Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Ressamlar ve Eserleri 2 [Resim]

Sevgili Alper hocam değerli açıklamalarınız için size çok teşekkür ederim...
Artık puzzle mızın parçaları katkılarınızla tamamlandı...


Hoş geldin Hale Aybar arkadaşım... :)
Seni aramızda görmek ne büyük bir mutluluk....

Fridanın yaşam hikayesini anlatan romanı okuduğum da

Kitabın son sayfasını okuduktan sonra uzunca bir süre kapatamadım...

Hayatının çoğunu bedensel acılarıyla geçirmiş olsa da

renkli, romantik, güçlü, yaratıcı, savaşçı bir kadının ölümünü kolay, kolay kabul edemedim...
Ama kim bilir belki de ölüm onun için bir kurtuluştu!!!

Pablo Picasso ya bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dedirtmiş bir ressam Frida...
 
resmini ilk gördügümde bunu mutlaka yapmalıyım dedimm hayatı kadar yüzüde çook özell bencee
andanta eger evine gidersen hayalin bir gün gerçekleşirse eger
benim resmimide götürürmüsünn :?:

 
yener_01' Alıntı:
resmini ilk gördügümde bunu mutlaka yapmalıyım dedimm hayatı kadar yüzüde çook özell bencee
andanta eger evine gidersen hayalin bir gün gerçekleşirse eger
benim resmimide götürürmüsünn :?:

Sevgili yener_01 şimdi o hayal aslında özetle şöyle :)
Ben Santiago ya gidecem :) (bu biraz uzun bi hikaye fazla detaya gerek yok) ;)
ve işte ben oraya gittiğimde sevgili andante de bana misafirliğe gelecek ve biz birlikte Meksiko ya oradan da fridanın "mavi evine" gideceğiz...
Biz planımızı çoktan yaptık....
Bu hayalim gerçekleştiği an neden olmasın tabi ki yaptığın resmide oraya götürürüz....
Resmin orijinalini sakla çünkü bir gün mutlaka orada olacağım...

Elleri yanaklarında 3 kadın...
Frida
Sanem
Hanımeli

Tebrik ederim resim çok güzel olmuş...
Yalnız fridanın resimlerini yaparken dikkat etmen gereken tek unsur “kaşları”...
Çünkü frida kaşlarını asla aldırmazmış...:wink:
 
Çok iyi yaaaaaa :D

Evet bir gün hayallerimiz gerçekleşecek.Hayal olmanın ötesinde yaşanmışlık anına geçecek.

Önce hanımelini bir Santiago ya yolcu edelim. Bu en kısa zamanda olacakmış gibi geliyor. Çalışmalar o yönde.

Ben zaten aklına koyduğu bir şeyi gerçekleştirme şampiyonluğumu kimseye bırakmak niyetinde olmayan biri olarak, Hanımelini ziyaretle başlayan serüvenimde Meksiko ya tabikii gideceğiz.

Ve bu resimde harika olmuş. Bunu da alıp Fridanın evine koymazsak namerdiz.

Ya hanımeli , canımcım bence yener in Fridanın kaşlarını azıcık almış haliyle olan resmi çok daha iyi olmuş :D Evet Frida kaşlarını falan asla almayan biraz erkek tarafı da olan bir kadın da, ben her zaman kendi hayalimde o kaşları alırdım. Bir de baktım sevgili yener o kaşları birazcık alıvermiş. Çok hoşuma gitti. :D

İlginç...

Gerçekten hiç farkında olmadan üç kadın arka arkaya geldi, elleri yanaklarında olarak.

Bu köşeyi seviyorum.
 
andante hanımelii

Herşey önce hayalle başlıyoo eger hayal edilmişsee olmaması için hiçibir needen göremiyorumm.

sizinki öyle uç bir hayalde degil zatenn.
umarım süresi umdugunuzdan kısa olurr..
böylesine özel ve sıra dışı bir resamın evini görmeyi bende isterimm
sıra dışıı diyoruumm
çünküü
ben kendi nüsünü yapan bir kadın ressam görmedimm vardır belki ama ben görmedimm
netimde kotalı oldugu için pek fazla araştıramıyorumm
resim yaparkende kaş almak gibi bir düşüncemm olmadıı ama ben sizin gibi bakamıyorumm demekkii :lol: siz söyleyince fark ettimm evet almışım .
evet bende bu bölümüü çokkk seviyorumm daha öncede dedigim gibii ben amatörümm resim konusunda resimle ilgili teknik terimlerle bir resim açıklaması yapamamm
Ben sadece içimden geldigi gibii ve allahın bana verdigi yetenekle yapıyorumm resimlerii hiç egitimimm yokkk
 
Sevgili andante "3 kadın elleri yanaklarında durumu" bizde “frida ruhu” taşıyoruz ondandır :D

Neyse şimdi Frida’yı özümsedik, tanıdık, sevdik dimi arkadaşlar...

Eğer öyleyse bir başka ressama geçelim...

Bu ressam, eşi ve 11 çocuğuyla birlikte hayatı boyunca yaşadığı şehirden dışarıya çıkmamış...

Fakir bir hayat sürmüş...

Ünü ve serveti öldükten sonra çok artmış olan...

Hollandalı ressam Jan Vermeer...


Resimlerinin yapımını çok uzun sürede bitirirmiş...

Bir tablosunu 2-3 senede tamamladığı olurmuş....

Işığı ve detayları çok iyi kullanmasıyla tanınırmış...

Daha çok burjuva yaşamındaki kişilerin ve ailelerinin ev içi görüntülerini resmedermiş....

İşte Hollanda’nın Mona Lisa’sı olarak tanımlanan en ünlü resmi “türbanlı kızın başı” çalışması...

Varmeer’in hayatından ve yaptığı bu tablonun gizeminden etkilenen yazar Tracy Chevalier

“İnci Küpeli Kız” romanını yazmış ve daha sonra da aynı adlı romandan filme uyarlanmıştır...

Kitap da filmde bu tablo kadar güzeldi....






 
ççooooooookk süperr bir resim bu yaaa
vermeer diger resimleride süperdirr saaatlerce sıkılmadan seyredebilirimm r4esmiii
kitabı okumadım ama filimi seyretmiştimm ve kızın ne kadar bu resimdekine benzedigine dikkat ettinizmii bilmemm ben şokk olduumm seyrederkenn
bence bu resim monalisa dan çook daha iyi
iteşekkürler hanım elii
vjanı buraya taşidigin içinn birkaç resmini daha eklemeni istesemm gözlerimiz bayram etsin yaff :D
 
Tabii hemen :D





Leonardo da Vinci'nin ünlü eseri Mona Lisa'nın sırrı çözülmüş...

Fakat bu resmin sırrı nedir bilemiyorum? Yener...

Sanırım bu resimle ilgili kitaptaki anlatılanlar ve filmde geçenler tamamen hayal mahsulü...

Lütfen yine rica edeceğim bilen varsa bizlerle paylaşsın... ;)
 
Ah canımcım bence yine son derece önemli bir ressamla ilgili olarak konuşacağız demektir.

Kuşkusuz inci küpeli kız seyrettiğim filimler arasında bende iz bırakan filmlerden bir tanesi.

Bir daha ve yine bir daha seyrederken sıkılmayacağım güzel filmlerden yanii.

Açıkcası filimde geçen olayların gerçek olup olmadığıyla çok fazla ilgilenenlerden değilim.

Ama bu resme bakarken bu kadın karşımızda bir yerde dikiş dikiyor izlenimi yaratıyor bende. Hatta sanki konuşuyoruz da onunla. Ben de o odanın içindeyim onunla.

Ressamda dış mekanlarla ilgili görüntülere pek rastlamıyoruz. Bir evin içinde yaşanılan her anı görmek mümkün. Bu yüzden de resimdekiler bizlere hiç ama hiç yabancı gelmiyor. Günlük yaşamdan kesintiler gibi.

Ben bu ressamda ışık olgusuna bayılıyorum. Bilemiyorum belki de ışığı en iyi kullanan ressamlardan bir tanesi.

Kim ne derse desin inci küpeli kız resmi ise yaptığı tüm resimlerden çok daha farklı bir özelliğe sahip. O filimde yaşanılanlara inanıyorum. :D
 
tşkk
andante
sadece seyrediyorumm resim lerii ışıgımı
ışıgı daha iyi yansıtacak renklerimi iyii kullanıyo her ikisini sanırım

oooffffffffffffffffffffff
süper yaaaaaaaaa süperrr
 
2 resimdi sanırım inci küpeli kızda bu figürün aynısını görmüştüm..gayet başarılı bir renk ustası..paylaşım için tşkler..
 
Vermer....Portre ressamlarının en ünlüsü...Birçok yenilikleri getirerek sanat dünyasını yönlendiren büyük usta.Yanlızca plastik sanatlar değil...Modern sanatın ilk adımı olarak kabul edildiğini görmekteyiz.

Napolyon işgalindeki ülkesinin ve halkının acılarını tuvaline,bir fırça darbesi ile ifade ederek ,toplumsal sanatı, hiç farkında olmayarak harekete geçirmiş.Dönemin yorgunluğunu ve o ruhun hassasiyetini tuvale nasıl taşımış değil mi..Ömrünün çoğunu savaşın ruhsal etkisi altında travma geçirerek yaşayan sanatçı geleneksel resim sanatı için de büyük bir model.Yaşanan koşulların ve 17.yy dönemlerin yurttaşı ve olgun sanatçı tavrını sergileyen büyük ustalardan biri;ki bu şekliyle de modern sanatın önünüde açmış.

Yeteneğin dışında bu ruh bütünlüğü ve disiplinli manyaklık olmasa sanırım ressam olunamıyor.Ne dersiniz?!
Eserler için teşekkür ederiz Sanem Uçar
 
O kadar güzel ki hepsi, hayran kalıyorum doğrusu.
Bir de, her resmin değişik tekniği ve özellikleri geliyor aklıma, onlara hakim olamamak gıcık ediyor beni :):)
Enfes paylaşımlar için çok çok teşekkürler herkese. Devam... :)

Sanem, her ressama, ya da akıma ayrı bir başlık açmak daha güzel olmaz mı? Ne dersiniz?
 
Sevgili bülentcim,

Söylediğin şeyi çok uzun zamandır düşünüyorum zaten ve farkındaysan son zamanlarda çok daha fazla güçlendik.

Aramızda amatör olarak resimle ilgilenenler ve yaşamını resim sanatına adayıp bu anlamda eğitim verenler oluşmaya başladı.

Bu sebeple bu bölüm en kısa zamanda uçacak haberin olsun... :D

Çok daha etkin ve yine bir arşiv niteliği taşıyan bir bölüm olacak burası. Ve sadece kopyala yapıştırdan tamamiyle uzakta...
 
sevgili andante

bence her aıkımı bir başlık altında topla ve onların en ünlğlerini burada paylaşalım ne dersinn her ressamdan sadece bir resim koyumakta bir önerii daha çokk ressama yer verilmiş
olurr.
bir önerii
 
Sevgili adente,

Sitedeki tüm fotoğraf,karakalem,yağlıboya..vs çalışmaların yer aldığı,farklı akım ve uslupların olduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.

Bilgi aktarıldıkça çoğalır.Bu sayade plastik bir görüş kazanıyoruz.

ellerine sağlık.
 
Şair Nazım Hikmet'in ressamlık yönü bilinmez genelde :) Nazım'dan bişeyler ekleyeyim ben de..

NÂZIM'IN RESSAMLIĞI
Nâzım resim yapmaya annesine özenerek başlamış olmalı.
Celile Hanımın ressamlığı varlıklı bir kadının oyalanmak için seçtiği bir hobi değil, bir tutkuydu. Ressam olmak için evini barkını dağıtıp Paris'e gittiği söylenirdi.
Kadıköy'de oturduğumuz yıllarda, Nâzım, annem, ben, arada bir ona giderdik. Odaları yaptığı tablolarla doluydu. Evi tam anlamıyla bir ressamın eviydi. Resimden başka bir şey düşünmediği açıktı.
Yalnız yaşıyordu, ama her zaman çok süslüydü. Güzelliğe vurgun bir insan olarak anılırdı.
Yüzünü aşırı boyadığı için Nâzım kızar, söylenir,
"Şimdi hepsini silmezsen, çıkıp gidiyorum," diye kapıya yönelirdi.
Celile Hanım boyalarını silmeye yanımızdan ayrılınca, annem, "Nâzım, niye böyle yapıyorsun, o bir ressam, yüzünü de bir tablo gibi boyuyor, niye anlamıyorsun!" diye fısıldardı.
Ben de merakla bakınırdım iş nereye varacak diye...
Nâzım'ın resim yaptığını ilk Mithat Paşa köşkünde
oturduğumuz yıllarda görmüştüm. Ama bunlar yağlıboya ya da pastel resimler değildi. Karakalemle mi, ya da yumuşak bir kurşunkalemle mi, bilmiyorum, evdeki herkesin yandan kafalarını çizmişti.
Hani eğlence yerlerinde ressamlar vardır, belli bir para karşılığı resminizi çiziverirler, onlar gibi...
O gün salondaki şöminenin önüne Adnan Ağabeyin çizim tahtasını yerleştirerek kendine bir yer yapmış, biz de sırayla gidip karşısına oturmuştuk. Bayağı da benzetiyordu.
Vedat Başar, her zaman olduğu gibi işin gırgırındaydı.
"Nâzım, sen aç kalmazsın," diye takılıyor, bir panayırda tezgâh açsa günde kaç para kazanacağını hesaplıyordu.
O çizimlerin yok olup gittiğini sanıyordum.
Yıllar sonra bir gün Maslak'ta Adam Yayınları'nda otururken, Rasih Nuri İleri'nin üst katımızda, AnaBritannica'da çalışan oğlu Suphi Nuri İleri elinde onlardan ikisiyle geldi :
"Bunları babam bir sahafta bulup almış, size göstermek istedim..."
Vedat Başar ile Leman Teyzemin resimleriydi.
Çok şaşırmıştım... Nasıl olmuş da bir sahafın eline geçmişlerdi?
Vedat Başar, Fahamet Teyzemin, Fifi'nin kocası. Leman Teyze ise Fifi'nin çok sevdiği bir arkadaşı, ona da "teyze" derdim. Kadıköy'deki apartmandayken bizimle otururdu, Mithat Paşa köşküne de sık sık gelip gece yatısına kalırdı.
Öteki resimler kim bilir nerede, kimlerdeydi? Nenem, Fifi, annem, Selma Teyzem, Adnan Ağabey, ben, evde kim varsa, hepimiz sırayla oturmuştuk Nâzım'ın karşısına.
O günün dışında Nâzım'ı resim yaparken gördüğümü anımsamıyorum.
Bir de işte kitap okurken kurşunkalemle kapaklara, kapak içlerine, kenar boşluklara çizimler yapardı. Genellikle gemi, yelkenli, çiçek, el, göz çizimleri, korkunç suratlar...
Resim yapmaya düşkünlüğü İstanbul Tevkifhanesi'nde başlayıp çankırı Cezaevi'nde tam anlamıyla patlak verdi.
Yağlıboya, guvaş, pastel, karakalem...
Cezaevinin içinden görünümler, mahkûmların, Piraye'nin, kendisinin portreleri...
Sonra Bursa Cezaevi'nde de arada bir yoğunlaşarak sürdü.
Sanırım bu onun için dinlendirici, oyalayıcı bir uğraştı.
"Bugünlerde kendimi bütünüyle resme verdim," deyip başka her şeyi bıraktığı olurdu.
Balaban'ın yeteneğini sezip gereçlerini ona armağan ettikten sonra resim yapmadığı söylenir, ama açlık grevi sırasında üsküdar Paşakapısı Cezaevi'nde kendisini görmeye gittiğim bir gün, bana akrabası olan Mehmet Ali Aybar'ı tanımaktan duyduğu mutluluğu aktarmış,
"Birlikte resim yapıyoruz, o benden daha iyi ressam," demişti.
Cezaevinden çıktıktan sonra, Türkiye'de ya da Sovyetler Birliği'nde resim yapıp yapmadığını bilmiyorum[SIZE=4].[/SIZE]

Cankiri_Hapishanesi__1940__Karton_uzerine.jpg
Cankiri_Hapishanesi__1940__Karton_uzerine_pastel__30_x_19_cm.jpg

Çankırı Hapishanesi, 1940, Karton üzerine

Kalayci_Dukkani__1940__Karton_uzerine_pastel__35_x_25_cm.jpg

Kalaycı Dükkanı, 1940

Savasa_Giden_Askerler__Bursa__Tuval_uzerine_yagliboya__46_x_25_cm.jpg

Savaşa Giden Askerler, Bursa, Tuval üzerine yağlıboya, 46 x 25

Sira_bekleyen_hastalar__Bursa__Tuval_uzerine_yagliboya__46_x_25_cm.jpg

kendiportresi.jpg
 
Fahrelnissa Zeid“1901 yılında İstanbul, Büyükada’da Şakirpaşa Konağında doğdu. 13 yaşında resimle ilgilenmeye başlayan Zeid, 1920'de Sanayi-i Nefise Mektebi'nde ilk kız öğrenci olarak sanat eğitimine başladı.
Modern Türk Resmi'nin doruklarından biri olarak nitelendirilen sanatçı, sanata düşkün Şakir Paşa Ailesi'nin bir ferdidir. Fahr el Nissa Zeid, diplomat, hattat ve tarihçi Şakir Paşa'nın kızı, Sadrazam Cevat Paşa'nın yeğeni, yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın (Halikarnas Balıkçısı) ve ressam Aliye Berger'in kardeşidir. Ressam Nejat Devrim ve tiyatro sanatçısı Şirin Devrim, Zeid'in ilk eşi yazar İzzet Melih Devrim'den olan çocuklarıdır. Zeid, seramik sanatçısı Füreyya Koral'ın ve ressam Can Kabaağaçlı'nın da teyzesidir. Fahr el Nissa Zeid, İlk evliliğini tanınmış yazar Edip İzzet ile yaptı. ikinci evliliğini 1954 yılında Irak Kraliyet Ailesi'nin üyesi ve Irak'ın Berlin ve Londra Büyükelçisi Emir Zeid ile yapmıştır. Eşinin görevi dolayısıyla Avrupa'nın sanat merkezlerinde yaşama fırsatı bulmuş ve resim çalışmalarına aralıksız devam etmiştir. Kendi yaşamı ve sanatını anlatan bir kitabı da bulunmaktadır.
Lirizm ve romantizme dönük resimleriyle ve son döneminde yoğunlaştığı portreleri ile tanınmıştır.
1994'de Washington'daki National Museum of Women in the Arts'da, ”Arab Women Artists” (Arap Kadın Sanatçılar) başlığıyla düzenlenen sergide yapıtları yer alan Fahr El Nissa Zeid 1991 yılında Ürdün-Amman'da ölmüştür.









 
vay roacc teşekürlerr
nazım.ın ressamlıgı olduunu biliyodum ama bunların çogunu görmemiştim
ressam şairr
bende kitapçıdan bedri rahmi eyüpoglunun resim kitabını istemiştimm
kitapçı bana
o
ressam degil abii
şair demiştii :D aslında önce ressam sonra şairr(çatal karam çingenem, bilmeyen yokk.)
nazım önce şair sonra ressam
 
hepsi birbirinden güzel çok teşekürler arkadaşlar paylaşım için :wink:
 
ben tesekkur ederim arkadaslar:)
 
Hazır 24 Kasım yaklaşmışken... : )

Toulouse - Lautrec

b-27465-lautrec.jpg


1864 Henri-Marie-Raymond de Toulouse-Lautrec-Monfa 24 Kasım'da, Güney Fransa'da bulunan Alba'da doğar. Babası, Kont Alphonso de Toulouse-Lautrec, Fransa'nın en eski asilzade ailelerinden birinin reisidir; annesi, Kontes Adéle, Kont'un birinci dereceden kuzinidir.
1864 Henri'nin ebeveynleri ayrılır ve bir mürebbiye tarafından büyütülür.
1872 İlk resim derslerini sekiz yaşında sağır-dilsiz hayvan ressamı Réne Pierre Charles Princeteau'dan alır. İlk eskiz ve karikatürlerini çizer. 1878-79 Bacaklarında kalıcı hasar yaratan iki kaza geçirir.
1881 Ressam olamaya karar verir. Amcası Charles ve Princeteau tarafından desteklenir ve teşvik edilir.
1882 Princeteau'nun atölyesinde çalışır. Daha sonra Léon Bonnat'ın atölyesine kaydolur. Bonnat'nın atölyesi kapandıktan Fernand Cormon'un atölyesine devam eder. Van Gogh, Degas ve Bernard ile tanışır.
1884 Pau'da ilk karma sergisi. Montmarte'de bir apartman dairesi tutar..
1886 rue Tourlaque'de bir atölyeye taşınır; orada on üç yıl kalır. Daha sonra modeli ve sevgilisi olan Meets Suzanne Valadon ile tanışır; bu ilişki Valadon'un 1888'deki intiharına dek devam eder.
1887-88 Toulouse, Paris ve Brüksel'de karma sergilere katılır. Japon tahta baskıları üzerine çalışır.
1889 Bu tarihten 1894'e kadar the Salon des Indépendants'da ve the Cercle Artistique et Littéraire Volnay'da yer alır. Mouilin Rouge'un açılışından itibaren düzenli müştesi olur.
1891 İlk taşbaskılarını yapar. Bunun yanı sıra kendisini Paris'te ünlü edecek olan ilk posterlerini ve renkli baskılarını yapar.
1893 İlk büyük kişisel sergisi Boussod-Valadon Galeri'de açılır.
1894-97 Bürüksel, Londra, Hollanda, İspanya ve Portekiz'i ziyaret eder.
1899 Sağlığı bozulur: depresyon, halüsinasyon ve panik ataklar görülmeye başlar.failing health; depressions, hallucinations and panic attacks. Paris yakınlarında bir senataryumda tedavi görür.
1900 Yaşama istenci kırılır ve alkol problemi çoğalır.
1901 Paris'ten ayrılarak annesinin yanına, Malrome'a yerleşir ve 9 Eylül'de burada ölür.












 
Bu balıkta paylaşımlarınız için herkese teşekkür ederim arkadaşlar. Hepsi çok güzel.Özellikle Frida beniçok etkiledi, hayatınıda mutlaka okumak istiyorum. bi araştırayım bu kitabı bakalım nerede bulabileceğim.
 
Harika paylaşımlar,bilgiler,eserler ve sanat üzerine buram buram bir sohbet... :)
ama bu gibi başlıklar iş de değilde evde şöyle rahat bir zaman diliminde daha detaylı bir şekilde tekrar okumalıyım dediğim türden,
sizi izlemeye devam edeceğiz... 8)
teşekkürler :wink:
 
slm. burda yeniyim

ben de amatör olarak yağlıboya resim yapıyorum. we bu form u çok beğendim.
 
Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech, kısaca Salvador Dalí
:)

dali01020ap.jpg


Salvador+Dali+-+Soft+Construction+With+Boiled+Beans+-+Premonition+Of+Civil+War.preview.jpg


dali01854ps.jpg


slayt134cf.jpg


Dali.jpg


666.jpg


clipimage001aj4.jpg


resim21pw8ge3pf2.jpg


resim2oe9xg1dk5.jpg


resim1wm0oo1yo3.jpg


resim16xm1sn3ke4.jpg




Bunlar en çok sevdiğim eserleri umarım beğenirsiniz :)
 
Harika bir iş çıkartmışsın canım,

Ne zamandan beri aklımdaydı bir türlü fırsatım olmuyordu.

Çok ama çok teşekkürler.
 
Hepsi birbirinden güzel ..
Çok beğendim..
Teşekkürler Kuetzalkoatl ..
 
Üst Alt