Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engelliler, ötekileştirilmiş bilinç, "ben öteki değilim" refleksi [Tartışma]

"Zaman" konusunu unuttuğumu sanmıyorum ('bir kaç nesil önce ve sonra' dedim) da .. "Orantısız güç kullanma"yı anlayamadım..:confused: Biz zaten yarışa epeyce geriden başlıyoruz.. Bu da bir tür orantısız güç kullanımıdır.. :)
 
Yazılanları okudum merak ettiğim şunlar:
1- çözüm ötekileştirmenin kendisi midir?
2-Toplum kesimlerini ötekileştirilmek yoluyla yok saymak ne derece doğrudur?
3-Herkes gibi olmayanları dışlamak ötekileştirmenin neresinde yer alır?
4-Ötekileştirilmek itaat etmek midir?(boyun bükme-köleleştirme-aynınlaştırma-düşünmeme...)
 
Önceki yazılarımda "donanım" kelimesini kullana kullana dilimde tüy bitti.. :p O yüzden şimdi kullanmayayım dedimdi..:) Ama yine kullandık sayende.. ;) Sen tamamlamış oldun..

Olay sen-ben meselesi değil.. İki-üç hatta 200-300 kişiyle de yapamazsın bunu!:) Salt kişilerle olacak şey değil çünkü!! Kültür-ekonomi-gelenek-görenek vb. her bi şey dahildir bu potada. Eritilmek için bekliyorlar:) O yüzden -argo deyişle- kimsenin maçası yemiyor:p dediklerini yapmaya.. Hep başkasının üzerine atıyor.. Sen de öyle yap.:rolleyes:

E ben de farklı şey söylemiyorum ki..Binlerce yıllık teorik miras var.. (Bunun son 180 yılı çok çok önemlidir!) Mirası yemeyi bırak ne yediğimizi bilmiyoruz bile :p


Not: Öykü, sorularına daha sonra cevap vereyim izin verirsen :eek: (Tabii, diğer arkadaşları bağlamıyorum:))
 
Benbeklerim soruların cevaplarından sonra konuşmak yazmak istiyorum düşüncelerimi sabırlıyımdır çayı demledim sorun yok.Bu arada yazılanları okumak büyük keyif benim için
 
Bu günde cevap günü olsun .. Çayları alıp oturalım fiskos köşesine ..Nasılsa Pazar ..


Sevgili Kalem ..
Umarım övgülerini hak etmişimdir .. Fakat şimdi daha iyisini yazma görevi verdin bana .. Malum en güzel söz söylenmedi daha diyenlerdenim ben ..

Haaa birde şu ’’ lütfen’’ konusu var .. Onu ses tonu ile muhatabına anlatır bence herkes .. Hem de en iyi şekilde .. Muhatap nasıl anlıyorsa ..

Baben’im ..
Haklısın oradaki olaylar anlık .. Bizimki sürekli .. Çözümü daha kolay o yüzden ..
Fakat bizimkinin çözümü de tek bir kerelik olacak .. Sokağa çıkmamız gerektiğine inanıldığı gün sorun kalmayacak ortalıkta .. Sokakta, onlarla yaşamamız gerektiğine inanıldığı gün önümüz açılmaya başlanacak .. Apartmanlar, sokaklar, ulaşım, kamu binaları, okullar ulaşılır olacak bizlere … Ve inan ki bunlarda bir kere olacak ve de kalıcı olacak .. Sonrası gelecek kendiliğinden .. Bizler uzağa, daha uzağa, her gün daha uzağa gidebileceğiz .. Giderken de onlar bize alışacak, biz onlara .. Onların yaptıkları işlerin bir çoğunu yapmayı öğreneceğiz, onlar yapabildiğimizi görecekler .. Bize dokunacaklar .. Bizimde iyi şarkı söylediğimizi, iyi eğlendiğimizi, sallansak ta arada iyi dans ettiğimizi, İyi içtiğimizi, iyi kavgacı olduğumuzu görecekler .. Öteki olmadığımız
anlaşılacak .. Ailelerimiz bizden ‘’kurtulacak’’ .. Onlarda normal yaşama dönecek .. Ne bilem işte bunlar çok kısa zamanda oluşmaya başlar, önümüz açılsa diyorum ben .. Su yolunda akmaya başlar ve kıyılarında bizde başlarız balık tutmaya …

Sevgili Öyküekin;

-Çözüm ötekileştirmenin kendisimidir? Tartışmaya sıfırdan başlamış gibi olacak ama kısaca anlatayım; Bir merkez ve onun oluşturduğu toplum bilinci var bizleri öteki sayan .. Üstelik bunu çaktırtmadan, yalan söyleyerek, sinsice yapıyor .. Ötekileştirdiğini bile kabul etmiyor, ancak yaptıkları da artık çuval sığmaz olmuş.. Merkezi güç için ötekileştirme çözümdür .. Bu paylaşım arenasında nüfusun yüzde onunu paylaşımdan uzaklaştırıyor .. Yada minumum bir şeyler vermeyi hak görüyor .. Oysa paylaşımda vatandaşlık hakkı olmalıdır ve insanca olmalıdır .. Ülkemiz paylaşımın en eşitsiz olduğu Dünyanın en barbar ülkelerinden birisi olmuştur ..
Gelelim engellilere; Onlar ötekileştirildikleri halde yaşamlarında, kendilerine Merkez ve onun oluşturduğu bilinçle bakmaktadırlar .. Oysa onların ötekileştirilen yaşamlarına bakarak bir karşı bilinç geliştirmeleri gerekir .. Herkesin önünü açmaya yetiyorsa Devletin gücü, bizimde önümüzü açın demeleri gerekir .. Bunu için ne yalvarmalarına, nede isteklerinin haklı olmasına gerek vardır .. Bu HAK’kıdır .. Devletinde SORUMLULUĞU ..

-Toplum kesimlerini ötekileştirilmek yoluyla yok saymak ne derece doğrudur?
Bunun cevabını yukarıda vermiştim .. Ayrıca ekleyeyim .. Biz üretim yapmayan bir toplumdan geliyoruz.. Daha alışamadık ne üretmeye, nede düşünmeye ..
Üretim geleneği olan toplumlar, herkesi üretimin içine sokmaya gayret eder ..
Oysa Ganimetçi toplumlar, ganimeti paylaşırken, hiyle ve hurda ile kendine daha çok pay çıkması üzerine kurulmuştur .. O yüzden Engellilere ve güçsüzlere kapa çeneni verdiğimize dua et denir .. Yani temelinde ahlaksızlık yatar ..
Bizim içinse bu durum razı olmak anlamına gelir .. Bize düşense bu iki yüzlülüklerini görmek, anlamak, yüzlerine vurmak olmalıdır ..

-Herkes gibi olmayanları dışlamak ötekileştirmenin neresinde yer alır?
Bu soruya burada cevap vermeyelim isterseniz .. Başka bir konu bu .. Fakat temelinde ötekileştirme için haklı neden arayan Merkezi gücün ideolojik bataklıkları yatar .. Merkezi güc ötekileştirmeyi yaratabilmek için ortalama bir insan portresi yaratıp, onun dışındakileri yok sayar .. Hatta düşman yaratır,.. Ortalama ise genelde sağlam, güçlü, ırkçı ve dindar sorgulamayandır .. Herkes gibi olmayan zaten baştan elenmiştir, kötüdür .
Tekse, sayıları azsa ucubedirler .. Sayıları fazla ise ötekidirler ..


Ötekileştirilmek itaat etmek midir?(boyun bükme-köleleştirme-aynınlaştırma-düşünmeme...)
Aslında merkezi güç bunu ister .. Madem farklısın, öteki olmayı kabul et, sana biçtiğim yaşama boyun eğ, itaat et .. İstediği budur .. Merkezi güç oluşturduğu, toplumsal bilince de bunu pompalar .. İşte burada bizim yapmak zorunda olduğumuz şeyse, oluşturulan bilince ‘’ hade leynnnn’’ deyip nanik yapmaktır ..
Kendi düşüncelerimizin bir sistematiğini oluşturup Merkezi güce ve onun oluşturduğu toplumsal bilince karşı çıkmaktır ..

Bu düşüncelerimi açıklama fırsatı verdiğiniz için güzel sorularınıza teşekkür ederim. Tabi hepinize .. Saygılarımla …
 
Sevgili Kuyucak,
Sokağa çıkmamız gerektiğine inanıldığı gün sorun kalmayacak ortalıkta .. Sokakta, onlarla yaşamamız gerektiğine inanıldığı gün önümüz açılmaya başlanacak ..
Demişsiniz.
Ben de diyorum ki:Sokağa çıkmanız gerektiğine inandığınız gün sorun kalmayacak ortalıkta .. Sokakta, onlarla yaşamanız gerektiğine inandığınız gün önünüzü açmak için mücadeleye başlayacak ve sürdüreceksiniz bu mücadeleyi. Ve aileler... Engelli aileleri. Evlatları kadar onların da inanmaları gerekiyor dışarıda engelliler için bir hayat oldurulabileceğine...
 
Sayın Kuyucak,gayler,engelliler,kürtler,lazlar vb vb başka bir kitle tarafından ötekileştiriliyorsa ötekileştirilen kitlede ötekileştirenleri ötekileştirmiş olmuyor mu?Y ani bu ötekileştirme olgusu kişiye kitleye vb vb karşılıklı olarak sürekli değişmiyor mu? Ötekileştirme durumuna herkes kendi penceresinden bakıyor değil mi?
 
merhaba

bu tartışılan iki başlık ötekileşme ve engellenen özürlülerin örgütlenme sorunu birbirine girmiş durumda hele birde entellektüel üslup işin içinde olunca tam bir kavramlar kargaşası oluşdu

engellenen özürlülerin örgütlenme sorununu ötekileşmeden ayırarak tartışılması önerim

halkın anlayacağı dilden tartışmaya özen göstermek daha doğru olmazmı ?

özürlünün ekonomik pisikolojik sosyolojik analiz incelemesini felsefenin fiziğin iktisatın diyalektiğin ışığında bilimsel bakış açısıyla yapılması çok verimli ancak başlıklara dikkat etmek gerekmezmi

özürlünün sistemle bağı
özürlünün sınıfla .toplumla. dinle .gurupla .bireyle. kurumlarla. ilişkileri iletişimleri
özürlünün kapitalist sistemle çelişkisi uyumsuzluğu
özürlünün siyasal sınıfsal bilinci
özürlünün örgütsüzlük sorunu
vs. butür buna benzer başlıklar anlaşılması daha kolay olacaktır

henüz köylü gelenekleri feodal gelenek eğitim kültürü mevcut üzerimizde
sistemin ve burjuvanın istediğibi dikkat etmeliyiz
 
Öyküekin..
Birtek engelliler hariç herkes kendi penceresinden bakıyor.. Engelliler Duygusal öteki olamıyor.. Çünkü öteki olduğu söylenmiyor..Aksine en büyük öteki o diyorum ben.. O yüzdende bilinci yalvarmak üzerine kurulu.. Tüm örgütlü güçleri bile yalvarıp üş beş koparma peşinde..
Fakat şunu unutmayın ötekilerin ana kütleyi düşman belleme durumu yoktur.. Sadece kendilerini özgürce yaşamak isterler.. Hem ana kütle içinde olmak, hem kendilerini yaşamak, saygı duyulmak isterler..
 
Bana göre ötekileştirme insanın insan olma kimliğine yabancılaşmasıdır.Montaigne'nin de dediği gibi:[FONT=Verdana]“Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.”Özgürlük bilinci ve mutluluk istemi hem kendimiz hem öteki için ortak bir yaşama temeli özümsenmeyecekse kanayan yaralar kanamaya devam edecektir[/FONT]
 
Merhabalar...
Bu konu basligi altinda yazilanlanlari iki-uc hafta oncesinden okumustum fakat bugun gordum ki tekrar uzerinden gecmekte ve sindirmekte fayda oldugunu dusundugumden degerli dusunurlerin yazilarini ozumseyerek zevkle bir kez daha okudum.Bu beyim firtinasi sofrasinda benim de bir tuzum olmasini isterim.

Musadenizle sunu belirtmeliyim ki: Irdelemekte oldugumuz "otekilestirme" baslikli konuyu sokaktaki vatandasa sorsak nasil cevaplar ve tepkiler alirdik hic dusunduk mu?Egitim ve en onemlisi bilinc sevisyesi daha oturmamis olan toplumumuzda boyle bir konunun konusulmasi "gunumuz icin "basli basina bir absurdluk icerir.Emin olun disardaki akli selim dedigimiz vatandaslarin cogunlugunun bile boyle bir olgudan ne bir haberleri ne de bunun uzerine benimsedikleri sahsi dusunceleri yoktur.Kaldi ki bizler yani tabiri caizse "otekiler etiketiyle zikredilenler"icinde kisisel ve toplumsal bir bilincin henuz oturmadigi bir gercektir.

Izninizle bunu orneklerle izah edeyim...

Degerli dusunur Baben'inde onceki yazilarinda deginmis oldugu:"Türkiye'deki engellilerin %39'u okuma-yazma bilmiyormuş.. (Rakamlar/oranlar sürekli değişir.. Onun için pek bir önemi yok kesinliğin.) Geriye kalan %60'ın da %80'i ilkokul mezunudur kanımca.. Üniversite mezunu olanlar %5'i bulur mu bilmem! -ki örgün eğitimin resmî ideolojiden sıyrılıp ne kadar muhalif bilinç oluşturacağını tartışmaya bile gerek yok sanırım."bu tablo maalesef ne kadar trajik ve sorunlu bir bilinc seviyesine sahip toplum oldumuzu gozler onune sermektedir.Bu demek degildir ki tartisilmasin!

Bir ikincisi Avrupa Ronesansi 300 yilda benimsedi bildiginiz uzere.Bunu Avrupada bir donem yasamis ve oranin kulturunu bir nebze olsun tatmis biri olarak once bu konu uzerinde cok buyuk bir payin oldugunu dusundugum Avrupa ile Turkiye toplumlari arasindaki "bilinc farkina" deginmek istiyorum.Bunu yaparkende amacim kendi ozumu yani milletimi yermek degildir bu iyi biline...

1-Avrupada bir copcuye copcu gozuyle bakilmaz,o kisi yaptigi isten baskalari tafafindan otekilestirilmez yani etiketlenmez.O kisi icin copculuk bir istir top
lumda yasamak ve varolmak adina ve bunu da gocunmadan yapar ki kimsede ona farkli bir gozle bakmaz.Bizde varin siz dusunun...

2-Avrupada her kaldirim,her durak,her yol,her trafik isigi,her ulasim araci,gunluk hayatta engellilerin "bizim otekiler tabiriyle zikrettiklerimizin"de ortak kullanacagi yasam gereksinimleri icin ne varsa tamamen oncelikli olarak engellilere gore tasarlanir ve yapilir.Bizde ki sadece kaldirimlari varin siz dusunun...

3-Avrupada engelli toplumdan tecrit edilme dislanma duygusuyla yasamaz cunku toplumun bizati etkin elemanidir yani toplumun olmasi gereken bir zinciridir,paslandi diye kesilip atilmaz.Bizde yine varin siz dusunun...

4-Avrupada bir ulke icerisinde egitim, kultur,bilinc, vb konularda insanlar arasinda ucurum yoktur.Bizimse en buyuk problemlerimizden biridir.

5-Avrupada kimse calisanin bir kurus hakkini yemez ve calistigi saatlerin karsiligini kurusu kurusuna verir.Isveren bilir ki devlet normlarini koymustur
ve herkes buna uymakla mukelleftir.Canim ulkem de kimin eli kimin cebinde belli degil maalesef.

Bunun gibi sizlere onlarca ornek sayabilirim ama kafi oldugu kanaatindeyim.Simdi soruyorum; "Otekilestirilmis" diye zikretmis oldugumuz bizler yani engelliler miyiz? yoksa icinde yasadigimiz bu guzel topraklarda "yasadigini sanan" herkes mi?

Tesekkurler...
 
Öykü ekin ve morevenj ben burada ötekileştirmeyi savunmuyorum.. Onu kutsamıyorum.. Benim yapmak istediğim bir durum tesbitidir.. Üstü pisliklerle kaplanmış, taşlarla kapatılmış bir ötekileştirilme hikayesini açığa çıkarmaya çalışıyorum.

Durum tesbiti yapıp bizi ötekileştirenlere karşı bir bilinç oluşturup, engellilerin mücadele etmesi gereken bakış açısını bulmaya çalışıyorum..
Zaten ta baştan dedim, sakat soykırım politikasından batı vaz geçti.. Batı bu politikanın sonuçlarından mutsuz oldu ve engellileri üretimin ve tüketimin yani yaşamın , sokağın içine çekmeye başladı..
Oysa ülkemizde bu sakat kırım politikası son hız devam etmektedir..
Evinden çıkmaması üzerine planlanmıştır engellinin yaşamı..

Evimden rahat çıkabilen, işine rahat gidebilen, ekonomik geliri iyi sayılabilecek, ulaşımını kendi sağlayan ben bile tam olarak sokakta değilim..
Bağımlıyım çünkü.. Belli yerlere bağımlıyım.. İstediğim yere yemeğe gidemem,mutlaka merdiven sorunu vardır.. Mutlaka tuvalet sorunu vardır.. İstediğim yere sinemaya veya tiyatroya gidemem mutlaka ulaşamam.. İstediğim plaja gidemem mutlaka bir kaç kişiye bağımlı olurum..
Tek kelime ile sistem beni aklın alamayacağı kadar bağımlı yapıyor başkalarına..Ve ben nefret ediyorum bağımlı olmaktan ve vaz geçiyorum tüm istemlerimden.. İstemiyerek bağımsız oluyorum ben.. Ve tüm engellilerin yaptığı budur diyorum.. Vaz geçiyorlar istemlerinden..
Önümü açın dediğim bu benim..Önümüzü açın ve size bağımlı olmaktan nefret eden bu insanlara kulağınızı tıkamayın.. Siz ne yaparsanız yapın, bize isterseniz kutsal bir yaratık gibi davranın farketmez, biz kendi başımıza hareket etmek istiyoruz..Bağımsız olmak istiyoruz sizden..Açın önümüzü yeter.. Bunu hangi kutsal gerekçe, hangi bahane ile yada hangi inançla yaparsanız yapın bunun adı ötekileştirmedir ve bizim adımıza düşünüp karar vermektir diyorum..
Bunu sokaktaki adama anlatmak zorunda değiliz biz.. Kendimize, Merkezi güce ve bizi temsil ettiğini sanan örgütlere anlatsak epey yol alırız..Ama bu bakıştan taviz vermeyerek.. Yoksa kız istemeye gidip, cebinize konan 100 lira ile dönersiniz..
 
Ortak bir mücadele yaratamadığımızın altını çzidiğinizi anlamış durumdayım.Ama işin içine ötekileştirme tanımlaması girince anlatmak istediğiniz olgunun içeriği daha geri planda kalıyor gibi.Onun dışında -duygusal(fiziksel) -olarak yapmış olduğunuz tanımlamıza ötekileştirme kavramını ayrı tutarak katılıyorum...
 
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Engellinin yaşamının evinden çıkmaması üzerine planlanmış olduğu doğrudur bir bakıma. Hatta dışarıdaki yaşamın engellinin de katılımına uygun şekilde planlanmamış olduğunu söylemek daha doğru olur. [/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]Engelli yaşamını dışarıya göre planladığı sürece yaptırım gücü artacak, istediği yerde yemeğe, tuvalete, sinemaya, tiyatroya, maça, plaja gitme koşulları engelliye göre düzenlenecektir. Toplu ulaşım, kamu binaları, okullar gibi kamusal alanlarda olmak herkes kadar engellinin de hakkı olduğu için, bu hakkını söke söke alacak. [/FONT][/SIZE]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Özel alanlarda ise bir tüketici olarak var olmak istediği gerçeği dank edecek kafalara. Gitmek istediği restoranın, otelin ya da sinemanın, engelli girişine uygun olup olmadığını soracak. Eğer değilse, bir soru işareti oluşturacak kafalarda. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Daha olmadı merdiven sorunu olan bir otele, restorana ya da sinemaya gidecek. "Ben müşterinizim, siz de bana hizmet vermeye mecbursunuz, hadi taşıyın beni içeri " diyecek. Üstelik bunu bağımlı olduğu, muhtaç olduğu için değil, orada bulunmak en doğal hakkı olduğu için söyleyecek. [/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]"Parasıyla değil mi kardeşim, ben bu otelde konaklayacağım, bu restoranda yemek yiyeceğim, ya da bu tiyatroda oyun izleyeceğim. Ve siz işletmeciler paşa paşa bu hizmeti bana sağlayacaksınız, sunacaksınız. "[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]Bir dahaki gidişinde engelli girişine uygun hale getirildiğini görecek aynı mekanın. (denenmiştir:D) [/FONT][/SIZE]
 
arkadaşlar yazdıklarınız çok güzel çokta manidar şeyler.gelelim bu sorunlar ve bu sorular insanların yaşadığı çevreye göre değişir.bugün ötekileşme dediğiniz kavram
bizim yörede etkin faal olarak bizlere yani özürlülere kullanılmaktadır.bizlere öcü gibi bakılmakta ve biz bunlar karşısında ancak aciz kalabiliyoruz.sadece onlara lanet okumakla kalıyoruz.bizleri dinleyen bir kaymakamımız yok bizleri dinleyen belediyemiz yok bizleri dinleyen derneğimiz yok.... var ama yok.peki bizler derdimizi sorunlarımızı nasıl anlatacağız .20ci yüzyıldayız ve biz özürlüler ancak çok küçük adımlarla ilerleyebiliyoruz.
 
Degerli ustadim Kuyucak: Oncelikle durusunuza zaten bir itirazimin olmadigini ve bilakis sizi destekledigimi bilmenizi isterim.
Fakat "Durum tespiti yapıp bizi ötekileştirenlere karşı bir bilinç oluşturup, engellilerin mücadele etmesi gereken bakış açısını bulmaya çalışıyorum" bu soyleminize yurekten katilmayi cok isterdim.Toplumun mevcut yapisi itibariyle soylemis olduklariniz bir nevi havada kalicak ve bundan dolayi umudu ve sevki kirilan yine siz olucaksiniz.
Kanaatimce burada surecin etkin rol oynadigina inaniyorum ve bu surec icerisinde atilacak adimlarin nasil ve ne sekilde oldugu onem arzetmektedir.
Siz burada bir akim yada ortak bir karsit durus icin onemli tespitler yapmaktasiniz.
Bakin size ortak paydada bulusup karsi durmak istediginiz toplumdan bir kac anektot nakletmek istiyorum.

Eger bir ulkede vatandaslar otoyollardaki guvenlik seridinin ne ise yaradigini biliyor ama bu guvenlik seridinin kurallarini bile bile ihlal ediyorsa...
Eger bir ulkede vatandaslar bir kisinin gaziyla galeyana geliyorsa...
Eger bir ulkede vatandaslar herhangi bir sektorde baskalarinin onunu kapatmak icin gozunu kirpmadan adam oldurebiliyorsa
Eger bir ulkede vatandaslar cagdisi kalmis gelenekleri halaaa yanlis oldugunu bile bile devam ettiriyorsa vs.vs

Bu otekilesme anlayisini ,bu karsit durus tavrinizi hedef aldiginiz kitleye nasil gostericeksiniz husuyla merak ediyorum.
Ben toplumun genel yapisindan bahsediyorum ve yapinin kokusmus ve dejenere oldugunu ve buna karsi gelistirilecek herhangi bir olusumun da geleceginden ve dogru duzgun anlasilacagindan supheliyim.
Bahsettigim uzere burada surec onemlidir ve atilicak adimlarin secilmesi, halkin anlayis duzeyine jerk edilmesi gibi konular daha bir onem kazanmaktadir.
Inanin gerisi zaten kendiliginden gelicektir.
 
kendimize olan bakış açısını değiştirerek,başta ucube tanımlamaısını kabul etmeyerek.toplumun bir parçasıyız ve yaşamın tam içindeyiz mesajını vererek

sayın Kuyucak ne güzel bir beyin fırtınası oluşturdunuz saygılarımla
 
Fırtınaya devam öyleyse…

Son mesajımdan 10 gün sonra, Sevgili Öykü'nün sorularına kendimce cevap verebilmek için döndüm.. Aslında sorular bana yönelik değillerdi ama hoşuma gittiler..

1- çözüm ötekileştirmenin kendisi midir?

Hayır.. Tam, tam, tam tersi.. Ötekileştirmek çözümsüzlüktür! Nasıl "Ayrımcılıkla Mücadele" ediliyorsa "Ötekileştirme" de mücadele edilinesi bir olgudur. Gerçi çok daha zordur! (Nedenini daha sonra açayım, izninizle. :eek:)

2-Toplum kesimlerini ötekileştirilmek yoluyla yok saymak ne derece doğrudur?

[SPOILER=Gerçi konu dışı ama şu karikatür açıklamaya yeter sanırım.. :)] [/SPOILER]

3-Herkes gibi olmayanları dışlamak ötekileştirmenin neresinde yer alır?

Ötekileştirmek = Dışlamak'tır zaten. Bu başlıktaki ilk mesajımda TDK'den alıntı yapmıştım..


4-Ötekileştirilmek itaat etmek midir?(boyun bükme-köleleştirme-aynınlaştırma-düşünmeme...)

Ötekileştiren (dışlayan da diyebiliriz) 'öteki'nin itaat etmesini/biat etmesini ister elbette! Ve 'öteki' de kazan kaldırır/isyan eder. Dünya sınıflı toplum tarihi bu eylemlerden oluşur, desek yeridir.. Tek cümleyle özetlemiş oluruz.. :) "Doğaya değil de insanlara egemen olalım" modası çıktı çıkalı böyle maalesef.. :(

" gayler,engelliler,kürtler,lazlar vb vb başka bir kitle tarafından ötekileştiriliyorsa ötekileştirilen kitlede ötekileştirenleri ötekileştirmiş olmuyor mu? "

Tam değil! Daha doğrusu ötekileştirenler o ortamın 'egemen kitlesi'dir.. Ama ötekiler arasında da zaman zaman bazı çıkıntılar çıkar ve düşünceleri karşılık bulur.. Burada bile bazen çıkar, kendi reel ortamlarında sağlamların onları ötekileştirmesinden bunalan arkadaşlar.. "Onlar bizi dışlıyor biz de onları dışlayalım" derler.. Biz de "buyur buradan yak!!!" deriz.. "Madem onların yaptığını yapacaktın onların yaptığını niye eleştirirsin?.. Madem eleştirirsin niye aynısını sen de onlara yaparsın??" Di mi yaa?

Yani, ötekileştirİLenlere/dışlananlara "öteki" dersek, ötekileştirenlere/dışlayanlara da "beriki" diyoruz.. Ama örneğin biz, yurdum coğrafyasında "öteki"ysek, engelliler.biz sitesinde "beriki" konumunda oluyoruz! Diye saçmalayım biraz.. :p Çünkü aynı dünyada, aynı çağda yaşıyoruz.. "Başka İstanbul yok!!!"

Umarım sorularına yeterli cevap olmuştur..;)
 
ÖTEKİ ÖTESİLER

Öteki sayılmak bizim kişiliğimizden kaynaklanan bir şey değil.. Eksik bilincimizden değil öteki sayılmamız.. Kirli bir ırktan geldiğimizden öteki sayılmıyoruz.. Kendimizi tanıtamadığımızdan öteki de değiliz bizler.. Bunları hiç düşünmeyin bence.. Kendinize sorumluluk yüklemeyin.. Bizleri öteki sayanlara bile niye öteki olduğumuzu anlatmakta zorlanıyor Merkezi Güçler ..
Saklıyorlar niyetlerini .. Hatta kutsal inançlardan destek almaya çalışıyorlar..
-Allahın bilgisi dahilinde olan bir sonuca biz ne yapalım? Derler en sıkıştıklarında..
Öteki olmak için öyle uzun boylu nedenler aramayın sakın.. her şeyin nedeni ekonomiktir.. Bize düşen hakkımızı gasp etmek için öteki sayılıyoruz ..
-Herkes emeğiyle geçinir ..
-Çalışmayanın bir şey isteme hakkı yoktur..
-Onlara bu kadar verebiliyoruz..
-Onlara bakmak insanlık borcumuzdur ..
-Onlar için bu kadar fedakarlığa katlanıyoruz…
-Onlar için hiçbir dönemde bu kadar fedakarlık yapılmadı..
-Onlar başımızın tacıdır ..
-Onlar için gelecekte şunları planlıyoruz..
-Onlar .. Onlar… Onlar ..

Sıralayabiliriz daha yüzlercesini.. Böyle ötekiyiz Merkezi güçlerin gözünde . o yüzden kendinizde eksiklik arayıp, gözlerine girebiliriz gibi yerlere varmayın lütfen .. Biz hakkımız olanı istiyoruz.. Bodrum tarafına eğlenceleri için Otoban yapmak, Uludağ’a yol yapmak, eğlence merkezleri, devlet destekli F-1 pistleri kurmak inanın bizim isteklerimizden ne ucuz, ne daha gerekli nede kutsaldır ..
Nede ekonomiktir .. Paşa gönüllerinin keyfi için yapılan şeylerdir.. Ve bunları yapabilmeleri için bizi öteki saymaları, payımıza düşeni gasp etmeleri şarttır..
Bir ülkede olan herkesin üretimden pay alma hakkı vardır.. Ve alacağı miktar insanca yaşaması için yeterli olmalıdır..
İlk yapmaları gereken şey, bizi yaşama dahil etmeleri olacaktır.. Başka türlü konuşmayın onlarla.. İletişime geçmeyin.. İletişime geçmek için biz rahatça gidelim kutsal sırça köşklerine..

Bizlere yeni ad bulmanın zamanı da geldi geçiyor aslında ..
En vahşice ayrıma uğrayan bizlersek öyleyse bizlerde kendimize; ÖTEKİ ÖTESİLER diyebiliriz .. Onlarız ya .. Öteki ötekileriz biz aslında
 
Yok dostum..

Ya çıkış noktanda bir hata var.. Ya doğru ifade edememişsin.. Ya da yanlış anladığım bir şeyler var.. :(

Bir ülkede olan herkesin üretimden pay alma hakkı vardır.. Ve alacağı miktar insanca yaşaması için yeterli olmalıdır
demişsin..

Hata burada başlıyor!.. Yok öyle bir şey!! (Daha doğrusu var da yok!:))

Sen derdini tam anlatamadan sırf bu cümlenle gidersen berikine, o da "Senin baban muhtar mı? Ben üreteyim sen ye!! Nerede görülmüş o bolluk?" deyiverir.. Ve öteki damgasını çıkmayacak şekilde alnına kazır..,

Ancak ve ancak üretime katılanların üretimden pay almaya hakları vardır!! Başka türlüsü sadaka ekonomisinin tarifini oluşturur.. O da bizi bozar!! :)

Ol sebeple; üretimden pay istemeden önce, üretime katılmayı istemek, yollarını araştırmak gerekir.. Yoksa üretimi, ne denizaşırı ülkelerden gelen Kunta Kinteler yapıyor, ne de uzaylılar yapıyor..





Ayrıca yeni bir ada gerek duyulduğu teorine de katılmıyorum.:( "Öteki" kavramını yerleştiremedik daha.. Bu başlığın ikinci mesajında bir arkadaş soruyordu anlamını.. Hele bir onu eskitelim önce. ;)
 
Bu bakışına katılmıyorum Baben .. Paylaşıma katılanlar üretime katılmış olmalı diyorsun.. Bu bizler için geçerli değil bence.. Fakat özünde haklı olmana rağmen engelliler için geçerli değil bu.. Bazen 2x2=4 etmiyor..

Engellileri üretim dışında bıraktılar çünkü.. Üretime katılabilmeleri şu an ülkemiz koşullarında mümkün değil.. Hemen değil de diyebiliriz aslında..

Eğitim vereceksin..
Eğitim verdiğin insanlara mesleki eğitim vereceksin..
Eğitim verdiğin insanlara uygun meskenleri oluşturacaksın ..
İşe gidip gelip gelmeleri için, şehirleri yada yerleşim birimlerini düzenleyeceksin..
Ulaşımı engellilere uygun hale getireceksin..
Toplumu eğitip engellilerle yaşamaya alıştıracaksın..
Sonrada buyur kardeşim sende üretime katıl diyebileceksin.. İşte o zaman haklısın derim sana.. Bu koşullarda olmaz…

Baba bu ölme eşeğim hikayesi olmaz mı?

İki açıdan sana katılmıyorum..

İlki; Üretime katılmayan biz değiliz .. Üretime sokulmayan bizleriz.. Ben bu yeryüzünde hiçbir işe yaramayan insan olduğuna inanmıyorum.. O yüzden katılamadığım bir üretimden pay istememek lüksüne sahip değilim ben.. İstemek zorundayım.. Bunun adına ne dersen de.. Ben üretime isteyerek ve bilerek katılmadan asalaklık yada sadaka istemiyorum..
Vatandaşlık yada ülke sahibi olmanın bir takım ortak hakları vardır..
Toprağın, denizin ve havanın hiç emek vermeden getirileri vardır.. Bu hakları üstünde yaşayanların ortak paylaşması gerekmez mi?

İkincisi; Böyle düşünürsek bizi öteki sayanlara hak vermiş olmaz mıyız?
Onlarda aynı şeyi düşünüyor bence .. Ne verdiniz zaten ki ne istiyorsunuz diyorlar .. Bende diyorum ki onlara;
-Bu engelli olmanın doğrudan sorumlusu sizlersiniz…Bozuk sağlık sisteminizin, ya bozuk trafik sisteminizin, toplumsal kurgularınızın, akraba evliliklerinizin, kan davalarınızın, terör belasının kurbanlarıyız bizler..
-Olmuş olaylara yanlış teşhisler koyan sisteminizin kurbanıyız bizler.
-Tüm sorumluluk bizde olsa bile engelimizden dolayı, eğitimden, ulaşımdan ve aşımızdan işimizden siz sorumlu olduğunuza göre gene sorumlu sizsiniz..
-Vatanın çakıl taşından sorumlu olan sizler değil misiniz? On milyon gölge var evlerde görmediğiniz.. O yüzden öteki olanların en ötekisiyiz biz..

Kedi kalıyor balkonlarda… Kuş kalıyor karlarda .. Köpekler kalıyor sularda .. Ona koşuyor bu sistem.. Ne kadar iyi olduğunu kanıtlamak için.. Öteki saydığı hatta düşman saydığı insanlara koşuyor gerektiğinde, göstermelik te olsa.. Fakat on milyon insanı duymuyor, duysa da bakıyor salak salak gözlerimize.. Çünkü bizim öteki olduğumuzu iliklerine kadar kanıksamış ..

Dedim ya Baben 2x2=4 değil .. Bildiklerimizle örtüşmüyoruz biz kendimizi anlatırken .. BUÇUKMU demeli yoksa bize.. Hep derler ya yarım insan diye..
Yarım can diye..
Takmıyorum yemin ederim onları.. Yarım akılla bakmıyorum ben kendime..
Ki demiyorum hiç bir zaman slogan olmasın diye; Kim tüketiyor üretttiği kadarını..
 
Eğitim, üretime katılmak için değil midir?

Sokağa çıkmamız üretime katılmak için değil midir?

Asansörü olmayan binalar üretime gereği gibi katılmamızı engellemiyor mu?

vb. vb.

Hepsini bir bütün olarak düşün bence.. Parçalama!!

Bu mantıkla sen de "beriki"yi ötekileştirmiş olmuyor musun? Yanlışları-doğruları ortaya koymak yerine kan davası haline mi getirmeliyiz, öcümüzü almak için kumpaslar mı kurmalıyız?

Üstelik kimden öç alacağız? Otoriteye karşı, yönetime karşı omuz omuza yürümemiz gereken insanlardan!

Biz kimiz ki? Toplumun %12'si.. Diğer %88 tükmüğüyle boğar bizi be.. :mad:



Ben üretime isteyerek ve bilerek katılmadan asalaklık yada sadaka istemiyorum..
Sen burada böyle diyosun ama "beriki" böyle anlamıyor ki bunları.. :(

Yılların oluşturduğu ön yargısı var, bön yargısı var, seni-beni "suç işlemiş de ceza almış" göreni var, dalga geçeni var, yaptığımız işlere gıpta ile bakanı var.. Var da var yani.. Ama türküde geçer hani..
şeref ekmek bulamazken şerefsiz budu götürdükçe ciger aney içim yanıyor
Şeref'in yanında olmalıyız.. Karşısında değil! :) Karşıda şerefsiz var çünkü..:p:mad:

----------

Kim tüketiyor ürettiği kadarını..
Konunun can alıcı noktası bu.. O soru taaa 7000 yıl öncesinde kaldı.. Sınıflı topluma geçilmeden öncesinde.. Bizim yaptığımız onun mücadelesini vermek.. Sona erdirmek değil.. Hayat bu işte..;)
 
bizler kendi aramızda birleşelim

biz kedi aramızda öylesine ayrımlar yapmışızki özür ğruplarını ayrı ayrı kurmuşuz ve haklarımızı araken birleşemiyoruz federesyolar ve dernekler birleşmeli ve arkadaşımızın ötekileştirme yazması çok doğru bayan erkek ve özür gruplarına ayrırıp kendi içimizde kavğa eder duruma düşürüyorlar haklarımızı birleşemediğimiz için sesimizi istediğimiz ğibi duyuramıyoruz
 
Türk toplumunun engelli bireylerle birarada yaşaması ve onları tanıması, ayrımcılık yapmaması ve bir çok engelin kalkması sadece bir hayal. Çünkü bu tolumda bir çok kişi engellilerle birarada olmak istemiyor. Bunu açıkça söyleyemediği için farklı yollarla bunu bize hissettiriyor. Biz yıllardır ötekileştirildik bundan sonra da devam edecek bu ayrımcılık. Çünkü Türk toplumunun yarısından çoğu cahil ve sabit fikirli. Beyinlerle mücadele etmek ve değiştirmek çok zor hatta imkansızdır. Peki nasıl değişecek? Cevap çok basit evrensel insan olmakla değişir herşey ve yenilenir..
 
Diyarbakır Spor ve Ötekileştirme..

Oyunu kurallarına göre oynasan bile sen ötekisin deniliyor..
Diyen kim? Oluşturulmuş kamu oyu..
Merkezi güçler yada sistem bile engelliyemiyor artık bunu..
Öteki lazımdı epey zaman önceleri, yaratıldı..
Öteki olan inatla oyunu kurallarına göre oynarsak beriki olacağını sandı.. Buna inandırıldı..
Oysa bu çığ gibi bir şey..Başlıyor akmaya, önüne gelende ona katılıyor.. Her önüne geleni silip süpürüyor, önüne katıyor.. Durdurmak imkansız oluyor.. O bilinç sistemin bile önünde..
Diyarbakır Spor oyuncusuyla, yöneticisiyle, taraftarı ile bağırıyor; Biz öteki değiliz..
Hayır sen ötekisin! Kamu oyu bunu söylüyor; Sen ötekisin! Öteki olacaksın, zorunlusun!
Öteki kabul edilenin, zorla ötekileştirilmesi budur işte..
Ötekileştirilme bilincine zorlanması budur insanların.. Sen ötekisin deniyor çünkü..
Zorla ötekileştirilme, kendi elinle Düşman yaratma, sonrada bunlar Düşmanlık yapıyor demenin pratik örneği bu işte..
Oysa engellilere yapılan bu değil.. Onların varlığı görülmüyor.. Sesleri duyulmuyor.. Yok sayılıyor.. Görmezden geliniyor, duymazdan geliniyor..
-Diyarbakır Spor’a yapılan ötekileştirme belli, belirgin.. kısa zaman sonra öteki olacaklar, ötekilik bilinci gelişecek onlarda.. Doğa yasaları bunu gerektiriyor.. Kimse birileri beni öteki görüyor diye yaşamdan vaz geçmez..
-Engellilere yapılan ötekileştirme ise görünmez, duyulmaz.. Aslında bin kez daha vahşice.. Bırakın top oynatmamayı, onları vahşi hayvanlar gibi evlere mahkum ediyorsunuz.. Yaşamdan soyutluyorsunuz… Ancak engelliler bu noktada tuzağa düşüyor.. Kendine ötekileştirenlerin gözünden bakıyor.. Öteki hissetmiyor kendini.. Yaranmaya, yamanmaya çalışıyor.. Bilinç bu engellilerde.. Dernekleri de devletten, hayırseverlerden bi şeyler koparıp dağıtmak üzerine kurulu.. Şimdilik..
 
Sağlam birinin neden engellilerin istenmediğini açıkça belirten bir söz "Engelli biri gördüğümde keyfim kaçıyor ve acaba bende onun gibi mi olcam korkusu yerleşiyor beynime ve bu beni rahatsız ediyor. Korkunç bir görüntüye sahip bir çok engelli. Ben onlarla bir arada yaşayamam"

Aslında bu görüşe bir çok engelli olmayan kişi sahip ama açıkça söyleyemiyor bunu. Gerçek bu işte toplumda ENGELLİLER İSTENMİYOR!!
 
Baben ben bulduklarımı buraya taşımaya devam ediyorum..
Sana inat yada gıcıklık değil.. Pes et diye hiç değil .. Taktım ben bu olaya öyle düşün.. Temel sorun bu gibi gelmeye başladı bana.. İcazet almayı da sevmem ..
Fakat senin düşüncelerin önemlidir benim için bilirsin…
Habertürk’ te bir tartışma seyrettim bu akşam.. Orada bir konuşmacı anlattı, kaynak doğrumu yanlış mı bilmiyorum, Fakat çok güzeldi;
Gandi ayrıma uğrayan ötekilerin mücadelesinin, başına gelecekleri dört bölüm halinde özetlemiş..
1- Önceleri kimse görmezden duymazdan gelirmiş yapılanları, düşünceleri,eylemleri … Yok sayılırmışsınız ..
2-Sonra savunduğunuz düşüncelerin ne kadar gülünç olduğu size anlatılmaya çalışılırmış.. Toplum içinde komik duruma düşürülürmüşsünüz..
3-Sonra da sizin gibilerin yüzünden toplumun bu halde olduğu anlatılmaya başlanırmış.. Yani bütün olumsuzlukların ve kötülüklerin kaynağı olduğunuz hissettirilmeye çalışılırmış..
4-Nihayet son aşamada düşünceleriniz kabul görmeye başlarmış..

Ne dersin biz en başta mıyız yoksa bir arpa boyu yol almışmıyız?
 
Elbet taşıyacaksın Hasanım.. :) Beyin fırtınaları başka türlü yaratılmıyor.. Ben epeydir ara verdim "başlatma" işine.. :( Ama hele bi başlasın, konu sevdiğim bir konuysa, keyfim de yerindeyse tutmayın beni.. :p
Bana "inat ya da gıcıklık" diye hiç bi zaman düşünmedim ki.. Şimdi düşüneyim.;)



Gandi'nin hayatını ayrıntılı olarak incelemedim. :( Öylesine bilirim.. Yalnız, onun yaşadığı zamanın ve toplumun bizimkinden çok çok farklı olduğunu da bilirim. Bu fark düşüncelerine de yansımış.. O yüzden ben bu genellemelere katılmayacağım, üzgünüm.:( Haa.. Kendi toplumu ve benzeri toplumlar için doğrudur.. Ona bişey demem..

İlkin, onun yaşadığı toplum İngiliz sömürgesiydi.. Yani onu toplum içerisinde komik düşürenler, başka deyişle "berikiler" İngiliz'di.. Yani bir "ırk ayrımcılığı" vardı.. Bizde de benzeri bir durum var diyebilir miyiz? Bence hayır! Yaklaşmıyoruz bile!!

İkincisi, "düşüncelerini savunanlar" komik duruma düşürülmek bir yana hep şiddetle susturuldu bizde..:( Hapislerde çürütüldü, işkencelerle susturuldu, asıldı, vuruldu, bombalandı, yakıldı, sindirildi..

Belki 3. madde biraz uyar bize ama yulardaki sindirme sistemleri yüzünden 4'e varması çok çok zor! :(

Bir diğeri; hani sen "duygusal ötekiler" ben "soyut ötekiler" diye ayırmıştım ya.. En başta.. Gandi Amcam ondan bahsediyor daha çok, kanımca. :p;)

".. görmezden duymazdan gelirmiş yapılanları, düşünceleri"nden girmiş, "son aşamada düşünceleriniz kabul görmeye başlar"dan çıkmış!.. Gerçi, "ırksal" ötekileri bizimle aynı şeritte değerlendirip "somut" ötekiler demiştim ben. ama sen "fiziksel ötekiler"e bizden başkasını almamıştın. İşte Gandi'nin ötekileri; -bana göre- hem "soyut" (düşünce ötekileri), hem de "somut" (ırk ötekileri). Var mı bize benzeyen yanları?? Kaba hatlarda mutlaka bulunur ortak yanlar ama ayrıntılar da önemli bence..
 
ORGANİZASYONLAR GEREKLİMİ?

Engelli buluşmaları çok şey anlatıyor bana göre.. Ötekiliğin kabul edildiği ve ötekilerin içinde rahat edildiği, ötekilikle mutlu olunabildiğinin hissedildiği yaşamdan bazı anlar bence buluşmalar.. Bu olay hep dikkatimi çekmiştir..

İlk gördüğüm engelli buluşması TSD nin İstanbul Belgrad ormanlarındaki pikniğiydi.. Bine yakın insan vardı ve en az yarısı engelliydi.. Hayatımda bu kadar engelliyi ilk defa görmüştüm ve tüylerim diken diken olmuştu.. Hiç görmediğim kadar engelli vardı, bin bir çeşit engelli vardı.. Herkese yakını yiyip içip eğleniyordu, hatta dans ediyordu.. Mutluydular..
Herkes gibiydiler.. Rahattılar, rahatlıkları oldukları gibi kabul edilmekten kaynaklanıyordu.. Sonraları bende sorgulamaktan vaz geçtim.. Çok kere üye, yönetici yada bizzat organizatör olarak o eyleme katıldım.. Hazır yemek yoktu pek, kurban kesilip kazanlarda pişirilip o bin kişiye dağıtılmaya çalışılırdı.. Çok yorucu bir iştir..

İkici değişik grup olarak Wattabe’de bulundum.. Daha derli toplu ancak duyguları aynı olan insanlar vardı yine karşımda.. Ve bizde iyi kötü bir buluşmayı Antalya’da yaptık arkadaşlarımla.. Duygu ve ruh aynıydı.. Ötekiler kendi içlerinde daha mutlu oluyorlar..

Şu günlerde siteye bakın, o kadar çoğaldı ki buluşma gayretleri.. Çok önemsiyorum ben bunu.. Demek ki sanalda kurulan dostluklar, iletişime geçilen insanlar reel de bilinmek isteniyor..Dokunulmak, göz göze gelinmek isteniyor.. Bu olayın bir boyutu.. Asıl boyutu ise bence ötekilik öyle bir duyumsatılıyor ki bizlere, ötekiler arasında mutlu olabilir miyiz diye, mutlu olan var mı diye yada becerdiklerimizi sergilemeye, beceremediklerimizi öğrenmeye gidiyoruz.. İhtiyaç duyuyoruz kendimiz gibi insanların varlığına, yaşama tutunmak için.. Bilmek istiyoruz, onlarla olmak istiyoruz.. Kısa anlar bile olsa zaman olarak.. Bunun çok iyi irdelenmesi, araştırılması gerekir.. Bunun olumlu olumsuz tarafları nelerdir demeyelim bence.. Somut olan , olgu olan bu şu an..

Hani derler yaaaa bu eylemler engellileri tamamen soyutlamak, tecrit etmektir.. Yerine ortak bir şeyler yapılması gerekli.. Şimdilik sallayın gitsin bu düşünceleri, o kadar acıtmışlar ki ruhlarımızı; birbirimizde ilaç arıyoruz, hepsi bu..
O kadar öteki olmuşuz ki; aklın hayalin alamayacağı eziyetlere katlanıp, birbirimize koşuyoruz.. Ben bilirim çünkü İstanbul’dan, Ankara’dan, Antalya’dan Adana’ya gitmenin ne olduğunu..Hem de aynı gün gidip dönmenin.. Bu ruh bilinmeli, elle tutulmalı, saygı duyulmalı.. Öteki olmanın isyanı bu bence.. Öteki olanlara gitmenin de, yaşama isteğinin de gücü.. İnsan olmanın kıvancı bence..
 
Üst Alt