Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[izzet42] Yeni Türküler Söylemek Lazım...

izzet42

Yeni Üye
Üyelik
8 Ocak 2007
Konular
8
Mesajlar
23
Reaksiyonlar
0
[YENİ TÜRKÜLER SÖYLEMEK LAZIM​

Ömürlerin yaprak gibi yerlere düştüğü, hayat takviminin sayfalarının teker teker koparıldığı, bazen gülüp bazen ağladığımız; sevinçlerle, üzüntülerle, mutluluklarla ve “ keşke “ lerle dolu bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz bu günlerde…
Bu yazıyı okuyan herkes kim bilir bir yıl öncesine dalıp gidecek, ne gibi hayallerle yeni bir yıla girdiğini, geleceğine yönelik ne tür hedeflerinin olduğunu düşünecek, “ Acaba neleri yaptım? “ ya da “ Neleri yapamadım, başaramadım? “ diye kendisini sorguya çekerek, düşünce okyanusunda boğulup gidecektir…
Belki geçen sene bu zamanlar aralarında bulunan dostlarını hatırlayacak, onlarla geçirdiği anılar aklına gelince hafif bir tebessümle eski günlerini yâd edecek, kalbine buruk bir duygu yüklenecek, gözler yaşaracak ve derin bir “ iç “ çekecektir.
“ Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir. “ diyor Can DÜNDAR bir yazısında ve kaçırılmış fırsatların, geçmişe yönelik pişmanlıkların insanlara bir fayda sağlamadığını “ Keşke'cilerin hayatının, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığı “ olduğunu vurguluyor.
Sürekli geçmişe bakıp dövünmek, hayıflanmak ve üzülmek yerine; biraz başımızı dik tutup ileriye doğru bakmalı; hayat evimizi inşa ederken, geçmişin tecrübelerinden yararlanarak yaptığımız hataları, yanlışları, “ iyi ki böyle yapmışım “ veya “ keşke bunu yapmasaydım“ ları “ ömür binamızın “ harcına koyarak üst katlara daha sağlam bir şekilde çıkmalıyız.
Her doğan güne yeni bir umutla sarılmalı, geleceğe daha güvenli ve kararlı bakmalıyız. Yeni yılda, başımıza gelecek olan “ yeni zorlukların, sıkıntıların “ bizi yıldırmasına izin vermemeli, “ demirin ateşte, insanın mihnette “ belli olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Ne güzel demiştir; gönüller fâtihi Mevlana, Mesnevi isimli şaheserinde:
“ Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi, Her gün bir yere konmak ne güzel; Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş… Dünde beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait… Şimdi yeni şeyler söylemek lazım… “
Gelin bizlerde yeni yılda, yeni yaşımızda “ yeni türküler “ söyleyelim; aldığımız her nefesin, yaşadığımız her anın tadını çıkaralım… Küçük şeylerle mutlu olmanın yollarını arayalım. Hayatımızda sahip olduğumuz ama farkına varamadığımız pek çok şeyin değerini bilelim…
Yeni yılın hayatınıza güzellikler katması dileğiyle…

NOT ETTİKLERİM : “ Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo`nun resim, Beethoveen`in beste yaptığı veya Shakespeare`in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki yerdeki ve gökteki herkes durup ` Burada işini çok iyi yapan büyük bir çöpçü yaşıyormuş `desin. “ Martin Luther King
 
İnsanlığın Öldüğü Şehir: Gazze

İNSANLIĞIN ÖLDÜĞÜ ŞEHİR: GAZZE

“ Kim haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur…” Maide 32
“ Suçsuz birini öldürmek için rüşvet alana yazıklar olsun ” Tevrat - Yasa 27/ 25
“ Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı da çevirin… “ Luka 6/ 29
Daha birkaç gün önceki yazımda; yeni bir yıla girdiğimizi, insanların umutla geleceğe bakmalarını, hayatın her anından yaşadığı, nefes aldığı sürece tadını çıkarmasından bahsetmiştim. İnsanın geçmişe bağlı kalmamasını ve “ yeni türküler söylemesi “ gerektiğini vurgulamıştım.
Ama gelin görün ki 2 gün önce meydana gelen o korkunç, ürpertici, vahşi, cani haberi alıncaya kadar. Anlaşılan odur ki dünya yine eski yerinde kalacak, canililer caniliklerini yapmaya, mazlumlar ezilmeye, ayağında giyecek bir ayakkabısı bile olmayan Filistinli çocuk, ülkesini savunmak için üzerine yağan bombalara karşı elindeki tek silahı olan sapanla taş atmaya devam edecek ve tüm dünya halkı da yalandan kınamalar yayınlayacak ve hiç kimse bir şey yapmayacaktır.
Peki, bu acımasız savaş nedendir ve niçindir? Kudüs ve Mescid – i Aksa yalnızca Musevilerin mi dir?
Kudüs ve Mescid- i Aksa, Allah Teâlâ tarafından gönderilen 3 ilahi din tarafından da kutsal kabul edilen bir şehirdir. Yahudileriçin kutsallığı, Süleyman mabedinin burada bulunması ve Yahudilerin Kudüs’ü Allahın evi olarak görmesindendir.
Hıristiyanlar için kutsallığı ise; Hz. İsa’nın yakalanıp, çarmıha gerildiği sanıldığı yere yapılan kilise sebebiyledir.
Müslümanlariçin önemi ise, Peygamberimizin Miladi 620 yılında bir gece Cenabı Allah tarafından kuluna ayetlerini göstermek için, Mescid-i Haram’dan ( Kâbe ) etrafını mübarek kıldığı Mescid – i Aksa’ ya ( Kudüs ) getirilmesi oradan da göklere yükseltilemesi bakımından önemlidir.
Ayrıca Müslümanlar tarafından bir başka önemi daha vardır ki o da, Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman sırf Yahudilerin gönlünü kazanmak, onların kalbini İslam’a ısındırmak, ortak bir kelime üzerinde buluşmak için on altı ay boyunca Allah’ın emriyle Kâbe yerine Mescid – i Aksâ’ya yönelerek ibadet etmiştir.
Ama ısınmış mıdır bu “ buz adamların “ kalpleri İslam’a? Cevap: Hayır!!! Bırakın İslam’a ısınmayı, Hz. Muhammed’e inanmayı onla dalga geçmişler “ Muhammed kıblesini dahi bilmekten aciz bir insandı. Bize bakarak kıblesini öğrendi “ deme cesaretini kendilerinde görebilmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim incelendiği zaman Allah, Yahudi halkına verdiği nimetleri tek tek sayıyor. Her gün bedava bıldırcın eti ve helva vermekten tutunda çölün ortasında susuzluklarını gidermek için kayadan su çıkarmak, Firavun’un zulmünden kurtarmak için Kızıldenizi ikiye ayırmak gibi pek çok nimetten bahsediyor. Peki, en çok Peygamberin kendilerine gönderildiği bu millet, yaratıcılarına bu kadar nimete karşı teşekkür mü etmişlerdir yoksa nankörlük mü etmişlerdir?
“ Ey Musa biz her gün bıldırcın yemeden bıktık, rabbine söyle de bize soğan, sarımsak, mercimek versin… Ey Musa söyle rabbine biz onu apaçık bir biçimde görmedikçe kendisine inanmayız… Ey Musa söyle rabbine keseceğimiz ineğin rengi nedir? Nitelikleri nelerdir? Bize bir açıklayıversin? “ gibi şuursuz, alaycı ve alçakça cümleler kurabilme cesaretini kendilerinde bulabilmişlerdir.
Kalpleri mühürlenmiş, “ Aşağılık maymunlar olmuş “, kutsal kitaplarını değiştirmiş, Peygamberlerini öldürmüş, gerçeği adları gibi bildikleri halde söyleyememiş, Ahireti dünya hayatı ile değişmiş, gazaba uğramış, lanetlenmiş, Allah’ın rahmetinden kovulmuş, buzağıyı tanrı edinip tapmış, verilen onca nimete karşılık nankörlük etmiş, itaat yerine isyanı seçen bir milletten zaten çok da güzel şeyler beklemek hayal olur, safdillik olur.
Sayın Başbakanımız, İsrail başbakanı için “ Bu barışa indirilmiş bir darbedir. Bana verdiği sözü tutmadı. Onun için bir daha onunla görüşmeyeceğim “ diyor. Ben de diyorum ki “ Bu peygamber katili millet, Allah’a verdikleri sözleri bile tutmamışken, bir insana verdikleri sözü tutmaları beklenemezdi zaten. “ Kuran – ı Kerimde tam on üç yerde, İsrailoğullarının Allah’a verdikleri sözü tutmadıklarından bahsediliyor.
Maalesef dünya; zalimle mazlumun, ezenle ezilenin, güçlü ile zayıfın mücadelesi haline gelmiştir. Biz Müslümanlar elimizden ne geliyorsa, ne yapmamız gerekiyorsa herkes gücü ölçüsünde bu zulümle mücadele etmelidir. Peygamberimizin de söylediği gibi “ Sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ( kin beslesin, kınasın ) “
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, tüm dünya Müslümanlarına başsağlığı diliyorum…
NOT ETTİKLERİM: Bir İsrailli çocuk ile Filistinli çocuk aralarında konuşmaktadırlar:
İsrailli Çocuk: “ Babam bana siz Arapların, şeytan, terörist ve hayvan olduğunu söyledi.”
Filistinli Çocuk: “ Benim babam bana bir şey diyemiyor, çünkü sizinkiler onu katletti.”
 
Vay bee! Kimler yönetmiş üniversiteleri…

Vay bee! Kimler yönetmiş üniversiteleri…
[FONT=Calibri] Dün akşam televizyon kanalları arasında gezinirken birden gözüme CNN TÜRK’te ki gazeteci – yazar Ahmet Hakan’ın hazırlayıp sunduğu “ Tarafsız Bölge “ programı takıldı. Konuğu önceki dönemlerde sekiz yıl boyunca YÖK başkanlığı yapan, şimdilerde ise ismini çete davalarından sık sık duyduğumuz Kemal GÜRÜZ idi. [/FONT]
[FONT=Calibri] Konuşması boyunca aslında pek çok önemli şeylerden bahsetti. O zamanın Cumhurbaşkanı tarafından nasıl YÖK başkanı olarak atandığından tutun da kendi döneminde yaptığı sicil amirliği görevlerinin neler olduğunu, sicil notu doldurulurken nelere dikkat edileceğini, kendi kafasıyla uyuşamayan yöneticilerin nasıl istifa ettirileceği, “ İrticacı “ diye kime dendiğini, hatta seçimlerde kime oy vereceğine kadar bizlere ışık tutan, dâhice (!) fikirlerini en ince ayrıntılarına kadar anlattı. Sağ olsun var olsun çok istifade ettik kendisinden (!)[/FONT]
[FONT=Calibri] Filistin’in İsrail tarafından işgal edilmesine, soykırım yapılmasına ise büyük bir çoğunluğumuzun göremediği, idrak edemediği farklı bir gözle baktık Sayın Gürüz’le… Çünkü O, Avrupa’da yaşayan bazı sağduyulu Musevilerin bile kabul ettiği gerçeği kabul etmiyor ve diyor ki: “ Orada bir savaş var. İşgal falan yok efendim. Nerden çıkardınız bunu. Hamas da roket atıyor ama beceriksiz oldukları için vuramıyorlar. “ O arada söze Ahmet Hakan giriyor artık o bile dayanamıyor. “ Ama Sayın Gürüz ölen bebekler var efendim. Yapmayın bu kadar “ [/FONT]
[FONT=Calibri] Hayretler içinde izledim. Bir adam nasıl olur da bu kadar gözleri görmez, kulakları duymaz, vicdanı sızlamaz olur. Ya da görmek mi istemez işine gelmediği için? Duymak mı istemez hoşuna gitmediği için? Ya da bir insanın içindeki kin bu kadar mı büyük olur ki beşikte iken ölen bebeklerin dahi haklı yere öldürüldüklerini savunacak kadar? [/FONT]
[FONT=Calibri]Dün gece yeni bir şey daha öğrendik ki; Sayın Gürüz’e göre; Dünya barışını sağlayacak tek ülke varmış: O da Amerika imiş!.. Onun emperyalist olduğunu söyleyenler ise çok yanlış düşünüyorlarmış. Amerika emperyalizmi palavradan başka bir şey değilmiş. Hatta Türkiye’nin Amerika’ya daha da çok yakınlaşması gerektiğini de söylemeden edemiyor. Ona göre Osmanlı’nın yıkılışında da bu yakınlaşmamanın etkisini olduğunu söylüyor. Yani bir bakıma Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık uğruna reddettiği, bütün ulusal kongrelerin hepsinde neredeyse ilk madde olarak konulan “ mandacılık “ ı savunuyor. [/FONT]
[FONT=Calibri] Daha burada yazamayacağım pek çok tuhafıma ve tuhafımıza giden pek çok şey söyledi Sayın Gürüz. Ne yazık ki bir neslin yetişmesinde büyük emeği olan (!), birçok gencin üniversite kapılarından dönmesini övgüyle anlatan, “ şimdi olsa yine aynı şeyleri yapardım “ diyebilen sözüm ona eğitimci! adına, eğitim faaliyetlerinin içerisinde olan bir birey olarak Gazze halkından ve o programı izleyip incinen, kalbi kırılan herkesten özür diliyorum… [/FONT]
[FONT=Calibri] NOT ETTİKLERİM: “ [FONT=Lucida Sans Unicode]Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar.” ( Seneca )[/FONT][/FONT]
 
Üst Alt