Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kör Ressam Eşref Armağan, Kanal Discovery' de ..

andante

Üye
Üyelik
11 Ocak 2005
Konular
23
Mesajlar
755
Reaksiyonlar
0
Daha önce bu sayfalarda tanıttığımız görme özürlü sanatçımız Eşref Armağan Discovery kanalın ilgisini çekmeyi başarabildi.

Gerçekten büyük bir sanatçı, izlemenizi öneririm.

www.youtube.com/watch?v=L3AgO6H0H98
 
evet bu adamın bu resımlerı cızdıgıne bende ilk basta inanamadım ama helal olsun adama.kısacası yıgıdı oldur hakkını yeme.
 
Gerçekten, İlgiyle ve Şaşırarak İzledim.
Adam Yüreğiyle Görüyor, Harikalar yaratıyor
Bence İlk Başta Yaptığı İşi Seviyor O...Gönül Vermiş..
Çok Teşekkürler Sanem Abla Paylaşımın İçin..)
 
yürekten kutluyorum kendisini ... rabbimin bir lütfu bu,gönül gözüyle görmek ... ne mutlu eşref bey,e ...
 
Allahım ne süper ya

Görerek değil de hissederek yapmak..

Bilmiyorum sözlerle anlatılmaz..
 
Forum takipi yapmamıştım dante özür
 
esrefarmagan.jpg


es1ov3nw7.jpg


esref1ba.jpg


Eşref Armağan'ın resimlerinden bir kaç örnek..:)
 
Görmeden gören beynin sırrı

İngiliz bilim dergisi New Scientist, doğuştan kör ressam Eşref Armağan'a üç sayfa ayırdı. Dergi, Armağan'ın beyninin nasıl çalıştığını araştırdı...

Şükran Pakkan - İstanbul

Eşref Armağan, doğuştan kör. Hiç okula gitmedi, körler alfabesini bile 30'undan sonra öğrendi. 6 yaşında, boş bulduğu kâğıtlara, dokunduğu nesneleri çizmeye başladı. İlk tablosunu 14'ünde yaptı. Görenleri hayrete düşüren sayısız çalışması var. Yine de tabloları satmayan, yokluk içinde yaşamaya çalışan Armağan, İngiliz bilim dergisi New Scientist'in dikkatini çekti. Armağan'a "Görmeden görmek" başlığıyla üç sayfa ayıran dergi, resim kabiliyeti ve beyninin nasıl çalıştığının yanıtını aradı. Harvard Üniversitesi Nöroloji Bölümü profesörlerince geçen yıl beyin yapısı incelenen Armağan'ın, beynini gören insanlar gibi kullandığı belirtildi. Armağan'ın yetenekleri şöyle anlatıldı:

Çok büyük soru "Resimleri soyut da değil. Canlı, parlak, gerçek kelebekler, yüzler, göller, dağlar, evler çiziyor. Bunu nasıl başarıyor, hem de bugüne kadar onlardan birini bile gerçekten görmeden? Eğer, Armağan, gören biri gibi çizebiliyorsa, çok büyük soru geliyor akla: Beyin, akıldaki görüntüleri sadece o görüntüler göründüğü zaman değil, görünmediğinde nasıl kuruyor?" Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. John. M. Kennedy, Armağan'la ilgili ilk sonuçları, Türkiye'de yaşayan ABD'li İngilizce öğretmen John Eröncel'le de paylaştı. 10 yıl önce Armağan'la tesadüfen tanışan Eröncel, gelişmeleri Milliyet'e anlattı. Amacının Armağan'ı dünyaya tanıtmak olduğunu belirten Eröncel, körler üzerinde araştırma yapan Kennedy ile irtibata geçti. Kennedy'nin davetlisi olarak geçen yıl ABD'ye giden Armağan'ın, Harvard Üniversitesi'nde MR'ı çekildi. Çeşitli nesneleri resmetmesi istendi. Sonuçlara inanamayan Kennedy, aynı cisimlerin başka açılardan da çizimlerini istedi. Sonuç yine başarılıydı. Kennedy ağlamaya başladı. Eröncel, yaşananları şöyle aktarıyor: "Ağlayınca inanamadım. Bize, 'Yıllarca dünyanın bir yerinde böyle biri yaşadığını söyledim, ama inanmadılar' dedi. Sonuçları istedik, gizlilik gerekçesiyle paylaşmadılar. Geçenlerde, bir bilgiye ulaştıklarını, Armağan'ın gören insanlar gibi, beynin aynı noktasını kullandığını kanıtladıklarını söyledi. Beyin fotoğraflarını da gönderdi." Sonuçlara göre, Armağan'ın beyni, körlerin de görsel hafızaya sahip olabileceğini kanıtlayabilir. Çünkü, diğer görme engellilerin aksine, Armağan'ın beyninin görsel hafıza bölümü gören birininki gibi çalışıyor.

Alıntı
 
Gerçekten harika! İşte azmin büyüklüğü, çabaların ürünü....
 
Eşref Armağam,engelli olan eşiyle birlikte TRT2'de 1+100 programındaydı.Eşref Armağan ve eşi mucize gibi hayatılarını anlattı,hiç görmeden,sadece dokunarak dünyayı merak edip tanımaya çalıyor ve bunu başarmış bir insan..En çok etlikendiğim resmi, bir balık kemençe çalıyor,diğer balıklar horon tepiyor,çok ilgin bir kompozisyon geldi bana...
Eşi şair,çok nce ruhlu bir kadın...Harika bir evlilik ve harika bir hayat.İnsan hayranlıkla izleyip gıpta ediyor...Ey hayat,sen nelere kadirsin demekten başka bir söz kalmıyor...
 


Eşref Armağan'ın Tv' de görüp en çok beğendiğim resmini buldum...Kemençe çalan balık diğer balıklara horon teptiriyor...
 
Arkadaşım paylaşımınız gerçekten çok mükemmel teşekkürler...

Gerçekten bu resimler çok güzel adeta söze gerek bırakmıyor...
 
Kör Ressam:EŞREF ARMAĞAN

Dünyayı parmak uçlarıyla gören Türk

[SIZE=4]
space.gif
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][SIZE=2]
13703_101_1.jpg
[/SIZE][/FONT]
[/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][SIZE=2][/SIZE][/FONT][/SIZE]

Doğuştan görme özürlü olan Eşref Armağan, resimleriyle dünyanın önemli üniversitelerinden bilim adamlarının ilgisini çekti, hatta adına Discovery Channel bir belgesel bile yapıldı

İngiliz bilim dergisi New Scientist, Armağan’a üç sayfa ayırdı, görmeyen ressamın beyninin nasıl çalıştığını araştırdı. Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Kennedy, 1413 yılında ünlü mimar Filippo Brunelleschi’nin üç kaçışlı perspektifle inşa ettiği Floransa Katedrali’nin vaftizhanesini aynen kağıda aktaran Armağan’ın çizimini görünce göz yaşlarına hakim olamadı. Çünkü ilk kez görme özürlü bir insan sadece dokunma duyusuyla bir resimde olması gereken gölge, perspektif gibi kavramları olağanüstü bir şekilde kağıda aktarıyordu. Harvard Medical School, Armağan’ın beynini MRI taramalarıyla inceledi. Sonuç ise herkes için oldukça şaşırtıcıydı. Bilim adamları ressamımız için “Armağan’ın beynindeki görsel korteks çizim yaparken normal bir insanınki kadar iyi çalışıyor. Noel ağacı gibi ışıl ışıl” diyor.

Görme engelli birinin “ressamlık yapması” pek alışıldık bir iş değil. Sizin ressamlık serüveniniz nasıl başladı?

İstanbul Fatih’te, 1953 yılında anadan doğma görme engelli olarak dünyaya geldim. Başlangıçta ressamlık gibi bir isteğim yoktu. Bir bebek doğduğunda, önce gözleri açılıyor, sonra da beyni gelişiyor. Birisi “Şu kırmızı örtü” dediği zaman, kendi gözüyle bakıp “Bu kırmızı” diyor. Ama ben anadan doğma görmediğim için, tamamen dokunma gücü ile görmeyi öğrendim.

Nasıldır dokunarak görmenin farkı?

Bir şeyi öğrenirken bana nesnelerin isimlerini söylediler. “sandalye”, “masa”, “lamba”, “elma”, “çiçek” dediler. Ancak, benim zihnimde ne şekil, ne de renk olarak bir şey oluşmadı. Ama ben hiç yılmadım. 5-6 yaşında ellerimle kavrayabildiğim şeylerin isimlerini, hangi renkte olabildiklerini ve 6 farklı açıdan nasıl durduklarını öğrendim. Tabii ki, renklerinin ne olduğunu da ezberliyordum. Şekillerini algılayabilmek için de parmaklarım ile dokunduğumda, çizgilerini anlayabileceğim “kabartma çizgiler” kullandım. Ta ki insanları bıktırana kadar “Bu neresidir” diye sordum. Çünkü benim amacım, yaşadığım dünyayı tanımaktı.

Herkes sabırla anlattı mı?

En büyük yardımcım rahmetli babamdı. O bıkmadan anlatırdı. İlk başta hiç kalem kullanmadım. Cisimleri karton üzerine çiviyle çizdirip, parmaklarımla oyuklarını anladım. Böylece, onların yapılarını öğrendim. 15-16 sene öncesine kadar tuvalle çalışmıyordum. Ellediğim şeyleri karton üzerine çiviyle çizmeye çalışıyordum. Artık kendimi geliştirdim, şimdi tuvalle de çalışıyorum. Hiç resim eğitimim yok. Zaten, dünyada tek olma sebebim de bu. Ben kendi yöntemlerimi kendim buldum.

İlk resminizi ne zaman yapmıştınız?

İlki 12 yaşında yaptığım bir kelebek resmiydi. Tavanda bir kelebek uçuyormuş. Babam bir resim boyası kitabından bakarak karton üzerine çiviyle bir “kelebek” çizdi. Kelebeğin antenlerini ve kanatlarındaki benekleri öğrendim. Her zaman çizdiğimi babama göstermek zorundaydım. “Evet, tamam, bu benzemiş” diyorsa, “Ben bu işi yaptım” diyordum. Defalarca yanılgıya düştüm. Ama 20 kere de yapamasam, devam ediyordum. Hayatta en korktuğum şey, yapamayacağım bir şeyin önüme gelmesiydi.

Sizdeki bu yaşam sevinci ve azim nereden geliyor?

Ben yaşadığım dünyayı ve çevremi tanımak istiyorum. Bu istek bende bir tutku oldu. Yapamadığım her şeyin üzerine gittim. Görmez bir insan, yaşadığı dünyayı tanıyabilmiş, renginden şekline her şeyi öğrenebilmişse, o zaten “kör” değildir. Bana da kimse “kör” diyemez. Ben parmak uçlarımla, görebilen insanlardan daha fazlasını görebiliyorum. Kör, bir çiçeğin şeklini, bir binayı, bir duvarı nereden bilir? Ama ben biliyorum. Bana bir manzara söyleyin, sizin önünüzde şakır şakır çizeyim. Ben dünyayı ellerimle görmeyi başardım. Artık bunalım problemim kalmadı. Çünkü kendime yeni bir pencere açtım. Oradan bakıyorum.

Benden İlham ve güç alan çok kİŞİ var

Ünlü olmanız, adınızı dünyaya duyurmanız nasıl oldu?

3-4 yıl önce Harvard’ta bir dizi araştırmadan geçtim. Beni MRI cihazlara sokup beynimdeki görsel alana baktılar. Resim yaparken parmaklarımı o kadar güçlü kullanmışım ki, beynin görsel alanını çalıştırıyorum. Resme bakan bir insan, gözüyle gördüğünü nasıl beyni ile algılıyorsa, ben de dokununca öyle algılıyorum. Araştırmadan çıkan en önemli bilimsel sonuç buydu. Benden ilham ve güç alan çok kişi var. Adam kanser olmuş, “öleceğim” diyor. Ama Discovery Channel’da yayınlanan belgeselimi izleyip yaptığım resimleri görünce, “Ben artık ölmeyeceğim” diyor.

Floransa Katedrali’ni gören ressamlar bile çizememişti

Discovery Channel’ın sizin belgeselinizi çekti...

Hayatımı arkadaşım Joan Eröncel değiştirdi. Boğaziçi’nde Uluslararası Program Koordinatörü’yken benimle tanıştı ve “Türkiye’de bir dâhi var. Onu dünyaya tanıtacağım” dedi. Joan sayesinde, Toronto Üniversitesi’nde “Görmeyenler nasıl çizer?” konusuyla uğraşan bir bilim adamıyla tanıştım. Prof. John Kennedy, New York’tan gelip beni 3 saat sorguya çekti. Sonunda “Dünyada böyle birisinin olabileceğini biliyordum” diyerek ağladı. Kennedy, benim 3 kaçışlı perspektifin resmini de çizebileceğimi söyledi. Discovery, bu olayın belgeseli için beni alıp Floransa’ya götürdü.

Neden Floransa’ya gittiniz?

Çünkü Floransa’da yaşamış Filippo Brunelleschi adlı bir mimarın, dünyada ilk üç kaçışlı perspektifi bulduğu yapının resmini çizmemi istediler. O binayı görebilen ressamlar bile çizememişti. Binanın duvarlarını ve maketini bana ellettiler. Üç ayrı noktadan yapıyı gerçeğe uygun şekilde çizince, Prof. Kennedy bir anda ağladı. Herkes beni tebrik ediyordu. Dünyada ilk kez ben böyle bir çizimi yapabilmişim.

Demirel’in resmime verdiği para ile büfe açtım

İnsanlar gerçekten de “görmeden” resim yapabildiğinize inanıyor mu?

Allah’tan Harvard var, yoksa görmediğime hiç inanmayacaklardı. Eskiden görmeyen birinin resim yaptığını duyunca, “Ya görüyordur ya da başkası yapıyordur” derlerdi. Harvard’tan Prof. Dr. Alvaro Pascual Leone, MRI cihazının içinde bana 7 saat resim çizdirdi. Kâğıt kalem getirip “Bu ellediğin şeyi 18 saniyede çiz” dediler. 20’den fazla şekil çizdim. Resimleri yapınca Leone, “Daha önce böyle bir şey görülmedi” diye şok oldu. Gördüğümden şüphelenip kafama bir cihaz dayadılar. Cihazdan garip sesler geldi. Meğerse gözümün içine 5 cm’den kaynak ışığı kuvvetinde ışınlar çakıyorlarmış. Sonunda herkes ikna oldu.

Başka bir gelir kaynağınız yok muydu?

Babam ölünce maddi sıkıntı çektim. Gazoz, simit, limon ve kartpostal sattım. Bir dükkanda muhabbet kuşları sattım. Bir ara çaycılık yaptım. Ancak, bir gün müşteriler bıçak gibi kesildi. Sonradan öğrendim ki, insanlar beni görünce vazgeçmiş. Ben çayı doldururken, parmaklarımın ucuyla içine elimi dokunduruyorum. Sayın Demirel’in resmini yaptığımda, kendisi bana zarf içinde bir para vermişti. O parayla büfe bile açtım.

Kimlerin resimlerini yaptınız?

Berna Yılmaz’ın, Semra Özal’ın, Demirel’in, Nurseli İdiz’in, Tansu Çiller’in ve Bill Clinton’un resimlerini yaptım. Hatta, Clinton bana Beyaz Saray’dan teşekkür mektubu gönderdi. Cumhurbaşkanı Demirel resmini görünce, “Benim resmimi çok yapan var ama görenler bile bu kadar benzetememişti” dedi. Ben 23 yıl evli kaldım, sonra da boşandım. Tek başıma yaşamakta çok zorlandım. 2003 yılında, “görme engelli” bir eş buldum. Onu Ankara’dan taksiyle Kırıkkale’ye gidip kaçırdım.

Perspektifi öğrenmek için üniversiteye gittim

Ben bu işe “ressam olayım” diye başlamadım. Sadece, “Bir şeyleri ellediğimde, çizebiliyor muyum” diye çabalıyorum. Bir şeyi şekil olarak beynimle algılamaya çalışıyordum. Ben bir “elma” çizdim. Babam baktı ve “Oğlum, bu elma yuvarlak görünmüyor” dedi. Sonra bana ışığı, aydınlığı ve karanlığı anlattı. Boyamayı da tamamen ellerimle yapıyorum. Ama bir şey vardı ki, onu öğrenmek için üniversiteye gitmem gerekti: Perspektif. Onu da Marmara Üniversitesi’nde Dinçer Erimez adlı bir hocadan öğrendim. Erimez, perspektifi bir çizgi ile kartonun üzerinde gösterdi. Perspektifi öğrendikten sonra tam anlamıyla resim yapmaya başladım.

Boyaları sıraya diziyorum

Boya konusunda çok zorluk çekiyordum. Aklıma kendi kendime boyaları sıraya dizme kuralı geldi. Babama öne siyahı, arkaya beyazı koymasını söyledim. Sonra da sarıyı, kahverengiyi, kırmızıyı, maviyi ve yeşili koydum. Yani ana renkleri. Böylece, çizdiklerimi istediğim her renge boyamaya başladım. Renkler benim için sıvı bir madde. “Mavi” dendiğinde, gökyüzünü ve denizi düşünüyorum. Öyle bir his oluyor. Ama karlı ya da yağmurlu havada kurşuni renkte de olabileceğini söylediler. Boyamayı da tamamen ellerimle yapıyorum
 
Görme Engelli Ressam: Eşref ARMAĞAN

Eşref ARMAĞAN;
Görme engelli ressam Esref Armağan Amerika'nin Sesi'nde.
Ankara'da yaşayan ve doğuştan görmeyen Eşref Armağan 41 yıldır resim yapıyor. Amerika ve Avrupa'da sergiler açan Armağan, Amerika eski Başkanlarından Clinton'ın da portresini yapmış. Menajeri Joan Eroncel ile birlikte gittiği ülkelerde uluslararası ün kazanan Eşref Armağan, herkesin durumunu kabullenip yaşamını zenginleştirmek için çalışması gerektiğini söylüyor.
Armağan dünyayı tanımayı başardığını ve bugün mümkün olsa gözlerinin açılmasını istemeyeceğini belirtiyor. Eşref Armağan'ın beyin yapısı Harvard Üniversitesi'nde incelenmiş ve görmediği halde nasıl resim yapabildiği bilimsel çalışmalara konu olmuş.

EŞREF ARMAĞAN'IN ÇALIŞMALARINDAN ÖRNEKLER

Bill Clinton'ın Tablosu
esrefclinton.jpg


Manzara Resmi
esrefmanzara2.jpg


Tabakta Meyveler
Esrefmeyve.jpg


Dalda Kuş
Esrefkus.jpg



http://www.voanews.com/turkish/site-map.cfm
 
Manzara resimlerini ve özellikle de Clinton'un resmini bu kadar benzetmesi inanılır gibi değil...:rolleyes:
 
Parmaklarıyla gören adam, Eşref Armağan'ın belgeseli vizyona girdi

Doğuştan görme engelli ressam Eşref Armağan'ın hikayesini anlatan, 'Parmaklarıyla gören adam' (Der MİT den Fingern sieht) adlı film Almanya'da vizyona girdi. Doksan dakikalık belgesel film, yapımcı ve yönetmen Savaş Ceviz'in imzasını taşıyor.

SANAT ve bilim çevrelerini hayrete düşüren olağanüstü yeteneğiyle tanınan doğuştan görme engelli ressam Eşref Armağan'ın hikayesini anlatan 'Parmaklarıyla gören adam' (Der MİT den Fingern sieht) adlı film 12 Mayıs'tan itbaren Almanya'da vizyona girdi. Berlinli yapımcı ve yönetmen Savaş Ceviz'in imzasını taşıyan belgesel niteliğindeki film, almany genelinde toplam 19 sinemada izlenebilecek. Doksan dakikalık filmde Armağan'ın günlük yaşamından yola çıkılarak, tekniği ve sırlarının yanı sıra hayatından kesitlere yer veriliyor.

ÖĞRENİM GÖRMEDİ

Filmde Armağan'ın bir resminin New York Modern Sanatlar Müzesi'ne alınışı, ABD Başkanı Bill Clinton'dan aldığı mektup, tüberkülozdan ölmek üzereyken hayata dönüşü ve kendisi gibi görme engelli olan eşini kaçırmasının sebebi gibi hikayelerine yer veriliyor. Belgeselde ayrıca, yaşamı boyunca hiç bir şeyi görmeyen, ne çocukken ne de daha sonra öğrenim görme şansı bulamayan Armağan'ın, bilim dünyasının ilgisini çekmesi de anlatılıyor.

ARAŞTIRMALAR YAPILDI

Engeline rağmen resimlerinde renk, perspektif, ışık, gölge, yansıma gibi konularda inanılmaz bir başarı gösteren Eşref Armağan, Amerikalı bilim adamları tarafından incelenmişti. Toronto Üniversitesi'nden Psikolog John Kennedy ve Harvard Üniversitesi'nden Nörolog Alvara Pascual-Leone, Armağan ile ilgili yaptıklrı araştımalarda onun eşi benzeri olmayan bir yeteneği olduğunu ve gözeri sağlam bir ressamdan farklı olmadığını açıklamışlardı. Armağan, Discovery Channel, CNN ve BBC gibi kanallara da konu olmuştu. Bu filmin yönetmeni Savaş Ceviz, 2005 yılında da Armağan ile ilgili kısa bir belgesel yapmış ve bu film ARD'de yayınlanmıştı.

Sondakika
 
Üst Alt