Kamu Kurum ve Kuruluşlarına engellileri istihdamında zorunlu %3 oran, engelli bireyin korunması ,fırsat eşitliği yaratılması amacıyla öngörülmüştür.Bu oranın üstünde engelli çalıştırmaları hususu hiç düşünülmemiştir.Engelli bireyin nitelikleri diğerleriyle yarışmasına müsait ise engelliler için tahsis edilmiş kadroların dışında da işe alınmaları gerekir.Bu oran eşit yarışma şartları olmadığından engelliyi korumak adına konulmuşken;aksi istikamette-bu oran için tahsis edilmemiş kadrolara engelli alınmaması- ayrımcılık aracı olmaktadır. 657 sayılı kanunun 53 maddesi ilk fıkrası “Özürlülerin Devlet Memurluğuna alınma şartları ile hangi işlerde çalıştırılacakları.... Maliye, Sağlık ve Sosyal Yardım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları,Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.”demektedir,ki bence bu tamamen ayrımcılıktır.Anayasa Mahkemesinde bugüne kadar özürlü ayrımcılığı hakkında bir dava gelmediğinden engelli ayrımcılığına bakışını bilemiyoruz.Ancak engelli bir avukatın kendisine gelir vergisinde yaşam standardı kıstasının uygulanmasının anayasaya aykırı olduğunu iddiasını incelendiği bir karar var ki,anayasa mahkemesi olayı sadece vergi adaleti hükmü açısından irdeleyip-61(sakatların korunmaları),49(çalışmayı desteklemek ve 10 (eşitlik ilkesi) maddelerle ilgisi bulunmadığı kararına varılmıştır)-sakat avukata aynı oranın uygulanmasını hukuka aykırı bulmamıştır.
Karara muhalif kalıp karşı oy yazısında sakatların topuluma intibaının anayasal bir görev olduğundan dem vurup sosyal devlet ilkesi bağlamında kısaca sakatlar açısından olayı irdeleyen bir hakim bulunmaktadır.
Danıştay kararlarını incelediğimde bu bizlerin alınmadığı sınav hususunda açılmış bir davaya rastladım. Ne yazık ki özürlüler için ayrı sınav açıldığından ,özürlünün sınava alınmaması , ilgili Danıştay Dairesinin Hakimlerinin çoğunluğunca hukuka aykırı bulunmamıştır. Söz konusu kararı buraya aktarıyorum:
Eşitlik ilkesi geçmişte eşit davranılmayarak zarar görmüş kimselerin lehine imtiyaz tanınmasını hoşgörür. Bu fırsat eşitliğini sağlar. %3 oranına dahil özürlü alımlarında alınacak kadroların tespitinin belirlenmesi bu açıdan kabul edilebilir görülebilirken, toptan, özürlülerin alınacakları kadroların tespit edilmesi, geri kalan kadrolara özürlü alınmaması ayrımcılıktır. Engelli kişinin sakatlığı söz konusu işin yapılmasına engel ise yalnız bu halde kişinin işe alınmaması hukuka uygun addedilir. Ancak kanımca bu halde de kişinin sakatlığı özel olarak değerlendirilmelidir.
. Özürlüler Yasasının Genel Esasları Kısmında dayanılan ilk ilke: Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır, olarak belirlenmişken, anayasanın 10 maddesinde zikredilen “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” unsurlara özürlülüğünde eklenebileceği ve özürlü kıstası zorunlu bir şekilde gerektirmedikçe yasanın hükmettiğini engellilerden ayrık tutulamayacağını iddia edebiliriz.
Sakat olup KPSS ye giren, yüksek puan alan, ancak sakat olduğu için atanmayan arkadaşlarla, KPSS sınavına girmesine izin verilmeyen arkadaşlar bu idari işlemlerin iptali amaçlı İdare Mahkemelerinde dava açabilir. Bence bu davalar yoğun bir şekilde açılmalıdır. İdare mahkemelerinde ayrımcılık ve ilgili yasa maddelerin Anayasaya aykırılığı zemininde bir savunma inşa edilmelidir.Mahkeme Anayasaya aykırılık iddiamızı haklı bulursa davayı Anayasa Mahkemesine taşıyabilir. Yani iş bizlere düşüyor. İstanbul Barosunun Engelli Hakları masası var. Davalarımızda bu gibi kuruluşlardan destek alabiliriz.
Son olarak Bülent arkadaşımız, 657 sayılı yasanın 48. maddesi A/7 bendenin değiştiği yazmış. (53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü bulunmamak hükmünden "özürlü bulunmamanın" çakırıldığını yazmıştı.) Bendeki mevzuat programında bu değişiklik görünmüyor. Programı en son mayısta güncellemiştim, program her ay yürürlüğe giren kanunları içeriyor. Bu değişiklik yeni mi oldu?Özürlüler Yasasında bu yönde bir hüküm yok, herhalde başka bir yasa paketi içinde idi.
Karara muhalif kalıp karşı oy yazısında sakatların topuluma intibaının anayasal bir görev olduğundan dem vurup sosyal devlet ilkesi bağlamında kısaca sakatlar açısından olayı irdeleyen bir hakim bulunmaktadır.
Danıştay kararlarını incelediğimde bu bizlerin alınmadığı sınav hususunda açılmış bir davaya rastladım. Ne yazık ki özürlüler için ayrı sınav açıldığından ,özürlünün sınava alınmaması , ilgili Danıştay Dairesinin Hakimlerinin çoğunluğunca hukuka aykırı bulunmamıştır. Söz konusu kararı buraya aktarıyorum:
Okuduğunuzda Karşı oy yazan hakimlerin varlığını göreceksiniz. Yargıda sandığımızın aksine siyasi bir kurumdur.Toplumun beklentileri ve değişen değer yargıları hakimleri etkiler. Karşı oy yazısında hakimler engellilerin zorunlu istihdamından bahsederlerken bizim istediğimiz; aynı üniversitelerden mezun olduğumuz sakat olmayanlar ile -sakat kabul edilmeyenlerle- aynı şartlarda yarışmak. Düşünün bir sandalye kullanan sakat bir hakimin yürüyebilen bir hakimden yargılama eylemi açısından ne eksiği vardır ya da geçenlerde CNNTürk te haber olan bir ayağı kısa diş Hekiminin ayağı kısa olmayan diş hekimlerinden diş tedavisi için yetersiz olduğunu kim iddia edebilir.Karşı Taraf (Davalılar): 1-Başbakanlık
2- Sosyal Hizmetleri ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
İstemin Özeti: 6.10.1985 günlü, 85/10260 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar için Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin (f) fıkrasında yer atan "sakatlar için ayrı sınav yapılır" hükmünün ve gözlerinden sakat olan davacının Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce 31.7.1989 tarihinde açılan memur âlımı sınavına katılma işteşinin sakatlar için ayrı sınav yapılacağından bahisle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; Danıştay Beşinci Dairesince verilen 13.2.1991 günlü, E:1990/1300, K:1991/186 sayılı davanın reddi yolundaki kararı davacı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Başbakanlık Savunmasının özeti: Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın onanması gerektiği yolundadır.'
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Savunmasının özeti: Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Zeynep Yılmaz
Danıştay Savası Sevim Göle'nin Düşüncesi: temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler Karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle daire kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının değişik 17 nci maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
6.10.1985 günlü, 85/10260 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin (f) fıkrasında yer alan "sakatlar için ayrı sınav yapılır." hükmünün ve gözlerinden sakat olan davacının 31.7.1989 tarihinde açılan memur alımı (psikolog) sınavına katılma isteğinin sakatlar için ayrı sınav yapılacağından bahisle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda; Danıştay Beşinci Dairesinin 13.2.1991 günlü, E:1990/1300, K:1991/188 sayılı kararıyla; 657 sayılı Yasanın 50 nci maddesinin son fıkrasında sakatlar için sınavların ayrı yapılacağının hükme bağlandığı, 53 üncü maddesinde de sakatların devlet memurluğuna alınma şartları ve hangi işlerde çalıştırılacaklarının Maliye ve Gümrük. Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıktan ile Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş olup; bu hüküm uyarınca hazırlanarak yürürlüğe konulan sakatların Devlet Memurluğuna Alınma Şartları İle Hangi işlerde Çalıştırılacakları Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin son fıkrasında kurumların 657 sayılı Yasaya göre çalıştırdıktan personele ait kadrolarda %2 oranında sakat çalıştırmak zorunda oldukları, 7 nci maddesinde sakatlar için ayrı kadrolara sınavla atama yapılacağı, 8 inci maddesinde ise sınavların ilk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliği hükümlerine göre yapılacağı ancak sınav sırasında sakatlığın özelliğine göre ilgili kurumca gerekli görüldüğü takdirde refakatçi bulundurulmasına veya özel sınav kurulu teşkiline izin verilebileceği hükümlerinin yer aldığı, dava konusu edilen yönetmeliğin 4 üncü maddesinin (f) fıkrasında da sakatlar için ayrı sınav yapılacağı hükmünün yinelendiği, belirtilen bu düzenlemelerle, kamu kurum ve kuruluşlarının 657 sayılı Yasaya tabi olarak çalıştıracakları personele ait kadroların %2'si oranında ayıracakları kontenjanlara atanacaklar için ayrı sınav yapmaları ve bu sınava katılacakların sakatlıklarının özelliklerine göre gerekli önlemleri almalarının zorunlu tutulduğu bu sınavların sınava katılacakların özel durumlarından kaynaklanan özelliğinden dolayı, genel memur alımı sınavları ile aynı zamanda yapılması biçiminde bir zorunluluk getirtmeyerek kurumların belirtilen sınavları ayrı yer veya ayrı zamanlarda yapabilmelerinin olanaklı kılındığı, bu durum karşısında gözlerinden sakat olan davacının Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünce açtan memur alımı sınavına katılma isteğinin reddedilmesi işleminde ve işlemin dayanağı olan yönetmelik hükmünde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı bu kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu ve dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Beşinci Dairesinin 13.2.1991 günlü, E:1990/1300, K:1991/188 sayılı kararının ONANMASINA 19.2.1993 günü davanın yönetmeliğe ilişkin kısmında oybirliği, işleme ilişkin kısmında oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, "İlk Defa Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliğinin 4-f maddesinin ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün 26.7.1989 günlü ve 4224 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Andan yönetmeliğin iptali istenen 4-f maddesinde "sakatlar için ayrı sınav yapılır" hükmü yer almakta olup, dava konusu işlemde sakatlar için ayrı bir tarihte sınav yapılacağı gerekçesi ile 31.7.1989 tarihinde açılan sınava davacı alınmamıştır.
657 sayılı Yasanın 50 nci maddesi hükmü ite dava konusu yönetmeliğin tüm hükümlerinin birlikte incelenmesinden, kurumların ihtiyaçlarına göre ve yönetmeliğin 7 nci maddesi karşısında yılda en çok iki defa sınav açılabileceği, bu sınavların ise yeterlik veya yeterlik ve yarışma sınavları biçiminde olacağı anlaşılmış olup sakatlar için ise bu genel sınavın dışında ve ayrı bir tarihte sınav açılmasını öngören bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle yönetmeliğin 4-f maddesi (sakatlar için ayrı sınav yapılacağı) hükmünün açılan sınava katılan sakatların sınavının (biçim) yönünden ayrı bir usulle yapılacağı anlamını taşıdığı açıktır.
Öte yandan, 2670 sayılı Yasanın görüşülmesinde de sınavların branşlara göre açılacağı, aynı branşa ilişkin sınavın aynı günde yapılacağı vurgulanmıştır.
Aksine bir yorum sakatlar için sınav açılıp açılmamasını ve sakatların memuriyete alınıp alınmamasını, idarenin takdirine bırakmış olacağı için, bu durumu sakatların zorunlu istihdamını öngören hükümlerle bağdaştırmak olanaksızdır.
Açıklanan nedenlerle daya konusu yönetmelik maddesinin sakatlar için ayrı zamanda sınav açılacağı biçiminde yorumlanarak davacının 31.7.1989 tarihinde acılan sınava alınmaması yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davacı temyiz isteminin kabulü ile anılan daire kararının işleme ilişkin kısmının bozulması oyuyla karara karşıyız.
Kaynak=DKD Sayı 88
Eşitlik ilkesi geçmişte eşit davranılmayarak zarar görmüş kimselerin lehine imtiyaz tanınmasını hoşgörür. Bu fırsat eşitliğini sağlar. %3 oranına dahil özürlü alımlarında alınacak kadroların tespitinin belirlenmesi bu açıdan kabul edilebilir görülebilirken, toptan, özürlülerin alınacakları kadroların tespit edilmesi, geri kalan kadrolara özürlü alınmaması ayrımcılıktır. Engelli kişinin sakatlığı söz konusu işin yapılmasına engel ise yalnız bu halde kişinin işe alınmaması hukuka uygun addedilir. Ancak kanımca bu halde de kişinin sakatlığı özel olarak değerlendirilmelidir.
. Özürlüler Yasasının Genel Esasları Kısmında dayanılan ilk ilke: Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır, olarak belirlenmişken, anayasanın 10 maddesinde zikredilen “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” unsurlara özürlülüğünde eklenebileceği ve özürlü kıstası zorunlu bir şekilde gerektirmedikçe yasanın hükmettiğini engellilerden ayrık tutulamayacağını iddia edebiliriz.
Sakat olup KPSS ye giren, yüksek puan alan, ancak sakat olduğu için atanmayan arkadaşlarla, KPSS sınavına girmesine izin verilmeyen arkadaşlar bu idari işlemlerin iptali amaçlı İdare Mahkemelerinde dava açabilir. Bence bu davalar yoğun bir şekilde açılmalıdır. İdare mahkemelerinde ayrımcılık ve ilgili yasa maddelerin Anayasaya aykırılığı zemininde bir savunma inşa edilmelidir.Mahkeme Anayasaya aykırılık iddiamızı haklı bulursa davayı Anayasa Mahkemesine taşıyabilir. Yani iş bizlere düşüyor. İstanbul Barosunun Engelli Hakları masası var. Davalarımızda bu gibi kuruluşlardan destek alabiliriz.
Son olarak Bülent arkadaşımız, 657 sayılı yasanın 48. maddesi A/7 bendenin değiştiği yazmış. (53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü bulunmamak hükmünden "özürlü bulunmamanın" çakırıldığını yazmıştı.) Bendeki mevzuat programında bu değişiklik görünmüyor. Programı en son mayısta güncellemiştim, program her ay yürürlüğe giren kanunları içeriyor. Bu değişiklik yeni mi oldu?Özürlüler Yasasında bu yönde bir hüküm yok, herhalde başka bir yasa paketi içinde idi.