Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlık konusuna sosyal bilimlerden bakmanın zamanı geldi de geçiyor [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,928
Reaksiyonlar
300
Bülent Küçükaslan

Türkiye’de sakatlık mevzuu sosyal bir olgu olarak akademik camiada ve toplumsal bir konu olarak da politik alanda yıllar yılı yok sayıldı. Özellikle eşcinseller, kadınlar ve farklı etnisiteden olanlar entelijansiyanın ve zulme karşı tavır alma iddiasında olan kişi ve örgütlerin ilgi alanına görece kolay girebiliyorken, Türkiye’nin ve dünyanın neredeyse her yerinde benzer sistematik şekilde ayrımcılığa uğrayan ve dışlanan sakatlar söz konusu olduğunda herkesin üç maymunu oynaması, bence üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir durumdur. Oysa 1970’lerden bu yana Amerika ve Avrupa’daki politik alanda çok ciddi bir Sakat Hareketi ve akademide de Sakatlık Çalışmaları adıyla kendine yer edinen önemli bir literatür var...

Şunu söylemek istiyorum, yahu, kimse mi merak etmedi sakatlık konusunu? Nasıl oldu da Türkiye’de toplumsal-politik bir durum/kimlik olarak sakatlık konusu insan ve toplum bilimlerinin dikkatini çekmedi? Sakatlığın sadece kişisel bir trajedi olarak algılanmasında ve tıp biliminin uzmanlarının da bu trajediyi sonlandırma gücünü elinde bulunduran iktidar grubu olarak konumlanmasında bir terslik olduğunu kimse düşünmedi mi sahiden? İnsanın kendine yabancılaştırılması; insanın kendi bedenini düzeltilmesi gereken bir “ucube” olarak görmesi, yaftalanan “anormal”liği üzerinden “normal”in kurgulanmasına araç kılınması vs. hiç mi “ilginç” değil? Bedenlerimizin elimizden alınarak “toplumsal olarak inşa” ediliyor olması, üzerinde düşünülmesi, tarihsel izi sürülmesi gereken bir konu gibi görünmüyor mu? Eğitim ve istihdam politikalarıyla; kentlerin ve mekânların herkes için uygun yapılmıyor olmasıyla sakatların sistemli bir şekilde dışlanıyor olması toplumsal bir soruna işaret etmiyor mu? Tıpkı heteroseksüelliğin “normal” homoseksüelliğin ise “anormal” sayılması gibi, sağlam-bedenliliğin de “doğal” olarak dayatılması tanıdık gelmiyor mu? Ya Sakatfobi? Toplumsal Sakatlık kavramı feministlere bir şey çağrıştırmıyor mu? Sol çevreler kapitalizmin yükselişi ile sakatlık ideolojisinin inşası arasında bir bağ kuramaz mı?

Yıllardır bu ve benzeri soruları soruyorum kendi kendime ve doğrusu yakın zamana kadar da cevaplar hep canımı sıkıyordu. Ama son yıllarda bu durum olumlu yönde değişmeye başladı; Sakatlık Çalışmaları alanında araştırmalar yapan ve yayınlar sunan sosyolog arkadaşlarımız var artık. Bana bu yazıyı yazdıran da böylesi bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan Sakatlık Çalışmaları (Sosyal Bilimlerden Bakmak) isimli bir çeviri derlemesinin Koç Üniversitesi Yayınları’ndan yayınlanmış olması. Sakatlık konusunda düşünmeye ve yazmaya çalışan biri olarak ne kadar heyecanlandığımı ve derlemeyi ne kadar kıymetli bulduğumu söylememe gerek var mı, bilmiyorum...

Derlemeyi yapan Dikmen Bezmez, Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde; Sibel Yardımcı ve Yıldırım Şentürk, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Kitabın girişinden alıntılarsam, “Bu derlemenin amacı, Sakatlık Çalışmaları [Disability Studies] başlığı altında şekillenen, ve görece yeni olan bir araştırma alanıyla ilgili güncel tartışmaları ve literatürü Türkiye’deki okuyucuya tanıtmak”. Bu bağlamda, sakatlık çalışmaları alanındaki temel tartışmaları büyük oranda yansıtabilecek bir yelpaze oluşturmak düşüncesiyle farklı yazarlara ait yirmi bir makale* beş ayrı başlık altında bir araya getirilmiş: 1) Sakatlığa Kuramsal Yaklaşımlar, 2) Tarihte Sakatlık, 3) Dışlama/Dahil Etme Süreçleri, 4) Sakat Hareketi, 5) Sakatlık ve Kimlik.

Yaklaşık 600 sayfadan oluşan kitap her ne kadar akademik makalelerden oluşuyor olsa da meraklı ve hevesli kişilerin okumasına mani ağır bir dili olmadığını söylemeliyim.
“Umuyoruz ki bu derleme sadece sakatlık çalışmaları alanında değil, aynı zamanda sosyal bilimlerin farklı dallarında, özellikle queer, kadın, ırk, etnisite çalışmaları alanlarında da okuyan ve üreten kişilere katkı sağlar.”

Israrla tavsiye ediyorum; okudukça göreceksiniz ki Sakatlık hiç de öyle bildiğimiz/zannettiğimiz şey değil; ve sakatların kurtuluşu aslında “sağlam-bedenleri” de özgürleştirecektir.

Ufuk açıcı bir okuma olacağını garanti edebilirim...


* İçindekiler:
Carol Thomas / Sakatlık Kuramı: Kilit Fikirler, Meseleler ve Düşünürler
Tom Shakespeare / Sakatlık Sosyal Modeli
Bill Hughes — Kevın Paterson / Sakatlık Sosyal Modeli ve Kaybolan Beden: Bir Yeti Yitimi Sosyolojisine Doğru
Tobin Siebers / Teoride Sakatlık: Toplumsal İnşacılıktan Bedenin Yeni Gerçekçiliğine
David L. Braddock — Susan L. Parish / Sakatlığın Kurumsal Tarihi
Lennard J. Davis / Normalliğin İnşası: Çan Eğrisi, Roman ve On Dokuzuncu Yüzyılda Sakat Bedenin İcadı
Michael Oliver / Sakatlık ve Kapitalizmin Yükselişi
Mıchael Oliver / Sakatlığın İdeolojik İnşası
Roxana Galusca / Kurmaca Sağlamlıktan Ulusal Kimliğe: Ellis Adası’nda Sakatlık, Sağlık Muayenesi ve Kamu Sağlığı Düzenlemeleri Dışlama/ Dahil Etme Süreçleri
Kay Schriner / Sakatlık Çalışmaları Perspektifinden Sakat İstihdamı Sorunları ve Politikaları: Bir Uluslararası Yaklaşım
Len Barton — Felicity Armstrong / Sakatlık, Eğitim ve Dahil Etme: Kültürler Arası Meseleler ve İkilemler
Rob Imrie / Sakatlayıcı Çevre Tasarımı
Brendan Gleeson / Teknoloji Sakatlayıcı Kentin Üstesinden Gelebilir mi?
Tom Shakespeare — Nick Watson / Farkı Yaratmak: Sakatlık, Siyaset ve Tanınma
Angharad E. Beckett / Toplumsal Hareketleri Anlamak: Geç Modernlik Koşullarında Sakat Hareketini Kuramsallaştırmak
Reiko Hayaşi — Masako Okuhira / Japonya’da Sakat Hakları Hareketinin Du¨nu¨ Bugu¨nu¨ Yarını
Paul K. Longmore / Direniş: Sakat Hakları Hareketi ve Yardımlı İntihar
Rose Gaivin / Çalışma ve Cinsellikle İlişkisi İçinde Sakat Kimliğinin Soykütüğü
Lennard J. Davis / Kimlik Siyasetinin Sonu ve Dismodernizmin Başlangıcı: İstikrarsız Bir Kategori Olarak Sakatlık Üzerine
RosemarIe Garland-Thomson / Sakatlığın Dahil Edilmesi, Feminist Kuramın Dönüştürülmesi
Robert McRuer / Zorunlu Sağlam Bedenlilik ve Queer/Sakat Varoluş
 
Ülkemizde pek çok alanda akademik ilgisizliğin hüküm sürdüğü görünen bir köy.
Sakatlık konusunun bugüne kadar incelenmemesi çok büyük bir eksiklik.
İnşallah bu büyük bir adım olur ve sonrası gelir.

Bir başka konuyuda burada paylaşmak isterim.
Uzun süredir,akademik anlamda "Engelliler üzerine yazılmış islami eserleri" araştırıyorum.Malesef gerek akademik anlamda gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda tatmin edici çalışmaları yok.İslam sosyolojisi açısından Prof.Dr.Ali SEYYAR'ın yaptığı özveri haricinde,elle tutulur bir çalışma yapılmamış.
 
İnternetten satın aldım. Ancak henüz elime ulaşmadı. Okuduğumda görüşlerimi aktaracağım.
 
Türkiye’de sosyoloji hangi alana mikroskop tutmuş ki sakatlığa tutsun. Sosyoloji de edebiyat da halktan kopuk, cesaretsiz bu ülkede. Kendi kendimizle yani sakatlıklarımızla, çirkinliklerimizle, anormalliklerimizle yani halının altına süpürülenlerle yüzleştirmiyor bizi. Cemil Meriç, Balzac için ilk sosyologdu diyor. İstanbul’un bilmem hangi steril semtinde oturan adam nasıl empati kuracak başörtülü bir kızla. Bu adam işe giderken arabasıyla yanından geçtiği sakat dilencinin kafasının içinde hayaller, umutlar ve kendi iç dünyası gibi geniş bir dünya olduğunu nerden bilecek. Bir Kürt çocuğunun onuru nasıl zedeleniyor da nasıl kinle doluyor da kıyabiliyor başka ana kuzularına, nasıl bileceğiz, roman ve sosyoloji olmadan.
 
Sakatlar sağlıksal grup mu, sosyal grup mu?

SAKATLAR SAĞLIKSAL GRUPMU SOSYAL GRUPMU ?

İçinde yaşadığımız sınıflı kapitalist toplumda, birden çok sınıflar, katmanlar, gruplar var.
bunların birbirleriyle ekonomik, sosyal, kültürel ilişkileri ve diyalogları var.
biz sakatlar toplum içinde hangi grubuz ? toplum biliminde grup olarak neyiz ? grupsal adımız varmı ?
bir çok akademik araştırmacı bizi ifade ederken sosyal grup olarak kurguluyor, gerçekte toplum içindeki yerimiz neresi ?
sağlıksal bir grupmuyuz?
sosyal bir grupmuyuz ?
 
Sakatlar da her canlı gibi hastalanır...

Bugün sakatların toplumsal yaşamdaki konumuna, yaşadıkları ayrımcılıklara, neredeyse bir nefret nesnesi olarak konumlandırılmalarına, yaşamın her alanında sistemli bir şekilde dışlanıyor olmalarına dair bir şey söyleyeceksek, konuun tıpla "hiç bir ilgisi yok". Daha doğrusu, tabii ki sakatların bugünkü konumuna neden olan şeylerin başında Tıp biliminin tahakkümü var. Ama bunun biz sakatlarla bir ilgisi yok; "hasta" olanlar biz değiliz, sakatları tıbbın nesnesi olarak görenlerdir. Ve iyileştirilmesi gereken de sakat-bedenler değil, dünyayı "düzeltilmesi gereken insanlarla dolu bir laboratuvar" olarak görenlerdir, bu sistemdir.

Yani, Sakatlık mevzuu sosyal bilimlerin alanıdır.
 
Politik hayatta ‘’ ağlamayan çocuğa mama vermezler’’ ilkesi geçerli sanırım. Haksızlıklara uğramış bir grup önce kendileri örgütlenip bunu dile getirmeleri lazım. Biz sakatların bu konuda gerekli duyarlılığı göstermesi lazım. Politik hayat ne kadar adaletten dem vurursa vursun aslında parti başındakilerin düşündükleri tek gerçek NASIL OY ALIRIM çizgisindedir. İçi adalet ve insanlık dolu olan bir liderin bile istediklerini yapabilmesi için iktidar olması lazım ve bunun içinde halkın isteklerine kulak vermesi onların gönlünü kazanması lazım. Bu yolda sadece halkın dile getirdikleri dinlenir. Bizler halk içinde olan sakatlar bunları dinlendirmiyor gerek insanları bilinçlendirmek gerekse sesimizi dinlendirmek ve örgütlenip politik hayatta seçimlerde bir ağırlık oluşturmuyorsak aslında ilgisiz liderlerinde eline koz vermiş oluruz. Kendimizi bilinçlendirmeden başkalarını bilinçlendiremeyiz. Bülent bey in örnek gösterdiği kitap gibi kitapları okumak lazım. Şahsen imkanım el verdiğinde alıp okumaya karar verdim. Bu alanda kitap yazanlara teşekkür borçlu olduğuma inanıyorum. Tabi gelişmiş ülkelerin ve örgütlenmelerin bu konuya olan katkısını unutmamak ve destek vermek lazım.


Sakatlar için şu grup bu grup demek doğru değil. Hangi grup olursa olsun tüm gruplar sosyal sorunları bulunmakta. Etnik grup, sağlık grubu, inanç grubu bunlar yaşadıkları sorunlar farklı olsada hepside politik sorunlardır ve sosyal sorun olarakda görülebilir.


Bu meseleyi ele alırken birbirimizi gruplara ayırarak yada idioloji ve inanç temeline dayatıp ihtilaflara neden olmamak lazım. Devletin varlığı adaleti yerine getirmektir. Bir toplumda yanlış bir zihniyet varsa devlet burda doğru olana yönelik pozitik ayrımcılık yapmalı imtiyazlı haklar tanımalıdır. Bu hangi idiolji yada inanca girer bilmiyorum fakat olması gerekenin bu olduğuna inanıyorum.
 
Evet, sakatlık konusu sosyal bilimlerin alanına girer:)

Fen bilimleri bu konuda asırlardır haddini fazlasıyla aşmıştır ve sosyal bilimlerin alanına girmeye çalışmıştır. Bu anlamda toplumları yönetmede daima başrolü oynamıştır. Bu konuda tüm araçları (medya, görsel sanatlar, sinema, dil vs ve sosyal bilimleri bile) fazlasıyla işgal etmişlerdir.
NOT: Hatta ateizmle ilgili en büyük başrol fen bilimlerine düşmüştür. Sosyal bilimlerin alanında kalması gereken ateizm konusunda bile fen bilimleri verilerinin kullanılmasını başka nasıl izah edebiliriz ki? Fen bilimleri verileri degerlendiriyor sosyal bilimlerin yerine de:)
Ya da şöyle de diyebiliriz:
Sosyal bilimler, fen bilimlerini dayanak alarak karanlık bir sisteme hizmet ediyor. Tıpkı sakatlıkta oldugu gibi. Bunu fen bilimlerini kesin kanıt gözüyle gördüğü savına dayanarak ve fen bilimlerini kutsallaştırarak yapıyor. Fen bilimleri değil mi ki sakatlığı anormal gören?
Buna karşılıklı paslaşma diyelim biz:)
Neyse biz sakatlıga dönelim ve sakaytlıkla ilgili fen bilimlerinin yaptıgı çalışmaların, insan yaratma stratejisine nasıl katkı sundugunu deşifre edelim:)

...

MİYSA'nın Görsel Sunum ve Yayın Hizmetlerini Deşifre Ediyoruz

Omurga ameliyatından podyuma


Epikriz ve diğer tüm bilgilere gerek yoktur bu tür sunumlarda . Asırlardır süren bir insan modeli yaratma düşüncesine "katkısı var mı yok mu" ona bakarlar. Görsel yayınların severek yaptığı bir hizmet bu. Bakın manken gibi oldu. Olmadı mı?
Görüntü güzel tanımına uyuyor mu? Uyuyor.
Standartlara uygun hale geldi mi? Geldi.
O halde böyle bir sürümü aşağıdaki haberde olduğu gibi buyuk iştahla sürerler piyasaya:
...
Devamı için tıklayınız.
 
Kitabı, panelin olduğu gün fuardan aldım. Bugün bütün bir haftanın yorgunluğunu atmak üzere evde yatıp yuvarlandığım için kitabı ancak okumaya başladım. Henüz 180. sayfadayım ama okuyacak olanlara şunu söyleyebilirim ki; kitabın dili harika! Kitabı derleyenleri duyduğumda çok akademik bir dilinin olacağını ve okumakta zorlanacağımı düşünmüştüm. Hiç öyle olmadı. Çevirisi çok güzel ve okuması da çok kolay.

Derleyenlerin ellerine sağlık valla. Tavsiye ettim gitti!
 
Son donemlerde feminist dusunce uzerine teknik okumalar yapiyorum. Sosyal bilimlerle kendi capinda ilgili birisi olarak bu alandan bu kadar cok sey ogrenebilecegimi dusunmemistim. Kadinlarin yasadigi sorunlar insanliga dair cok daha genis sorunlari anlamak icin birebir. Liberal feminizm, Marksist feminizm, radikal feminizm, sosyalist feminizm, psikanalist feminizm, varoluscu feminizm, postmodern feminizm, eko feminizm, kuresel feminizm...Fenimizm kendi icinde oldukca zengin bir literatur gelistirmis...Kadin sorununa liberallerin marksistlerin postmodern dusunurlerin bakislarindaki zenginlik, konuyu ele alislarindaki yelpaze o denli zengin ki butun bu yelpazelerden bir erkek ve bir sakat olarak ogrendiklerim karsisinda sasip kaldim. Metinleri okurken neden sakatlik konusunu bu farkli perspektiflerden ele alan bir calisma yapilamiyor diye sordum. Hatta bu konuda bir kitap calismasi icin bizzat kendim notlar aldim. Liberalizm den tutun marksizme, psikoloji biliminden tutun cesitli felsefi akimlarin sakatlik konusuna nasil yaklasabilecegine dair temel paradigmalari kendi bakis acimla ve yasamisliklarimla yogurup bir kitap yazmak istiyorum. Feminist literaturde kadinlarin sorunu iki temel sucluya havale edilmis; Ataerkil kultur ya da kapitalist sistem. Oyle saniyorum ki sakatlarin da her iki failden aldigi cok derin bicak yaralari var. Sanirim oturanin bahsettigi bu kitap bana oldukca yardimci olacak...
 
Sosyal bilimlerin, toplum biliminin, felsefenin, siyasalın, ekonominin, sosyolojinin, tarihin, pisikolojinin inceleyip araştıracağı bir grup sakatlar.

Sosyoloji dalıyla baktığımızda, sakatlar toplum içinde bir grup olarak incelendiğinde iletişim, yaşam biçimi, ahlaki kültür olarak, diğer gruplarla bağı olup, çekirdek aiyleyede bağımlı olduğunu görüyoruz. ( sorunlarıyla sosyolojiyle baktığımızda sosyal bir grup olarakta duruyor, diyalektiğin yasalarından olsa gerek.

Teknik bilimin bir dalı olarak, sağlık dalından baktığımızda sakatlar organik hastalık değil fakat fiziki yetersizliği ve bozukluğu olup müdahale ve tedavi edilmesi gereken sağlıksal bir grup olduğunuda görüyoruz.

Siyasal bilim dalındanda baktığımızda sınıflı toplumun solunda olan katmanların hem ezilen hemde sömürülen bir gurubu olarakta görüyoruz.

M Felsefeyle baktığımızda tarihi diyalektik sürecinde arkeoloklar kazılarda hiç sakatların kemiklerini bulduğunda, bu bulguları antroplojinin labwatuarında tahlile soktularmıı bilmiyorum ancak sakatların sakatlığının giderilişi mimari ve toplum bilinci olarakda sermayenin baskısından arıındırılmış teknik tıbbında içinde olduğu sosyal, sosyalist toplumda giderilir. Bu yanıyla baskkııyı oluşturan engel, medikal sanayinin belirlerliği ve ilaç sanayinin belirlediği piyasanın çıkarına göre yaşamdan kurtulup sakatların engellenmediği bir toplumsal düzenin yolu açılabilir.

Bu toplumun yaşamsal kşullarında sakatlığı oluşturan şartlar belli durumda,

İş şartı ve çalışma yaşamındaki güvencesiz, bakımsız çalıştırılma sakatlığı yaratanlardan.
Savaş şartı askeri yaşamlarda, savaşlarda sakatlığı yaratan sebeplerden.
sağlık şartı anne karnında bebek bakımı, yanlış hatalı doğurtma bunlarda neden.
ekonomik şart ekonomik yetersizliklerin oluşturduğu sinirsel pisikolojik surunlar.
ulaşım şartı toplu taşıma yollar kaza nedenlleri.

bunlar bizim ülkemiz toplumsal yaşamındaki koşulun yaşanırlıkları.

Ben böyle bakarak asansör yoksada merdiveni çıkabilirlik açısından sağlıksal yeterliliğin giderilmesinin sermayenin baskısı olmayan teknik tıbbın tarafından giderilebileceğini düşünüyorum. Çünkü asansör benim kullanamadığım baçaklarımın yerinde sağlam bacaklarım olamıyor. Bacaklarım bana koşarkende gerekli asansörle koşamam. Butür yanlarımızla ben daha çok sağlıksal grup olduğumuzu düşünüyorum , toplumun beni sakat görmemesi, sen engelli değilsin demesi benim teknik sakatlığımı düzeltmiyor. toopplumun bana engelli değisin bak yolunda metron var, asansörün var, sandelyen var demesi benim teknik sakatlığımı gidermiyor. Sakatlığımızı kabullenip sakatlığımızın görmezden gelinmesi sakatlığımızın düzeltilmesinin çözümü değil.
 
Bu kitap kuskusuz meselenin mahiyetine genis bir bakis acisi kazanabilmek icin cok faydali olacaktir. Bu tur eserlerin cok daha fazla sayida ortaya konulmasi lazim. Ancak ulkemizde bu tur makale derleyen kitaplarin otesine gecilmesi gerekiyor. Sadece Marksist bir bakis acisiyla, ya da liberal anlayisla yazilmis eserlere ihtiyacimiz var. Psikiyatristlerin yazacagi eserlere ihtiyac var. Sakat bireyin kendilik algisi psikoloji kuramlari acisindan nasil gerceklesiyor sorusu o kadar muglak ve bakir bir alan ki yurdum psikolog ve psikiyatristlerinin bu konuda ortaya hicbir eser koymamis olmasi akil alir gibi degil. Keza felsefi acidan da yaklasilmis degil. Ornegin Simon De Beauvoir ikinci cins (second sex) adinda neredeyse bin sayfalik bir kitabi varoluscu felsefe acisindan ele almis ve feminist literaturde deprem gibi bir etki yaratmis. Ayni sekilde devleti, cinsiyeti, toplumu, dini onune gelen ne varsa yapisokume ugratan postmodern yazarlarin da sakatlara atfedilen kiimlik algilarini darmadagin etmesi gerekiyor. Dil ve sakatlik nasil bir kurgudur irdelemeleri lazim. Ama bu konularda su ana dek yapilan ilk sey batililarin ilintili makalelerini toparlayip bir kitap yazmak...Tamam kitap oldukca faydali olacaktir, cunku bunca umursamazligin icinde dunyada bu konuda soylenenlerin bir kismini turkceye kazandirilmis. Ancak daha derin bir bakis acisi kazanmanin yolu insanliga dair bugune dek one cikmis sosyolojik psikolojik, siyasal, felsefi pradigmalarla yazilmis eserler sayesinde mumkun olacak. Yurdum sosyalistleri kurtler disinda ne feminizm ne sakatlik ne de diger dezavantajli gruplar hakkinda kapsamli eserler ortaya koyamadilar. Aynis ey liberaller veya dindarlar icin de gecerli...Bu acigin acilen kapatilmasi gerekiyor. Insallah bu kitap bu alanda calisacaklari biraz cesaretlendirir...
 
sakatlikcalismalari.net'i baştan sona hatim ettim :D Ancak farklı boyut kazandırabileceğim düşüncelerim de mevcut. Bunları da yazıyorum şu an zaten kendi blog'umda, bitince yayınlayacağım :)

Koç Üniversitesi'nin Sakatlık Çalışmaları isimli kitabı, bu sitedeki makalelerden mi oluşuyor, yoksa farklı çalışmalar da mevcut mu? Eğer farklılıklar varsa bana bu kitabı temin etmem için yardımcı olabilir misiniz? Bununla birlikte faydalı olabileceğini düşündüğünüz başka kitaplar da olabilir :)
 
O kitabı bugüne dek edinmemen hata! :) sakatlikcalismalari.net ile tek bir tane çakışan makale var. diğerleri tümden farklı...
 
kitabın parasını size yollasam, kitabı bana gönderebilir misiniz? Ya da burada (izmirde) alabileceğim bir yer var mı?
 
sakatların sosyo-ekonomik durumlarını genelleyip tanımlayıcı (tahmini) istatistiğini göz önünde bulundurursak, amacından çok uzak bi fiyatı varmış. :(
 
:) Hiç de değil. 25 TL bu kitabın değil satış fiyatı, maliyet fiyatı bile olamaz. 600 sayfa, birinci sınıf geri dönüşümlü kağıda basılmış, kapak resmi dahil her makalesi için yazarlarına telif hakkı ödenmiş, en iyi çevirmenlerden birine çevirisi yaptırılmış bir kitabın ticari olarak satış 100 TL'den az olmamalıydı.
Yani bu kitap külliyen zararına satışta şu anda. Koç Üniversitesi kitabın sponsoru...
 
ben kar/zarar ile ilgili bi yorum yapmadım zira bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. 600 sayfa olduğunu da bilmiyordum. Söylemek istediğim şey 25-30 lirayı kaç sakat bir kitaba verebilir? (burada sakatların kullandıkları cep telefonlarını örnek göstererek güzel bi bağıntı kurulabilir.) Kesinlikle okunması gereken bir kitap ve kesinlikle okunması gereken bir kitap için 25-30 lira makul bir rakam. Ancak bu tür sosyalist hareket ürünlerinde amacın çok fazla insanın okuması olduğunu sanıyordum. Böyle bi düşünceyle hareket edilseydi belki, 600 sayfa tek kitap olmak yerine 5-10 lira arasında kitaplardan oluşan aynı içerikte bir kitap seriisi olabilirdi. İsteyen yine hepsini alır 600 sayfayı da okurdu :)
 
Dikmen hn.ile ben de dolmabahçe.de bir kafede buluşarak soru cevap şeklinde bir görüşme yaptım bundan uzun yıllar önce. O sordu ben cevapladım ama bu soru cevap görüşmesini nerede kullandı kullandı mi bilmiyorum.
Kitabı okumadım sadece buradan içeriğine baktım. Hristiyan dünyası sakatı uğursuzluk sayıp yok ederken peygamber efendimiz sakatı vali olarak atamıştır. Ne yazık ki islamın sakata verdiği değer sanırım eserde yer almamış. Hatam varsa affoluna ltf. Bu yorumu sadece eserde yer alan zatların isimlerine bakarak yaptım çünkü.
Selametle

Bülent kardeşimizin forumu açarken yazdığı yazıya, bir istisna haricinde, katılıyorum. İstisna olan kısım gelirsek sakatın durumu ile homoseksüelin durumu bir değil.
Buraya üye olduğumun ilk zamanlarında sakatlar siyasete bulaşmadığı veya başka bir şekilde bir birlik oluşturmadığı takdirde başkalarının eline bakacak, onların verdikleri ile yetinecekler demiştim. Yasaklanan mesut rumuzlu kişi de benzer bir görüşte bulunmuş. Ben bu görüşümden tamamen değil ama kısmen caymış bulunuyorum. Bunu söylemek çok acı olsa da maalesef bizim camianın kahır ekseriyeti bilgiden uzak kalmış durumda. Ailenin cehaleti, maddi imkanların kısıtlı olması, sosyal şartlar ve olumsuzluklar veya sair nedenler camiamızın ekseriyetini dediğim gibi bilgiden uzak bırakmış. Mevzu uzun ama ben daha fazla uzatmayayım, siyasetten uzak kuvvetli bir platform şekline dönüştü düşüncem. Bir tıp profesörüne bir teklifte bulunmuştum geçmişte, -şimdi siyaset peşindeyim sakatlarla ilgilenemem- manasına gelen sözler etmişti. Bu platform bilgili, idealist para ve siyaset uğruna bizleri satmayacak veya yarı yolda bırakmayacak kişilerden oluşmalı. Yanılmıyorsam adı Rıdvan ege olan hocamızı hayırla yad ediyorum. İşte öyle adamlar bize lazım.
Selametle
 
Üst Alt