ALTERNATİF TEDAVİ MASALI.
Prof.Dr.Coşkun Özdemir
Bundan 21 yıl önce malignite tanısı ile yüzleşmiştim.
Yurtdışına gitmem zorunluluğu ortaya çıkıyordu.
Türkiye dışını çıkmam yasaktı özel bir izin alındı.
Bostondaki çalıştığım hastaneye ulaştım. Beni çok seven çok önemseyen Amerikalı dost bir aile bir an önce Makrobiotik rejimine girmem için çırpınıyordu.
Yosun ağırlıklı yemekler özel lokantalar ve mutfaklar için beni ciddi bir baskı altında tuttular. Kurtulmamı istiyorlardı. Makrobiotik diyetine Ying Yang dengesine yürekten inanan çok sayıda insanla tanıştım.
Bu alternetif tedavi metodundan dostlarımı incitmeden sıyrılıp çıkmam epey zor olmuştu.
Klasik tedaviyi bırakıp bu metodu deneyen diyabetli Amerikalı arkadaşımı erken kaybettik.
Bu yazıya bu anı ile başlamak istedim.
Alternatif tedavilerden daha önce söz etmiştim.
Klasik tıp uygulayıcıları bu “hastalığın tedavisi yoktur” deyince insanların büyük çoğunluğu altarnetif tedavi arayışına giriyorlar. Bu tutumun tüm dünyada geçerli olduğunu sanırım, ama bizim ülkemizde bu oran kuşkusuz çok daha yüksek. Anlaşılır bir şey tedaviden umudu kesmek istemiyor insanlar. Elbette alt ekonomik sosyal katmanlarda bu arayış çok daha yüksek orandadır. Ancak üst düzey eğitim görmüş hastalar arasında da sunulan çok çeşitli tedavi olanaklarına baş vuranlar da küçümsenmeyecek sayılara ulaşıyor .
“Sorulan ilk sorulardan birisi de “hocam başka ülkelerde tedavi yok mudur” ? oluyor.Anlaşılan bu soruyu sorarken şöyle bir varsayımdan hareket ediyorlar. Örneğin Hollandada ya da İngiltere de tedavi çareleri bulundu ama bunu bize bildirmiyorlar, bizden saklıyorlar o ülkelerde tedavi yapılıyor ama biz yapamıyoruz.
Böyle bir şey olamayacağını güçlükle anlatmaya çalışıyorum.Ben uzun yıllardan beri başlıca kas hastalıkları (Noromusküler hastalıkları) ile ilgileniyorum.
Bunların çoğunluğu genetik yani kalıtımsal hastalıklar. Çok umut verici çalışmalara karşın yazık ki henüz genetik hastalıklar için tedavi olanakları gerçekleştirilemedi . Ülkemizde on binlerce kas hastası var.
Biz Türkiye Kas Hastalıkları Derneği olarak Norolöji klinliklerinde, kas hastalıkları polikliniklerinde tanısı konulan bu hastalarla iletişim içinde olmaya onları bilgilendirmeye ,yönlendirmeye ve yanlışlıklardan korumaya çalışıyoruz.Onlara hastalıkları ile birlikte en iyi şekilde yaşamanın yollarını göstermeyi amaçlıyor ve bu amacın önündeki engelleri kaldırmak için birlikte çaba göstermeye çağırıyoruz . Gerçek şu ki çoğunluk böyle bir savaşıma hazırlıklı değidir .
Halkımız yazık ki yine çoğunlukla aklın, bilimin önderliğine başvurmaya, onu rehber edinmeye yatkın bulunmuyor. Ortalama 4 yıl eğitim görmüş aydınlanma yoksunu bir halk gerçeği her zaman karşımıza çıkmaktadır . Toplumun bu niteliğinden ve yetersizliğinden yararlananlar sadece politikacılar değil . Her zaman esefle ve üzüntüyle yazıyor ve söylüyorum son yıllarda iyice bozulan kirlenen yolsuzluklara bulaşan toplumumuzda aralarında doktorların da olduğu bir grup, şifa dağıtma iddiasındaki kişiler hastalara uydurma tedavi önerilerinde bulunuyorlar.Bunların arasında gösterişli tıp merkezleri de var.
Dernekte yaptığımız seminerlere katılan ailelerden birinin çocuklarının tüm vücudunu kasları güçlendirir varsayımı ile günlerce alabalıkla sarıp sarmaladığını bir öteki ailenin zeytin yağı sarmısak karışımı sürdüğünü dinlemiştim.Ama en ilginç olanı üçüncü aile idi.Onlara çocuklarını kuzu pisliğine bulamak tavsiye edilmişti.
Ama bunun bir şartı var, kuzu, bahar kuzusu olacak .
Bu üç iyi niyetli aile büyük bir umutla bu tedavileri uygulamakta idi.
Doktorlar ise daha rafine tedaviler ileri sürüyorlar.
Genetik bir hastalık için akupuntur yapan hekimler var. Bizim dernekte birlikte çalıştığımız genç insanlar arasında bu tedaviyi yaptırarak büyük paralar ödeyen epey hasta bulunuyor.
Akupunkturun bilimsel bir temeli olduğu ve bazı durumlarda yararlı olduğu biliniyor..
Ancak genetik bir hastalık için şifa sağlayacağı vaadi ile kullanılması şarlatanlıktır.
Bu uygulamanın büyük illerimizde kas hastaları için bazı özel tıp merkezlerinde yaygın bir şekilde kullanıldığını öğreniyorum.
Bir de ölü hücreleri canlandırma iddiası taşıyan magnetik yatak masalı var.
Magnetik yatak uygulaması yapan tıp merkezlerinin varlığı biliniyor.
Bunlar TV lerde de boy göstermek fırsatını buluyorlar ve olmadık vaadler ileri sürüyorlar .
Benim bilimsel mantıktan yoksun çaresiz insanlarım on binlercesi belki yüz binleri bu vaatlere aldanıyorlar.
Katılmaya çalıştığımız Avrupa birliği ülkelerinde benzer uygulamalar var mıdır ve bu kadar pervasızca yapılabilir mi acaba.
Sözü edilen 31 dosyada Kıbrıs, Ege azınlık hakları, kültürel haklar, ana dili kullanma, işkence ifade özgürlüğü kokoreç yasağı yanı sıra milyonlarca insanın maruz kaldığı şarlatanlıklar için de önlemler olabilir mi ?
Baksanıza ülkemizde biz kendi başımıza bir şey yapamayız, kalkınmayı, gelişmeyi,gerçekleştiremeyiz görüşü ve inancı egemen . Avrupa standartların yakalayabilirsek ve onbeş yirmi yıl içerisinde üye olmayı başarırsak belki bunlardan kurtulabiliriz...