Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatların İş Hayatı Deneyimleri ve Çıkarımlar | Tolga Tezcan

ttezcan

Yeni Üye
Üyelik
13 Mar 2013
Konular
3
Mesajlar
7
Reaksiyonlar
0
Merhabalar,

Bu hafta iş hayatı üzerine odaklanacağız.

Hemen belirtelim, iş hayatı ile iş hayatına girme konularını ayırdık. İleriki haftalarda iş hayatına giriş etrafındaki zorlukları da tartışıyor olacağız. Bu ayrımı neden yaptığımız sorusuna gelirsek, Türkiye’deki sosyal politikaların genel tavrının istatistiklere odaklanması (sakatların yüzde şu kadarının istihdam edildiği, kamuda şu kadar alım yapılacağı gibi) ve ayrımcılıkların iş hayatına girdikten sonra sona ermemesi hatta başka boyutlarda ve şiddetlerde devam etmesi bizi bu ayrıma götürmüştür.

Çalışma hayatı ekonomik getiriden daha fazlası olarak kabul görür. Zira insanlar istihdama göre kategorize edilir. Sınıf, statü, güç vb. ayrımlar istihdam etrafında gerçekleşir. Dolayısıyla, çalışma hayatı alanından dışlananlar ekonomik, politik ve sosyal yönden dezavantaj kümelerini oluşturur. Peki bir sakat istihdam edildiği zaman sosyal politika aktörlerinin iddia ettiği gibi her sorun halloluyor mu? Hemen cevap verelim, hayır hallolmuyor hatta farklı sorunlar da ortaya çıkıyor.

Bu yazıda özel ve kamu sektörünü ayrı ayrı incelemeye ve sakatların yaşadıkları ayrımcılıklara işaret etmeye çalışacağız. Özel sektör kanun gereği 50 ve daha fazla işçi sahipse %3, kamu ise %4 oranında sakat çalıştırmak zorundadır. Fakat özel sektör, bu kanuna uymayarak kotasını doldurmayıp ceza ödemeye razı kalmakta ya da “ATM çalışanlığı” denilen sistemi devreye sokarak maaşı ya da sadece sigortayı ödeyip sakat kişinin işe gelmemesini sağlamaktadır. “ATM çalışanlığı” özel sektörün bulduğu bir formül olup kağıt üzerinde sakat kişiyi istihdam etmek ve iş yerine gelmemesini sağlamanın adıdır. “ATM çalışanlığı” işsiz sakatlara 2 farklı “olanak” vaadetmektedir. İlki maaşının, ikincisi ise sadece sigortasının ödenmesidir. Bu şekilde sakat kişi sosyal güvenlik haklarından faydalanmaya devam etmektedir. ATM çalışanlığı özel sektöre ise çok daha fazla şey vaadetmektedir. İlki, özel sektör bu yöntemle İŞKUR’a ceza ödemekten kurtulmaktadır. İkincisi kapitalizm imajının dışında konumlanan sakatlar çalışma mekanından estetik kaygılar sebebiyle uzak tutulmaktadır. Üçüncüsü, özel sektör sakatların iş güvenliğini sağlama zorunluluğundan kurtulmaktadır. Dördüncüsü, ATM çalışanlığı ile özel sektör, işi ve iş yerini sakatlara göre dizayn etme maliyetinden kurtulmakta ve kapasitesine güvenmediği bir çalışan kümesi olan sakatları iş yerinden uzakta tutarak kar odaklılık düşüncesini sürdürmektedir.

Özel sektör, çalışanın kuruma vereceği kar zarar dengesini dikkate aldığında sakat çalışanın iş yerine gelmemesinin ve emek sürecine katılmamasının zararı önlediğini düşünüyor. Özel sektörün ATM çalışanlığı tercihinin altındaki en önemli nedenlerden biri estetik kaygılardır. Kapitalizmin güçlü ve sağlıklı beden imajı sakat kişilerce karşılanamadığı için özel sektörden fiziksel durumları sebebiyle dışlanmaktadırlar. Estetik görünmeyen bedenin iş yerinde varolması özel sektörün ideallerine bir saldırı haline gelir. Sakatların daha fazla iş kazası yapma olasılığı düşüncesi özel sektörün bir diğer kaygısıdır. Sakat çalışanları işe davet etmeyerek yaşanacak iş kazalarını sıfırladığını düşünen özel sektör, olası bir kazada tazminat ödeme ihtimallerinin de bu şekilde azaldığını düşünmektedir. İş güvenliği kaygısı, sakatlara olan güvensizlik sebebiyle iş yerine davet etmeme şeklinde vücut bulan bir tür savunma mekanizmasıdır. Kurumlar kanuni olarak sakatların ihtiyaçlarına göre fiziki düzenlemeler yapmak zorundadır. Ne var ki, bu zorunluluğun ek bir maaliyet getirmesinden dolayı özel sektör ATM çalışanlığı sistemini kullanmaktadır. Şüphesiz ki özel sektör kar getireceğini düşündüğü herhangi bir konuya yatırım yapmaktadır. Sakatlar için yapılacak fiziki düzenlemeler ise özel sektör tarafından “ölü yatırım” olarak tanımlandığı için sakatların işyerine davet edilmemesi tercih edilmektedir.

Özel sektörün ATM çalışanlığı haricindeki diğer formülü “sağlam sakat” arayışıdır. Sağlam sakat kavramı fiziksel olarak sakat gibi görünmeyen, dışarıdan sakat olduğu düşünülmeyen ya da tercihen geçmişte iç hastalık geçiren fakat günümüzde etkilerini hissetmeyen ama buna rağmen 40% raporu olan sakatları içermektedir. Sakat çalışanlarından sakat imajının dışında konumlanmasını talep eden özel sektör, gerek fiziksel olarak gerekse de çalışma performansı açısından diğer çalışanları aratmayacak sakat çalışanlar aramaktadır. Özel sektör bu çalışanı bulamazsa, diğer çalışanlarını rapor almaları için zorlayabilmektedir. İstediği performansla çalışabilecek sakat çalışanı bulamayacağını düşünen özel sektör, geçmişte hastalık geçiren çalışanlarını tespit edip rapor almalarını sağlayarak kadrolarını doldurmaktadır. Bu şekilde, özel sektör idealindeki sakat çalışanı yaratarak kar maksimizasyonunun sekteye uğramasını engellemektedir.

Özel sektör genelde sakat kişileri iş yerine çağırmamakta ve kendi formüllerini bulmaktadır. Kağıt üzerinde varolan sakat çalışanların üretecekleri verime baştan inanılmamaktadır. Peki, kamu sektöründe durum nasıl? Çoğu sakat bireyin tercihi olan kamu sektöründe tür uygulamalar/ayrımcılıklar ve baskılarla karşılaşılmaktadır?

Kamuda sakatlar için 3 tür çalıştırma biçiminin bulunduğunu söylemek mümkündür: (1) Kalifiye olmayan işlerde çalıştırma; (2) Hiç iş yaptırmama; (3) Kapasitenin üzerinde çalıştırma. Angarya olarak tanımlanabilecek “kalifiye olmayan işlerde çalıştırma” durumu hiçbir çalışanın istemediği, “olmasa da olur” tipinde ya da sakat çalışanın boş durmamasını sağlayacak, çalışıyor gösterecek işlerdir. Hiç iş yaptırmama durumu ise sakat kişiye olan güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Sakat çalışanlar ya iş hayatları boyunca iş yapmadan kuruma gelip gitmekte ya da iş hayatlarının belli periyotlarında, amirlere de bağlı olarak, bu ayrımcılığa maruz kalabilmektedirler. Son olarak kapasitenin üzerinde çalıştırma durumu, engel durumunun tanınmamasından, engel durumuna inananılmamasından ya da baskı aracı kaynaklı olarak gelişmiş bir başka çalıştırma tipini yansıtmaktadır.

Kamu sektörünün barındırdığı bürokratik kültürü ve süreçleri sakat çalışanlar için ayrı bir dinamikle çalışmaktadır. Kamu sektöründeki hiyerarşi üretimi sakat çalışanlar için iki temel noktada ayrımcılığa dönüşmektedir. Birincisi, sakat çalışanlar kamuda diğer çalışanlarla aynı poziyonda çalışsalar dahi en alt statüdeki çalışan damgası taşımaktadırlar. En alt statü damgası kendisini yaklaşımda, hitapta ve genel iş pratiklerinde göstermektedir. Örnek olarak sakat değilseniz çalışma arkadaşlarınız size Tolga Bey derken, sakatsanız çok rahat bir şekilde daha ilk tanışmada “Tolga” diye seslenebilir. İkincisi, kamu sektörü sakat çalışanlara hata odaklı bir tavır geliştirmektedir. Hatanın kollanması, sakat çalışanlar ile diğer çalışanlar arasında hiyerarşiyi derinleştirmektedir. Bu sebeple sakat çalışanlar sürekli tetikte kalarak ve tehdit altında çalışma hayatlarını sürdürmektedirler.

Peki bu tür ayrımcılıklara karşı sakat çalışanlar neler yapar? Kamuda çalışan sakatlar en alt statüde görülme eğilimini azaltmak ve eşitlenmek ya da eşite yakın görülmek için türlü stratejiler geliştirebilmektedir. Bunlardan ilki, sakat çalışanı alt statüde görme eğilimine karşı eğitimlerine devam etmektir. Dışarıdan liseye, Açıköğretim’den üniversiteye devam etmek ya da ikinci üniversiteyi okumak en sık gözlenen stratejidir. Sakat çalışanlar diplomalarıyla anılmak ve aynı diplomaya sahip çalışanlara gösterilen tutumlara kendilerine de gösterilmesini talep etmektedirler. Ne var ki, bu stratejinin çalıştığını söylemek güçtür. Zira statü ve maaş iyileştirmesi alan sakatlara, diğer çalışanlar tarafından “aynı maaşı aldıkları” gerekçesiyle tepki gösterilmektedir(!). İkincisi, hata odaklılığa karşı iş yerinde daha fazla çalışmaktır. Daha fazla çalışmanın genel motivasyonu, “sakat gibi algılanmamak” üzerinden “kapasitesiz sakat” imajını yıkarak eşitlenme isteğidir. Daha fazla çalışan sakatlar kendilerini kabul ettirme sürecini başlatmak ya da hızlandırmak istemektedirler. Güven ve kendini kabul ettirme olguları muhakkak ki her çalışan için işlemektedir. Fakat “sakat yapamaz” algısı sebebiyle bu süreç sakatlar için daha uzun, risklerle dolu ve en başa dönme ihtimali içermektedir.

Bunlara ek olarak kamuda çalışan sakatların en sık rastladığı diğer ayrımcılıklar mobing, fiziksel yetersizlik ve tecrittir. Mobing, sakat çalışanlara iki nedenle uygulanmaktadır. Birincisi, sakat çalışanların diğer çalışanlar gibi mobbing uygulamalarına karşılık veremeyecekleri düşüncesidir. Ayrıca bu yöntemle yönetici-çalışan arasındaki hiyerarşi pekişir ve tüm çalışanların “ders alması” sağlanır. İkincisi ise sakat çalışanlar eşitlik ya da iyileştirme talep ettiklerinde mobbing süreci derinleşerek devam etmekte ve taleplerin önünün kesilmesi sağlanmaktadır. Bir diğer ayrımcılık unsuru fiziksel yetersizliktir. Yüzlerce örnek verilebilir bu noktada, biz sadece bir tanesini verelim: örneğin körlerin bilgisayar kullanmalarını olanaklı kılan ekran okuyucu program kamu kurumlarınca satın alınmıyor ve körler bu programı crack’li şekilde kullanıyorlar. Bununla birlikte kurum programları körler için uygun olmadığından crack’li ekran okuyucu program kullanılsa dahi körler kurum programlarını kullanamıyorlar.

Kamuda yine sıklıkla rastlanabilecek bir diğer örnek tecrittir. Sakat çalışanların göz önünde olmaması isteğinin iki nedeni bulunmaktadır. Birincisi, sakat çalışanların fiziksel varlığı diğer çalışanlarda vicdan, nefret, yardım etmek zorunda kalmama isteği gibi türlü hisleri harekete geçirmekte, bu sebepten tecrit edilmelerinin kurum işleyişi açısından daha sağlıklı olacağı düşüncesi ortaya çıkmaktadır. İkincisi ise ana talebin maaşlarını alıp gitmesi ve iş yapmaması istenen bir kesimin göz önünde olmasının gerek olmadığı yönündedir.

Bu yazı daha da uzayabilir fakat burada noktalamak ve yazının sizlerin deneyimleriyle zenginleşmesini isteriz. Yukarıda aktarıldığı üzere, özel sektör ATM çalışanlığı sistemini ürettiğinden ve çoğu zaman da ceza ödemeye razı geldiğinden özel sektördeki hususi ayrımcılıkları öğrenebilmemiz çok güç. Doğruluğunu test etmek imkansız olsa da özel sektörde çalışanların %90’ının gerçekte çalışmadıklarını hepimiz duymuşuzdur. Peki, sizler iş hayatında ne tür uygulamalarla karşı karşıya kaldınız, kalıyorsunuz? Sadece kendi deneyimleriniz değil, duyduğunuz, şahit olduğunuz başka deneyimler de yazıya yön verecektir.
 
Sakat komşu görmek istemeyen % 70 çoğunluk sakatlığı olan insanları iş ortamında da görmek istemiyor, bu kadar basit! Bence sakatların iş yaşamına katılımları ve iş ortamında mobinge maruz kalmadan çalışabilmeleri önündeki en önemli engel bu. Yani adıyla sanıyla Sakatfobiklik. Gerisi bu ayrımcılık suçunu örtmeye yönelik perdelemedir, bahanelerdir. Bu kurumsal olarak da böyle, bireysel olarak da.
 
Konuyla ilgili olarak anahatlarıyla bir bütün olarak gayet açıklayıcı ifadelerde bulunulmuş.tebrikler
Bu yazınızın altına gelebilecek mıkro ölçekli ilave olarak şu sorular sorulabılır

1) Engelli çalışan kendı ile aynı statüde olan engelsiz bireyle neden aynı saygınlığı göremiyor?

2)Engelli birey liyakat iş beceri bakımından engelsiz bireyler aynı yada daha fazla donanıma sahipken neden ilgili pozisyona geçmesinin önune ket konuyor(a gurubu kadroları kurum içi uzmanlık kadroları vs)?

3)İş hayatında engelli bireylere neden acıma duygusu hakım?

4)Engelli birey neden iş hayatında engelsiz birey kadar başarı ve efor sarfedıyorken işyerine gule oynaya gitmiyor ve mutsuz?

5)Engelli birey iş hayatında fiziki engellerle karşılaştığında ortalıkta TABELSINDA VAR OLAN ASLINDA FİİLİYATTA HİÇ OLMAYAN Niçin KURULDUĞUNDAN Bİ HABER belirsiz sayıda olan dernekler neden engelli bireyin hakkını savunma erdemını göstermıyor?
 
@halilibrahim Bey, çok güzel sorular bunlar.
Bırakalım dernekleri, kuruluş amacı çalışanı savunmak olan sendikalar bile kıllarını kıpırdatmıyor.
Saygınlık, iş yerinde yükselme, acıma duygusu, çalışma barışı...
Eminim birçok kişinin bu konularda söyleyecek çok şeyi vardır.
Teşekkürler.
 
çevremizi temiz tutalım. sakatları erkenden çıkartmamaya özen gösterelim, diğer komşularımızı uyaralım.
 
Ben anlamam bu kadar engelli millet var niye bir adam gibi iş yapıpta engellilerle diğer bir sürü ayrımcılıkla ilgili madde kanun olmaz ya biz hepimiz bir partiyi iktidar yapabilecek güçteyken neden birlik olmayız
 
Merhaba. öncelikle konuyu ana hatları ile okudum ve bana iş yerimle ilgili bir konuda daha da iyi fikir sahibi olmama olanak sağladı .bunun için de çok teşekkür ederim. Türkiye nin en büyük özel bankalarından biri olan bir bankada çalışıyorum. bankaya başladıktan sonra üniversite yi bitirdim. benım le aynı ünvan da olan kişilerin yukselmelerine sendikamiz ile yapılan bir protkolde olanak sağlanmasına rağmen ben iş kur aracı ligi ile girdiğim daha doğrusu özel kosillarsa istihdam edindiğim için almadılar. bir kaç kes insan kaynakları ile görüştüğümde kaçamak cevaplar aldım. doğrusu bu iş beni çok üzüyor
 
İş yeri az para ile çok efor bekliyor, benim fiziksel bir sıkıntım olmadığı için rahatsızlığım yok sayılıyor ve devamlı aktif, herşeye anında koşturabilen biri olmam bekleniyor. Olmadığında da duymadığım laf kalmaz. Neyse o işten çıktım çok uzun yıllar geçti üstünden. Şimdi Ömss ile atandım ve henüz işe başlamadım. Ama kafamda o kadar çok soru işareti var ki... Acaba bana Ömss ile geldim diye ayrım yapılır mı? Görevim dahilinde olan işlerden soyutlanır mıyım? İşimi herkes gibi yapsam da, acaba iş yerinde sadece işimle var olup belli bir itibara sahip olabilir miyim yoksa aşağı mı görülürüm? Hani bunlar şimdiden aklıma takıldığı halde, işe başlamadığım için bilemediğim ama olmasından korktuğum şeyler. İnşallah iş başı yapınca da izlenimlerimi paylaşırım buradan.
Bir de bir tanıdığın da yeğeni, sanırım daha önce hizmetli kadrosundaymış, sonra üstüne 2 yıllık bir bölüm okumuş ve Ömss ile atanmış. Muvafakat alıp işe başlamış. Fakat hala hizmetli olarak çalışacağına inanılıyor, "o özürlü temizlik işi falan verirler herhalde" diye yorum yapılmıştı. Ben de eğitimine ve engeline uygun iş verilir, dedim! Yani maalesef insanların da genel düşünceleri bu yönde... Özürlü/Sakat/Engelli ya, illa temizlik yapmaya layık eğitim alması önemli değil sanki!!!
 
Emek süreci, sınıf tartışmaları, ayrımcılık, insan kaynakları yönetimi, dışlanma, yabancılaşma gibi tartışma başlıkları üzerine birçok toplum bilimci eserler vermekte ve çağdaş kapitalist türkiye toplumunun irdelenmesi açısından tartışmalar sürdürülmektedir. Çalışma kavramının toplumbilimsel çalışmalara konu edilmesinin, toplumların geçmişleri kadar geleceklerine de ışık tutması beklenmektedir ya ; yalan külliyen yalan. Bu toplum istediği kadar beni incele desin ....... 'eeee sonra ?'
 
günaydın
valla 20 yıldır çalışıyorum her yerde ayrımcılık gördüm.anne babamız bile ayrım yaparken el oğlu daniskasını yapar.. tüm iş yerlerimde mobbing ayrımcılık ne ararsan var. sakat adam 3 üniversite bitirsin doktora yapsın ne yaparsa yapsın sağlamlara yapılan verilen maaştan 3'te1'i verilir.. bu her yerde böyle..
bizim türk müdürler türk yöneticilerin zihniyeti böyle.. onlara bizi işe aldıkları için minnet duymamız gerektiğini söylüyorlar. şükret bak biz seni böyle bi yere aldık..ne verirseler öp başına koy. sağlam zaten hakediyor sen yasal zorunluluk olduğu için burdasın yoksa kapıdan giremezsin içeri..
engelli çalışanın da ağzına bir parmak bal sür.. 40 yıl.... engelli çalışan korkak hakkını aramaz birlik olmaz.. en büyük kazığı ben engelliden yedim.. kader arkadaşına kazık atmayı sever engelli.. hakkını aramaz siz siz olun engelli biri ile sakın yola çıkmayın.. 3 defa engellinin zulmüne uğradım ben de bir engelliyim bedensel sanırım yolda yürürken herkes gibi yürüyemiyoruz. farklıyız hep böyle kalacak iyileşme olurmu zihniyette.. BALIĞIN KAVAĞA ÇIKMASINI BEKLERSEN HERALDE BALIK ÖMÜR BOYU KENDİNİ EKSİK GÖRECEKTİR..
 
....engelli çalışan korkak hakkını aramaz birlik olmaz..en büyük kazığı ben engelliden yedim..kader arkadaşına kazık atmayı sever engelli..hakkını aramaz siz siz olun engelli biri ile sakın yola çıkmayın..3 defa engellinin zulmüne uğradım bende bir engelliyim bedensel sanırım yolda yürürken herkes gibi yürüyemiyoruz.farklıyız hep böyle kalacak iyileşme olurmu zihniyette..BALIĞIN KAVAĞA ÇIKMASINI BEKLERSEN HERALDE BALIK ÖMÜR BOYU KENDİNİ EKSİK GÖRECEKTİR..

Bu tartışmaların böyle güvensizlikleri aşıp, yaşanan sorunların dayanışma ile, ortak mücadele ederek aşılabileceği inancını tazelemesi dileğiyle..

Tartışma bana şunları düşündürüyor:

Emek hayatının sakat-sağlam herkes için sürekli rekabet, birbirini geçme, daha çok ve daha çabuk kar etme ahlakıyla düzenlendiği bir dünya sakatları dahil etmeye yönelik ne kadar yasa-yönetmelik yaparsa yapsın, yasalarda öngörülemeyen ayrımcılık biçimleri kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Ne yazık ki hem emek hayatında hem toplumsal hayatta, yaşamın dayanışma ve topluluk temelli kurulabileceğine dair inancımız çok zayıf. Buna yönelik alternatif önerilerimiz de.

Müthiş bir hayal kırıklığı zemini üzerinde konuşuyoruz tabii ki; yine de tartışmalarla, fikir ve eylem önerileriyle, hayal kırıklıklarıyla dolu geçmişi, daha iyi bir gelecek ihtimali ile yeniden düşünmemiz gerekiyor. Bir de, her tartışmada vurgu yapılan bir "zihniyet böyle kolay kolay değişmez" vurgusu var. Zihniyetlerin kolay kolay değişmeyeceği doğru, fakat değişmesi için alternatifler oluşturmak gerektiğini de unutmamalı. Sonuçta veryansın etmek son derece insani bir tepki olmasına rağmen, ne yazık ki zihniyetleri değiştirme gücüne asla sahip olmadı. Bugünkü dünyada şartlarımızı nasıl iyileştirebiliriz sorusu kadar, başka bir dünyayı nasıl hayal edebilriz sorusunu da akılda tutmalı. Böyle bir hayal ve inanç olmadan bugünkü şartları iyileştirme konusunda da ağır bir kötümserliğe düşmek kaçınılmaz oluyor.
 
Sakat bireyler çalışma hayatında doğrudan ve dolaylı olarak pek çok ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Ayrımcılığı önleyen çeşitli kanun maddeleri olmasına rağmen sakat bireylerin haklarını bu yolla ne kadar elde edebildiği de muamma!!

Kaç kişi haklarının farkında, bilinçli olanlardan kaçı avukat ve mahkeme masraflarını karşılayabilecek durumda ve belki de en önemlisi iş yerinde maruz kalınan ayrımcılık gerekçesiyle açılan davaların kaç tanesinden sakat birey lehine karar çıkmış!!!
 
Kim ne derse desin özel sektör maliyet kazanç hesabı yapar gerisi hikaye ,maliyet kazanç dezavantajını kapatmak devletin teşviğiyle olur teşvik işverene cazip geliyosa zaten ortada istihdam problemi kalmaz teşvik olduğu halde istihdamda sıkıntı varsa problem teşviğin işe yaramayışındandır bukadar kayıtdışılığın fazla olduğu bir ülkede kim ipler teşviği yorumuda yapılabilir bu noktada,düşünsenize memleketin birçok noktasında bırakın kaçak işçi istihdamını kimi imalathaneler enerjiyi bile kaçak elde ediyor...

Ayrıca özel sektör deyimini iyice irdelemektede fayda var yurdumuzun hangi bölgelerinde nekadar özel sektör istihdamı var ve bunların kategorileri neşekilde dağılmış buda ayrı bir tartışma konusu ,üretim ağırlıklı özel sektörün 3-5 büyük şehire parsellenmesi geri kalan ağırlıkta parekende sektörünü barındıran kısmın anadoluya yayılması ayrı bir problem . Özel sektörr nerde var yurdun hangi bölgesinde nekadar sakat var nekadar özel sektör var sizce ?
 
Az insan, çok para

Az insan, çok iş

Güzel kadın, çok müşteri

Yakışıklı erkek, çok müşteri

Bir personel ve İsviçre Çakısı (temizlik yapsın, çay demlesin, memurluk yapsın, sekreterlik yapsın, yazsın, çizsin)

Mümkünse 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda yazdığı gibi (8. madde (g) bendi) "alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmesin

Hasta olmasın

Tatile çıkmasın

Evde otursun ama biz pirim öderiz

Ayak altında bulunmasın

Gözü kör olmasın

Kulağı işitsin

Ayakları yere bassın

Etkin iletişim kursun

Tuvalet düzenlemesine ihtiyaç yok, engelli bireylerin öyle ihtiyaçları yoktur

İşe alalım ama bıktıralım, bak bakayım bir daha iş diyor mu

Ömer Dinçer gibi kanun teklifi verelim, meseleyi kökten çözelim (Ömer Dinçer)

Dilencilik yapsınlar, iş ne ki

Sen bir işe karışma, izle

Patron ya da iş arkadaşların ikna olmazsa her hangi bir konuda, aşağılasın (bunun sadece bacakları değil kafası da sakat)

İlana çıkalım ama iki dil bilsin, ofis programları kullansın, 4 yıllık fakülte bitirsin, araba sürsün

Kariyer ne ki iş bulmuşsun ya

Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz (Recep Akdağ'ı unutan var mı?)

Bankada geri hizmetlerde çalışsın
 
Pasaman;

Gecenin bu vakti çok kısa bir şey demek istiyorum! bu örneklerin konu ile ilgisi yok. ben solcuyum diye sürürdüm çok da TIN dedim. Bu verdiğiniz örneğe eş, Ama sakatlık ne iyi biliyorum. oradaki 'exper' ben iken olay değişmiyor.ben uzaya da çıksam 'sakat ilker uzaya çıktı' oluyor. NET. bi kere bu isyan değil, umutsuzluk değil, zart değil zurt değil durum bu. NET.

Ne yapılmalı, ben bunun eğitim olduğu fikrindeyim. Bu murad ile sakatlık çalışmalarında akademik kelam sahibi olmak adına çalışıyorum ki, en azından aileme, oğluma bir ivme kazandırayım.

kısa ve net diyeyim. OKU.

ek olarak, sakatlık benim artı değerim, çirkin kadın, şişko adam, edü büdü değil bu, sistem meselesini bence daha sağlıklı tespit etmek lazım. yok kimse size burası engelliler sitesi demiyecek ama şizoit bir şeylerden değil 'sakat' kimliğinin iş veren tarafından kullanılmasından bahisle, genel ahlak meselesinden ırak bir durum bu.


sevgiler
 
Paşamanın vurgusu son derece yerinde. Ayrımcılık dediğimiz şeyin hedef listesinde salt sakatlar yok. Şu an çalıştığım kurumda bir eşcinselin bırakın ayrımcılık görmesini çalışabilmesi dahi mümkün değildir. Oysa ülkemizin en önemli birkaç markasından birisidir bu kurum. Keza şişman bir kadının ya da azınlık -yahudi ya da ermeni- kökenli birinin de hali pür meali pek iç açıcı olmazdı. Bunu yüksek lisanslı birkaç dil konuşan iş arkadaşlarımın başka konulardaki değerlendirmelerinden çok rahatça çıkartabiliyorum.

Demek ki Paşamanın dediği gibi topyekün bir ayrımcılık sorunumuz var. Ve sakatlar da bu büyük ayrımcılık havuzundan paylarına düşeni alıyorlar. Dünyanın her yerinden eğitime gelinen kurumumum namlı akademisinde engelli lavabosu yok diye eğitimlerimin eksik kalması da bu yüzden.

Ayrımcılık konusunda topyekun bir rönesansa ihtiyacımız var. Türkiye de mağduriyet söylemiyle iktidar olanların bugün kendi inanç ve doğru dairelerinin dışındakilere nasıl hayat tanımadıklarını görüyoruz her gün. Yani yarın sakatlar bu ülkede iktidar olsalar emin olun kendi içlerinde körler, sağırlar diye ayrılır, sadece körler iktidar olsa sonradan kör olanlar ve doğuştan olanlar diye yine ayrımcılık yapılırdı. Olmadı sağlamlara ayrımcılık yapardık...

Bu yüzden ayrımclık meselesine topyekun bakmak gerekiyor bencede. Bizim refahımız diğer ayrımcılık mağdurlarının kurtuluşundan farklı bir yerde değil...
 
Yaşamda gördüğüm en büyük kelimedir, Tahammül ......İyi pazarlar, sevgiler.
Hayat kısa, sakatlık bitmiyor ... Hal bu iken, beylik laflarına gerek yok.

Madem toplum üzerinden konuşacağız,stabil kalçalarımız ve kafalarımız olsun,
Ey TOPlum,
Ben biliyorum ki,
o, 'normal' ellerinizi, sakat kalmamak için avuç açıp dualar ediyorsunuz,
o, 'normal' bedenleriniz, sakat dokunuşlara aç,
o, ikilik sayı sisteminde, siz sıfır,sakat bir iken, mantık mı, artı eksimi, doğruyu mu
döndürüyor 'bir' diye yırtınmanızda sakatça. Bir yerleri yırtmakla olmuyor.
O, basamaklarla dolu hayatında iki engel aşamayanlar, yoldaki kaldırımları her yerde her yerde Allah'ın her günü görmüyorken ben; o basamakların beni takip ettiğine neden inanıyorum.
[FONT=Segoe UI][SIZE=2]
O,normal bedenlerinizden daha fazla efor harcayan, çok daha sert ruha bürünmüş sakatlar hayat boyu engel kat ederken, Yordanka Donkova (100 metre engelli dünya şampiyonu) kadar idmanlıdırlar. [/SIZE][/FONT]

O, köşeye sıkışıp aman bunun kafası da sakat dediğiniz yer işte belki de en doğru yeriniz.
Zira; biz çok normal adamlar –kadınlar değiliz, ya da siz anormal bizler normaliz, kafamız sakat olmasa, bu kadar 'sakatlık' arasında, 'normal'i oynamayız.


[FONT=verdana][SIZE=2]Ortalamainsan nasıl inşa edilebiliyorsa, ortalama işçi de inşaedilebilir. Tüm çalışan bedenler, diğer tüm çalışanbedenlere eşittir, çünkü her biri diğerinin yerine ikameedilebilir, her biri bir diğeriyle değiştirilebilir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=verdana][SIZE=2]
[/SIZE][/FONT]_____________
[FONT=verdana][SIZE=2]Eğertüm işçiler eşitse ve tüm işçiler vatandaşsa, demokrasinin,eşitliğin ve normalliğin endüstriyel-siyasikavramsallaştırılmasına uyabilmek için tüm vatandaşlarınstandart bedenlere sahip olması zorunludur. Açık ki, sakatlığıolan insanlar, emeğin tümden standartlaştırıldığı vebedenlerin birbirleriyle değiştirilebilir addedildiği çalışmakoşulları için sorun teşkil ederler. [/SIZE][/FONT]
[FONT=verdana][SIZE=2]Ve size şunu da diyim ; Ortalamaişçi formülasyonunun sadece kapitalizm için değil sosyalizm vekomünizm için de zorunluluk olması ilginçtir. Örneğin Marx emekdeğeri veya ortalama ücret formüasyonları için Quetelet'inortalama insan düşüncesine yaslanmıştı. [/SIZE][/FONT][FONT=verdana][SIZE=2]
[/SIZE][/FONT]
[FONT=verdana][SIZE=2]Demekki okumak lazım ..... [/SIZE][/FONT]
[FONT=verdana][SIZE=2]EnforcingNormalcy: Disability,Deafness,and the Body(NewYork: Verso, 1995), 118 50. Davis, Enforcing Normalcy ..., s. 28-29).[/SIZE][/FONT]
 
Engellilere yönelik istihdam politikalarında bir çeşit kast sisteminin uygulanmakta olduğuna tanıklık ediyoruz. Eğer herhangi bir engeliniz varsa bürokraside yükselme olanaklarına sahip, yüksek maaşlı ve prestijli kadrolar için yarışma imkanından dahi mahrum bırakılıyorsunuz. Çünkü Kafa emeğiyle iş görülecek olan bu kadrolar için açılan yarışma sınavlarının giriş koşullarında dahi şu madde var. " Görevini sürekli yapmasına engel olacak fiziksel özrü bulunmamak". Engelli mesleğinde ne kadar yetkin ve entellektül vasıfları ne derece yüksek olursa olsun ulaşabileceği en yüksek nokta kpss diliyle söylersek "b kadrolar". Bu durum engelinin yönetici pozisyonlara talip olmasını imkansızlaştırarak toplumsal tabakalaşmayı pekiştiriyor Ayrı bir merkezi sınavla kadroları doldurmaya çalışmak sorunun niceliksel yanını çözmek yolunda bir adım olsa da bahsettiğim niteliksel yanı çözemiyor. Aksine " Onlara özel sınav yapıldı" yargısıyla yazıda bahsedilen hiyerarşiyi pekiştiriyor. Bende İşletme lisans ve kamu yönetimi yüksek lisans derecelerine sahip bir fiziksel engelliyim ve son ömss atamalarında istanbul gelir idaresine yerleştirildim.Mesaime başlar başlamaz çok yardım sever ve toleranslı! bir ekiple karşılaştım. İlk bir haftalık deneyimimde "senden iş filan beklemiyoruz. Çayını kahveni iç takıl maaşını al git" şeklinde özetleyebileceğim bir tavır gördüm. Bahsettiğim toplumsal tabakalaşmayı kırıp , esas oğlan pozisyonlarına çıkmaya niyet etmiş ve bu hedefle yola çıkmış biri olarak bu tavrı aşmak için nasıl bir strateji geliştirmeliyim . Bu platformdan ufuk açıcı öneriler bekliyorum.
 
Merhaba CPATİR,
İş yerinde yükselme üzerine yol gösterici bir noktaya temas etmişsin.

“Görevini sürekli yapmasına engel olacak fiziksel özrü bulunmamak” maddesini nasıl okumak lazım? Bu madde doğrudan sakatlığın varlığıyla mı alakalı? Sakatlık bir görevin sürekli yapılmasına engel midir ki? Sanırım bu madde ikinci önermeyle ilgileniyor: “fiziksel özrü bulunmamak”.

Yükselme üzerine başka neler diyebiliriz? Aslında belirlenmiş kriterleri sağlayan her çalışan kanunen yükselebilmektedir (Tabi maddeler doğru yorumlanırsa). Fakat yasal olmayan bir zaman sonra algıda ve pratikte yasal hale gelmiş ve sakatların işte yükselmesi düşünülemez bir noktaya erişmiş. Salt sakat olunduğu ve estetik kaygıların yoğun olmasından kaynaklı olarak yükselmek imkansıza yakın. Zira fiziksel durum ile kişisel özellikler arasında kurulan medikal model ürünü ilişki, sakatlık ve yüksek pozisyon arasındaki ilişkiyi de koparıyor.

Peki ne yapmalı? Sanırım her toplumsal hareketin özündeki en temel soru bu. Hareketin örgütlü olması gerekliliği ilk nokta. Fakat yıllardır uygulanagelen “başarılı sakatlar”ı medyaya sunarak “isteyince oluyor” duygusunu vermekten vazgeçmeli. Sivil toplum kuruluşları da buna çanak tuturak, acımacı, korumacı, himayeci duyguları pekiştiriyor. Sakatlığa politik yaklaşabilecek sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç var. Ayrıca sendikalar toplu iş sözleşmelerinde “copy-paste” ifadeler kullanarak meseleyi anlamadan meseleyi çözmeye çalışıyor, onlar da bundan vazgeçmeli.

Eşitlik ya da iyileştirme talebinde bulunan çalışan sakatlar daha fazla mobinge maruz kalıyorlar. Bu talep karşısında işverenin üç stratejisi devreye giriyor. Birincisi, sakat çalışanların birimleri değiştiriliyor. İkincisi, birimlerinin değiştirileceği tehdidini alıyorlar. Üçüncüsü de, birim değiştirmenin mümkün olmaması durumunda çalışma mekanında dolaylı ya da doğrudan tacizlere maruz kalabiliyorlar.

Bir sakat arkadaşımın dediğini aktarıyorum: “istismar ediyorsan, pasif kalmayı kabul ediyorsan, ben 5 gün gelmesem gibi önerilerle geliyorsan, o zaman şirin çocuk, maskot oluyorsun”. Evet böyle de bir yol var(!)

Fakat şunu da söylemeliyim, şikayet mekanizmalarını kullanmak gerekiyor. İlk etapta kendi iş yerinde, sonuç çıkmazsa valiliğe yapılacak şikayetler o “pasif” duygusunu yıkıyor. Tanıdığım birçok sakat kişi, valiliğe yaptıkları şikayetlerden sonuç aldı. Tabi ki tüm sorunlar çözülmedi ama şikayetin kendisi dahi bir etki üretiyor.

Sana iş verilmemesi bir kamu zararıdır, bundan da kurum yöneticisi sorumludur. Öncelikle bunu net şekilde kendisine aktarman gerekebilir.
 
CPATİR; saatlerdir okuma yapıyorum, bir sigara içmek için ekranın başına geçip senin yazdıklarını okuyunca kamuda geçirdiğim 15 sene, bu zaman içerisinde çalıştığım şirketler daha sonrasındaki sanat sepet esnaflığı sürecindeki yaşanmışlıklarım , yönetici olduğumda ki mide kasılmalarım, siyah beyaz bir şerit gibi geçti gözümden. Tek başına bir lugat gibi yazmışsın. Buradan acıklı değil , çok hayatın içerisinden bir pasaj ve onu yazan adamı okuyorum. Zaten gerçeği gerçek eden de, hiç bir yalana benzemesi ya, fikrim şu; kendini unutturmalı ve kendi topuna koşmalısın ... Zira onlar mahalle maçında bir tarafın kalesini çaktırmadan büyütüp diğer tarafı küçültenler. Bugün bayramları kutlu ve mutlu olsun.
 
Bahsettiğim madde 657'nin 48. maddesinin a bendine dayandırılıyor ve bu maddede kariyer meslek memurluklarına yapılacak alımlarla engelli kotasından memur alımı net bir dille birbirinden ayrılıyor. Zaten hakimlik kaymakamlık gibi mevkiler için açılan sınavlara katılım şartlarında terddüde yer bırakmayacak şekilde özürlülüğü dışlayan maddeler var. İş yerinde mobing meselesinde de şunu söyleyeyim.Ben yüksek lisans tezimde 1980 sonra engelli politikalarını çalıştığımdan engelli algısına yön veren ahlaki ,medikal ve sosyal modellerden haberdarım. Dolayısıyla karşımdakilerin beni nasıl değerlendirip ne şekilde yaklaştıkları konusunda onlardan daha sistematik düşünebiliyorum.Bundan dolayı yıldırılmak gibi bir korkum yok. Benim derdim potansiyel sahibi bir engelli çalışanın varlığını kabulettirebilmek. Franklin roosevelt bir engelli olarak 20. yüzyılın en etkili liderlerinden biri olabilmiş. Bizde de en azından bunu hayaledebilen engelliler çıkabilmeli. Ancak engelli hakları hareketinin ufku bunun şartlarını hazırlayacak mücadele stratejileri üretmeye yetmiyor.
__________
Kapitalizm taylorizm-fordizm olarak adlandırılan ekonomik ve toplumsal örgütlenmede uygun çalışanlar olarak görmediği bedenleri sakat yaftasıyla toplum düzeninden kovdu. Bugün ise küreselleşen dünyanın! post fordist ekonomik ve toplumsal örgütlenmesinde yaşıyoruz. Bu yeni koşullarda belli bir ekonomik düzeyin üstündekiler yeni teknolojilerin verdiği olanaklar ölçüsünde tercihen evden ya da iş yerinde bilgisayar başında önemsiz işlerde çalışıp potansiyel tüketiciler olarak ekonomiye katılmalı. Engelli haklarını savunduğunu iddia eden örgütler çoğu zaman tam katılım, fırsat eşitliği gibi söylemleri eleştirel okuyamıyor ve çıtayı toplumun asli unsurları olabilmek hedefinden uzaklaştırıyor.
 
Eşitlik ya da iyileştirme talebinde bulunan çalışan sakatlar daha fazla mobinge maruz kalıyorlar. Bu talep karşısında işverenin üç stratejisi devreye giriyor. Birincisi, sakat çalışanların birimleri değiştiriliyor. İkincisi, birimlerinin değiştirileceği tehdidini alıyorlar. Üçüncüsü de, birim değiştirmenin mümkün olmaması durumunda çalışma mekanında dolaylı ya da doğrudan tacizlere maruz kalabiliyorlar................evet aynen dediğin gibi iştişare ve konuşarak hiç bir yere ulaşamadım ve daha kötü tacize maruz kalıyorum..iş müfettişi heryere yazdım degişen bişe yok
 
Bilmediğimden soruyorum. Sendikalarla temas eden oldu mu? Sendika üyesi olan var mı? Sendikalardan destek talep eden oldu mu? Sendikalardan fayda gören oldu mu?
 
merhaba..ayrımcılığa tüm engelliier uğramakta fakat sesleri çıkmamaktadır..yargıtay kararıda yok gibi heryerde ayrım..bakalım nezaman düzelecek
 
Ben de kendi deneyimlerimi paylaşmak istiyorum;

Bundan yaklaşık 10 yıl önce girdim iş hayatına.. Engelli statüsünde ilk çalıştığım yer bir haızr beton firmasıydı. İsmini vermeyeyim çünkü bana çok iyi davranan bir kuruluştu. Orada laboratuvar teknikerliği yaptım. Ve mesleki uyumsuzluk nedeniyle ayrılmak zorunda kaldım. Zira benden teknisyenlik haricinde başka işler yapmam isteniyordu. Ben de kabul etmedim ve oradan ayrıldım..
Daha sonra da başka firmalarda çalışmaya başladım. Son iş yerim türkiyenin en büyük kargo firmalarından biriydi. Ve oradan büyük bir haksızlığa maruz kalarak çıkartıldım.. Neyse ki konuyu bu sefer yargıya taşıyarak açmış olduğum davayı kazandım.
Ve nihayetinde Sağlık bakanlığının açmış olduğu sınav neticesinde devlet memuru oldum. Ancak burada da bana hizmetli kadrosunda olduğum gerekçesi ile saçma sapan işler teklif ettiler. Örneğin; Sağlık bakanlığı na bağlı bir kurum düşünün! Burası bir hastane; Ve burada psikolojik engelli olarak çalıştıırılan bir personel. MORG ta ölülerin raporlarını klase etmekle görevlendiriliyor!! Mantığa bakar mısınız. Hayır devlet memuruna çamaşır yıkatmaya çalışmak saçmalığını geçtim. Kargaların bile güldüğü böyle bir komediye her biri yıllara akademik eğitim almış üSTELİK doktor ünvanı taşıyan kişilerin nasıl göz yümduğunu halen daha anlayabilmiş değilim.
Nihayetinde idareyle hala kavgalıyım ancak yine de yılmayacağım Çünkü ben iki katı maaş teklif edildiği halde temizlik işini reddeden biriyim. Klim ne derse desin para için ruhu mu satamam! Zira ben sadece maaş için değil kariyer için çalışıyorum. Derdim para kazanmak olsaydı ticaret yapardım!!!
Haksız mıyım dostlaırm.??
 
Engelli veya engelsiz insanlar, nüfusun o/o 1 lik bir bölümü tarafından ezilmekte, sömürülmekte. Hakları ellerinden alınmakta. Engelli veya engelsizlerin mücadelesi ile bir kısım haklar alınmaktadır. daha fazlasını da zamanla başaracağız.
Haklarımızı bir araya gelerek. yan yana durarak almamız gerekmektedir. Ama engelli bir yolda yürümek zor bir iş. bir de bizim gibi engelliler için daha da zorlaşıyor. Engeller aşılmak içindir.
Şimdilik bazı engelleri aşamasak ta. Morali yüksek tutup başaracağız demekteyiz.
HAK VERİLMEZ ALINIR.
sirinbaba
 
evet tolga bey. bende görme engelli bir kamu çalışanıyım çalıştığım yerde benden başka engelli arkadaşlarımda var ve yeni gelen amirimile başımız sıkıntıda. kendisi önce burda fazlasınız sizi başka yerlere dağıtalım diye bir yaklaşımla başladı sonra siz bu işi nasıl yürütüyorsunuz diye güvensizlik hatta birazda aşşağılama sergiledi ve sonrada çeşitli şekillerde psikolojik tacizlerine devametti. biz kendisine bu sergilediği davranışların ayrımcılığa girdiğini ve bizi rahatsızettiğini açıkça bildirdik. ancak şunu sormak istiyorum bizlerin böylesi durumlarda yasal olarak başvurabileceği yollar nelerdir? saygılar.
 
arkadaşlar bende yıllardır özel sektörde çalışıyorum malesef durum heryerde olduğu gibi bendede aynı maaş zamlarında bile engelli hep 2.ci plandadır işin açığı hep 2.ci sınıf insan muamelesi gördük ve böyle devam edeceğiz şimdiki çalıştığım firmada tüm şartları taşıdığım halde kurum içi yükselemiyorum şöyle düşündüğümde adamların mantığı beni ve benim gibileri çalıştırmak zaten yasal zorunluluk neden üst kademeye yükseltip fazladan maaş ödeyeyim ki diye düşünüyorlar ama yılmadım arkadaşlar o terfi için uğraşıyorum bakalım ne olacak sonu
 
Merhabalar..

Evet duyuyorum çok kez. Maaşları ödeniyor,SSK'ları yatıyor ama kendileri işe gitmiyormuş. Ne kadar doğru bilmiyorum,görmedim.
Ben İş hayatına -engelli olarak- yeni atıldım.Mayıs ayından beri çalışıyorum maaş konusu hariç işimden memnunum.
İş yerimdeki yöneticilerden tutun çaycı arkadaşlarıma kadar hepsi mükemmeller ve yaklaşımları çok iyi.
Bir çok kişiyle çok iyi arkadaşlık kurdum, iş dışında da görüşüyorum.
Firmadaki herkes koridorda gördüğünde gayet sevecen hal-hatır sorar vs.

Ama maaş açısından biraz düşük tek sıkıntım bu şimdilik.
Engelli olduktan sonra başka bir firmayla çalışmadığım için sadece burayı değerlendirebilirim.
Engelli arkadaşlarım da var ve onlar da memnun gibiler.
Onlarla çok konuşma imkanım olmadı.
5 bina var ben ofis bölümündeyim diğer engelli arkadaşlar fabrika bölümünde.Satış bölümünde vs.
Sadece yemekhanede karşılaşıyorum.Diğer binalar hep erkek olduğu için gitmiyorum.
Kendi binamda kargo,evrak vs. dağıtan bir arkadaş var onunla her gün görüşüyoruz o da memnun işinden.
İzinlerimde bir sıkıntı olmuyor. Hafta içi 8-6 çalışıyorum hafta sonu tatil.

Yaptığım işten de memnunum Axapta üzerinden fatura ve ödeme girişlerini yapıyorum.
Kalite yönetimdeyim diğer bölümlerin süreçlerini takip ediyorum aylık plan değerlendirme vs.
Birçok iş yapıyorum kısacası :) Ama işimden de memnunum yoruluyorum ama sürekli habire iş değil
Evraklar gelmediği sürece işim yok.110 Ülkeyle çalışıyoruz. Fuar katılımlarını sisteme girmem için onlardan evrakların gelmesi
Benim tercümeye göndermem tercümenin gelmesi vs. o aralarda dinlenme ihtiyacım da tamamlanıyor :)
 
Üst Alt