Şöyle düşünebiliriz: Dünyaya gelerek aslında bir oyunun/düzenin içine adım atmış oluyoruz. Hangi zaman/kıta/ülke/şehir/mahalleye geldiğine göre veya nerede yaşadığına göre bu oyun/düzen kuralları değişiyor.
Sen kendi aklında ideal bir ahlak oluşturmuşsun ama yaşadığın toplumun gerçekleri bu idealden farklıdır. Burada hatalı olan sensin, bulunduğun yerin kurallarına uymuyorsun. İnsanların neden senin kurallarına uymadığını düşünüp kendini yalnızlaştırıyorsun.
Sevgili olma konusunda ele alalım bu durumu. Öncelikle ne istediğine emin olman gerekiyor. Sevgili olup, öpüşüp, sevişip ayrılmak mı niyetin yoksa cidden dürüst şekilde hayatına eşlik edecek karşıt cinsten birini mi istiyorsun? Evet sevgili olup öpüşüp takılıp ayrılmak isteyen biri için Türkiye'de genelde iki yüzlü yalancı olması gerekiyor (zengin değilse). Samimi, dürüst görünüp sıkıldıktan sonra bir bahane bulup ayrılması gerekiyor. Tamam dürüst olayım dersen muhtemelen ee nasıl hayatıma ortak edecek, samimi sevgimi verecek kadar emin olabilirim sorusu geliyor akıllara genelde.
Bana göre: Sizi evlilik vaadi, ömürlük bir vaat olmadan, sizi siz olduğu için seven biri varsa zaten sorununuz yoktur, yalana ihtiyaç duymazsınız.
Öyle biri yoksa beklentilerini karşılayabileceğiniz, sizi sevecek birini hayatınıza sokmanızdır. Elbette ileride pişman olabilirsiniz, arkanıza bakmadan çekip gideceğiniz konusunda kendinize güvenmelisiniz.
Hiç kimse için garanti yoktur bu konuda. Ben bile bile yalan atacak kadar kendime saygımı yitirmedim diyen biri ya risk ve sorumluluk alır ya da yalnız ve asosyal yaşar.