Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bedirhan Gökçe

GuLeNKIZ

Üye
Üyelik
28 Eyl 2004
Konular
7
Mesajlar
249
Reaksiyonlar
0
BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE!

Senden başka yar bilmem
Ömür boyu gözüme
Bak de yeter
Bakarım
Başım gözüm üstüne

İster aşk denizine
İster hicran gölüne
Ak de yeter,
Akarım
Başım gözüm üstüne!

Yılda bir olsa bile
Seviyorum de hele
Senden gelmişse eğer
Sefadır bana çile
Yalnız kalbimi değil
Koca Dünya’yı bile
Yak de yeter,
Yakarım
Başım gözüm üstüne!
Başım gözüm üstüne!

Yeter ki sen bekle de
Hiç kalır sabır taşı
Küçük bir umut bile olur
Gönül yoldaşı
Razıyım ömür boyu
Gece, gündüz gözyaşı
Dök de yeter,
Dökerim
Başım gözüm üstüne!

Seni bu kadar sevmek
Yalnız benim günahım
Hiç şikayet ettim mi?
Hiç şikayet ettim mi?
Bir gün çıktı mı ahı?

Bir elimde yüreğim
Bir elimde silahım
Sık de yeter,
Sıkarım
Başım gözüm üstüne!

Biliyorum, biliyorum
Bu aşkın yalnız sensin galibi
Her derdine razıyım
Çıkmasın tek talibin
Varsın yağmur yağmasın
Sen iste şimşek gibi
Çak de yeter,
Çakarım
Başım gözüm üstüne!

Tek söz etmem
Bu sevda vursa beni her yandan
Tanrım beni korusun
Benden bıktığın anda
Ne kadar sevsem bile
Bir gün olur
Dünyamdan
Çık de yeter,
Çıkarım
Başım gözüm üstüne!

Biliyorum bu sevgili
Gönlümde yerin gurbet
İster sılaya çağır
İster her gün sürgün et
Sen mutlu ol bir tanem
Ben ömür boyu hasret
Çek de yeter,
Çekerim
Başım gözüm üstüne!

Seni bu kadar sevmek
Yalnız benim günahım
Hiç şikayet ettim mi?
Hiç şikayet ettim mi?
Bir gün çıktı mı ahı?

Bir elimde yüreğim,
Bir elimde silahım,
Sık de yeter,
Sıkarım!
Başım gözüm üstüne!
Başım gözüm üstüne!

BEDİRHAN GÖKÇE


NE ÇIKAR

Tut ki gecenin
Alacakaranlığında düşlemişim seni.
Tut ki, rüyalarımı bölmüşsün ne çıkar?
Ne çıkar gündüzlerin selamsız aşkına,
Geceleri kefen biçsen.
Bir anlık hırsla,
Her şeyi yıkıp geçsen, ne çıkar...

Tut ki bundan böyle unutmuşum seni.
Tut ki artık çalan parçalarda ismin geçmesin.
Tut ki yazılan şiirler, seni anmasın,
Varsın eller de unuttu desin.
Ben seviyorum ya seni,
Sen sevmesen, ne çıkar...

BEDİRHAN GÖKÇE


OYUN

Bildik bir oyundu bu oynadığımız,
Bir daha da oynamak istemiyorum.
Kazanan ben olsam da her oyun sonu,
Bin kez ebe sen olsan istemiyorum...

Bir yanı yitik hep her yanımızın,
Gözlerimiz bile bak, yalan söylüyor.
Rengi aynı olsa da her damlamızın
Kanımda tek kırmızı istemiyorum...

Miskette senin olsun, toplarda, ip de
Hem bizim mahalleli değilsin artık.
Oyuncaklar da sende, git oyna işte,
Ben seninle oynamak istemiyorum...

Oyundaki kuralı bilmiyormuşum.
İlk defa oynamıştım, nerden bileyim?
Bir daha deneyecek güçüm yok artık,
Çek git artık buradan istemiyorum...

Bir gün bizde büyürüz, süt içmeyiz ki
Bir kere ağzı yanan yoğurdu netsin?
Sapan taşları bir bir gönlümü deldi,
Hayata küsmüşüm ben oyunu batsın.

Artık ben oyunları hiç sevmiyorum,
Kimseyle de oynamak istemiyorum...

BEDİRHAN GÖKÇE


DİLİN YALAN SÖYLÜYOR

Tohumdun yüreğimde fidan oldun büyüdün,
Ağaç idin bağımda, çınar oldun yürüdün.

Nasıl söküldün öyle, çatır çatır içimden,
Köklerin yüreğimde kan revan oldu birden.

Çalı çırpı bıraktın giderken yüreğimde,
Hepsi bir kıymık gibi beynimin her yerinde.

Dilin ne derse desin, gözün öyle demiyor,
Seni sevmedim derken, dilin yalan söylüyor.

Burası Ulus parkı, karşımız Anadolu,
Gönlümün öbür yanı ondan böyle sır dolu.

Yalnızım bu şehirde, hem de yapayanlızım,
Boğuluyorum gitme, şair olur bir yanım.

Yok böyle demiştim ben, yanlış anladım hemen,
Bunun hepsi hikaye, baştan komiğiz zaten.

Kendimizi kandırdık, kargalar güler buna,
Birde ciddiye aldık, karganın papuç damda.

Bu koca alemde biz, varla yok arasıyız,
Olmasak da olurdu, varsak yaşamalıyız.

Olmayacak duaya amin demeyelim biz,
Herkes kendi yoluna biz hep böyle gideriz...

BEDİRHAN GÖKÇE


ESKİ BİR SANCI

Eski bir sevdayı anlatır,
Çalan her şarkı.
Her nağmede gizlidir,
Eski bir sancı.
Bazen hüzzamdır sessiz,
Hüzünlüdür eskiden.
Bazen sabadır sensiz,
Mistik ve de derinden.

Sen ki hasret yüklü gemide,
Yanımdayken özlemim.
Sen ki özlem yüklü sevdada,
Yurt yurt gezindiğimsin.
Ne sen bil bunu,
Nede ben söyleyeyim.
Aşık maşuktan ayrı,
Acı çeker bilirim...

BEDİRHAN GÖKÇE


GAMZELERİM

Ben hüzünlerle sevdim şiirleri
Ben hüzünlerle büyüttüm kendimi
Küçükken gamzelerim vardı benim
Büyüdükçe hüzne sattım hepsini...

BEDİRHAN GÖKÇE


GİT

Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz,
Bakışların gönlümü caydırmadan git.
Ne bir hatıran kalsın ne de bir umut,
Duruşların gönlümü yandırmadan git.

Bütün resimlerini sök at duvardan,
Sana ait ne varsa çıkart odamdan.
Kitabın arasında şöyle canından,
Bir gül bırakmıştın ya soldurmadan git.

Hani bir şarkı vardı mazide kalan,
Öyle içten acıklı, öylesi nalan.
Göğsüme yaslanıp da sevince boğan,
Yeşermiş tüm aşkları kurutmadan git.

Nasıl güzeldi herşey hatırlasana,
Nasıl gülüşürdük biz dert ortasında.
Ekmek paramız yokmuş ne gam, ne tasa,
Güzel hatıraları zehretmeden git.

Hani mevsimlerden, hep biri bahardı,
Hani gökten her cemre bize yağardı,
Hani kış ortasında mevsim bahardı,
Şu inanmış gönlümü, kandırmadan git.
Allah aşkına bırak, öldürmeden git...

BEDİRHAN GÖKÇE


RAHMET

Gökte rahmet olsan, umrum değilsin
Senin yağmurunla ıslanmıyor bedenim
Kızgınlığım sana değil, kendime benim
Senin mevsiminde açmıyor çiçeklerim...

BEDİRHAN GÖKÇE


YARIM ŞİİR

Sana yazdığım şiir yarım kalacak
Boynu bükük kalacak tüm sözcüklerim.
Sana olan sevgimi kalem duyacak,
Kağıt da bilmeyecek canım sevdiğim.

BEDİRHAN GÖKÇE


UCUZ İNSANLAR

İnsanlar da parsellenmiş arsalar gibi
Duygular bölük bölük, his parça parça.
Bakışları andırır gerçek dost gibi
Yürekler sönük sönük, sis dalga dalga.

Şerefin böylesi ucuz gittiği,
Yüreğin böylesine teslim dediği.
Kulun kula acz ile ram ettiğini
Ne yazık ki burada sizinle gördüm.

Eskiden şeref için ölenler vardı,
Gurur onur şahsiyetin anlamı vardı.
Gerçekleri haykırmak yiğit şanıydı,
Bugün eskiden demek ne kadar acı.

Birleşmiş üçü beşi birlik olmuşlar,
Sükut ikrardan diye suskun kalmışlar.
Cemaziyelevvel malum ya bize
Ucuz ihanete ortak olmuşlar.

Benim adım Bedirhan bilenler bilir,
Benim özüm de bir sözlerim de bir.
Yalan söylüyorsam söyleyin bir bir,
Doğru diyorsanız söyleyin hep bir.

İsim isim yazmak bana yakışmaz,
Teşhir etmem ise yakışık almaz.
Dost oldum herdem dost bulamadım,
Ulan çek git derim size yakışmaz

BEDİRHAN GÖKÇE


EYLÜL

Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa?
Kemah’ın kapalı dar yollarında
Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?

Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf
Geri döndü mü yurduna?
Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa?
Onlarda döndü mü yurduna? ...

Hani sen;
Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.
Ne oldu ona?
Bıçak kesmez oldu ağzını...
Susar oldun, yazmaz oldun daha...
Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.
Hani, taşırdı be usta!

Bak yine bir Eylül havası var Sadri,
İkibin’e doğru 97 Mart’ında.
O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında
İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta?

Maltepe cigarasının adı mı var bugün?
Üç bardak çayın hatırımı kaldı?
Tornacının yanında çıraktı dayın,
O günlerden yüzünde eser mi kaldı?
Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım.
Munzur’dan İstanbul’a
Fırat’ın suyundan bulgur aşına
Serin göze başından Eylül ayına.
Üç gurbet türküsü tutturalım
Dostluk adına...

Bilirsin sende de bende de
Eylül’ün acı bir tadı vardı.
Şiire Eylül dediysek
Elbet;
Bir maksadı vardı.
Elbet

BEDİRHAN GÖKÇE
 
bayılıyorum ben bu adamın şiirlerine sol yanım acıyor anne bugün yine dinledim tvden çok güzel şiirleri var paylaşım için tşk.
 
KAPICININ OĞLU

Ben güzel laflar edemem,
Süslü kelimeleriyse hiç beceremem.
Ne hayat bilgisinden gayrı kitap okudum.
Ne de okul gördüm, ilkokuldan gayri.
Islak görünümlü, kazık gibi saçlarıma dokunduğunda ;
Bu nasıl briyantin demiştin.
Ben limon kullanırım diyememiştim.
Sadece, beğendin mi demiştim.
Hamburger yerken ketçapa, salça dermiş,
Becerememiş köftesini yere düşürmüştüm.
Hele bir gece yanık yanık efkarlı bir türkü okurken,
Dire Straits'i hiç dinledin mi dediğin de;
O şarkıyı çok severim demiştim.
Sen anlam veremediğim bir şekilde kahkahayla gülmüş,
Bense bir halt ettiğimi anlamış ve susmuştum...
Nereden bilebilirdim,
Dre Straits'in bir şarkı değil de, grup olduğunu...
Ama sen hep anlayışlıydın, hep olgundun, hep farklı.
Ben ise her zaman pot kırmaya hazır.
Her kelimesi facia bir şöfor parçası.
Sen hep hatalarıma gülüp geçen, benim moral kaynağım.
Hayatta beni anlayan tek insandın.
İlkokul mezunu olmamı yüzüme vurmamış,
Ortaokulu dışardan bitirdiğimden nasıl gururlanmış, bana çay ısmarlamıştın...
Çünkü, ben çayı, sen kolayı severdin.
Sen kola kadar serinleten,
Bense çay kadar yakan.
Benzetme sanatının mübalağasız örnekleriydik.
Her sabah bugün olmayacaksın korkusuyla uyanmış,
Her gece aynı korkuyla yatmıştım...
Hele arkadaşların ve arkadaş sohbetlerin,
Her birinin delip geçen, küçük düşüren sözleri,
Ve senin sürekli savunmaların.
Israrla duymak istemediğim ama her seferinde yüzüme bir yumruk gibi inen,
Kızım bırak bu herifi sözleri.
Ama sen bırakmadın, ama sen hep tuttun.
Sen tuttukça, ben de hep kendime kahrettim...
İçime kustum...
O kara kızın vizen nasıldı sözüne hemen atlamış.
Yurtdışına mı gidiyorsun diye şaşkın şaşkın bakarken,
Yine herkesin gülüşüyle, yerin dibine batmıştım.
Nerden bileydim, vizenin yazılı sınav olduğunu, kahretsin !
Benin en iyi yaptığım şey araba kullanmaktı.
Hayalimse ; hep bir arabaya sahip olmak,
Bir minibüs alıp, bir okulun servis şöförlüğünü yapacak,
Kendi arabamla, kendi paramı kazanıp,
Bak okumuşlar bu kadar paramı kazanıyor diyebilmekti.
Ama o da olmadı.
Hep başkalarının arabalarında çalıştım.
Gündüz servis attım, gece Ankara sokaklarında...
Yine başkalarının taksilerinde...
Yanık türküler dinleyip, şoförlük yaptım.
Ankara'nın karanlık sokaklarını,
Barları, pavyonları, sarhoşları topladım.
Kimse senin kadar anlayışlı değildi.
Ne baban, ne annen, ne de kardeşlerin.
Belki de haklıydılar.
Sen üniversite mezunu, rahatlıklar içinde.
Ben ise, ortaokulu dışardan bitirme.
Sorunlarla iç içe...
Aslında, bende nice umutları olan, nice hayallere gebe,
Kendi çapında bitirim bir şofördüm.
Evet, şo-för...
İngilizce'sini de öğrendim, Driver-Sürücü.
Taksi zaten ingilizcede de taksiymiş, dün otelci kadın söyledi.
Bak yine abuk-sabuk konuşmaya başladım.
Ama dedim ya ben de hayalleri olan,
Belki Çiçek Abbas'ı on kere izleyen,
Kendi çapında bir İlyas Salman'ım, kim bilir?
Hadi yeniden diyebilmek ne kadar zor bugün.
Hadi baştan yani...
Göz bebeklerimizin her biri farklı yöne terlerken,
Bir daha diyebilmek ne kadar zor gülüm...
Biliyor musun? Saçlarım dökülmeye başladı.
Limondan mı ne ...
Hamburgercilerin ise hepsinden nefret eder oldum.
Makarnayı bile salçasız yiyorum. Ketçapsız yani...
Ne süslü kelimelerle güzel laflar edebildim sana.
Ne de şiir yazabildim...
Ha unutmadan ;
Bir şiir yazmıştım ya sana ;
Orhan Gencebay'ındı. Sen nasıl olsa dinlemezdin,
Bilmezdin o tür şarkıları...
"Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni"
Ama sen yine de, anılarında da olsa, hatıralarımla sev beni.
Bana bir kravat almıştın ya, biz sözlenince takarsın diye,
Dün kapıcının oğlu evlendi, son hatıranda onunla gitti...
Dün kapıcının oğlu evlendi, yüreğimde onunla gitti...
Dün kapıcının oğlu evlendi, şoför bendim.
Dün kapıcının oğlu beni benden etti, gitti...
Gitti...
Gitti...

BEDİRHAN GÖKÇE
 
BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE ÜSTÜNE ŞİİRİNİ BEDİRHAN GÖKÇE YORUMLAMIŞTIR ŞİİRİN SAHİBİ ŞEVKİ DİNÇAL DIR BİLGİNİZE
 
Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?
Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan.
Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini.
Hırpalar ;Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!

Bazan, kızgın olarak,parlar gözü semanın...
Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı ;
Her güzel,güzelliğini kaybeder: Tabiatın-
Sebep olur da bazan bu kararsız akışı!

Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek,
Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana.
Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:

Sen eşitken ebedi mısralarla zamana
Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler,
Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
 
Ciğerin Yansın

Birikti uğrunda döktüğüm yaşlar
Al götür vicdansız ruhun yıkansın
Her günüm hasretin zulmüyle başlar
Ahımı hakettin ciğerin yansın

Bilseydim duyguya yer yok dininde
El pençe durmazdım hayalin önünde
Kapkara yas tuttum doğum gününde
Neşemi yok ettin ciğerin yansın

Doğuştan sevgiye aşka meyildim
Kimsenin lütfuna muhtaç değildim
Bir sana diz çöktüm sana eğildim
Canıma tak ettin ciğerin yansın

Sen ince ağrımdın veremdim sana
Âleme haramdım, haremdim sana
Aşkınla tutuşan, keremdim sana
Aslıdan çok ettin ciğerin yansın

Düşsem de kalkarım tutma elimden
Gururum merhamet ummaz zalimden
Beddua çıkmazdı şair dilimden
Sabrımı tükettin ciğerin yansın

Sineni kaplasın bu onmaz yara
Hayatın boyunca gölgemi ara
Değil mi sen benim yüzümü kara
Saçımı ak ettin ciğerin yansın

Bedirhan GOKCE
 
Turku Gozlum

Kar yagiyor turku gozlum
Kar yagiyor buralara.
Uzun hava agit gibi,
Dokuluyor bulvarlara.
Sen de gittin buralardan,
Boyle bir karli havada.
Okul bittikten sonra yilbasinda,
Gelmis ozlemistin beni,
Sarilmistin hickirikla,
Kar yagarken dilek tutmus,
Kar yemistin avucumda.
Nasil gittin turku gozlum,
Mahzun kaldim buralarda.
Guluslerimiz geliyor,
Agliyorum buralarda.

Sen bir ogretmensin simdi,
657 devlet memuru.
Kit kanaat gecinirsin,
Seni bekledigim gibi,
Beklersin ay sonunu.

Belki de evlisin simdi,
Bunca yil gecti aradan.
Sen beni unuttun belli,
Turku gozlum cik hatrimdan.

Oralara da kar yagar mi,
Gunes cikar mi ardindan?
Sacaklardan su damlar mi,
Su girer mi papucundan?

Yokluk kotu turku gozlum,
Yoklugun cikmaz aklimdan.
Varlik guzel turku gozlum,
Varligin yitti yanimdan.

Okulun bittigi yil tayinin cikti doguya.
Belki yazarsin diye,
Bir kalem almistim sana.
O kalemle mektup yazmis
O kalemle aglamistin
Ama o son mektubunda
Sen ne kadar degismistin
Sozlerinde degismisti
Degistigin belliydi ki
Kaleminde degismisti.

Ah benim turku gozlum
Ne oldu birden sana ?
And icmistik gunduz gece
And icmistik kopmamaya.
Haci Bayram'da dua ettik
Ayirmasin Allah diye...
Bir fakire para verdik,
Belki dua eder diye...
Fakir mi dua etmedi,
Sen mi yalanci ciktin
O fakiri goremedim,
Gelmedi namaz vakti.
Cok oturdum musallada,
Her tabutta kendim vardim,
Dua ettim ardim sira...
Simdi en arabesk duygularla
Dudagimda o turku,
Yuruyorum bulvarlarda...
Ellerim usurken hep
Ellerin gelir aklima.
Yuregim agliyor simdi,
Yaniyorum buralarda...
Kar yagarken hazin hazin,
Osarı saçların ve bağlaman.
Geliyor aklıma..
Oluyorum turku gozlum,
Oluyorum buralarda...
 
Sol yanın acıyor mu seninde anne?

Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali “Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder” demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe’nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam “Ben bilmem ki kızım” dedi.
Bari okula sen götür dedim.
“kızım, iş” dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
“kızım, ekmek” dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep “annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş” dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook…
http://www.klipmekani.com/2008/04/24/bedirhan-gokce-sol-yanim-aciyor-anne/
 
evet hepsını tek tek kaç defa dınledım her dınleyışte çok duygulandım.bence Bedirhan Gökçe kadar şiiri şiir gibi okuyan başka bir insan yok ve radyo programlarını da herzaman takip ederim.paylaşımlar için teşekkürler... :D
 
bedirhan gökçe şiirleri

Anam Gelir
Sakalıma kır düştü,
Söylemeyin anama.
Üzülürde ağlar,
Ağlar sonra, bilirim.

Hepsi hepsi üç tane
Üç tel ne ki sakalda
Üzüldüğüne değmez,
Değmez sonra bilirim.
Gözlerime bir baksın,
Bir baksın anam şöyle.
Derdi gözümden okur,
Okur sonra bilirim

Yine İstanbul anlatırım,
Anlatırım neşeyle.
Neşemde hüzün bulur,
Bulur sonra, bilirim.

Ana bir şey yok derim,
Sen dua et gizlice.
Anam hep dua eder,
Eder sonra bilirim.

Ölüm haberim gelir
Bir gün bir gazetede.
Peşimden anam gelir,
Hemen gelir, bilirim.



Ayasofya Garipti
Dolaştım İstanbul'u sabaha karşı
Aşiyan, Eyüp Sultan, Kapalıçarşı
İçimdeki hüzünle durdum önünde,
Ayasofya garipti, ben ağlamaklı.

Şimdi Eyüp'teyim ben, sabah namazı
Hiçbir yerde bulamam burdaki hazzı.
İndim Sultan Ahmet'e bir hüzün sardı,
Ayasofya garipti, ben ağlamaklı.

Gözlerim kan çanağı, çıktım dışarı,
Caminin tam önünde simitçi hacı.
Kan kırmızı o çayda yine o vardı,
Ayasofya garipti, ben ağlamaklı...

Dilin Yalan Söylüyor
Tohumdun yüreğimde fidan oldun büyüdün,
Ağaç idin bağımda, çınar oldun yürüdün.

Nasıl söküldün öyle, çatır çatır içimden,
Köklerin yüreğimde kan revan oldu birden.

Çalı çırpı bıraktın giderken yüreğimde,
Hepsi bir kıymık gibi beynimin her yerinde.

Dilin ne derse desin, gözün öyle demiyor,
Seni sevmedim derken, dilin yalan söylüyor.

Burası Ulus parkı, karşımız Anadolu,
Gönlümün öbür yanı ondan böyle sır dolu.

Yalnızım bu şehirde, hem de yapayanlızım,
Boğuluyorum gitme, şair olur bir yanım.

Yok böyle demiştim ben, yanlış anladım hemen,
Bunun hepsi hikaye, baştan komiğiz zaten.

Kendimizi kandırdık, kargalar güler buna,
Birde ciddiye aldık, karganın papuç damda.

Bu koca alemde biz, varla yok arasıyız,
Olmasak da olurdu, varsak yaşamalıyız.

Olmayacak duaya amin demeyelim biz,
Herkes kendi yoluna biz hep böyle gideriz...

Dohtor Bey
Verdigin perhize budur gayratım,
Bundan başka uyamayong dohtor bey,
Üç sepet yımırta sabah kahvaltım,
Teker teker sayamayong dohtor bey!

İki leğen pilav bir yayıg ayran,
İster yağlı olsun ister yavan,
Yanına keseyong beş kilo sovan,
Yeyong yeyong doyamayong dohtor bey!

Üç tencere bamya yirim bişince,
Yirmi tas su içip biraz koşunca,
Her yanı sökülür garnım şişince,
Sağlam göynek geyemeyong dohtor bey!

Sinciye acımdan çogtan ölürdüm,
Sağolsun gomşular ediyo yardım,
Bi guzudan fazla yimem söz virdim,
Ayıp olur cayamayong dohtor bey!

Bazı az geliyo beş kasa hurma,
Yedi lahanadan yapıyoz sarma,
Onuda mı yeding deye hiç sorma,
Utaneyong deyemeyong dohtor bey!

Günde iki çuval unum gideyo,
Avradım her sabah ekmek edeyo,
Bir gazan fasille gönül ye deyo,
Artırmaya gıyamayong dohtor bey!

Senede gırk dönüm bostan ekering,
Benden başka kimse yimesing dirim,
Gavını, garpızı gabıglı yirim,
Acelemdeng soyameyong dohtor bey!

Bilmem gara Memmed nereye gider,
Buyumuş gısmatım, buyumuş gader,
Bi günde yediğim işte bu gadar,
Daha fazla yeyemeyong dohtor bey!

Eski Bir Sancı
Eski bir sevdayı anlatır,
Çalan her şarkı.
Her nağmede gizlidir,
Eski bir sancı.
Bazen hüzzamdır sessiz,
Hüzünlüdür eskiden.
Bazen sabadır sensiz,
Mistik ve de derinden.

Sen ki hasret yüklü gemide,
Yanımdayken özlemim.
Sen ki özlem yüklü sevdada,
Yurt yurt gezindiğimsin.
Ne sen bil bunu,
Nede ben söyleyeyim.
Aşık maşuktan ayrı,
Acı çeker bilirim...

Eylül
Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa?
Kemah’ın kapalı dar yollarında
Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?

Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf
Geri döndü mü yurduna?
Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa?
Onlarda döndü mü yurduna? ...

Hani sen;
Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri.
Ne oldu ona?
Bıçak kesmez oldu ağzını...
Susar oldun, yazmaz oldun daha...
Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya.
Hani, taşırdı be usta!

Bak yine bir Eylül havası var Sadri,
İkibin’e doğru 97 Mart’ında.
O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında
İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta?

Maltepe cigarasının adı mı var bugün?
Üç bardak çayın hatırımı kaldı?
Tornacının yanında çıraktı dayın,
O günlerden yüzünde eser mi kaldı?
Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım.
Munzur’dan İstanbul’a
Fırat’ın suyundan bulgur aşına
Serin göze başından Eylül ayına.
Üç gurbet türküsü tutturalım
Dostluk adına...

Bilirsin sende de bende de
Eylül’ün acı bir tadı vardı.
Şiire Eylül dediysek
Elbet;
Bir maksadı vardı.
Elbet

Gamzelerim
Ben hüzünlerle sevdim şiirleri
Ben hüzünlerle büyüttüm kendimi
Küçükken gamzelerim vardı benim
Büyüdükçe hüzne sattım hepsini...

Git
Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz,
Bakışların gönlümü caydırmadan git.
Ne bir hatıran kalsın ne de bir umut,
Duruşların gönlümü yandırmadan git.

Bütün resimlerini sök at duvardan,
Sana ait ne varsa çıkart odamdan.
Kitabın arasında şöyle canından,
Bir gül bırakmıştın ya soldurmadan git.

Hani bir şarkı vardı mazide kalan,
Öyle içten acıklı, öylesi nalan.
Göğsüme yaslanıp da sevince boğan,
Yeşermiş tüm aşkları kurutmadan git.

Nasıl güzeldi herşey hatırlasana,
Nasıl gülüşürdük biz dert ortasında.
Ekmek paramız yokmuş ne gam, ne tasa,
Güzel hatıraları zehretmeden git.

Hani mevsimlerden, hep biri bahardı,
Hani gökten her cemre bize yağardı,
Hani kış ortasında mevsim bahardı,
Şu inanmış gönlümü, kandırmadan git.
Allah aşkına bırak, öldürmeden git...

Gitme
Gideceğim diyorsun
Gitme be Ali gitme.
Bu gidiş bitirir tüketir seni,
Hırsla kalkan zararla oturur Ali.
Gel lanet et şeytana gitme,
Gitme be ali

Biz sahil kahvelerin
Romantik havasıyla,
Otantik havasıyla sevdik.
Tavşan kanı çayı,
Titreyen elleriyle sunan
İhtiyar balıkçının
Gülümseyen yüzüyle sevdik.

Sen gideceğim diyorsun,
Gitme be Ali,
Hayallerimiz var,
Geleceğimiz var,
Dualarımız var.
O kızı alacağız Ali,
Hem de istediğin
Bir “ebruli akşamda”,
Sarı saçlarına Ankara’yı takıp
Ver elini İstanbul...

Yine gideceğiz
O sahil kahvesine.
Tavşan kanında çay,
Yosun tadında köy.
Çaydanlıkta demimiz muhabbet,
Şekerimiz sohbetin olacak.
Sonra ijtiyar balıkçı gelecek,
Oturtup ihtiyarı, ona çay ikram edeceğiz.
Ardından uzaklara dalacak gözleri,
Ve hazin hikayesini anlatacak.
Kim bilir belki de
Hikayesi sana benzeyecek,
Sonu “yanlıştı” diye bilecek...

Gitme be Ali gitme.
Bak bana şiir yazdırdın.
Gel yine hayallere dalalım,
Düşüp sokaklara, sürüyelim Ankara’yı.
Tamam mı Ali, tamam mı?
At şu paltoyu,
Çaylar iki oldu Kerim!
Çaylar iki oldu.
Çankaya 1996
 
Küfrüm Edebimi Aştı Bu Gece

Sen benim gözümde bir hiçsin artık
Nefretim aşkımı aştı bu gece
Bugün ki sözlerin söz müydü artık
Son sözün sabrımı aştı bu gece

Kolayca bitsin bu diyemedin de
Salladın savurdun basiretsizce
Hiç mi ders almadın onca gezdik de
Yağmurun rahmeti aştı bu gece

Yürümeyen neydi, ilişkimiz mi
Günüm sensiz bomboş deyişimiz mi
Sensiz yaşayamam çelişkimiz mi
Yalanın doğrunu aştı bu gece

Evlenmek hayali kapımda idi
Giriş kat evimin boyası yeni
Mobilyan, takımın, alınmış idi
Vuslatım tadını aştı bu gece

Yemedim yedirdim ne varsa sana
Üç kuruşum olsa verirdim daha
Memurdum yoksuldum hatırlasana
Hafızam haddini aştı bu gece

Ayakların donmuş, üşümüştün de
Gece yatamamış üzülmüştüm de
Bir ay oruç tutup yememiştim de
O çizmen boyunu aştı bu gece

Yapılan söylenmez, gelmezmiş dile
Allahtan beklenir kul bilmese de
Kızgınlığım buna, sebep ise de
Sabrım miadını aştı bu gece

Onca gez toz benle, seviyorum de
Sonra git nişanlan bir de ona de
Şerefsizlik değil, nedir bu söyle
Küfrüm edebimi aştı bu gece

Sana son bir sözüm, nasihatım var
Aldığım ahlakla bir terbiyem var
Seni doğurana ana deyip geçmek var
Saygım adabımı tuttu bu gece
Gönlümün romanı bitti bu gece
Hangisine yansam şimdi gün gece
Ömrümden beş yıl gitti bu gece


Bedirhan Gökçe​
 
SEN RENGİYSEN ÇİÇEKLERİN

Sen rengiysen çiçeklerin
Çicek sensen yaprak benim
Durusuysan güvercinin
Telek sensen, kanat benim.

Sen bir tutam bulut olsan
Gelip mahpusumda bulsan
Koğuş canlarıma yağsan
Hüzün sensen, sevgi benim.

Sen yol olsan geçip giden
Kenarında otlar biten
Kah çakıllı kah diken
Yol sen isen, yolcu benim.

Sen ekilsen toprak gibi
Arpa gibi, buğday gibi
Diyor isem var sebebi
Ekin sensen, harman benim.

Sen saz olsan altı telli
Bülbül gibi şirin dilli
Selvi gibi ince belli
Saz sen isen, mızrap benim.

Sen ansızın gitsen dara
Sevda için düşsen kora
Yanıp gitsen çıra çıra
Dar sen isen, urgan benim.

Sen dağ olsan başı karlı
Yazı güzel, kışı zorlu
Ateş yaksan öyle harlı
Dağ sen isen, duman benim.

Sen çınarsın çağlar görmüs
Rüzgarlara gönül vermiş
Bu dünyada devran sürmüş
Tarih sensen, yazan benim.

Sen halk olsan yok edilen
Biliyorum, bitmez çilen
Acın çoktur, yoktur bilen
Halk sen isen, ölen benim.

Sen olsaydın kara tren
Bizi diyarlara götüren
Mutlu haberler getiren
Tren sensen, diyar benim.

Sen olsaydın yeşil yakut
Aşkta yoktur sınır, hudut
Al elimi sevdiğim tut
Yakut sensen, sarraf benim.

Sen güneş ol dünyamıza
Ovamıza, yaylamıza
Doğsan birden kalbimize
Güneş sensen, ışık benim.

Sen bir türkü olsan, dertli
Hem hüzünlü, hem kederli
Olmadın ki hiç neşeli
Türkü sensen, ozan benim......ozan benim !

Bedirhan GÖKÇE
 
KİME NE

Seni sevmek için ne kadar sebep varsa içimde ..
İşte , seni sevmemek için de öyle
Seni sevmek için ne kadar söz varsa dilimde ,
Seni yermek için
Sana ermek için
Yok işte ..

Bir yalan uyduruyorum ben kendimce
Kendime umutsuzluk
Sana umudum
Yollarına çaresizlik düşmüş eşkıya
Ben sana zehir zemberek suskunluğum
Ben sana gözlerinden vurulmuşum ;
Sana açılan kapıların üzerime kapanan sesinde ,
Ben seni değil kendimi unutmuşum ;
Yaralarımın kanayan damarlarına ,
Uykusuz gecelerimden kör sokaklar sürmüşüm ;
Ne mutlu bana ..
Ne mutlu
En çok bir yıldız kayıyor biliyormusunuz ?
Bir dilek tutuyorum işte,
Ellerin oluyor
Tutunuyorum sana ..
Soluksuz bir sokak lambası altında ,
Şubat'a müebbet gözlerini sunuyorum sana
Anlasana ...

Seni sevmek için ne kadar sebep varsa içimde ..
İşte o kadar yalan uyduruyorum kendime
O kadar yalan ... Kime ne ...

Kendime yalanlarla tutunuyorsam kime ne ?
Kendimi sende unutuyorsam kime ne ?
Sende susuyor ,
Sende konuşuyorsam
Sende uyuyup
Sende uyanıyorsam ,
Vuruyorsam talan olan umudun mahzeninde kendimi
Kime ne ,
Kime ne kendimi kanatıyorsam senin düşüncende ,
Yalan yada gerçek..

Sen sakın gecesiz uykularımda üşüme !
Ben üşüyorsam, kime ne ..

Bedirhan GÖKÇE
 
Üst Alt