Yer Maltepe..yüksek yerden düşme sonucu boyun omurlarım incinmişti.vucudumda hiç bir ağrı sızı yoktu, sadece kafamdan başka hiçbir yerimi oynatamıyor ve hissedemiyordum.civardaki bi sağlık ocağından sedye bulundu pratisyen doktorun sakın boynunu oynatmayın tembihleriyle ambulansa telefon edildi. Beş dakka sonra ambulans geldi deeermişiim
Ambulans mambulans yok tabii. Herzaman olduğu gibi yoldan bi taksi çevriliyor şimdiki gibi değil, 23 sene öncesi..taksi bulmak zor iş
Taksi geliyor,beni karga tulumba taksiye tıkıştıracaklar..ama o sırada
taksinin iki tekerleği birden sanki patlamış gibi sönüyor.
Hoop no'ldu pompa var mı..kriko nerde..stepne de bi tane yafu konuşmaları kulağıma geliyor. Ve sanırım bi yarım saat daha geçiriyorum yol kenarında.
Tam o esnada hastadan dönmekte olan ve Haydarpaşa Numuneye boş giden bi ambulans geçiyor.
Hoop mooop falan ambulans duruyor ve beni alıyor.
***
Aradan bir seneye yakın zaman geçmiştir. Ankara Hacettepe beyin cerrahiye yatalı bir ay falan olmuş.Tek kişilik odadayım.
Kardeşim refakatçi duruyor yanımda. Abi bak seni kimle tanıştırcam dedi.
Karşımda hiç tanımadığım orta yaşlı bi adam duruyordu.
Bilirsiniz uzun süreli yatılan hastanelerde aynı askerlikte olduğu gibi bi hemşerilik muhabbeti olur.
Adam: İstanbul'danmışsınız öyle mi? dedi.
Dikkat İstanbul'luymuşsunuz demedi..!
Çünkü Türkiye'de bi İstanbul'da bilinen anlamda hemşerilik olayı yoktur. Bizim aile bile en az beş kuşaktır İstanbul'da yaşıyor olmasına rağmen babamın büyük babasına kendi büyük babasından kalan ve Niğde'de olduğu söylenen üzüm bağlarından hala söz edilir.
Babam: Ben Niğde'liyim der. Biz de gıcık oluruz. Sanki İstanbul'lu olmak iyi bi haltmış gibi bozulur kızarız..!
Kunuyu dağıttık..her neyse.
Bu adamın oğlu beyin ameliyatı olmuş. Maltepe'liymiş..laflafı açtı tabii.
İşte işin en heyecanlı tarafına geldik. Patlamış mısır, çips paketlerini hışırdatanı çizerim ona göre..(heyyy yönetmeeen oturanboğa, buraya fon müziği olarak ney ve küdüm seslerinin baskın olduğu bi ilahi koyman gerekiyo )
Bu adam yukarda bahsettiğim taksinin şöförüymüş.
-Aaağbii yaaa..çok garip oldum dedi.Sonradan lastiklerin ikisine de hava
bastım sağlamdı. Emin olmak için suya batırıp baloncuk testi yaptım. Yine bişey bulamadım dedi. Hatta Ankara'ya o lastiklerle geldim...tıs yok..!
O lastikler, hem de ikisi aynı anda nasıl indi anlamış değilim..dedi.
Bilen bilir bilmeyene anlatayım. Kırık boyundaydı, boynun sarsılmasını
önleyecek koruyucu bi korsede takılmamıştı. Görünürde kan, kemik vs falan yoktu, bilincim açıktı konuşuyordum.
Beni koltuğa oturur vaziyette koyacaklardı tabii.
Boyun bele benzemez, sonuç tam kesi ve ölüm..!
Sonra noldu..? Haydarpaşa numuneye kadar sedyeyle geldim. Acildeki doktor hemen rontgene yolladı ve hastabakıcıya sıkısıkı tembih etti. "SAKIN BOYNUNU OYNATMAYIN" Rongenci önden bi görüntü aldı. Bide yanlardan alıcaz dedi. Beni şakır şukur bi sağa bi sola döndürttü. Bu olmadı dedi bi iki sefer daha çevirdi. Adam rontgenci değil piliç döner ustası olmalıymış .
Hoop bak "doktor boynunu kımıldatmayın dedi" ihtarlarına verdiği cevap şuydu:
- BİŞEY OLMAZ ABİİ YAAA..!
Rontgenci pez. pardon dönerci bi kader çizdiğinin farkında değildi.
Kim bilir şimdiye kadar kaç kişinin kaderini belirlemişti onun bu bilinçsiz ve sorumsuz davranışı..!
***
Adamın biri çok uzun yıllar hapiste ve hücrede kalıyor. Sıkıntıdan bi yoldaş olsun diye ufak bi böceği arkadaş ediniyor yıllarca onu eğitiyor. Adamın komutuyla böcek zıplıyo, dans ediyor..yürüyo..koşuyo falan.
Adam hapisten çıkıyor .Can yoldaşı böceğini de bi kibrit kutusuna koyup cebine yerleştiriyor. Beş parasız..karnı aç..bi lokantaya giriyor.
Böceğin marifetlerini sergileyerek bi tas çorba içebilme umudundadır.
Böceği masanın üzerine koyup garsonu çağırıyor.
- Bak şu böceği görüyor musun? diyor
Garson omuzundaki peçeteyi pat diye böceğin üzerine vurup onu yere düşürüyor ve ayağıyla ezerken
-Kusura bakmayın ne kadar ilaçlasak yine bi yerlerden çıkıp ürüyor bunlar diyor.
***
Benimki de o hesap. Allah bi mucize gönderiyor.
Lavuğun biri çıkıp o mucizenin içine ediyor.
Yeşil yol filminde baş gardiyanın (Tom Hanks) sözlerini hatırlıyor musunuz?Elektrikli sandalyeye gidecek olan iriyarı zenciye kaçması için yardımcı olmak istediğini söyler ve ekler. TANRI BANA; MUCİZEME NE YAPTIN DİYE SORARSA ONA NE DERİM BEN? ama zenci yine oturtulur sandalyeye.
HİÇ Bİ ŞEYİ FAZLA DERT ETMEYİN DOSTLAR İNANIN HAYAT ÇOK GIRGIR.
Ambulans mambulans yok tabii. Herzaman olduğu gibi yoldan bi taksi çevriliyor şimdiki gibi değil, 23 sene öncesi..taksi bulmak zor iş
Taksi geliyor,beni karga tulumba taksiye tıkıştıracaklar..ama o sırada
taksinin iki tekerleği birden sanki patlamış gibi sönüyor.
Hoop no'ldu pompa var mı..kriko nerde..stepne de bi tane yafu konuşmaları kulağıma geliyor. Ve sanırım bi yarım saat daha geçiriyorum yol kenarında.
Tam o esnada hastadan dönmekte olan ve Haydarpaşa Numuneye boş giden bi ambulans geçiyor.
Hoop mooop falan ambulans duruyor ve beni alıyor.
***
Aradan bir seneye yakın zaman geçmiştir. Ankara Hacettepe beyin cerrahiye yatalı bir ay falan olmuş.Tek kişilik odadayım.
Kardeşim refakatçi duruyor yanımda. Abi bak seni kimle tanıştırcam dedi.
Karşımda hiç tanımadığım orta yaşlı bi adam duruyordu.
Bilirsiniz uzun süreli yatılan hastanelerde aynı askerlikte olduğu gibi bi hemşerilik muhabbeti olur.
Adam: İstanbul'danmışsınız öyle mi? dedi.
Dikkat İstanbul'luymuşsunuz demedi..!
Çünkü Türkiye'de bi İstanbul'da bilinen anlamda hemşerilik olayı yoktur. Bizim aile bile en az beş kuşaktır İstanbul'da yaşıyor olmasına rağmen babamın büyük babasına kendi büyük babasından kalan ve Niğde'de olduğu söylenen üzüm bağlarından hala söz edilir.
Babam: Ben Niğde'liyim der. Biz de gıcık oluruz. Sanki İstanbul'lu olmak iyi bi haltmış gibi bozulur kızarız..!
Kunuyu dağıttık..her neyse.
Bu adamın oğlu beyin ameliyatı olmuş. Maltepe'liymiş..laflafı açtı tabii.
İşte işin en heyecanlı tarafına geldik. Patlamış mısır, çips paketlerini hışırdatanı çizerim ona göre..(heyyy yönetmeeen oturanboğa, buraya fon müziği olarak ney ve küdüm seslerinin baskın olduğu bi ilahi koyman gerekiyo )
Bu adam yukarda bahsettiğim taksinin şöförüymüş.
-Aaağbii yaaa..çok garip oldum dedi.Sonradan lastiklerin ikisine de hava
bastım sağlamdı. Emin olmak için suya batırıp baloncuk testi yaptım. Yine bişey bulamadım dedi. Hatta Ankara'ya o lastiklerle geldim...tıs yok..!
O lastikler, hem de ikisi aynı anda nasıl indi anlamış değilim..dedi.
Bilen bilir bilmeyene anlatayım. Kırık boyundaydı, boynun sarsılmasını
önleyecek koruyucu bi korsede takılmamıştı. Görünürde kan, kemik vs falan yoktu, bilincim açıktı konuşuyordum.
Beni koltuğa oturur vaziyette koyacaklardı tabii.
Boyun bele benzemez, sonuç tam kesi ve ölüm..!
Sonra noldu..? Haydarpaşa numuneye kadar sedyeyle geldim. Acildeki doktor hemen rontgene yolladı ve hastabakıcıya sıkısıkı tembih etti. "SAKIN BOYNUNU OYNATMAYIN" Rongenci önden bi görüntü aldı. Bide yanlardan alıcaz dedi. Beni şakır şukur bi sağa bi sola döndürttü. Bu olmadı dedi bi iki sefer daha çevirdi. Adam rontgenci değil piliç döner ustası olmalıymış .
Hoop bak "doktor boynunu kımıldatmayın dedi" ihtarlarına verdiği cevap şuydu:
- BİŞEY OLMAZ ABİİ YAAA..!
Rontgenci pez. pardon dönerci bi kader çizdiğinin farkında değildi.
Kim bilir şimdiye kadar kaç kişinin kaderini belirlemişti onun bu bilinçsiz ve sorumsuz davranışı..!
***
Adamın biri çok uzun yıllar hapiste ve hücrede kalıyor. Sıkıntıdan bi yoldaş olsun diye ufak bi böceği arkadaş ediniyor yıllarca onu eğitiyor. Adamın komutuyla böcek zıplıyo, dans ediyor..yürüyo..koşuyo falan.
Adam hapisten çıkıyor .Can yoldaşı böceğini de bi kibrit kutusuna koyup cebine yerleştiriyor. Beş parasız..karnı aç..bi lokantaya giriyor.
Böceğin marifetlerini sergileyerek bi tas çorba içebilme umudundadır.
Böceği masanın üzerine koyup garsonu çağırıyor.
- Bak şu böceği görüyor musun? diyor
Garson omuzundaki peçeteyi pat diye böceğin üzerine vurup onu yere düşürüyor ve ayağıyla ezerken
-Kusura bakmayın ne kadar ilaçlasak yine bi yerlerden çıkıp ürüyor bunlar diyor.
***
Benimki de o hesap. Allah bi mucize gönderiyor.
Lavuğun biri çıkıp o mucizenin içine ediyor.
Yeşil yol filminde baş gardiyanın (Tom Hanks) sözlerini hatırlıyor musunuz?Elektrikli sandalyeye gidecek olan iriyarı zenciye kaçması için yardımcı olmak istediğini söyler ve ekler. TANRI BANA; MUCİZEME NE YAPTIN DİYE SORARSA ONA NE DERİM BEN? ama zenci yine oturtulur sandalyeye.
HİÇ Bİ ŞEYİ FAZLA DERT ETMEYİN DOSTLAR İNANIN HAYAT ÇOK GIRGIR.