aileler engelli çocuklarına nasıl guvensinler ki? onlar da bu hikayeyle yeni tanışmışlar henuz...
ve bu hikayeyi sorduklarında duydukları söz hep "vah vah yazık! sakat çocuk ha!" olmuş...
butun hikayelerde sakatlarla duydukları sadece şunlar olmuş:
"sakatlık, yaşamla baş edemez ve harcanır."
ve koruma duygusu hakim olmuş ailelerde...
elbette çocuklarının sakat olduğunu istemezlerdi.
elbette bilselerdi çocuklarının sakat olacagını, buna bir şekilde engel olurlardı.
ama bilemediler! kucaklarına aldıkları bebekleri sakattı, engelliydi, özürlüydü... gözünden esirgediği genç kızı/ delikanlı oğlu artık engelli olmuştu...
ve anne, engelli bebeğini kucagına sevgiyle aldı. evlat sevgisi herşeye ragmen agır bastı...ve anne, çocuguna adadı kendini (güya).
yaşamla nasıl baş edebileceğini ispatlamak da çocuga kaldı.
çocuk buyudukçe "ben yapablirim" dedi.
çocuk yaptıkça aile "benim çocugum engelli ama diğerlerinden farklı" dedi...
...
ama o aile, aynı hikayeyi başka ailelerin de, başka çocukların da yaşayabilecegini unutacaktı!
bu başarı, sadece o aileye ve o çocuga ait olacaktı. diğer engelliler yine o bildik aynı kurgularla yaşamaya mahkum olacaktı!
bu başarı, istisna olarak kayıtlara geçecekti.
ve yine dunyaya bir sakat bebegin gelebilecegi haberiyle hemen sokaga fırlayacaklar "aman asla ha" denilecekti.
hep birlikte hem de!!
ve eski turku aynen devam!
bir zamanlar değil şu an bile bizlerin sakat olacagı bilinseydi dogum iznimiz ne anneden, ne babadan, ne bilimden, ne dinden çıkmayacaktı.
bizi hiçbir kurum ya da şahıs istemeyecekti.
biz vize almadan gelen çocuklarız vesselam!
biz bu kurguya(sakatlıkla oluşan kurguya) hep vize almadan dahil olduk!
yaşımız kaç olursa olsun!
kaldı ki pasaport da isteyen yok!!!!
biz yumrugumuzu indirmişiz yaşamın ustune!
"yolu yok bunun!!!!" demişiz!
dogumla başlayıp ölümle bitecek bir yolda bizi yaşamdan "muaf tutmak " kimin haddine? :wink:
...
bu başlayacak olan da sadece bizim hikayemiz!
yaşasın biz!