ben, engelli bir çocuğun annesiyim diyorum, ama bunu yazarken ne olur beni yanlış anlamayın, duygularım çok karışık kendimi ifade edememekten korkuyorum.
çünkü engelli bir çocuğum olduğunu henüz kabullenebilmiş değilim. sanki kızımın problemi bir enfeksiyon, bir-iki ilaçla düzelebilecek bir durum gibi hissediyorum ya da kendimi kandırıyorum; bilmiyorum...
ama insan herşeye alışıyor. ilk teşhis konduğunda inanamamışdım, neden ben, neden benim çocuğum? diye isyan etmişdim.
şimdilerde teşhisimiz 1,5 yaşında kondu ve şu an nida 3,5 yaşında; yeni yeni kendime gelmeye çalışıyorum.
zaman zaman istem dışı nedenler sorularım cereyan etse de artık neler yapabiliriz safhasındayım.
her ebeveyn gibi kızım için elimden geleni yapmak ve onun yardımsız hayatını idame ettirebilmesi için çaba sarfetmek istiyorum.
ama kendimi çok çıkmazda hissediyorum.
bir çok gelecek kaygılarım var. üç tane yaşıt çocuklarımın tek başıma bakımı ve maddi sıkıntılarımız beni yıpratıyor.
diğer iki çocuğum hiç durmadan koşuştururken nida'nın onlara buruk bir tebessümle bakması içimi buruyor ve her zaman bir tarafım yarım.
kendimle başbaşa kalınca ya kendimi uçurumun kenarında hissediyorum ya da kendimi kandırıyorum, yani sürekli düşünmemeliyim diyorum.
biliyorum engelli bir çocuk annesi olmak, dünyanın sonu değil, ama neden kendimi buna hazırlamamışım diye kendime çok kızıyorum.
itiraf etmeliyim ki spastisitenin başımıza gelene kadar sadece vücuddaki kas gevşekliği türünü biliyordum, ama şimdi başımıza gelince sağlığımızın inceliklerini ve bize sunulan nimeti anladım.
teşhis konduğu zaman hiçkimseye kızımın spastik olduğunu söyleyemedim. ondan utanmak gibi bir düşüncem asla olmadı, olamazda zaten; bu durum kimsenin seçeneği değildi çünkü.
tek korkum -yaşayacaklarımı biliyormuşum gibi- toplumumuzdu.
kimsenin kızıma ve bana acımasını istemiyordum, ama ne yazıkki öyle oldu.
bana:"vah vah, 22 yaşında üç çocuk; biri de sakat. sen yakında kafayı yersin" vb. kızıma: "ayyy yavrum pek de güzel, aaa bak anne dedi konuşdu, garibim, aaa elini kolunu hareket ettirdi, vah vah tüh tüh"ler. bunlarla karşılaşdım hemde çok.
ama artık bu tip insanlara verilmesi gereken cevapları çok iyi biliyorum. onlar öğretti bana bu cevapları.
kızımla gurur duyuyorum. onu her zaman yücelteceğim, ona yaşama sevinci işleyeceğim, ona nasıl ayakta durabileceğini öğreteceğim, hayatta bir engelli olarak nasıl yaşama savaşı vereceğini anlatacağım, pozitif düşünceyi öğreteceğim -ki o zaman bende bir oh diyebileyim-.
ama nasıl başaracağım bunları. önce kendi ruhumu nasıl tamir edeceğim bilmiyorum...
vicdanımla hesap muhasebesi yaptığım zaman, hiç bir yerde tökezlemek istemiyorum.
keşke kızıma maddi anlamda daha fazla bir şeyler yapabilsem, ona tıptaki teknolojinin her imkanını sağlayabilsem diye yakarışlarım oluyor.
o zaman da kendime gelmek için bir silkinip sabancıyı aklıma getiriyorum. işte adam her imkana sahipdi sonuç ne!?.
.ben elimden geleni yapabiliyorsam, gerisi allaha kalmışdır.
ben kaderci bir insanım, yarının ne getireceğini bilmiyoruz. herşeyden önce neyin ne zaman olacağına o karar verir.
hayatımda tek gerçeğim üç çocuğum. tek bildiğim bu...
çevremde bu konuyla ilgili bana yardımcı olabilecek, bilgilerinden yararlanacağım insan hiç olmadı. yanıma yanaşanlar kaşıkla verip kepçeyle almak isteyenler oldu.
kimseyle hiçbir şeyimi paylaşamadım, eşim bile beni anlamadı. ben zor bir insan mıyım acaba?...
ama her zaman beklentilerimden çok, karşılıksız verici oldum.
çocuklarıma da özellikle de nida'ya beklentisiz bir şeyler, sevgisini, aşkını verecek tek insan da benim sanırım.
bu da galiba çocuklarım için beni özel bir anne yapıyor.
evet mütevazilik etmiyorum bu konuda. herkes kendi evladı için özeldir ama;
ben üç özel çocuğun bir özel annesiyim.
umarım kendi kafam gibi sizlerinde kafanızı karıştırmamışımdır.
iyi ki bu siteyi bulmuşum
iyi ki bu siteyi kurmuşsunuz,
iyi ki dertleşebileceğim, mutluluklarımızı paylaşabileceğimiz sizler varsınız...
çünkü engelli bir çocuğum olduğunu henüz kabullenebilmiş değilim. sanki kızımın problemi bir enfeksiyon, bir-iki ilaçla düzelebilecek bir durum gibi hissediyorum ya da kendimi kandırıyorum; bilmiyorum...
ama insan herşeye alışıyor. ilk teşhis konduğunda inanamamışdım, neden ben, neden benim çocuğum? diye isyan etmişdim.
şimdilerde teşhisimiz 1,5 yaşında kondu ve şu an nida 3,5 yaşında; yeni yeni kendime gelmeye çalışıyorum.
zaman zaman istem dışı nedenler sorularım cereyan etse de artık neler yapabiliriz safhasındayım.
her ebeveyn gibi kızım için elimden geleni yapmak ve onun yardımsız hayatını idame ettirebilmesi için çaba sarfetmek istiyorum.
ama kendimi çok çıkmazda hissediyorum.
bir çok gelecek kaygılarım var. üç tane yaşıt çocuklarımın tek başıma bakımı ve maddi sıkıntılarımız beni yıpratıyor.
diğer iki çocuğum hiç durmadan koşuştururken nida'nın onlara buruk bir tebessümle bakması içimi buruyor ve her zaman bir tarafım yarım.
kendimle başbaşa kalınca ya kendimi uçurumun kenarında hissediyorum ya da kendimi kandırıyorum, yani sürekli düşünmemeliyim diyorum.
biliyorum engelli bir çocuk annesi olmak, dünyanın sonu değil, ama neden kendimi buna hazırlamamışım diye kendime çok kızıyorum.
itiraf etmeliyim ki spastisitenin başımıza gelene kadar sadece vücuddaki kas gevşekliği türünü biliyordum, ama şimdi başımıza gelince sağlığımızın inceliklerini ve bize sunulan nimeti anladım.
teşhis konduğu zaman hiçkimseye kızımın spastik olduğunu söyleyemedim. ondan utanmak gibi bir düşüncem asla olmadı, olamazda zaten; bu durum kimsenin seçeneği değildi çünkü.
tek korkum -yaşayacaklarımı biliyormuşum gibi- toplumumuzdu.
kimsenin kızıma ve bana acımasını istemiyordum, ama ne yazıkki öyle oldu.
bana:"vah vah, 22 yaşında üç çocuk; biri de sakat. sen yakında kafayı yersin" vb. kızıma: "ayyy yavrum pek de güzel, aaa bak anne dedi konuşdu, garibim, aaa elini kolunu hareket ettirdi, vah vah tüh tüh"ler. bunlarla karşılaşdım hemde çok.
ama artık bu tip insanlara verilmesi gereken cevapları çok iyi biliyorum. onlar öğretti bana bu cevapları.
kızımla gurur duyuyorum. onu her zaman yücelteceğim, ona yaşama sevinci işleyeceğim, ona nasıl ayakta durabileceğini öğreteceğim, hayatta bir engelli olarak nasıl yaşama savaşı vereceğini anlatacağım, pozitif düşünceyi öğreteceğim -ki o zaman bende bir oh diyebileyim-.
ama nasıl başaracağım bunları. önce kendi ruhumu nasıl tamir edeceğim bilmiyorum...
vicdanımla hesap muhasebesi yaptığım zaman, hiç bir yerde tökezlemek istemiyorum.
keşke kızıma maddi anlamda daha fazla bir şeyler yapabilsem, ona tıptaki teknolojinin her imkanını sağlayabilsem diye yakarışlarım oluyor.
o zaman da kendime gelmek için bir silkinip sabancıyı aklıma getiriyorum. işte adam her imkana sahipdi sonuç ne!?.
.ben elimden geleni yapabiliyorsam, gerisi allaha kalmışdır.
ben kaderci bir insanım, yarının ne getireceğini bilmiyoruz. herşeyden önce neyin ne zaman olacağına o karar verir.
hayatımda tek gerçeğim üç çocuğum. tek bildiğim bu...
çevremde bu konuyla ilgili bana yardımcı olabilecek, bilgilerinden yararlanacağım insan hiç olmadı. yanıma yanaşanlar kaşıkla verip kepçeyle almak isteyenler oldu.
kimseyle hiçbir şeyimi paylaşamadım, eşim bile beni anlamadı. ben zor bir insan mıyım acaba?...
ama her zaman beklentilerimden çok, karşılıksız verici oldum.
çocuklarıma da özellikle de nida'ya beklentisiz bir şeyler, sevgisini, aşkını verecek tek insan da benim sanırım.
bu da galiba çocuklarım için beni özel bir anne yapıyor.
evet mütevazilik etmiyorum bu konuda. herkes kendi evladı için özeldir ama;
ben üç özel çocuğun bir özel annesiyim.
umarım kendi kafam gibi sizlerinde kafanızı karıştırmamışımdır.
iyi ki bu siteyi bulmuşum
iyi ki bu siteyi kurmuşsunuz,
iyi ki dertleşebileceğim, mutluluklarımızı paylaşabileceğimiz sizler varsınız...