağım bundan kuşkum yok....yine bir tebessümü düşürdün dudaklarıma sabah sabah:)
 
ıddıa ederım baykenın butun yazıları buralık her okuyana zevk verıyor yazdıkları kımse elıne su dokemez anlatmaya gelınce
 
Bayke, sabah neşem oldu yazdıkalrınız. Gülümseten anım aklıma gelmiyor, pek yok aslında. Başkalarına çok komik gelebilecek şeyler yaşadım belki ama düşündüğümde hala gülemiyorum bunlara.
 
Çok yakın bir dostumun hikayesi...İsim değiştrilmiştir.

Adım serdar. Bundan 17 yıl önce trafik kazası geçirdim. Omurilik felçliyim.Kazadan bir yıl sonra
filan, evin içinde koltukta oturmaya başladım.Önce şunu söyleyeyim, boyum 1.90 kilomda 80 civarıydı..
O dönemde yaşımda 21. Delikanlının hasıyız yani.

Yine salonda oturduğum günlerden bir gün, mahallenin komşuları toplandı. Epeyce de oturmuşlardı.
O zamanlar torbalar daha ilkel. Doldu, taşacak. Anneme kaş göz. Annem bir ördek getirerek paçamdan
işi halletti. Olaylar ise bundan sonra başladı. Mahallenin hatunlarından biri başladı kıkırdamaya. Ama
ne kıkırdamak ? Sonra kendini başka odaya attı. Sonra diğer hatunlarda gitti odaya. Bu sefer hepsi
başladı kahkahalarla gülmeye. Neyse yine benim olduğum salona geldiler. Fakat o da ne? Birbirinin
yüzüne bakan başlıyor gülmeye.Baktılar olacak gibi değil, dağıldılar. Giderlerken apartman boşluğunda
bile kahkahalarını tutamıyorlardı. Ben anneme sordum ne oldu diye. Annem önce kem küm.Sonra döküldü.

Senin paçandan boşalttım ya..O kadınlardan biri seninkinin oraya kadar olduğunu sanmış.
 
Bayke ve kuyucak çok güzel,çok güldüm.Çok teşekkürler bizlerle paylaştığınız için.
 
Bundan iki yıl öncesi, yaz aylarına girmek üzereyiz. Bende ani hareketlerde baş dönmeleri filan başladı.
Üstüne birde yorgunluğu ve göz kararmalarını ekleyin. Kötüyüm yani...Devlet hastahanesi dahiliye
servisine gittim..Kan tahlilleri filan istediler, yaptırdım...En son tahlil sonuçlarını alarak doktora götürdüm.
Doktor samimi bir adam, tekerlekli sandalyede zorlandığımı görünce kalktı,beni odaya kendisi aldı kapıdan.
Aramızda geçen konuşme aynen şöyle ;

Doktor - Oooooo..Kuyucak senin değerler çok yüksek...Kolesterol yüksek, yağ oranı yüksek...Şeker
idare eder. Sen kötü besleniyorsun, tembellik ediyorsun galiba...İçki sigara varmı...

Kuyucak - Günde bir paket sigara, iki bira...

Doktor - Derhal kesiyorsun bunları..Sana tansiyon ve kolesterol ilacı yazıyorum. Birde bebe aspirini,
kanı sulandırır..Haaa esas yapman gerekense yürümek. Madem emeklisin sabah akşam
beşer km yürü...Yok yok, en iyisi sabah akşam beşer km koş sen...Asansör kullanma, merdivenleri
kullan. Sen çok tembellik yapmışın...Anlaştıkmı? Kırk beş günlük bu ilaçlar, sonra bi daha bakarız.

Kuyucak - Peki efendim. Teşekkür ederim ilginize...

Tabi ben çıktım odasından. Balataları yağlamış, fren tutmuyor dedim kendi kendime. Dış kapıya
varırken biri bağırıyor arkamdan kuyucak diye, baktım doktor...Hem gülüyor, ''valla dalga geçmedim
alışkanlık işte. Kusura bakma '' diyor...Hala ilaç yazdırmaya ona giderim...Her defasındada güleriz...
 
:) ellerinize saglik... ii geldi walla saba sabah...


muckslar :)...


[size=2]not; bayke, bi de shu cayla simiti bu tarafa dooru uzatsan daha ii gelicek =)p[/size]
 
Rekursion' Alıntı:
:)
[size=2]not; bayke, bi de shu cayla simiti bu tarafa dooru uzatsan daha ii gelicek =)p[/size]
ne çay simidi kıs
sana bi tek susam tanesi bile vermem ben :)
teee güney afrikayı turluyon...iki değnek üstünde gezmedik melmeket bırakmıyon
istanbul'a uğruyon bi selam sarkıtmıyon
kara listedesin sen :lol:
 
bana bak! cok kashinion sen, bi gelirsem felaket minciklarim, ona göre!!! :):):)...
kara liste tutucaana bi iki anini daha yaz da okuyalim shöle güsel güsel :)...

bi susam tanesi bile vermicekmish, gaddar shey, nolucak!
peah!



[size=2]yirt, at o listeyi, e mi?[/size]
 
hemen daha iki günlük taze bir olayı anlatayım :) yaklaşık iki aydır hastanede çalışmaktayım çarşamba günü her zamanki gibi babam beni hastaneye kadar arabayla getirdi içeri girmek için indim ve koluna girdim kapıdan girince sıra bekleyen hastaların yanından geçerken biri bana geçmiş olsun dedi :D :D ben önce şaşırdım tabi bişey demedim canım babam arada kaldı anca adama sağol diyebildi :D ama sonradan çok güldüm. uyku sersemliği adamın suratını hatırlayamadım ama umarım ona ben sıra vermişimdir :)
 
arkadaşlar bi tane de ben anlatayım izninizle...

bilindiği üzere yaz ayları birhayli sıcak geçer. e tabi doğal olarak deniz gitme gereksinimi birhayli artar. bizim ailede çok kalabalıktır. bir hafta sonu kuzenlerim tutturdular denize gidelim diye. ortopedik engelli olmam denize gitmeme hiçbir zaman engel olamadı. kuzenlerimin yardımıyla denize girdikten sonrası kolay zaten.

gelelim işin komedisine. denize girmiş kendi halimce dolanıyorum. o sıralarda 3-5 tane genç geldi. bana çok yakında yüzüyorlar. başka bir arkadaşlarıda kıyıdan bize doğru gelmekte. sözde çocuğu kandıracaklarya... "buraya gelme oğlum, burası çok derin diye bağırıyorlar. bi taneside bana sessizce söyleniyor "abi boy verme arkadaşı kekleyeceğiz. yaw boy nerdeki vereyim? :) eleman benide uzun sanıyor. gerçi dışarıdan geniş omuzlu ve sakallı halimi görenler benim pekte engelli olduğumu anlayamıyorlar ama demekki susyun içindeyken durum dahada anlaşılmaz hale geliyormuş ...

eleman bize yaklaştı burası derin falan değil dedi. gülüştüler o sırada bende boğulmama mücadelesini vermeye devam ediyorum...
insanların bakış açıları yere ve zamana göre ne kadarda değişkenlik gösterebiliyor, öyle değil mi?
 
Üst Alt