Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kilitlenmiş Bedenler

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
58,087
Reaksiyonlar
502
Tekparça Ben

Bülent Küçükaslan

Eğer bir şey birden fazla ters gitme olasılığı taşıyorsa; size en fazla zararı dokunacak kombinasyonun bilincindeyseniz ve buna karşı tedbirlerinizi aldıysanız, bu tedbirler sizin için daha zararlı bir kombinasyonu gerçekleştirir.
Murphy Yasaları



“Aman ha!” dedi bir an yanıma uğrayan fizik tedavi doktoru, “Sakın eklemleri hareketsiz bırakmayın. Yoksa eklemler kireçlenir ve hiç hareket edemez hale gelir”.

Aman ha! dedim, doktorun uyarısına çok dikkat edelim, sakın eklemleri hareketsiz bırakmayalım. Böyle-böyle açıp kapatalım eklemleri; hem dizleri hem de kalça eklemlerini.
“Aman ha!” dedi, yanımdaki refakatçiler. “Sakın hareketsiz bırakmayalım eklemleri. Boyuna açıp kapayalım.”

Boyuna açıp kapattık...
“Bülent” dedi arkadaşım, “Hadi açıp kapatalım”.
Hay çok yaşa dedim, ne güzel dedin. Tabi açıp kapatalım... Açıp kapattık.
Oh be dedik, açıp kapattık ya, kireçlenmez artık.

Amca, dedim, hadi açıp kapatalım. “Aferin oğlum” dedi, “Aferin! Böyle azimli ol. Sen azimli olursan hem kireçlenme olmaz hem de kısa sürede ayağa kalkarsın Allah’ın izniyle.”
Ne güzel söyledin amca, dedim, açıp kapatırsak hem kireçlenmez eklemlerim, hem de kısa sürede ayağa kalkarım. Hadi o zaman...
Açıp kapattık, açıp kapattık.
Oh be dedim, açıp kapattık ya, kısa zamanda yürümeye de başlarım.

“Bülent” dedi arkadaşım, “Bak, ayağını oynattın, gördün mü?”
Deme yahu, oynattım mı sahiden? Oynadı mı ayağım kardeşim?
“Oynadı elbet! Gördüm. Ahan, şimdi oynattın”.
Oynattım kardeşim. Öyle ya, ben anlamasam da oynattım, sen de gördün. Ne güzel, demek iyi geliyor açıp kapatmak.
“İyi gelmez mi” dedi arkadaşım, “Koca doktor demedi mi açıp kapatın diye. Hepimiz de buradaydık, duyduk ya...”
“Duyduk duyduk” dedi herkes hep bir ağızdan. “Duymasak, açıp kapamayı nereden akıl edecektik.”.
Ne iyi doktordu. Sahiden, o demese nerden bilecektik açıp kapatmamız gerektiğini. Allah korusun, öylece hareketsiz kalıverirdik ki, koca dağları bekleyen asırlık çınarlar gibi.
“Allah korusun” dedik hep bir ağızdan ve açıp kapattık, açıp kapattık, açıp kapattık.

“Bizim orda” dedi biri, “Bizim orda biri vardı, aynı böyle hiç hareket edemiyordu”.
“Aynı böyle mi” dedi yanımdaki jandarma.
“Aynı böyle” dedi biri. “Tam iki sene hiç kıpırdamadan öylece yattı”
“Sonra, sonra ne oldu?” dedik hep bir ağızdan. “Sonrasına gel hele...”
“Sonra” dedi biri, “Sonra bir gün bir de baktım ki yolda karşımdan geliyor bu kişi”
“Kim”, “Yatalak adam he mi?”
“He ya, hem de tam karşımdan”,
“Deme?”, “Sonra, sonra..?”
“Yahu dedim, sen ne zaman, nasıl kalktın da böyle gezer oldun?”
Hep beraber anlatanın ağzının içine baktık pür dikkat
Sorma, dedi yatalak olup da ayakta gezen adam. Sorma abi, iki sene yattım ama, şimdi kalktım Allah’ın izniyle
Hep bir ağızdan sorduk:
“Nasıl kalkmış?”, “Nasıl, nasıl?”
“Bir bir anlattırdım nasıl kalktığını adama. En önce doktorlar ona da açıp kapat demiş, açıp kapat eklemlerini. O da açıp kapatmış. Sonra türlü türlü şeyler denemiş. Mübarek türbelere adaklar mı adamamış, binbir bitkiden ve de hayvandan binbir çeşitle ilaçlar mı yapmamış, nefesi güçlü onlarca ermiş hocaya dualar mı okutmamış, türlü türlü uzmanların kontrolünden mi geçmemiş. Her bişeyi yapmış”
“Ve kalkmış ayağa öyle mi?” diye sordu biri.
“Ve kalktı” dedi biri. “Allahın izniyle hem de...”
“Amin!” dedik hep bir ağızdan, “İnşallah biz de kalkarız”
Hadi, dedim arkadaşıma, hadi, açıp kapatalım şu eklemleri...
“Hadi” dedi, “Hadi açıp kapatalım.”
Açıp kapattık, açıp kapattık, açıp kapattık.

Bir ay böylece geçti. Her gün defalarca açıp kapattık, açıp kapattık. Arkadaşım geldi “açıp kapatalım” dedi, amcam geldi “açıp kapatalım” dedi, doktor geldi “açıp kapatıyor musunuz?” dedi, hep beraber, “açıp kapatıyoruz sayenizde” dedik. Açıp kapattık, açıp kapattık, Allahın izniyle.

Bir sabah kalktık, “Bülent” dedi arkadaşım, “Ayaklar eskisi kadar açılmıyor sanki”.
Allah Allah! dedim, hep açıp kapatıyoruz ya, ne ola ki?!
“Bilmem” dedi arkadaşım, “Doktora sormak gerek”.
“Doktora sormak gerek” dedik hep bir ağızdan.
Doktora sorduk. “Kurban olduğum doktor” dedik, “Sen dediğinden beri açıp kapatıyoruz, ama sanki eskisi kadar açılmıyor eklemler”.
“Ben size demedim mi açıp kapayın diye” dedi doktor, “Açıp kapasanız böyle olur muydu!”
Hepimiz mahcup olduk. “Haklı” dedik doktorun ardı sıra, “Haklı doktor. Öyle ya, demek ki iyi açıp kapatamadık”
“Olsun” dedi arkadaşım, “Olsun, bundan sonra daha çok açıp kaparız”.
“Olsun” dedik hep beraber, “Varsın bugüne kadarki açıp kapamalarımız işe yaramasın. Biz de bir olur, bundan sonra daha çok açıp kapatırız”
“Açıp kapatırız” dedik hep beraber, “Hem de nasıl açıp kapatırız...”
Ve açıp kapattık, açıp kapattık; daha çok, daha çok...

“Bu işte bir iş var arkadaş” dedi amcam
“Bir iş var ya” dedi arkadaşım
“Bir iş var” dedi jandarma
“Bir iş var” dedi herkes
Bir iş var dedim. Bir iş olmasa dizlerim kalçalarım cayır cayır yanar da güneşte kalmış eşek ölüsü gibi şişer mi hiç!
“Şişmez” dedi herkes bir ağızdan.
“Şişmez” dedi amcam
“Şişmez” dedi arkadaşım
Şişmez, dedim, hem şişmez hem de yanmaz.

Biz, dedim doktora, biz öbür doktorun dediği gibi hep açıp kapattık.
“Açıp kapattık” dedi herkes
Ama dedim, bakın ne oldu. Gerçi parmaklarım kendiliğinden hareket etmeye başladı ama, yine de eklemlerim hem şişti hem de yanıyor.
“Allah Allah” dedi doktor, “Allah Allah”
“Allah Allah” dedi herkes “Allah Allah”
“Hem de hep açıp kapattınız, öyle mi?” diye sordu doktor
“Hep açıp kapattık” dedi oradakiler, “Hep açıp kapattık”
“O zaman” dedi doktor, “Şu yazdığım tetkikleri yaptırın hemen. Bakalım ne olmuş”
“Bakalım” dedik hep bir ağızdan, “Bakalım ki anlayalım ne olduğunu”
Hemen o gün yaptırdık tetkikleri. Baktı doktorlar. “Şişmiş” dediler.

“Buz getir” dedi amcam arkadaşıma, “Buz getir. Doktor öyle dedi. Buz koyacakmışız hem dizlere hem de kalçalara”
Buz koyduk, hem dizlere hem kalçalara.
Açıp kapattık
Buz koyduk
Açıp kapattık
Buz koyduk
Açıp kapattık...

“Başka bir hastane varmış” dediler. “Orada tedavi görüp de ayağa kalkmayan yokmuş”
“Yokmuş” dedi herkes, “Ama orada da boş yatak bulmak imkânsızmış”
Aman dedim, aman yetişin, ne yapıp edelim o hastaneye gidelim. Gidelim de ayağa kalkayım...
“Gidelim” dedi herkes, “Şimdi bir tanıdık bulur, hastanede oda ayarlarız”
Bir tanıdık bulduk ve hastaneye yattık.
Doktor geldi, “Açıp kapatın” dedi.
“Açıp kapatıyoruz” dedik “İlk günden beri...”
“İyi” dedi doktor, “Siz devam edin... Kısa süre içinde uzman arkadaş gelecek ve size yardımcı olacak”
Açıp kapattık, açıp kapattık. Eskisi kadar açılmasa da nasıl olsa artık en iyi hastaneye gelmiştik. Onlar bilirlerdi ne olduğunu ve kısa sürede kaldırırlardı beni ayağa.
“Kaldırır” dedi arkadaşım
“Kaldırır” dedi herkes, “Kaldırır Allahın izniyle”
“Amin” dedi herkes “Amin”

Uzman geldi, açıp kapattı
Doktor geldi, “açıp kapatın” dedi.
Açıp kapattık, açıp kapattık
İki yıl böyle geçti
“Yüksek dağlardaki soğuk sulardan alabalık” dedi biri, “Taşı eritirmiş”
“Eritir mi” dedi herkes “Eritmez mi hiç! Yüce dağları bir ucundan bir ucuna dolaşan ulu deredeki ulu alabalık herbişeye iyi gelir”
“İyi gelir” dedi herkes.
Ulu alabalıklardan dört taneyi iki dizime sardık...
“Limon” dediler, “Limon suyu içeceksin. Tüm dünya içermiş”
“İyi gelir mi” dedik
“Gelmez mi” dediler, “Mermerin üstünde limon suyu kalınca mermer beyazlaşmıyor mu?”
“Beyazlaşıyor” dedik hep bir ağızdan.
“İşte” dediler, “işte kireçleri de böyle açar Allahın izniyle”
“Amin” dedi herkes
“Birinci gün” dediler “5 limonu sıkıp suyunu içeceksin”.
Kolay, dedim.
“İkinci gün” dediler, “10 limon suyu”
Tamam, dedim.
“Üçüncü gün 15, dördüncü gün 20, beşinci gün 25”
Allah dedim, Allah ki Allah, midemi delmesin?
“Delmez” dediler, “Delmez, hem de kireçlerini anında açar Allahın izniyle”.
Bu kadar mı? dedim.
“Yok” dediler, “altıncı gün gene 25 limon, yedinci gün 20, sekizinci gün 15, dokuzuncu gün 10 ve onuncu günde de 5 tane limonu sıkıp suyunu içeceksin”
İçtim...
...
...
...
Hep daha az açıldı kapandı dizlerim, kalçalarım
Hep daha az
Daha az
Az
Ve hiç

Çok zaman geçti üstünden
Bugünlerde, “Şu dağlarda” dedi biri, “şu dağlarda porsuklar yaşarmış...”
Tamam dedim, tamam, biliyorum.
“Sen de mi duydun?” diye şaşkınlıkla sordu öteki.
Duymam mı ya dedim, duymam mı! Yüce dağların yüce ormanlarında yaşayan, ardı sıra yedi kat ışıklar saçarak yüce derelerden su içen yüce porsuk, herbişeye iyi gelirmiş...
“Gelirmiş” dedi öteki, “Allahın izniyle”
Gelir, dedim, gelir. Bizde bu talih ve bu kafa olduktan sonra, başımıza herbişey gelir!
 
klavyene sağlık ne güzel anlatmışsın şu aç kapa olayını
aziz nesin uslubuyla tam aziz nesinlik bi hikaye.
ben de bıkmıştım bu aç kapa aktivitelerinden ve bi aç kapa makinesi icat etmiştim.
yooo kimse heveslenmesin makine çalışmadı :p
yalnııız alabalık çiftlik üretimi olmicakmış
soğuk ve akarsuda dolunaylı bi gecede elle avlananı makbulmuş.
valla bana aynen bööle demişlerdi.
inşallah sen balıkları carrefour'dan almamışsındır.
belki beklenen faideyi elde edememiş olman bu hazırlopçuluğundandır. :twisted:
 
Budur... Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
 
ellerine sağlık abi güzel anlatmışsın...
 
Merhaba arkadaşlar
bundan daha iyi bir anlatım olmaz galiba
Bülent arkadaş konuyu çok güzel işlemiş
Tibben bitmış olan tedavilerimiz için değişik
tedaviler aramamız gerekir üfleme püflemeyle
bu işler olsaydı yeryüzünde bunca hastalık kalmazdı.

Allahın vermış olduğunu ancak Allah açıp kapar
 
yüreğine sağlık bülent...çok güzel yazıyorsun ...yeni yazılarını sabırsızlıkla bekşiyoruz..
 
Her denileni ne umutlarla yaparız sonuç alamayacağımızı bilsekte :?


Yüreğine sağlık patron :)
 
Önerileri uygularken bir bakmışız ne bacak nede el kalmış............
 
Bülent, müthiş yazmışsın,
Helal olsun, başka diyeyim...

Bir de;
Bundan çok güzel bir tiyatro oyunu olabilir.
Müzikli bir oyun da olabilir. Arkadaki şahısların hep birlikte
söyledikleri sözler var. Sanki bir koro gibi. Bunun üstüne biraz da
müzik oldu muydu... :p :p :p
 
İkinci kez okuduğumda, anlatımınızla ilgili olarak "Babam ve Oğlum" filmi aklıma geldi. "Neden" diyeceksiniz. Yönetmen bu filmde üç kuşak ilişkisini antatıyor. 80 li yıllara sevimli bir çocuğun gözlerinden bakıyor. Aslına bakacak olursak belki basit bir ilişki ama öyle güzel anlatmışki izleyen herkes adeta filmi tekrar yaşıyor.

Sizin bu çalışmanız bir film değil; ben bunları görmüyorum, sadece okuyorum ama okurken olayları adeta yaşıyorum.

Edebiyat, laf salatası yapmak değildir elbette; kelime cambazlığı değildir; edebiyat çırılçıplak kalmayı ve çırılçıplak soymayı göze almaktır. Olanca ruhunu bilerek, hissederek, sezerek başka bir nesneye, varlığa, insana dönüşebilme becerisidir. Siz bunu çok iyi beceriyorsunuz.
Tebrik ediyorum...

Okuyanlara;
Bu akşam bilgisayarınızın karşısına oturun ve görüş alanınızdaki tek bir sahneyi tarif edin. Ya da sadece kendinizi saç taramak kadar basit bir eylemi yaparken gözleyin ve bu sahneyi ayrıntılarıyla anlatın. Ne kadar zor olduğunu göreceksiniz...

Saygılarımla,
 
Walla Bülent abi yazına diyecek bişey yok, trajikomik ve de çok güzel!
Benim sağ bacakta da güç kaybı olduğunu hissediyorum son zamanlarda. Acaba doktora gitsem mi ki- ya bana da "aç kapa geçer" derlerse- diye düşünüyordum. En iyisi ben bi daha mı düşüneyim ne dersin? :D

Ha unutmadan bizim burda öyle Ulu Dağların ardından akan Ulu Derelerin içinde yüzen Ulu Balıklar da yok, porsuklar da... Nerden temin edebiliriz? :) :lol: :D

Saygılar sunarım...
 
slm

severek okudum yazınızı,çok güzel yazmışsınız..
bana da 2tane yavru güvercin yiyceksin demişlerdi,pişirmeden.Yavru güvercin avına düşmüştü ailem.iki tane güvercini kanlıkanlı yedirdiler bana,ama benim fzytrpstim 'boşuna hareketi çok yapma nasılsa eskisi gibi olmazsın' demişti.Haklıymış işte....
 
Sevgili Bülent,
Kara mizah anlatımın, sadeliğin ve kıssadan hisse finalin çok etkileyici
Sahneye konulması gereken bir tekst gibi sanki. Mr Forehand"in Müzikli oyun fikrine de katılıyorum.
Ellerine sağlık
Sevgilerimle
 
Bülentçim,

Mr. Forehand'ın ve Alper kardeşimin önerilerine ben de katılıyorum. Diğer "Hastane Anıları"nla birlikte bir tiyatro oyunu haline getirebilir ve "Hayatım Tiyatro" diyebilirsin.. :wink: :lol:
 
Bülent tebrikler, çok güzel yazmışsın. Çok özgün, sürükleyici bir yazı olmuş. Kalemin susmasın.
 
yine tebrik

merhaba bülent,
sen farklı yorum yapılmayınca kızıyorsun ama seni tebrik etmekten başka söyleyecek birşey bulamıyorum ben. uslubun ve yaşama bakışının farklılığı, yazma konusundaki başarınla birleşince çok tadında birşey çıkmış ortaya.
yüreğine, emeğine sağlık...
 
Oturaboğanın anılarını okurken rehabilitasyon merkezlerinin hayatımızda ne gibi bir yer ettiği sorusu kafamda dolaşmaya başladı. İster doğuştan ister kaza veya hastalık nedeniyle olsun sakat kalanların hayatında bir dönem rehabilite merkezlerine yolu düşmüştür. Benimde hepimizin olduğu gibi birkaç yerde yaşadığım tecrübeler oldu.

Geceleri iki saatte bir dönme hususunda ki uyarı, sabahın erken bir saatinde dağıtılan kahvaltıyla uyanmak, yarım saati az biraz geçen fiziktedavi seansı sonrası bütün gün boyu o hastaneye tıkılı kalmak, dışarı çıkma izni verilmeyen haftasonları, eve dönen "hastaların" bakımsızlık nedeniyle düştüğü hal örnekleriyle güçlendirilmiş sakın hareketlerini ihmal etme ikazları ve düzenli rehabilite merkezine gitmenin gerekli olduğu söylemi...

Hiç unutmam geçirdiği kazadan sonra üç yıldır o merkez senin bu merkez benim gezen biriyle tanışmıştım. Hayatı buna göre şekillenmişti. Bense kendimi hastaneden eve zor atmıştım. Arada bir iki defa kontrol için gittiğim merkezlerden de hemen sıvışmaya bakmıştım.

Modernitenin rekabetçi toplumunun buralarda da hakim olduğunu düşünüyorum. Sizde şöyle sözlere şahit olmuş olabilirsiniz: O kadar azimli ki bütün gün çalıştı, iki ayda yürüyüp gitti.

Bireyin elinden geleni yaptığında sakatlığın iyi olabileceğine hala inanan çok kimse var, biliyorum. Ben de bir ara acaba daha çok çalışsaydım, daha iyi durumda olabilir miydim? diye düşünmedim değil.

Aslında ülkemizde rehabilite merkezlerine ulaşabilen şanlı azınlıktan olduğum için fazla da laf etmemeliyim. Laf aramızda bu rehabilite merkezlerinin konforu ve yaratılan ütopik ortam sayesinde (ve gerçek dünyanın gerçeğinden uzak durmanın rahatlığıyla) buralardan çıkmadan yaşamayı seçenlerde var.(GATA Rehabilitasyon merkezi)

Bu tip merkezlerin engelli bilincinin gelişip bir kimlik kazanmada önemli bir vesile olduğu belirtilir. Gettoların yaptığı gibi dışlanmanın yanında, kimliği edinmenin de aracıdır, bu merkezler.
 
:)) yazılan son mesajın üstünden neredeyse 1 sene geçicek ama yeni üyeyim ne yapayım :) yazının da güzelliği karşısında cvp yazamadan edemedim...
Keşke bu tip olaylar yaşanmasa ama yaşanıyor malesef :(

işin güzel yanı ; ağlanılacak bir olay bu kadar mı güzel anlatılır :) züpppeerrsin hocam :)
 
bu ac -kapaları bende çok yaşadım ama işin garip tarafı işe yaradı :)
alcıya baglı kireçlenmeler oldugundandır belki kısa sürede düzelmeler oldu.
rehabilitasyon merkezlerineden de faydalanmak gercekten artık lüks gibi oldu.sitemizede üye bir arkadaşımız yazdan bu tarafa sırasının gelmesini bekliyor ve bu arkadaşımız için her gün bir kayıp malesef :oops:
yazı çok güzel ve malesef pek çok engelli daha fazlasını yaşadı-yaşıyoruz.
banada neler yedirdiler.en son babam bal arısı sokmalarının iyi geldigini haberlerden izlemiş.
işin kötü tarafı kendisininde bal arıları var ve az kaldı beni arılara yem yapacaklardı :shock:
 
ancak bu kadar güzel anlatılırdı.. bu aç kapa off yaaa ne işkencedir...

neyseki bende azda olsa işe yaradı... zaten, artık sıkılmıştım.. yaramamış olsada bırakmıştım... artık aç kapayı ayaklar kendi yapıyor...

yüreğine sağlık bülent abi harika ifade etmişsin...
 
insan derdine çare ararken her yolu deniyor işte..hiçbirşey yapmamaktan iyidir..sonuç değişmese bile..denedim..amaa olmadı demek keşke şunuda deneseydim demekten iyidir diye düşünüyorum..

belki hayel kırıklığı olarak oturabilir insanın içine bu denemeler ve eli boş kalmalar..sonucun değişmemesi..çabaların boş çıkması...yaşayan bilir tabi

aslında söylemek istediğim bir çok şey var..şey diye geçiştiriyorum..ben bu şey lafını hiç sevmem..ama bazen şey demek gerekiyor..çünküüü kafamı toparlayamıyorum :D durdu mübarek :D

ellerine sağlık bülent herzamanki gibi cuk oturan cümleler kurmuşsun..sen bir kitap yazmayı düşün bence.. :roll: bu yetenekle satış rekoru kırmazsa varya bende serap değilim.. :D
 
işte ben buna bayılıyoruum bülent abimin yorumlayışına anlatışına
çok güzel akıcı ifade ediyor
zaten buraya üye olmamda onun ve yazılarını önemi büyük bende tşk abi
 
Bülent bey çok güzel yorumunuz anlatım tarzınız var devamlarını bekleriz.
hoşçakalın :) :)
 
insan-ı düşündüren ve ara ara güldüren çok hoş bir yazı,

okudukça özgeyle yaşadığım buna benzer olaylar geldi aklıma ...

denize düşen yılana sarılır misali ...

yüreğine ellerine sağlık sevgili yöneticim :)
 
doktorlar..
hayatımızı emanet ederiz, umut bağlarız..
hayatımızı mahvederler, umutlarımızı yıkarlar..
alternatif tedavilere umut bağlarız..
umut iştee.....
kah işe yarar kah yaramaz..
bendede işe yaradığıda oldu.. hatta hayatımı doktorlara değil bu alternatif tedavilere borçluyum tabiki önce ALLAHa..
biz şimdi kime neye güveneceğizzzz....
 
:)))))))))))))) bu harika bir yazı ya. tam kitaplık bu. bülent abinin yazılarını kitapmı yapak nedek yav :twisted:
 
evet gerçekten çok etkileyi bir anlatım ben topladım bir akşam arkadaşları okuttum bu yazıyı.. :D kim gelse bize durun size bir yazı okutacam diyorum..

ve herkesten tam not alıyor..benim bir arkadaşım var ben ona saftirik diyorum jetonu geç düşerde biraz o bile kalitesini ilk okuyuşta anladı bu yazının..hahahah o bile yanii

demekki neymiş harika bir yazıymış... eşe dosta tavsiye ediyorum bir okuyun bakim diye...

kesinlikle kitap olmalı bu yazılar..bülent bey bekliyoruz yani..lütfen.. artık başlayan biran önce
 
aç kapa ben hiç açıp kapamıyorum...
ama sürekli rahatca açılıp kapanıyor demek bana ters etki yapmış ben şimdi kime dua edeyim bacağıma mı oluşmayan kirecemi?
hepiminiz hayatını üstüste koysan kaç cilt roman olur bilmem
 
Üst Alt