Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bana hayatın renklerini anlatır mısın arkadasimmmmm... [Yaşam]

timur_57

Yeni Üye
Üyelik
4 Haz 2006
Konular
2
Mesajlar
19
Reaksiyonlar
0
bir görme engelli arkadaşıma bana renklerin anlamını anlatabilirmisin dedim
o da gülümseyerek:
“ Bir anne düşün. Çocuklarına olan sevgisini karşılıksız riyasız tertemiz bir sevgi. Çocuklarına baktıkça gözlerinin içi gülen bir anne işte bu beyaz renk derim.
Gökyüzü denizin rengini hani bazen yüreğinde umutlar oluşur çoştukça çoşarsın, bazen ulaşamayacağini bilsende umut edersin. Hep sevinç olur içinde işte bu mavi renk.
Hani birine güvenirsin çok seversin birilerine can dostum dersin hatta yüreğini açarsın. Bir gün seni terk eder yalnız bırakır seni , kızarsın yüreğine kor bir ateş düşer işte kırmızı renk.
Hani her şey yolunda olur arzuların umutların hayallerin hep gerçekleşmiştir kendini çok mutlu şanslı hissedersin ya hani yüreğinde bilmediğin bir huzur olur bu yeşil renk.
Bir gün hastalandığını düşün yatağa bağımlı kaldığını, kendini güçsüz çaresiz hissettiğini sarı renkte bu.
Bazen umutların, umutsuzların, sevinçlerin, üzüntülerin, kızgınlıkların hepsi birbirine karışır, karma karışık olur duyguların, düşüncelerin buda gökkuşağı rengi.
Siyahı anlatamam ki…………….”
 
gülnihal'den

gökkuşağının rengini gözüne, gönlüne doldurmak istersinde hastalığı olumsuzlukları sıyırıp alamazsın içinden...

ama yinede o renkler benliğindedir... olumsuzda olsa...

sen yinede hayatı en güzel rengiyle gör ve yakala...Şimdi ve daima...
 
Bu görme engelli arkadaş sizi kandırmış Bay Timur, bence kör taklidi yapıyor şaka bir yana, renklere bu kadar güzel anlamlar yüklenebilir mi, "bugün günlerden karanfil" der gibi, ezberlerin dışına bu kadar güzel çıkılabilir mi....
Siz yine de arada bir bakın, kör taklidi mi yapıyor diye :wink:
 
hayır kör taklıdı yapmıyor doğustan engelli ve beraber büyüdük.sadece gozunun onunde renklerı algılayabılıyor mesela sız gozunuzu kapatın ve ısık tutun onun gıbı algılıyor.
 
:) Tabi ki taklit yapmıyor sadece renklerin tarifine hayran kaldım. Bir de olayı tam tersinden düşündüm, bir görme engelli bana renkleri anlat deseydi vay halime, köşe bucak kaçardım heralde :)
 
Bu ifadeler bana sevgili Sanem'in son yazısını hatırlattı:

Sanem Uçar' Alıntı:
[size=4]Görmek

Bir türlü anlayamamışımdır, üç tarafı denizlerle çevrili bu güzel ülkede neden deniz yollarını fazla kullanmayız diye? Ya da aynı soru efsunlu kentimiz İstanbul içinde geçerli. Hemen her tarafı sularla çevrili bu büyülü kentte neden insanlar arabaların içinde bu trafik karmaşasını çeker diye?..

Ben vapurla yolculuk etmeye bayılıyorum. Hemen her günümün büyük bir çoğunluğu İstanbul da oradan oraya dolaşmakla geçtiğinden, doğal olarak seçimim vapurlarımızla oluyor. Ayrı bir büyüsü var vapurla seyahat etmenin. Eğer yaz aylarındaysak kesinlikle güverte kısmını tercih ediyorum. Ve buradan bu büyülü kente bakarken, her türlü betonlaşmaya rağmen inatla yaşamaya çalışan yeşilliklerin yaşam savaşını seyretmeye doyamıyorum. Hele vapurla yarışan ve şen kahkahalar atan martıların havada süzülüşüne söyleyebilecek bir şey bulamıyorum.

Bir de vapurun kendine özgü bir başka keyfi daha vardır. Sana hizmet ederler kısada olsa yolculuğunu tatlandırmak için. Bir demli çay, yanında bir simitçiden aldığın mis gibi kokan simitle yolculuk... Anlatılamaz. Son zamanlarda sağlığımızı da düşünür oldular, yada keyfimize keyif katmayı. Artık bu yolculuğumuzu neskafe, yada taze sıkılmış portakal suyuyla yapabilmekte var.

Sanırım beni vapurlara çeken aynı zamanda insanlarla olan ilişkiler.

Ne kadar yorgunuz, yada ne kadar mutlu? Hemen yüzlere yansıyan bu yansımaları seyretmek ve onlarla ilgili düşlere dalmak benim vazgeçilmezlerim arasında geliyor. Ne yazık ki mutluluk izlerine çok sık rastlayamıyoruz. Çoğunlukla yorgunluk yada sabahın erken saatlerinde sıcacık yataklardan uyanıp yaşam savaşı vermeye çalışan insanların savaş izlerini izlemek pek keyifli olmasa da akıllıca bir seçimdir bana göre deniz yollarını seyahat yolu olarak seçmek, İstanbul için.

Öğrencilik yıllarımda edebiyat derslerimizde bizlere anlatılmaya çalışılan “bakmakla görmek“ arasındaki farkı anlatmaya çalışan öğretmenimi çok ciddiye almışım demek. Nasıl da büyük bir uğraş vermişti, ikisi arasındaki farkı bizlere anlatabilmek için….Ve eklemeyi de unutmamıştı;” Görmek, görmek, görmek….Gözlerimizdir bu eylemi yapan. Ama unutmayın asıl görmek beyindedir. Baktığını algılamak, algıladığını yaşama geçirebilmek gibi önemli bir şeydir görmek.”

Vapur yolculuğum, birkaç gün önce görme engelli bir insanımızın bir kelimesiyle tüm bildiklerimi hızla beyin süzgecimden geçirmeme sebep oldu Çok iyi bildiğimiz gibi beklide engelli insanlarımıza en büyük engel bu büyük kentteki bir çok şeydir. Görme engelli insanımız benim bulunduğum yere gelmek için açık olan kapıdan yaklaşık 30 santim yükseklikteki bir eşiği geçmek zorundaydı. Bizlerin kazanılmış bir refleks halinde hiç dikkat etmediği bu yüksekliği geçebilmek bizler için ne kadar kolay aslında. İnanın onun içinde kolaydı. (Kuşkusuz başka zorluklar yaşıyordur) Yanındaki arkadaşı ona ”tam önünde bir yükselti var” diye dikkatini çekti. Büyük bir olasılıkla yanında kimse olmasa bile bunu bastonunun yardımıyla çok kolay algılayabilecek bir donanımdaydı. Hafifçe bastonu dokundurdu ve;
Gördüm“ dedi.
İşte bu kelime... üzerinde binlerce cümle yazılabilecek bu kelime, yılın kelimesi seçilmeli.

Görmek nedir diye bir kez daha sorguladım kendi düşüncelerimi. Siz de sorgular mısınız bilmem ama görmek; “farkına varmak”, “farkında olmak”tır aynı zamanda. Son derece basit bir kelime gibi algılanabilir çoğunlukla değil mi? Görebildiklerimiz neler yaşamda? Milyonlarca şey sayabiliriz belki ilk çırpıda da, farkında olduklarımızın sayısı milyonlarca mıdır acaba?[/size]
 
görmediği halde ne güzel anlatmış renklerinin içerisindeki o büyülü yansımayı....
insan hissettiği sürece yaşar,görür,duyar....
 
Sen gönül tarlamda açan kırmızı kardelensin,
Yanlızlığımı, kutsal yanlızlığınla yitirten, eski klisenin şapeli gibi grisin,
Ezan sesiyle uyanan gözlerime, inen derin mavisin,
Sen hayatımın en güzel rengisin, sen hayatsın....

HAYATIN İÇİNDE BARINAN O RENKLERİ BAZEN GÖZLERİ SAĞLIKLI OLAN İNSANLAR BİLE GÖREMİYOR Kİ.....
 
Arkadaşınız öyle güzel ifade etmiş ki renkleri söyleyecek söz bulamıyorum...


Renkler görsün görmesin herkes için farklı anlamlar ifade ediyor siyah bana hüzün belki ama bir başkasına huzur...
 
ne kadar güzel ifade etmiş kendince renkleri. insan hissettiği gibi yaşıyor demekki :)
 
Dün gece düşündüm de, bir köre renkleri nasıl anlatabilirim. Heralde şöyle başlardım, "şimdi güzel kardeşim sana anlatacağım renk benim sevdiğim, tonları güzel kullanıldığında bayanlara çok yakışan ama en çok erkeklere yakışan bir renk. Şöyle gözlerinin üzerine okkalı bir yumruk indiğinde gözlerinin etrafında oluşan renk, işte o rengin adı MOR' dur :wink: "
 
Arkadaşınız renkleri ne kadar doğru görüyormuş
Bazen öyle ruh durumunda oluyorum ki, pembeyi siyah görüyorum.
Ve... pembe olduğuna dair ikna olmamakta ısrar ediyorum :?
 
Evet, son derece anlamlı ve doğru bir yaklaşım....

oturanboğaya teşekkür etmek istiyorum açıkcası, zaman zaman sitedeki yazıların hepsine birden erişemiyebiliyorum bana özel iletiyle bu başlığı gösterdiği için; var olsun.

Gerçekten de alıntısı yapılan o yazıyı eve gelir gelmez sıcağı sıcağına yazdığımda içimde beliren coşkuyu sizlere anlatamam. Bir çok şey çıkartılabilir o yazıdan, üzerinde daha yazacağım bir çok konu var, ama burasıyla o denli güzel uyuşmuş ki aslına bakarsanız.

Görme engelli bir arkadaşımızın renkleri bu denli güzel tarifinin şaşkınlığını yaşamayalım herşeyden önce diyorum. Görme engelli ya da değil, ne olursa olsun bir insanın yaşamı bu denli olduğu gibi, ve farkına vararak yaşamasının mucizevi yanındayım ben hala.

Edebi açıdan kusursuz bir tarif mutlaka, ama burada daha da önemli olan bu arkadaşımızın duygularının ne denli yoğun ve doğru bir zeminde hareket etmiş olması.

Gözlerimiz açıkken kaçırdığımız onlarca şey var. Ya bu konu uzar gider... :D Görme engelli olalım yada olmayalım gönül gözümüzün açık olması neler kazandırır insana farkına varmaya çalışalım bana göre.Yaşamı çok daha anlamlı, mutlu, göreceğimizden eminim.

Bu başlığa çok daha fazla şeyler yazmak geliyor içimden.Belki bugün yapamam, ama eminim ki bu konu benim için asla kapanmayacak konulardan biri oldu.

Ben şimdilik, gönül gözü açık olan bu arkadaşımıza sevgilerimi gönderiyorum....
 
Ne yazılabilirki daha.....

Ne kadar güzel....Ne duygu yüklü bir anlatımm....

Çok güzel ifade etmiş.....

Etkilenmemek elde diil.....

Çok,Ama Çok teşekkürler.... :)
 
Onlar dünyadayken göremediğini halde gözlerini cennette açılır daha güzel yerlerini ve şahane renkleri görecekler..
 
hadis-i şerif:
"bir kulumu çok sevdiği iki gözünün nurundan yoksun ederim.o da katlanırsa,buna karşılık ona cenneti veririm."
 
timur_57' Alıntı:
hadis-i şerif:
"bir kulumu çok sevdiği iki gözünün nurundan yoksun ederim.o da katlanırsa,buna karşılık ona cenneti veririm."


AYNEN SANA KATILIYORUM..:)
 
Çok küçük yaşalardayken TRT de bir film yayınlanmıştı.Yüzünde kemik erimesi olduğu için oldukça kötü bir görüntüye sahip delikanlı ve doğuştan gözleri görmeyen dünyalar güzeli bir genç kızın hikayesiydi bu.Bir hastanede karşılaşıyorlar ve arkadaş oluyorlar.Birlikte vakit geçirmekten müthiş zevk alıyorlar.Bir gezinti esnasında çocuk kıza 'papatyaların ne kadar güzel olduğunu,beyaz yaprakları ve ortasındaki sarı bombe ile çiçekler arasındaki en güzel en saf çiçeğin bu çiçek olduğunu 'söylüyor.Genç kız söylediklerinden bişey anlamadığını renkleri bilmediğini söyleyince delikanlı onu kaldıkları hastanenin mutfağına götürüyor.Kıza avuçlarını açmasını söylüyor.Kız denileni yapıyor ve avuçalrını açıyor.Delikanlı ecza dolabından bir parça pamuğu kızın avuçları içine bırakıyor.'Bu beyaz dediğimiz şey...Beyaz bende bu duyguyu uyandırır...Yumşak ve dinlendiricidir.'Şimdi avcunu kapama sırada başka bir renk var 'diyor.Ve kızın ellerine ocağın üstünde kaynamakta olan patateslerden birini bırakıyor.Eli yanan kız bir anda haykırıyor 'bu da ne? ' Delikanlı cevap veriyor...kırmızıydı...bunun biraz daha soğumuş hali ise sarı...Kızı musluğun başına getiriyor ve yanan ellerini suyun altına tutuyor...Ve diyor' en sevdiğim renk şuan ellerine serinlik veren mavi... '
 
Bütün marifet gözlerde değil düşünce tarzında... : ))

Ne mutlu gönül gözü ile görebilene.. : ))

Ne mutlu gördüğü renkleri doğru yansıtabilene... : ))
 
Üst Alt