Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sevgiliden sözler..

sevgili peygamberimiz buyurdu:
cahiliyye dönemi adetlerine dönmeyin dedi cahiliyye dönemi adetlerinden biride kız çocuklarinı canlı canlı toprağa gömmekti peki biz ne yaptık.
kız erkek demeden annenin karnında (KÜRTAJ) parcalayarak öldürmesini öğrendik RABBİM bizi bağışlasın
 
Demek bu çağda hala cahiliyet dönemini yaşayan bir sürü medeni (!) insan var..
 
“Bir gün Peygamberimizin zevcesi Ümmi Habibenin evine geldim. Allah'in Resulü de geldi. Biraz sohbetten sonra, alnindan piril piril nur tanesi indi, benzi sarardi, beyazlasti. Ondan sonra gözünü açti. Kiz kardesim Ümmi Habibe terlerini sildi. Terini kurutmak için atese götürdü. Ates ne terini kuruttu, ne de mendilini yakti. Odanin içi Miski Amber gibi kokuyordu. Acele yürüdü. Ben de arkasindan yürüdüm. Içlerinde Selman-i Farisi'nin (ra) de bulundugu Ashab-i Suffe'nin oldugu yere geldi. Dört yüz kisi kadar vardi. “Illallah Illallah” diye tesbih ediyor, zikrediyorlardi.
Rasulullah (sav) Hz.leri söyle buyurdular:
- Allah için size and veririm, yemin ederim, ne yapiyorsunuz?”
Onlar da:
“Allah'i (cc) zikrediyoruz. “Ilahi Ente Maksudi ve Rizake Matlubi Ya Hz. Allah” diyoruz.
Ya Rasulullah! Maksadimiz O'nun rizasidir. Bizi karadaki, denizdeki mahluklar gibi degil; en güzel sekilde “Ahseni Takvim” olarak yaratti. Habibine ümmet eyledigi için biz onu tesbih ediyoruz” dediler.
Rasulullah (sav) Efendimiz:
- Size, zikrullahin degerini anlayin diye yemin vererek söyledim. Simdi Cebrail kardesim geldi. Cenabi Allah (cc) meleklere söyle hitap ediyor:
(Ey meleklerim!) Görüyor musunuz bu kullarimi? Onlar katimda sizden çok sevimlidir.) Melekler cevaben:
“Ya Rabbi! Biz sana hakkiyla zikredici sükredici degil miyiz?” der.
Allah-ü Teâlâ Hz.leri;
“Evet! Sizler bana sükredicilersiniz. Fakat onlarin zikri bana daha hos geliyor. Onlarin kalbine nefis verdim, mal sevgisi, makam sevgisi, evlat sevgisi, her türlü sevgiyi verdigim halde; kalplerindeki sevgileri tevhid nuruyla attilar. Masiva kalmadi kalplerinde. Nazargahim kalpleri oldu.
Yere göge sigmam, mümin kullarimin kalbine sigarim.
Onlar benden rizami istiyorlar. Onun için sizden çok üstündür.” buyurdu.

O halde devam ediniz. Ben üzerinize rahmetin indigini gördüm ve size ortak olmak istedim.” buyurdular. (Taberani)
 
Allah Teala'nın yevm-i kıyamette en mebğuz mahluku yalancı ve kibirlilerdir ve bir de din kardeşlerine karşı içlerinde buğz saklayanlardır, siz bunlara mülaki olursanız siz de onlar gibi davranın.

Bunlar Allah ve Resulüne itaate çağrılsalar gayet ağır davranırlar, şeytanın yoluna ve emrine çağrılsalar süratle icabet ederler.

(Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s. 45)
 
Enes bin Malikden (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

"Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allahı zikreder, sonra iki rekat namaz (işrak namazı) kılarsa, ona makbul tam bir hac ve bir umre sevabı verilir.

Enes (ra) der ki: Tam bir hac ve umre sevabı buyurdu. Bu sözü üç defa tekrar etti. (Tîrmizi)

( Ve bu, hayatımıznın hergünü için geçerli. Bu ibadeti vird haline getirene NE MUTLU )
 
Sevgili peygamberimiz buyurdu:
Ümmetim için en çok korktuğum şey,
1. göbek büyüklüğü,



2.uykuya devam,

3.tembellik

4.ve iman zayıflığıdır.)

[Deylemi]
 
Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuşlardır :
"Kim bir ilim öğrenmek için bir yola süluk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar alim için istiğfar ederler. Alimin abid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir."
 
goruntuluhastaziyareti.jpg


HASTA ZİYARETİNDE BULUNMAK

Müslümanların birbirlerine en fazla ihtiyacı olduğu zamanlar hastalık anlarıdır. Hasta ziyaretleri, kardeşlik duygularını pekiştirdiği gibi, hastaya moral desteği olması açısından çok önemlidir.

"Hasta ziyaretinde bulunan kimse ziyaretten dönünceye kadar cennet meyvaları arasındadır." (Müslim-Tirmizi)

Peygamberimiz (sav) daima hastaları ziyaret eder ve sözleri ile onlara moral verirdi. Çevresindekilere hasta ziyaretinin müminler üzerine vacip olduğunu söylüyordu. Hicretin ilk yıllarında, sahabenin ölmek üzere olan hastaları Resulullah’a bildirmesi, Peygamberimizin de onlar için bağışlanma dilemesi bir gelenek haline gelmişti. Peygamberimiz, ölü evine gider ve ölen müminin affedilmesi için dua eder ve cenaze namazını kıldırırdı.

Resulullah Efendimiz bir hastayı ziyaret ettiğinde, "insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider. Şifa yalnız senin elindedir. Senden başka hastalığı giderecek yoktur"derdi.

Hastanın yanına geldiğinde şöyle derdi: "Zararı yok, geçer. İnşaallah günahlarının temizleyicisi ve kefaretidir."(Buhari)

Ne zaman hasta ziyaret etse onu teselli eder, elini alnına ve bileğine koyarak onun niyazda bulunur, "inşallah iyileşeceksin" derdi. Ancak hastaların kendi hastalıkları konusunda kötü konuşmaları ve şikayetçi bir üslup takınmalarından hoşlanmazdı. Cemaat huzuruna veya dostlarının karşısına çıkacak olan kimsenin süslenmesini Allah sever.

"Kim sevap ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse ateşten yetmiş yıl yürüme mesafesi uzaklaştırılır." (Ebu Davud)

rx14caydx9wfcamncbhocak.jpg

Ölümü Hatırlamanın Faydaları​

Bugünün hakim anlayışı dünyayı ve insanın beden varlığını kutsadığı için ölümle asla barışık değildir. Dinimiz ise ölümün uğursuz sayılıp, akla getirilmemesi fikrini kabul etmez. Aksine sık sık hatırlanmasını, hatta buna zemin oluştursun diye kabir ziyaretleri yapılmasını önerir. Bu mevzuda Sevgili Peygamberimiz s.a.v.’in, “Kabirleri ziyaret edin! Zira ölümü hatırlatır.” (Hakim, Müstedrek) tavsiyesini çoğumuz bilir
virgul.gif
bilmezse de yerine getirir.​

Ölümü hatırlamanın bazı faydalarını şöyle sıralayabiliriz:​

Ölümü hatırlamak
virgul.gif
en başta nefsani arzuların
virgul.gif
kötü tutkuların yok olmasına vesiledir. Bunun için Efendimiz s.a.v. kıymetli ashabına, “Zevkleri yok eden ölümü çok anın.” (Tirmizî) diye telkinde bulunmuştur.
Yine ölümü hatırlamak kişiyi günaha girmekten koruyacağı gibi, dünyaya olan düşkünlükten de uzaklaştırır. Nitekim hadis-i şerifte, “Ölümü çok hatırlayın. Zira o, günahlardan korur ve dünyadan (yani onu sevip rağbet etmekten) yüz çevirtir.” (Cem’ul-Cevâmi) diye bildirilmiştir.
İbrahim et-Teymî bu hadis-i şerifin faydasını ziyadesiyle görmüş olacak ki, ölümü hatırlamayı kendisini dünya zevklerinden alıkoyan iki şeyden biri olarak zikretmiş ve demiştir ki:
“İki şey beni dünya zevkine kapılmaktan ayırdı. Biri ölümü hatırlamak, diğeri de ALLAH Tealâ huzurunda hesap vermeyi düşünmek.”
Ölümün hatırlanmasındaki diğer bir fayda, şehitlerle birlikte haşredilecek olma şerefidir. Hz. Aişe r.a. Validemiz Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’e sormuştu: “Ey ALLAH’ın Rasulü, şehitlerle birlikte haşredilecek biri var mı?” O da şöyle cevap verdi: “Evet, bir gün ve gecede yirmi defa ölümü anan kimse şehitlerle beraber haşredilecek.” (Gazalî
virgul.gif
İhya)
Ölümü hatırlamanın bir başka faydası da kalbin yumuşamasına sebep olmasıdır. Anlatıldığına göre, kalbinin katılığından şikayet eden bir kadına Hz. Aişe r.a. validemiz; “Ölümü çok an ki kalbin yumuşasın.” buyurmuştu. Gerçekten de kadın söyleneni yaptığında kalbi yumuşamış
virgul.gif
bu yüzden Hz. Aişe r.a.’ya gelerek teşekkür etmişti.
Ölümü çokça hatırlamak
virgul.gif
kişinin hem kalbini uyandırır
virgul.gif
hem de ölümünü kolaylaştırır. Sevgili Peygamberimiz s.a.v. bu durumu; “Ölümü çokça hatırlayan hiç kimse yoktur ki
virgul.gif
ALLAH Tealâ onun kalbini diriltmiş, ölümünü kolaylaştırmış olmasın” (Deylemî) diye haber vermiştir.
Tefekkür, yani düşünüp ibret almak dinimizce ibadet sayılır. Kur’an-ı Kerim’de bizi tefekküre teşvik eden pek çok ayet vardır.
ALLAH Rasulü s.a.v. de bir hadisinde ümmetine, “ibadetin en faziletlisi olarak tefekkürü, zühdün en faziletlisi olarak da ölümü hatırlamayı” göstermiştir. Şu halde ölümü hatırlamak da tefekkürdür, onu yerine getiren kimse her iki fazileti de elde etmiş sayılır. Bu da ölümü düşünmenin bir diğer faydasıdır.
Sonuç itibariyle ölümü düşünmek, insana hem gayesini hatırlatan, hem de onu yaşadığı asrın gündelik dertlerine kapılmaktan koruyan çelik bir zırh gibidir. Günahın kalabalık süvari orduları gibi üzerimize akın ettiği bir dönemde bu zırhı giyinmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu açık değil mi?​
 
hüseyin hocam allah razı olsun iyiki böyle bir başlık açmışsınız ne güzel paylaşımlar...


Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun" [Müslim]
 
TEŞEKKÜRLER ASİ..

YİNE SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ BİR HADİS-İ KUTSİDE RABBİMİZİN ŞÖYLE BUYURDUĞUNU İFADE EDER:





Ey âdemoğlu! Eğer sevgimi istiyorsan, kalbinden dünya sevgisini çıkar. Ben, benim sevgim ve dünya sevgisini asla bir kalpte birlikte bulundurmadım.
Ey âdemoğlu! Dünya sevgisiyle birlikte benim sevgimi nasıl istiyorsun? Sevgimi ve rızamı dünyayı terk etmekte ara.
Ey âdemoğlu! İbadetim için dünyadan feragat et ki, kalbin muhabbetimle dolsun. Ve bana yönel ki, sana kâfi geleyim.
Ey âdemoğlu! Bana hizmet et; zira ben, bana hizmet edeni severim. Kulum beni görmeyi arzuladığı zaman bende onu görmeyi sever, isterim. Kulumun nafile ibadetlerle bana yaklaşma çabası asla boşa gitmez ki, ben böyle yapmasını severim. Onu istediğim zaman da, onun sözlerini işitirim.
Ey âdemoğlu! Sevgimi isteyenlere sevgimi vacip kıldım.
Ey Davut! Cennetim itaat ve ibadet edenler içindir. Zikrim, zikredenler içindir. Kifayetim, tevekkül edenlere mahsustur. Fazla ihsanım, şükredenlere aittir. Rahmetim, iyiler için. Dostluğumda arifler içindir. Bense, özellikle sevenler içinim.
Ey Davut! Yeryüzünün bütün halkına duyur ki; ben, sevenin sevgilisiyim. Benimle olmak isteyenle birlikteyim. Beni zikretmekle meşgul olanın dostuyum. Beni arkadaş edinenin arkadaşıyım. Beni seçeni seçmişimdir. Bana itaat edenin dediğini yaparım. Beni kalpten seven hiçbir kul yoktur ki, onu kendime kabul etmiş olmayayım!
Ey Davut! Beni tanıyıp bilmeyen nasıl sever! Gece bastırdığında benden uzak, uykuya dalanın, beni sevdiğini iddia etmesi yalandır. Her seven sevgisi ile yalnız kalmayı sevmez, beklemez mi?
Ey Davut! Sevenler için beni görmekten başka bir deva yoktur.
Ey Davut! Ben senin için gerekeni yapıyorum, sende gerekeni yap.
Ey Davut! Benden iste de, şevkimi sana hibe edeyim. Zira ben, beni arzulayanların kalbini kabul ettim ve onları yüzümün nuru ile aydınlattım.
Ey kulum, senin hakkın sevgili bulmak, benim hakkımda bana sevgili olmandır.
Ey kullarım, benden başkası ile niçin meşgul oluyorsunuz? Oysa ben, sizi arzuluyorum. Uzun bir cefa değimlidir bu? Takva sahiplerinin bana kavuşma arzularından ben onlara kavuşmaya daha arzuluyum.
Kulumun beni zikri çok olursa ben, ona âşık olurum ve oda bana âşık olur.
Böylece de beni âşık olur.​
 
livconwelcom111.jpg

İki Müslüman birbiri ile karşılaşıp birisi diğerine selam verdiğinde Allah’a en çok sevimli olanı, arkadaşına daha çok güler yüz gösterendir. Birbirleri ile samimiyet içinde tokalaştıklarında ise, Allah, onların üzerine ilk elini uzatana 90, diğerinede 10 rahmet olmak üzere 100 rahmet indirir.
Hadis-i Şerif (Hakim)​
 
a_layan_k_z.jpg


02ucgensari.jpg
Kalbinin yumuşamasını sever misin? Yetime merhamet et, onun başını okşa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar.
(Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9)
 
Sevgi mevgi hepsi boş, yalan onlar, gerçek olan birşey vardır,o da 'saygı' :)
 
Aşk sevgi çok büyüktür ama ondan büyük şefkat vardır.
Yakup un şefkatimi, züleyhanın aşkımı daha üstündü ?
 
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ BUYURDU:



*Mü’min tatlı şeyleri sever ,kendisi de tatlıdır ,ahlakı da…


OLSA DA YESEK...:)
 
Peygamber Efendimiz (sav) buyurdular ki ;

“Mü’minin durumu ne kadar da (ilginç) hoştur.
Onun her hali hayırdır ve bu durum sadece mümin olan kimseye hastır.
Eğer sevinecek bir durumla karşılaşırsa şükreder ve bu kendisi için hayır olur.
Şayet bir sıkıntıya düçar olursa sabreder ve bu da onun için hayır olur."

 
82360599.png

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hadislerimi senedi ile birlikte yazın. Eğer o hadis doğru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz. Eğer yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur.) [Hakim, Ebu Nuaym]​

(Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir.) [Hakim]​

(Benden hadis bildirin. Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın.) [Müslim]​

(Affolmak niyetiyle, 40 hadis yazana, Allahü teâlâ şehit mertebesi verir.) [İbni Cevzi]​

(Geriye kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır.) [Deylemi]​

Hüseyin kardeşim inşallah... Hep beraber.​
 
(Hadislerimi senedi ile birlikte yazın. Eğer o hadis doğru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz. Eğer yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur.)

burdaki sened ve ravi ne anlama geliyor?

affeden20kazanir202dp3vb9.jpg
 
RÂVÎ ( SENED ) NEDİR?​
Sözlükte "sözü nakleden, aktaran, rivâyet eden veya sulayan" anlamlarına gelen râvî, hadis terimi olarak, hadisi hocadan alıp, edâ lafızlarından biriyle kendinden sonrakilere aktaran kimseye denir


Bir hadisi üç nesil rivayet edebilir.
watermark.php
Üç neslin dışındakiler hadis rivayet edemez
watermark.php


1
watermark.php
Nesil:Sahabe 'dir (Hz
watermark.php
Ebubekr(r
watermark.php
a) gibi
watermark.php


2
watermark.php
Nesil:Tabiin'dir (Hasan Basri hazretleri gibi)

3
watermark.php
Nesil:Tebe-i Tabiin'dir (Malik b
watermark.php
Enes gibi)Maliki mezhebinin kurucusudur
watermark.php


Her neslin arasında 100'er yıl vardır
watermark.php
İmam-ı Azam Tabiin'i görmüştür
watermark.php
20 Hadis rivayeti vardır
watermark.php
Bu üç nesilden yani 300 yıldan sonra yetişen kimsenin rivayeti kabul edilmez
watermark.php
Hadiste usül budur
watermark.php
.
 
hmmm teşekkür ederim sened aynı anlama geliyor heralde
 
Allah (z.c.hz.)leri buyurur: "Bir adam bilse ki Ben kudret sahibiyim, günahları affederim. O şirk etmedikçe, Ben onu affederim."

(G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 329/1)

ÜMİTSİZLİK YOK BİZİM DEFTERİMİZDE..YETER Kİ DÖN...
 


''Öyle bir gün gelecek ki; kafirler, aç kurtların leşe saldırdıkları gibi size saldıracaklardır.

Sahabe sorar: ''Biz o gün sayıca az mı olacağız ya RasulAllah?''

''Hayır! Aksine sayınız fazla olacak. Ama selin önündeki çer çöp gibi olacaksınız. Zira Allah heybetinizi(korkunuzu) düşmanlarınızın kalbinden çekip alacak ve sizin kalbinize vehen yerleştirecek.''

Sahabe Yine Sorar: ''Vehen nedir ya RasulAllah?''

''Dünyayı sevip, ölümü kerih görmektir.(ölüm korkusu).'' (Ebu Davud)
 
tşekkür ederim hazan..inşallah hep huzurlu olursun zaten bu dünya hayatında bir parça huzur,.sürgünde asıl yurdundan mektup alıp sevinen insan gibidir çunkü dünya hayatı babamız adem ile havvanın sürgün yeridir. sürgünde her türlü şeye hazırlıklı olmalıyız.
 
"]Hadis-i Şeriflerde Belâ-İmtihan



“Sevabın çokluğu, belânın büyüklüğüyle beraberdir Allah, bir toplumu sevdiği zaman şüphesiz onları (sıkıntı, musibet ve belâlarla) imtihan eder

Artık kim bir (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) rızâ gösterirse, Allah’ın rızâsı (ve sevabı) o kimseyedir Kim de (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) öfkelenir (ilâhî hükme rızâ göstermez) ise, Allah’ın gazabı (ve azâbı) o kimseyedir”[1]

“Mü’min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten taze ekin gibidir Rüzgâr, ona hangi taraftan gelirse, onu eğer de yaprağı diğer tarafa döner, meyleder (fakat o, yıkılmaz) Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur İşte mü’min kişi de böyledir
O da, belâ sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz) Haktan yüz çeviren kâfir kişinin benzeri ise, sert ve dimdik duran çam ve dağ servisi gibidirNihayet Allah onu, dilediği zaman (bir seferde) kırar, devirir”[2]

Sahabelerden Sa’d rivayet ediyor: Dedim ki:
‘Ya RasulAllah, insanların belâsı/imtihanı en çetin olanı kimdir? Buyurdu ki:
“Peygamberler ve sonra da derece derece mü’minlerdir Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar belâ görür/imtihana tâbi tutulur Belâ insanın yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz”[3]

“İnsanların belâ/imtihan yönünden en şiddetlisi, en çok belâya mübtelâ olanları peygamberlerdir, sonra sâlihler, sonra da derece derece iyi hal sahibi diğer mü’minlerdir”[4]

“Allah, sevdiği kavmi daha çok belâya/sınava uğratır”[5]

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki O, bir mü’min için hayrına olmayan bir şeyle hükmetmez Bu, ancak mü’minler içindir Şayet mü’mine bir iyilik isâbet ederse o buna şükreder ve kendisi için hayırlı olur Şayet bir sıkıntı isâbet ederse sabreder Bu da kendisi için hayırlı olur”[6]

"Yüce Allah buyuruyor ki: 'Mü'min bir kulumu bir hastalığa müptelâ ettiğim zaman Bana hamd ederse anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temiz olarak yatağından kalkar Yüce Allah buyuruyor ki: 'Ben kulumu bağladım, sınadım (şimdi ey meleklerim sağlam iken ona yazdığınız sevaplar gibi hastalık zamanı için de aynı sevapları yazın"[7]


Sahâbelerden Abdullah diyor ki:
‘Rasulullah’ın huzuruna girdim; Yâ RasulAllah], dedim, çok ateşin var
“Evet dedi, “Ben sizden iki kişinin hastalığı kadar hastalanırım” Ben:
‘Şu halde, senin için ecir vardır’ deyince buyurdu ki:

“Evet, aynen öyle Hiçbir müslüman yoktur ki, ona bir diken ve daha küçük bir şey de olsa eziyet veren bir şey isâbet etsin de, Allah o şeyi, ağacın yapraklarını dökmesi gibi, o müslümanın günahlarına keffâret kılarak günahları ondan dökmesin”[8]

“Şüphesiz, dünya tatlıdır, yeşildir ve şüphesiz Allah, sizi dünyaya halife kılmıştır Ama ne yapacaksınız diye bakar Bundan dolayı dünyadan korunun, kadınlardan da korunun! Çünkü Benî İsrâil’in ilk fitnesi kadınlardan idi”[9]

“Allah, bir kulu sevdiği zaman onu dünyadan korur Tıpkı sizden birinizin hastasını sudan korumaya devam etmesi gibi”[10]

Ebu Said el-Hudrî (ra) rivâyet ediyor:
"Rasulullah (sas) minbere oturdu, biz de etrafına hemen oturduk; buyurdu ki:
"Sizin hakkınızda en büyük korkum; Benden (vefatımdan) sonra dünya hayatının debdebe, parıltı ve zînetlerinin size açılması ve sizin onlara gönlünüzü kaptırmanızdır"[11]

"Allah'a yemin ederim ki, ben sizin fakirliğinizden korkmuyorum Fakat, sizden önceki (ümmet)lere olduğu gibi size dünya (zenginlikleri)nin açılmasından, böylece başkalarının elindekilere özenip din yönünden ziyana uğramanızdan ve öncekileri dünya zînetlerinin helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum"[12]

 
Üst Alt