Liseyi bitirdiğim1993 yılında Üniversite sınavına girerek Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünü kazandım. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünü kazandığımı öğrendiğimizde ben ve çevremdeki herkes bana çok uygun bir bölüm kazandığımı düşünmüştük. Okunmayacak kadar çirkin, ve çok yavaş yazdığım için, kayıt olduktan sonra ailemle birlikte bölüm başkanıyla görüşmek istedik. Ben, annem ve bir aile dostumuz, adamla görüşmeye gittik.
Benim bu bölümü kazandığımı, fakat sınavlarda zamanında soruları cevaplamam mümkün olamayacağından nasıl bir çözüm bulabileceğimizi sorduk. Bölüm başkanı, bana bu türden bir yardımları olamayacağını, bugüne kadar sadece görme engelli öğrencileri olduğunu onların da kendilerine özel daktilolarının olduğunu söyledi. Anneme “siz çocuğunuzu ellerini kullanabileceği bir okula gönderin” diye bir de akıl verdi. Ben sanki heykel yapabilecek ya da seramik sanatçısı olabilecek biriymişim gibi...
Annem, engelli bir çocukla geçen onca senenin verdiği tecrübeyle şöyle karşılık verdi:
“Benim oğlum bu bölümü kazanmış ve bir şekilde bu bölümde okuyacak, biz bu soruna ya sizinle birlikte çözüm buluruz ya da sizin gıyabınızda çözüm buluruz” dedi. Adamın bir anda hali tavrı değişti “biz burada bunu çözebiliriz” demeye başladı. Daha sonra, arkadaşlarımın ders notlarından fotokopi alarak ve benim söylediğim, araştırma görevlerinin yazdığı sınavlara girerek mezun oldum.
Bu anıda önemli gördüğüm ve dikkatinizi çekmek istediğim iki konu var:
Birincisi, bazen en duyarlı olmasını beklediğimiz kişi ya da kurumlar hiç de duyarlı olmayabiliyor. O gün benim ve ailemin yaşadığı şaşkınlığı çok iyi hatırlıyorum. Psikolojik danışman yetiştiren bir bölümün başındaki insanın, benim gibi bir öğrencisi olmasından memnun olacağını düşünüyordum. Oysaki hiçbir zaman benim orada okuyor olmamı benimseyemedi. Dolayısıyla bir yere giderken ya da başvuru da bulunurken fazla bir beklentiye girmemekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Bence engellilerin ve ailelerinin her zaman göz önünde bulunması gereken ikinci ve daha konu şu:
Engelli bizim ülkemizde sayısız zorluklarla karşılamakta. Bu zorlukların temelinde imkanların yetersizliğinin yanı sıra insanların duyarsızlığı da var. Engelliler ve aileleri hemen her gün karşılarına çıkan zorluklarla başa çıkmak durumunda kalıyorlar. Dışarıda, herkesin güç yetirebildiğini ezdiği bir dünya var. Benim ailem, bana inandıkları gibi, oğullarının arkasında durabilecek gücü de kendilerinde buluyorlardı. Bence engelliler olarak daima sınırları zorlamaya çalışmalıyız.
Benim bu bölümü kazandığımı, fakat sınavlarda zamanında soruları cevaplamam mümkün olamayacağından nasıl bir çözüm bulabileceğimizi sorduk. Bölüm başkanı, bana bu türden bir yardımları olamayacağını, bugüne kadar sadece görme engelli öğrencileri olduğunu onların da kendilerine özel daktilolarının olduğunu söyledi. Anneme “siz çocuğunuzu ellerini kullanabileceği bir okula gönderin” diye bir de akıl verdi. Ben sanki heykel yapabilecek ya da seramik sanatçısı olabilecek biriymişim gibi...
Annem, engelli bir çocukla geçen onca senenin verdiği tecrübeyle şöyle karşılık verdi:
“Benim oğlum bu bölümü kazanmış ve bir şekilde bu bölümde okuyacak, biz bu soruna ya sizinle birlikte çözüm buluruz ya da sizin gıyabınızda çözüm buluruz” dedi. Adamın bir anda hali tavrı değişti “biz burada bunu çözebiliriz” demeye başladı. Daha sonra, arkadaşlarımın ders notlarından fotokopi alarak ve benim söylediğim, araştırma görevlerinin yazdığı sınavlara girerek mezun oldum.
Bu anıda önemli gördüğüm ve dikkatinizi çekmek istediğim iki konu var:
Birincisi, bazen en duyarlı olmasını beklediğimiz kişi ya da kurumlar hiç de duyarlı olmayabiliyor. O gün benim ve ailemin yaşadığı şaşkınlığı çok iyi hatırlıyorum. Psikolojik danışman yetiştiren bir bölümün başındaki insanın, benim gibi bir öğrencisi olmasından memnun olacağını düşünüyordum. Oysaki hiçbir zaman benim orada okuyor olmamı benimseyemedi. Dolayısıyla bir yere giderken ya da başvuru da bulunurken fazla bir beklentiye girmemekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Bence engellilerin ve ailelerinin her zaman göz önünde bulunması gereken ikinci ve daha konu şu:
Engelli bizim ülkemizde sayısız zorluklarla karşılamakta. Bu zorlukların temelinde imkanların yetersizliğinin yanı sıra insanların duyarsızlığı da var. Engelliler ve aileleri hemen her gün karşılarına çıkan zorluklarla başa çıkmak durumunda kalıyorlar. Dışarıda, herkesin güç yetirebildiğini ezdiği bir dünya var. Benim ailem, bana inandıkları gibi, oğullarının arkasında durabilecek gücü de kendilerinde buluyorlardı. Bence engelliler olarak daima sınırları zorlamaya çalışmalıyız.