"HER ŞEY SATILIK"
80'li yılların başında Deniz Türkali'nin tek kişilik enfes bir müzikalini izlemiştim: HER ŞEY SATILIK. O oyundan aklımda kalan bir bölümü paylaşmak isterim: Yetenekli fakat hırslı, ünlü ve zengin olmak isteyen bir piyanist, şeytanla pazarlığa girişir. Şeytan; notalar karşılığında piyaniste ev, araba, şöhret vb. sağlamayı vaat eder. Tabii bunları zamana yayacaktır. Önce "do" notası karşılığı ev, sonra "re" notası karşılığı araba, falan. Piyanist kabul eder.. Bir süre sonra zengin ve ünlü olmuştur ama elinde bir tek notası kalmıştır. O da hiçbir işe yaramamaktadır tek başına..
Günümüzde "notaları" karşılığında şan, şöhret sahibi olmuş aydınımsılardan çokça var. Bunlara "omurgasızlar" da denmekte. Eskiler "eyyam ağası" derlermiş böylelerine. "Her durum ve zamanda fırsat kollayarak büyüklere yaranan kimse" anlamında. Bu tür insancıklar; ne yazık ki, hemen her yerde karşımıza çıkabilmektedir. Hiç bir emek harcamadan, başkalarının emeğini sahiplenerek yükseleceğini sanan kişiler, o emeğin gerçek sahipleri "itiraz hakları"nı kullanıp "yeter artık" dediklerinde kaçacak delik arayacaklardır.
Elbette ki, yapılacak olan; Samuel Beckett'in ünlü "Godot'u Beklerken"indeki gibi "bizi kurtaracak" bir şeyleri beklemek olmamalıdır. Tam tersine; her şeyden önce kendimizi yetiştirmeli, ailemizin ve çevremizin sağlam bir duruşla, alabildiğine mert, alabildiğine dürüst ve alabildiğine kararlı olarak, yaşam kavgasında yer almasını sağlamalıyız.
Bütün bunlar; sağlıklı insanlar için olduğu kadar, engelli insanlar için de geçerlidir. Çünkü aynı dünya üzerinde, aynı çağda, hep birlikte yaşıyoruz. Aynı havayı soluyor, aynı ekmeği paylaşıyoruz onlarla. Ve üstelik iki kat daha zorlanıyoruz yaşarken. Akıllarından dahi geçirmeyecekleri şeyleri yapıyoruz. Engelliler düşünülmeden yapılan kamu binalarında, hastanelerde, caddelerde, kaldırımlarda gücümüzün çok çok üzerinde efor sarf etmek zorundayız..
Zaman oluyor, acıyarak bakıyorlar; zaman oluyor, kendilerine yetmeyen ekmeklerini paylaştığımız için, kaşık düşmanı oluyoruz; kimimiz yaptığımız işlerden dolayı takdirle karşılanıyor, gıpta ile bakılıyor, kimimize 'sanki bu dünyada yokmuşçasına' davranılıyor! Sonuçta; logomuzdaki gibi; "Her şey, her yerde, her zaman, herkes için." Ve yazının başlığının doğrusu; HİÇ BİR ŞEY SATILIK DEĞİL! Belki "kiralık" olabilir.
Nisan 2006
[size=2]Not: Altı çizili yerleri sonradan ekledim. [/size]
80'li yılların başında Deniz Türkali'nin tek kişilik enfes bir müzikalini izlemiştim: HER ŞEY SATILIK. O oyundan aklımda kalan bir bölümü paylaşmak isterim: Yetenekli fakat hırslı, ünlü ve zengin olmak isteyen bir piyanist, şeytanla pazarlığa girişir. Şeytan; notalar karşılığında piyaniste ev, araba, şöhret vb. sağlamayı vaat eder. Tabii bunları zamana yayacaktır. Önce "do" notası karşılığı ev, sonra "re" notası karşılığı araba, falan. Piyanist kabul eder.. Bir süre sonra zengin ve ünlü olmuştur ama elinde bir tek notası kalmıştır. O da hiçbir işe yaramamaktadır tek başına..
Günümüzde "notaları" karşılığında şan, şöhret sahibi olmuş aydınımsılardan çokça var. Bunlara "omurgasızlar" da denmekte. Eskiler "eyyam ağası" derlermiş böylelerine. "Her durum ve zamanda fırsat kollayarak büyüklere yaranan kimse" anlamında. Bu tür insancıklar; ne yazık ki, hemen her yerde karşımıza çıkabilmektedir. Hiç bir emek harcamadan, başkalarının emeğini sahiplenerek yükseleceğini sanan kişiler, o emeğin gerçek sahipleri "itiraz hakları"nı kullanıp "yeter artık" dediklerinde kaçacak delik arayacaklardır.
Elbette ki, yapılacak olan; Samuel Beckett'in ünlü "Godot'u Beklerken"indeki gibi "bizi kurtaracak" bir şeyleri beklemek olmamalıdır. Tam tersine; her şeyden önce kendimizi yetiştirmeli, ailemizin ve çevremizin sağlam bir duruşla, alabildiğine mert, alabildiğine dürüst ve alabildiğine kararlı olarak, yaşam kavgasında yer almasını sağlamalıyız.
Bütün bunlar; sağlıklı insanlar için olduğu kadar, engelli insanlar için de geçerlidir. Çünkü aynı dünya üzerinde, aynı çağda, hep birlikte yaşıyoruz. Aynı havayı soluyor, aynı ekmeği paylaşıyoruz onlarla. Ve üstelik iki kat daha zorlanıyoruz yaşarken. Akıllarından dahi geçirmeyecekleri şeyleri yapıyoruz. Engelliler düşünülmeden yapılan kamu binalarında, hastanelerde, caddelerde, kaldırımlarda gücümüzün çok çok üzerinde efor sarf etmek zorundayız..
Zaman oluyor, acıyarak bakıyorlar; zaman oluyor, kendilerine yetmeyen ekmeklerini paylaştığımız için, kaşık düşmanı oluyoruz; kimimiz yaptığımız işlerden dolayı takdirle karşılanıyor, gıpta ile bakılıyor, kimimize 'sanki bu dünyada yokmuşçasına' davranılıyor! Sonuçta; logomuzdaki gibi; "Her şey, her yerde, her zaman, herkes için." Ve yazının başlığının doğrusu; HİÇ BİR ŞEY SATILIK DEĞİL! Belki "kiralık" olabilir.
Nisan 2006
[size=2]Not: Altı çizili yerleri sonradan ekledim. [/size]