Bu günlerde Deniz Feneri Derneği'nin yayınladığı bir yardım toplama reklamı var (Reklamı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz). Bu reklam, benim içimi acıtıyor... Bu reklam bende inanılmaz bir yıkıntı yaptı. Yemek yerken izlersem, duyarsam yemekten kalkıyorum. Birine birşeyler anlatırken önüme çıkarsa, konuşmuyorum, kesiyorum. Yazarken duyarsam kaldırıp atıyorum herşeyi önümden.
Bu reklamı duyan engellinin ne çalışmak için iş isteme şevki kalır, ne de sevdiği bir insana ''bak toplum değişiyor, bizi artık daha iyi anlıyorlar,
ailelerde anlayabilir'' diye onurlu bir çıkış isteği.. Toplum bilincini, işte bu reklam pekiştirdi.
Yıllarca kazanım diye elde edilen bir çok şeyi, altüst etti... Yalvaran insanlara dönüştürdü bizleri...
Hepiniz özellikle spastik bir arkadaşın,yürek paralayıcı feryadını duymuşsunuzdur...
Deniz Feneri Derneği reklamları, benim şimdiye kadar karşı çıktığım her şeyi, ama her şeyi tepe tepe kullanıyor... İnsana yardım adı altında, insanlık onuru, kişilerin haysiyeti ayaklar altında...
Birilerinin bu gidişe dur demeye pek niyeti yok... Aksine bu olayı çaktırmadan destekliyorlar. Çünkü insanların ''yardımlaşma'' adı altında, devletin sosyal olma zorunluluğu bilinci törpüleniyor.
Devlet, devlet olsa, Sen benim vatandaşımı, başka bir vatandaşıma yardım et diye yalvartamazsın, derdi, bunu yayınlayamazsın derdi. Hem de çaresizce, insan onuruna yakışmayacak biçimde...
Dernekler dernek olsa, devlete bağırırdı: Nerde senin sosyalliğin, adaletin diye... Yeni cami önünde en onursuzca dilendirilip, Fatih'te dağıtmak için insanları yalvartanlara karşı savaş açarlardı..
Vatandaş vatandaş olsa... Ehhhh... İşte orda tıkanıyorum
Sürekli olarak yazıp çizdiğimiz, HAK-HUKUK bu bakış açısı karşısında kartopu gibi eriyor...
Ya ne diyeceğimi bilmiyorum... Çok canımı acıtıyor bu reklamlar... Tırnaklarımızla kazıyarak çıktığımız yokuşun dibine tekrar itilmişiz gibi geliyor bana... Sakatlar yalvarır.... Yalvararak bi şeylere sahip olurlar.
Mıh gibi kazındı yurdum insanının kafasına...
Bu reklamı duyan engellinin ne çalışmak için iş isteme şevki kalır, ne de sevdiği bir insana ''bak toplum değişiyor, bizi artık daha iyi anlıyorlar,
ailelerde anlayabilir'' diye onurlu bir çıkış isteği.. Toplum bilincini, işte bu reklam pekiştirdi.
Yıllarca kazanım diye elde edilen bir çok şeyi, altüst etti... Yalvaran insanlara dönüştürdü bizleri...
Hepiniz özellikle spastik bir arkadaşın,yürek paralayıcı feryadını duymuşsunuzdur...
Deniz Feneri Derneği reklamları, benim şimdiye kadar karşı çıktığım her şeyi, ama her şeyi tepe tepe kullanıyor... İnsana yardım adı altında, insanlık onuru, kişilerin haysiyeti ayaklar altında...
Birilerinin bu gidişe dur demeye pek niyeti yok... Aksine bu olayı çaktırmadan destekliyorlar. Çünkü insanların ''yardımlaşma'' adı altında, devletin sosyal olma zorunluluğu bilinci törpüleniyor.
Devlet, devlet olsa, Sen benim vatandaşımı, başka bir vatandaşıma yardım et diye yalvartamazsın, derdi, bunu yayınlayamazsın derdi. Hem de çaresizce, insan onuruna yakışmayacak biçimde...
Dernekler dernek olsa, devlete bağırırdı: Nerde senin sosyalliğin, adaletin diye... Yeni cami önünde en onursuzca dilendirilip, Fatih'te dağıtmak için insanları yalvartanlara karşı savaş açarlardı..
Vatandaş vatandaş olsa... Ehhhh... İşte orda tıkanıyorum
Sürekli olarak yazıp çizdiğimiz, HAK-HUKUK bu bakış açısı karşısında kartopu gibi eriyor...
Ya ne diyeceğimi bilmiyorum... Çok canımı acıtıyor bu reklamlar... Tırnaklarımızla kazıyarak çıktığımız yokuşun dibine tekrar itilmişiz gibi geliyor bana... Sakatlar yalvarır.... Yalvararak bi şeylere sahip olurlar.
Mıh gibi kazındı yurdum insanının kafasına...