Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Faruk Nafiz Çamlıbel

BARBiEBARBiE

Aktif Üye
Üyelik
19 Ağu 2005
Konular
71
Mesajlar
1,693
Reaksiyonlar
1
KISKANÇ

Sakın bir söz söyleme...Yüzüme bakma sakın!
Sesini duyan olur,sana göz koyan olur.
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,
Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur...

Dilerim Tanrı dan ki,sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
Sanabenim gözümle bakan gözler kör olsun

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

SUYUN ÜSTÜNDE MISRALAR

Dün gece parçaladı bir aslan kafesini.
Bir gönül sonsuz ufka yol aldı kartal gibi.
Fırtınam!Başucunda duyunca nefesini
Otuz yıllık bir ağaç eğildi bir dal gibi.

Tatmak için enginin şi'rini dalgalarla
Kalbimiz göğsümüzde ayrı bir şeydi yarda.
İki taş heykel oldu vücüdumuz kenarda,
Ruhumuz enginlere açıldı sandal gibi.

Sonsuzluğun sırrına ererek biz denizde
Sonsuzluğu yaşatmak istedik sevgimizde,
Saçımız ağarmadan toprak olunca biz de,
Gezecek maceramız dillerde masal gibi.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

NAZ

Gönlümün yok niyeti
Açılmak için sana.
Çektiğim eziyeti
Yüzümden anlasana!

Ben,ki her damla derdim
Deniz olsun dilerdim,
İpi elimle verdim
Benliğimi alsana.

Kan doldurup tasımı,
Sildim gönül pasımı,
Taşa açtım yasımı,
Söylemedim insana!

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
 
Ali

ALİ

Namluya dayanır yola dalarsın
Duruşun bakışın yaman be Ali
Boşuna tetiği ne kurcalarsın
Var daha ateşe zaman be Ali

Yıllanmış bir çınar pusuluk yerin
Neredeyse gelecek beklediklerin
Var iki atımlık canı kederin
Desene işleri duman be Ali

O'nu sen büyüt de söğüt boyunca
Kendini ellere versin o gonca
Sözüne kanmadın bunu duyunca
Gönlündü gözünü yuman be Ali

Geldiler beklenen çiftler ormana
Duruyor iki genç ne hoş yanyana
Bir kurşun kadına bir de çobana
Çınlasın yıllarca orman be Ali

Görünce uzanmış yar kucağına
Boynunu dolamış zülfü bağına
Kurşunu kahpeye atacağına
Kendine çevirdin aman be Ali

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL


Benimde Adım 'Ali' de :)
 
Düşmanımdır seni kim
Bulursa cana yakın
Annen bile okşasa
Benim bağrım taş olur
 
GENÇLİK

Anlattı erenler: Bir bahar değil,
Aşıkın ömründe bin bahar varmış.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
Sevgisiz kalan kalb ihtiyarlarmış...

Sorardım sırrını hiç düşünmeden:
'Bu fani gönlümün sevinci neden?'
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen maceralarmış!

Gönlümde kovalar eskiden beri
Sarışın kumralı, kumral esmeri.
Dolmadan boşalmaz birinin yeri.
Gönlümde, anladım, her dem baharmış.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
SON AŞIK

Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
Ak düşünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.

Ey başında şimdi sevda rüzgârları esen,
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...
O gün bana yaklaşırken ey ilâhi yar,
Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
Teşekkürler paylaşımlarınız için ..
 
ARDINDA

Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,
Ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.
Önünde dün beyazlar giyinirken karakış
Bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.

Siyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,
Benden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.
Dereler ardın sıra akmağa koyulmuşlar,
Arıyor batan güneş seni dağlar ardında.

Gezdirir rüzgar gibi üstünde yamaçların,
Boynuma çifte zincir çift örgülü şaçların.
Ateşimden yanarken dalları ağaçların,
Gözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
arkadaslar şiirler cok güzel paylastıgınız için tesklerr
 
SEVGİLİMSİN

Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak işleri düşünmekten

Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim

Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana

Sevgilimsin, arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
ÇOBAN ÇEŞMESİ

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
SON BEKLEDİĞİM

Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım,
Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım.
Devran herkese taslarla zehir sundu da birden
Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden.

Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle,
Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.
Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar,
Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.

Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan,
Madem ki henüz gelmedi son yolcum ufuktan?
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim,
Madem ki bir aşk uğruna can vermeyecektim?

Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!
Son beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde,
Devran bulacak yar ile ağyarı hüzünde.

İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle,
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle,
Bir günde doğup can veren altın kelebekler,
Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler...

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL




SERENAT


Bir nisan akşamı, serin bir günün,
Şark'ın bu sevimli, güzel köyünün
Cenneti andıran bir akşamıydı.

Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,
Acaba ruhunuz çok hasta mıydı?

Sordum ki bu kimdir, gülümsediler,
"Eşinden ayrılan bir kız" dediler,
"Gezdiği yer işte bu ücra saray."

Hicran ne anlamış, sevda ne bilmiş,
Ağlatmış, ağlamış, sevmiş, sevilmiş
Bir güzelmişsiniz, isminiz de Ay...

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL




ONU BİR GÜN GÖRMEDİM


Yüzüme sert çizgiler çekti senin adını,
Hasret saatlerini saydı başımda aklar,
Senin ağzından çıkan bir cümlenin tadını,
Ne bugün içki verdi ne bu gece dudaklar.

Sorma nasıl yollarda tutunabildiğimi,
Nasıl siyah rüzgara yaşımı sildiğimi,
Görür görmez kapında yere devrildiğimi,
Ürperdi bir tekinsiz kedi gibi sokaklar.

Gece, muzlim şeklini bana çizmese perde,
Sesin bir sırça gibi kırılmazsa içerde,
Beni bugün serilmiş gibi bulanlar orta yerde,
Yarın da bir çukurun dibinde bulacaklar...

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
ALLAHAISMARLADIK

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
Çağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler.

Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
SEN

Gençliğim ardında sürünsün
Aşkına ihanet edersem eğer.
En kalpsiz cellatlar boynumu vursun
Senden başkasını seversem eğer.

Allahı unuttum, yalnız sana taptım
Sevmekti maksadım, ben sana ne yaptım.
Bana her yer zindan sen olmadıkça
Aşkım ölmeyecek; kalbim durmadıkça.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
KIŞ BAHÇELERİ

Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta,
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı
Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,
Mazi gibi sislenmiş Emirgan Çınaraltı.

Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden
Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda,
Üstündeki son dallar ağarmış diye birden
Pas tuttu nihayet suların rengi havuzda.

Yerlerde gezen hatıralar var korulukta;
Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir.
Mehtaba çalan sapsarı benziyle ufukta,
Binlerce dalın verdiği tek meyva güneştir.

İçlenme tabiattaki yekpare kederden,
Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler.
Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
İNME

Bir gün, uzak bir yolculuktan sonra, nefes nefese
Kalbimin çarpışını sofanda sayacağım
Ömrümü vermek için ağzından çıkan sese
Kapını sol elimle aralıklayacağım

Yabancı bir fısıltı söyleyecek adını
Tanıdığım bir gülüş kıvrılacak içerde
Vurur vurmaz duvara kapının kanadını
Karşımda ürperecek halı, sedir ve perde

Sakın kalkma köşenden, ısıttığın yerde dur
Yine öpsün o dudak... sarsın o kol belini!
Eşiğinde canımla ödüyorsam ne olur
Bir kadına inanmış olmanın bedelini

Korkma! sana ne dil uzatır ne de el kaldırırım
Gözümü kan bürümüş diye benden çekinme
Nasıl birden düşerse bir ağaca yıldırım
Beni baştan aşağı çarpar o lahza inme

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
GÖRMEDEN TAPTIĞIM PUT

Nasıl gönül taparsa Tanrı'ya, görmeksizin,
Var adını bilmeden bağlandığım bir peri...
Bir beyaz dalga gibi hep o engin denizin
Üstünde gezmedeyim doğduğum günden beri.

Ne ben yedim ihtiras peteğinin balından,
Ne o tattı arzunun buğulu kevserini,
Ne kırda kestiğimiz taze incir dalından
Kaval yapıp çağırdık gönül türkülerini...

Gördü mü efsaneler buna benzer haile?
Leyla böyle sevilmiş, böyle sevmiş mi Mecnun?
Yavrusuna tapınan analık aşkı bile
Şehvete benzer biraz yanında bu duygunun.

O bir gülüdür, yetişmiş kalbin altın tasına,
Ve bir bülbül ki yalnız şi're vermiş sesini:
Ne sular genç yüzünü nakşetmiş aynasında,
Ne güneş yere sermiş boynunun gölgesini ..

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
MUTLULUK YOLU

Mutluluk mu istiyorsun?
Vakit geç değil ara.
karanlıkların bittiği,
Kurak toprakların yeşerdiği yerde.
Belki seviler ülkesinde bir rüya
Ya da o içini yakan ismin
Unuttuğu noktada
Mutluluk mu istiyorsun?
Vakit geç değil ara.

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
 
BEŞİKTEN MEZARA KADAR

Seni istikbal için önce gelmek cihana,
Ve başkasından almak sonra geliş müjdeni.
Bir nefes dinlemeden yıllarca koşmak sana,
Aramak her tarafta... Bulmamak asla seni.

Suda, rüzgarda,kuşta senin sedanı duyup
Seni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak.
Vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup
Hasretin azabına ermek için uyanmak.

Başka bir şekle koymak her gün güzel yüzünü,
Boyamak gözlerini bir siyah, bir maviye.
Tek seni hayal için süzerek batan günü,
Gece mehtaba dalmak, sen de dalmışsın diye.

Seni anlatmak üzre yazıp her gün bir gazel
Geçirmek ömrü yalnız sana dair eserle.
Saçlarını çözerek hülya dizinde, tel tel,
Bugün güllerle örmek, yarın menekşelerle...

Tesadüf ümidinin bittiği müthiş anda
Dudağa kanla çizmek yeniden tebessümü:
Seni istikbal için artık öbür cihanda,
Dosta el sallar gibi, davet etmek ölümü.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
 
SEN NERDESİN

Caddeden sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar...
Son yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını bekledim görüneceksin diye.
Senin için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda incilendi yapraklar senin için,
Söylendi gelmez diye uzaklar senin için...
Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler son gecemin geçti cenazesiyle,
Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü...


Faruk Nafiz Çamlıbel
 
Üst Alt