Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Tek Şiirleri Buraya Yazabilirsiniz ..

adını sen koy

bestesini ben yaptım, güftesini sen yap bu şarkının

ve bulmaya çalış şiirlerimdeki gizli özneyi,

anlamaya çalış dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan

benim anlatamadığım,

senin ise hiçbir zaman anlayamayacagın sevgimi

öğelerine ayır yüreğimi,

ayır ayrı yazmam gerekirken adımın yanına yazdığım ismini

bestesini ben yaptım güftesini sen yap, ey sevgili!
 
Tanrı der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler; onsuz yaşayamam deme, seni onsuzda yaşatırım.
Ve mevsim geçer gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur.
Aklın şaşar dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur.
Öyle garip bir Dünya…
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya; Öldüm der durur yine de yaşarsın.” Mevlana
 
A%2B%25287%2529.png


A%2B%25288%2529.png


A%2B%25286%2529.png


A%2B%25285%2529.png


A%2B%25284%2529.png


A%2B%25283%2529.png


A%2B%25282%2529.png
 
Seni öylesine düşündüm ki,
Öylesine, yaşamadan önce.
Senden başka bir şey yok sanki.
Ama nasıl da varsın derim sana,
Düşüncelerimce...
Özdemir Asaf
 
Ağzını kokluyorlar.
Seni seviyorum demiş olmayasın sakın.
Canını kokluyorlar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Yolları kesip,
aşkı kamçılıyorlar
yol boylarında.


Aşkı zulalamak en iyisi…


Bu çarpık çıkmazda, bu uğunduran soğukta
kürek kürek şiirlerle, şarkılarla
besliyorlar kendi ateşlerini.
Farklı düşünmeyi aklından bile geçirme.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Gecenin bir yarısı kapıyı çalan
ışığı öldürmeye geliyor.
Işığı zulalamak en iyisi…


Ellerinde kanlı satır ve sopalarla
köşe başlarını tutmuş kasaplar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Dudaklardan gülmeleri kazıyorlar,
ağızlardan şarkıları.
Neşeyi zulalamak en iyisi…


Zambakların ve leylakların ateşinde
kanaryaları közlüyorlar.


Tuhaf zamanlardayız sevgilim…


Cenazemizde şölen yapıyor Şeytan,
kendinden geçmiş, zaferine kadeh kaldırıyor.


Tanrıyı zulalamak en iyisi…
 
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!

Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
‘bulmacanın beş harfli yemek sorusuna’ yanıt aramanla halkalanmış,
‘Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı’
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
‘bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ‘
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında….

Ne mi yapacağım bundan sonra?

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye….

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
 
Bir Televole Masalı

Hayat bir televole masalı değildir kızım!
Sakın aldatmasın seni
Seda'nın Güllü'nün o hoş kahkahaları
Ebru'ların Çağla'ların Demet'lerin
O sabun köpüğü muhteşem aşkları (!)
Ben ne dev yalnızlıklar bilirim
Ben ne ayrılıklar
ben ne hıçkırıklar
Kim bilir
Nasıl ıslaktır geceleri onların yastıkları...

Hayat Mehmet Ali'nin çiftliği değildir kızım!
Öyle hep yüzüne gülmez bu çarkıfelek
Feleğin çarkına düşünce anlarsın
Aslanın neresinde ekmek.

Hayat bir Tarkan şarkısı değildir kızım
Öyle hüp diye içine almaz seni hiçbir sevgili
ve hiç kimse kuş sütüyle beslemez seni
Güzelliğin solunca anlarsın
Aynalarda bile zor bulursun kendini.

Hayat ne Aydın'ın 'Aydın Havası'
Ne Fatih'in 'o kıskıvrak yılan dansı! '
Ne bir Gülben
Ne de Bir Hülya kavgası
Hayat seni kaybettiğim günden beri
İçimde bir kurşun yarası.

Hayat bir peri masalı değildir kızım!
Öyle evinin önünde
Beklemez seni beyaz atlı prensler
Bak Beyaz'ın bile simsiyah oldu hayalleri çoktan
Ve Okan yaralı bir kuştur artık
Hergün kendini gagalamaktan
Ve sanat adına
Arto'yu Hande'yi Sevda'yı zagalamaktan

Hayat bir tatil köyü değildir kızım!
Bir o yana bir bu yana sallamaz seni
Bir düşün
Yıkılan yuvaları
O kırık hayatları
Yarınsız çocukları
Bir düşün
O arka sokakları
Sahipsiz çığlıkları
Çaresiz anaları - babaları...

Hadi olacaksan
Gel doktor ol öğretmen ol alim ol
Kırılmış kanadım, kolum, elim ol
Umudum ol güneşim ol ateşim ol
Seni de sarsın mutluluğun
O sımsıcak kolları
Ve senide yutmadan
Reyting canavarının o sahte yıldızları! ...

Unutma
sakın unutma kızım!
Onların
Hazin bir romandır
Özendiğin bütün hayatları...

Ahmet Selçuk İlkan
 
[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Kimsesi yoktu, yalnızlığı vardı.
İnsanlar gitti, o kaldı
Herkes paylaştı sonu başı,
Yanındakileri dost sandı.
Kahretti onu çektiği büyük sancı
Yoğun karanlığa karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Nicedir, düşündü durdu.
Türlü, türlü hayaller kurdu
Eksiği fazlasına,
Fazlası eksiğine elbet bulaştı.
Darmadağın oldu saçı başı,
Biran önceye hız ile varmaktı
Artık tek amacı,
Yaşama ölüme karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Ağır işçi gibi yaşadı, yoruldu
Kötü kişi gibi dikenlerle uyudu.
Oysa pırıl pırıldı gözü kaşı,
Zor dönemler oldu ne koştu, ne durdu.
İnandı inanılmadı
Alınmadı, yılmadı
Dosta düşmana karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı
Ördüğü duvarlar durmadan çatladı.
Işık yaktığı yollar, hep karardı
Attılar ona toprağı taşı
Sesini soluğunu sakladı.
Gülümsemesi bile ne kadar acılı
Bir gece sabaha karşı.[/FONT]

[FONT=Roboto]Bir adam
Gözünde yaşı,
Yaşamdan ölüme
Dünden bugüne.
Üstünde şerefle, haysiyetle yaşamış
Olmanın kıvancı
İçinde hiç sönmemiş allah inancı
Alacağına, vereceğine karşı.
Bir adam
Gözünde yaşı.

Kerem Alışık[/FONT]
 
Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi. Şimdi güzelliklerin bile çirkin /Özdemir Asaf
 
MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı TARANCI
 
BENİM KÖYÜM

Baharda şenlenir bağı, bahçesi
Kokusu başkadır benim köyümün
Unutturur adama gamı, kederi
Havası başkadır benim köyümün
XXX
Akşam olur herkes döner evine
Can kurban inan ki benim köyüme
Gülabi'nin torunları derler bizlere
Özü başkadır benim köyümün
XXX
Yeşil yeşil meşeleri var dağında
Meyve ağaçları çiçek açar bağında
Her çeşit otlar yeşerir toprağında
Yeşili başkadır benim köyümün
XXX
Köyümün kenarından akar çayı
Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
Unuttum sanma orda olmayı
Dostluğu başkadır benim köyümün
XXX
Yaz gelince çıkarlar yaylaya
Gurbetçiler hasretle döner sılaya
Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
Sevgisi başkadır benim köyümün

İbrahim SEVİNDİK
 
MERT OLUN

“Mert olun” dedim beyler “biraz daha mert olun
Hukukun karşısında doğru dürüst fert olun
Kim dedi; insanların başlarına dert olun”
Milletim hak etmiyor kan fışkırtan ayağı
Halktan yiyeceksiniz elbet bir gün dayağı.

İnkar etme açıkla; “Ama ekmek parası
İşi mi var milletin ne yapsın fukarası
Çalışmak zorundaydık dağ uçurum arası
Açılan okullarda kaldık biraz aş için
Yuvanın temeline bırakmaya taş için.”

Alakam yok derseniz mazlum olan ne desin
Kaçma korkak kuş gibi bir söyle neredesin
Polisleri duyunca kesilir mi nefesin
“Sonuna kadar inkar” doğru ne zaman gelir
Gök düşer üstünüze kızgın asuman gelir.

Yurtdışına çıkarak rahatına bakanlar
Alakasız isimle insanları yakanlar
İnşallah sizlere de basacak hafakanlar
Bu karmaşık oyundan çıkacağım ant olsun
Hepinizi mezara tıkacağım ant olsun.

BU DİZELERİ NEDEN YAZDIM

Cemaat denilen oluşumu yaklaşık 20 yıl önce duymuştum. Duyduğumuz kadarıyla inançlı, Allah’ı peygamber efendimizi seven, yardım sever, eğitime ve bilime önem veren kişilerdi. Aralarına girmesem de saygı duyardım. Ben hümanist bir yapıda Cumhuriyetçi bir kadınım ve en önemlisi anayım, anacım. Onun için din, dil, ırk farkı aramam arkadaşlıklarımda ve hep öyle kalmaya çalışmışımdır. Sadece cemaat değil hiçbir siyasi görüşle fanatik bir bağlantım olmamıştır. Onların iç yüzünü gerçekten bilenler ve kandırıldık diye kendilerini aklayanlar bu günkü siyasilerdir. Nasıl kandırıldıkları da meçhul. İlkokul 3. Sınıftan sonra okul yüzü görmemiş bir cami imamı tarafından hem de….

15 temmuzda kötü bir olay yaşadık. Gerçekten kim yaptı Allah bilir. Körü körüne de kimseyi suçlayamam. O geceden başlayarak birkaç gün içinde on binlerce kişi tespit edilip yakalandı. Ne çabuk öğrenmişlerdi hayret edilecek bir durum. Sonra tutuklamalar işten atmalar devam etti. Hapishaneler dolmuştu. Yer açmak için katilleri, hırsızları, ahlak yoksunu tecavüzcüleri serbest bıraktılar ve yeni hapishaneler yapılmaya başlandı. Emniyet görevlileri polis kardeşlerimiz işlerini en süratli biçimde hallederken yargı tamamen durdu. Suçlu suçsuz herkes damgalandı ama aylar geçtiği halde duruşmaları görülmüyor.

Cemaatin ön saflarında olanlar hariç geri kalan hizmet aşkıyla, işsiz kaldığı için onların verdikleri işlerde çalışanlar, diğerlerine göre çok daha başarılı öğrenciler yetiştiren ve devletin izniyle açılan okullarda çocuğunu okutan veliler KANDIRILMIŞ değil SUÇLU kabul edildi. Bana göre onlar suçlu değildiler, devletin sağlayamadığı imkanları diğerleri sağladı. Yuva kurmak için, çocuklarının nafakasını sağlayabilmek için çalışmak zorundaydılar. Nasıl ki madenciler kaderlerinde yazıldığı söylenen göçük tehlikesini yaşayıp yine de çalışmaya devam ediyorlarsa öyle…

İdareci konumunda olanlar kaçtılar. Bazıları da başka isimleri kullanarak sahte kimliklerle, kimlik bilgileriyle telefon hattı alıp işlerine devam ettiler. En çok kızdığım o kişiler. Madem bir iş yaptınız gidip mertçe teslim olun ve suçsuz insanlar kurtulsun. Ya kendinizi aklar ya da cezanızı çekersiniz. İnsanlık bunu gerektirir.

Şimdi çözülmeyin deniliyormuş, sonuna kadar bizlerle olduğunuzu inkar edin! Peki bu işin içinde olanlar inkar ederse hiçbir şeyden haberi olmayan, kimliği kullanılan insanlar nasıl kendilerini savunacaklar? Ekmeğini yiyip, hizmetini edip, nemalanan kişiler şimdi masum insanların savunma hakkını da ellerinden almış olmuyor mu? Belki bazıları masum çok az diyecek ama haksız yere vurulan damga sadece o kişiyi değil tüm ailesini de etkiliyor.

Bunun için öfkeliyim bunun için yazdım.

AFET İNCE KIRAT
 
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Gide gide sana geleyim derken
Cüppeler içinde kaldım AtaTürk
Küpeler kulakta saçlar omuzda
Züppeler içinde kaldım AtaTürk
XXX
Bıraktığın gençlik nere gidiyor
Damarından iran arap akıyor
Gözler göre göre insan yakıyor
Mollalar içinde kaldım AtaTürk
XXX
Laiklik nerde uygarlık nerde
Uygulanmaz oldu devrimin nerde
Baştakiler çekmiş gözüne perde
Çeteler içinde kaldım AtaTürk
XXX
Epeydir yorulduk perişan olduk
Baştakiler beni bizde ot yolduk
Emrah iyim velhasıl yorulduk
Nolur kalkıp gelsen görsen AtaTürk

Emrah MAHSUNİ
(Aşık Mahsuni Şerif'in Oğlu)
 
KEMAL`İM

Ülkemdeki insanları hayretle izledim
Şöyle etrafıma baktım, şaştım, tanıyamadım
Kara sakal, yeşil cübbe, başta sarık, alışamadım
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
XXX
Bana öğretilen din; gönüldedir, haldedir
İnsan ayırmamalı, her yaratılan kardeştir
Şimdi bu benlik neden, acep bilmem ne iştir
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
XXX
Dört kitabı bir tutmayan İslam olamaz
Kul hakkıyla yola çıkan menzile varamaz
Cahil hoca emri ile hedef vurulmaz
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
XXX
Yüce Tanrım akıl vermiş, fikir vermiş, yön vermiş
Al yüce kitabını oku diye göz vermiş
Kara cahil bu günlerde diken gibi boy vermiş
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
XXX
Yeşil bayrak açmışlar kurtardığın vatanda
Küfrettiler adına toplanıp meydanlarda
Ölmeye hazırız biz bu vatan toprağında
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni
XXX
Övmek yerine bir gün anlasaydık biz seni
Bin Kemal doğardı, aratmazdık hiç seni
Yarın haykıracak elbet şu gençliğin gür sesi
Gel Kemal`im gel ülken arıyor seni

İbrahim SEVİNDİK
 
ATATÜRK SEVDALISIYIZ

Sen kim oluyorsun yüzsüz utanmaz yobaz
Giriyorsun söyle ALLAH'LA benim arama
Sivri dilini uzatıyorsun yalanla birde harama
Bu ülkeyi başıboş sahipsiz mi kaldı sanma
Bizler ATATÜRK’ÜN neslindeyiz sevdalısıyız
XXX
Sulandı bu topraklar Atalarımızın oluk oluk kanlarıyla
Ceddimizle övünürüz çıkarız uzaylara fezalara
Bilimle ilimle aydınlanırız düşeriz ışıklı yollara
Senin beyninde kalmış bir kez karanlık ortaçağ
Bizler ATATÜR’ÜN emrindeyiz izindeyiz
XXX
Sarıldınız kara çarşaflara türbanlara görünmez peçelere
Kirli sakal uzattınız sarıkla şalvarlarla girdiniz cübbeye
Dini alet ettiniz soktunuz çıkarla bulaştırdınız siyasete
Bunu pahalı ödeyeceksiniz canınızla hem de bedeninizle
Bizler ATATÜRK’ÜN özündeyiz sözündeyiz
XXX
Hangi hakla diyorsun cehalete esarete var özgürlük
Sürüp gidecek mi sandın saltanatın kısa bir ömürlük
Milletin sırtında kambur oldunuz taşınmaz bir yük
Anlayacaksınız bu ülkenin vazgeçilmezidir lâiklik
Bizler ATATÜRK’ÜN dilindeyiz bekçileriyiz
XXX
Yılmaz’ım utanır oldum bu çirkefleşmiş düzenden
Halkını kandırarak arsızca edepsizce gelip gezenden
Tanık oldum tahammülü kalmayıp canından bezenden
Ödün vermeyiz asla bir an bile vazgeçmeyiz cumhuriyetten
Bizler ATATÜRK’ÜN gözündeyiz askerleriyiz

Nafiz YILMAZ
 
AZİZ'İM

Yıkandın, dinlendin, içtin suyunu
Terk eyle vadiyi kaç Aziz'im
Bak güneş batıyor topla yükünü
Karanlıkta kaçmak güç Aziz'im
XXX
Maya mı katılır eldeki göle
Arada husumet var ise hele
Namusu kurtardın töreye göre
Yasalara göre suç Aziz'im
XXX
Tükettin karları teptin ayazı
Direndin ecele getirdin yazı
Sonrası ölüm yok Kemah Boğazı
Brastik'ten öteye geç Aziz'im
XXX
Gecelerin uzun, düşlerin yarım
Saç sakal karışmış perişan durum
Arkada jandarma, önde uçurum
Yol burda tükendi seç Aziz'im
XXX
Bulutlar çekildi, yıldızlar küstü
Ay, güneş devrildi vadiye düştü
Sinekler, böcekler kana üşüştü
Susmak yakışmıyor ses Aziz'im

İbrahim SEVİNDİK
 
TÜRK KADINI

Ben güçlü Türk kadınıyım
Çağdaşım, medeniyim
Arap adetleri bana sökmez
Kimsenin önünde diz çökmem.

Düşünce ufuklarım geniştir
Zekiyim, bilgiliyim
Her zorluğu yenerim
Engelleri yıkar, dağıtırım.

Ben şerefli Türk kadınıyım
Efeyim, yiğidim
Uygarlık yolunda
Dünya kadınlarının önderiyim.

Ayla YILDIRIM
 
Memleket hasreti gibisin sevgilim
kapı ağzında, pencere kenarında seviyorum seni.
Dokunmadan, fotoğraflarla.
 
YEŞİL BİR DÜNYA İSTİYORUM

Betonların az, bahçelerin, parkların bol olduğu,
Akaryakıt kullanımının az, oksijenin bol olduğu,
Yakılan ağaçların olmadığı, dikilen ağarların bol olduğu,
Çevre dostu insanların olduğu bir dünya istiyorum.
Mermilerin, bombaların uçmadığı, beyaz güvercinlerin uçtuğu,
Yok olan dostlukların üzerine sevgi tomurcuklarının serpiştiği,
Öldürülen Filistinli kardeşlerimin yerine, huzurun, insanlığın, kardeşliğin doğduğu,
Doğadaki canlılar gibi kardeşçe yaşayacağımız bir dünya istiyorum.
Bilgiden fakir olmayan, bilgili insanların çok olduğu,
Okumaktan hakir, okumanın çok olduğu,
Sevgiden uzak insanların yerine, sevgi saçan insanların olduğu,
Sevgi çiçeklerinin olduğu bir dünya istiyorum.
Tabiatı yok edenlerin yerine tabiat gönüllülerinin olduğu,
Yok olan tabiatın yerine, yeşilin bol olduğu,
Fidansız toprağın yerine, fidanlar bol ekildiği,
Yeşil bir dünya istiyorum.

Salih ÇETİN
 
BİZİM YAŞADIĞIMIZ

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermedeyiz
yani her insan gibisevmekteyiz, seviecek şeyleri
bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

kalbim ağrıyorsa da kardeşim
gönlüm bulanıyorsa
tedirginsem kuşkuluysam
kalın kitapların yazdığına bakarsan
acaip suçluysam
havada ihanetdışarıda sıcak
duvarda yazılar
kalbimizde acılar varsa da
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim

mektubun geldi bugün haziran
kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından
haberin geldi
haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta
çok bakarsın yağmur yağanda
ıslak ve buğulu camların ardından bilirim
bilirim, acı
nasıl oturur adam yüreğine
ne var yani işte
iyiyim diyorum ya
inan olsun iyiyim anne
insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe
bak üzülme
yazıyorum bir daha
nolur üzülme
üzülmüyor analar
oğulları üzülmüyorum dedikçe

bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermedeyiz
yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri
bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları

İbrahim SADRİ
 
BENİM KÖYÜM

Baharda şenlenir bağı, bahçesi
Kokusu başkadır benim köyümün
Unutturur adama gamı, kederi
Havası başkadır benim köyümün
XXX
Akşam olur herkes döner evine
Can kurban inan ki benim köyüme
Gülabi'nin torunları derler bizlere
Özü başkadır benim köyümün
XXX
Yeşil yeşil meşeleri var dağında
Meyve ağaçları çiçek açar bağında
Her çeşit otlar yeşerir toprağında
Yeşili başkadır benim köyümün
XXX
Köyümün kenarından akar çayı
Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
Unuttum sanma orda olmayı
Dostluğu başkadır benim köyümün
XXX
Yaz gelince çıkarlar yaylaya
Gurbetçiler hasretle döner sılaya
Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
Sevgisi başkadır benim köyümün

İbrahim SEVİNDİK
 
AFET İNCE KIRAT HOCAM

Edebiyat Dünyasına ilk girdiğim dönemde, beni şiir yazmaya teşvik eden çok değerli bir hocam vasıtasıyla tanıdım Afet İnce Kırat hocamı. Babası da bir halk şairi olan hocamızın şiir yazmasını istemeyen babası, kendisine yasak koymasından dolayı, kaleminin şiirle buluşması geç olmuştur. Şiire geç başlamasına rağmen kaleme aldığı her şiir bir baş yapıttır.

Hocamızı edebiyat dünyasında tanıma imkanım oldu. Hayatı ve şiirleriyle örnek bir anadolu kadını, asil, dürüst ve dobra hece ve serbest şiirlerde güçlü bir kalem.

Her insanın hayatında unutamadığı, yaşamında derin izler bırakan bir isim vardır. Benim hayatımda da izler bırakacak olan, şiir dünyasında şahsıma şiir konusunda emeği çok fazla geçen, hece ve serbest şiirde harikalar yaratan bir kaleme sahip, şiir dünyasında adından söz ettiren ve ettirecek olan nadir kalemlerdendir . Bu güne kadar gerek defter olsun gerekse başka platformlarda bir çok şair ve şaire arkadaşımıza şiir konusunda yol gösteren alanında usta hocamız yılmadan usanmadan ama zevkle şiirler yazan kalemlere ışık tutan usta bir kalem... Tarafsız yorumculuğu latif düşüncesiyle edip bir kalemdir Afet Kırat hocam. O bir anne, o bir baba, kız kardeş, abladır. Yüreği sevgi dolu vatanperver, tüm miiliyetçi duyguları özünde taşıyan, yaşantısıyla örnek bir Türk kadınıdır. Sayısız şiirlere imza atmış, gelecekte kendisinden söz ettirecek Amasya'nın yetiştirdiği hanım şairlerimizden Afet İnce Kırat çıkardığı 'DENİZİN GÖZYAŞLARI 'adlı şiir kitabında şiir severlerle kalemini buluşturmuştur. Yazdığı eserlerinden başlıcaları 'KÜLE DÖNEN ŞEHİR-1915, BİR HALI DOKU BANA, AMASYA'DA YAŞAMAK"tır...
Afet İnce Kırat hocamı tanımaktan her daim onur duydum. Kendisine bundan sonraki yaşamında da sonsuz başarılar diliyor ve göstermiş olduğu ilgi, şevkat, ve desteği için bir kez daha teşekkür ediyorum .

ŞİİR

Dudaklarda kızgın lav yüreklerde har şiir
Ne hazan ne zemheri sadece bahar şiir
Gökyüzünden süzülen işveli buhar şiir
Kanadını açarak kalemlere konarken
Ateşleri söndürür alevlenip yanarken

Bazen orta şekerli bazen cennet meyvesi
Dünyayı viran eder derdi gamı cilvesi
Kaşığı yazan kalem ak kâğıttır cezvesi
Üç vakte kadar gelen güzel haberdir şiir
Aklını baştan alan nazlı dilberdir şiir.

Hayallerle süslenen ebru resimdir şiir
Bazen sayfa doldurur bazen isimdir şiir
Bahar kokulu çiçek taze mevsimdir şiir
Büyür büyülü düşle huzur sunar nefesi
Şarkılarda canlanır âlemi kaplar sesi

Dağlardan koşar gelir sel olur evi yıkar
Patlamaya hazırdır silahtır devi yıkar
İhtiraslı seviyi kirli alevi yıkar
Sevdalı gönüllerde cananın adı şiir
Tuzu yağı biberi hayatın tadı şiir

AFET İNCE KIRAT
 
KARTAL YUVASI

Kartal yuvasındaydı
Gecenin karanlığında.
Sert bakışlarını saklamadı
Sabahın ayazında.
XXX
Ateş düştü yuvasına birden
Uçtu göğe doğru aniden
Avladı çakalları tepelerinden
Yuvasına döndü yeniden.
XXX
Teker teker kardeşlerini saydı
Birkaçından ses alamadı
Bütün şanıyla haykırdı
Sesi bütün dünyada yankılandı.
XXX
Yummadı gözlerini hilali için
Terketmedi yuvasını yıldızı için
Verdi kanını kırmızısı için
Türk ordusu yılmaz vatanı için.

İsmail ŞENER
 
Ben seni ağlattım, hem çok ağlattım
Çünkü infiâlin şi're bedeldi
Bir kadın ağlatmak zevkini tattım
Bu bende bir çılgın, hain emeldi

Güzel gözlerine yaşlar sinerken,
Sonra damla damla taşıp inerken
Göğsünde şahkalar çoşup dinerken
Titrek dudakların cidden güzeldi.

[FONT=verdana]Ben seni sevmiştim ey melek kadın
Sızlıyor içimde sevgili yâdın
Azâr-ı aşkımı yanlış anladın
Bence hüzn-i hüsnün pek mübecceldi [/FONT] [FONT='inherit']
[/FONT]

[FONT='inherit'][FONT=inherit][FONT=impact]Rıza Tevfik Bölükbaşı[/FONT][/FONT]
[/FONT]
 
Dönüp dururken genişleyen girdapta
şahin şahinciyi duyamıyor
herşey dökülüyor, merkez tutunamıyor;
safi anarşi boşalıyor dünyanın üstüne,
kanla kararmış dalga serbest kalıyor ve her yerde
masumiyetin töreni boğuluyor;
en iyiler inançtan yoksunlar, en kötüler ise
tutkulu bir kuvvet ile dopdolular

şüphe yok, bir tür vahiyin eşiğindeyiz;
şüphe yok, ikinci doğuşun eşiğindeyiz;
ikinci doğuş! bu sözler ağzımdan çıkar çıkmaz
spiritus mundi'nin devasa bir imgesi
önüme çıkıyor, uçsuz bucaksız bir çöl;
bir biçim, aslan gövdeli ve insan başlı,
bakışları güneş kadar boş ve zalim,
yavaşça oynatıyor ağır kalçalarını, üzerinde
kızgın çöl kuşlarının salınan gölgeleri
o karanlık tekrar çöküyor ama şimdi biliyorum ki
yirmi asırlık taş uykusu
kabusa çevrilmiş sallanan beşik yüzünden
ve hangi hoyrat canavar, saati sonunda gelmiş
beytüllahim'e salınarak yürüyor, doğmak için?
[FONT='inherit']
[/FONT]
[FONT='inherit']
[/FONT]......................................................
William Butler Yeats[FONT='inherit']

[/FONT]
 
Sensin doğan en güzel güneş
Senden oldu bana harika bir eş
Güzeli görünce karşısında olursun ateş
Sensin yeryüzünde batmayan güneş

Emrah Bahadır Vural.
 
Üst Alt