Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[engin34] Düşüncelerim...

engin34

Yeni Üye
Üyelik
22 May 2006
Konular
1
Mesajlar
4
Reaksiyonlar
0
MUTLULUK ÖĞRENİLİR Mİ?

Mutluluğun özlerine kimi zaman bir bebeğin gülüşünde rastlarsınız, kimi zaman zorlu bir sınavın sonunda yaptığınız kısacık ama huzur dolu bir yürüyüşte. Bazen dünyayı verseler yüzünüz gülmez, altınlar saçsalar beş para etmez. Mutluluk zamanın, mekanın, şartların, günün sınırlarına uymayan bir nitelik taşır.

Hayatı dert etmeyip, her şeye rağmen mutlu olmak, mutlu kalabilmek;

Öyle veya böyle hepimiz bir şekilde bir yerlerde yaşıyoruz, kaçımız elimizdeki nimetlerin farkındayız biliyor muyuz?

Her zaman bardağın dolu tarafına bakmak gerekir elindekinin farkına varıp kıymetini bildiğin zaman zaten mutluluk kendiliğinden gelir.

Selamlar.
 
AH İSTANBUL

Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
 
İSTANBUL'UM

BOĞAZ GEZİNTİSİ

Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!
Vapurlar değil, Boğaz’dan geçen;
Boğaz’dan yalılar geçiyor,
Toplamış bulardan eteklerini...
Dairesine çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmiyen alemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
Çekip almış kuşların kanatlarından rüzgarını
Asırlık rüyalarında yalılar
Uykuların mahmurluğu saçaklarını sarmış.
Saz sesleri gelmiyor kıyılardan.
Ne geçen yazlardan bir haber var,
Ne gelecek baharlardan.
Kim bilir kaç deniz geçmiş uykularından.
Baş başa kalmış iki hisar
Beklemekte sönük sahilleri.
Artık eski harpleri anlatır taş duvarlar
Kıyılarından geçen balıklara.
O balıklar ki dedeleri
Şarkılarla beslenmişti geceleri.
Şimdi sulara düşen çürümüş tahtalar
Dalgalarda son oltanın yemleri.
Bir zamanlar şen yaşamış yalılar
Işıklı bir ziyafet sofrasında.
Renklerini deniz almış götürmüş,
Küllerini alev alıp savurmuş.
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar.
Ortaklığı ayrılmış kıt’aların
Anadolu günden güne Rumeli’ye küsmüş
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor
Biz değiliz sarkan hatıralara..
Göğüs gererek dalgalara
Yalılar bir hayal için denize
sarkıyor Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!
 
engin34' Alıntı:
MUTLULUK ÖĞRENİLİR Mİ?

Mutluluğun özlerine kimi zaman bir bebeğin gülüşünde rastlarsınız, kimi zaman zorlu bir sınavın sonunda yaptığınız kısacık ama huzur dolu bir yürüyüşte. Bazen dünyayı verseler yüzünüz gülmez, altınlar saçsalar beş para etmez. Mutluluk zamanın, mekanın, şartların, günün sınırlarına uymayan bir nitelik taşır.

Hayatı dert etmeyip, her şeye rağmen mutlu olmak, mutlu kalabilmek;

Öyle veya böyle hepimiz bir şekilde bir yerlerde yaşıyoruz, kaçımız elimizdeki nimetlerin farkındayız biliyor muyuz?

Her zaman bardağın dolu tarafına bakmak gerekir elindekinin farkına varıp kıymetini bildiğin zaman zaten mutluluk kendiliğinden gelir.

Selamlar.

YÜCE İNSAN ÇOK GÜZEL VEDE ÇOK ANLAMLI DAMARDAN YAZMIŞIN AZA KANAAT ETMEYEN ÇOĞUNU HİÇ BULAMAZ
 
MUTLULUK KALPTEDİR BAŞKA YERDE ARAMAYIN....
 
Üst Alt