Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[filiz] Yazılarım...

filiz

Yeni Üye
Üyelik
17 Şub 2006
Konular
1
Mesajlar
9
Reaksiyonlar
0
Tek ayakkabı(m)

Küçük bir kızken,çok merak ederdim bir insanın çift çift ayakkabısı olmaksı nasıl bir duygu diye.
O zamanlar cihaz kullandığım için bana özel ayakkabı yapılırdı.
Bir gün bayramlık alışverişe çıktık babamla.illa ayakkabı isterim diye tutturdum.
Şuan hâlâ varmı bilmiyorum ama fatih'te Lale kundura vardı,oraya gitmiştik babamla.
ve çok güzel bir ayakkabı almıştık.Öyle basit birşey değildi cicili bicili rugan ve üstünde yeşil çizgili...
Bayramda büyük bir hevesle giydim ayakkabımı.
İşte benimde model bir ayakkabım olmuştu sonunda( Laf aramızda o bayramda en güzel benim ayakkabılarımdı).
Onları çok uzun seneler kullandım.
Herkez yılda bir kaçtane ayakkabı alıyordu oysa benim bir tane vardı ben bir kaç çift ayakkabı sahibi olmak nasıl bir duygu çok merak ederdim.
Birgün kendi ayakkabımı kendim aldım,ayağıma giydim ve satıcı çocuk "çok güzel oldu" dedi.
Bende "evet yakıştı ama değil mi? dedim "zaten tek ayağa ancak bu kadar yakışır"
satıcı çocuk şaşırdı
"İnanın çok yakıştı dedi
Aylar sonra bir ayakkabı daha, aldım az topuklu, tam genç kız ayakkabısı.
Evdekiler "yaa bu sana gitmez giyemezsin dediler.
"Yok banane...gider neden gitmesin,hem ben genç kız değilmiyim, hayallerim yokmu sanıyorsunuz, sadece ayakta olanmı giyer bunu? diye veryansın ettim çocuklugumda yapamadığımı şimdi yapıyordum!
Artk çift-çift ayakkabım var.
Nasıl bir duygu oldugunu ögrendim.
Peki, içimdeki burukluğum geçiyor mu?
İlk aldığım gün evet; ama ayakkabının tekini atarken içim acıyor.
Şimdi bir kaç çift ayakkabım var ama, umutlarım, 'belki bir gün'lerim...işte onlar yok artık.

FİLİZ KÖSEOGLU
 
ÇOk çok çok güzel yazmşsın Filizcim.
Devamını da bekliyoruz... :)
 
yeni ayakkabım yok diye ağlarken yolda ayakları olmayan insan gördüm..ne harika söz değilmi?.yazıtınız güzel olmuş.
 
Ah Filiz ah
Çok derinlere indim sayende
çok eskilere (aslında hiç eskimeyenlere)
Öyle benzer şeyler yaşamışız ki...
O ilk özel, güzel küt burunlu ayakkabımı giydiğimde nasılda ürkektim
(ve nasıl özel bir gündü o öyle, herkes bana (ayakkabılarıma bakıyordu)
Sevgiler arkadaşım
tüketmişim ben cümleleri açtım şu sayfayı okudum okudum
yazdım yazdım sildim, çok şey yazmak istiyorum, ama yapamıyorum...
 
KAVAK AĞACI

KAVAK AĞACI

Bir sabah uyandığımda dışardan motor sesi geliyordu.
Bu ses nerden geliyor diye sordum anneme.
"Kavak ağacını kesiyorlar" dedi.
Hangi kavak ağacını kesiyorlar diye üsteledim.
"Mahallenin başındakini" diye cevap verdi.
Hemen balkona çıktım.
Hiç bir değeri yokmuş gibi, kesiyorlar ağacımı koca,koca adamlar.
Çocukluğumu, umutlarımı, anılarımı kestiler sanki; her şeyi hiçe sayarak.
Oysa o ağacın altında ne baharlar ne yazlar geçirdim ben.
Oyun oynayan çocuklara bakarak ne hayaller kurdum ben.
Kendimi onların arasında hayal ederdim her seferinde saklambaç ip atlardım onlarla...
Hayaldiler, ama benimdiler çocukluğumdan kalan tek iyi hatıraydı.
Ve şimdi öldürdüler ağacımı ve hayallerimi.

Oflu bir ninemiz vardı mahallemizde.
İlk bahar geldi mi, anneme seslenirdi; kizopoyu habu ağacun altina oturt hava alsundaa!"
yere kilim serer oflu nineyle beraber, otururduk.
Arada bir dizlerini ovar, "habu ayaklarumun ağrisi hiç geçmeyecek" derdi.
Arada bir de, yaramazlık yapan torunlarına bağırırdı: "ulaa, uşaklar, haçen bi durun daaa!"
Ne güzel günlerdi...
Komşu kadınlar işler bittikten sonra o ağacın toplanırdı.
Düşünüyorum da, hayallerimden önce öldürülmüştü komşuluklar da.

Tek bacağımın üstüne çöktüm.
Bir süre öylece kaldım.
Çocukluk hayallerimi düşündüm, hayal kurardım; bir sihirli değenek değecek başıma, her şey düzelecek, bende arkadaşlarımın arasına katılacak, onlarla oyun oynayacağım...
Sonra anlardım sadece hayaldı düşlediğim her şey.

Kavağımı kestiler!
Şimdi ne hayallerim kaldı, ne umutlarım.
Ben, benle başbaşayım...

filiz köseoglu
 
OKUL

OKUL

İnsanlarda her ayın bir anısı vardır.
Kimisi için bazı aylar çok önemlidir yada çok acıdır.
Çocukların yüzde doksanı eylül ayını sevmez.
Delice oynanarak geçen koca bir yazdan sonra en sıkıcı aydır.
Benim içi'nde en hüzünlü ay.
Pazar gününden başlar okul telaşı çocuklarda banyolar yapılır çantalar hazırlanır önlükler ütülenir erkenden yatılır.
Pazartesi sabahı sanki okula gidecekmişim gibi erkenden uyanırdım yorganın altında sessizce ağlardım sesimi duyan olmasın diye.
Öğleden sonra okula giden arkadaşlarımın ardından bakar hayal kurardım.
Bende önlüğümü giymiş saçımı örmüş okula gidiyordum.
Öğretmen gelmeden sırama otururdum.
Evimiz okula çok yakındı teneffüs zilini duyardım anneme belli etmeden o saatlerde yemek yemeğe çalışırdım sanki benimde beslenme saatim gelmiş gibi.
Benim okul saatim akşam üstüydü mahallemizde öğretmen olan bir komşumuz vardı bana o öğretti okumayı yazmayı.
Halbuki hazırdı her şeyim okula gitmek için önlüğüm okul çantam.
Almadılar beni okula yapamaz okuyamaz dediler iki öğretmen karşı çıktı yapamaz dediler bir tanesini sonradan tanıdım acaba şimdi mutlumu hiç aklına geliyormu ben sebep oldum şu kızın okumasına diyormu.
Hayatım boyunca kendimden hiç utanmadım hep gurur duydum yinede duyuyorum.
tüm engellere rahmen başardım yaşadım ögrendim yavaştım ben değil beni okula almayan kültürlü beyinler cahil.
filiz
 
Aglattınn gulumseyen... cok güzel yazmıssın tebrik ederim.
 
Seni tebrik ediyorum arkadaşım, çok güzel yazmışsın.

"Okuyamaz" diyenler utansın!
 
KIZIM

KIZIM

Günydın benim nadide çiçeğim.
Hoş sensiz buralara gün doğmuyor yaa.
Derlerdi büyüklerimiz evlat özlemi ve evlat acısı hiç bir şeye benzemez diye.
Rabbim özlemini çektirdi bize hoş acınıda yaşattı yaa gülüm çekmeyen bilemz bizim yaşadıklarımızı sen eskiden ellerinin üstünde giderken benim ellerim acırdı o güzel ellerin acımısın sende arkadaşların gibi yaşıtların gibi azda olsa gez dolaş diye sana ilk aldığım tekerlekli sandalyeyi hatırlıyormusun nasılda isyan etmiştin binmem ölürümde ona binmem demiştin şimdi düşünüyorumda demekki o zamanlar kabullenememiştin.
Belki içinde ölmeyen umutlar vardı bebeğim demezdinki içine atardın.
Bebeğim senin ilk doğduğun günü hatırlıyorumda kara kuru sıkka birşeydin çirkin ördek yavrusu diye severdim seni.
Büyüdükçe o çirkin ördek yavrusu prenses gibi oldun yanımda gören maşallah ne tatlı kızın var derlerdi.
Gülüm keşke çok çirkin olsaydında yanımda yanımızda olsaydın.
Dün gece annen odandaydı ağlıyordu yatağının üstündeki tişört bıraktığın gibi duruyor ona sarılıp,sarılıp ağlıyor kaç zaman oldu sana sarılmayalı güzel yüzünü görmeyei şen sesini duymayalı.
2 saat önce ağabeyinle görüştüm baba çok iyi yolladığın antep fıstığını bitirdi lokumu kimse görmeden bitti dedi
Afiyet olsun gül kokulu yavrum.
Babam annem neden gelmedi demişsin gelemedik gül tanem gelseydik seni orda bırakamazdık.
Geçenlerde hâlânın mezarlığına gittim onunla dertleştim biraz ben konuştukça hafif bir rüzgar esti sanki benimle konuşuyordu üzülme geçecek ağabey geçecek diyordu orda bir saat kaldım onu'da ne kadar çok özlediğimi fark ettim garip geldi garip gitti bu dünyadan ne çok severdiniz birbirinizi doyamayacaktınız demekki.
Bak şimdi ne geldi aklıma okula alınmadığın zamanki halini düşünüyorumda ne çok üzülmüştün ama bize hiç belli etmedin o küçücük halinle çok üzülmüştün sen hiç bir acını üzüntünü belli etmedinki gülüm bazen yok yere parlarsın bazende küçücük laflara ağlarsın içindeki yangın en küçük kıvılcımla parlıyor dimi kızım çok küçüktün amelyat olacaktın seni masaya yatırdım baba gitme dedin derken bile hep cesurdun baba bu son dimi dedin.
Son kızım bu son diyemedim.
Seni orda öyleyece bıraktım.
Gözümden bir damla yaş düştü yüreğimi parçaladı.
Ne o gün son nede senin acıların son oldu.
ALLAH'a emanet ol gül kokulum
 
DOGUM GÜNÜ

DOGUM GÜNÜ

Çok eskiden sabahları kalktığımda.
Yorganı kaldırır ayaklarıma bakardım.
Belki bu sabah ayağım uzamıştır.
Belki bu sabah yataktan kalktığımda yürüyerek kalkabilirim diye.
Her sabah bir ahh çekerdim yarına yaa kısmet derdim.
Sonraları haftada bir bakmaya başladım.
Haftalar ay oldu.
Aylar yıl oldu.
her sene doğum günümde bakmaya başladım ayaklarıma gece yatmadan önce rabbi yarın sabah umutlarım hayallerim gerçek olsun derdim.
yine bir 19 mayıs akşamı hayaller kurardım gelecek sene için.
Sonra hayal kurmamaya başladım canımı yakıyordu hayaller.
Bu sene fark ettimki ben senelerdir ne hayal kuruyorum nede yorganın altına bakıyordum.
Yine bir 19 mayıs sabahı.
Yorganı açtım ayağıma baktım.
Sonra sevdim ayağımı okşadım çocuk sever gibi fark ettimki artık umutlarım yoktu.
Belki bir günlerim hiç yoktu hayallerim ölmüştü.
Ama yinede kalbimin yarısı yaşam doluydu umut doluydu.
Dışarı çıktım ortaköyde sandalyemle yürüdüm enteller pazarına gittim.
Bir cafeda oturup yemek yedim.
Ezan okunuyordu ALLAH'ım şükürler olsun diyi vermiştim.
Evet ben yürüyemeyecegim.
Evet ben sakatım.
Ama asla yenilmeyeceğim.
Anam,babam,kardeşim ve tüm sevenlerim için.
Başımı dik tutacağım hayat beni yıkamyacak.
Kahvemden bir yudum çektim ve doğum günüm kulu olsun filiz iyiyki varsın evett iyiki varım.
Hayat yaşamaya değer.
sevgilerimle filiz köseoglu
 
ŞERİFCAN

ŞERİFCAN

Geçenlerde içim çok sıkkındı karamsardım o gün devamlı kendime acıdım zavallı ben dedim.
İnsanın bir günü bir güne uymazki o gün öyle bir gündeydim.
Ertesi gün elimde kumanda televizyon kanallarını geziniyordum.
Kadın programların birinde uzun zamandır yazılı medyadan takip ettiğim bir haber vardı.
Milyonlarca askerimizin şehit oldugu bir yerde çanakkalede insanlar oraya görmeye öğrenmeye dualar etmeye gidiyor gidenlerin gzö yaşları sel gibi akıyor.
Bir ANA Bir BABA oraları görmeye gittiler.
Daha ilkokulda öğrenimini sürdüren büyük kızlarının okul gzisine götürdüler.
Amaçları evlatlarına işte atalarımız burada yatıyor burada ne evlatlar ne babalar vardı vatanı için kanının son damlasına kadar harcadılar.
Bu aslan yürekli mehmetciklerimiz burada yattıkça.
Vatanımıza toprağımıza bayrağımıza sizlere asla zarar gelmez diyorlardı belkide.
Nerden bilsinler gözlerinden sakındıkları öpmeye bile kıyamadıkları yavruları şerefcanları bir gaddar insan olmayan bir varlık tarafından kaçırılsın.
Bir ana ağlıyor evladım nerede bir baba feryat ediyor bir yere bırakın şikayet etmeyecegim diye.
Ana feryat ediyor altı temizmi karnı tokmu diye.
Şimdi ben utanıyorum kendimden.
Bir gün önce kendime acıdığım için.
Ben özürlü değilimki bunu yapanlar özürlü kalpleri yürekleri özürlü.
Böyle sağlıklı bir insan olacağıma böyle özürlü olurum.
Eger şüpheli bir şey görürsek allah rizası için polise haber verelim.
Kim bilir o kişi bu yazıyı okurda o ananın o babanın yürek acısını dindirir.
Allah ailesine sabır versin.
O kişinin yüreğine merhamet duygusu koysun.
Bizler özürlü değiliz arkadaşlar özürlü olan engellie olan dışardaki cahi beyinli sağlam insanlar.
Hepimiz allah'a emanet olalim.
Sevgilerimle.
FİLİZ
 
İGDAŞ GÖREVLİSİ

İGDAŞ GÖREVLİSİ

Geçen sene başımdan geçen bir olayı sizlere anlatmak istiyorum.
Ramazana bir hastadan az bir süre vardı.
Yeni kalkmıştım uyku sersemligi vardı üstümde.
Merdivenlerde bir bağırma sesleri vardı.
Manevi dedem kardeşim neden anlamak istemiyorsun apartmanımızda engelli bir kızımız var galoş almayı unuttuk ayakkabılarını çıkar yada poşet verelim sana ayakkanıın üstüne giy.
Adam durmadan itiraz ediyor yok efendim çıkarmam onu yapmam bunu yapmam.
Sonra annemin sesini duydum merdivenlerimizde halı serili kızım sakat oldugu için bakın ben rica edeyim dedi.
Adam anneme hanım,hanım banane senin sakat kızından.
Ve tüm yalvarmalara karşı adam kendi dedigini yaptı ayakkabılarını çıkarmadan doğalgaz saatlerini okumaya çıktı.
Astım hastası 60 küsür yaşındaki bir adama kafa tuttu.
Bir bayana kafa tuttu ve sesin sakat kızından banane dedi ve daha bir çok laf.
Dogru bir yere kadar dogru ona ne.
Hemen igdaş aradım durumu anlattım hemen faturanızı alıp gelin şikayette bulunun biz gerekeni yaparız dediler.
Bu olay cuma sabahı oldu.
Pazartesi günü babam ve manevi dedm gideceklerdi şikayete.
Düşündüm mübarek ramazana bir kaç gün var.
Belkide o kişinin evinde oruç tutacak olanlar var yada küçük çocugu var insanlık bende kalsın dedim ve şikayette bulunmadım.
Çünkü ben sakatım yürüyemiyorum ama yüregim sakat degil.
Ruhum sakat degil.
Gece yastıga başımı koydugumda huzur içinde yatıyorum.
Çünkü ben kimsenin agını almadım kimsenin canını açıtmadım gözünden yaş aktırmadım.
Eğer o kişi kovulsaydı ben huzur içinde oruç açamazdım.
Çünkü rabbim o kişinin söylediklerini onun karşısına mutlaka çıkarır.
Ben mutluyum huzurluyum.
Engelliyim ama hayatı seviyorum
saygılarımla filiz köseoglu
 
kalemine yüreğine sağlık paylaşımın için teşekkürler Filiz
 
YENİ YAZI

EZAN SESİ

Yıllar yılı eve kapatmıştım ruhumu.
Çıkıp bir yerde oturmak nasıl bir duygu bilmiyordum’ ki.
Kız kıza dışarı çıkmak.
Bir kahve çay içmek nasıl bir duygu bilemezdim.
Özürce gezmeye gitmek nasıl bir şey merak ederdim..
Birkaç sene önce komşumuz arkadaşları arabaya doldurdu gezmeye gittiler birde benim yanımda övüne,övüne anlattı.
Gittiler diye asla üzülmedim çünkü ben küçük yaştan beri haddimi bildim.
Onlarla gidip gidemeyeceğimi biliyordum.
Ama bazı hareketler vardır insanın içini yakar.
O kişinin hareketide benim içimi yaktı.
Aynı gün annemle ev oturmasına gittik.
O kişide geldi başladı havalı,havalı anlatmaya.
Şöyle gezdiler böyle gezdiler.
Ben wc bahane ettim dışarı çıktım ama içerden gelen sesleride duydum.
Diğer komşumuz diyor ‘ki filiz’ in yanında o şekilde konuşman sence doğrumu diye söylendi.
O gece çok ağladım gidemediğim için değildi üzüntüm o şekilde hava atması o canımı yaktı.
Ama yıllarca nefret ettiğim tekerlekli sandalyeyle barıştığım gün hayatım gerçekten değişti.
Artık İstanbul ‘un en güzel yerinde oturup sohbet muhabbet edebiliyordum.
Kız kıza takılıp hayatın güzelliklerini görebiliyorum kendi başıma bir şeyler yapabiliyordum benim için büyük bir gelişmeydi bu.
Ortaköy’ e ilk gittiğim günü hatırlıyorum da.
Çok büyük bir zevk almıştım.
Enteller pazarından biraz alışveriş yaptım.
Hatta bir tezgahtan kolye bakmıştım baktım ama almadım.
Tam gidiyordum tezgahta duran kız pardon canım bu küpeleri sana hediye versem kabul edermisin ama sakın yanlış anlama.
O kadar tatlı ve içten gülüyorsun ‘ki sana bu küpeleri vermek istedim.
Ah çok teşekkür ederim dedim küpeleri hemen kulağıma taktım.
Ordan çaydanlık cafe ‘de oturduk.
Denize karşı yemeğimizi yedik.
Tam kahvemi yudumluyordum’ ki ezan okunmaya başladı ohh işte bu huzur bu rabbime şükürler ettim verdiği nimetlere.
Ezan okunurken gözlerimi kapadım kendimi kuş gibi hissetmeye başladım.
Senelerdir İçimde tarifi olmayan bir sıkıntı vardı o gün orda onu attım.
Bir heyecan bir coşku vardı yüreğimde yıllarca sürdü bu ama ne olduğunu anlayamadım.
Yıllar sonra bir sabah ezan sesiyle uyandım bu sefer içimde bir güç ve neşe vardı.
Güç bir şeyleri başarma gücüydü neşe sizlerle beraber olmamdı.
İnanın dostlarım inanın içinizdeki negatif düşünceleri attın kötü düşünceleri iyiye yorun bakın o zaman neler yaparsınız hayatınız nasıl değişecek.
Ben yaptıktan sonra herkes yapar.
İlk önce siz kendinize inanın hele birde diğer insanlardan destek görürseniz işte hayat bu diyeceksiniz.
 
Üst Alt