[Gündem] Sakatların Otomobil Alım-Satım ve Kullanımı ile İlgili Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Aşağıdaki tartışma sonucu ortaya çıkan öneri metni 05 Mart 2007 itibarıyla ARABAM BENİM BACAKLARIM isimli bir kampanyaya dönüşmüştür.
Katkı veren herkese teşekkür ederiz.
Değişiklik kronolojisi
* 28 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=198401#198401
* 8 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=197575#197575
* 6 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=195390#195390
* 22 Ocak: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=194321#194321
Konuyla ilgili üçüncü bir girişim olarak aşağıdaki metni hazırladım.
Lütfen herkes detaylıca okuyup eksik ya da yanlış bulduğu konuları önerileriyle birlikte dile getirsin. Bu fikir alış-verişinden sonra meydana gelecek son tasarıyı Özürlüler İdaresi Başkanlığı'na gönderip, konuyla ilgili olarak bir çalışma yapmalarını talep edeceğiz...
Önerilere kaynaklık eden diğer tartışmalar:
[Tartışma] Sizce sakatların kullandığı otomobillerde özel plaka olmalı mı, neden?
[Tartışma] Sizce otomobil alımında ne tür sakatlığı olan kişiler, hangi vergilerden muaf olmalı?
[Tartışma] Sakatlığı olan kişilere uygulanan indirimler ve bu uygulamaların bedelleri!
[size=7]Sakatların Otomobil Alım-Satım ve Kullanımı ile İlgili Sorunlar ve Çözüm Önerileri[/size]
Önce tanımla başlayalım; Negatif hak-Pozitif hak tanımları ile:
Negatif hak, bir toplumda ayrım yapmadan, herkese tanınan haklardır; ör. Toplu ulaşımdan yararlanma, mülk alabilme, eğitim-sağlık vb. haklar.
Pozitif hak ise yalnızca “dezavantajlı” gruplara mensup bireylere verilen “artı” haklardır. Bu haklar negatif haklara halel getirmeyeceği gibi, aksine, dezavantajlı kişiler çoğu zaman negatif haklardan yararlanabilmek için pozitif haklara ihtiyaç duyarlar; ör. Sakatlar için öngörülen vergi düzenlemeleri, toplu ulaşım araçlarından, kamu hizmetlerinden, iş yaşamından herkes gibi/kadar yararlanabilmelerini güvence altına alan yasal düzenlemeler vb. haklar.
Bundan sonraki tartışma bu temel hukuki kavramlar üzerine oturtulacaktır.
[size=6]A- Otomobil Alım-Satım ve Kullanımında Her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşına Verilen (Negatif) Haklar:[/size]
Bilindiği üzere her vatandaşın otomobil satın alması ve kullanabilmesi temel hak ve özgürlükleri arasındadır; ve Anayasamızın 13. Maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir.
Bunu (konumuzla doğrudan alakasını kurmak açısından) biraz daha özelleştirerek ifade edersek, şöyle diyebiliriz: Sakat vatandaşlar da sıradan vatandaşlar olarak vergisini ve bedelini ödeyerek; a) Dilediği sayıda otomobil satın alabilir, b) Uygun sürücü belgesine sahipse, sürücü belgesinde belirtilen özellikteki (gerek sahip olduğu ve gerekse diğer) tüm otomobilleri kullanabilir, ve c) Otomobil sahibi olarak, otomobil üzerindeki tüm (alım-satım-kimin kullanacağı vb.) hakları da saklıdır.
Herhangi bir düzenleme veya uygulama bunun aksini iddia edemez, çünkü bu hem Anayasaya aykırıdır hem de Türk Ceza Kanununun ayrımcılığı düzenleyen 122. maddesi, “Kişiler arasında [...] özürlülük [sebebiyle] ayırım yaparak; a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını [...], c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen, kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir." hükmünü getirerek, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmayı suç haline getirmiştir.
Negatif hakkın kullanımında;
1- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
Bu açık hükümlere karşın sakatlığı olan vatandaşlar düzenlemelerdeki eksiklikler ve yanlışlıklar dolayısıyla bu haklarını kullanamamaktadır.
Konuyla ilgili en büyük boşluk, sakat vatandaşların herhangi bir vergi muafiyetinden yararlanmadan satın aldıkları otomobillerinin, ‘her türlü indirimden yararlanılarak alınan sakat otomobil’ statüsü ile aynı düzlemde değerlendirilmesidir.
Daha somut ifadeyle, sakat vatandaşların tüm vergilerini ödeyerek satın aldıkları otomobil;
a) Portatif donanım çıkarılarak veya üzerindeyken (B sınıfı sürücü belgesine sahip) herhangi biri tarafından kullanılamamaktadır,
b) Aynı türden sakatlığı bulunan ve aynı ibareli H Sınıfı sürücü belgesine sahip başka kişiler tarafından kullanılamamaktadır,
c) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 38 inci maddesinde H sınıfı sürücü belgesinin tanımı, "özel tertibatlı olarak, imal. tadil veya teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak hasta veya sakatlara" verilen sürücü belgesi olarak yapıldığı gerekçesiyle, “Otomatik vitesli araç kullanabilir” ibareli H sınıfı sürücü belgesine sahip kişiler, sahibinin kim olduğuna bakmaksızın otomatik vitesli dilediği otomobili kullanamamaktadır.
d) Özel plaka uygulaması hem ayrımcı/ötekileştirici bir uygulama olması ve hem de gasp vb. konularda güvenlik sorunu yaratması açısından büyük sakıncalar doğurmaktadır. Trafik kuralları her Türk vatandaşı ve her otomobil için aynı olduğuna göre, ayrı bir plakaya da gerek olmamalıdır.
e) Herhangi bir kurum/işletme, sakat çalışanı için bir otomobil satın alıp, özel donanım taktırarak sakat personelinin kullanımına sunmak istediğinde, “sakat statüsünde bir otomobilin sahibi ancak bir şahıs olabilir” gerekçesiyle bu uygulanamamaktadır.
Bunun yanı sıra, bu şekilde kurum/şirket üzerine kaydedilen otomobil için ‘sadece O/bir çalışan kullanabilir’ sınırı da getirilmemelidir. Aynı sakatlığı bulunan her birey o aracı kullanabilmelidir. Tek kriter, kişilerin sahip olduğu sürücü belgesi (ve belgedeki ibareler) olmalıdır.
2- Varolan Düzenleme ve Uygulamalar
Maalesef, vergi muafiyetinin sözkonusu olmadığı sakat statüsündeki otomobiller için herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Aslında bulunması da gerekmiyor, çünkü her Türk vatandaşına tanınmış haklar ortadayken, aynı vergiyi ödeyen ve aynı düzenlemelere tabi olan sakat kişiler için farklı bir düzenleme olması bir tekrar olur. Ama kanun uygulayıcıların bu konuda karar vermekte zorlandıkları göz önüne alındığında, bir düzenleme getirmek de kaçınılmaz olmaktadır.
3- Çözüm Önerileri
a) H sınıfı sürücü belgesi için yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Buna göre, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 38 inci maddesinde yer alan ‘H sınıfı sürücü belgesi’ tanımı, sağlık raporunda “otomatik vitesli otomobil kullanabilir” ibaresi yer alan kişileri de kapsayacak şu şekilde değiştirilmelidir:
“H Sınıfı Sürücü Belgesi otomatik vites, veya özel tertibatlı olarak imal, tadil veya teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak hasta veya sakatlara” verilen belgedir.
b) Özel plaka uygulaması tamamen kaldırılmalıdır.
Plaka, aracın hangi şehirde tescil edildiğinin anlaşılması için konulan bir ibaredir. Ve sürücünün ne olup olmadığı (sakat-erkek-kadın-yaşlı-genç-Türk-Alman...) kimseyi ilgilendirmez (işitme sorunu olanların ve/ya tek gözü görenlerin araçlarına iliştirilen uyarıcı ibareler müstesna). Birine sürücü belgesi verilmişse, bu, o kişinin kabul edilebilir en alt düzeyde (ve güvenli olarak) sürüş yapabileceği anlamına gelir. Ve özel plakanın sürüş esnasında hiçbir geçerli açıklaması yoktur, aksine, “bu aracı kullanan kişi sakat” diye insanların gözüne sokmak ayrımcılıktır.
Not: Konuyla ilgili geniş bir tartışma: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?t=20820&viewall=1
c) Engelli Park Kimlik Kartı uygulamaya geçirilmelidir.
Engellilerin, sadece sahibi olduğu otomobilleri değil, bir vesileyle içinde bulunduğu/kullandığı otomobilleri de durumlarını kolaylaştırıcı en uygun yerlerde park edebilmeleri için, kişiye özel kart (Almanya ve diğer AB ülkelerinde olduğu gibi) verilmelidir. Park esnasında engelli kişinin tek yapması gereken şey, bu Kimlik Kartını otomobilin görünür şekilde ön paneline yerleştirmek olmalıdır.
Bu kartta engelli kişinin fotoğrafı ve kişisel bilgileri yer almalıdır. Böylece suistimal edilmesi ve engelli kişinin içinde yer almadığı otomobilde kullanılması önlenmiş olacaktır. Ayrıca Kartın suistimali halinde olabildiğince yüksek bir para cezası uygulanmalı ve kart bir daha geri verilmemek üzere iptal edilmelidir.
Bu kart sadece belli seviyenin üstünde yürüme (omurilik felçli, çift taraflı diz üstü/altı ampute, tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olan) ve ayakta durma (kalp, ciğer gibi iç organlarından çok ağır hasta olup, bu yüzden) dezavantajı olan kişilere verilmelidir.
d) Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 53. maddesine bir ekleme yapılarak, ‘vergi indiriminden yararlanan’ ile ‘vergi indiriminden yararlanmayan’ şeklinde bir ayrım yapılmalıdır.
e) Bu ayrımın ardından, vergi muafiyetinden yararlanılmaksızın satın alınan otomobiller üzerindeki yukarıda sayılan tüm kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
Şimdi sakat vatandaşlara verilen pozitif hakların değerlendirmesine geçebiliriz.
[size=6]B- Otomobil Alım-Satım ve Kullanımında Sakat Vatandaşlara Verilen Artı (Pozitif) Haklar:[/size]
Devlet, sakatlığı bulunan vatandaşlarının, varolan (negatif) hakları herkesle eşit oranda kullanmakta (engellerden dolayı) bazı dezavantajlarının olduğunu görerek, bu dezavantajları olabildiğince ortadan kaldırmak için bazı düzenlemeler yapmaktadır.
1- Varolan Düzenlemeler
Sakatlığı olan vatandaşlara otomobil alımında tanınan haklar ve bu hakların kullanımı ile ilgili düzenlemeler şunlardır:
4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu: ÖTV istisnası getiriyor.
4458 Sayılı Gümrük Kanunu: Özel donanımlı otomobillerin ithalinde Gümrük Vergisi muafiyeti getiriyor.
Bu iki kanunun uygulanması için;
7 Seri No’lu Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği: Ne tür araçların alınabileceği ve alım-satım işlemlerindeki detayları (aracı alırken değil, [her kime ve her ne zaman olursa olsun] satarken ÖTV ödenmesini) düzenleniyor.
Karayolları Trafik Yönetmeliği: Özel tertibatlı araçların tescil işlemlerinin nasıl yapılacağı, bu araçları kimlerin kullanabileceği ve konu ile ilgili diğer hususlar düzenleniyor.
2- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
Bu düzenlemelerden yararlanılarak satın alınan otomobillerde;
a) İlgili ÖTV yasasında “istisna” terimi kullanılmasına karşın, uygulamada herhangi bir istisna/muafiyet olmayıp, sadece öteleme sözkonusudur. Oysa bu eskiden muafiyetti. Uzun bir süredir bu statüde otomobil satın alan sakat vatandaş, aracını her ne zaman ve her kime satarsa satsın, başta ödemediği ÖTV’yi ödüyor. Teoride, “aynı düzenlemeden yararlanma hakkı olan kişiye satışta ÖTV ödenmiyor” deniliyor ama, bırakın sakatı, kimse ikinci el otomobil alırken ÖTV ödemek istemeyeceği için, satışta ÖTV’yi ödemek yine satıcıya düşüyor. Yani sakat birinin sakat birinden sakat statüsünde otomobil alması pratikte saçma-sapan bir şey.
b) Sakat kişi üzerine kayıtlı olan otomobil kendisi dışında (anne-baba-eş-çocuk dahil) hiç kimse tarafından kullanılamamaktadır.
Ayrıca H sınıfı ehliyete sahip kişiler birbirlerinin otomobillerini dahi kullanamamaktadır.
c) Kimlerin özel donanımlı otomobil kullanabileceği ile ilgili olarak uygulanan kriterler teknolojinin çok gerisinde kaldı. Günümüzde öyle donanımlar var ki, iki kolu dirsek üstünden olmayan kişiler dahi mükemmel şekilde otomobil kullanabilmektedir. Oysa ülkemizde bu teknolojik gelişmeler ve çözümler asla göz önüne alınmamaktadır.
Ayrıca sürücü belgesi için alınan sağlık raporu, iş otomobil satın almaya geldiğinde geçersiz sayılmakta ve yeni bir sağlık raporu talep edilmektedir
d) Sağ uzuvlarından sakatlığı olan kişiler bu düzenlemeden yararlanabilmekte iken, sol uzuvlarından sakatlığı ulanlar bir süredir yararlandırılmamaktadır.
e) Bir süre önce yapılan değişiklikle sakatlığı %90 ve üzerinde olan kişiler, hiçbir özel donanım şartı aranmaksızın, bu düzenleme dâhilinde otomobil satın alabiliyor ve alınan otomobil araç sahibinin 3. dereceye kadar kan bağı olan herkesçe kullanılabiliyor.
Burada kanun yapıcılar, %90 ve üzerinde sakatlığı olan kişilerin otomobil kullanamayacağını varsayıp (ki buna körleri de dahil etmişlerdir,) onların ulaşımını sağlamak için aile fertlerinin kullanabileceği bir otomobil alma hakkı tanımışlardır. Bu doğru ve/fakat eksik bir yaklaşımdır. Çünkü bu haliyle düzenleme, sakatlığı %90’ın hemen altında olan ve/fakat sakatlığından dolayı otomobil kullanması olanaksız olan kişileri kapsam dışında bırakmıştır. Yani sakatlığı %40-89 arasında olan bir kas hastası sakatlığından dolayı otomobil kullanamayacak durumda ise bile, bir otomobil satın alamayacaktır.
f) Bu düzenleme dahilinde satın alınan otomobil kaza sonucu hurdaya atıldığında (pert olduğunda,) ya da hırsızlık sonucu çalınıp bulunamadığında otomobil sahibi bu hakkı yeniden kullanamamaktadır.
g) KDV muafiyeti için onca söz konuşulmasına karşın, bu konuda hiçbir adım atılmamıştır. Verilen sözlerle engelliler arasında ciddi bir beklenti yaratılmıştır.
h) Varolan düzenlemelerle yurtdışından 2. el otomobil ithali özendirilmektedir. Yurtiçinden, satışta ÖTV’sini ödemek koşuluyla otomobil almaktansa, yurtdışından vergisiz otomobil ithal etmek ve satışta da hiçbir vergi ödemeyecek olmak çok daha caziptir; ve bu da yurtdışına döviz çıkışı anlamına gelmektedir.
ı) Yurtdışından otomobil alımlarında “özel donanım” şartını getirmek günümüzde anlamsız hale gelmiştir. Zira artık birçok özel donanım (hem de yüzde 70’lere varan düşük bedellerle) ülkemizde yapılabilmektedir. Bir başka ifadeyle özel donanım şartı getirmek demek, yurt dışında çok-çok daha pahalı olan özel donanım maliyetini de satın almak demektir.
i) 1600 cc motor hacmi sınırlaması özellikle dizel otomobil alırken ciddi bir handikap yaratmaktadır. Çünkü piyasada satışı yapılan dizel otomobillerin çok büyük çoğunluğu 1600 cc sınırının üstündedir.
j) Sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlar 01.01.2005 tarihinden önce muayene harcından muafken, bu tarihte yayınlanan muayene istasyonlarınca alınacak muayene ücretleri konulu “Karayolları Trafik Muayene İstasyonlarında Yapılacak Araç Muayenelerinde Alınacak Harçlar Hakkında Sirküler / 1 “de sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlardan harç alınamayacağına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Bu itibarla artık özel tertibatlı araçlardan muayene harcı alınmaktadır.
3- Çözüm Önerileri
a) Eskiden olduğu gibi ÖTV ötelemesi değil, muafiyeti olmalıdır.
Bu haktan yararlanılarak satın alınan otomobil, satın alınan tarihten 5 yıl geçmeden önce (bu haktan yararlanması mümkün olmayan birine) satılırsa, başta ödenmeyen tüm vergiler araç sahibinden alınmalı; 5 yıldan sonra satılması halinde ise alınmamalıdır. Bu sayede hem suistimallerin önüne geçilmiş, hem de sakat kişiye 5 yılda bir otomobilini yenileme ve sorunsuz yeni bir otomobil satın alma fırsatı yaratılmış olur. (Herhangi bir marka/model otomobili örnek alıp, onun 5 yıl önceki sıfır ve “şimdiki” ikinci el fiyatın hesap edilirse, ortada suistimal edilecek bir rantın olmadığı açıkça teyit edilecektir)
b) Sakat kişi üzerine kayıtlı olan otomobil, eğer sakatlığı olan kişinin ehliyeti varsa 1. derece kan bağı olan kişiler tarafından, eğer sakatlığı olan kişi sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamıyorsa 3. derece kan bağı olan kişiler tarafından kullanılabilmelidir (bu durumlar otomobil alımı için talep edilen sağlık raporlarında açıkça belirtilmelidir).
Ayrıca otomobil sahibi araçta olduğu sürece, otomobili kimin kullandığı önemsiz olmalıdır.
Bunların yanı sıra aynı ‘özel donanımlı araç kullanabilir’ ibareli ehliyete sahip (sakat) kişiler birbirlerinin otomobillerini kullanabilmelidir. Yani akrabalık aranmamalıdır. Zira zaten o kişinin de aynı haktan yararlanarak otomobil satın alma hakkı vardır ve suistimal/kazanç sözkonusu değildir.
c) Otomobil kullanıp kullanamamak konusundaki kriter sakatlık değil, otomobilde o engeli/dezavantajı ortadan kaldıracak donanımın, ve sürücü adayında da o donanımla sürüş yapma becerisinin olup olmadığı olmalıdır; tıpkı AB ülkelerinde olduğu gibi.
Bunun için;
1- Sürücü olmak isteyen (bedensel/fonksiyonel eksikliği bulunan) kişi sürücü kursuna müracaat ettiğinde sürücü kursu tarafından sağlık kontrolleri için yetkili bir hastaneye sevk edilecektir. Bu aşamada rutin refleks-görme-işitme vb. kontrollerin yanı sıra, kişide varolan bedensel/fonksiyonel eksiklikle ilgili olarak, hangi organların/uzuvların ne derece fonksiyonel kayıplarının olduğu en açık şekliyle belirtilecektir.
Burada doktorun yapacağı şey adayın sürücü olup olamayacağını tespit etmek değil, sürücü adayları için öngörülen rutin sağlık kontrollerinin yanı sıra, (varsa) vücut fonksiyon kayıplarının tıbbi ölçümünü yapmak olmalıdır. Zira ‘o’ bedensel/fonksiyonel eksikliği telafi edecek özel donanımın olup olmadığıyla ilgili teknik öngörüde bulunmak tıbbın sınırlarını zorlamaktadır.
2- ‘Vücut Fonksiyon Kaybı Oranı’nın da yer aldığı sağlık raporunu alan sürücü aday adayı kişi, bu belgeyle birlikte sürücü kursuna döndüğünde, sürücü kursu tarafından bağlı bulunulan Trafik Şube Müdürlüğüne yönlendirilecek, ve oradan, bedensel eksikliğini telafi edecek özel donanımın olduğunu ve bu donanımın nasıl olması gerektiğini gösterir belgeyi alması istenecektir.
2-1 Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili dairesince, “Sürücülerde Varolan Hangi Bedensel Eksikliklerin, Otomobile Entegre Edilecek Ne Tür Özel Donanımla Telafi Edilebileceği Cetveli” oluşturulmalıdır.
2-2- Bu Cetvel Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sürücü belgesi vermeye yetkili kılınan tüm Trafik Şube Müdürlüklerine gönderilmeli, ve her şubede bu cetvel konusunda özel eğitim almış olan bir memur/birim hazır bulundurulmalıdır.
2-3 Yetkili memur ‘Vücut Fonksiyon Kaybı Oranı’nı gösteren belgeyi baz alarak sürücü adayını genel bir kontrolden geçirecektir.
2-3-1 Eğer belgede şüpheye düştüğü bir durum tespit ederse, gerekçelerini de yazarak adayı yeniden sağlık kontrolüne (itirazda bulunduğu vücut fonksiyonu konusunda uzman branş doktoruna) yönlendirecektir.
2-3-2 Aday bu itiraz yazısıyla ve sağlık raporuyla birlikte yeniden aynı hastaneye başvurup, itirazın değerlendirildiği cevap yazısını ilgili branş doktorundan alacaktır. Bu yazı raporla aynı yönde yani adayın lehineyse, kesinlik kazanacaktır. Değilse, sürücü adayı durumun tespiti için bir hakem hastanesine sevk edilecektir. Hakem hastanesinin verdiği karar duruma kesinlik kazandıracaktır.
2-4 Yetkili memur, “Sürücülerde Varolan Hangi Bedensel Eksikliklerin, Otomobile Entegre Edilecek Ne Tür Özel Donanımla Telafi Edilebileceği Cetveli”ne bakarak, adayın sürücü olup olamayacağını, olabilirse, otomobile ne tür donanım takması gerektiğini tespit edecek ve bu teknik bilgileri en açık şekilde yazıp, belgeyi sürücü adayına teslim edecektir.
2-5 Yetkili memur aday için “sürücü olamaz” şeklinde görüş belirtirse, bu durumda adayın itiraz etme hakkı olmalıdır.
2-5-1 İtiraz, başvuruyu reddeden birime yapılacaktır.
2-5-2 Aday itiraz dilekçesi, sağlık raporu ve reddetme gerekçesi ile birlikte en yakın başka bir Trafik Şube Müdürlüğüne yönlendirilecek ve işlem orada sürdürülüp, oranın vereceği karar duruma kesinlik kazandıracaktır.
3- Sürücü adayı, kullanacağı otomobilde nasıl bir donanım olması gerektiğini gösteren belgeyi sürücü kursuna ibraz edecektir.
4- Bu aşamadan sonra sürücü adayı kullanabileceği özel donanıma sahip otomobille öngörülen sürücü eğitimini alıp, sınav sonucuna göre de sürücü belgesine sahip olacaktır.
5- Elinde (kullanacağı otomobilde hangi donanımın olması gerektiği açıkça yazılan) sürücü belgesi ve ‘kullanacağı otomobilde nasıl bir donanım olması gerektiğine dair belge’ olan kişi, bu aşamadan sonra elindeki bu belgelerle hem “o donanıma sahip” tüm otomobilleri kullanabilmeli ve hem de vergi muafiyetiyle otomobil satın alabilmelidir. Ayrıca bundan sonraki hiçbir işlem için (sıfır veya ikinci el veya yurt dışından ithal veya hibe yolu ile otomobil alımlarında) yeniden rapor veya başka bir belge talep edilememelidir. Bu belgeler (sağlık durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı sürece) ömür boyu geçerli olmalıdır.
d) Sol uzuvlarından engeli bulunan kişilerin önüne çıkarılan engeller ortadan kaldırılmalı ve bu kişilere de muafiyet hakkı tanınmalıdır.
e) Sakatlığından dolayı otomobil kullanmasının mümkün olmadığı sağlık kurulunca belirlenen kişiler, % 90 ve üzerinde sakatlığı bulunması şartı aranmaksızın, vergi muafiyetli ve özel donanım şartsız otomobil alabilmelidir.
f) ÖTV muafiyeti ile alınan bir otomobil kaza geçirip kullanılamaz hale geldiğinde (pert olduğunda), ya da otomobil hırsızlık sonucu çalınıp bulunamadığında sakat kişi aynı haktan yeniden yararlanabilmeli ve yeniden ÖTV'den muaf otomobil alabilmelidir.
g) KDV muafiyeti getirilmelidir.
Bu sayede Gümrük Vergisi muafiyeti sebebiyle yurt dışına akan dövizin ülkemizde kalması sağlanmış olacaktır. Zira yurt içinden alımlarda sözkonusu olan (%37) ÖTV ve (%18) KDV muafiyeti sayesinde ithal otomobil cazibesini yitirecektir.
h) 1600 cc motor hacmi sınırı dizel araçta 2000 cc'ye çıkarılmalıdır.
ı) Muayene istasyonlarınca alınacak muayene ücretleri konulu “Karayolları Trafik Muayene İstasyonlarında Yapılacak Araç Muayenelerinde Alınacak Harçlar Hakkında Sirküler / 1 “de değişiklik yapılmalı ve eskiden olduğu gibi sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlardan harç alınamamalıdır.
[size=6]C- Otomobil Alım-Satımında Hangi Grup Engeli/Dezavantajı Olan Kişilere Vergi Muafiyetleri Uygulanmalıdır: [/size][size=6][/size]
1- Varolan Düzenlemeler
Halen süregelen uygulama;
a) Hareket ettirici özel donanıma sahip otomobilleri,
b) %90 ve üzerinde sakatlığı olan kişiler için, yurtiçinden alımlarda özel donanım şartsız, yurtdışından alımlarda ise otomobile binişi/transferi sağlayıcı donanım şartlı otomobilleri
kapsamaktadır.
2- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
a) Sol uzuvlarından sakatlığı/dezavantajı olan kişiler “özel donanıma ihtiyacınız yok” denilerek, kapsam dışı tutuluyorlar
b) %90’ın altında sakatlık oranı olup, buna karşın sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamayan/verilmeyen kişiler kapsam dışı tutuluyor.
3- Çözüm Önerileri
Vergi muafiyeti iki kategoride uygulanmalıdır ve elbette bu uygulama aynı anda sadece tek bir otomobil için geçerli olmalıdır;
a- Otomobili kendisi kullanabilecek (sürücü belgesine sahip) olanlar
1- Belli bir seviyenin üstünde ciddi yürüme sorunu bulunan kişiler bu kategoride değerlendirilmelidir. Bu kişiler (Ör. omurilik felçli, çift taraflı diz üstü/altı ampute/hareket kaybı vb. olanlar) sakatlığından dolayı ayakta durmakta, yürümekte ve (kalabalık) toplu ulaşım olanaklarından yararlanmakta dezavantajlı oldukları için özel otomobille seyahat etmek durumundadırlar. Bu yüzden de ÖTV, KDV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.
2- Hafif düzeyde yürüme sorunu bulunan kişiler (ör. tek taraflı diz üstü/altı ampute/hareket kaybı vb. olanlar) Bu kişiler ÖTV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.
3- %40 ve üzerinde sakatlığı olan kişilerin üzerine kayıtlı otomobiller MTV’den muaf tutulmalıdır
b- Otomobili kendisi kullanamayacak olanlar
1- Belli bir seviyenin üstünde fiziksel (kol, bacak ve göz) dezavantajı bulunan ve bu sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamayan/verilmeyenler
2- 18 yaşından küçük olup, belli bir seviyenin üstünde yürüme/mobilizasyon sorunu olan çocukların aileleri
3- Belli bir seviyenin üstünde zekâ ve sosyalleşme sorunu bulunup, bu yüzden toplu ulaşım araçlarını kullanmakta dezavantajı olan kişilerin aileleri
ÖTV, KDV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.
Aşağıdaki tartışma sonucu ortaya çıkan öneri metni 05 Mart 2007 itibarıyla ARABAM BENİM BACAKLARIM isimli bir kampanyaya dönüşmüştür.
Katkı veren herkese teşekkür ederiz.
Değişiklik kronolojisi
* 28 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=198401#198401
* 8 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=197575#197575
* 6 Şubat: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=195390#195390
* 22 Ocak: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=194321#194321
Konuyla ilgili üçüncü bir girişim olarak aşağıdaki metni hazırladım.
Lütfen herkes detaylıca okuyup eksik ya da yanlış bulduğu konuları önerileriyle birlikte dile getirsin. Bu fikir alış-verişinden sonra meydana gelecek son tasarıyı Özürlüler İdaresi Başkanlığı'na gönderip, konuyla ilgili olarak bir çalışma yapmalarını talep edeceğiz...
Önerilere kaynaklık eden diğer tartışmalar:
[Tartışma] Sizce sakatların kullandığı otomobillerde özel plaka olmalı mı, neden?
[Tartışma] Sizce otomobil alımında ne tür sakatlığı olan kişiler, hangi vergilerden muaf olmalı?
[Tartışma] Sakatlığı olan kişilere uygulanan indirimler ve bu uygulamaların bedelleri!
[size=7]Sakatların Otomobil Alım-Satım ve Kullanımı ile İlgili Sorunlar ve Çözüm Önerileri[/size]
Önce tanımla başlayalım; Negatif hak-Pozitif hak tanımları ile:
Negatif hak, bir toplumda ayrım yapmadan, herkese tanınan haklardır; ör. Toplu ulaşımdan yararlanma, mülk alabilme, eğitim-sağlık vb. haklar.
Pozitif hak ise yalnızca “dezavantajlı” gruplara mensup bireylere verilen “artı” haklardır. Bu haklar negatif haklara halel getirmeyeceği gibi, aksine, dezavantajlı kişiler çoğu zaman negatif haklardan yararlanabilmek için pozitif haklara ihtiyaç duyarlar; ör. Sakatlar için öngörülen vergi düzenlemeleri, toplu ulaşım araçlarından, kamu hizmetlerinden, iş yaşamından herkes gibi/kadar yararlanabilmelerini güvence altına alan yasal düzenlemeler vb. haklar.
Bundan sonraki tartışma bu temel hukuki kavramlar üzerine oturtulacaktır.
[size=6]A- Otomobil Alım-Satım ve Kullanımında Her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşına Verilen (Negatif) Haklar:[/size]
Bilindiği üzere her vatandaşın otomobil satın alması ve kullanabilmesi temel hak ve özgürlükleri arasındadır; ve Anayasamızın 13. Maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir.
Bunu (konumuzla doğrudan alakasını kurmak açısından) biraz daha özelleştirerek ifade edersek, şöyle diyebiliriz: Sakat vatandaşlar da sıradan vatandaşlar olarak vergisini ve bedelini ödeyerek; a) Dilediği sayıda otomobil satın alabilir, b) Uygun sürücü belgesine sahipse, sürücü belgesinde belirtilen özellikteki (gerek sahip olduğu ve gerekse diğer) tüm otomobilleri kullanabilir, ve c) Otomobil sahibi olarak, otomobil üzerindeki tüm (alım-satım-kimin kullanacağı vb.) hakları da saklıdır.
Herhangi bir düzenleme veya uygulama bunun aksini iddia edemez, çünkü bu hem Anayasaya aykırıdır hem de Türk Ceza Kanununun ayrımcılığı düzenleyen 122. maddesi, “Kişiler arasında [...] özürlülük [sebebiyle] ayırım yaparak; a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını [...], c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen, kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir." hükmünü getirerek, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmayı suç haline getirmiştir.
Negatif hakkın kullanımında;
1- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
Bu açık hükümlere karşın sakatlığı olan vatandaşlar düzenlemelerdeki eksiklikler ve yanlışlıklar dolayısıyla bu haklarını kullanamamaktadır.
Konuyla ilgili en büyük boşluk, sakat vatandaşların herhangi bir vergi muafiyetinden yararlanmadan satın aldıkları otomobillerinin, ‘her türlü indirimden yararlanılarak alınan sakat otomobil’ statüsü ile aynı düzlemde değerlendirilmesidir.
Daha somut ifadeyle, sakat vatandaşların tüm vergilerini ödeyerek satın aldıkları otomobil;
a) Portatif donanım çıkarılarak veya üzerindeyken (B sınıfı sürücü belgesine sahip) herhangi biri tarafından kullanılamamaktadır,
b) Aynı türden sakatlığı bulunan ve aynı ibareli H Sınıfı sürücü belgesine sahip başka kişiler tarafından kullanılamamaktadır,
c) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 38 inci maddesinde H sınıfı sürücü belgesinin tanımı, "özel tertibatlı olarak, imal. tadil veya teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak hasta veya sakatlara" verilen sürücü belgesi olarak yapıldığı gerekçesiyle, “Otomatik vitesli araç kullanabilir” ibareli H sınıfı sürücü belgesine sahip kişiler, sahibinin kim olduğuna bakmaksızın otomatik vitesli dilediği otomobili kullanamamaktadır.
d) Özel plaka uygulaması hem ayrımcı/ötekileştirici bir uygulama olması ve hem de gasp vb. konularda güvenlik sorunu yaratması açısından büyük sakıncalar doğurmaktadır. Trafik kuralları her Türk vatandaşı ve her otomobil için aynı olduğuna göre, ayrı bir plakaya da gerek olmamalıdır.
e) Herhangi bir kurum/işletme, sakat çalışanı için bir otomobil satın alıp, özel donanım taktırarak sakat personelinin kullanımına sunmak istediğinde, “sakat statüsünde bir otomobilin sahibi ancak bir şahıs olabilir” gerekçesiyle bu uygulanamamaktadır.
Bunun yanı sıra, bu şekilde kurum/şirket üzerine kaydedilen otomobil için ‘sadece O/bir çalışan kullanabilir’ sınırı da getirilmemelidir. Aynı sakatlığı bulunan her birey o aracı kullanabilmelidir. Tek kriter, kişilerin sahip olduğu sürücü belgesi (ve belgedeki ibareler) olmalıdır.
2- Varolan Düzenleme ve Uygulamalar
Maalesef, vergi muafiyetinin sözkonusu olmadığı sakat statüsündeki otomobiller için herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Aslında bulunması da gerekmiyor, çünkü her Türk vatandaşına tanınmış haklar ortadayken, aynı vergiyi ödeyen ve aynı düzenlemelere tabi olan sakat kişiler için farklı bir düzenleme olması bir tekrar olur. Ama kanun uygulayıcıların bu konuda karar vermekte zorlandıkları göz önüne alındığında, bir düzenleme getirmek de kaçınılmaz olmaktadır.
3- Çözüm Önerileri
a) H sınıfı sürücü belgesi için yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Buna göre, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 38 inci maddesinde yer alan ‘H sınıfı sürücü belgesi’ tanımı, sağlık raporunda “otomatik vitesli otomobil kullanabilir” ibaresi yer alan kişileri de kapsayacak şu şekilde değiştirilmelidir:
“H Sınıfı Sürücü Belgesi otomatik vites, veya özel tertibatlı olarak imal, tadil veya teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak hasta veya sakatlara” verilen belgedir.
b) Özel plaka uygulaması tamamen kaldırılmalıdır.
Plaka, aracın hangi şehirde tescil edildiğinin anlaşılması için konulan bir ibaredir. Ve sürücünün ne olup olmadığı (sakat-erkek-kadın-yaşlı-genç-Türk-Alman...) kimseyi ilgilendirmez (işitme sorunu olanların ve/ya tek gözü görenlerin araçlarına iliştirilen uyarıcı ibareler müstesna). Birine sürücü belgesi verilmişse, bu, o kişinin kabul edilebilir en alt düzeyde (ve güvenli olarak) sürüş yapabileceği anlamına gelir. Ve özel plakanın sürüş esnasında hiçbir geçerli açıklaması yoktur, aksine, “bu aracı kullanan kişi sakat” diye insanların gözüne sokmak ayrımcılıktır.
Not: Konuyla ilgili geniş bir tartışma: www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?t=20820&viewall=1
c) Engelli Park Kimlik Kartı uygulamaya geçirilmelidir.
Engellilerin, sadece sahibi olduğu otomobilleri değil, bir vesileyle içinde bulunduğu/kullandığı otomobilleri de durumlarını kolaylaştırıcı en uygun yerlerde park edebilmeleri için, kişiye özel kart (Almanya ve diğer AB ülkelerinde olduğu gibi) verilmelidir. Park esnasında engelli kişinin tek yapması gereken şey, bu Kimlik Kartını otomobilin görünür şekilde ön paneline yerleştirmek olmalıdır.
Bu kartta engelli kişinin fotoğrafı ve kişisel bilgileri yer almalıdır. Böylece suistimal edilmesi ve engelli kişinin içinde yer almadığı otomobilde kullanılması önlenmiş olacaktır. Ayrıca Kartın suistimali halinde olabildiğince yüksek bir para cezası uygulanmalı ve kart bir daha geri verilmemek üzere iptal edilmelidir.
Bu kart sadece belli seviyenin üstünde yürüme (omurilik felçli, çift taraflı diz üstü/altı ampute, tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olan) ve ayakta durma (kalp, ciğer gibi iç organlarından çok ağır hasta olup, bu yüzden) dezavantajı olan kişilere verilmelidir.
d) Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 53. maddesine bir ekleme yapılarak, ‘vergi indiriminden yararlanan’ ile ‘vergi indiriminden yararlanmayan’ şeklinde bir ayrım yapılmalıdır.
e) Bu ayrımın ardından, vergi muafiyetinden yararlanılmaksızın satın alınan otomobiller üzerindeki yukarıda sayılan tüm kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
Şimdi sakat vatandaşlara verilen pozitif hakların değerlendirmesine geçebiliriz.
[size=6]B- Otomobil Alım-Satım ve Kullanımında Sakat Vatandaşlara Verilen Artı (Pozitif) Haklar:[/size]
Devlet, sakatlığı bulunan vatandaşlarının, varolan (negatif) hakları herkesle eşit oranda kullanmakta (engellerden dolayı) bazı dezavantajlarının olduğunu görerek, bu dezavantajları olabildiğince ortadan kaldırmak için bazı düzenlemeler yapmaktadır.
1- Varolan Düzenlemeler
Sakatlığı olan vatandaşlara otomobil alımında tanınan haklar ve bu hakların kullanımı ile ilgili düzenlemeler şunlardır:
4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu: ÖTV istisnası getiriyor.
4458 Sayılı Gümrük Kanunu: Özel donanımlı otomobillerin ithalinde Gümrük Vergisi muafiyeti getiriyor.
Bu iki kanunun uygulanması için;
7 Seri No’lu Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği: Ne tür araçların alınabileceği ve alım-satım işlemlerindeki detayları (aracı alırken değil, [her kime ve her ne zaman olursa olsun] satarken ÖTV ödenmesini) düzenleniyor.
Karayolları Trafik Yönetmeliği: Özel tertibatlı araçların tescil işlemlerinin nasıl yapılacağı, bu araçları kimlerin kullanabileceği ve konu ile ilgili diğer hususlar düzenleniyor.
2- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
Bu düzenlemelerden yararlanılarak satın alınan otomobillerde;
a) İlgili ÖTV yasasında “istisna” terimi kullanılmasına karşın, uygulamada herhangi bir istisna/muafiyet olmayıp, sadece öteleme sözkonusudur. Oysa bu eskiden muafiyetti. Uzun bir süredir bu statüde otomobil satın alan sakat vatandaş, aracını her ne zaman ve her kime satarsa satsın, başta ödemediği ÖTV’yi ödüyor. Teoride, “aynı düzenlemeden yararlanma hakkı olan kişiye satışta ÖTV ödenmiyor” deniliyor ama, bırakın sakatı, kimse ikinci el otomobil alırken ÖTV ödemek istemeyeceği için, satışta ÖTV’yi ödemek yine satıcıya düşüyor. Yani sakat birinin sakat birinden sakat statüsünde otomobil alması pratikte saçma-sapan bir şey.
b) Sakat kişi üzerine kayıtlı olan otomobil kendisi dışında (anne-baba-eş-çocuk dahil) hiç kimse tarafından kullanılamamaktadır.
Ayrıca H sınıfı ehliyete sahip kişiler birbirlerinin otomobillerini dahi kullanamamaktadır.
c) Kimlerin özel donanımlı otomobil kullanabileceği ile ilgili olarak uygulanan kriterler teknolojinin çok gerisinde kaldı. Günümüzde öyle donanımlar var ki, iki kolu dirsek üstünden olmayan kişiler dahi mükemmel şekilde otomobil kullanabilmektedir. Oysa ülkemizde bu teknolojik gelişmeler ve çözümler asla göz önüne alınmamaktadır.
Ayrıca sürücü belgesi için alınan sağlık raporu, iş otomobil satın almaya geldiğinde geçersiz sayılmakta ve yeni bir sağlık raporu talep edilmektedir
d) Sağ uzuvlarından sakatlığı olan kişiler bu düzenlemeden yararlanabilmekte iken, sol uzuvlarından sakatlığı ulanlar bir süredir yararlandırılmamaktadır.
e) Bir süre önce yapılan değişiklikle sakatlığı %90 ve üzerinde olan kişiler, hiçbir özel donanım şartı aranmaksızın, bu düzenleme dâhilinde otomobil satın alabiliyor ve alınan otomobil araç sahibinin 3. dereceye kadar kan bağı olan herkesçe kullanılabiliyor.
Burada kanun yapıcılar, %90 ve üzerinde sakatlığı olan kişilerin otomobil kullanamayacağını varsayıp (ki buna körleri de dahil etmişlerdir,) onların ulaşımını sağlamak için aile fertlerinin kullanabileceği bir otomobil alma hakkı tanımışlardır. Bu doğru ve/fakat eksik bir yaklaşımdır. Çünkü bu haliyle düzenleme, sakatlığı %90’ın hemen altında olan ve/fakat sakatlığından dolayı otomobil kullanması olanaksız olan kişileri kapsam dışında bırakmıştır. Yani sakatlığı %40-89 arasında olan bir kas hastası sakatlığından dolayı otomobil kullanamayacak durumda ise bile, bir otomobil satın alamayacaktır.
f) Bu düzenleme dahilinde satın alınan otomobil kaza sonucu hurdaya atıldığında (pert olduğunda,) ya da hırsızlık sonucu çalınıp bulunamadığında otomobil sahibi bu hakkı yeniden kullanamamaktadır.
g) KDV muafiyeti için onca söz konuşulmasına karşın, bu konuda hiçbir adım atılmamıştır. Verilen sözlerle engelliler arasında ciddi bir beklenti yaratılmıştır.
h) Varolan düzenlemelerle yurtdışından 2. el otomobil ithali özendirilmektedir. Yurtiçinden, satışta ÖTV’sini ödemek koşuluyla otomobil almaktansa, yurtdışından vergisiz otomobil ithal etmek ve satışta da hiçbir vergi ödemeyecek olmak çok daha caziptir; ve bu da yurtdışına döviz çıkışı anlamına gelmektedir.
ı) Yurtdışından otomobil alımlarında “özel donanım” şartını getirmek günümüzde anlamsız hale gelmiştir. Zira artık birçok özel donanım (hem de yüzde 70’lere varan düşük bedellerle) ülkemizde yapılabilmektedir. Bir başka ifadeyle özel donanım şartı getirmek demek, yurt dışında çok-çok daha pahalı olan özel donanım maliyetini de satın almak demektir.
i) 1600 cc motor hacmi sınırlaması özellikle dizel otomobil alırken ciddi bir handikap yaratmaktadır. Çünkü piyasada satışı yapılan dizel otomobillerin çok büyük çoğunluğu 1600 cc sınırının üstündedir.
j) Sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlar 01.01.2005 tarihinden önce muayene harcından muafken, bu tarihte yayınlanan muayene istasyonlarınca alınacak muayene ücretleri konulu “Karayolları Trafik Muayene İstasyonlarında Yapılacak Araç Muayenelerinde Alınacak Harçlar Hakkında Sirküler / 1 “de sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlardan harç alınamayacağına ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Bu itibarla artık özel tertibatlı araçlardan muayene harcı alınmaktadır.
3- Çözüm Önerileri
a) Eskiden olduğu gibi ÖTV ötelemesi değil, muafiyeti olmalıdır.
Bu haktan yararlanılarak satın alınan otomobil, satın alınan tarihten 5 yıl geçmeden önce (bu haktan yararlanması mümkün olmayan birine) satılırsa, başta ödenmeyen tüm vergiler araç sahibinden alınmalı; 5 yıldan sonra satılması halinde ise alınmamalıdır. Bu sayede hem suistimallerin önüne geçilmiş, hem de sakat kişiye 5 yılda bir otomobilini yenileme ve sorunsuz yeni bir otomobil satın alma fırsatı yaratılmış olur. (Herhangi bir marka/model otomobili örnek alıp, onun 5 yıl önceki sıfır ve “şimdiki” ikinci el fiyatın hesap edilirse, ortada suistimal edilecek bir rantın olmadığı açıkça teyit edilecektir)
b) Sakat kişi üzerine kayıtlı olan otomobil, eğer sakatlığı olan kişinin ehliyeti varsa 1. derece kan bağı olan kişiler tarafından, eğer sakatlığı olan kişi sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamıyorsa 3. derece kan bağı olan kişiler tarafından kullanılabilmelidir (bu durumlar otomobil alımı için talep edilen sağlık raporlarında açıkça belirtilmelidir).
Ayrıca otomobil sahibi araçta olduğu sürece, otomobili kimin kullandığı önemsiz olmalıdır.
Bunların yanı sıra aynı ‘özel donanımlı araç kullanabilir’ ibareli ehliyete sahip (sakat) kişiler birbirlerinin otomobillerini kullanabilmelidir. Yani akrabalık aranmamalıdır. Zira zaten o kişinin de aynı haktan yararlanarak otomobil satın alma hakkı vardır ve suistimal/kazanç sözkonusu değildir.
c) Otomobil kullanıp kullanamamak konusundaki kriter sakatlık değil, otomobilde o engeli/dezavantajı ortadan kaldıracak donanımın, ve sürücü adayında da o donanımla sürüş yapma becerisinin olup olmadığı olmalıdır; tıpkı AB ülkelerinde olduğu gibi.
Bunun için;
1- Sürücü olmak isteyen (bedensel/fonksiyonel eksikliği bulunan) kişi sürücü kursuna müracaat ettiğinde sürücü kursu tarafından sağlık kontrolleri için yetkili bir hastaneye sevk edilecektir. Bu aşamada rutin refleks-görme-işitme vb. kontrollerin yanı sıra, kişide varolan bedensel/fonksiyonel eksiklikle ilgili olarak, hangi organların/uzuvların ne derece fonksiyonel kayıplarının olduğu en açık şekliyle belirtilecektir.
Burada doktorun yapacağı şey adayın sürücü olup olamayacağını tespit etmek değil, sürücü adayları için öngörülen rutin sağlık kontrollerinin yanı sıra, (varsa) vücut fonksiyon kayıplarının tıbbi ölçümünü yapmak olmalıdır. Zira ‘o’ bedensel/fonksiyonel eksikliği telafi edecek özel donanımın olup olmadığıyla ilgili teknik öngörüde bulunmak tıbbın sınırlarını zorlamaktadır.
2- ‘Vücut Fonksiyon Kaybı Oranı’nın da yer aldığı sağlık raporunu alan sürücü aday adayı kişi, bu belgeyle birlikte sürücü kursuna döndüğünde, sürücü kursu tarafından bağlı bulunulan Trafik Şube Müdürlüğüne yönlendirilecek, ve oradan, bedensel eksikliğini telafi edecek özel donanımın olduğunu ve bu donanımın nasıl olması gerektiğini gösterir belgeyi alması istenecektir.
2-1 Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ilgili dairesince, “Sürücülerde Varolan Hangi Bedensel Eksikliklerin, Otomobile Entegre Edilecek Ne Tür Özel Donanımla Telafi Edilebileceği Cetveli” oluşturulmalıdır.
2-2- Bu Cetvel Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sürücü belgesi vermeye yetkili kılınan tüm Trafik Şube Müdürlüklerine gönderilmeli, ve her şubede bu cetvel konusunda özel eğitim almış olan bir memur/birim hazır bulundurulmalıdır.
2-3 Yetkili memur ‘Vücut Fonksiyon Kaybı Oranı’nı gösteren belgeyi baz alarak sürücü adayını genel bir kontrolden geçirecektir.
2-3-1 Eğer belgede şüpheye düştüğü bir durum tespit ederse, gerekçelerini de yazarak adayı yeniden sağlık kontrolüne (itirazda bulunduğu vücut fonksiyonu konusunda uzman branş doktoruna) yönlendirecektir.
2-3-2 Aday bu itiraz yazısıyla ve sağlık raporuyla birlikte yeniden aynı hastaneye başvurup, itirazın değerlendirildiği cevap yazısını ilgili branş doktorundan alacaktır. Bu yazı raporla aynı yönde yani adayın lehineyse, kesinlik kazanacaktır. Değilse, sürücü adayı durumun tespiti için bir hakem hastanesine sevk edilecektir. Hakem hastanesinin verdiği karar duruma kesinlik kazandıracaktır.
2-4 Yetkili memur, “Sürücülerde Varolan Hangi Bedensel Eksikliklerin, Otomobile Entegre Edilecek Ne Tür Özel Donanımla Telafi Edilebileceği Cetveli”ne bakarak, adayın sürücü olup olamayacağını, olabilirse, otomobile ne tür donanım takması gerektiğini tespit edecek ve bu teknik bilgileri en açık şekilde yazıp, belgeyi sürücü adayına teslim edecektir.
2-5 Yetkili memur aday için “sürücü olamaz” şeklinde görüş belirtirse, bu durumda adayın itiraz etme hakkı olmalıdır.
2-5-1 İtiraz, başvuruyu reddeden birime yapılacaktır.
2-5-2 Aday itiraz dilekçesi, sağlık raporu ve reddetme gerekçesi ile birlikte en yakın başka bir Trafik Şube Müdürlüğüne yönlendirilecek ve işlem orada sürdürülüp, oranın vereceği karar duruma kesinlik kazandıracaktır.
3- Sürücü adayı, kullanacağı otomobilde nasıl bir donanım olması gerektiğini gösteren belgeyi sürücü kursuna ibraz edecektir.
4- Bu aşamadan sonra sürücü adayı kullanabileceği özel donanıma sahip otomobille öngörülen sürücü eğitimini alıp, sınav sonucuna göre de sürücü belgesine sahip olacaktır.
5- Elinde (kullanacağı otomobilde hangi donanımın olması gerektiği açıkça yazılan) sürücü belgesi ve ‘kullanacağı otomobilde nasıl bir donanım olması gerektiğine dair belge’ olan kişi, bu aşamadan sonra elindeki bu belgelerle hem “o donanıma sahip” tüm otomobilleri kullanabilmeli ve hem de vergi muafiyetiyle otomobil satın alabilmelidir. Ayrıca bundan sonraki hiçbir işlem için (sıfır veya ikinci el veya yurt dışından ithal veya hibe yolu ile otomobil alımlarında) yeniden rapor veya başka bir belge talep edilememelidir. Bu belgeler (sağlık durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı sürece) ömür boyu geçerli olmalıdır.
d) Sol uzuvlarından engeli bulunan kişilerin önüne çıkarılan engeller ortadan kaldırılmalı ve bu kişilere de muafiyet hakkı tanınmalıdır.
e) Sakatlığından dolayı otomobil kullanmasının mümkün olmadığı sağlık kurulunca belirlenen kişiler, % 90 ve üzerinde sakatlığı bulunması şartı aranmaksızın, vergi muafiyetli ve özel donanım şartsız otomobil alabilmelidir.
f) ÖTV muafiyeti ile alınan bir otomobil kaza geçirip kullanılamaz hale geldiğinde (pert olduğunda), ya da otomobil hırsızlık sonucu çalınıp bulunamadığında sakat kişi aynı haktan yeniden yararlanabilmeli ve yeniden ÖTV'den muaf otomobil alabilmelidir.
g) KDV muafiyeti getirilmelidir.
Bu sayede Gümrük Vergisi muafiyeti sebebiyle yurt dışına akan dövizin ülkemizde kalması sağlanmış olacaktır. Zira yurt içinden alımlarda sözkonusu olan (%37) ÖTV ve (%18) KDV muafiyeti sayesinde ithal otomobil cazibesini yitirecektir.
h) 1600 cc motor hacmi sınırı dizel araçta 2000 cc'ye çıkarılmalıdır.
ı) Muayene istasyonlarınca alınacak muayene ücretleri konulu “Karayolları Trafik Muayene İstasyonlarında Yapılacak Araç Muayenelerinde Alınacak Harçlar Hakkında Sirküler / 1 “de değişiklik yapılmalı ve eskiden olduğu gibi sakatlar tarafından kullanılan özel tertibatlı araçlardan harç alınamamalıdır.
[size=6]C- Otomobil Alım-Satımında Hangi Grup Engeli/Dezavantajı Olan Kişilere Vergi Muafiyetleri Uygulanmalıdır: [/size][size=6][/size]
1- Varolan Düzenlemeler
Halen süregelen uygulama;
a) Hareket ettirici özel donanıma sahip otomobilleri,
b) %90 ve üzerinde sakatlığı olan kişiler için, yurtiçinden alımlarda özel donanım şartsız, yurtdışından alımlarda ise otomobile binişi/transferi sağlayıcı donanım şartlı otomobilleri
kapsamaktadır.
2- Sakat Vatandaşların Yaşadığı Sorunlar:
a) Sol uzuvlarından sakatlığı/dezavantajı olan kişiler “özel donanıma ihtiyacınız yok” denilerek, kapsam dışı tutuluyorlar
b) %90’ın altında sakatlık oranı olup, buna karşın sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamayan/verilmeyen kişiler kapsam dışı tutuluyor.
3- Çözüm Önerileri
Vergi muafiyeti iki kategoride uygulanmalıdır ve elbette bu uygulama aynı anda sadece tek bir otomobil için geçerli olmalıdır;
a- Otomobili kendisi kullanabilecek (sürücü belgesine sahip) olanlar
1- Belli bir seviyenin üstünde ciddi yürüme sorunu bulunan kişiler bu kategoride değerlendirilmelidir. Bu kişiler (Ör. omurilik felçli, çift taraflı diz üstü/altı ampute/hareket kaybı vb. olanlar) sakatlığından dolayı ayakta durmakta, yürümekte ve (kalabalık) toplu ulaşım olanaklarından yararlanmakta dezavantajlı oldukları için özel otomobille seyahat etmek durumundadırlar. Bu yüzden de ÖTV, KDV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.
2- Hafif düzeyde yürüme sorunu bulunan kişiler (ör. tek taraflı diz üstü/altı ampute/hareket kaybı vb. olanlar) Bu kişiler ÖTV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.
3- %40 ve üzerinde sakatlığı olan kişilerin üzerine kayıtlı otomobiller MTV’den muaf tutulmalıdır
b- Otomobili kendisi kullanamayacak olanlar
1- Belli bir seviyenin üstünde fiziksel (kol, bacak ve göz) dezavantajı bulunan ve bu sakatlığından dolayı sürücü belgesi alamayan/verilmeyenler
2- 18 yaşından küçük olup, belli bir seviyenin üstünde yürüme/mobilizasyon sorunu olan çocukların aileleri
3- Belli bir seviyenin üstünde zekâ ve sosyalleşme sorunu bulunup, bu yüzden toplu ulaşım araçlarını kullanmakta dezavantajı olan kişilerin aileleri
ÖTV, KDV ve MTV'den muaf tutulmalıdırlar.