Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

"Sakat" Politiktir [Tartışma]

Sevgili Metepe,

Sanırım bu "Özel Gereksinimli Birey" tanımı dilimize yabancı dilden sokulmaya çalışılmış. Çeviri koktu bana. :)

İlk okuduğumda bana düşündürdüğü, eğitim ağırlıklı olmasıydı. Önce buna itiraz edecektim. Daha ziyade mental bozukluklar için kullanılabilirmiş gibi gelmişti, ancak bir iki cümle içinde kullanınca :rolleyes: psikolojik, mental ve fiziksel durumların hepsi için kullanılabileceğini fark ettim. Yalnız yine ciddi bir sorunumuz var sanki! Özel Gereksinimli Birey dediğimiz zaman, bir yardıma veya yardımcıya ihtiyaç duyulma durumu söz konusu oluyor. Tıbbi olarak demiyorum -zaten bunu demeye bilgim de yetmez- ama konuya çevresel koşullar açısından bakarsak amacın refakatçiye ihtiyaç duyulmaması olmasıdır. Haydi en aza indirgemek diyelim, yumuşatalım.
 
Sevgili Metepe,
Sanırım bu "Özel Gereksinimli Birey" tanımı dilimize yabancı dilden sokulmaya çalışılmış. Çeviri koktu bana.

Doğrudur.. Son yıllarda yabancılarda bu terimi kullanıyor.. Veya kısaca "special" diyorlar.

Burada "özel gereksinim" çok geniş bir kavram. Sadece eğitim ile sınırlı değil. Bir tekerlekli sandalye de özel gereksinimdir, özel öğretmene gerek duyan zihinsel yetersizliği olan bir çocuk ta... Gereksinim ile kasdedilen başkasının yardımına gerek duyan DEĞİL, çevresi veya donanımı özel düzenleme GEREKTİREN bireyleri anlatıyor.

Bundan 10 yıl önce "Zihinsel Özürlüler Eğitim Merkezi" deniliyordu... Şimdi "Özel Eğitim Merkezi" deniliyor. Ders kitaplarında "geri zekalılar" diye geçiyordu. Şimdi Zihinsel Yetersizliği olanlar diye geçiyor.

Yalnız burada bir kavramı karıştırmamak lazım. Özürlülük, engellilik veya sakatlık (hangisini kullanırsak kullanalım) ile kronik hastalık halini karıştırmamak lazım. Uluslararası tanıma göre:

"A disability may be physical, cognitive, mental, sensory, emotional, developmental or some combination of these.

Disabilities is an umbrella term, covering impairments, activity limitations, and participation restrictions. An impairment is a problem in body function or structure; an activity limitation is a difficulty encountered by an individual in executing a task or action; while a participation restriction is a problem experienced by an individual in involvement in life situations. "

Şimdi şunu bir ön kabul olarak dile getirmemiz lazım. Sakat olmak veya engelli olmak olağan bir durum değildir. Yani "norm" dışı olma halidir. Bu norm dışılığı normal hayata uyumlandırabilmek için ekstra önlemler gerekir. Bunları kaldırım düzenlemesinden, sesli trafik lambalarına, işitme cihazlarına veya okullarda verilecek özel eğitime kadar çeşitlendirebiliriz.

Zaten benim bu terim kullanılsın gibi bir iddiam da yok. Ama son zamanlarda mevzuata ve akademik yazılara yavaş yavaş girmeye başladı bu. Daha da yaygınlaşabilir.
 
Dilimizdeki bazı değişimlere itirazım yok. Biraz siyasi doğruculuk gerekli. (Bak bu da mot a mot çeviri oldu ama zaten mot a mot da türkçe değil. :D)
Özel Eğitim Merkezi veya Zihinsel Yetersizlik tanımlarına itirazım yok. Doğru kelimelerle, olması gereken tanımlar yapılmalı. Hatta biraz da politik olmak gerekir.

Benim söylemek istediğim, tüm sakat-özür-engel gruplarını tanımlayabilecek bir kelimenin veya kısaltmanın bulunması gerekliliği. Bu konuda da aklıma gelen ilk örnek LGBT. LGBT hareketi içinde de bu kısaltmaya itirazlar oluyor. Her bireyi kapsamadığı düşünülerek yeni baş harfler eklenmeye çalışılıyor, ancak ülkemizde LGBT veya LGBTT olarak yer buluyor ve hak temelli çalışmalar bu isim altında yürütülüyor.

Bu sadece bir örnekti. Derdimi anlatabiliyor muyum çok emin olamıyorum şu an. :)
 
Evet Sakat ifadesi en doğru ifade.
Ama yinede aynı zamanda engelliyiz. Çünkü Engelleniyoruz. Engelli olmamız engelleri inşa edenlerin ayıbıdır.
İstenirse engeller kaldırılabilir ya da asgari düzeye indirilebilir.
Hem kaldı ki bu ülkede sadece sakatlar değil yaşlılar, hastalar, güçsüzler her kes engelli.
Düşünün ki bir hastaneye girmek için dışarıdan 15 adet basamak çıkılıyorsa bu engeldir. Bu engel sadece bizim için değil tüm hasta, yaşlı, çocuk, gibi tüm güçsüzler içinde engeldir.
Oysa hastaneler ve diğer tüm kamu yapıları zemin ile aynı seviyede yani sıfır girişli yapılıp bu merdivenler ve sözüm ona rampalar tamamen ortadan kaldırılabilir.
Benim felsefem şu: Sorunu yaratmaz iseniz Çözüm bulmaya da gerek kalmaz.
Ben mesleğim itibariyle biliyorum ki mimar ve mühendisler bodrum katlarına pencere koyabilmek için zemin girişlerini 1,50 metre kadar yukarı kaldırırlar. Oysa Hiç bodrum katı yapmayarak düz girişli binalar yapmak gayet mümkündür. Ve hatta bodrum yapmayarak inşaatın birim m2 maliyeti düşürülür. Kamu binaları daha kullanışlı ve ekonomik hale getirilebilir.

Konu biraz dağıldı ama bu örneği vererek anlatmak istediğim şu:
Eğer biz bu ülkede engelli isek Bizleri engelleyenlerede bir isim bulmak gerek.
Mesela tasarımlarında engellileri düşünmeyerek yapıda oluşacak engelleri sorun etmeyen mimarlara ENGELLEYEN ismini takalım.
Yada başarısız belediye başkanlarına, müteahhitlere v.s.
Hadi gelin bu adamcıklara isim bulalım birazda..
Sorumsuz, insanlıktan nasipsiz, Hak tanımaz, beddua alan, düşüncesiz v.s.
 
Eğer biz bu ülkede engelli isek Bizleri engelleyenlerede bir isim bulmak gerek.Mesela tasarımlarında engelleri sorun etmeyen mimarlara ENGELLEYEN ismini takalım. Yada başarısız belediye başkanlarına, müteahhitlere v.s. Hadi gelin bu adamcıklara isim bulalım birazda..Sorumsuz, insanlıktan nasipsiz, Hak tanımaz, beddua alan, düşüncesiz v.s.
Süpersin arkadaşım.En güzel öneriyi sen sunmuşsun.Ben ne engelliyim, ne sakatım.Engellenen oldum... Sakat bırakıldım...Ve bunun sorumlularına hesap sormayan, zararımı tanzim etmeyen, şerefsiz yetkililerin olduğu bir ülkede yaşıyorum.Asıl engel bu şerefsizler... BEDDUA alan güzelmiş.Bu saatten sonra bana isim uydursan ne olur.....
 
Benim söylemek istediğim, tüm sakat-özür-engel gruplarını tanımlayabilecek bir kelimenin veya kısaltmanın bulunması gerekliliği. Bu konuda da aklıma gelen ilk örnek LGBT. LGBT hareketi içinde de bu kısaltmaya itirazlar oluyor. Her bireyi kapsamadığı düşünülerek yeni baş harfler eklenmeye çalışılıyor, ancak ülkemizde LGBT veya LGBTT olarak yer buluyor ve hak temelli çalışmalar bu isim altında yürütülüyor.

Bu sadece bir örnekti. Derdimi anlatabiliyor muyum çok emin olamıyorum şu an. :)

Artık heteroseksüel dışı tüm yönelimler için ''Trans Birey'' tanımı kullanılmaya başlandı ve LGBTT ler arasında kabul görüyor. Dediğin gibi LGBTT her yönelimi içine almıyor, dolayısıyla dışlanma kendi içinde ''ötekileştirme'' oluşuyor, buna engel olacak en iyi tanım bence de ''trans bireydir''.

Bedensel, ruhsal vb. farklılığı bulunan bizler içinde ortak bir tanım yaratılmalı diye düşünüyorum.
 
Zaten benim bu terim kullanılsın gibi bir iddiam da yok. Ama son zamanlarda mevzuata ve akademik yazılara yavaş yavaş girmeye başladı bu. Daha da yaygınlaşabilir.

evet, "menschen mit besonderen bedürfnissen" olarak almancada da epeydir kullanilior bu ifade... ve benim özel gereksinimlerimle meshgul olup cözüm bulmaya calishan insanlar eger mutlu olucaklarsa o terimle ansinlar beni; "özel gereksinimli bireyimizin falanca gereksinimini karshilioruz/karshilamaya calishioruz vs" desinler... o baglamda benim icin bi sakincasi yok... sanirim bu ifadeyle sakatligi olan insanlarin özel gereksinimleriyle ilgili duyarlilik yaratilmaya calishilior... buyüzden de sakatlari kamuya özel gereksinimleri olan bir grup olarak göstermek istiorlar...

tamam ama shekerkiz'in verdigi örnekteki beshik arabali annenin de özel gereksinimi var, bacagi alciya alinmish gencin de özel gereksinimi var, ishsiz kalan bir insanin da özel gereksinimi var, beshiz bebekleri olan bir ciftin de özel gereksinimi var, depremde evi yikilmish bir ailenin de özel gereksinimi var, bir araba kazasinda annesini babasini kaybetmish bir cocugun da özel gereksinimi var... genel olarak cocuklarin özel gereksinimi var dicem ama cocuk olmak "norm dishina" cikmior dersin diye susuyorum...

eger bütün bu insanlar da hesaba katilicaksa özel gereksinimi olan sakatlar icin de kullanilsin o ifade, kabul... ama sakatlardan ibaretmish gibi gösterilmesini ne sakatligi olan bireyler acisindan ne de diger özel gereksinimli bireyler acisindan dogru bulmuyorum... ayriyeten, hicbir gereksinime ihtiyac duymayan, karshilashtigi zorluklari kendi buldugu tekniklerle ashan sakatlari, veya sakatligi sadece shekil bozuklugundan ibaret olan insanlari da unutmamak lazim...

ama bence hepsinden en önemlisi, sakatlarla ilgili uluorta yapilan ayrimciliga uzaktan yakindan dokunmuyor bu ifade... ya da ben göremiorum... umarim, gereksinimlerimizin önemli bi kisminin da ayrimciliktan - ya da pegasus'un demesiyle; sakat bedenlerimiz icin yaratilan engellerden - kaynaklandigini unutmayip o yönde de calishmalar yaparlar... aksi takdirde, oturanboga'nin dedigi gibi kendilerini rahat hissetmek icin kullandiklarini düshünücem...


Yani "norm" dışı olma halidir. Bu norm dışılığı normal hayata uyumlandırabilmek için ekstra önlemler gerekir. Bunları kaldırım düzenlemesinden, sesli trafik lambalarına, işitme cihazlarına veya okullarda verilecek özel eğitime kadar çeşitlendirebiliriz.

biraz da bakish acisi meselesi gibi gelior bana; nedir "normal hayat"?... sakatlik konusuyla yüzleshmekten köshe bucak kacmish bir anlayishin (ben buna sakatlari da dahil ediorum) düzenledigi hayat mi?... insanlar uzun zaman önce o anlayishtan kurtulmush olsalardi, yine bugün "norm dishi sakatlari" "normal hayata" uyumlandirmaktan bahsedicek miydik diye sormaktan kendimi alamiorum... ya da farz edelim ki "norm" dishi halleri "normal hayata" uyumlandirmayi bashardik, ondan sonra "normal" diye isimlendirecegimiz hayat bugünkinden farkli olucak mi, nasi bishi olucak?...

***


Bu sadece bir örnekti. Derdimi anlatabiliyor muyum çok emin olamıyorum şu an. :)

lgbt örnegiyle ilgili ne demek istedigini anladigimi düshünüorum da, "sakat" sözcügüne olan itirazini hala tam anlayamadigimi itiraf etmeliyim... sakatlarin böyle bisheye ihtiyaci oldugunu düshünmüorum ben... "tüm sakat-özür-engel gruplari" gibi bi ifade kullanmish olman bile, zaten "sakat/özürlü/engelli"in bir cati kelime oldugunu ve alt guruplari oldugunu göstermior mu? :confused:...
  • [*=1]zihinsel sakatligi/özürü/engeli olan insanlar[*=1]bedensel sakatligi/özürü/engeli olan insanlar[*=1]duyusal sakatligi/özürü/engeli olan insanlar[*=1]organsal sakatligi/özürü/engeli olan insanlar[*=1]ruhsal sakatligi/özürü/engeli olan insanlar[*=1]... sakatligi/özürü/engeli olan insanlar
neblim ishte, diledigin alt gruba ayir ve diledigin an tekrar topla hepsini sakat catisi altinda, olmaz mi? :)....

***


Mesela tasarımlarında engellileri düşünmeyerek yapıda oluşacak engelleri sorun etmeyen mimarlara ENGELLEYEN ismini takalım.
Yada başarısız belediye başkanlarına, müteahhitlere v.s.

70'li yillarda bashlayan alman özgürleshtirici (emancipatory) sakat hareketinin bircok igneleyici aksionlarindan biri olan "altin bastonu" hatirlattin bana, sevgili fuzulim :)... hicivli negativ ödülmüsh altin baston... sakatlari dishlamakta yilin en basharilisi olanlara verilirmish :)... alttaki resim, 1980 yilinda yeni acilan metro icin viyana belediesi altin bastonla "onurlandirilirken" cekilmish :)... daha önce avusturya mimarlar biriligi ayni metronun "genish kapsamli, ilerici, sosyal sorumluluk kollayan" mimarisi oldugu kanisina varmish (eh, sakatlari ve beshik arabali anne/babalari saymasak öyleymish de) ve belediyeye bunlari dile getrien önemli bir mimarlik ödülü vermish... bunun üzerine sakat hareketi aktivistleri, sosyal dizayn enstitüsü (isd) calishanlariyla bir olup o anli shanli ödül törenini beraberce düzenlemishler :)...


goldkr01.jpg
(kaynak)​


altin baston ödülü ilk olarak 1978 yilinda "huk-birligine" (alman araba sigortalari birligi) verilmish: "ömrünün sonuna kadar kötürüm kalmak... berbat bir ölümdür" sloganinin kullanildigi dahiyane bir reklam kampanyasi icin almish o ödülü (kaynak):)...

herkese selamlar :)...
 
..
biraz da bakish acisi meselesi gibi gelior bana; nedir "normal hayat"?... sakatlik konusuyla yüzleshmekten köshe bucak kacmish bir anlayishin (ben buna sakatlari da dahil ediorum) düzenledigi hayat mi?... insanlar uzun zaman önce o anlayishtan kurtulmush olsalardi, yine bugün "norm dishi sakatlari" "normal hayata" uyumlandirmaktan bahsedicek miydik diye sormaktan kendimi alamiorum... ya da farz edelim ki "norm" dishi halleri "normal hayata" uyumlandirmayi bashardik, ondan sonra "normal" diye isimlendirecegimiz hayat bugünkinden farkli olucak mi, nasi bishi olucak?...
.

Güzel bir eleştiri olmuş.. :)

Ama şimdi şöyle bir durum var. Kediyi gördüğümüzde "bu kedidir" diyebilmemiz lazım.
Normlar, veya "normal hayat" çoğunluğun yaşadığı hayat veya şartlardır. Örneğin evinizde merdiven olması "normal" bir durumdur. Ama bacakları olmayan veya omurilik felçli kişi bu normların dışında kalır ve merdiven onun için aşılması gereken bir engeldir.

Ama siz rampa, asansör, merdiven çıkabilen aparatlar vs. kullanırsanız bu norm dışılığı "normalliğe" dönüştürmüş olursunuz. Çoğunluk için gerekmeyen bu gereksinimler "kişiye özel gereksinimler"dir. Eğer ben gözlük kullanıyorsam bu da benim için özel bir gereksinimdir. Çünkü çevremdeki yazılar benim görebileceğim şekilde kocaman kalın harflerle yazılmaz. Eğer gazetelerin küçücük yazılarını okumak istiyorsam bu gereksinimi karşılamam gerekir.

Şimdi tüm dünyayı her türlü engele göre şekillendirebileceğimizi ummak ve beklemek hayalcilik olur. Örneğin kaldırımları tekerlekli sandalyelere göre düzenlemek böyle bir girişimdir. Ama uygulamada hep gördüğümüz gibi büyük zorluklarla karşılaşılır. Ayrıca bir engelli için yapılan düzenleme başka bir kişi için engel haline gelebilir. O zaman çözüm genellemede değil, özelleştirmede olmalıdır. Yani herkesin kendi gereksinimine göre özel çözümler üretilmelidir.

Zaten son yıllarda "rehabilitasyon" (bu çok önemli bir kavram) un amacı da budur. Kişiyi hangi şartlarda ve kangi ortamlarda yaşasın özgür, bağımsız kılabilmek. Bugün kullanılan yardımcı cihazların vs. hepsinin amacı budur. Yani ortamı değiştirmek yerine bireyi ortama hazırlamak ön plandadır. Bunun yolu ise özel gereksinimleri bulup, tespit edip, önlemini almaktır.
 
Eğer ben gözlük kullanıyorsam bu da benim için özel bir gereksinimdir. Çünkü çevremdeki yazılar benim görebileceğim şekilde kocaman kalın harflerle yazılmaz. Eğer gazetelerin küçücük yazılarını okumak istiyorsam bu gereksinimi karşılamam gerekir.

.
Gözlük örneği güzel, görmeyi engelleyen bir rahatsızlık var. Aynı zamanda çareside var.
Ve bunu devlet sağlık giderini standart olarak karşılyor.

Şimdi gelelim benim problemime!
Bacağım yok. Protez (yapay uzuv) ile bu sorun kısmen aşılıyor.
Problem benim açımdan sgk tarafından bu işin standarda bağlanamamasıdır.
Bir protez süs için takılmaz. Ya yürütür. Ya süsdür.
Sgk süs olanını seçmiş. Görüntüsü olsun işlevi olmasın. Ben verdim oldu. Mantığı...
O vakit her hastaya ayrı ilaçda vermeyiniz. Piyasada en ucuz ilaç hangisi ise onunla tedavi ediniz.
Aspirin verin bütün haslara mantığının aynısıdır. Mademki tasarruf ediceksin. Eziyetin bacağı olmayanamı? Yürüyemeyenemi?
Benim ihtiyacımı gidermiyorsan. Bu insan hakkıma tecavüzdür. Gaspdır.
Yürümek haktır... 2500 tl aspirindir. Benim hastalığım pahalı antibiyotik gerektirir.
Bir yapay uzuv bu fiyata tedarik edilemez.!

Örneğin kaldırımları tekerlekli sandalyelere göre düzenlemek böyle bir girişimdir. Ama uygulamada hep gördüğümüz gibi büyük zorluklarla karşılaşılır. .

Burada çok yalnış tespitte bulunmuşsunuz. Tıpkı benim hakkımda yaptığınız tespit gibi.:)
Kaldırımları t.sandalyeye göre düzenlemek hem çok basit, hemde herkezin kullanabilirliği olan bir zemindir.
Kaldırımları baştan dar tutarsanız. Maliyeti olmadığı halde bencillik yapıp. Baştan yüksek yapma,z hafif rampa yapmazsanız.
Suç engelli/özürlü/sakat ın değil engelleyen sağlam beddua alanındır...
 
saww,

Yazdıklarımı her zamanki gibi tersten anlamışsın.
Benim yazdığım şey, eğer sana doğru düzgün, yeterli ve fonksiyonel protez verilirse kaldırımları düzenlemeye gerek kalmayacağıdır. Rehabilitasyonun amacı insanı her durumda ve koşulda fonksiyonel kılmaktır. Sen evindeki, mahallendeki veya şehrindeki şartları kendine uygun hale getirebilirsin.. ama başka bir şehire gidersen apışıp kalırsın. Ama düzgün bir teknolojiyle ayağa kalkıp dilediğin gibi yürüyebiliyorsan senin için her yer bir olur.

Biz buna kişinin özel gereksinimine yönelik düzenleme deriz.

Tüm kaldırımları bedensel engellilere uygun hale getiremeyebiliriz... Hatta kaldırımdan geçelim.. köye gidersen ne yapacaksın? Kaldırım yok ki.. yamuk yumuk yollar var. Tüm kaldırımları değiştirmek yerine insanları kaldırım kullanabilir hale getirirsen bu tür önlemlere gerek kalmaz.

Bu protez konusunu sürekli gündeme getirip duruyorsun. Bak şimdi sana bir şey söyleyeyim. Türkiye'de özürlülerle ilgili çıkan ilk düzenleme 572 sayılı KHK'dır. Bu düzenlemede nacizane bir kaç arkadaşımızın emeği var. Oraya koyulan maddelerden biri SSK'nın yaptığı ortez, protez ödemelerine ilişkindir. Orada diyor ki, sen en ucuz protezi veremezsin.... kişinin gereksinimi olan neyse onun farkını da vermek zorundasın. O yüzden sürekli önüme bu konuyu getirip koyma... Senin ne protez hakkına engel olurum, ne de buna karşı çıkarım. Bana kalırsa devlet bu konularda en son teknoloji, en gelişmiş protezleri her ihtiyacı olana karşılamalıdır. Hatta gerekirse bu konuda sanayi de oluşturmalıdır. Çünkü insanları özgürleştirmek çok küçük bir maliyettir ama getirisi çok fazladır.

Bu konuda ne düşündüğüm yeterince açıklayıcı olduysa umarım artık bunu ısıtıp ısıtıp önüme koymazsın. Senin protez hakkını ben her durumda savunurum. Ama bunun yerine getirilmiyor olması benim suçum değil!
 
Ama bunun yerine getirilmiyor olması benim suçum değil!

Düşüncelerin için teşekkür ederim. Ama sonucu değiştirmiyor. Yürüme hakkımız gasp ediliyor...
Peki bu kimin suçu?
Bütün kurumlar silsile halinde siyasi iradelere siyasilere bağlı değilmi?
Bu siyasi iradeler benim hakkımı vermiyorsa. Bunları seçenlerin hiçmi suçu yok!?
 
..
Peki bu kimin suçu?
.Bunları seçenlerin hiçmi suçu yok!?

Eh.. seçenlere soracaksın o zaman...

572 sayılı KHK dönemin Bakanı Hasan Gemici'nin büyük emekleri ve çabaları sonucu çıkmıştır. Bana göre gelmiş geçmiş en kapsamlı düzenlemedir. Şimdiki yasaların temelini oluşturmuştur. Bildiğim kadarıyla Hasan Gemici'den sonra sadece engelli haklarıyla doğrudan ilgilenen hiç bir siyasetçi olmadı. Umut bağlanan Lokman Ayva bile çok sınırlı, kenar köşe konularla uğraştı. Nüfusun %12'sini ilgilendiren bir konu başlıbaşına bir bakanlık olacak kadar önemli bir konudur.
Halbuki Özürlüler İdaresi Başkanlığı bile Başbakanlıktan alınıp Genel Müdürlük haline getirildi ve Aileden sorumlu bakana bağlandı. Başbakanın bu konularda kişisel hassasiyeti olmasa bu kadar girişim de olmazdı diye düşünüyorum.

Ayrıca beğensen de beğenmesen de nüfusun %49'unun iradesiyle seçilmiş bir iktidar var. Sorumlulukları sadece seçenlere yönelik değil, herkese karşı. Dolayısıyla senin haklarını da onlar korumalılar. Demokrasi de budur zaten... kendi hakkını koruyamayanın hakkını kollamak demektir.
 
rekursion;

tek kelimyle mükemmel bir fikir.
çok hoşuma gitti.bizde yapabilirmiyiz böyle şeyler.
Hadi bizde yapalım.
 
Örneğin evinizde merdiven olması "normal" bir durumdur. Ama bacakları olmayan veya omurilik felçli kişi bu normların dışında kalır ve merdiven onun için aşılması gereken bir engeldir.
peki ya bu cok uzun süredir bilindigi halde hala yeni insha edilen binalara bile asansör yapilmadigina rastlamamiz ne kadar normal bir durumdur?... [FONT=Verdana]madem ki bacaklarini kullanamayan cocuklarin o merdivenleri cikamayacagi bu kadar iyi bilinior,[/FONT][FONT=Verdana] okullarin cogunda asansör rampa vs. bulunmamasi neden bu kadar normaldir?... bi avuc "bacaksiz" ugruna ugrashmaya degmedigi icin mi?... neden?...[/FONT]

[FONT=Verdana] üc yildir türkiye'ye gelme firsati bulamiorum malesef - bu üc yilda bircok shey degishmish olabilir belki, bilemicem... ama daha önceleri her yil en az bir defa gidiodum... ve almanya'dan alishkin oldugum "normal hayat" ile türkie'de karshilashtigim "normal hayat" arasinda shamar gibi yüzüme vuran bir fark olmasi, türkie'de kendimi almanya'da oldugumdan iki kat daha engelli hissetmem neden normal... halbuki sakatligim zerre kadar degishmior, özel gereksinimlerimi gideren yardimci cihazlarimi vs. de yanima almayi ihmal etmiorum ve buradaki insanlarin da cogu saglam, oradakilerin de?...[/FONT]

Zaten son yıllarda "rehabilitasyon" (bu çok önemli bir kavram) un amacı da budur. Kişiyi hangi şartlarda ve kangi ortamlarda yaşasın özgür, bağımsız kılabilmek. Bugün kullanılan yardımcı cihazların vs. hepsinin amacı budur. Yani ortamı değiştirmek yerine bireyi ortama hazırlamak ön plandadır. Bunun yolu ise özel gereksinimleri bulup, tespit edip, önlemini almaktır.

bi önceki mesajinda sesli trafik ishiklarindan bahsediordun? :)... "özel gereksinimli bireyler" ifadesini biraz daha genish algiliordum ben, ama senin burda tarif ettigin gibi kullaniliorsa - ki, öyle görünüor; gözümü actigin icin teshekkür ederim - durum cok daha vahimmish... ortami degishtirmek yerine kishiyi ortama hazirlamak bugüne ait birshey deil ki... zaten hep öyleydi... 50 yil önce de öyleymish... ortama hazirlanabilicek durumda olanlari var gücleriyle hazirlarlarmish, ortama uyduramadiklari umutsuz vakalari ise gözlerden uzak biryerlerde barindirirlarmish...

zaten bu "ortami degishtirmek yerine kishiyi ortama hazirlama" girishimleri hep ön planda oldugu icin degil midir "tibbii alana" sikiship kalmamiz, ne sakatlik konusunu ne de kendimizi oturanboga'nin ümit edip durdugu politik ve sosyolojik alana bir türlü tashiyamamamiz?...
[FONT=Verdana]
ve bilmez miyim ben "sizin" o rehabilitasyonunuzu; gözümü, beni rehabilite etmeye calishan merkezlerinizde actim sayilir dünyaya :)... saglam kalibina sokmak icin az ugrashmadilar benimle... o ugura az ishkence cekmedim... az zamanimi harcamadilar... degerli cocuklugumun koca bir yilini aldilar ve biraksam hala daha da ugrashicaklar benimle... bagimsiz yapicaklar beni, bashkalarina yük olmayacak, kimselerin bashina ish cikartmayak, kurulu düzende benim icin bir degishiklik yapilmasina gerek kalmayacak hale getirimek icin ugrashicaklar :)... ama ben istemiorum :)... kishiyi eski haline, eski hünerlerine döndürmek degil midir rehabilitasyon?... ama ben hep böyleydim!... hangi eski halime döndürüceksiniz beni!?!...[/FONT]
[FONT=Verdana]
eger bugün gelishmish ülke diye anilan yerlerde sakatlar kendi hayatlarini biraz olsun kendileri belirleyebiliorsa, eskiden bakim evlerine sikishtirilan sakatlari bile toplumun ortalarinda biryerlerde, üniversitelerde, sinemalarda görmeye bashliorsak bunu o "ortami degishtirmek yerine kishiyi ortama hazirlamak" cabalarinin biraz olsun dishina cikilmaya bashladigina borcluyuz...
[/FONT]
[FONT=Verdana]
elbette ki bütün dünyayi bütün engellere göre shekillendiremeyecegiz... o kadar hayalci olmayi cok isterdim ama degilim malesef...[/FONT]
[FONT=Verdana] ama sen de bütün sakatlari, özel cözümlerle, protezlerle, ortezlerle, cihazlarla dünyanin her bi ortaminda [/FONT][FONT=Verdana]"özgür, bagimsiz" kilinabilicene inanicak kadar hayalciymishin gibi görünmüyorsun burdan... istersen gel ortalarda biyerlerde bulushalim, ha? :)...

***


[/FONT]
tek kelimyle mükemmel bir fikir.
çok hoşuma gitti.bizde yapabilirmiyiz böyle şeyler.

neden yapamayalim?... cok da eglenceli olur valla :)...
 
noktayı koyuyorum engelli, engelini bile tarif edemediği için sosyal politik sebeplerden; apolitiktir.
 
[FONT=Verdana] [/FONT][FONT=Verdana]
elbette ki bütün dünyayi bütün engellere göre shekillendiremeyecegiz... o kadar hayalci olmayi cok isterdim ama degilim malesef...[/FONT]
[FONT=Verdana] ama sen de bütün sakatlari, özel cözümlerle, protezlerle, ortezlerle, cihazlarla dünyanin her bi ortaminda [/FONT][FONT=Verdana]"özgür, bagimsiz" kilinabilicene inanicak kadar hayalciymishin gibi görünmüyorsun burdan... istersen gel ortalarda biyerlerde bulushalim, ha? :)...
[/FONT]
.​


:)

Hayalci diyebilirsin belki... kabulümdür.
Ama ben önümüzdeki 20 ile 40 yıl arasında engellilerin çok büyük çoğunluğunun bağımsız ve özgür yaşayabileceği teknolojik gelişmelere sahip olacağımıza yürekten inanıyorum. Özellikle bedensel engellerin tamamına yakınının aşılacağı kanısındayım. Burada işitme ve görme engelleri de bu kapsam içerisindedir. Örneğin şu anda 2. ve 3. nesil yapay göz çalışmaları yürütülüyor. Yani hayatında hiç ışık görmemiş kişilerin görmeye başlamasını ummak pek de hayal değil.

Elbette bunlar yeterli değil... Her zaman çevre düzenlemesine de gereksinim duyacağız. Arabanın gitmesi için yol da gerekir. Buna karşı değilim. Sadece hedef bununla sınırlı kalmamalı diyorum. Her binada asansör, rampa olması engelliler düşünülerek değil, hasta, yaşlı, yorgun, bebeği olan vs. kişiler için de dikkate alınmalı.

Diğer taraftan, rehabilitasyonu bu kadar küçümsemenize de üzüldüm doğrusu. Rehabilitasyon sizin dediğiniz gibi kişiyi normal kalıbına sokmak değil, yoksunluklarına rağmen gereksinimlerini bağımsızca yerine getirebilmesini sağlamak demektir. Yani okuma yazma bilmeyen birine okuma yazmayı öğretmek gibi bir eğitimdir. Bunu aslında kişi kendisi yapar! Rehabilitasyon sadece kişinin bu çabası sırasında bilinen kolay yol ve yöntemleri görmesini sağlar.

Sonuç olarak önümüzdeki yıllarda çerveden çok bireye dönük gelişmeleri beklememizin daha gerçekçi olacağını düşünüyorum. 15 yıl önce hayal olan kohlear implant bugün yaygın olarak kullanılıyor.. Akıllı hareketli bionik protezler hızla çoğalmaya ve kullanılmaya başladı. Eskiden hiç tahmin bile edemeyeceğimiz tedavi olanakları ortaya çıkıyor. Şeker hastalığı gibi kronik hastalıkların tarihe karışması söz konusu.

Hatta daha ileri gidersek, herhangi bir engeli olmayan kişiler için dahi yapay kan hücreleriyle normalin 20-30 katı uzun süre oksijensiz kalabilmek mümkün olacak. Yani herkes için söz konusu olan su içinde balık gibi yüzememek engeli bile ortadan kalkabilecek. :)

Kısacası, teknoloji bize çok şey vaadediyor... Ben de bunlarla hayal kurmayı seviyorum.

Bu adamı incelemenizi, okuyabilirseniz kitaplarını okumanızı öneririm:
Ray Kurzweil - Wikipedia, the free encyclopedia
Kurzweil Accelerating Intelligence
 
:) yoooo, teknolojiye olan hayranligimi inkar edemem, neler vaadettiginin de ii kötü farkindayim ve aslinda büük konushmam o konuda; "zaman gelicek shu an bikac gün bile saklayamadigimiz gidalari aylarca, belki de yillarca saklayabilecegiz" diyen adama cok gülmüshler :)...

ama elimizdeki teknoloji, neredeyse insani su icinde balik gibi yüzdürebilicek kadar ilerlemish oldugu halde bircok sakatin hala kapinin önüne dahi cikmasina engel olan cevre düzenlemesindeki israr (sana söylemiorum bunu, yanlish anlama) cok manidar gelior bana... ishin orasini kurcalamak istiorum... istenseydi o yönde de cok daa verimli bi shekilde kullanilabilirdi teknoloji... bugünün sakatlari bulunduklari kösheciklerinde 20-40 yil sonranin hayaliyle yetinerek hayatlarini sürdürmek zorunda olmazlardi... shu anki hayatin tadini cikartmaya bakabilirlerdi... ben bunun iddia edildigi gibi imkansiz oldugunu düshünmüorum...

teknoloji suda balik, havada kush olmamizi vaadedior ama insanligi vaadedior gibi görünmüor bana...


edit;
:) icimde kalmasin;

Yani okuma yazma bilmeyen birine okuma yazmayı öğretmek gibi bir eğitimdir.
evet, buyüzden de saglam cocuklarin okuma yazmayi ögrenmek icin gittigi okul yerine, sakat cocuklarin kendi gereksinimlerini kendi bashlarina kotarmayi örenmek icin gönderildigi bir okula gönderilmekten son anda kurtarilmishim :)...
 
...

evet, buyüzden de saglam cocuklarin okuma yazmayi ögrenmek icin gittigi okul yerine, sakat cocuklarin kendi gereksinimlerini kendi bashlarina kotarmayi örenmek icin gönderildigi bir okula gönderilmekten son anda kurtarilmishim :)...

Ama bunun konuyla hiç ilgisi yok.... galiba sonderschulen denilen okullardan bahsediyorsunuz. Ben onların karşısındayım. Hatta bu konuda Avusturya'da bunun ilkel bir yaklaşım olduğu hakkında seminer bile verdik.

Ben entegrasyondan yanayım.. :) Bunu dile getirmeniz haksızlık olur.
 
eha!!! senin icin söylemiorum bunlari, lütfen üzerine alinma!

seni konushmuyorum ben... yillarca rehabilitasyon adi altinda neler yürütüldügünü, ve yerine göre hala devam ettirlidigini anlatmaya calishiorum... bir cocugun kendi ishini kendisi görebilmeyi ögrenmesi, diger cocuklarla birlikte güle oynaya okuma yazma ögrenmesinden daha cok önemsendi ve hala daha önemsendigine inaniorum... bagimsizlik da bagimsizlik, gereginden fazla büyütülüyor bence (ben de dahil :eek:)... özerklik ile bagimsizligi cok ayri tutuyorum... ve bazi konularda bashkalarindan yardim almaya ihtiyac duyan insanlarin, kendi kararlarini kendileri alamicakmish gibi veya buna haklari yokmush gibi davranilmasina uyuz oluyorum...

sonderschule'lerin ilkelligi hakkinda verdigin seminerler icin teshekkürler :)... sagol gercekten... benim az daha gönderilecegim okul sonderschule de degilmish, resmen sakat cocuklar icin bir okulmush ishte... zaten ben ilkokulu bitirmeden de kapatilmish... gusti steiner gibi insanlarin calishmalari sayesinde sanirim... sonra ayni binaya sakat ve saglam cocuklarin birlikte gidebilecegi bi anaokulu acilmish... entegrasyon konusuyla ilgili de icime sinmeyen noktalar var ama üzerine alinirsin diye cekiniom bishi demeye :)...
 
Sakatlik politik bir konuysa mevzu donup dolasip hemen her toplumsal sorunu yaratan ana ideolojik tartismalara uzanacaktir. Issizlige adaletsizlige kadinlarin oldurulmesine, egitimsizlige vb yol acan ideolojik carpiklik ne ise bizim sorunlarimizin kaynagi da ayni yerde bulunacaktir. Batida Frankfurt okulu ya da bati marksizmi diye bilinen akimlarda bir cok unlu dusunur tuttu bilimi tanrilastiran adina "aracsal akil" dedikleri anlayisla bogustu durdu. Onlarin elestirdigi bilimselcilikle bizim medikal model dedigimiz ve soruna yaklasimda bireyin bedenindeki sakatligi iyilestirmeyi oncelikleyen, onu duzeltmeye ve "normal" yapmaya calisan anlayis arasinda akraba birseyler var. Japonyaya atom bombasi atan bilim insaniyla bizim sorunlarimizi sadece bedenimizdeki "anormal" olani tibben gidererek asacagini dusunen bilim insani arasinda yakin bir seyler var. Ote yandan bu tabiki bilim karsitligi, tedavi yontemlerine bir tur tavir almak degildir. Ama sorunalrimizin sadece medikal oldugunu dusunmek ve teknolojik bilimsel cozumlerde israr etmek eger onlar da ise yaramiyorsa veya cok zor ise bizim icin asil yapilmasi gerekenleri gizleyen bir rol oynuyor.

Bati marksistleri bu tur bilimselciligi yerden yere vururken haksiz degillerdi. Haberbas bu okulun en unlusu ve en sonuncusuydu. O da tuttu butun catismalarin ozunu getirip bir iletisim sorunsalina indirgedi. Onun "soylem teorisi" dedigi seye gore kolektif algidaki yanlislari bol bol konusarak giderebilirmisiz. Yani biz bu meselede hangi kelimenin hangi anlama vagonluk yapacagini ozgur bir iletisimle anlam kodlarini yeniden kurgulayarak duzeltebilirmisiz. Sakat engelli veya ozurlu... bizler konusarak icinde yasadigimiz politik iklimin kodlarina mudahale edince bu kelimeler bambaska anlamlara gelecekmis. Habermas belki cok iyimserdi. Belki de gercekciydi.

Arap ulkelerinde sosyal aglarda konusanlar gerceklerin ve dogrularin kodlarini yeniden yazdilar. Kodlar degisince bir anda hersey degisti. Ozgurluk kelimesi artik Kaddafinin anlam kodlarini tasimiyordu. Demokrasiden anlasilan sey Kaddafinin ya da Mubaregin anladigi sey degildi. O kelimelerin tasidigi anlamlar degisince bardagin icindeki zehirin yerini serbete birakmasi gibi algilar anlayislar da degisti. Sakat kelimesi de belki tasimaktan utandigi kodlardan birgun yakasini kurtarabilir. Habermasa gore bunun olmasi icin cok konusmak, iletisim kurmak bikmadan usanmadan insanlara neleri yanlis bildiklerini makul sekilde anlatmak gerekiyor. Bu sitenin yaptigi da bu. Ama tab i o sosyal aglar kimindi ve o herseyi ndegistirmeye kadir oldugu soylenen iletisim kimlerin istedigi veya izin verdigi sekilde ortaya cikiyor sorusuyla kafa bulandirmayalim:) cok konusarak kelimelerin tasidigi anlamlari degistirebilecegimize inanalim. simdilik elimizden fazlasi gelmiyor cunku...
 
Şimdi sorun ney dersiniz, kelimeler arasında sıkışıp tanımlamalar arasında gerçek ve ana sebebi unutmak mi gerçek sebepleri, bulup sorunların çözümü yönün de adım atmak mı?
Çünkü doğuştan yada sonradan bize sakat mı olacaksın diye sormuyorlar.Bu hayatın bir gerçeğidir ve önemli olan bu gerçeği kabullenmek dünya genelinde yaşanan sorunlarımızdan dersler çıkarmak ,Türkiye özelinde bu uyarlayarak sorunlarımızın çözümünde insanları örgütlü bir şekilde bir araya getirerek toplum içerisindeki olumsuzluklara karşı mücadele edebilmektir.
 
dostlar okuduklarımdan çıkardığım şu ki, konuyu çoğunluğumuz aşağıdaki yazım gibi yorumluyor:

SAKAT, ÖZÜRLÜ, ENGELLİ AYRIŞTIRMASI

Nedendir bilmiyorum bizim toplumumuzda ‘sakat’ sözcüğü hemen her kalıpta sıkça kullanılıyor. Bu işte bir sakalık var, aman sakatlık olmasın, sakatlıklar bizi buldu gibi. Bir sakatlık imidir gidiyor. Burada ‘sakat’ bir şeylerin ters gidişi, aksaklık, bir nevi yanlış olanın en basit anlatımı. Diğer bir anlamıyla vücudun hasta veya eksik olan bir yanı. Sakat sözcüğünde olmaması gerekenin vurgusu, dolaysıyla mahvedici bir soyutlama sezinlenebiliyor.

Özürlü sanki içerik açısından daha yumuşak; her ne kadar defolu mal yerine konma fikri insanlığa sığmasa da: Özürlü olan, hatalı, kusurlu, olağan dışı kısacası defolu olandır. Diğer bir ifadeyle, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme, hoşgörü istemi. Burada sorunsal olansa, özürlü olarak hitap ettiğimiz grup, her ne kadar defolu da olsam bu benim suçum değil. “Dolaysıyla hoş görünüze sığınıyorum”, “aranıza karışır giderim”, demeye gelmesi. Neden varoluşumuzdan utanalım?
Lütfen dikkat edelim; Sakat olan %’de yüz işe yaramaz, mutlak gözden çıkarılması gerekendir, dışlanır. Özürlü olan ise defo derecesine göre pekala değerlendirilebilir olandır. Meta olma durumunu korur.
Diğer yandan içerik, yani (asıl) anlam formuna bakıldığında ‘engelli’ daha insanlık onuruna yakışır ve gerçekçidir. Engel, bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, müşküldür. WHO’ nun (dünya sağlık örgütünün) da tanımıyla, engellilik (Handikap: Bir yetersizlik veya özür nedeniyle yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak, kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya yerine getirilememesi.) Burada ‘yetersizlik’ zaten Avrupa’da geniş kapsamlı bir kavram olarak kullanılan ‘yapamayanlar’ yerine kullanılmıştır. ‘Özür’ kelimesiyle ise toplumsal suç veya uyumsuzluk sonucu, bir nevi sözel (folklörik) yasaların vurgusu yapılmıştır. Kaynağı her ne olursa olsun; aslolan, “engeli en aza indirgeme” söz konusudur. Kavram olarak güzel olanda budur.

Toplumsal açıdan bakıldığında, engelli olan bireyle, diğer bireyler arasında asla eşitlikten bahsedilemese de, kendi iç barışı için, ‘engelli’ olmak asıl sorun değildir. Çünkü “Engelli”: bireye, bireyin birey olmaktan gelen haklarını küçümsemeyen, daha esnek bir görüngü ile değerlendirme olanağı veren bir kavramdır. Engelli kavramı: sakat veya özürlü tanımlamalarında olduğu gibi, yalnızca bireyin içinde bulunduğu olumsuzluğu kapsayan yıkıcı bir kavram değildir. Aynı zamanda engelli kavramı şu yada bu şekilde o engeli oluşturan mimari yapılarla veya rehabilite edilerek medikal destekle en aza indirgenmeliyken, aksine devamlı yerine yenilerini ekleyen mevcut sisteme bir gönderme yapar. Çünkü engelli olma durumu ve engel, toplumsal bir olgudur ve ayrı ayrı bireylerin sorunu olarak düşünülemez. Burada sorunun ismi ‘pekala’ engel olarak konulmuşsa, toplum olarak engelleri birlikte aşalım diyedir. Engelleri birlikte aşmak yerine, engel yaratmak, engelini engellinin yüzüne vurmak değildir de nedir? İşte ‘engelli’ bu can alıcı temanın vurgusudur.


Not:Yukardaki yazım, yürüyorum dergisinin 2002, 6. sayısında yayınlanmıştır.
Artık bu paradoksal, kof tatışmanın sonlanması dileğiyle..

Nurten Aktaş
 
Ben sakatım.
Bana isim değil tazminatımı ver. Engellerimi min. indir.!
Sakat kelimesi bize en uygunudur.
Bir futbolcu bedeni zarar gördüğü zaman sakat futbolcu deniyor.
Bizimkisi kalıcı olduğuna göre sakat kelimesi çokta şahsıma dokunmuyor.
Futbolcu, sporcu örneği aklıma geldiğinde bu kelime rahatsızlık vermiyor...
Önemli olan isim değil! Önemli olan her sakatın eşit yaşam hakkının verilmemesidir.
Asansörler çalışmıyorsa, her toplu ulaşım her kesime hitap etmiyorsa mesele budur.
Geçenlerde hızlı tren gördüm el insaf 2011 senesinde tren alıyorsun merdivenli YUHHHHHHHHHHHH..........
Vermeyenin iki cihandada yüzü gülmesin inşallah.
Beni mutsuzluğa boğan bu ülkenin kirli ideolojik yöneticilerine/destekcilerine Allah yardımcısı olmasın inşallah.!
Nitekim bedduaların yerde kalmadığının delilidir. Bütün kurumların güvenilmezliği ortadadır. Allah rezil rüsva etmektedir.
Her gün bir rezilliği ortaya çıkıyor. Bu hak gaspcılarının.
Senmisin benim hakkıma tecavüz eden. Sakat bırakan. Allah da seni böle sakat durumlara düşürür...;););)
 
kendimize bir etiket beğenip onu yapıştıralım. hangisini tercih edelim ? sakat,engelli,özürlü, özel gereksinimli birey, ya da her neyse...ben bu durumdan gerçekten çok sıkıldım.
 
Sakat-engelli-özürlü sözcüklerini kullananların, "birileri bişeyler yapamıyor, bazılarının özel gereksinimleri var, durun onların bu durumlarını bir kelimeyle tesbit edeyim" diye düşündüklerini hiiç mi hiç sanmıyorum. Bence tanımlama bal gibi de sakat bedene dair! Sakat beden anormal olarak kurgulandığı için, ve dahası "evlerden ırak" diye algılandığı için "engelli" deniyor. Bir yanıyla o ucube sakat bedenlerden uzak kalmak, bir yanıyla da sağlam bedenlerin altını kalın kalın çizmek için...
 
Melike'nin yazdıklarına kesinlikle katılıyorum.
Fakat bazı yazılar malesef aciz izlenimi veriyor bana arkadaşlar.
Yanlış anlamayın lütfen sadece örnek olması için yazıyorum.
iki üniversite okudum - memur çocuğuydum üniversiteleri çalışarak okudum çünkü ailem 3 kardeş olduğumuz için hepimizde üniversite okuduğumuz için para yollayamıyorlar dı?
Kendi şirketimi kurdum.
Aşık olarak sağlıkçı biriyle evlendim.
Mutlu bir ailem oldu.
Üniversite de okurken her şeyi vereceğim bir çocuk olsun yetişemeye bilirim dedim bir çocuğum oldu fakat hataymış keşke bir tane daha olsaydı neyse artık bunada da şükür.
Oğlum sağlıklı bir şekilde yurt dışında tıp okuyor 3. sınıf.
Bunları şunun için yazıyorum sakat-engelli-özürlü hiç biri beni ilgilendirmiyor.
Sağlam olup ta bana özenen milyonlar var. Gelip akıl alıp danışan binlerce kişi var. sadece ayna olan bir yerde sakatlığımı fark ediyorum o da o an biraz kendime çeki düzen veriyorum. yine devam ALLAH kafadan sakat etmesin ZEKİ veya AKILLI olduğunuz sürece güçlüsünüz.Hiç kimseye ihtiyacınız yok istersen facebook u nasıl yaratılarsa sen de eğer kalkamayıp yatağa bağımlıysan böyle bir şeyi sen yarat kimsenin düşünmediğini vaktin bol sen düşün. Bunun gibi şeyler yanlış anlamayın benim için de kolay olmadı ama yılmadım. Acizlenmedim devlet ve ailem dahil hiç bir şey beklemedim.Beklemeyin sizde öyle veya böyle üretin.
Bakın Basit bir örnek iyi fotoshop kullanmak veya 3D max kullanmak veya autocad kullanmak ne ayak istiyor ne efor istiyor.Nede ayakta durmak gerektiriyor.isteyin bu günde sadece bu proğramları iyi kullananların en düşük maaşı 2000tl.İstedikten sonra Bakın daha ileri gidiyorum bu ayağımla ben animatörlük de yaptım rehberlikte yaptım bu işler vizyon ve fizik ister benim fiziğim mi var.Hyır ama iyi bir ikna kabiliyetim ve dilim var dı yaptım.Aklınıza gelen her şeyi yapabiliriz yeterki istiyelim. Kim ne derse desin fiziki bozukluğumu kullanıp bir şeyler bekleseydim yani aciz olsaydım ayak olarak değil ruh olarakta beyin olarakta şimdi bunların hangisi yapmıştım hiç birini devlet ne kanun çıkarıp ne vermiş onları takip edecektim yani aciz olacaktım.Şimdi benim yanıma gelen sağlam insanların acizliğini bir görseniz.Neler yapabileceğinizi görürsünüz.
kusura bakmayın vaktinizi aldım belkide haddimi aştım duygularımı anlamanızı rica ediyorum bunları paylaşalım istedim hepinize yürek dolusu sevgiler.
 
valla ne denirse densin sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor sonuçta noksanız...isim bulmak yerine düzenlemeleri adam gibi yapsalar he dört dörtlük yaşantımız olmıcak yine eksiklilerimiz olcak ama bir arsanın bilmem kaçta kaçını kullandırıyorlar o kullanılmayan bölüme apartman önüne rampa yapma zorunluluğu,her binaya asansör koyma zorunluluğu olsa trenlerde on tane kapı var birine rampa koysalar yada otobüslerde önden iki üç koltuk kaldırsalar otomatik rampa girişi taksalar bu kadar sorun olmıcak ama 21.yüzyılda hala 5 katlı binaya bile asansör yaptırılmıyor çok afedersiniz biraz ağır bi cümle olcak ama kimsenin umrunda değiliz bi söz var ANANI S.KEN KİM KADI.KADIYI ŞİKAYETE KİME GİTCEZ YİNE KADIYA yeri geldimi yönetimdekiler kültürlü düşünceli bilgili insanlar ama bir sakatın düşündüğünü onlar düşünemiyorsa boşverelim ev müebbetine devam bize koymaz ama dileyelim kendileri yada çocukları bizim durumumuza düşünce anlasınlar bizi ...
 
Üst Alt