Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engellilerin kişilik yapıları, karekterleri [Tartışma]

kuyucak

Üye
Üyelik
15 Mar 2007
Konular
50
Mesajlar
860
Reaksiyonlar
0
O bir.... O bir .... O bir... Diye başlardı beyazın programı, eski yıllarda... Bazı engelli arkadaşları Teatral biçimde yazmayı denemiştim eskiden.. Tanımlamaya çalıştığım arkadaşlarımı, önce temel engelli özelliklerini sıfatlarla, tanımlamaya çalışacaktım… En sona da mesleki yada temel insani yönlerini ele alıp, tek bir engelli koyacaktım.. Sonra iş tıkandı… Bunlar kalanlar…
Tabi biraz elden geçirdim… Hepinize bir önerim var: Bu oyunu birlikte bitirelim… Burada benim sıraladığım, karakterini kalın çizgilerle belirttiğim her engelli gurubuna herkesin itiraz hakkı var…
Yanlış olmuş, eksik olmuş, birbirine girmiş deme hakkı var herkesin.. Bende ekleme yapmak istiyorum deme hakkı da var, yazmak isteyenlerin.. Burada benim istediğimse; Bu kişiliklerin içlerini dolduracak, anekdotlar, hikayeler, anılar, masallar, konuşma metinleri…
Bu oyun, anonim bir eser olsun… Bizim olsun… Ne dersiniz?

1- O bir DİNAZOR, Engelli.. Hiç yürümemiş, görmemiş, duymamış, yani tam olmamış hiç... O böyle bir yaşama alışmış (?). Artık hiç koşmak istemiyor, hiç görmek istemiyor, hiç duymak istemiyor(muş?) O böylesine alışmış(?).. Fark etmiyormuş yani… Mış, muş, falan ve filan...

2- O bir KIYASÇI, Engelli... O, görmeyen yanında ortopedik, ortopedik yanında duymayan, duymayan yanında görmeyendir. Kafası iyi çalışır (?)... Kendinden kötü olanların olduğunu bilmek(!) , onun iyi olmasına yeter. O hep daha beter durumda olanı düşünür… Onun ‘’daha beter sınırının’’, sınırlarından hepimizin korkması lazım sanırım… Her şeye daha beteri var gözüyle bakar çünkü… Kimseye de zararları yoktur aslında, tabi onları dinlemediğiniz sürece…

3- O bir KEŞİŞ, Engelli. O kendini tanrının sevgili kulu olarak görür.. Sınav yeri olan bu fani dünyada başarılı olanlara, isyan etmeyenlere öte dünyada akıl almaz zenginlikler/güzellikler bağışlanacağı bilgisine/inancına sahiptir.. Bir kolu yok, ayağı tutmuyor, beli kırık… Ne keder, ne gam ... Ne mutlu ona ki, ’’ben seçilmişim’’ duygusu içindedir… Şükürcülük biraz ütopik bir durum… Aslında dünyadaki bütün inançlarda acı çekmek, acıya katlanarak ruhu terbiye etmek, çekilen acıların sonunda da ödüllendirilmek vardır. Hatta tanrıya yada büyük cennete bile bu yönden ulaşılacağına inanan çok büyük sayıda insan var yeryüzünde… Bir farkla ama; Engelli olanları tanrı seçiyor. Engelli kişiye acıya katlanıp arınmak düşüyor.
Yani engellinin seçme şansı yok. Keşişlikte ise, kişinin bu yolu seçmesi, kendi özgür iradesine bağlı… Orada biraz çelişki var… Olsun yaaaa, engelli keşişlik, bu yolun doruk noktası olur bence…

4 -O bir İSYANKAR, Engelli.. Ona göre, herkes suçludur. Engelli olmasında herkesin, ama herkesin suçu vardır… Suçu olmasa bile sessiz kalarak, suça ortaklık etmiştir herkes. İnandığı halde, tanrı bile suçludur. Onu seçmiştir çünkü… Niye başkasını değil de kendisini seçmiştir? Onun bir sürü iyi nitelikleri olmasına rağmen, sadaka vermesine, iyilikler yapmasına rağmen, engelli olmak için onu seçmek başlı başına hatadır. Oysa Ülkemizde engelli olmayı hak eden o kadar çok kişi vardır ki… Bunca katil, bunca yetim hakkı yiyen varken… Bunca ırz düşmanı varken, onun engelli kalması kabul edilebilecek bir şey değildir. Sevdiği halde ailesi suçludur.. Arkadaşları, dostları, çevresi suçludur. Devlet suçludur… Suçsuz olan, acı çeken bir tek kendisidir… Her kes suçlu olmasa, onun acılarına merhem olurlardı! Herkes suçlu değilse bile onun engelli kalmasında, şu an dalga geçer gibi, onun karşısında sağlıklı olmaları, onu çileden çıkarmaya, isyan ettirmeye yetmektedir. Bunların ilacı yoktur… Bunlara dayanacak küp icat edilmedi daha…

5-O bir SUÇLU, Engelli… Kendisinin yada ailesinden birinin işlediği bir suçun bedelini ödemektedir. O işlenen suçun ne olduğunu gayet iyi bildiği için, başına geleni ‘’Allah’ın tokadı’’ olarak görür… Bu ilahi adalete de fazla isyan ederse daha beterinden korkmaktadır… Daha fazlasını bile hak ettiğini düşünür.. Karma duygusunun bir şekli deyip geçelim…

6-O bir MUTLU, Engelli.. Engelli doğmuş olmaktan, engelli kalmış olmaktan, ne kadar memnun olduğunu anlatmaya çalışır hep… Sakatlığın kötü/engelleyici olmadığını, aksine kendi gelişiminde çok olumlu etkileri olduğunu söyler … Özellikle kırsal kesimlerde ve beden gücü gerektiren işlerde çalışılan yerlerde, azda olsa düzenli bir gelire sahip olmak güzel bir şeydir… Bu düzenli gelir yaşamı kolaylaştırdığı gibi, sosyal bir statü ve tembellik özgürlüğü getirir insanı… Bunların karşılığı olan sakatlık bazen bir lütuf gibi görülebilir… Kendisiyle, ailesiyle, doğayla, sevgilisiyle, kitaplarıyla sevdikleriyle baş başa kalma zamanı daha çoktur engellinin… Yaşasın sakatlık derse bile, hiç şaşırmayın…’ ’Bir dönüm bostan, yan gel yat Osman’’ halleri yani…

7- O bir SİNYALCİ, Engelli… Neden, nasıl, niçin, ne kadar, ne zaman? Bu soruların anlamı yoktur… Engellidir ve engelli olanların isteme, dileme, göz hakkı vardır… Bodoslamadan dalar bunlar her yere… Valilerin, belediye başkanlarının, kaymakamların başlarının belasıdırlar… Bunlardan kurtuluş yoktur. Bunlardaki isteme azmine ve yöntemlerine her zaman hayranımdır. Bakanlık korumalarını bile terörize ederler. Bunlardan ancak vererek kurtulabilirsiniz. Dikkatli olmak gerek. Sinyalcilerin ne isteyeceği, kimden isteyeceği hiç belli olmaz…

8- O bir GÖLGE, Engelli … Aynı sinyalci engelli gibi, sorunların kökü, başı, onu ilgilendirmez. Ne söylesen, ne anlatsan, neye davet etsen, alacağın cevap bellidir; ’’Kusura bakma sakatım’. Bunlar bir tek, ‘’Hiçbir şeye karışma ‘’ sözünü dinlerler. Ha var, ha yok… Ne var, ne yok… Hep aklıma Orhan Veli’nin Süleyman Efendisi gelir, bu kişileri düşündükçe…

9- O bir ŞİŞİRİLMİŞ, Engelli… Aaa bak ne güzel öğrendi okumayı…. Aaaa bak ne güzel bitirdi okulunu…. Aaaa bak ne güzel, bir işe girdi… Aaaa bak ne güzel, evlendi… Çocukları doğdu, ev sahibi oldu, ehliyet aldı, arabası oldu vs. vs. Aferine, alkış istemeye alışmış bir engellidir. Bak onun yaptığını sağlamlar bile yapamıyor… Aferin adama/kadına.. Alkışlanır ancak bunlar. Hepimiz sizinle gurur duyuyoruz… İlk eleştiri yada hafife almada tökezlerler. Alkış olmayınca yönlerini, hedeflerini şaşırırlar.. Alkışı İstemeye başlar, vermezsen de, ana avrat küfrederler. Her şeydeki gibi işte, hormonun iyisi olmaz… Doğal gelişim en iyisidir…

10- O bir STAR/GIRGIR, Engelli… Toplumda moda olan şeyleri, engelliler içinde yaşamaya çalışır… İlgi çekmek için bir yönünü geliştirir.. Ünlü olma duygusu ile yanıp kavrulur… Çapkınlık, canlar yakmak, hayranları olmak… Olmasa bile oluşturmaya çalışmak, hayalini kurmak, öyle sanmak varmış gibi göstermek, yalan söylemek … İnsana özgü şey bunlar… Toplumdaki her kesimin bir yansıması elbet olacak engelliler içinde… Ayrıca engelli dışındaki insanların da hep başarıyı yakaladığı söylenemez. Bazıları Cem Yılmaz kadar gırgırdır. İnsanları güldürmek gibi bir görevleri olduğunu sanırlar. Banu gibi kendisini rezil etmesinler yeter… Severim ben onları yaaa…

11- O bir CAZGIR , Engelli… Hemen toplumun can alıcı yerini bulur ve nokta atışını yapar. Genellikle tersten alır her şeyi… Düğündeyseniz cenazeden, cenazedeyseniz düğünden bahseder. Mutluysanız, mutluluğun anlamı olmadığı, mutsuzsanız ötenazi hakkınız olduğu söylenir bu kişi tarafından size… Dikkat, size söyler, kendisine değil… O etrafa yaydığı düşünceleri bir gün bile düşünse, ilk başta kendisi etkilenirdi…O söylediklerinden etkilenmez… O aksine düşünce ve ironi yaparak öne geçmeye çalışır… Bağıra çağıra, ezber bozan, ama aslında hiç anlamı olmayan ortada ne varsa, ona muhalefet eden söylemleri, eylemleri olan kişidir. Sabun gibidir yani, ele avuca da gelmez, elde avuçta da tutulmaz… Bir nevi makyevelist kişiliktir bu tipler.
Girdiği her toplumu dağıtmayı becerebilen engellidir… Gerçi bu tip her kesimde acayip bolca bulunur.. Ancak toplumumuza has bir özellik olan ‘’ bağırana yol verelim , belki arkasına teneke bağlar güleriz, eğleniriz’’ mantığı ile, cazgır engellinin öne çıkma arzusu kolayca uyuştuğu için, bu tipin önü açılmaktadır.

12- O bir VAZGEÇMİŞ, Engelli.. Dünyadaki her tür hakkından vazgeçmiştir… Tüm alacaklarından, oluşan ve oluşacak tüm haklarından feragat etmiştir… Tüm borçlarını ödemiştir…O kendini yok sayar, insanlarında onu görmesinden rahatsız olur… İnsanların onu rahatsız etmemesi için, hiçbir şeye sahip olmak istemez. O kendinden vazgeçmiş, huzuru, rahatı, kendini yok saydırmakta bulmuştur. O içinde bulunduğu derinlikten çıkarılmaya karşı müthiş dirençlidirler… Bu zorla tutunmaya, illa yaşamak duyusuna, iğrenç bir olay gibi bakarlar… Ölmesi gereken ölmelidir… Yaşaması gerekende iyi yaşamalı. Kendi elleri ile bir sona hazır olmadıklarından katlanırlar yaşama. Hele bir de felsefi derinlik varsa, mutlu oldukları bile söylenebilir… Aç gözlülüğe bir isyandır… Yada vermenin, gerekirse bir hırka bir lokmaya düşecek kadar vermenin doruğudur… Bak ben bunlara laf etmem, ettirmem de arkadaş.

13- O bir İSTEKLİ, Engelli.. Üzerine titrenilmesinden, ilgiden memnun o… Hele bir de ileriye dönük hayalleri yoktuysa bu duruma düşmeden önce, değmeyin keyfine onun… Kim ister iyileşmeyi bundan sonra? İyileşince gelecek sorumluluklardan kurtulmanın, baskıdan sıyrılmanın en kolay yolu engelli kalmak… Sürekli olarak çocuk kalmanın, küçük bir çocuk gibi ilgi görmenin tek yolu engelli kalmaktır. İyileşmemek için dua eden bile gördüm ben… Bunlar dayaklık işte…

14- O bir kalender, çılgın, dost, arkadaş… O bir çeşme, bilge, sanatçı, sanat sever… O bir insan … O bir ana/baba, sevgili, can/canan… O bir yoldaş be …


NOT: Ekonomik olarak ‘’Kurban’’ deyin sağlam olan, ezilenlere… Koyun bakalım klişeleri, değişen bir şey var mı bir bakın?
 
bu cok cıddı kelımelerı ben engellı olarak kabul etmıyorum kendım ıcın
ben bır savascıyım
baska turlu
ya bu deveyı gudeceksın
ya bu dıyardan gıdeceksın
hayat herseye ragmen guzeldır
varsın saglam olanlar bızler ıcın oyle sansın
 
2- O bir KIYASÇI, Engelli... O, görmeyen yanında ortopedik, ortopedik yanında duymayan, duymayan yanında görmeyendir. Kafası iyi çalışır (?)... Kendinden kötü olanların olduğunu bilmek(!) , onun iyi olmasına yeter. O hep daha beter durumda olanı düşünür… Onun ‘’daha beter sınırının’’, sınırlarından hepimizin korkması lazım sanırım… Her şeye daha beteri var gözüyle bakar çünkü… Kimseye de zararları yoktur aslında, tabi onları dinlemediğiniz sürece…

hehe komik geldi abi bu bana sondaki laf süper :)

güzel yazmışsın ama ben kendimi bunlardan birine oturtamadım :)
 
Hepsini red ediyorum...
Ben de diğerleri gibiyim sadece biyolojik noksanlarım olabilir ve buda
bazı psikolojik eksikliklere yol açabilir ve getirisi de vardır bir yandan.
Ama ben bir insanım. tüm sorunlara rağmen yaşamayı seviyorum, çoğu
insandan da kat kat güçlüyüm........
 
Tiyatro anlatma tekniklerinden birisi ; Seyreden/okuyanın kahramanlarla bütünleşmesi, onunla adeta ruh ikizi gibi olup, arınmasıdır...Mesajı almasıdır...
-Yine anlatma tekniklerinden birisi ; Seyredenin/okuyanın, kahramanlardan, olaylardan yabancılaşmasıdır. Anlatılanın/oynananın bir karekter anlatımı
olduğunu bilir seyirci/okuyucu...Kalın çizgilerle çizilen, abartılan bir yönlerini elbet
birebir ''kendinde'' bulamaz kimse...Ama mutlaka ''başkalarında'' bulacaktır...

Amaç zaten öne çıkarılan engelli kişiliklerin, kimlik haline gelmesinin önlenmesdir.
Üretimle anılmaktır...Her birey nasıl anılıyorsa, engellininde öyle anılmasıdır.
 
DAVRANIŞLAR YAZIYA DÖKÜLDÜĞÜ ZAMAN BENDE MİZAH DUYGUSU UYANDIRIYOR....

Kuyucak ağabey, şu cazgır tip bölümü çok hoşuma gitti yaa...Düğünde cenazeden,cenazede düğünden bahsetmek adamda mizah anlayışı olduğunu ama bu anlayıştan kendinin bile farkında olmadığını gösterir.Birde'' yol verin öne geçsin sonra arkasına teneke bağlar güler eğleniriz!''deyişi atasözü olacak .
Birde bu tahlilleri tam olarak ne kendimde nede başkasında görebiliyorum,ama inanıyorum ki, bende dahil bu tahlillerin bir kısmı bizlere uyuyor aslında yalnız engellilere değil bütün insanlara uyuyor.
Eline sağlık çok güzel olmuş...
 
Sevgili Kuyucak,

Yazdığınız karakter tipleri çok hoşuma gitti. Sadece bu tiplemeler tüm insanlara özgü, engellilere özgü değil. Yani küçük oynamalarla herkese uyarlanabilir. Engelliler arasında bunlara uyanlar olabileceği gibi, engelsizler arasında da uyanlar çok. Çünkü karakter özellikleri insanlar tarafından oluşturulur ve engellilikle çokta bağlantısı yoktur. Belki şöyle diyebiliriz: engelsiz insanlarda negatif kişilik özellikleri %60 ise, engelli olanlarda, yaşam şartları gereği, bu oran %70'lere çıkabilir. Bu söylediğim Türkiye gibi gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerdeki engelliler için; gelişmiş ülkelerde ise bu oran tam tersi diye düşünüyorum. Bu ülkelerde engelliler için yaşam öyle kolaylaştırılmış ki engelliler hayata çok pzitif bakıyor, tabi halkın kültür düzeyini de göz ardı edemeyiz. Örneğin, işe alırken engelli-engelsiz ayırımı yok, işi kimin daha iyi yapacağı önemli. Ya da evlenirken fiziksel görünüşe değil, karakterine öncelik veriyor insanlar... Sonuç olarak, yazdığınız tiplemeler herkese uygun olduğu için engellilere özgünmüş gibi göstermezseniz daha güzel olur, bir de dediğiniz gibi içleri örneklerle süslenirse daha eğlenceli bir hale dönüşür...
 
kuyucak arkadas tskler... bastan sona okudum ozellikle "3- O bir KEŞİŞ..." bu kisim cok guzel kaderci toplumun genel bakis acisi yeni somurge ulkelerin bir cogunda bu bakis acisi gecerli... sorgulamak arastirmak mucadele etmek yoktur birileri mucadele eder onlar icin nasilsa ... bir baska bakis acisi getirmeye calistim kendimce :)) alinmayin alinacak birsey yok herkesin kendine gore bir dunya gorusu var... sorgulama arastirma olmasa hastaliklarin tedavisi konusunda bir arastirma olmaz bazi hastaliklarin tedaviside bulunmazdi nasil olsa boyle dunyaya geldik cekilmesi gereken birsey cekerim derdik bu bakis acisi cok fazla birsey kazandirmaz bizlere hersey kader demek degildir birazda gerceklere bakmaliyiz... bozuk arabayla yola ciktik diyelim yolda araba durdu birden kadermi diyecegiz...
 
o bir uzaylı :lol: buda benden olsun anlamı bu dünyadan değil demek :lol: ufo gören müthiş türk açıkladı :mrgreen:
 
kuyucak.....
13- O bir İSTEKLİ, Engelli.. Üzerine titrenilmesinden, ilgiden memnun o… Hele bir de ileriye dönük hayalleri yoktuysa bu duruma düşmeden önce, değmeyin keyfine onun… Kim ister iyileşmeyi bundan sonra? İyileşince gelecek sorumluluklardan kurtulmanın, baskıdan sıyrılmanın en kolay yolu engelli kalmak… Sürekli olarak çocuk kalmanın, küçük bir çocuk gibi ilgi görmenin tek yolu engelli kalmaktır. İyileşmemek için dua eden bile gördüm ben… Bunlar dayaklık işte…


Bu ne biçim bir usluptur bir açıklama yapabilirmisiniz, yaa bayadır yazılarınızda bir sertlik var.
öfff yaa boşverin bazan susmak en büyük en güzel cevaptır bence........................................
 
Ben engeli olmayı kendim istemedim ve kimsede istemez yaşamın
içinde herşey olabiliyor ama bunları normal nasil yaşanıyorsa bizde
öyle mucadele etmek zorundayız şunu iyi bilmek lazım yapılacak başka
birşey olmadığına göre bizler olduğumuz gibi yaşamalıyız ama tabiki
kendi varlığımızın olduğunu herkesin bilmesi için mucadele etmek ten
başka çaremizin olmadığını bilmemiz gerekir tıpkı bu siteyi kurup bizleri
buluşturan arkadaşların mucadelesi gibi bizde üzerimize düşeni yapmamız
gerekmektedir bizde normal insanlar gibi yaşamalıyız derim
 
Hahaha hoş olmuş ellerine sağlık... bende bunların hepsinden bi miktar var korkarım, kötü bişi diil galiba.. :}
 
:D

Acaba bu şekilde katogorize edilebilecek insanlar var mıdır?

Gerçekten tüm hayatını dile getirilen bu kalıplara uygun şekilde geçiren engelliler.

Ben sanki bu ve yazılmayan ddaha bir çok karakteristik içerisinde bir döngü olarak insanların gezip durduğunu düşünüyorum.

Yani bir engelli hayatının bir döneminde bu kalıplardan herhangi birisine girip çıkabilir.

O esnada Hasan abi gibi bir gözlemcinin radarlarına yakalanmışsa ensesinden tutulup hemencecik senin yerin burası denilerek ilgili kategoriye tıkılabilir.

Oysa insan enteresan bir canlı. Evet belki hayatını büyük bir çoğunlukla bu kategorilere uygun yaşayan kişiler de vardır. Ancak ben daha çok bunların belli dönemlerde hemen hepimizin kısa süreli de olsa uğrayabileceği limanlar olduğunu düşünüyorum.

Şahsen keşişlik gibi limanlara hiç uğramasam da benim de uğradığım limanlar olmuştur bunların içinde.

Fakat genel olarak beni kapsayan bir liman bulamadım aralarında. Üstelik gariptir bunlar gibi kendimin de ait olduğu bir kategori yapmaya çalıştım ve beceremedim.

İnsanların tek renkleri olduğunu sanıyoruz bazen. Oysa insan renk değiştirebilen bir canlı. O an için rengini kırmızı gördüğümüz birisini kırmızı sanabiliyoruz. Adam eve dönüp kızını kucağına aldığındaysa pembe oluveriyor oysa. İşte psikolojide kişilik testlerini sorgulanır yapan tam da budur. Zeka testinin aksine kişilik testleri son derece tartışmalıdır.

Bir hafta önce ölüdenizde yüzerken benim rengim neydi, şimdi ne mesela...

Ben kendimi kategorize edemedim. Sürekli değişen duygu halimle nasıl yapabilirim bunu. Kendime dair söyleyebileceğim tek şey en üzgün olduğum anlarda bile asla yolumdan vazgeçmediğimdir. Ötesi berisi hep yalan...Vazgeçmeyen güçlü karakteri oynadığımızda bile çok üzgün olabiliyoruz çünkü...
 
:D :roll: :oops:
saglam olan ezılenler
hadı engellıler
ben anlamadımkıııı
 
her dalda mücadele verildiği gibi bu daldada mücadele vermemiz lazım. öncelikle hepimizin yek fikir olup sesimizi duyurmalıyız. yoksa bu iş olmaz bilinmesi gerekir.
saygılarımla...
 
O Bir KARMA, engelli...

Bunlardan kurtuluş yoktur. Bunlardaki isteme azmine ve yöntemlerine her zaman hayranımdır. Bakanlık korumalarını bile terörize ederler. Bunlardan ancak vererek kurtulabilirsiniz. Dikkatli olmak gerek. ne isteyeceği, kimden isteyeceği hiç belli olmaz…

Bak onun yaptığını sağlamlar bile yapamıyor… Aferin adama/kadına.. Alkışlanır ancak bunlar. Hepimiz sizinle gurur duyuyoruz… İlk eleştiri yada hafife almada tökezlerler. Alkış olmayınca yönlerini, hedeflerini şaşırırlar.. Alkışı İstemeye başlar, vermezsen de, ana avrat küfrederler.
Hemen toplumun can alıcı yerini bulur ve nokta atışını yapar. Genellikle tersten alır her şeyi…

Sürekli olarak çocuk kalmanın, küçük bir çocuk gibi ilgi görmenin tek yolu engelli kalmaktır. Bunlar dayaklık işte…

çılgın, dost, arkadaş… O bir sevgili, can/canan… O bir yoldaş be …
 
O bazen hepsi, bazen hiçbiri. O nevi sahsina munhasir biri..
 
Bütün insanlar,engelli/engelsiz nev'i şahsına munhasırdır(orjinaldir),biriciktir.
 
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözü sanırım doğru . inişli çıkışlı duygular , duygu karmaşası , sanırım pek de iyi olmasa gerek.
 
bkz: düz adam (ekşi sözlük) :)))

inişli çıkışlı ama gerektiğinde tutarlı olmak iidir iidir :)
 
hacı 15- O bir Muhalefet; Herşeye aynı şeyleri söyleyecek olsa da HAYIR! diyerek başlar... al bunu da ekle sonuna parantez açıp kuyucak yazmayı da unutma :):):)

şaka bir yana perşembe günü mr. kuyucak ve 4-5 engelli arkadaş birlikteyken aramızdan birine; (şimdi isim veremiycem alıngandır kendisi... ) "İşte vermeden kurtulamazsın diye tanımladığım kişilik aha da bu herif"dedi. Benim çenem ağrıdı gülmekten, tespitte hiç mi yanılma payı olmaz? Hedefteki kişiyi de uzun yıllardır tanıdığım için SİNYALCİ tanımını tekrar okudum ve tüm site huzurunda burdan da tebrik ediyorum sizi usta bu açık ve net tanımlamanızdan ötürü.

Yanlız bu kalıplara girmeyecek giremeyecek durumda olanların varlığını da kabul etmek gerekir.

Gel sen Pegasus'u da kırma kendin için 15-Muhalefet dedikten sonra altına 16- Bukalemun'u da ekle olsun bitsin bu iş.. :)
 
Dante kastettiğim bukalemunluk değildi tabiki :)

Karakterden bahsediyorsak bu işin duygusal boyutu da var. İnsan zaman zaman çok farklı duygusal diyarlarda bulabilir kendisini. İşte bu farklı diyarlarda aynı kişiyi tanıdığımızda çok farklı bir kişi olarak farklı bir kategoriye koyabiliriz, hiç te oraya ait olmadığı halde...

Yoksa hayatın gerçekleri karşısında sürekli değişken tutumlar takınmak değil ifade edilmek istenen. Öyle olsa bukalemunluk denilebilirdi belki. Üstelik biz Türkçemizde bukalemun gibi olmayı duygusal anlamda her insanın yaşadığı değişimler için değil tam aksine bu değişimleri yaşamadığı halde bunları birer maske gibi kendi çıkarlarına uygun şekilde kullanan kişiler için kullanırız. Yani o madde kastettiğim şeyi karşılamıyor. Ama bak benim dediğimden bağımsız olarak engellilerin içinde bukalemun gibi adamlar var mıdır sorusu ve bunun cevabı ayrıca verilebilir.

Bir de hayatı dürüstçe sorgulayan, bu sorgulamalarının bedelini ödeyen, ama bu bedellere rağmen dürüstçe yoluna devam ederken çeşitli değişimler geçiren(Sen gelişim diye de okuyabilirsin) insanlara da bukalemun denir güzel yurdumuzda. Farkı bilmek dileğiyle...
 
Sinirli engelli!?
benim engelli bir arkadaşım ben ne zaman bi konuda sinirlensem,engelli psikolojisi işte normaldir.boşverin gibi beni daha da fazla kızdıracak bişey söylerdi.ona dedimki:sürekli böyle söylüyorsun ve yanımızda engelsiz insanlar var ve bu durumda onlara bizim hakkımızda gereksiz yere önyargılı düşünme imkanı veriyorsun.
oda bu düşüncesinin doğru olduğunu ısrarla savunmaya devam ediyor.ve insanları yanlış yönlendirmeye.
sinir yada öfke duyguları yada kuyucak abinin anlattığı kişilik özellikleri insanın kendinde varolan özellikler tabiki.işin içine engel girince bu konumda da kendini gösteriyor elbette bu kişilik özellikleri.doğal olarak ta bu özellikler engellilere endekslenemez diye düşünüyorum.
 
Bence her engellide kalabalık ortamlara gidince bakışlardan rahatsız olma duygusu vardır ne kadar savaşcı ne kadar güçlü ne kadar engelinle barışık olsanda vardır varrrr :D olmasa bende olmazdı :lol:
 
kendinize göre gözlemlerinizle yorumlar yapmışsınız,herkes doğal olarak farklı tepkiler verecektir,herkesin ruhani yapısı farklıdır engelli veya engelsiz,yazdıklarınız herkese uyucak veya uymıyacak diye bişey yok,ama sizin yaptığınız insanların zayıf noktalarından vurmak,belki siz kırma amaçlı yapmıyorsunuz ama bi düşünün sizin hayatta yaptığınız bi hata veya sizin elinizde olmayan bi sebepten dolayı eleştirilmeyi ne kadar hazmedebilirsiniz,hergün size biri gelip yüzünüze gülüp aaa bu o adam değil mi dese dalga geçse ne kadar mutlu olabilirsiniz,topluma ne kadar sıcak bakabilirsiniz,sizde insanları ikiye ayırırsınız sevdiğim sevmediğim,kendi elinizde olan şeyleri yapamadığınızda kendinize kızar, kendi elinizde olmayan sebeplerden dolayı yapamadıklarınızı için başkalarına kızarsınız,ve türkiyede herkes engellilerin karamsar elinden bi iş gelmez gelsede o işten hayır gelmez diye düşünenler oldukça kimse mutlu olamaz sizin amacınız engellinin veya engelsizin kusrunu örtmeye çalışmak yerine yüzüne vurmak olursa huzur kalmaz bu dünyada,her insanın bence düşünmesi gereken sizden kötüüne bakıp şükür etmek sizden iyisine bakıp mücadele etmek olması gerekir,engelli veya engelsiz hepimiz insanız ve günün birinde mutlaka ölücez,kısacası hayat kısa ama birbirimizi anlamya yardımlaşmaya bi bütün olmaya çalışmamız gerekir ki dünya güzel biyer olsun...
 
her insanın kişilik yapısı ve karakteri farklı olduğu gibi her engelli arkadaşımın da kişilik yapısı ve karakteri farklıdır.. engel grubuna göre kişilik yapılarını ayrıştıramayız ama engellilerin toplumsal bir çekingenlik içinde olduklarına şüphe yok.. doğuştan engelli olan arkadaşlarım bu çekingenliği yaşamıyor olsalar da sonradan engelli olan arkadaşlarımda buna sıkça rastlamak mümkün..

örneğin doğuştan sağır-dilsiz olan birkaç kişiyi işaret diliyle konuşurken mutlaka görmüşsünüzdür.. otobüste, vapurda, sokakta... çekingenlik adına hiçbir şey yaşamadıklarını aksine rahat tavırlar içinde olduklarını söyleyebilirim..

geçenlerde sitede bir arkadaşım yeğenine işitme cihazı taktıklarını ve rahatsız olup çıkardığını yazmıştı.. ben de "sesleri tanımadığı için garipsemiştir" demiştim.. doğuştan engelli olan arkadaşlarım bunu bebeklikten itibaren yaşadıkları için bir şekilde kabullenmiş oluyorlar.. büyüdüklerinde diğerlerine nazaran farklı olduklarının ayırdına vardıklarında bu kendileri için o kadar da sorun olmuyor.. çünkü hayata kendi geliştirdikleri yöntemlerle entegre olmayı başarabiliyorlar...

sorun sonradan engelli olan arkadaşlarım için daha farklı bence.. daha duygusal, daha kırılgan olmalarının yanı sıra hayata daha karamsar bakabiliyorlar.. örneğin yatağa bağlı kalan birisinin ötenazi istemesini de böyle bir bakış açısının getirdiği karamsarlıkla bağdaştırabiliriz diye düşünüyorum... işte tam da burada psikiyatri devreye giriyor... psikiyatri eğitimi almadığımdan bu konuda sağlıklı açılımlar yapabileceğimi sanmıyorum.. ancak bu açıdan bakınca kuyucak'ın sunduğu seçenekleri de bir kalıba koyamıyorum..

bence bu başlık "doğuştan ve sonradan engelli" olarak ayrılsaydı daha optimal açılımlar yapabilirdik..
 
Üst Alt