KAYNAŞTIRMA NEDİR?
Kaynaştırma,gerektiğinde sınıf öğretmenine veya özel öğrenciye destek olan özel eğitim hizmetleri sağlanması koşulu ile,özel öğrencilerin normal eğitim ortamlarında eğitilmesidir.(Kırcaali-İftar,1992)
Özel çocukları;işitme engelliler,görme engelliler,zihinsel engelliler,konuşma engelliler,süreğen hastalığı olanlar,bedensel yetersizliği olanlar,öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar,üstün zekalı ve üstün yetenekli çocuklar olarak sıralayabiliriz.(Özsoy-Eripek ve Özyürek,1992)
KAYNAŞTIRMANIN YARARLARI
Kaynaştırmanın yararlarını;normal çocuğa,özel çocuğa,özel çocuğun anne-babasına ve sınıf öğretmenlerine olmak üzere dört grupta toplayabiliriz.
1-Kaynaştırmanın Normal Çocuklara Yararları
Normal çocuklar,özel çocuklarla kuracakları ilişkilerden kazandıkları bilgileri ilerleyen yıllarda da kullanabilirler.Bireysel farklılıkları daha kolay kabul edebilirler.(Metin,1992-Eripek,1986) Özel çocukları daha yakından tanıma ve onlarla ilgili ön yargılarını değiştirme fırsatına sahip olabilirler.
2-Kaynaştırmanın Özel Çocuklara Yararları
İyi planlanmış kaynaştırma eğitimine katılan çocuk,normal çocuğun davranışını gözleyerek ve model alarak toplumca benimsenen davranışlarını geliştirir.(Belma,1986-Metin,1992-Eripek,1986)
Normal çocuklarla özel çocukların birlikte çalışmaları ve oyun oynamaları;sosyal etkileşim kurmada ve akademik çalışmalarda istek ve cesaret uyandırır.(Karatepe,1996)
Özel çocukların;normal gelişim gösteren çocuklardan soyutlanması,duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkilediği kadar,dil ve zihin kapasitelerinin gelişimi açısından çok önemli fırsatlardan yoksun kalmalarına neden olmaktadır.(Belma,1986)
3-Kaynaştırmanın Anne-Babalara Yararları
Anne-babalar çocuklarının normal çocuklarla nasıl etkileşimde bulunduklarını gördükçe,çocukları hakkında daha gerçekçi olmaya başlarlar.İstenmeyen bazı davranışların sadece özel çocuklara özgü olmadığını,normal çocukların da benzer davranışlara sahip olabileceğini fark ederler.(Karatepe,1996)
Özel çocuğa sahip anne-babaların,çocuklarının eğitimi ile ilgilenen uzman,rehber öğretmen ve sınıf öğretmeniyle iletişim halinde bulunması,anne-babalara güç ve cesaret verir.Çocuklarına nasıl yardımcı olacakları konusunda yeni yollar öğrenirler.
4-Kaynaştırmanın Sınıf Öğretmenlerine Yararları
Kaynaştırma uygulamaları ile normal sınıf öğretmenleri,özel çocuklarla çalışma şansına sahip olurlar.Öğretmenler özel öğrenci için kullandıkları yöntem ve teknikleri diğer öğrenciler için de kullanabilirler.Bilinen ve normal çocuklar için kullanılan etkili öğretim ve eğitim tekniklerinin birçoğu ilk kez özel çocuklar için geliştirilmiştir.Bu nedenle özel eğitim teknik ve yöntemlerini bilen bir normal sınıf öğretmeni,bu teknikleri bilmeyen öğretmenlerden daha başarılı olur.(Karatepe,1996)
Ayrıca kaynaştırma eğitiminin başarıya ulaşması için öğrencinin gideceği kaynaştırma sınıfındaki akranları ile ön hazırlık yapılarak öğrencilerin özel öğrenciyi kabule hazır konuma getirilmesi sağlanmalıdır.
Sınıf öğretmeni;özel çocuklarla ilgilenmenin zamanlarını tükettiği,normal çocukların başarısını aşağıya çektiği gibi ön yargılardan arınarak,özel çocuğun kendi sınıflarına katılmalarına istekli olmalıdır.
Özel öğrenciler için uygun eğitsel metot,materyal sağlanmalıdır.
Sınıf öğretmenleri,özel eğitim öğretmenleri,rehber öğretmen,yöneticiler ve anne-babalar özel çocuğun eğitim uygulamalarının ve planının bir parçası olmalıdır,aralarında iyi bir iletişim sistemi geliştirmelidir.
Kaynak: Bornova-İZMİR
Aşık Veysel Görme Engelliler İ.Ö.Okulunda 20-31 Temmuz 1998 tarihleri arasında yapılan
"Engelliler Kaynaştırma Eğitimi" ders notları
Öğretim Görevlisi : Sendur PEKER
Öğretim Görevlisi : Ümit ŞAHBAZ
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE YAŞANACAK GÜÇLÜKLER
Gönlümüz tüm öğrencilerimizin belli seviyeye gelip kaynaştırma eğitimine gitmesi, gittikleri okullarda kabul görüp, akranları olan çocuklardan iyi davranışları model alarak, bizim dünyamıza adapte olup hayatlarını sürdürmelerini arzulamaktadır.
Bizim dünyamıza dedim çünkü; otistik bireyin geniş kapsamda eğitimi denilince ben olayı şöyle görmekteyim: Yaşadığımız, belli normları olan dünyamıza bir şanssızlık olarak gelmiş olan, fizik olarak bizden farkı olmayan, fakat iletişim, yaşam tarzı, takıntıları, kendini yaşamaktaki ısrarları ile tamamen başka bir dünyaya ait olan bireyi bizim dünyamıza adapte edebilmektir. Otistik birey bizim iletişim dilimiz bilmemekte ya da konuşmayı kendince gereksiz görmektedir. Kurallarımızı anlamsız bulmakta, kendini yaşamayı, içinden geldiği gibi davranmayı daha gerçekçi bulmaktadır.
Bence de otistik dünya daha saf ve temiz.
Ama ne yazık ki bu dünyaya gelmişler. Burada, bizimle yaşamak zorundalar. Biz anne-babalar ve eğitimcilere düşen görev ise onların elinden tutarak; onlara bu dünyanın dilini ve kurallarını tanıtıp, bizlerle birlikte yaşamaktan zevk almalarını sağlamaktır.
Bu dünyanın kurallarından biri de eğitim-öğretimdir. Bu da bizim dünyamızda okul denilen kurumlarda yapılmaktadır.
Normlarımıza göre her 6-7 yaşına gelen birey eğitim-öğretim görmek için ilköğretime başlar.
Çocuklarımıza genellikle 3-4 yaşlarında “OTİSTİK” tanısı konulmaktadır. Öyleyse otistik bireyi ilköğretime hazır hale getirebilmek için önümüzde 3-4 yılımız vardır. Bu süre bu çabalar içinde koşuştururken göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Bakarız çocuğumuz 6 yaşına gelmiş.
Tek evdeki eğitimle olmuyor, akranlarıyla birlikte olması, onlarla bir şeyler paylaşması, onlardan bir şeyler öğrenmesi gerektiğinden bir ana sınıfı veya özel kreş düşünülür.
Özel kreşler belki onlar için maddi bir gelir kaynağı olduğumuzun hatırına sesini çıkarmaz. İlköğretim Okulunun ana sınıfına giden otistik bireyin 3-4 gün sonra velisi okula çağrılır. Çocuğunuzun sizin de bildiğiniz; sosyal beceri, iletişim, günlük yaşam becerileri, akademik beceri gibi tüm alanlardaki eksikleri ve uyumsuzlukları sıralanır. Çocuğunuzun sınıfta düzeni bozduğu, öğretmenin tek sizin çocukla ilgilenemeyeceği, bu sınıfta olamayacağı açıkça söylenir. Siz durumunuzu ve çocuğunuzun özel durumunu anlatmaya çalışırsınız. Sık sık bunlar tekrarlanarak ana sınıfı biter.
Geçen bu bir yıl; sizi, çocuğunuzun eğitim-öğretim sürecinde nasıl zorluklar beklediği gerçeğiyle yüz yüze getirmiştir. Ama başka seçeneğiniz de yoktur. Kabul göreceğiniz, otistikler için, onları anlayacak bir yer yok ki. Seneye, ilköğretimin 1.sınıfı için ümitleriniz sönmüştür. Çareler aranır. Sonunda şöyle bir çözüm bulunur. Bir yıl geç başlasa daha iyi olur. Ama evde de beklememeli. Biraz daha uyum için akranları ile birlikte olmalı. İlköğretim 1. sınıfa kayıtsız olarak başlatalım. Zille sınıfa girip çıkmayı, sırada oturmayı, öğretmeni dinlemeyi, teneffüslerde diğer çocuklarla birlikte oynamayı öğrensin. Mavi önlük, beyaz yaka (ne kadar da yakışmıştır). Çantanın içi o sınıf için ne gerekiyorsa eksiksiz, en iyisi, en güzeli ile donanmıştır. (Daha cazip gelsin diye) Burada bizim (oğlumla benim) şansımız aynı okulda olmamız. Öğretmeni baş edemediğinde, sınıfın düzenini bozduğunda benim sınıfa (3.sınıf) gönderiliyor, ceza olarak. Bu hemen hemen her gün yaşanıyor.
Evde bire bir çalışırken kalem tutup, ödev yapıyoruz. (Zor da olsa) Okulda bunu kesinlikle yapmıyor. Yazmak istemiyor. Kalem kırılıp, silgi ile birlikte pencereden dışarıya fırlatılıyor. Ama sınıftaki kırk öğrencinin adı soyadı yanlışsız söyleniyor. “Bu çocuktan bir şey olmaz” diyorum. İstediklerini (işine geleni) çok güzel öğreniyor.Sınıf fişlerde epey ilerledi, biz daha yazmıyoruz. Evde sesli harflerden başladık, bunları okuyup yazıyoruz. Sıra sert sessizlerde. Biz seslerden fişlere, diğer çocuklar fişlerden sese, aralık ayında aynı yerde buluştuk, okuyoruz. Okuduğu öyküler, yazılar ve şiirlerle, soru-cevaplarla her alanda daha hızlı bir gelişme bekliyorduk, yanılmışız. Okuyor ama; kelime hazinesi zayıf, vurgu yok, sözcükleri bazen birleştiriyor, kısacası anlamadan okuyor. Yine amaca ulaşamadık.
Matematikte “bir bir daha kaç eder?” sorusunun cevabını çubuklar ve fasulyeler yardımıyla yapıyor, soyut düşünemiyor.
Tek kazancımız; seneye sekiz yaşında, kayıtlı öğrenci olarak 1. sınıfa başladığında, okuma-yazma ile fazla uğraşmayıp, bu zamanı matematikte ilerleme ile geçireceğimiz.
Ertesi yıl, yeni bir okulda, yeni arkadaşlarla birlikte. Sınıfında kurallara uyup, sınıfının gerektirdiği tüm sorumlulukları yapmak zorunda. Eğitim-öğretimde yaşadıklarımızı bir yana bırakalım. Velilerle başımız dertte. Çocuğuma özel öğretmen tutup eğitimini evde yaptırmam gerektiğini bana anlatmaya çalışanlar. (ben bilmiyorum ya) Okul müdürüne şikayet edip sonuç alamayınca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayet edenler. Benim çocuğum yüzünden kendi çocuğunu başka okula götürenler. (Anlayışlı olanlar da var bu arada)
Ben bu durumdan memnun muyum acaba? Her gün evde saatlerce ödev yaptırmaya çalışırken. Onu anlamaya çalışırken. Yaptığı uyumsuz davranışların nedenini (onun anlayacağı dilden konuşarak) öğrenmeye çalışırken ben mutlu oluyor muyum acaba?
Üç gün önce Türkçe dersinde işledikleri metni okurken “S” harfini “ş” diye okuduğu için kendisine kıkırdayan arkadaşının kolunu üç gün sonra koparırcasına ısıran çocuğu kim anlar ? Her yerde, her zaman onun ifade dili ben olamam ki. Sınıfta ders anında belki yıllar önce yaşadığı komik bir olayı; şimdi yaşıyormuş gibi hatırlayıp kendi kendine gülünce onu kim anlar ? Okul bahçesinde oynarken kendi etrafında dakikalarca dönmesinin sebebini kim anlar ? Diğer çocuklara yetişmek için değil, onların yanında kendinin varlığını hissedebilmek için evde masa başında ne kadar çaba harcadığını kim bilebilir ? Diğerlerinin 10-15 dakikada yapabileceği bir ödevi yapabilmek ve anlamak için iki saat çalıştığını kim bilebilir ? Sadece otistik çocuk ve onunla çalışan tabii ki.
İlköğretimin 5 yıldan 8 yıla çıkarılmasına otistikler ve diğer norm dışı kabul edilen çocuklar adına üzülmekteyim. Onların; diğer insanlarla birlikte yaşayacak konuma gelmelerini sağlayacak, özbakım, sosyal beceri, iletişim becerileri gibi alanlarda gelişmeye daha çok ihtiyaçları var. Anlayamadıkları, anlamakta zorlandıkları soyut kavramlarla uğraştırmanın bu çocuklara pek faydası yok.
Çocuklarımızın kaynaştırmaya gittikleri okullarda akranlarıyla aralarındaki farklılık yaşları büyüdükçe daha da artmaktadır. Ayrıca kendi farklılıklarını küçük yaşlarda pek anlamasalar da büyüdükçe bunu anlamaya başlıyorlar.
Çocuklarımızın şansa ihtiyaçları var. Şansları açık olsun. Onları sevilecekleri, kabul görecekleri ortamlarda eğitmek en güzeli. Ben “OÇEM” leri otistik çocuklar adına bir şans olarak görüyor, burada bu çocuklar yararına çalışmak isteyen arkadaşlarıma tüm otistikler adına teşekkür ediyorum.
Hazırlayan ve Sunan: Nedret ÖZDEMİR
Sabahat Akşıray O.Ç.E.M
Emiralem - İZMİR
K
Kaynaştırma,gerektiğinde sınıf öğretmenine veya özel öğrenciye destek olan özel eğitim hizmetleri sağlanması koşulu ile,özel öğrencilerin normal eğitim ortamlarında eğitilmesidir.(Kırcaali-İftar,1992)
Özel çocukları;işitme engelliler,görme engelliler,zihinsel engelliler,konuşma engelliler,süreğen hastalığı olanlar,bedensel yetersizliği olanlar,öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar,üstün zekalı ve üstün yetenekli çocuklar olarak sıralayabiliriz.(Özsoy-Eripek ve Özyürek,1992)
KAYNAŞTIRMANIN YARARLARI
Kaynaştırmanın yararlarını;normal çocuğa,özel çocuğa,özel çocuğun anne-babasına ve sınıf öğretmenlerine olmak üzere dört grupta toplayabiliriz.
1-Kaynaştırmanın Normal Çocuklara Yararları
Normal çocuklar,özel çocuklarla kuracakları ilişkilerden kazandıkları bilgileri ilerleyen yıllarda da kullanabilirler.Bireysel farklılıkları daha kolay kabul edebilirler.(Metin,1992-Eripek,1986) Özel çocukları daha yakından tanıma ve onlarla ilgili ön yargılarını değiştirme fırsatına sahip olabilirler.
2-Kaynaştırmanın Özel Çocuklara Yararları
İyi planlanmış kaynaştırma eğitimine katılan çocuk,normal çocuğun davranışını gözleyerek ve model alarak toplumca benimsenen davranışlarını geliştirir.(Belma,1986-Metin,1992-Eripek,1986)
Normal çocuklarla özel çocukların birlikte çalışmaları ve oyun oynamaları;sosyal etkileşim kurmada ve akademik çalışmalarda istek ve cesaret uyandırır.(Karatepe,1996)
Özel çocukların;normal gelişim gösteren çocuklardan soyutlanması,duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkilediği kadar,dil ve zihin kapasitelerinin gelişimi açısından çok önemli fırsatlardan yoksun kalmalarına neden olmaktadır.(Belma,1986)
3-Kaynaştırmanın Anne-Babalara Yararları
Anne-babalar çocuklarının normal çocuklarla nasıl etkileşimde bulunduklarını gördükçe,çocukları hakkında daha gerçekçi olmaya başlarlar.İstenmeyen bazı davranışların sadece özel çocuklara özgü olmadığını,normal çocukların da benzer davranışlara sahip olabileceğini fark ederler.(Karatepe,1996)
Özel çocuğa sahip anne-babaların,çocuklarının eğitimi ile ilgilenen uzman,rehber öğretmen ve sınıf öğretmeniyle iletişim halinde bulunması,anne-babalara güç ve cesaret verir.Çocuklarına nasıl yardımcı olacakları konusunda yeni yollar öğrenirler.
4-Kaynaştırmanın Sınıf Öğretmenlerine Yararları
Kaynaştırma uygulamaları ile normal sınıf öğretmenleri,özel çocuklarla çalışma şansına sahip olurlar.Öğretmenler özel öğrenci için kullandıkları yöntem ve teknikleri diğer öğrenciler için de kullanabilirler.Bilinen ve normal çocuklar için kullanılan etkili öğretim ve eğitim tekniklerinin birçoğu ilk kez özel çocuklar için geliştirilmiştir.Bu nedenle özel eğitim teknik ve yöntemlerini bilen bir normal sınıf öğretmeni,bu teknikleri bilmeyen öğretmenlerden daha başarılı olur.(Karatepe,1996)
Ayrıca kaynaştırma eğitiminin başarıya ulaşması için öğrencinin gideceği kaynaştırma sınıfındaki akranları ile ön hazırlık yapılarak öğrencilerin özel öğrenciyi kabule hazır konuma getirilmesi sağlanmalıdır.
Sınıf öğretmeni;özel çocuklarla ilgilenmenin zamanlarını tükettiği,normal çocukların başarısını aşağıya çektiği gibi ön yargılardan arınarak,özel çocuğun kendi sınıflarına katılmalarına istekli olmalıdır.
Özel öğrenciler için uygun eğitsel metot,materyal sağlanmalıdır.
Sınıf öğretmenleri,özel eğitim öğretmenleri,rehber öğretmen,yöneticiler ve anne-babalar özel çocuğun eğitim uygulamalarının ve planının bir parçası olmalıdır,aralarında iyi bir iletişim sistemi geliştirmelidir.
Kaynak: Bornova-İZMİR
Aşık Veysel Görme Engelliler İ.Ö.Okulunda 20-31 Temmuz 1998 tarihleri arasında yapılan
"Engelliler Kaynaştırma Eğitimi" ders notları
Öğretim Görevlisi : Sendur PEKER
Öğretim Görevlisi : Ümit ŞAHBAZ
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE YAŞANACAK GÜÇLÜKLER
Gönlümüz tüm öğrencilerimizin belli seviyeye gelip kaynaştırma eğitimine gitmesi, gittikleri okullarda kabul görüp, akranları olan çocuklardan iyi davranışları model alarak, bizim dünyamıza adapte olup hayatlarını sürdürmelerini arzulamaktadır.
Bizim dünyamıza dedim çünkü; otistik bireyin geniş kapsamda eğitimi denilince ben olayı şöyle görmekteyim: Yaşadığımız, belli normları olan dünyamıza bir şanssızlık olarak gelmiş olan, fizik olarak bizden farkı olmayan, fakat iletişim, yaşam tarzı, takıntıları, kendini yaşamaktaki ısrarları ile tamamen başka bir dünyaya ait olan bireyi bizim dünyamıza adapte edebilmektir. Otistik birey bizim iletişim dilimiz bilmemekte ya da konuşmayı kendince gereksiz görmektedir. Kurallarımızı anlamsız bulmakta, kendini yaşamayı, içinden geldiği gibi davranmayı daha gerçekçi bulmaktadır.
Bence de otistik dünya daha saf ve temiz.
Ama ne yazık ki bu dünyaya gelmişler. Burada, bizimle yaşamak zorundalar. Biz anne-babalar ve eğitimcilere düşen görev ise onların elinden tutarak; onlara bu dünyanın dilini ve kurallarını tanıtıp, bizlerle birlikte yaşamaktan zevk almalarını sağlamaktır.
Bu dünyanın kurallarından biri de eğitim-öğretimdir. Bu da bizim dünyamızda okul denilen kurumlarda yapılmaktadır.
Normlarımıza göre her 6-7 yaşına gelen birey eğitim-öğretim görmek için ilköğretime başlar.
Çocuklarımıza genellikle 3-4 yaşlarında “OTİSTİK” tanısı konulmaktadır. Öyleyse otistik bireyi ilköğretime hazır hale getirebilmek için önümüzde 3-4 yılımız vardır. Bu süre bu çabalar içinde koşuştururken göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Bakarız çocuğumuz 6 yaşına gelmiş.
Tek evdeki eğitimle olmuyor, akranlarıyla birlikte olması, onlarla bir şeyler paylaşması, onlardan bir şeyler öğrenmesi gerektiğinden bir ana sınıfı veya özel kreş düşünülür.
Özel kreşler belki onlar için maddi bir gelir kaynağı olduğumuzun hatırına sesini çıkarmaz. İlköğretim Okulunun ana sınıfına giden otistik bireyin 3-4 gün sonra velisi okula çağrılır. Çocuğunuzun sizin de bildiğiniz; sosyal beceri, iletişim, günlük yaşam becerileri, akademik beceri gibi tüm alanlardaki eksikleri ve uyumsuzlukları sıralanır. Çocuğunuzun sınıfta düzeni bozduğu, öğretmenin tek sizin çocukla ilgilenemeyeceği, bu sınıfta olamayacağı açıkça söylenir. Siz durumunuzu ve çocuğunuzun özel durumunu anlatmaya çalışırsınız. Sık sık bunlar tekrarlanarak ana sınıfı biter.
Geçen bu bir yıl; sizi, çocuğunuzun eğitim-öğretim sürecinde nasıl zorluklar beklediği gerçeğiyle yüz yüze getirmiştir. Ama başka seçeneğiniz de yoktur. Kabul göreceğiniz, otistikler için, onları anlayacak bir yer yok ki. Seneye, ilköğretimin 1.sınıfı için ümitleriniz sönmüştür. Çareler aranır. Sonunda şöyle bir çözüm bulunur. Bir yıl geç başlasa daha iyi olur. Ama evde de beklememeli. Biraz daha uyum için akranları ile birlikte olmalı. İlköğretim 1. sınıfa kayıtsız olarak başlatalım. Zille sınıfa girip çıkmayı, sırada oturmayı, öğretmeni dinlemeyi, teneffüslerde diğer çocuklarla birlikte oynamayı öğrensin. Mavi önlük, beyaz yaka (ne kadar da yakışmıştır). Çantanın içi o sınıf için ne gerekiyorsa eksiksiz, en iyisi, en güzeli ile donanmıştır. (Daha cazip gelsin diye) Burada bizim (oğlumla benim) şansımız aynı okulda olmamız. Öğretmeni baş edemediğinde, sınıfın düzenini bozduğunda benim sınıfa (3.sınıf) gönderiliyor, ceza olarak. Bu hemen hemen her gün yaşanıyor.
Evde bire bir çalışırken kalem tutup, ödev yapıyoruz. (Zor da olsa) Okulda bunu kesinlikle yapmıyor. Yazmak istemiyor. Kalem kırılıp, silgi ile birlikte pencereden dışarıya fırlatılıyor. Ama sınıftaki kırk öğrencinin adı soyadı yanlışsız söyleniyor. “Bu çocuktan bir şey olmaz” diyorum. İstediklerini (işine geleni) çok güzel öğreniyor.Sınıf fişlerde epey ilerledi, biz daha yazmıyoruz. Evde sesli harflerden başladık, bunları okuyup yazıyoruz. Sıra sert sessizlerde. Biz seslerden fişlere, diğer çocuklar fişlerden sese, aralık ayında aynı yerde buluştuk, okuyoruz. Okuduğu öyküler, yazılar ve şiirlerle, soru-cevaplarla her alanda daha hızlı bir gelişme bekliyorduk, yanılmışız. Okuyor ama; kelime hazinesi zayıf, vurgu yok, sözcükleri bazen birleştiriyor, kısacası anlamadan okuyor. Yine amaca ulaşamadık.
Matematikte “bir bir daha kaç eder?” sorusunun cevabını çubuklar ve fasulyeler yardımıyla yapıyor, soyut düşünemiyor.
Tek kazancımız; seneye sekiz yaşında, kayıtlı öğrenci olarak 1. sınıfa başladığında, okuma-yazma ile fazla uğraşmayıp, bu zamanı matematikte ilerleme ile geçireceğimiz.
Ertesi yıl, yeni bir okulda, yeni arkadaşlarla birlikte. Sınıfında kurallara uyup, sınıfının gerektirdiği tüm sorumlulukları yapmak zorunda. Eğitim-öğretimde yaşadıklarımızı bir yana bırakalım. Velilerle başımız dertte. Çocuğuma özel öğretmen tutup eğitimini evde yaptırmam gerektiğini bana anlatmaya çalışanlar. (ben bilmiyorum ya) Okul müdürüne şikayet edip sonuç alamayınca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayet edenler. Benim çocuğum yüzünden kendi çocuğunu başka okula götürenler. (Anlayışlı olanlar da var bu arada)
Ben bu durumdan memnun muyum acaba? Her gün evde saatlerce ödev yaptırmaya çalışırken. Onu anlamaya çalışırken. Yaptığı uyumsuz davranışların nedenini (onun anlayacağı dilden konuşarak) öğrenmeye çalışırken ben mutlu oluyor muyum acaba?
Üç gün önce Türkçe dersinde işledikleri metni okurken “S” harfini “ş” diye okuduğu için kendisine kıkırdayan arkadaşının kolunu üç gün sonra koparırcasına ısıran çocuğu kim anlar ? Her yerde, her zaman onun ifade dili ben olamam ki. Sınıfta ders anında belki yıllar önce yaşadığı komik bir olayı; şimdi yaşıyormuş gibi hatırlayıp kendi kendine gülünce onu kim anlar ? Okul bahçesinde oynarken kendi etrafında dakikalarca dönmesinin sebebini kim anlar ? Diğer çocuklara yetişmek için değil, onların yanında kendinin varlığını hissedebilmek için evde masa başında ne kadar çaba harcadığını kim bilebilir ? Diğerlerinin 10-15 dakikada yapabileceği bir ödevi yapabilmek ve anlamak için iki saat çalıştığını kim bilebilir ? Sadece otistik çocuk ve onunla çalışan tabii ki.
İlköğretimin 5 yıldan 8 yıla çıkarılmasına otistikler ve diğer norm dışı kabul edilen çocuklar adına üzülmekteyim. Onların; diğer insanlarla birlikte yaşayacak konuma gelmelerini sağlayacak, özbakım, sosyal beceri, iletişim becerileri gibi alanlarda gelişmeye daha çok ihtiyaçları var. Anlayamadıkları, anlamakta zorlandıkları soyut kavramlarla uğraştırmanın bu çocuklara pek faydası yok.
Çocuklarımızın kaynaştırmaya gittikleri okullarda akranlarıyla aralarındaki farklılık yaşları büyüdükçe daha da artmaktadır. Ayrıca kendi farklılıklarını küçük yaşlarda pek anlamasalar da büyüdükçe bunu anlamaya başlıyorlar.
Çocuklarımızın şansa ihtiyaçları var. Şansları açık olsun. Onları sevilecekleri, kabul görecekleri ortamlarda eğitmek en güzeli. Ben “OÇEM” leri otistik çocuklar adına bir şans olarak görüyor, burada bu çocuklar yararına çalışmak isteyen arkadaşlarıma tüm otistikler adına teşekkür ediyorum.
Hazırlayan ve Sunan: Nedret ÖZDEMİR
Sabahat Akşıray O.Ç.E.M
Emiralem - İZMİR
K