sevgili empatizan, denizcilere ; öyle lafı eveleyip gevelemeden ciklet gibi uzatıp lastik gibi sündürmeden edilecek en büyük intizar
"kuşun pırpır etsin uçmasın" dır.
malum bu meslek gurubu uzun süre denizde kaldığı için kadınlara düşkünlüğü ile tanınır. kolun çolak, başın kel olsun vs bunlar komaz denizci adama..vız gelir tırıs gider. ama kuş mevzusu onu can evinden vurur. :lol:
az konuşcan öz konuşcan öyle laf kalabalığı yapmıcan.
gelelim diğer örnekteki güzellemeye, hatunun betimlendiği satırlara. lisede divan edebiyatını en ağdalısını okumuş, kaside ve gazellerdeki beyitleri çözümlemek için ter döküp kafasındaki saçları sıraların üzerinde bırakmış, nedim'i, baki'yi, fuzuli ve şeyh galip'i ve daha nicelerini mezarında ters döndürmüş bi kişi olarak derim kiii... (*)
ya da daha genel bi anlatımla ve
sizi tenzih ederek şöyle ifade edeyim; divan edebiyatıyla halvet olmuş bi kişi için o satırlar osurukktan tayyare selam söyle o yare kıvamında. (tekrar affedersiniz,özür dilerim, pardon yani)
kafiyesinden, teşbih-i beliğ, hüsn-ü tahlil, tecaül-ü arif vs gibi sanatlardan vazgeçtim, adamlar o güzellemeleri bi de aruzla yazmışlar bu da ayrı konu.
ama lakin fekat i.oktay anar'ın o betimlemesi "sn svyrm" diye sms yazan msn kuşağı çetboylar için fazla bile.
haaaa bak sezarın hakkı sezara. adamın tasfir gücü etkileyici. sayfaları çevirirken birden kendinizi o anlatılan yere ışınlanmış ve olayın kahramanının yanındaymış gibi hissediyorsunuz. ama beni bayıyo.
sizin gibi genç kuşaklar hoşlanabilir fekat çıtası divan edebiyatında bulunan bizim kuşağı -sevgiliyi tarif konusunda- tam tatmin etmemesini mazur görün.
işte fuzuli, işte anlatım
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden
benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim
akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana
getirir.)
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi,
gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar
uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez. )
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim
ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek
dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)
(*)bizim dönemde lisede iki bölüm vardı. fen ve edebiyat. ben edebiyat mezunuyum.
bi sınav sorumuz şöyleydi. hayalinizdeki bir kızı (kızı çünkü okul kabataş erkek lisesi'ydi)
6 beyitte ve bilmemne aruz kalıbına uygun olarak ve zart zurt sanatlarını kullanarak anlatın
(tüm sınıf koro halinde; zıçtık AQ)
diicem o ki sevgili empatizan ben o anlatımın daha güzelini hemide aruzla yazarım.
al yazdım işte:
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana
Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana
Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana
Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
(ah ulen şu gugıl olmasaydı nedim'in bu gazelini ben yazdım diye ne güzel yuttururdum)
şimdi ben fazıl say'ı beğenmesem ille de mozart desem siz bana madem öyle o zaman fazıl say gibi bi beste yap da göreyim der miydiniz?