Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlık, kendini var edebilmek ve bağımsız yaşam | Bülent Küçükaslan

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,957
Reaksiyonlar
309
Not: Bu metin 31 Ekim 2018 tarihinde Koç Üniversitesi'nde gerçekleştirilen "Bağımsız Yaşam Hakkı Engelli Kişiler için Yeterince Bağımsız mı?" konulu seminerde yaptığım konuşmaya temel olan metindir. Seminerin video kaydı da gerçekleştirildi. Sanırım kısa sürede onu da paylaşma fırsatı bulurum.


Sakatlık, kendini var edebilmek ve bağımsız yaşam

Özellikle Batı diye tanımladığımız toplumlarla mukayese ettiğimizde Türkiye'de yaşamanın her an ve her konuda mahalle baskısına maruz kalmak anlamına geldiğini söylersem sanırım buna kimseden önemli bir itiraz gelmez. Nasıl giyineceğimiz, nasıl konuşacağımız, nerede-nasıl güleceğimiz, arkadaşlıklarımız, kimlerle ne ölçüde flört edebileceğimiz, evliliğimiz vs. derken aldığımız her nefeste bize biçilen rollere sıkı sıkıya sadık kalmamız gerektiği hepimize her daim öğretilmiştir. Özellikle din faktörü ve coğrafyamıza sinmiş olan ataerkil kara bulutlar, her şeyi olduğu gibi toplumsal rolleri de en katı şekilde tanımlamıştır.

Peki, böylesi bir toplumda sakat kimdir?
1- Öncelikle sakat birey 7/24 trajedi yaşayan mutlak bir bahtsızdır, tutunamayandır.
2- Trajedinin nedeni her ne olursa olsun bu kişisel bir yıkım hikayesidir, toplumsal bir yanı yoktur. Allah'ın bir cezası olabileceği gibi, lûtfu da olabilir, orası karışık. Ama ortada bir tekinsizlik olduğu muhakkaktır.
3- Kendisi ve zavallı ailesi bir imtihandan geçmektedir, bunu kabullenmeli ve sabırlı olmalıdırlar.
4- Her zaman ailelerine bağımlıdırlar. Zaten onlar ailelerinin melekleridir, birlikte muhteşem şekilde mutlu-mesut geçinip giderler.
5- Her zaman hastadırlar, acı çekerler ve o talihsiz sakatlıklarından kurtulmak için her an tedavi peşinde koşmaktadırlar. Felçli yürümek, kör görmek, sağır işitmek, topal koşmak için her an kendini paralamaktadır. Bu nedenle görüldükleri yerde bu anlamlı mücadeleleri için desteklemeli, onlara "geçmiş olsun" denmelidir.
6- Öyle anlamlı bir eğitime felan ihtiyaçları yoktur, hasbelkader diploma verilsin yeter. Sonuçta -tabii şansları yaver giderse- sakat statüsünde asgari ücretle fasülyeden çalıştırılacaklardır; daha iyi bir maaşla daha iyi bir statüde çalışacak halleri olmadığı malum.
7- Yine de çok çalışıp her şeye rağmen başarabilirler. Televizyonda ve sosyal medyada sık sık örnekler gösterilir; bunlarla gurur duyulur, herkese emsal olur, motivasyon kaynağıdır (Şüphesiz sakat olmamakla ödüllendirilmiş kişilerin bu hikayelerden alacağı çok önemli dersler vardır)
8- Kaliteli bir hayat yaşayamazlar. Öyle sinema, tiyatro, konser, -tövbe estağfurullah- opera, dans vb. kültür sanat fantezileri olamaz. Hasbelkader şansları yaver giderse sahip olabilecekleri cep telefonu, ev, araba, bilgisayar, kıyafet vb. eşyalar da doğal olarak mütevazıdır, mütevazı olmalıdır!
9- İlle de hepsinin akülü sandalyeye ihtiyacı vardır. Hani o 4 tekerlekli, motorlu, elle kumanda edilenler var ya, onlardan. Tabii, bu tür medikal malzemelerde de mütevazilik önemli. Kişisel ihtiyaçlara dair seçeneklere, kaliteye lüzum yok. Bin git!
10- Zekât geçer. Gördüğünüz yerde para verebilirsiniz. Bir nedenle size yaklaştıklarında çekinip söyleyemeyebilirler, ama siz punduna oturtup karşınıza alır almaz cebine üç-beş bir şey koyabilirsiniz.
11- Cinsiyet kimlikleri yoktur; bedensel cinsiyet kimlikleri hasbelkader varsa da yok hükmündedir, tüm cinsiyet rollerinden arındırılmışlardır. Bir nevi çocukturlar.
12- Cinsel kimlikleri de, arzuları da yoktur, cennete kadar sabrederler.
13- Nedense psikolojileri karışıktır. Kızgın, kırılgan, alıngan ve asosyaldirler. Biraz saftırlar. Kendi kararlarını vermekte zorluk çekerler, aklı başında birileri tarafından sahiplenilmeli ve sürekli gözetilmelidirler.

Şimdi soluklanalım ve yazının başında dillendirdiğimiz toplumsal roller konusuna dönüp soralım: bu tipolojide birine birey olarak saygı duyulabilir mi, onun haklarından bahsedilebilir, bağımsız bir yaşam kurması umulabilir ve bunun için desteklenebilir mi? Daha da somutlaştırırsak, bu kişi yanı başınızdaki en sıradan kadın-erkeklerden biri olabilir mi?
Cevap hayır, olamaz, çoğu zaman da olamıyor zaten.

***
Buradan sonra sizleri kendinizle baş başa bırakıp, hayatını birilerinin çizdiği sınırlarda yaşamak istemeyen, gerçek anlamda bağımsız bir hayat arzulayan sakatlara geçeceğim.

Bu kişiler aileleri dahil herkesten bağımsız olarak kendi ayakları üzerinde durabilmeyi, üretebilmeyi, kendilerini var edebilmeyi ve kendi yaşamlarını planlayabilmeyi önemseyenlerdir. İstedikleri şeyler gayet basittir: "Anahtarları sadece bende olan ve istediğim zaman girip çıkabileceğim bir evim/odam olsun. Orada istediğim kişilerle istediğim zaman istediğim şeyleri yapabilme özgürlüğüm olsun. Başımda beni denetleyen veya yön vermeye çalışan kimse olmasın. Gündelik yaşamımı sürdürmek ve bazı ihtiyaçlarım için ihtiyaç duyuyorsam bir kişisel asistanım olsun. Dilediğim zaman dilediğim kişiyi asistanım olarak seçebileyim. Devlet, toplum ve ailem arzu ettiğim ve güzelleşmesi için elimden geleni yaptığım hayat çizgimin üzerindeki engelleri ellerinden geldiği kadarıyla kaldırsın ve beni desteklesin. Bırakın eğitim göreyim, çalışayım, gönlümce toplumsal hayata katılayım ve katkı sunayım"

Temel insan haklarına ve saygın yaşam standartlarına uygun bu taleplere itiraz eden olmasa gerek!?

Ne var ki tahmin edeceğiniz üzere ülkemizde bu kişilerin böylesi bir yaşam kurmaları aile, toplum ve kamu tarafından desteklenmemekte ve hatta çoğu zaman engellenmektedir. Oysa böyle olması gerekmiyor! Saygın ve keyifli yaşamanın yolları mevcuttur ve bunlar Avrupa ülkelerinin neredeyse tümünde sosyal güvenlik şemsiyesi altında uygulanmaktadır.

Peki Türkiye'de durum
Hiç kıvırmaya gerek yok, olması gerekenin tam tersi deyip durayım.
Türkiye'de sosyal yardımlar tümüyle aile üzerinden kurgulanmış ve sakat kişiye tek bir söz hakkı tanınmamıştır. Bakım aylığı olsun, 2022 engelli aylığı olsun, diğer sosyal yardımlar olsun hepsinde temel kriter ailenin durumudur. Sakatlar lokantaya gittiğinde nasıl ki ne yiyecekleri çoğu zaman onlara değil de yanındaki sakat olmayanlara sorulur, nasıl ki yolda giderken "senin sahibin yok mu" diye durdurulurlar, o misal. Muhatap ailedir, sakat kişi sadece belli bir orana sahip engelli sağlık kurulu raporundan ibarettir. Eğer ailenin evi, arabası, işi, geliri belli bir seviyenin üzerindeyse, sakat kişiye hiç bir hak verilmez. Yani Türkiye'de sakat kişi aileye aile de sakat kişiye mahkumdur.

Dahası yine bütün sistem sakat kişinin evde kalması üzerine kuruludur. Eğitim görmesini, çalışmasını, sosyalleşmesini özendiren hiç bir şey olmadığı gibi kişiyi -çoğu zaman annesi ile birlikte- mümkünse eve gömmek ister. Avrupa'nın "Kişisel Asistan" dediği şeye yakın olan bizdeki sistemin adı "Evde bakım aylığı"dır mesela. Orada devlet "dilediğin kişiyi kişisel asistan olarak belirle, işe git, okula git, sinemaya, kültürel etkinliklere git" diye hizmet satın alır; bizde sadece akrabanın bakıcılığı ile evde bakım hizmeti verilir. Orada aile dışından birinden hizmet almanın özgürleştiriciliği vardır mesela, istediğin birileri ile zaman geçirme fırsatı vardır, senin sayende istihdam edilen biri ile kurulabilecek eşit ilişki vardır, sen ondan hoşlanmadığında ya da o senden hoşlanmadığında "hiç bir bedel ödemeden" asistanını değiştirme olanağı vardır; bizde ise eve ve ebeveyne mutlak bağımlılık.

(Not: Asistanı olan yetişkin veya bakıcısı olan engelli çocuk demek, boş zamanı kalan ebeveyn demektir. Ülkemizde bırakın çalışmayı, nefes almaya dahi zaman bulamayan ebeveynler için devletin sunacağı bu doğru hizmet özgürlük ve yeniden istihdam demektir. Yani doğru bir yöntemle yüzbinlerce ebeveyn yeniden çalışmaya başlayabilir ve yüzbinlerce kişi kişisel asistanlık ve bakıcılık kadrolarında istihdam edilebilir. Buna bir de üniversite öğrencilerinin yarı zamanlı çalışmasını sağlayacak aktivite asistanlığı gibi alanlar eklenirse, işin ekonomik boyutunu hayal edin. Bir taşla 4 kuş özgürleşecek!)

Bir diğer konu barınma. Türkiye'de malum, sistem sakat kişiyi müebbet olarak aile-ev hapsine mahkum ediyor. Oysa Avrupa'da bambaşka yöntemler uygulanıyor. Bağımsız yaşamak isteyen sakatlara kira yardımı yapılıyor mesela, ya da devlet-sivil toplum işbirliği ile Bağımsız Yaşam Evleri kuruluyor. Konut için ihtiyaç duyulan medikal malzemeler de en iyilerinden ve kullanışlılarından olacak şekilde sosyal güvenlik kurumları tarafından sağlanıyor. Eğitime devam etmek ve çalışmak bu tür haklardan yararlanmak için avantaj olarak sunuluyor. Yani güç ve seçim hakkı sakat bireye veriliyor ve ondan mutlu bir birey olarak topluma katılması isteniyor. Bu hem ailelerin hem de sakatların özgürleşmesi demek.

Konu sayfalarca yazacak kadar uzun, ama temel yaklaşımı anlatabilmek için bu kadarı yeterli olacaktır. Sonuç olarak toplumu da devlet yapımızı da gözden geçirmemiz ve değiştirmemiz gerek. Devlet dediğimiz kurgu coğrafyasında yaşayan mutlu insanların varlığı ile bir anlam kazanır. Ülkemizde milyonlarca insanın hayatını -hem de kamu yararını da sağlayacak şekilde- pozitif yönde değiştirmek mümkündür ve üstelik bu insan haklarının da gereğidir. Düşünelim, hızlıca adımlar atalım ve tekerlekleri maviliklere sürelim.
 
@OturanBoğa

kısa,öz, harika bir yazı olmuş. yüreğine ve emeğine sağlık.

öncelikle madde madde saydıklarına katılıp katılmadığımı belirteyim.

madde 1: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 2:sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 3:sakat bu değil.katılmıyorum.
madde 4: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 5:sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 6: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 7: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 8: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 9: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 10: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 11: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 12: sakat bu değil. katılmıyorum.
madde 13: sakat bu değil. katılmıyorum.

madde 14: "aklı başında birileri tarafından sahiplenilmeli ve sürekli gözetilmelidirler." bu kısma da katılmıyorum. (hasta olduğumu -deli olduğum için- ve tek başıma yaşam kuramayacağımı söyleyen şahıs/şahıslar, kız kardeşim ve ailemin koruyuculuğuna havale etmişti beni. ben de koca, aile, çevre olmak üzere herkesi boşayarak direksiyonun başına bizzat geçtim. deli olduğumu da kesin olarak kanıtladım:))

"Nedense psikolojileri karışıktır. Kızgın, kırılgan, alıngan ve asosyaldirler. Biraz saftırlar." bu kısma kısmen katılıyorum. burada sakatlar herkes gibi yaşadıklarına doğal tepki veriyor. sakatlara özgü değil yani. bu toplumdaki herkes böyle bence.

sen de dahil olmak üzere, saydığın 14 maddedeki sakat tanımı dışına çıkan, direksiyonu ele alan/alabilen bir sakat henüz görmedim, tanık olmadım.

tabi beni saymazsak:)

yalnız ilk paragrafta bahsettiğin "Özellikle din faktörü ve coğrafyamıza sinmiş olan ataerkil kara bulutlar, her şeyi olduğu gibi toplumsal rolleri de en katı şekilde tanımlamıştır. " ifadende geçen "din faktörü" derken ne anlatmaya çalıştığını anlayamadım? biraz açar mısın?
 
Son düzenleme:
Kalem

Yazıyı yanlış anlamışsınız sanırım :)

O yazılanların hepsi kinaye idi.
 
hozgul
14 madde de kinaye elbette:) yanlış anlamadım.
ama yine de katılıp katılmadığımı belirtmeyi gerekli buldum:)
 
Yazdıkların ve buna benzer yuazacakların yada yazacaklarımız bireyi birey olarak ele almayan bireyi "KUL" yada "ÜMMET" olarak ele alan tüm toplumlar için geçerli oldu ve bundan sonrada olacak.

Bireyin sadece insan olmasından doğuştan getirdiği ihtiyaçları görmezden gelen ve doyrulmadığı taktirde Psiko-sosyal birçok çarpıklığa neden olacağını görmeyen yada görmek istemeyen tüm toplumlar için geçerli oldu ve olacak.

İnsanın özgürlüklerinden korkan sürekli denetim altında tutulması gereken " GÜNAH" ve "HARAM" sarkacında salınan bir varlık olarak gören toplumlar için geçerli oldu ve olacak.

Kızını dövmeye dizini döver mantığı ile kızını ve karısını ele alan ve toplumdaki % 50 üretici sınıfı çöpen atan tüm toplumlarda bunlar geçerli oldu ve olacak.

Zaten bu dünya geçici 60- 70 yıllık ömrümüz var dünyaya tamah edilmez herşey diğer dünya için yapılmalı asıl hayat orada diyen tüm toplumlarda geçerli oldu ve olacak.

Yaşamı içinde türlü türlü keşfedilmesi gereken bir olgu olarak değilde herşeyin önceden kesin ve mutlak olarak belirlendiği bir olgu olarak değerlendiren tüm toplumlar için geçerli oldu ve olacak

Başına gelen olumlu yada olumsuz tüm olgu ve olayları belirli bir neden - sonuç ilişkisinden kaynaklakdığını değilde "herşeyde bir hayır vardır "MİSTİSİZMİ" içinde olan her toplum için geçerli oldu ve olacak.

Devletin engelli bireyler yada engelli olayan bireylere ulasarası yada ulusal haklarından kaynaklı hizmetleri sadece vatandaşlık hakkında doğan yerine getirilmesi gereken doğal bir süreç olarak değilde "ALLAH RIZASI" için yapan tüm toplumlar için geçerli oldu ve bundan sonrada olmaya devam edecek.
 
Deizmi boşuna seçmiyoruz. Çünkü mavi hapı yutmak haklarımızın yenmesini engellemiyor, bize bir faydası olmuyor. Bizlere kahramanlık yüklenmesinden de rahatsızım. Kimseden farklı değiliz.
 
Sakatların sorunlarının bir kısmı şüphesiz ki, toplumun bize biçtiği rolü doğrudan ya da dolaylı olarak kabul etmemizden kaynaklanıyor. Aslında baştan sona edilgen ve ancak başka hayatların parçası-yancısı olmakla sınırlandırılmış, hatta yeri geldiği zaman kabul ettiği yardımlarla diğer insanların vicdanlarına rakkâselik yapmayı gerektirecek kadar pespaye bu rolü kabul etmek zorunda bırakılacak şartlarla örülmüş vaziyetteyiz.

Bu durumdan yani sıfır şahsiyet, bedenen var olma ama aslında görünmez olma durumundan hasbelkader siyrilanlarda, şahsi başarı öyküleri üzerinden hem içinden çıktıkları zavallı cuzzamli toplum kesiminden kendilerini uzaklaştırma, hem sakat olmayan insanlar için sıradan olabilecek hayatlarına "ben yaptım siz yapmadınız" sosuyla tat verme, hem de bir taraftan bu yolla sakatlara en tabi haklarını vermek istemeyen hırtolara kendilerini emsal yaparak vaziyetten istifade etme kucuklugune dusuyorlar.

Şahsi kanaatim sakatların bu ülkede en temel haklarından mahrum bırakılarak mağdur edildikleridir. Sakat sosyolojisinin halleri işini yapması gerekenlerin sorumluluğunu ortadan kaldirmasa da hepimizin bildiği gibi buralarda insanlara hakları talep edilirken bile kuşa cevrildikten sonra verilir. Hakkını talep etmeyip kurtaricisini bekleyen biz sakat kesimi herhalde daha uzun bir müddet bekleyeceğiz.

Bülent in yazısı her zamanki gibi 12'den vurmuş. Daha güzel daha ironik anlatilamazdi. Hele ki şu cinsiyetsizligimizle ilgili kısma bayıldım
 
Son düzenleme:
Merhaba

Kalem

Bu maddelerde ki tüm her 14 ifadenin dışına çıkmış biriyim Benide saymayın
Asgari ücret ile çalışan biriyim

Bende yürüme engelliyim akülü tekerlekli sandalyemle gezerim Gezmeyi eğlenmeyi kısaca hayatı yaşamayı severim.

Sabah evimden çıkarım akşam yatmaya girerim Arkadaşlar ile buluşurum oturup muhabbet ederim bir yere gidilecek ise hep beraber gideriz Mesela bir eğlence mekanı canlı müzik ve içkili bir mekan içeriz eğleniriz beni gören bazı akıllılar ağ ya senin ne işin var burada der gülüp geçerim neden mi senin ne işin var kardeşim engelliler giremez diye bir kanun mu var yok Kendime kıyafetlerime çok özen gösteren biriyim Fakat toplum engellileri böyle bakımlı temiz pak görmeye alışkın değil yada benim burada ki topluma göre engelliler bir dilenci gibi gezmeli Bir örnek daha vereyim bir gün bayan arkadaşım ile buluşup bir cafe ye gittik oturup kahvemizi yudumluyor muhabbet ediyorum birden gözlerim 3 masa ileride ki kendini bilmez bir kişiye takıldı bu kişi erkek devamlı gözleri bizim üzerimiz de bayan arkadaşım da fark etti duru mu boş ver dedim ve biz muhabbetimize devam ettik bir süre sonra bayan arkadaşım vc ye gitti ve kendini bilmez dediğim kişi birden yanıma gelip arkadaşın çok güzelmiş bana da ayarlasana bir randevu demez mi o anda şok oldum bağırıp çağırmaya başladım her kes ne oluyor diye toplaş tı etrafımızda polis çağırdım şikayetçi oldum ifadesin de ne demiş biliyor musunuz bayan çok güzeldi engelli arkadaşın yanında görünce eskort sandım böyle düşünen bu kendini bilmez kişiye ne denir sizce şikayetçi oldum fakat sonuç yok.

Pek çok örnek vere bilirim toplumun bizlere bakış açısı ile ilgili
Ben topluma sesleniyorum kusuruma bakmayın ben sizin bakış açınız ile hayatı mı sürdüremem

Önemli olan hayata benim bakış açım ve ben hayatı mı kendi bakış açım ile yaşarım engelli ola bilirim fakat engelli olmam benim özgürlüğü mü kısıtlayamaz
 
yazı çok güzel olmuş ,teşekkürler. Bizim dertlerimizi çok isabetli bir şekilde anlatmışsınız.
 
tartışma nedir bilmem okumadım da sadeçe bir kısmını ama ne yazdıgıza neye ne şekil hitap ettiğinize dikkat edin.teşekkür ederim kolay gelsin.
 
Beni anlatan 13 ve 14 üncü maddenin detayları genel anlamda
 
Bende maddelerin çoğuna katılmıyorum. Sakatlık (Engellilik) artık toplumda yumuşatılmış bi durum. Eski zamanlarda gündemde olmayan alt yapısı olmayan, eğitim ve isteklerin açığa vurulmayan yanları vardı Engelliliğin. Günümüz şartlarında engelli birey otobüse tek başına binebiliyor, sokağa çıkabiliyor engelli bireyler daha bilinçli artık. Aileye bağımlı olanlarımızda var bağlılık nedeni güven, sevgi çünkü onların yanında her zaman olacak kişi yine ailesi. Sol Ayağım kitabını okuduğum günden bu yana , engellilerin engelinin bir lütuf olduğuna inananlardanım.
 
:eek: Neden eğleneyim ki? Maddelere takılmadan tabuları yıkmalı diye düşünüyorum.
 
Üç odalı değil üç tekerlekli ev - Türkiye Haberleri - Radikal

https://www.haberler.com/uc-odali-degil-uc-tekerlekli-ev-haberi/


Yukarıdaki haberlerde bahsi geçen kişi benim. Haberin içerinde fotoğraflarım da vardı ama, nedense şimdi yok, bulamadım. Üç tekerlekli motor arkası römork'un üstünü saç ile kapattırıp, yanlarına pencere ve önüne kapı yaptırmış ve bu 1 metre 50 cm.teneke barakayı motorsikletimin arkasına takarak boş bir arsaya -ailemden mümkün olduğunca uzak bir arsaya- götürmüş ve orada tam 1 sene yaşamıştım. Böylece yalnız ve özgür hayat maceram başlamıştı. Ve halen devam ediyor...

Bu haberlere bakarak aslında engelli bireylerin nelere zorlandığına dair ufak bir fikir edinebiliriz diye düşünüyorum!
 
Son düzenleme:
Günümüz şartlarında engelli birey otobüse tek başına binebiliyor, sokağa çıkabiliyor

Bu satırlar gerçeği ne kadar yansıtıyor, o yüzden yazdım. Acaba başka bir ülkeden mi bahsediyoruz diye düşünmeden kendimi alamadım
 
Türkiye den bahsediyoruz. Ör/Otobüslere tekerlekli sandalyeler için yapılmış asansör sistemi var. Eskiden iki, üç kişi yardımıyla binen engelli biri rahatlıkla bu asansörü kullanabiliyor.gitmek istediği yere tekerlekli sandalyesiyle gidebiliyor. Engelleri aşmak adına ve engellilerin sosyal verimliliğini artırmak için yapılmış bir çok iyi örnekler var.
 
Nurtan
o kadar şaşırdım ki Türkiye'yi senin gözlerinden seyretmekle bir an baya keyiflendim ve gülümsedim.)

Türkiye'yi 81 iliyle birlikte asansörlü otobüslerle düşünmek, tek başına, tekerlekli sandalyeleriyle gülümseyerek inip binenleri görmek hoşuma gitti baya.

81 ilde bunun testini yaptın m,ı yoksa bizi boş bir hayale mi sürüklemektesin?

tekerlekli sandalye ile İstanbul'da gezinirken (burada yaşıyorum, sakat olmadığım halde okula gidip gelirken otobüs çilesine tanığım. ) yazdıklarının doğruluğuna tanıklık ettin mi?

hakikat senin gözlerinden görülen mi yoksa otobüs çilesi denen şey bin yıllık yalandan mı ibaret?

hayalleri bırakıp gerçeğe dönüp yazmak ister misin?
yoksa tekerlekli sandalye ile şehir turu atanlar imdadına yetişsin mi? ne dersin?

dinleriz seni.
 
Ayrıca, yalnızca otobüse inip binebilmek tüm bağımsız yaşam kriterlerini kapsıyor mu? :)
 
81 ili kapsıyor genellemesi yapmadım. Gördüğüm ve tanık olduğum kadarıyla örneği dile getiriyorum. Birilerine bağımlı kalmadan, bağımsız hareket edebilme, kendi kendine yetebilmeyi kastediyorum. artıların eksileri vardır tabi engelliler için yapılan çalışmaları görmemezlikten gelmek maddelerin çoğuna katılmak olur. Kalem Hanım

Tüm bağımsızlığı tabi ki kapsamaz. seker kiz
 
4-5 Yıl önce diyarbakır otogarın girişin den inerken, aniden 'görme engelli oldugunu idda eden biri' bana dedi ki ,karşıya geçmeme ve otogara girmeme yardımcı olur musun
Adamın gözleri görüyor tek başına da gelmiş sanırım, net bir görüntü yok bulanık herhalde çünkü, beni görüp konuşa biliyorsa ... ?
bende kolundan tuttum yolun karşısına kadar götürdüm adam rahat rahat rahat yürüyordu sonra endişelendim, ters bir durum olmasın ?
eline baston bile almamış gözlerini de kırpıyor 'sanki ,bilerek yapıyor 'tohafıma gitti otogar girişine kadar götürdüm ama içeri tenha oldugundan girmedim sen girdedim illa birileri seni bulur yada göre bildiğin kadar ilerle deyip çıktım
Yani demek o ki engelli engelli oldugunu gerçekten kanıtlamalı
Eğer sandalyede ise gerekirse kalkıp, sırtınızda taşıyın .
 
Nurtan

Bülent bey Tükiye'deki engelliye bakış açısını gayet açık ve gerçekçi bir şekilde anlatmış. İstisnalar dışında engelliye bakış açısı ülkemizde aynen böyledir. Katılmamak mümkün değil bence.
 
Üst Alt