Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Uğur Mumcu

bayke

Üye
Üyelik
6 Nis 2005
Konular
58
Mesajlar
588
Reaksiyonlar
0
yarın 12 eylül faşist darbesinin yıldönümü o günü uğur mumcu'nun bir şiiriyle lanetlemek istiyorum:

SESLENİŞ / Uğur Mumcu

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız,
sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler
takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik,
doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız,
arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi
verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir
şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında,
yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin
acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük
yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven
gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar
erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş
kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı
gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi
dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla
kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik
kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı
öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında
bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki
topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki,
Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da,
paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli
emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek
istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak
ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi
savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil
dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş
Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline
değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile
almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga
vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam
sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz
titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı
gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında
vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu
düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da
susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün
bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri
önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına,
demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...
 
.

yağmur çiseliyor, yağmur çiseliyor
serezin esnaf çarşında
yağmur çiseliyor.

“yağmur çiseliyor
korkarak yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi
yağmur çiseliyor
beyaz ve çıplak
mürtet ayaklarının
islak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
yağmur çiseliyor
serezin esnaf çarsında
bir bakırcı dükkanın karşında
bedrettin’ in bir ağaca asılı
yağmur çiseliyor
gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir
ve yağmurdan ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan
şeyhimin çırılçıplak etidir
yağmur çiseliyor
serez çarşısı dilsiz
serez çarşısı kör
havada konuşmamanın görmemenin
kahrolası hüznü
ve serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü
yağmur çiseliyor.“


başka memleketlerde generaller yaptıklarından dolayı cezaevlerinde hayat çürütürken demek ki 25 değil 500 yılda geçse bu memlekete serez carşıları hep dilsiz ,hep sağır ve hep kör kalacaktır.


CNN Türk Televizyonu'ndaki Manşet programında, ABD'li eski diplomat Paul Henze'nin 12 Eylül ihtilalini Başkan Jimmy Carter'a haber verirken 'Bizim çocuklar başardı. (Our boys did it)' dediğini anlatan sözleri kendi sesinden yayınladı. Halen ABD Ulusal Güvenlik Konseyi danışmanı Paul Henze, Zaman Gazetesi'ne, 'Bunu ben söylemedim, gazeteci Mehmet Ali Birand uydurdu' şeklinde demeç verince, efsane sözler yeniden tartışma konusu oldu. Henze'ye 'Kendi ağzından duydum' diye cevap veren gazeteci ve Manşet'in yapımcısı Mehmet Ali Birand, bu görüşmenin kayıtlarını bulduğunu ve yayınladığını söyledi. Böylece 12 Eylül ile ABD arasında bağlantıyı ifade eden efsane sözler, ilk defa bir Türk televizyonunda Türkiye'de de uzun yıllar görev yapmış ABD'li bir diplomatın kendi sesiyle yayınlanmış oldu.


Tarih, gelecek için kavga verip, yitmiş bile olsa, insanlık için vuruşanları hiç unutmaz .Şeyh Bedreddin
 
Başlıkla direkt alakalı değil ama.

12 eylül'un utanç tablosu

toplumun üzerinden acımasızca geçtiği 12 eylül'ün utanç tablosunda şunlar yer alıyor:

1 milyon kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, yaklaşık 100 bin kişi 'örgüt üyesi' olmak suçundan yargılandı. 7000 kişi için idam istendi, 517 kişiye ölüm cezası verildi, 259 kişinin idam dosyası meclis'e gönderildi, 55 kişi idam edildi, 17 yaşındaki erdal eren'in yaşını büyütülüp idam edildi, binlerce kişiye müebbet hapis cezası, onbinlerce kişiye çeşitli hapis cezaları verildi.

30 bin kişi yurtdışına gitti, 4 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten çıkarıldı, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelerle kanıtlandı, işkence sonucu ölen diğer yüzlerce insan resmi kayıtlara giremedi, metris, mamak, diyarbakır gibi büyük cezaevleri işkencecilerin sayısız yeni işkenceyi denediği yerler haline geldi, diyarbakır cezaevinde 14 kişi açlık grevlerinde yaşamını kaybetti, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci öldürüldü, gazeteciler hakkında toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, gazetecilere toplam 3315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, gazeteler 300 gün kapatıldı, 49 ton gazete, dergi ve kitap sakıncalı olduğu için imha edildi, 23 667 derneğin faaliyeti durduruldu, 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
 
bu utanç tablosu da benden.

12 Eylül çetelesi

1000000 kişi göz altına alındı
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çatışmada öldü.
73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi
 
hepiniz çok iyi bir konuya değinimişsiniz arkadaşlar

comandante ben bu listenin bu kadar oduğunu bilmiyordum

hepinize teşekkür ederim

ama o faşist darbeyi yapanların yargılanmaması beni ziyadesiyle üzüyor.

ve onları hala savunan bikaç bilinçsiz insan :evil: :evil: :( :(
 
Nasıl özlüyoruz, hiç bir zaman unutmadık seni..
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN..


Korkmadan öldük ey Halkım
Unutma Bizi..

Bir gün mezarlarımızda
güller açacak ey halkım
unutma bizi...

Bir gün sesimiz hepinizin
kulaklarında yankılanacak ey halkım
unutma bizi...

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
şimdi, hep birlikteyiz ey halkım
Unutma bizi
Unutma bizi
Unutma bizi
UNUTMA BiZi...
 
200pxugurmumcucumhuriye.jpg


saygıyla...

 
"Bir kişiye yapılan haksızlık,
bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur.
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır."

Uğur Mumcu
 
Hep kar yağar içime bu gün..
İçim üşür..
İstanbul'da karlı bir gündü duyduğumda bu haberi..
Ama her sene kar yağar içime bu gün..
Mum ısıtmaz biliyorum..
Ama içimden bir mum yakarım..
 
düşünen ,sorgulayan,üreten hiçbir bireyden korkmamak gerek..yok etmemek gerek ...
 
Bir pazar sabahıydı
Ankara kar altında
Zemheri ayazıydı
Yaz güneşi koynunda
Ucuz can pazarıydı
Kalemim düştü kana
Zalimler pusudaydı
Bedenim paramparça

Çevirdim anahtarı
Apansız bir ölüme
Şarapnel parçaları
Saplandı ciğerime
Ucuz can pazarıydı
Kan doldu gözlerime
İsimsiz korkuları
Katmadım yüreğime
Bembeyaz doğruları
Yaşadım ölümüne

Uğur'lar olsun Uğur'lar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun


[ame="http://video.google.com/videoplay?docid=9060700826119347771"]selda bagcan ugurlar olsun ugur mumcu anisina[/ame]#
 
şu sılanın ufak tefek yolları
ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
tepeden tırnağa şiir gülleri
yiğidim aslanım burda yatıyor.
ugurmumcu.jpg

bugün efkarlıyım açmasın güller
yiğidimden kara haber verirler
demirden döşeği taştan sedirler
yiğidim aslanım burda yatıyor.

ne bir haram yedim ne cana kıydım
ekmek kadar temiz su gibi aydın
hiç kimse duymadan hükümler giydim...
yiğidim aslanım burda yatıyor...

mezar arasında harman olur mu
onüç yıl hapiste derman kalır mı
azrail aç susuz canın alır mı
yiğidim aslanım burda yatıyor..
 
Üst Alt