Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Ömer Hayyam/Rubaileri

Sehribanu

Aktif Üye
Üyelik
23 May 2003
Konular
152
Mesajlar
2,954
Reaksiyonlar
0

ÖMER HAYYAM
(1048 - 1131)

1048'de Nişabur'da doğan Ömer Hayyam, daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina'dan sonra Doğu'nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Onun “zamanın bütün bilgilerini bildiği” söylenirdi.
"Çadırcı" anlamına gelen soyadını baba mesleğinden alan Hayyam, bu mesleğe yönelmek yerine, mantık, felsefe, matematik, fizik, metafizik, tıp ve astronomi gibi çok farklı ve çeşitli alanlarda öğrenimini sürdürdü.
Öğrenimi tamamlayan Ömer Hayyam, günümüze ulaşmayan pek çok kitabının yanısıra, kendisine büyük ün ve saygınlık kazandıran Cebir Risaliyesi'ni ve Rubaiyat'ı kaleme almıştır.
On bölümden oluşan Cebir Risaliyesi'nde kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam, denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmış, ancak negatif, kesirli ve sanal kökleri görememiştir. Sadece pozitif köklere ulaşmayı başaran Hayyam, ayrıca kübik denklemlerin de bir, en fazla iki kökünü bulabilmiştir. Ayrıca Pascal üçgeni olarak bilinen üçgenle ilgili de bir kitap yazdığı bilinmektedir.
Hayyam, İsfahan'da üç yıl çalışarak kurduğu rasathanede hem gökyüzünü inceler ve bilimsel çalışmalar yapar, hem de hükümdarın özel müneccimi olarak yıldız falına bakardı. 1079 yılında tamamladığı, halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi” bugün ise “Celali Takvimi” olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etmiştir. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir.
Hayyam'ın edebiyat tarihinde yerini almasını sağlayan eseri ise Rubaiyat'dır (Dörtlükler). Hayyam, dörtlüklerinde, aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, bu geçici dünyanın tadını çıkarmak gerektiği gibi temaları işlemiştir. Kolay anlaşılan, yumuşak ve akıcı bir dille yazdığı şiirlerinde derin bir sezgi, yoğun bir hümanizma, sade ve abartısız bir yaşama anlayışı hakimdir.

RUBAİLERİ

Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben

Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin

Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir

Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin.

Ömer Hayyam
 
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.

Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim;
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim;
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler,
Cennetse gün ettiğimiz günlerdir bizim.

Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?

Ömer Hayyam
 
Güneşi balçıkla sıvamak elimde değil;
Erdiğim sırları söylemek elimde değil;
Aklım düşüncenin derin denizlerinden
Bir inci çıkardı ki delmek elimde değil.

Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi;
Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi;
Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,
Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi.

Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.

Bahar geldi; başka bir şey istemem kafamda;
Hele akla hiç yer vermem bahar soframda;
Şarap, seninleyim bu mevsim, koru beni:
Söğüt ağacı, sen de ser gölgeni altıma.

Gece, gül bahçesinde ararken seni,
Gülden gelen kokun sarhoş etti beni;
Seni anlatmaya başlayınca güle
Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.

Ömer Hayyam
 
Neylesem bu benim iç kavgalarımla?
Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla?
Sen bağışlasan da ben yerim kendimi:
Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla?

İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez:
Bunlar için didinmene bir şey denmez.
Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış:
Bu güzelim ömrünü satmaya değmez.

Ömer Hayyam
 
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona
Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana
Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık
En boş geçen günün o gündür inan bana

Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede , manastırda eremezsin
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin cehennemin üstündesin

Bir sır daha var , çözdüklerimden başka
Bir ışık daha var , bu ışıklardan başka
Hiç bir yaptığınla yetinme , geç öteye !
Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka

ÖMER HAYYAM
 
GÜLÜMSE

Durmadan kurulup dağılan bu yerde
Hiç bir dost arama.
Güvenilir bir sığınak, hiç! ..


Bırak acı yüreğinde konaklasın
Olmaza çare arama...
Kimse sana gülmeden sen acıya gülümse,
Yaşamana bak!

ÖMER HAYYAM
 
Bir kalb ki onun sevmesi aldanması yok
Tutkunluğu yok , bir güzele yanması yok
Bin kez yazık olsun sevisiz yüreğe
Aşksız geçecek günlerin faydası yok

Ey kör!Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!


Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından, yoğundan kurtul da yaşa.

ÖMER HAYYAM
 
Can yoldaşı dostlar çekildi gittiler
Ecel çiğnedi hepsini birer birer
Yan yana oturmuştuk hayat sofrasına
Bizden birkaç kadeh önce sızdı gittiler

Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?


ÖMER HAYYAM
 
Kim senin yasalarını çiğnemedi ki söyle
Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle
Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödersen sen
Sen ile ben aramda ne fark kalır ki söyle

Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya
Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya !
Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi
Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?


ÖMER HAYYAM
 
BUGÜN
Bu gün benim gibi sevdalı var mı?
Bu gün benim gibi deli?
Yerlere serilmiş yüreği kan içinde.
Ben değilsem kim şu adam?
Bir zamanlar vardım , ben bendim.
Bu gün var olan neyin nesi?

ÖMER HAYYAM

Ben olamayınca bu güller bu selviler yok
Kızıl dudaklar mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar , akşamlar , sevinçler , tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya , ben yok o da yok

ÖMER HAYYAM
 
DAL GONCAYI BİR SABAH

Dal goncayı bir sabah açılmış buldu,
Gül melteme bir masal deyip savruldu
Dünyada vefasızlığa bak; on günde
Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam
Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam
Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;
Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.

ÖMER HAYYAM
 
Akılla bir konuşmam oldu dün gece;
Sana soracaklarım var, dedim;
Sen ki her bilginin temelisin,
Bana yol göstermelisin.
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
Evi barkı olmak nedir? dedim;
Biraz keyfetmek için
Yıllar yılı dert çekmek, dedi.
Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
Kurt, köpek, çakal, makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim;
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin, dedim;
Dizmiş alt alta sözleri,
Hoşbeş etmiş derim, dedi.

ÖMER HAYYAM
 
Feleğin çarkı döner, ne tuz bilir ne ekmek
Balık gibi çıplak kor gider bizi felek
Kadınların çıplakları giydiren çıkrığı
Feleğin çarkından daha yararlı demek.

Gülün yüzünde çiy incisi nevruzun ne hos!
Yeşillikte gönül aydınlatan yüzün ne hoş!
Dün geçti gitti, hoş değil ondan söz etmemiz:
Hoş tut gönlün, anma dünü, bak bugün ne hoş.

ÖMER HAYYAM
 
Ey gönül!
Madem ki, senin nasibin
Daima kanamak ve
Her gün başka durumda olmaktır,
Ve ey can!
Sonuçta bir gün çıkıp gideceksen,
Bu bedende
Ne diye geldin?

ÖMER HAYYAM
 
Ey bütün bir evrenin
En seçkin yaratığı olan sen!
Sen ki;
İki gözümden ve canımdan
Daha da azizsin.
Ey güzel kimse!
Candan aziz birşey yoktur.
Sen bana;
Candan da yüz kere daha azizsin.

ÖMER HAYYAM
 
PERGEL

Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?

Ömer Hayyam
 
Sevgili, sırlarına eren gönül nerde?
Sözlerinin tekini duyan kulak nerde?
Gece gündüz serilirsin de karşımıza:
Yüzünü bir kez gören mutlu göz nerde?


Dert içinde sevinci bul da yaşa;
Haksız düzende haklı ol da yaşa;
Sonu nasıl olsa yokluk dünyanın,
Varından yoğundan kurtul da yaşa.


Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol;
Her istediğini onda ara, onda bul.
Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe:
Koy canını ortaya, soyulursan soyul.


Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik;
Bildiklerimizle övündük, eğlendik.
Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?
Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.


En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;
İyilik seven kötülük edemez zaten.
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur:
Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.


ÖMER HAYYAM
 
BİZİM OLSUN

Yeryüzü padişahların, kralların olsun.
Cehennem kötü insanın olsun, cennet iyi insanın..

Tanrıya toz kondurmamak meleğin işi olsun,
Temizlik, cennet kapıcısının işi..

Kim, ne olursa olsun,
Sevgili bizim olsun tek,
Canı, canımız olsun..

ÖMER HAYYAM
 
Bir geldi mi derin ölüm uykusu,
Biter bu dünyanın dedi-kodusu.
Ölenden bir haber bekler insanlar:
Ne söylesin? Bilmez ki ne olduğunu!

Yel eser, umutlar savrulur gider;
Sensiz, bensiz kalır bağlar bahçeler;
Altın gümüş nen varsa harcamaya bak!
Ölür gidersin, düşmanın gelir yer.

ÖMER HAYYAM
 
Arkadaş dünya için boş yere üzülme
şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme
var olan zaten geçti yok da ortada yok
şen ol da var için yok için üzülme
ÖMER HAYYAM..
 
Bahtımın kökü yeşerip dal budak da verse
Eğretidir bu ömür diye giydiğin elbise;
Mıhlar gevşek bir gölgeliktir beden çadır,
Pek dayanma sakın ne kadar sağlam da görünse.


Ben de geçtim gittim bu zulüm yurdundan,
Elimde yelden başka bir şey kalmadan;
Ama var mı, ölümüme sevinip de
Ecelin şaşmaz tuzağından kurtulan?

ÖMER HAYYAM
 
NERDE

O koca bir saraydı, başı göklerde,
Şahların kapısını öptüğü yerde,
Gör duvarına konmuş guguk kuşunu,
Hem ötüp, hem soruyor: Kû, kû, kû; nerde?


Eski sarayda bir kuş, kanat kanatmış,
Pençesini bir Kral başı donatmış.
Kuş, o kelleye demiş: Eyvah ki eyvah!
Nerde zilin, davulun; boş saltanatmış?

Dün, testici dükkânı denilen yerde,
İki bin testi gördüm, düşmüşler derde.
Hepsi tek tek sessizce sordular bana:
Hani alıp, satanlar; testici nerde?

Gelip gittik dünyaya, gülleri nerde?
Yaşam, bedene örtü; tülleri nerde?
Şu Feleğin çarkında, bunca güzel can
Yanmış, toprak olmuş da; külleri nerde?

Şu dünyada bir soru, her gün aklı süsledi,
Kader, cennet, cehennem; nerde, bilmek istedi.
Söyledi öğretmenim sonunda doğrusunu:
Kader, cennet, cehennem; hepsi sendedir, dedi!


İçi temiz bir gönül, aşk dolu, nerde?
Fikri yüzünden yanan bir ulu, nerde?
Herkes kendi fikrinin kulu olmuş bak;
Yeryüzünde Tanrı‘nın bir kulu, nerde?

Bir sırrına bir gönül erdi mi, nerde?
Sözlerini bir kulak duydu mu, nerde?
Yüzün hep karşımızda gece ve gündüz;
Yüzünü bir mutlu göz gördü mü, nerde?

ÖMER HAYYAM
 
GEÇMİŞ OLAN DÜN

geçmiş olan dünden hiç yad etme
yarın da gelmemişken feryad etme
düşünme geleceği de geçmişi de
şimdi şen ol da yaşamı berbad etme

Ömer Hayyam
 
Neylesem bu benim iç kavgalarımla?
Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla?
Sen bağışlasan da ben yerim kendimi:
Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla?

Ömer HAYYAM
 
Sevgili, sırlarına eren gönül nerde?
Sözlerinin tekini duyan kulak nerde?
Gece gündüz serilirsin de karşımıza:
Yüzünü bir kez gören mutlu göz nerde?

........

Kambur Felek, sen ne konaklar yıka geldin;
Kin beslersin bize, zulüm eski adetin.
Şu kara toprağın göğsünü bir yarsalar,
Ne inciler yatar içinde bilir misin?

Ömer Hayyam
 
Demişler ki! haram nedir bilmez hayyam
Ben haram ile helali karıştırmam...
Dost ile içilen şarap helaldir,
Puşt ile içilen su bile haram.

Ömer Hayyam
 
Yoksul, dertli gönlüm arar sevgilisini;
Aklı gelmez başına, yer kendi kendini.
Bana sevgi şarabını sundukları gün
Kana boyamışlar varlık kadehimi.

Ömer Hayyam
 
Yel eser, umutlar savrulur gider;
Sensiz, bensiz kalır bağlar bahçeler;
Altın gümüş nen varsa harcamaya bak!
Ölür gidersin, düşmanın gelir yer.

Ömer Hayyam
 
ustam der ki;

Neleri geldiler, neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değilmi,
O gidenlerde hep senin gibiydiler

Ömer Hayyam
 
Sonsuz çemberinde bu dipsiz evrenin
Gönül hoşluğuyla iç, geçmeden devrin
Ecel şarabın sunulunca da ah etme:
Sıran gelince içmezlik edemezsin.

Ömer Hayyam
 
Üst Alt