Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haftanın Konusu] İş yaşamında ayrımcılık

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
675
Mesajlar
58,489
Reaksiyonlar
858
İş yaşamında ayrımcılık

  • * İş yaşamında önemli olan şey mesleki kalifikasyon mudur, yoksa sakat olup olmamak mıdır?
    * Sakatlığınız öne sürülerek iş yaşamında ayrımcılığa uğruyor musunuz?
    * Eğer ayrımcılığa uğruyorsanız, ne tür haksızlıklarla karşı karşıya kalıyorsunuz?
    * Eğitimini aldığınız ya da beceriniz olan işte mi, yoksa "asgari ücretli beden işçisi" olarak mı çalıştırılıyorsunuz?
    * Tecrübeleriniz ışığında değerlendirirseniz, sizce işverenler/yöneticiler sakatların işe alınmaları ve mesleklerinde yükselmeleri konusunda nasıl bir tutum içindeler?
    * Kamu ya da özel sektörde üst düzey kadroda çalışan kaç engelli /duydunuz/gördünüz?

****
Çalışma yaşamında geçerli olan kural mesleki kalifikasyon mudur, yoksa sakat olup olmamak mıdır? Başbakan mesela, kaza geçirse ve bir kolunu kaybetse ya da felç olup tekerlekli sandalye kullansa, artık başbakan olamaz mı?! Başbakanlık uzuvla mı, yoksa yönetim becerisiyle mi olur? Güncel bir de örnek vermek gerekirse, Sayın Tayyip Erdoğan 2 yıl önce attan düştüğünde omuriliği yaralansa ve felç olsaydı, Tayyip Erdoğan olamayacak mıydı?
Sonuç olarak, iş yaşamında mesleki becerilerimizin değil de, mesleğimizle çoğu zaman alakası olmayan sakatlığımızının ön planda tutulmasının, toplum ve yönetenler açısından ciddi anlamda sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
 
Sevgili Bülent,ne yazık ki T.C. de süslenmiş ambalaj hep satın alınır...
Bunu kırmanın yolu ise okul öncesi ve sonrası sağlıklı egitim..
Ön yargılardan uzak kaliteli beyinlerin çoğalması dilegiyle..
 
Üniversitede araştırma görevlisi olarak kalamamamın tek sebebi kanun maddesindeki görev yapmasına engel vücut sakatlığı ibaresinin olmasıydı. Öğrenciyken , sakatlık öğrencilik yapmaya engel değil ama kendilerinden biri olmaya gelince engel :?
 
1998 de işe başlamamdan 3 ay sonra işletme müdürü ile aramda geçen konuşmada " siz seni iş kur la yaşadığımız problemden dolayı işe aldık. özürlü kadrosu dolsun diye fakat sen beni şaşırtacak kadar donanımlı biri çıktın. " demişti. buna üzüleyim mi , sevineyim mi diye çok düşünmüştüm. şimdi çalıştığım şirkette satınalma sorumlusuyum.

beni gıyabi olarak tanıyanlarla karşılaşınca yüzlerinde şaşkınlık ifadesini çok seviyorum. " Biz senin durumunu bilmiyorduk. Bu durumuna göre çok aktif ve hareketisin gibi " konuşmalar geçiyor.

özürlü olmak bir şeyleri başaramamak olmadığını insanlara kanıtladığım ve benim gibilerinde fırsat verildiğinde çok şeyler yapabileceğini göstermekten çok ama çok hoşlanıyorum
 
Sema' Alıntı:
Üniversitede araştırma görevlisi olarak kalamamamın tek sebebi kanun maddesindeki görev yapmasına engel vücut sakatlığı ibaresinin olmasıydı. Öğrenciyken , sakatlık öğrencilik yapmaya engel değil ama kendilerinden biri olmaya gelince engel :?

Bana da "tahtayı nasıl kullanıp ders anlatacaksın?", "öğrencilerin tepkisi ne olur?" demişlerdi ve üstelik o sırada yüksek lisans yapıyordum :!:

Şimdi de çalıştığım yerde müşteriler müdürlüğünde olduğumdan insanlarla bütün gün sürekli yüzyüze görüşüp, dinlemem gerekiyor. O kadar ilginç ki, bağırıp çağırmaya geldiği daha yaklaşırken belli olan insanlar bazen birden daha bir yumuşayıveriyor :) - aslına bakarsanız bu durumdan hiç de şikayetçi değilim hani :wink: -

Ama geçenlerde biri olayı iyice abartıp, "Ay canııım... sen burda çalışıyor musun?" (soru aynen bu) dediğinde güleyim mi kızayım mı bilemedim doğrusu :?
 
Kamu görevlerinde "kalifikasyon"un da içerisinde bulunduğu "liyakat" esastır! Görevin niteliğine göre, "dış görünüş" de önemli yer tutabilir..

Buradaki "başbakan" örneği biraz ekstrem olmuş.. Çünkü; başbakanın tüm dünyada ülkeyi temsil etmek gibi bir fonksiyonu daha var. Bence RTE, o kazada felç olsa idi RTE olarak kalırdı ama başbakanlığını anında devrederdi.. Aydın Menderes örneği var.. 22. Dönemde siyasi hayatı bitti..

birisi' Alıntı:
Sevgili Bülent,ne yazık ki T.C. de süslenmiş ambalaj hep satın alınır...
Bunu kırmanın yolu ise okul öncesi ve sonrası sağlıklı egitim..
Ön yargılardan uzak kaliteli beyinlerin çoğalması dilegiyle..

Bu olayı da "önyargı" olarak görmek; olaylara objektif bakamamaktır, bence. Dünyanın hangi ülkesinde tekerlekli sandalye kullanan bir başbakan var? Ekstrem örneklerden gidersek; Stephen Hawking'in Tony Blair'in yerine seçilebileceğini düşünemiyorum bile. :wink:
 
Baben' Alıntı:
Bu olayı da "önyargı" olarak görmek; olaylara objektif bakamamaktır, bence. Dünyanın hangi ülkesinde tekerlekli sandalye kullanan bir başbakan var? Ekstrem örneklerden gidersek; Stephen Hawking'in Tony Blair'in yerine seçilebileceğini düşünemiyorum bile. :wink:
Engelli Başbakan olamaz önyargısından uzaklaşmak ve sadece olasılıklar etrafında kesin yargılarda bulunarak önyargılar oluşturmaktansa olaylara daha derin ve objektif yaklaşmak yerinde olacaktır.. :wink:
 
Baben' Alıntı:
Kamu görevlerinde "kalifikasyon"un da içerisinde bulunduğu "liyakat" esastır! Görevin niteliğine göre, "dış görünüş" de önemli yer tutabilir..

Buradaki "başbakan" örneği biraz ekstrem olmuş.. Çünkü; başbakanın tüm dünyada ülkeyi temsil etmek gibi bir fonksiyonu daha var. Bence RTE, o kazada felç olsa idi RTE olarak kalırdı ama başbakanlığını anında devrederdi.. Aydın Menderes örneği var.. 22. Dönemde siyasi hayatı bitti..
Buna kesinlikle katılmıyorum. Eğer yeterli bilgi-beceri ve sağlığa sahipse, tekerlekli sandalyede oturarak da pekiala başbakanlık yapılır. Bunun en güzel örneği, 1933-1945 yılları arasında ABD başkanlığı yapmış olan Franklin Delano Roosevelt'dir. Adam cadı kazanına dönen dünyada ABD'yi, ve süper güç olarak da dünyayı "yönetti". Hem de ne cadı kazanıydı!...
Bir alıntı: "Örneğin ABD eski Başkanı Theodore Roosevelt felç idi. Tekerlekli sandalye ile getirip götürüyorlardı. Mitterand, iktidarının son yıllarını ağır hastalıklarla geçirdi. Sovyetler Birliği tarihinde de benzer olaylar yaşandı. Brejnev, Genel Sekreterliği'nin son üç yılını ağır hasta olarak geçirdi. Sonraki genel sekreterler Yuri Andropov ve Viladimir Çernenko da ağır hasta olmalarına karşın SSCB gibi öncü bir devleti yönetmişlerdi".
Ayrıca İngiltere'de -yanlış hatırlamıyorsam- birçok hükümette sakat bakan görev yaptı (eğitim bakanı, çalışma bakanı vs.). Ve yine eminim tüm dünyada bilmediğimiz yüzlerce bakan, binlerce üst düzey yönetici vardır...
Sonuç olarak, ben gibi bir tembel başbakanlık yapamaz, ama pegasus ya da cincin gibi birine kim engel olabilir!? :)
 
birisi' Alıntı:
Engelli Başbakan olamaz önyargısından uzaklaşmak ve sadece olasılıklar etrafında kesin yargılarda bulunarak önyargılar oluşturmaktansa olaylara daha derin ve objektif yaklaşmak yerinde olacaktır..

Burada önyargılar üzerinde biraz daha durmak istiyorum: Bütün önyargılar olumsuz değildir! İnsanların birbirlerini tanımak için sorduğu; "nerelisin", "ne iş yapıyorsun", "öğrenimin ne" gibi sorular da bir "önyargı" oluşmasını sağlar ve bu sorulara verilen cevaplar doğrultusunda olumlu ya da olumsuz bir "önyargı" oluşur. Zaten, adı üstünde "ön" yargı olmadan "kesin" yargıya da varılmaz. Bizim eleştirdiğimiz; "ön" ve/ama "bön" yani aptalca yargılardır.

Kesin ve doğru yargıya varmak içinse; olayları neden-sonuç ilişkisi bağlamında diyalektik gidişiyle değerlendirmek gerekir. Her şeyden soyutlayıp, sadece "başbakan engelli olabilir mi, olamaz mı" sorusuna cevap aramak yanlışlara düşmemize yol açar.

Tamam, benim yukarıda verdiğim örnek yanlış olmuş ama sonundaki smiley ciddiye alınmaması gerektiğinin işaretiydi.




OturanBoğa' Alıntı:
Buna kesinlikle katılmıyorum. Eğer yeterli bilgi-beceri ve sağlığa sahipse, tekerlekli sandalyede oturarak da pekiala başbakanlık yapılır. Bunun en güzel örneği, 1933-1945 yılları arasında ABD başkanlığı yapmış olan Franklin Delano Roosevelt'dir. Adam cadı kazanına dönen dünyada ABD'yi, ve süper güç olarak da dünyayı "yönetti". Hem de ne cadı kazanıydı!...

Tarihin içinde geriye doğru gidecek olursak, çok yakın tarihten çok uzak tarihe kadar çeşitli örnekler görebiliriz, aslında.. İsmet İnönü, tekerlekli sandalyeli olmasa bile tam olmasa da "işitme engelli"ydi. Osmanlılarda sadrazamlar "kelle koltukta" gezdikleri için onları da engelli sayabiliriz aslında :D Şaka bir yana; ünlü bir padişahımız vardı: "Deli İbrahim". Yıldırım Beyazıt'ın bir gözü kördü. Timur'un bir bacağı sakattı. Hatta lakabı da vardı "Aksak Timur". Ankara Savaşı'ndan sonra Yıldırım'la muhabbet ederken şöyle soruyor: "Dünya, senin gibi bir körle, benim gibi bir topala mı kalacaktı?" Çok daha öncelere gidersek; Mısır'daki Firavunların soyunun "akraba evliliğinden" kaynaklanan bir hastalık yüzünden kuruduğuna dair bir yazı okumuştum bir yerde.. Hazineler dağılmasın diye yakın akrabalar arası evlenmişler. Sonra da yok olmuşlar.. "Bunlar geçmişte kalmış, hem o zaman demokrasi de yoktu." dersek günümüze dönelim.

Senin verdiğin örnekler, çok güzel ve çarpıcı Sevgili Bülent.. Ama yine ekstrem! O ülkelerdeki yönetim anlayışıyla Türkiye'deki yönetim anlayışının uzaktan yakından ilgisi yok! Dahası Türkiye, sadece kâğıt üzerinde bağımsız. Ekonomik ve siyasi anlamda 1950'lerden beri "El-pençe Divan" durduğumuz batı ülkeleri, Türkiye'nin yöneticilerini belirlemeyi kendilerine bir hak görüyorlar. Yani Türkiye'de "yeterli bilgi-beceri ve sağlığa sahip" ama engelli de olsa olur yöneticiler değil; onların bir dediğini iki etmeyecek kişiler lazım. Bunları da engelsiz kişilerin arasından bulabilmek; hem çok daha kolay, olur hem de toplumun önyargılarını kırmak gibi problemlerle uğraşmaz.



Pegasus'a canım feda! :D Yalnız iki tane sorum olacak: 1- Türkiye'de başbakanlık yapmayı istemek için, aklını peynir-ekmekle yedi mi? 2- Ağzıyla kuş tutabiliyor mu? Bu sorulara vereceği cevaplara göre başka sorular da geliyor. :twisted:
 
Babür abi, "Türkiye'de sakat ... olmaz! Çünkü bizde şekilciliğe çok önem verirler" diye düşünebiliriz elbette, ki buna ben de katılıyorum, ama halkımda bu ufuksuzluk var diye, kendi ufkumu sınırlamam yanlış olur diye düşünüyorum.
Kısacası bana, sakatların.... olamayacağını söyleyen olursa, ben de olabileceğini söylerim... Çünkü dünyanın geri kalan ülkelerinde bu oldu/oluyor/olacak...
Benimki bir nevi doğru notu düşmek; ve sakatların (aslında farklı olanların demek daha doğru olur) .... işini yapamayacağını söylemenin yanlış olduğunu vurgulamaktır.
Herkes sağlığı elverdiği, bilgisi yettiği, azmi itelediği ölçüde her işi yapabilir.
Yapmasına izin verilmiyorsa, bunun sorumlusu 'farklı olan kişi' değil, farklılığı bahane edip farklılığa aşırı ve olumsuz anlam yükleyen ve 'farklı olan'ı öznelikten çıkarıp nesneleştiren "ötekilerdir"! Yani sistemde aksayan birşey varsa bunlar 'farklı olanlar' değil, 'farklı görenler'dir! Ve sistem düzeltilecekse bu 'farklı görenler'in bakış açısını düzeltmekle mümkündür.
Dikkat çekmemiz gereken konu bu diye düşünüyorum.
 
"insanların önyargılarını parçalamak atomu parçalamaktan daha zor " Einstein .
Ötekinin önyargısını değiştirmek mümkün değil Bülent Bey.Ben iki yıldır psikolog olarak çalışıyorum yoruldum vallahi.Görüşmek için gelen kişiler psilokog ne zaman gelecek diye soruyorlar.Psikolog benim buyrun dediğim zaman ne yapacaklarını şaşırıyorlar.Bizim toplumun önyarsını değiştirmek çok kolay değil.Yapılacak işe değil,fiziksel özelliğe bakıp yargılıyorlar.
 
Yazımı belirginleştirmeden şu kadarını bilmenizi isterim ki Önemli olan kişinin sakat oluşu degil kalifye oluşudur.
Toplumun kültür seviyesi olgunlaştıkça engelliler her alanda belirleyici konuma ulaşacaklardır...
 
OturanBoğa' Alıntı:
[size=4]Babür abi, "Türkiye'de sakat ... olmaz! Çünkü bizde şekilciliğe çok önem verirler" diye düşünebiliriz elbette, ki buna ben de katılıyorum, ama halkımda bu ufuksuzluk var diye, kendi ufkumu sınırlamam yanlış olur diye düşünüyorum.
Kısacası bana, sakatların.... olamayacağını söyleyen olursa, ben de olabileceğini söylerim... Çünkü dünyanın geri kalan ülkelerinde bu oldu/oluyor/olacak...
Benimki bir nevi doğru notu düşmek; ve sakatların (aslında farklı olanların demek daha doğru olur) .... işini yapamayacağını söylemenin yanlış olduğunu vurgulamaktır.
Herkes sağlığı elverdiği, bilgisi yettiği, azmi itelediği ölçüde her işi yapabilir.
Yapmasına izin verilmiyorsa, bunun sorumlusu 'farklı olan kişi' değil, farklılığı bahane edip farklılığa aşırı ve olumsuz anlam yükleyen ve 'farklı olan'ı öznelikten çıkarıp nesneleştiren "ötekilerdir"! Yani sistemde aksayan birşey varsa bunlar 'farklı olanlar' değil, 'farklı görenler'dir! Ve sistem düzeltilecekse bu 'farklı görenler'in bakış açısını düzeltmekle mümkündür.
Dikkat çekmemiz gereken konu bu diye düşünüyorum.[/size]

Elbette burada ben de sana katılıyorum. Ben "Türkiye'de engelli başbakan" olayına takıldım. Çünkü; yukarıda biraz değinmeye çalıştım, Türkiye'yi "yönetmek" eylemi öyle "engelli-engelsiz" penceresinden bakılarak çözümlenemeyecek kertede karmaşık bir iştir.

Ama yukarıda, hkuzgun ile Athena çok güzel örnekler vermişler. İşlerinde aynı nitelikteki engelsiz arkadaşlarından daha başarılı olmuşlar ki, yükselebilmişler!

Geçenlerde forumlardan birinde yayımlanan bir öykü vardı. Şimdi bulamadım onu ama PC'me kopyalamıştım

[size=4]FARKLILIKLARINIZI AVANTAJA DÖNÜŞTÜRÜN...

Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi.

Bir gün, talihsizce bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti.
Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu.

Hoca ilk dersinde çocuğa karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına "hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek" dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu.

Bir gün hoca elinde bir kâğıtla geldi. Kâğıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu. Çocuk çok şaşırdı.

Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, "hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum, kesin kaybederim". Hocası ise "sen sadece hareketi yap" cevabını verdi.

Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karsısında kendisinin iki katı birisi vardı.
Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.

Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu "hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum".

Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir... Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak.[/size]

Evet..Engelli, ancak ve ancak "FARKLILIKLARINI AVANTAJA DÖNÜŞTÜR"düğünde işinde yükselebilir!



sehribanu sana önerim; öyleleriyle kırmadan ama inceden dalganı geç. :D Hem stresini azaltırsın hem de sonradan saygılarını kazanırsın.. Ben çalışıyorken (az da olsa) öyle yapardım. Yararlı sonuçlarını da görmüştüm.




birisi' Alıntı:
[size=4]Yazımı belirginleştirmeden şu kadarını bilmenizi isterim ki Önemli olan kişinin sakat oluşu degil kalifye oluşudur.
Toplumun kültür seviyesi olgunlaştıkça engelliler her alanda belirleyici konuma ulaşacaklardır...[/size]

Elbette.. Ama içinde bulunduğumuz toplumun kültür seviyesi, tersine bir gidişle "hamlaşıyor." ;) O zaman ne yapacağız acaba?
 
Teşekkürler baben,önerini dikkate alacağım.
 
Kişinin engelli olması biz engelliler için önemli değil,ancak diğerleri için durum böyle değil.Kişinin bilgi,beceri ve yeteneğine önem vermesi gerekenler dış görünümüne göre tavır belirlemekteler.
Başbakanlık konusuna gelince; engelli bir başbakanın Türkiye'de görev yapması bence biraz zor gibi geliyor,aslında çok normal bir durum olması gerekirken böyle bir konu gündeme gelse işi referandum yapmaya kadar götürürler.
Yanlış hatırlamıyorsam eski Amerika başkanlarından Theodore Roosevelt (1900'lü yıllarda) engelli bir devlet başkanıydı,eee aradaki farkı anlamak için müneccim olmaya gerek yok.
 
Bu konuda genel bir yargı var ulkemizde.
Bir işi yapabilmeye muktedir olabilirsiniz ancak layık görülüp görülmeyeceğinizi bazı önyargılar belirliyor ne yazık ki..
Okulu bitirdikten sonra iş basvurusu için gittiğim bölgesel televizyonda spikerlik konusunda görüşmeye gittiğim zaman mülakata girdiğimdeki bakışları asla unutmuyorum.
 
Mesleki başarıyı engelli olup olmamak etkilememeli, ama malesef ülklemizde durum böyle değil. Abdullahtr'nin başbakanımız sakat kalsaydı işi referanduma kadar götürürlerdi sözüne katılıyorum.

İşyerinde birilerinin çıkarlarına ters düşüyorsan, seni yollarından çekmek için engelini çok güzel kullanıyorlar.
 
Bugün Yavuz Kocaömer'in yazısı sayesinde yeni bir şey öğrendim: [size=6]"Şu anda Almanya İçişleri Bakanı olan Schaeuble, 9 yıldır tekerlekli sandalyededir. Ve İçişleri Bakanlığı’nı da seçimlerden beri mükemmel bir şekilde yönetmektedir. İngiltere’de yakın zamana kadar görme engelli bir bakan vardı."[/size]

Ya Almanlar işi bilmiyor, ya da bizde bir sorun var! :)
 
OturanBoğa' Alıntı:
...
[size=4]Ya Almanlar işi bilmiyor, ya da bizde bir sorun var! [/size]:)

O yazıda şöyle bir bölüm de var:
[size=4]Ancak bir bölümü var ki, burada her hafta bir siyasi, tekerlekli sandalyeye oturtuluyor. ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu herhalde karizması bozulmasın diye tekerlekli sandalyeye oturmak yerine, yanında ayakta durarak poz verdi. Ve yine Tempo‘dan öğreniyoruz ki bir kısım siyasetçimiz, siyasi geleceklerinde aleyhlerine kullanılır diye tekerlekli sandalyeye oturmaktan kaçınıyor.[/size]

E.. İşin içine "karizmayı çizdirmek" girince sorunun nerede olduğu açık. Biz yıllardır sadece "demokrasicilik" oynuyoruz.. :evil:
 
Menekse' Alıntı:
Ben görüşlerinize kesinlikle katılmıyorum.
...

Sevgili Menekşe,

Alınntı yapmadığın için, kimin, hangi görüşüne katılmadığını tam anlayamadım.. :oops: :oops: Çünkü burada aynı kişinin bile, birden çok görüşü oluştu. :eek: (Bu da gayet normal!)

Yukarıda bir kere daha yazmıştım: http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=110722#110722
[size=4]hkuzgun ile Athena çok güzel örnekler vermişler. İşlerinde aynı nitelikteki engelsiz arkadaşlarından daha başarılı olmuşlar ki, yükselebilmişler![/size]


[size=4]Engelli, ancak ve ancak "FARKLILIKLARINI AVANTAJA DÖNÜŞTÜR"düğünde işinde yükselebilir![/size]

Beyinin sağlıklı çalışması da; bir FARKLILIKtır. Ve avantaja dönüştürdüğün zaman yükselebirsin! Hepsi bu! :wink:
 
[size=7]'Bu boyla ülke yönetemezsin' [/size]

[size=4]Yemen'de Devlet Başkanlığı için aday olan 80 santimetre boyundaki kişiye, 'Bu boyla ülke yönetemezsin' dediler.... [/size]
[size=4]
'İtibarımız yerle bir olur'

Yemen'de Eylül ayında yapılacak Devlet Başkanlığı seçimi, cüceleri kızdıran bir olaya sahne oldu. 80 santimetre boyundaki Yahya El Ghader, adaylığını açıkladı. Ancak Seçim Komisyonu, Ghader'e, "Bu boyla ülkeyi yönetemezsin. İtibarımızı yerle bir etmene izin veremeyiz" dedi. Bu gelişme üzerine, Yemen halkı komisyona büyük tepki gösterdi.

'ANAYASA'YA AYKIRI DEĞİL'
GHADER, "Sabıkam yok, tüm şartlara uyuyorum. Yemen Anayasası'nda boyla ilgili bir madde yok. Adaylığımı tescil etmemeleri büyük ayıp. Komisyon üyelerinin yaptığı hakaret beni çok üzdü" dedi. Tüm itirazlarına rağmen adaylığı için "Evet" yanıtı alamayan Ghader, Meclis dışında yerel kıyafetiyle poz verdi. Seçime, 44 adayın katılması bekleniyor.

Kaynak[/size]

Daha vahim olanı ne biliyor musunuz , bizim gazeteciler şöyle başlık atmışlar : [size=5] " Hor görme garibi " [/size]
 
Bu tartışmaya biraz geç katılıyorum. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki ben Türkiye de engelli birinin başbakan olabileceğine yürekten inanıyorum.

Bu sonuca varmamın nedenleri çeşitli. Bunlardan en önemlisi Türk halkının kollektif bilincinin eğer zihinsel olarak zekası bu işi başaracağı izlenimi vermişse bir engelliyi rahatlıkla başbakan olarak seçebileceğine dair inancımdır.

Bunun kanıtı bence Tansu Çiller dir. Bir bayan bu önyargıları aşarak bu ülkede başbakan olabildiyse, toplumun bu denli sert ataerkil yapısını aşabildiyse bence burada yapılması gereken yorum bellidir; topluma egemen olan kollektif bilinç artık belli noktalara ulaşmıştır ve zeka cinsiyeti kolaylıkla yenebildiği gibi dışgörünüşü de yenecektir.

Bu durum sadece bizde değil Pakistanda bile gerçekleşebilmiştir.

Bunun çok daha radikal bir örneğini verecek olursak, siyasetle kısaylama kabul etmesi mümkün olamayacak kadar tehlikeli bir lider çıktı tekerlekli sandalyesiyle. Kendisi bir kaç yıl önce israil bombalarıyla öldürülen Hamas lideriydi. Adı aklıma gelmiyor. Şeyh diyorlardı.n Şimdi bu adam bu kadar korkunç bir örgütte bile bir lider olarak kabul edilebilmiş.

Aynı şekilde yine geçenlerde Ruslar tarafından öldürülen Basayev de çeçen direnişçilerin lideriydi.

Bu örnekler sanırım en marjinal kitlelerde bile engelli olmanın lider olmaya engel olmayacagının somut kanıtları olarak yeterlidir.

Bir diğer kanıt da bizzat kendi hayatımdır. Geçen yıl okuduğum okulda tanıdığım bütün öğrenci arkadaşlarım öğrenci konsey başkanı olmam için ısrar ettiler. Ben oralı olmadım ; ama desteklediğim arkadaşı başkan seçtik. Şu an hala benzer talepler geliyor. Eğer sekizbin kişilik bir okulda bu denli eğitimli kitleler başkanları olmamda bir sakınca görmeyip desteklerini esirgemiyorsa geniş kitlelerdede aynı şeyin olmaması için bir sebep yok diye düşünüyorum.

Bu tamamen sözkonusu kişinin karizmasıyla ve kapasitesiyle ilintili bir durumdur.

Nasılki sağlam olmak tek başına "kabul" için yeterli değilse "sakatlık" da tek başına red için yeterli değildir. Bu tamamen bu özelliklerinizin yanında olan ya da olmayan diğer vasıflarınızla ilintilidir.
 
Sevgili Pega, sen bu forumu biraz geç keşfettiğin için yazıların tümünü okumadın sanırım..

"Bu tamamen sözkonusu kişinin karizmasıyla ve kapasitesiyle ilintili bir durumdur." diyosun..

Baben' Alıntı:
[size=4] Senin verdiğin örnekler, çok güzel ve çarpıcı Sevgili Bülent.. Ama yine ekstrem! O ülkelerdeki yönetim anlayışıyla Türkiye'deki yönetim anlayışının uzaktan yakından ilgisi yok! Dahası Türkiye, sadece kâğıt üzerinde bağımsız. Ekonomik ve siyasi anlamda 1950'lerden beri "El-pençe Divan" durduğumuz batı ülkeleri, Türkiye'nin yöneticilerini belirlemeyi kendilerine bir hak görüyorlar. Yani Türkiye'de "yeterli bilgi-beceri ve sağlığa sahip" ama engelli de olsa olur yöneticiler değil; onların bir dediğini iki etmeyecek kişiler lazım. Bunları da engelsiz kişilerin arasından bulabilmek; hem çok daha kolay, olur hem de toplumun önyargılarını kırmak gibi problemlerle uğraşmaz. [/size]

Baben' Alıntı:
[size=4] Ben "Türkiye'de engelli başbakan" olayına takıldım. Çünkü; yukarıda biraz değinmeye çalıştım, Türkiye'yi "yönetmek" eylemi öyle "engelli-engelsiz" penceresinden bakılarak çözümlenemeyecek kertede karmaşık bir iştir. [/size]

Baben' Alıntı:
OturanBoğa' Alıntı:
...
[size=4]Ya Almanlar işi bilmiyor, ya da bizde bir sorun var! [/size]:)

O yazıda şöyle bir bölüm de var:
[size=4]Ancak bir bölümü var ki, burada her hafta bir siyasi, tekerlekli sandalyeye oturtuluyor. ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu herhalde karizması bozulmasın diye tekerlekli sandalyeye oturmak yerine, yanında ayakta durarak poz verdi. Ve yine Tempo‘dan öğreniyoruz ki bir kısım siyasetçimiz, siyasi geleceklerinde aleyhlerine kullanılır diye tekerlekli sandalyeye oturmaktan kaçınıyor.[/size]

E.. İşin içine "karizmayı çizdirmek" girince sorunun nerede olduğu açık. Biz yıllardır sadece "demokrasicilik" oynuyoruz.. :evil:

Aslında okulunla ilgili verdiğin örnek güzel ama yorumun hatalı, bence.

Pegasus' Alıntı:
[size=4] Eğer sekizbin kişilik bir okulda bu denli eğitimli kitleler başkanları olmamda bir sakınca görmeyip desteklerini esirgemiyorsa geniş kitlelerdede aynı şeyin olmaması için bir sebep yok diye düşünüyorum. [/size]

Ön yargıların parçalanmasının ancak ve ancak eğitimle (o da kaliteli ve yaygın bir eğitimle) mümkün olabileceği varsayımıyla yola çıkarsak, üniversiteli sekiz bin kişilik, eğitimli (eğitimin kalitesi tartışılır, o ayrı mesele) gençlerle, oy kullanmayı dahi beceremeyen, kara cahil geniş kitleleri karşılaştırmak dahi abes olmuş.. :(
 
Eğer Türkiye de siyasette başarılı olma ölçütü küresel güçlerin çıkarlarıyla eşgüdümlü yürüyeceğinin sözünü vermek ise, burada kişinin engelli yada sağlam olması değişmnez diye düşünebiliriz.

Kaldıki vediğim savaşan örgütler cahil kitlelerin sakat liderlerinin bu savaşı devam ettirebileceklerine dair en küçük bir kuşkuları olmadıgını gösteriyor.

"Milli şefimizin"de sağır olduğunu hatırlayalım. :)

Gerçi Türkiyede Özal ve Demirel gibi kişiklikler çok karizmatik ve zeki olmaktan çok küresel güçlerle olan paralellikleri nedeniyle yıllarca iktidarda kalmış olmalarına rağmen bu kişilerin yinede dış görünüşlerinin aksine kendi kitlelerini zekalarıyla ikna edebildiklerini görüyoruz.

Universitedekilerin eğitimli oldukları bir gerçektir. Ama belli alanlarda eğitimli olmak kişilerin önyargılarını ortadan kaldırmazki. Bu çok dha başka bir şey.

Genel olarak ya da Türkiye özelinde lider olmanın eğer yeterli diğer özelliklere sahip ise engelli bireyler için de mümkün olduğunu düşünüyorum hala. Eğer Türkiye de bir engelli çıkıp başarılı bir bakanlık gerçekleştirir, çözümleriyle kitlelerin gönlünde taht kurarsa küresel güçler hemen bu kişiyle temasa geçip genel dünya görüşünü öğreneceklerdir. Eğer bu genel dünya görüşü bu egemenlerin sistemine muhalif değilse, ister engelli, ister sağlam, ister sağcı, ister solcu, ister dinci , ister dindiz, ister milliyetçi, ister küreselci hiç farketmez onun iktidara gelmesi için gerekli destek kapılarını aralayacaktır.

Bahsettiğin grupların desteği sadece kendi küresel sisteminin içinde kalacak kişilerden biri olup olmamanla alakalıdır.

Bu tıpkı insan hayatı gibi. Düşün bir, çevrende eminim kendini sağcı, solcu, dinci , dinsiz vb olarak tanımlayan bir çok insan vardır. Ama bu kişiler ait olduklarını iddia ettikleri dşüncelrin gereklerini yerine getirmekte her zaman duyarsızdırlar. İşte bu nedenle aralarında aslında çok da fark yoktur. Bu kişilerin hepsi nihayetinde kendi çıkarları ve mutlulukları için eylemektedirler. İşte bu evrensel kural gibi bahsettiğin sistemdede o güçler kişinin ne olduğuyla değil nasıl davrandıgıyla ilgilenir.
 
Ytenek ve bilgi olsa da bazı meslekleri sakatların yapamayacağını düşünüyorum.
Örneğin; Türkiye Başbakanının bir engelli olmasını kesinlikle istemem. Eski başbakan Sn. Bülent Eceviti hatırlayınız. Yürümekte güçlük çeken hasta birisinin o yoğun tempoya dayanamayacağı ve bu sebeple ülkenin tüm sorunlarıyla ilgilenemeyeceği aşikardır.
Bu gibi üst makamların haricinde ise engellilerin bir çok işi başarıyla yaptıklarını biliyoruz. Bu güne dek çevremde engelli bir kişinin kariyer yapmasına engel bir durumla hiç karşılaşmadım.
Üst makamlarda görev alamayan engelliler olsa da bunun sebebinin onların engellendiğinden değilde, kendi engellerinden olduğunu düşünüyorum.
 
TURK İNSANLARI ÖN YARGISIZ YASAYAMAZ.ASLINDA ÖN YARGIDA DİYEMEYIZ BUNA DUSUNCE OZGURLUGU TARTISIRIYOR AMA İNSANLAR DUSUNMEKTEN ACIZ.BEDENSEL ENGELLI BİR INSANIN BEYNINDEN DE ENGELLI OLDUGUNU DUSUNUYORLAR SANIRIM KI ÖYLE BI TEPKI VERIYORLAR.
 
İNGİLTEREDE GÖRME ENGELLİ BAKAN İNGİLTERE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI DAVİD BLUNKETT..BİZLER NEZAMAN BİR ENGELLİ BAKAN GÖRECEĞİZ BAKALIM.BU ÖNYARGININ YIKILMASI HEPİMİZİ ÇOK MUTLU EDİCEK.
 
ENGELLİLER BİR İŞE BAŞLAYINCA BÜTÜN SORUNLAR BİTİYOR ZANNEDİLİYOR AMA DEĞİL İŞTE ÇÜNKÜ ESAS SORUN ONDAN SONRA.NEDEN DİYECEKSİNİZ YA ENGELİNE VEYA BECERİSİNE BAKMADAN ÇAY VE TEMİZLİK İŞLERİNDE ÇALIŞTIRILIYORLAR YADA İŞE GELME AYDAN AYA MAAŞINI AL BANKADAN YADA SADECE ASGARİ ÜCRETE TABİİ TUTUP RESMEN KULLANILIYORLAR.ÜST DÜZEYE GELİNCE BENİM ÇEVREMDE ŞİKAYETİMDEN ANLAŞILDIĞI GİBİ ÜST DÜZEYDE BİR ENGELLİ HİÇ GÖRMEDİM ŞUANKİ MİİLLETVEKİLLERİMİZ HARİCİNDE.
 
Engellenen insanlar

Engelli insan değil engellenen insanlar demek daha doğru geliyor bana.Çalışan,emekli veya çalışmayan ama aileleri mutlaka devlete vergi ödüyoruz.Ama devletin sunduğu hizmetlerden eşit olarak faydalanamıyoruz.Oysaki bu hizmetlerden faydalanmak sağlamlar kadar sakat vatandaşların da hakkı.Ve eminim ki fırsat verilse sakat vatandaşlar mutlaka çalışmak,üretmek isterler.Sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda?
 
Lady sen kimsin nesin nasıl birisin anlayamadım. Şu yukardaki saydıklarına armızdan bir kişi hayır diyebilirmi. Dersede ben aklından şüphe ederim. Bak dernekleri ve sivilyoplum kuruluşlarını geçtim, bu sitenin kuruluşu ve burada örgütlenme çabamız bile bunlar için. BU sorunun cevabını burada değil mecliste, yerel yönetimlerede ve fırsat eşitliği yaratmayan kurum ve kuruluşlarda aramak en doğrusu.
 
Üst Alt