Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Cennet Mektupları - Hakkı Yalçın

Cennet Mektupları (26)


Merhaba Hakkı Baba. Geçen hafta gözümü hiç uyku tutmadı. Sadece uyuyarak yaşlanan insanları konuştuk arkadaşlarımla.
Seni konuştuk. Birbirimize hayali ömürler biçtik çocuklarla.
Kurbağalar şişirdikleri balonlarını verdi bizlere.
Bayramları hatırladım.
Dünyayı avuçlarımda taşıdığım günleri.

Sen de biliyorsun ki Hakkı Baba, dünyada hiçbir şey insan için değil artık.
Varsa yoksa para! Hayatın hesap defterlerinde, çocuklar kenar süsü bile değil.
Oysa cennet öyle değil. Cennet, çocukların cenneti. Çocukluğumda yıldızlara dokunmayı hayal ederdim.
Şimdi o yıldızlar benim arkadaşım. Aydede'nin sakallarını okşamak masal gibi gelirdi bana.
Şimdi Aydede'nin koynunda uyuyorum. Keşke özlemek duygusunu unutturan bir şeyler olsaydı.
Bazen kendi uykularımı arıyorum, eski korkularımı...
Senin olduğun yaşa geldiğimde, yine seni hatırlar mıyım acaba? Bu da yeni korkum!

Annesini benim kadar özleyen üç kız arkadaşımla birlikte gemi maketleri yaptık.
O gemileri gözyaşlarımızda yüzdürdük. Denizler bize küstü.

Bir ressam amca geldi cennete. Çocukların ruhunun resmini çiziyor. Yarın akşam ırmakları boyamaya götürecek bizleri.

Haylazlık, çocukluğun kan kardeşi. Cennet bile bizleri değiştiremiyor. İtalyan bir çocuk bana çelme taktı, düştüm.
Çocukken kanadını kırdığım karga, bana kol kanat gerdi.
Ben kargadan utandım, İtalyan çocuk bana yaptıklarından.
Senden başka kimseye "Baba" demiyorum. Cennette beni yalnız bırakmadığın için... Çocuk saflığını hala kaybetmediğin için...

Kendine iyi bak Hakkı Baba. Dünyadaki arkadaşlarıma ve bütün çocuklara da...
 
Cennet Mektupları (27)

Merhaba Hakkı Baba. Düşünüyorum da, hala içinde miyim zamanın?
Sana yazdığım mektuplar, varlığımı kanıtlar mı?
Yokluğum, bizleri kadersiz ölümlere sürükleyen büyüklerin günahlarını yok sayabilir mi?
Annemin çaresizliğiyim ben.
Kusura bakma ama cennette bile öfkem dinmiyor.
Ülkemiz hiç gülmedi bizlerin yüzüne.
Oysa bizlerin kadersiz ölümlerine kahkahalarla güldüler.
Onlar, yabancı ülkelerdeki sefil çocuklar için, karpuz seçer gibi, "Bunlardan iki tane alsak, evin babası çok sevinir" desinler.
Her insanın hayatı, Allah'ın yazdığı bir peri masalıdır.
Karpuzların üzerine yazılmış isimler değil.

Annemin yaptığı turşuları özledim.
Çocukluğumun bağbozumlarını hatırlıyorum. Okuldan çıkarken, peşime takılan çocukları.
Mor dağlara duyduğum özlemi.
Sinemaları...
Ben hayatı çok sevdim Hakkı Baba.
Ölüm beni çok sevdi.

Önümüzdeki hafta, yıldız bayramı var.
Herkesin kendi yıldızı var cennette.
Ben yıldızıma, bir tutam kendi saçımı armağan edeceğim.
Aydede bana söz verdi, o gece hilal olacak.
Benim yıldızımla birlikte, kırmızı bir bayrağın önünde poz verecek.

Hatırlar mısın, tahta bacağından bizlere küçük araba yapan bir amca vardı mahallede. Cennette onunla karşılaştım.
Sana selamı var...

Senin de dediğin gibi, bizim ülkemizde çocuklar için acımasız bir infaz var.
Oysa, çocukların gözlerindeki korkular, ülkeler için hayra alamet değildir.
Bu gerçeği de onlar bilsinler!
Ben cennette, çocukları sevmeyen hiç kimseyi görmedim.
Ne bir rahip, ne bir imam...

Kendine iyi bak Hakkı Baba
 
Cennet Mektupları (28)


Merhaba Hakkı Baba, uzun zamandır sana yazamadım. Cennet'te günler harika geçiyor. Önce bulut gezisine katıldım. Dargın kuşları barıştırma derneğine üye oldum.
Sonra dünyadaki yakınlarımız için karınca duasına gittim.
Akşam deniz sirkine götürdüler hepimizi. Yıldızlardan damlayan ışığı, bir midye kabuğuna koydum, sana yolluyorum.
Ülkemizdeki karanlıklara ışık olsun diye...

Sana bir sır vereyim. Bazen o berbat programlarda, televizyon görüntüleri kayboluyor ya...
Aslında boş yere teknik servislere telefon açmasınlar.
Bulutlar televizyon antenlerini tekmeliyor.
"Çocuklar zehirlenmesin" diye...

Ülkemizdeki acı gerçeklerden haberim var. Sizlerin kaleminize vurulmak istenen kelepçelerden de.
Benim mektuplarıma da yasak geliyor mu Hakkı Baba? Cennet'in masumiyetini bile "sakıncalı" bulabilirler.
Madem öyle, doğar doğmaz öldürsünler insanları. "Düşünme" desinler, "Konuşma, bağırma, hakkını arama!" Hiç merak etme, Cennet'ten ayna tutarım sana.
Sen de gökyüzüne yazarsın bana.
İnadına... İnadına...

Kıyameti erteleyecek tek şey sevgidir. Dünya sevgisizlikten çürüyor. Allah'ın tabiat aşkına bile ihanet edenler, insanların özgürlüğüne kelepçe vurarak, sözde Allah'a yakın olduklarını sanıyorlar.
Onlar kendi kıyametini hazırlıyor. Hayatın kıymetini bilemedikleri için...
Sana Cennet'ten mızıkamın sesini gönderiyorum.
Kalbinin sokaklarındaki herkese dinlet.

Eskiden yıldızları sayamayacak kadar çok zannederdim.
Anladım ki, yıldızları saymak mesele değil.
Mesele, yıldızları saymak için uzanacak dam bulmakta.
Mesele, gülleri dikenleriyle avuçlayacak kadar, hayatı sevmekte.
Kendine iyi bak Hakkı Baba. Özgürlüğüne göz dikenlere karşı, direncini yitirme sakın.
Bizim ülkemizde yeteri kadar "tek tip adam" var çünkü!
 
Cennet Mektupları (29)


Merhaba Hakkı Baba. Dün Cennet'e 5 yaşında bir çocuk geldi. Üvey babasının yumrukla öldürdüğü çocuk.
Annesi tarafından bir bavulun içinde nasıl taşındığını anlattı bize.
"Anneme ağırlık yapmamak için çabuk öldüm" dedi. Melekler ağladı.

Cennet'te bir kız çocuğu tanıdım, başında perukla geldi.
Sınavlara hazırlanmaktan saçları dökülmüş, annesi ona peruk yaptırmış.
Sonra stres ve dayanılmaz başağrıları ve bir kolay ölüm daha.
Gençliğin en güzel yılları kurallarla linç edilen çocukluğun, en anlamlı ders kitabı gibi duruyordu karşımda.
Bu kitabı okuması gerekenler, o çocukları küçük yaşta öldürenlerdir.

Acımasız bir dünya düzeni kurdu büyükler. Çocukları öldürmek de, çiçekleri kopartmak kadar basit artık.
Oysa çocuk demek düş demek... Çocuk demek, Allah'ın en masum eseri demek.
Heybetli politikacı tavırlarıyla, çocukların düşlerini bile çalanlar, kendilerine tapınak inşa etsinler. Saraylar kursunlar, krallıklarını ilan etsinler.
Katilleri bile korusunlar da, çocukların bir yumrukta öldürülmesine göz yumsunlar.
Cennet'te, çocukların sevmediği bir tek büyük adam yok, bir tane bile politikacı bulamazsın.
Birileri namaz kılarak, camilerde gösteri yaparak başkalarını kandırabilir ama...
Onlar ne Allah'ı kandırabilirler. Ne çocukları...

Kısa pantolonlu bir mavi bulutun üzerindeydim. Sarmaşıklar aradım, çocukluğumun gölgesine tutunabilmek için üzerindeydim önceki gün.

Bütün çiçekleri örgütledim. İçime çektim baharın kokusunu, uçurtmalara dokundum Şehre inen patikada bisikletimle dolaştım. Ormana düşen bir yıldızı buldum, benim yaşımdaydı.
Ağladım, meleklere inat ağladım.
Hayat gözyaşımdaydı...
Sana yazarken, uzakların yakınındayım. Sen hala dost sandığın insanların tuzaklarında mısın? Herkese yetecek sevgiyi nereden buluyorsun Hakkı Baba? Kendine iyi bak. Çocuklara da...
 
Cennet Mektupları (30)


Merhaba Hakkı Baba. Yıkılan dünyadan haber getiriyor anneler, ablalar. Cennette, erkekten çok kadın var. Anne olmanın kutsallığı belki de...
Masal uzaklığındaki gerçekler, yanıbaşımızdaki güzellikleri bile unutturuyor bize.
Yakınlarım geliyor aklıma, sevdiklerim ve bütün insanlar.
Biliyorum ki, hiçbir yer, hiç kimsenin değil. Ama dünyayı babasının malı gibi kullananlar yüzünden, çocukların yaşaması da mümkün değil.
Oysa insanlar birbirine tutunsalar, bu kadar kolay devrilmezler.
Çocuklar da bu kadar kolay ölmezler.

***

Telefonla konuşmayı özledim. Meşgul sesini.


***

Geçen hafta, kuşlarla muhabbet ettik. İnsanlardan neden ürktüklerini, savaş uçaklarını gördüklerinde uykularının nasıl kaçtığını anlattılar.
O minicik bedenleriyle, kuşların yüreklerinin insanlardan bile daha büyük olduğunu öğrendim.
Geceyi bulutların üzerinde kurduğumuz hamakta geçirdim.

***

Bir kangurunun kesesinde eskimiş yıldızları biriktiriyorum.
Gökyüzünden sepet uzatıp, anneme göndereceğim.


***

Orada havalar nasıl? İnsanı deli eden baharın kokusunu hissedebiliyorum.
Martı çığlıkları, karıncaların yuvalarından çıkışını.
Güneş denizde sönüyordur İstanbul'da.
Yeni şarkılar söyleniyordur şimdi. Cennet bir harika ama yaşamak çok güzeldi Hakkı Baba.

***

Dün gece içimin kumbarasını boşalttım. En çok, annemle sana birikmişim. Kendine iyi bak Hakkı Baba. Galiba, çocukları en iyi masal kahramanları anlıyor. Seni de...
 
Cennet Mektupları (31)

Merhaba Hakkı Baba. Yaz günlerinin kokusunu hissediyorum. Motorların sesini. Çardakların altındaki sohbetleri özledim. Güneşin nefesini.
Dünyada akşam olunca güneşi kaybederdik de, ne çok üzülürdük.
Oysa bilmezdik de, bizim için batan güneş, başkaları için doğmakta.
Ne çok şey öğrendim cennette... Anlıyorum ki, mesele hem kül, hem Anka olmakta.


***

Saklambaç oynarken, peri masalına saklandım. Beni Kaf Dağı'nda buldular.


***

Cennette rastladığım 10 yaşındaki bir çocukta, 30 yaşının sonrasını gördüm.
Ona sordum. "Benim sende gördüklerimi, sen bende görebiliyor musun?" diye.
"Hayır" dedi. Erken öldüğümü, o gün daha iyi anladım. Merak etme mutsuz değilim, düşlerim var, melek ablalarım.
Gerçekte ne kadar yoksam... Düşlerimde o kadar varım.


***

Geçen akşam bütün çocuklar, lodosla poyrazı barıştırdık. Ama kimse sevinmedi.
Melek ablalar, "Onlar barışık kalamaz" dedi. "Neden?" dedim.
"Onların barışık kalması, kedilerin kanatlı olması gibi bir şey" dedi. Anladım...


***

Zaman çabuk geçiyor. Beyaz bulutların üzerindeki lekeleri sildik arkadaşlarımla, çıkmadı.
Bir sihirbazın şapkasından çıktım, tavşan gibi. Tavşanların pek hoşuna gitti.
Çarliston bibere etek diktik, pek yakıştı. İp atlarken kanadım kırıldı, bir melek abla dikti.


***

Kendine iyi bak Hakkı Baba. Ne çıkar ben yoksam... Hayatın tadını çıkart.
 
Cennet Mektupları (32)




Merhaba Hakkı Baba. Sana uzun zamandır yazamıyorum.
Burada güzel günler geçiriyorum. Duygularım baştan aşağı pekiyi.
Geçen hafta "Cennet Meleği" seçildim.
Benim genlerimde varmış meleklik, öyle söylediler.
Melek anneme söyle, bu gurur ona ait...
Kadersiz ölümlerden de, ülkemizdeki acı gerçeklerden de haberdarım.
Aydınlığa açılan pencerelerin önünde, karanlık adamların beklediğini biliyorum.
Özgürlük içinde özgürlük arayanların bulduğu özgürlüktür irtica...
Özgürlüğün ellerini tutarken, ülkemizin yolunu kesenlerin, aslında demokrasi haramisi olduğunu söylemeye gerek yok.
Dudaklarımdan dökülenleri toplayacak kimsem olmadığı için, bunları sadece sana yazabiliyorum Hakkı Baba...

Gözlerime kelebek kaçtı...Yakalamadım.
Kaç gündür orada...


Cennetteki yaşlı insanlara sordum da, hiçbiri hayatında Mercedes'e binmemiş.
Hiçbirinin de Mercedes'te aklı kalmamış.
"İşsiz babalarda, ağlayan analarda ve aç yatan çocuklarda kaldı aklımız" dediler.
"Balkonunda sessiz sedasız ağlayan öğretmenlerde, hormonlu gıdalarla öldürülen çocuklarda kaldı aklımız" dediler.
O gece düşündüm de, yokluğun hıçkırık sesini duymayanlar, Mercedes'in hayaliyle yaşayabilir...
Ama bizim malla mülkle işimiz yok...
Biz yaşamın fiyat etiketine değil, ruh cömertliğine teslim ediyoruz bedenimizi...
Ah! Biraz daha uzun yaşayabilseydim keşke. Bu düşüncelerimin mücadelesini ülkemde vermeyi ne çok isterdim.

Gözyaşlarımı bulutlara astım.
Kurumadı...

Bizim ülkemizden göç eden kuşların pasaportu olduğunu öğrendim.
Çok şaşırdım.
Kuşlara bile haksızlık yapılan bir ülkenin, çocuklarını düşünemiyorum bile...
Yine sitemlerim, güzelliklerimin önüne geçti. Kusuruma bakma Hakkı Baba.
Kendine iyi bak.
 
Cennet Mektupları (33)



Merhaba Hakkı Baba, kaç zamandır seni rahatsız etmek istemedim. Aramızda bir yüreklik mesafe var ama merak etme, gözünün gördüğü en son haldeyim.Kurduğumuz hayal köprülerinden gözüm bağlı geçiyorum ve istediğim zaman buluyorum seni.
Kendi dünyamı kurdum burada.
Kötülük düşünmüyorum, yerlere tükürmüyorum, çiçekleri kopartmıyorum,
Ezilme tehlikesi yaşamıyorum, dünyadaki çocuklar gibi.

Şehit askerler geldi Türkiye'den.
Melek ablalar yaralarını sardı.
Annelerinin hıçkırıkları cennette yankılandı bütün gece, hepimiz ağladık.
Biliyorsun cennette ağlamak yasak ama melek ablalar ağladığı zaman bizlere de izin var.
O genç askerler, ne için öldüklerini biliyorlar. "Ülkemiz için gerekirse bir daha ölürüz" dediler.Allahım'a şükürler olsun ki, cennette bir tane bile politikacı yok.

Hatıra defterimi göndermiş annem.
Okudum da, sanki benim hayatımı başka birisi yaşamış gibi geldi bana.
Kendime yabancı kaldım.

Aydede hayallerimi evlat edindi, kabul ettim. Bütün gece gerçekleri anlattı bana.
"Öldükten sonra hatırlanmak, yıldızlar arasından bir yıldızın fark edilmesi kadar değerlidir" dedi.
Ben senin hangi yıldızınım Hakkı Baba?

Güvercinlerin ayak izlerinden, kader çizgilerini hesaplamayı öğrendim.
Eğer insanlar onlara tuzak kurmazsa, en az 15 yıl yaşamaları gerekir.

Bir kitapta okumuştum, "Önemli olan zamanı yenmektir" diye. Önemli olan zamanı yenmekse, bizi yenen kimdi? Hangi zaman?
Bugün ikimizi aynı zamanda "diri tutan" şey duyguysa, zamanı yenecek tek gerçek duygu değil midir?
O duyguyu cennette hissetmekle dünyada hissetmek arasında, hiçbir fark yok.
Yeter ki, yüreklerde insan sevgisi olsun.

Senin için dualarımı eksik etmiyorum.
Kendine iyi bak Hakkı Baba...
 
Cennet Mektupları (34)

Merhaba Hakkı Baba. Hayatın, çocukların savunmasız halinden kaynaklanan güzellikleri olmalıydı.
Benim ülkem bu savunmasızlığın sırtından geçinmekten hala vazgeçmedi.
Türkiye'de, çocukların "ölüden bile sayılmadığını" biliyorum.
Onların küçücük yaşlarında kurban edildiklerini duyuyorum.
Hiçbir çocuk evinden boşuna kaçmaz.
Hiçbir çocuk, kadersiz ölümlere kucak açmaz.
Ve hiçbir çocuk, küçücük yaşında pavyonlarda konsomatrislik yapmaz.


***

Domuzların çocuk dostu olduğunu göstermek için, sana cennetten bol domuzlu çizgi film gönderiyorum, buluttan yaptığım zarfın içinde.
Buradan gönderdiğim hiçbir mektuba, "Görülmüştür" damgası vurulmuyor.


***

Her pazartesi yıldız ağaçlarını suluyoruz. Kayan yıldızların yerinin, nasıl dolduğunu sanıyorsun?

***

Dün gece 21 Haziran'dı, en uzun gece.
Her şey ağır çekimdi, sabah olmasın diye.
"Şu uzun gecenin gecesi olsam" türküsüne yasladım başımı.
Aydede hüzünlendiğimi anladı, beni dansa kaldırdı.
Ateş, suyu dansa kaldırdı.
Dilek mendilleri asıldı yıldızlara, "Sevdaların ömrü uzun olsun" diye.

***

Uzay fizikçisi bir amcayla tanıştım.
Binlerce yıl öncesinden, geleceğe uzanan bir yolculukta, ona eşlik ediyorum zaman zaman.
Hayatın bu kadar rezil ama bir o kadar vazgeçilmez olmasındaki sırrı sordum.
"İnsan adlı yaratıkların iki yüzü olduğu için bu haldeyiz" dedi.
Onunla birlikte uzayda kan verdim.


***

Geçmişte yaşamanın sırrına erdim ben.
Çarpışan otomobillere özlemle bakıp da, çarpışan martıların arasını bulduğum günleri en iyi sen bilirsin.
Sihirli lambam bile vardı, sokak lambalarıyla kardeş kardeş geçinen.
Şimdi çalamadığım kapılarda, hala parmak izlerim duruyor.
Hayatın kiri, herkesin üzerine bulaşıyor.
Yarın daha kirli olacak insanlar, bir zift bidonunda banyo yaparken yakalayacaklar sizleri.
Söyler misin Hakkı Baba? Bütün karalar bittiğinde, kim temizleyecek denizleri?
 
Cennet Mektupları (35)




Merhaba Hakkı Baba. Cennette zamanlar eskimiyor.
Her çocuk, kendi cebinde saklıyor hikayesini. Öldüğümüzü fark etmiyoruz.
Çocuklarla rüyalarımız bile aynı.
Ama bir gerçek var ki, annesiz birbirimize yetmiyoruz.


***

Aydede, ayşekeri oluyor bazı geceler.
Kendisini kemirmemize izin veriyor.
Onun yuvarlaklığını biz bozuyoruz, haberin olsun.


***

Cennette develer tellallık, pireler berberlik yapıyor.
Geçen hafta saçlarımı kestirdim.
Melek ablalar saçlarımı bir vazoya koydu.
Saçlarım çiçek açtı...

***

Bulutlara bulaşık yıkamayı öğrettim.
Onlar da yarın gece annemin evini boyayacaklar. Rengini sen söyle...


***

Allah'a bu kadar yakın olup, kötülüklerden arınmış olmak, muhteşem bir duygu.
Ama cennette bile huzurumu kaçıran gerçeklerden haberim oluyor.
Dünyada Allah'ın adını dillerinden düşürmeyip, her şeyi kitabına uyduranlar, ancak cahilleri kandırabilir.
Din üzerinden politika yapıp ülkeyi talan edenlerin hırsızlığı, gökyüzünden daha net görünüyor.
Yetimin, öksüzün hakkına göz diken ihale fesatçıları, yeryüzünde birbirlerine ne kadar destek olursa olsun, onların ödeyeceği bir bedel olacaktır.
Aşkın asıl adı Allah, "para değil!".
Onlar bütün çocuklar için kezzap kuyusu.
O yüzden cennette çocukların elinden tutanlara yer var, hırsızlara, namussuzlara değil!


***

Hala saklıyor musunuz öldüğümü? Kursa gittiğimi mi söylüyorsunuz yoksa? Annem hala ağlıyor mu gizli gizli? Saçlarındaki aklar çoğalıyor mu?

***


Gönderdiğin mızıkam kırıldı.
Yenisini yollar mısın?
 
Cennet Mektupları (36)


Merhaba Hakkı Baba. İki kaşının arasına terörist resimleri asan politikacılarla aran nasıl?
Çocuklara masalları bile unutturaran politika, daha neyinizi alacak sizlerin?
Dünya sırlarla dolu ama sırların sahibi biz değiliz.
Bizlerin hayat ve ölüm hakkında bildikleri, alfabe gibi bir şey.
Hayat o kadar kalın bir kitap ki...
Bizler o kitabın sayfaları arasında kendimizi kurutuyoruz sadece.
Kin ve nefret yüklenip...
Kulağınızdaki sonsuz çağrıyı duyuyor musunuz?
"Kim olursan ol, gel" diyen o ilahi sevda çağrısını...


***

Bütün hafta boyunca ağaçların köklerini kaşıdık.
Onlar da dallarında bizlere hamak kurdular.
Çocukken doyurduğum kuşlar cennette beni tanıdı.
Bana kuşüzümü getirdiler.


***

Masal kahramanlarına rastlıyorum bazen.
Geçen akşam Kibritçi Kız'la tanıştım.
Kendisini yazanı arıyordu.
Sivas'ta yakılan insanları da gördüm.
Onların yüreği hala yanıyordu.
***

Önceki akşam, melek ablalarla birlikte Mars'a gezmeye gittik.
Kimse yoktu...

***

Aydede'ye tavla oynamayı öğrettim.
Altı kapıya sıkıştırdım, hala çıkamıyor.
Aydede'nin ikna kabiliyeti yüksek ama benim inadım tuttu.
Bir daha oynamadım.
"Öğren de gel" dedim, senden öğrendiğim gibi.


***

Kaç gündür gözüm seğiriyor.
Cennete misafir mi gelecek acaba? Bizim gibi kadersiz ölümler ülkesinden...


***

İstersem yıldızları yere indirebileceğimi sen öğretmiştin yaşarken...
Bazen gökteki yıldızları sayıyorum, eksik çıkıyor.
Başkalarına da mı öğrettin o güzelliği?


***

Kendine iyi bak Hakkı Baba.
Ben sana iyi bakıyorum...
 
Cennet Mektupları (37)




Merhaba Hakkı Baba. Yıldızlarda güneşleniyoruz, bronz oldum.
Burada da çiçekler yaza çıldırıyor.
Yeni roller yaratıyoruz kendimize.
Ben akşam sefası oluyorum.
Ne de olsa, serde hüzün var.

***

"Hüzün" dedim de aklıma geldi.
Geçen hafta öyle ağladım, öyle ağladım ki...
Melek ablalar görmesin diye Küçük Ayı bana şemsiye tuttu.


***

Yaşamakla yaşlanmak arasındaki çizgiyi, en iyi sen bilirsin.
Çocuk ellerim büyüdü de bir çocuğun saçlarını okşadı.
Çocuk bana ablasıymışım gibi bakıyordu.
Elimdeki kader çizgilerine baktım da...
Ölüme inat, hâlâ hayata çıkıyordu.

***

Bu gece melek ablalar gazoz ve beyaz leblebi getirecek dünyadan...
Eski Türk filmlerini izleyeceğiz.
Yıldızların altında...


***

Lunaparkta bekçilik yapan amcaları atlıkarıncaya bindirdik.
Çok sevindiler.
Karıncalar ter içinde kaldı.
Atların da başı döndü...


***

Cennette, kalplerimizin hava raporunu da öğrenebiliyoruz.
Bugün parçalı bulutluyum.
Anne hasretim depreşti.
Ve galiba hafta sonuna kadar öyle gidecek.
Mektubun gelene kadar...

***

Yeni bir şey öğrendim.
Kayan yıldızlar, aslında kardeşini arıyormuş gökyüzünde.
Büyük Ayı söyledi.
Sen demiştin ya, "Taşın bile kalbi var" diye.
Yıldızların niye olmasın!


***

Kendine iyi bak Hakkı Baba.
Sana bir şey olmasın.
 
Cennet Mektupları (38)

Merhaba Hakkı Baba.
Bazen düşünüyorum da, dünyayı ve ülkemizi yağmalayan haramiler, Aydede'yi ne zaman yağmalayacaklar diye.
Zaman insanlara iki kez hak vermiyor.
Ama oy hakkını her defasında yanlış kullananlara, zamanın ödettiği bedeller de ağır oluyor.
Ormanları yanıyor ülkemin, o dumanlar Cennet'in rengini bile bozuyor.
Şu sıralar en sevdiğim renk akşam mavisi. Alev rengi moralimi bozuyor.


***

Bir geceliğine dünyadan gelip geçen kuşlarım var, bana haberleri getiriyor.
Duyuyorum ki, çocukluğumuzun masal kahramanlarını bile politikacı yapmışlar ülkemde.
Çocukken kurduğumuz hayal ordularını yıkanlar, daha ne çok şeyi yıkacak aslında.
Hafife alınan değerler değil mi, pahalı bedeller ödeten!


***

İki hafta önce yıldız yağmuru vardı.
Çocuklardan biri şemsiye getirmişti de, çok güldük.


***

Halit Çapın Amca geldi Cennet'e...
Bit pazarından sihirli bir lamba getirdi bizlere. Lambanın içinden cin çıktı.
"Ne dilersiniz" diye sordu.
Hep bir ağızdan, "Yaşamak" dedik.

***

Kaç zamandır dokuduğumuz uçan halıyı bitirmek üzereyiz.
Biz de Halit Amca'yı gezdireceğiz.


***

Gözlerinde çocukların aynası duruyor mu? Dört mevsim yağmurlu mu yüreğin? Bu gece yıldızlar, iplerini senin için sarkıtacak.
Yeryüzünde el etek öpmediğin için...


***

Ağustos böcekleriyle kısa bir sohbet ettim dün gece.
Müziği neden bu kadar sevdiklerini sordum da, "Yaradılış icabı" dediler.
Onlardaki müzik aşkı, kışın açlığa razı olmalarından belli.
Hani bazı gençler var, ailelerinin zorla yaptırmak istediklerini yapmayan, amatör ruhlu insanlar.
Onları hatırladım.
Onların ödemeye hazır oldukları bedeli. Dünyanın en güzel işi, severek yaptığın iş.


***

Anneme söyleme...
Bu gece duvardaki resimden çıkıp, onun koynunda sabahlayacağım.
 
Cennet Mektupları (39)




Merhaba Hakkı Baba.
Bu sabah aynamdaki horoz uyandırdı beni.
Baktım bütün herkes ayakta.
Türkiye'den şehit abiler geldi Cennet'e...
Onları alkışlarla karşıladık.
Onların anısına çelenkleri suladık.
O askerler en çok annelerini özlüyor.
Bir de kopan kollarını ve bacaklarını...

***

Geçen hafta takım yıldızlar arasında futbol turnuvası vardı.
Samanyolu şampiyon oldu.

***

Ah yaşamak ah!..
Senin yerinde olsam, Beyoğlu'na çıkardım.
Resmini çekerdim tramvayın arkasına asılan çocukların.
Bütün mavilikleri içime çekerdim.
Canım sağolsun, o çamurlu yolların bile çilesini çekerdim.
Sonra Ortaköy'de bir kahve...
Bir vapura atlardım, Burgazada, Heybeli...
İkiye katlardım sevincimi.
Senin yerinde olsam...
Üzerimde kuruturdum terli gömleğimi...


***

Okullar açıldı, aklım orada...
Anneme söyler misin, kokulu defterlerimi ve boya kalemlerimi göndersin.
Küçük Ayı'ya resim yapmayı öğreteceğim.


***

Biliyorum ki, ülkem eskisi gibi değil artık.
Eskiden damlara çıkardı çocuklar.
Şimdi adamlar, çocukların üzerinde çıkıyor.
Ne acı, ne utanç verici...

***

Dün gece Aydede ile bulutları ütüledik.
Kısa pantolon yaptık çocuklara.
Büyüyen arkadaşlarıma söyler misin?
Beni unutmasınlar.
 
Cennet Mektupları (40)


Merhaba Hakkı Baba.Hayatı özlemenin şimşek hızında yaşıyoruz cennette bile. "Elim sende" oynuyoruz.
Aklım dünyada.Geçen hafta koroya seçildim.
Erken ölümlerin çığlıklarından yaptığımız besteyi seslendirdik melek ablalara. Cennette ağlamak yasak ama...
Gözlerine söz geçiremediler.


***

Penceremin kenarına Atatürk çiçekleri ektim. Harika görünüyorlar.


***

Dün gece, dünyadaki anılarımı anlatıyordum kuşlara.
Üzerime tatlı bir ağırlık çöktü, uyuyup kalmışım. Kuşlar, bulutları çekmiş üzerime.
Yorgan niyetine.


***

Duyuyorum ki, Ramazan'da iftar çadırları sarmış her yanı.
Açlığını doyuruyorlar insanların.
Benim küçük aklıma sorarsan, bunlar da toplu kıyım. İnsanlık kıyımı.
İnsanların karnı doyuyor da ya ruhlardaki açlık? Onlar için çadır kuracak yürekli biri var mı?
Bulursan bana haber ver emi?


***

Örümcek tutan yıldızları temizledim.
Pırıl pırıl oldular.


***

Tahta bacaklı bir amca, bacağından araba yaptı bizlere.
İtalya'da eski bir film artistiymiş.
Nubar Terziyan tanıyor.

***

Annemin gönderdiği "benim güzel kızım" reçelini ararken, gözyaşı şişem kırıldı. Katıla katıla ağladım.


***

Beni merak etme.
Sen kendine iyi bak.
Anneme, arkadaşlarıma.
Çünkü biliyorum ki, sizlere iyi bakmayan bir düzen var ülkemde.
 
Cennet Mektupları (41)




Merhaba Hakkı Baba.
Geçen akşam rüya sayfalarımı çevirirken, seni unuttuğumu hatırladım.
Beni andığını biliyorum.
Sana yazamadığım mektuplar için merak ettiğini de...
Kusuruma bakma, cennetin tadını çıkartıyorum.
Ateş böcekleriyle saklambaç oynadık.
Hep ben kazandım.

***

Küçük bir kız çocuğu geldi cennete.
Güneş'e "Portakal" diyor.
Güneş de bu akşam battıktan sonra kabuklarını soyduracak ona.


***

Cebimde bir çocukluk fotoğrafım kalmış.
Bir ağacın altında çektirmişim.
Dallar bana uzanmış sanki, ben yere uzanmışım.
İçimdeki kederleri saklamışım belki, gülümserken.
Ülkemin sokaklarındaki çocuklardan haberim var.
Ölümleri çoğaldıkça, anlamını yitiren çocuklardan.
En iyi sen biliyorsun, ölen her çocuk gökten bir yıldızın eksilmesi demek.
Ülkemiz aydınlık olsun diye, yıldızlara ne çok yama yaptığımı da ben biliyorum.


***

Geçen akşam melek ablalar, sigara içerken yakaladı bulutları.
Şu sıralar aralarında kara bulutlar esiyor...
Yağmur bulutları da içine kapandı.
Belki o yüzden bu yıl biraz kurak geçiyor.


***

Deniz kabukları kulak misafiri olmuş, balıklar insanlara karşı örgütleniyormuş.
"Oltalarını onlara yutturacağız" diye...
Bundan sonraki balık yumurtalarına dikkat etsin insanlar.
Bebeklerin bile ırzına geçen insanlar! Ben söylemiş olayım.


***

Yazım için kusura bakma.
Mürekkebim bitti, mürekkep balığına yazdırdım son satırları.
Kendine iyi bak Hakkı Baba...
Çocuklara da...
 
Cennet Mektupları (42)




Merhaba Hakkı Baba. Kaç zamandır harika günler geçiriyorum.
Geçen hafta "Ay çöreği partisi" vardı.
Aydede yıldızlara söz vermiş, "Hepinizi dansa kaldıracağım" diye.
13 bin yıldızla dans ettikten sonra, bir daha kalkamadı. 3 gecedir yatıyor.
"Ay tutulması" bu olsa gerek.


***

Parasız yatılı çocukların hepsi cennette.
Onların harçlığını Küçük Ayı veriyor.
Biliyor musun, cennette dişim hiç ağrımadı. Ama gözlerim çok ıslandı, o yüzden kendimi oyunlara verdim.
Sineklere çelme takmayı öğrettim, onlar da beni ısırmıyor.


***

Düşünüyorum da hayat büyüyecek kadar zaman tanımadı bana.
Ben de hayatı tanıyamadım, iki yabancı kaldık.
O yüzden mi acaba diyorum, hayat beni yarı yolda bıraktı.


***

Önceki akşam Nubar Terziyan'la sohbet ettim. Birlikte aşure kaynattık kazanlarda, herkese dağıttık.
Sonra Aşık Veysel geldi...
O bana söğütlerden kaval yaptı, ben onun içindeki yangınlara dağlardan kar getirdim.
Birlikte türküler söyledik. Cebimdeki kuş üzümlerini paylaştım onlarla.
Sonra benim ömrüme yelken taktılar, denize açıldık.


***

Cumartesi Anneleri'nin kayıp çocuklarının benden bir ricası var.
Annelerine söyler misin, merak etmesinler hepsi burada.
Geçen hafta cemreyi düşerken gördüm.
"Kimseye söyleme" dedi ama senden hiçbir şey saklamıyorum biliyorsun.

***

Dünyanın yeni hali cennetteyken bile beni korkutuyorsa, oradaki çocukların halini düşünmek bile istemiyorum.
Onlara iyi bak Hakkı Baba...
Gökten 3 elma gönderiyorum, biri senin başına.
 
Cennet Mektupları (43)

Merhaba Hakkı Baba, bir otobüs dolusu çocuk geldi cennete, kuşlar taşıdı her birini. Minicik öğrenciler...
E.T. duyunca koşup geldi, onların acılarını dindirmek için akla hayale gelmedik oyunlar yaptı.
Aydede iki kaşının arasına salıncak kurdu, onları sallıyor.
Papatyalar bütün çocukların elini sıktı, kokusunu sıktı her birinin üzerine..


***

Nubar Terziyan'ı hepsi tanıdı.
Cebindeki kuş üzümlerini dağıttı onlara, ben de akide şekerli misketlerimi verdim.
Küçük bir kız çocuğu, göğsünün üzerindeki nazar boncuğunu vermek istedi bana, "Bende var" dedim.
Onlar ölmeden önce en çok uçağa binmek istiyorlarmış ya..
Şimdi bulutların üzerinde pilotluk öğreniyorlar.


***

Biliyorsun cennette ağlamak yasak.
Ama melek ablalar, o manzara karşısında katıla katıla ağladı.
Bizim gözyaşı şişelerimizi doldurmamıza da izin verdiler.

***

Annelerin acılarını dindirmek için, cennet adına elçilik yapacak melekler indi yeryüzüne...
Onlar her gece çocukların annelerinin yanağını okşuyor.
Resimlerin içinden çıkıp, rüyalara giriyor.

***

Çocuklar doğarken meleklere emanettir.
Bizleri Türkiye'de kimlere emanet ettiklerini en iyi sen biliyorsun.
Sorumsuzluğa gömlekler dikenler, minicik çocuklara kefen dikiyorlar.
Cennet gibi bir ülkeyi cehenneme çevirenlerin gönlü oldu mu?
Sadece yutkunmak ve sızlanmakla mesele çözüldü mü?
Daha kaç kurban vermemiz gerekiyor, onların ihanet tapınaklarına?
Çocuklara iyi bak Hakkı Baba!
 
Cennet Mektupları (44)

Merhaba Hakkı Baba. Kaç zamandır sesin soluğun çıkmıyor.
Birkaç akşam sana el feneriyle işaret gönderdim, göremedin.


***

Annesinin döverek öldürdüğü 10 günlük bebek geldi cennete...
Gözünde kuruyan yaşlarla uyudu.
Melekler ağladı, biz ağladık.Sonra şehitler geldi, dik başlı mangalar halinde...
Onları tahta yataklarından alıp bulutların üzerinde gezdirdik.

***

O yüzden cennette, dünyadaki çocukları yaşatmak için büyüyoruz.
Gördüklerimiz gerçektir, görmediklerimiz daha gerçek.
Uzaya giden hiçbir ses yok olmazmış, cennette öğrendim.
Gökyüzüne açılan eller de boş kalmaz.
Bunu annem öğretmişti.


***

Önceki akşam aydede ile çarliston oynadım.
Ben yoruldum, aydede yorulmadı.
Sonra saklambaç oynadık. Bulutlar ebe oldu, güvercinler eteklerime saklandı, yıldızlar cebime.
Bulutlar tozlarını silkeleyince alerjim tuttu, hapşırınca sobe oldum.


***

Yine erken mi iniyor akşamlar?
Namuslu babalar, hayatın yokuşlarını mı çıkıyor yine?
Hasretin dumanı burnumda tüterken, kışın dumanı tüten çorbalarını özledim.
Bir de uykusuna doymamış çocukluğumla, annemin koynuna sokulmayı.


***

Çocukluğumun türküsüydü... "Ilgaz Anadolu'nun sen yüce bir dağısın!"
Kendime yalnızlığın atkısını örüyordum, aklıma geldi.
Kar tanelerinden beyaz bir kürk diktim Ilgaz Dağı'na...
Bu kış çocuklara poz verecek.


***

"İyiler mutlaka kazanır" sözü, kötüler tarafından üretilmiş bir yalandır.
İyiler sadece cennette kazanıyor Hakkı Baba...
Kendine iyi bak.
Dünyadaki iyi insanlara da...
 
Cennet Mektupları (45)




Kaç zamandır sana yazamadım Hakkı Baba. Kaç kez sana gelesim tuttu ama melek ablalara söylemeye utandım. Bir hakkım vardı, onu da annemi seyretmeye kullandım, kusura bakma.Yokluğunda, bütün bildiklerimin dışına çıktım. Taşın, toprağın, çiçeklerin dilini öğrendim. Sevginin anlamını biliyorsan, hayatın sırrını çözmüşsün demektir.


***

Melek ablaları eve göndermiştim ya, evimizin damında sabahlamışlar.
Süt dişimi bulmuşlar damda, bana getirdiler. Yastığımın içinde saklıyorum.


***

Şimdi karıncaların düğün mevsimi.
Ağustos böcekleri bir naz yapıyor, sorma gitsin. Cennette en çok rağbet gören düğün orkestrası onların.
Düğün gecelerinde bile en çok istek alan şarkı: "Benim annem güzel annem."


***

Seninle Çarliston oynamayı özledim.
Fesleğen kokusunu...
Bir resmin içinden kaçıp, başka bir resmin içine saklanmayı.


***

Geçen hafta Nubar Terziyan'a rastladım, yanımdan geçerken hapşırdı.
"Çok yaşa" dedim. Şapkasının içinden çiçek çıkarttı, bana uzattı.
Cennette birine "Çok yaşa" dediğiniz zaman, geride bıraktıklarının kalbinde yaşarmış. O yüzden iyi insanlar için cennet alerjik bir ortam.


***

Önceki akşam, aşktan ağzı yanmış meleklerle sohbet ettim.
"Bir daha sevmeyecek misiniz?" diye sordum onlara. Güldüler.
"Biz sevdiğimiz için buradayız" dediler. Ama bana bir sır verdiler.
Onlardan çalınan aşklarla yazılıyormuş şarkılar!

***

Aydede'nin astımı tuttu da, saman aleviyle aydınlatttık geceyi.
Hiçbiriniz fark etmediniz.
Bazı geceler yıldız kaydırmaca oynuyoruz denizde.
Göç ederken ıslanan kuşları bulutlara sarıp kurulamayı öğrendim.
Ayrıca bulutlardan karikatür balonu yapıp, içine istediğimizi yazıyoruz.
Şafaklardan ışık sağıyoruz, ineklere içiriyoruz. Kırmızı ineklerimiz var.
Denize bıraktığım kağıt gemiye, Cennet'te çektirdiğim fotoğrafları koydum, sana gönderiyorum.
Kendine iyi bak Hakkı Baba.


 
Cennet Mektupları (46)



Merhaba Hakkı Baba! Durmadan kötülük düşünen bir ülkeden, iyi elektrik gelmiyor cennete...
Bütün yollar hesaplaşmaya mı çıkıyor?
Öç almadan yatışmayacak mı yürekler?
Aşkın dilini mi kesti politik amcalar?
Ülkem, artık tekin bir ülke değil biliyorum.
Peki çocukları kim koruyor Hakkı Baba?
Birbirlerini yiyenler korumadığına göre...


***

Geçen akşam kuşların gagalarını bileyledim. Yılanların değiştirdiği gömlekleri kaplumbağalara verdim, yaz çadırı kurdular.
Avuçlarım hâlâ kekik kokuyor.


***

Kıyıya vurmuş denizyıldızıyla, gökten düşen bir yıldız aşık oldu birbirine.
Onların bu hafta düğünü var.
Yıldızların altında.

***

Bir asker ağabey geldi cennete...
Her sabah şafakta Türk bayrağını öpüyor.
Akşamları üşüyordu, annemin ördüğü Selanik örgüsü hırkamı verdim ona.
O da bana künyesini verdi.


***

Gençler ve çocuklar için, ölümün hiçbir yanı güzel değil.
Şimdi baharın en güzel günleridir.
Pencere önündeki çiçekler, selam duruyordur güneşe. Biliyorum ki bu saatte, beni hayata çağırıyordur arkadaşlarım.
Adı cennet bile olsa, yaşamak aleminden daha anlamlı bir gezegen olamaz çocuklar için. O yüzden çocuklara iyi bak Hakkı Baba.
 
Cennet Mektupları (47)




Merhaba Hakkı Baba.
Günlerim güzel geçiyor.
Sesim yeni bir renk aldı, sana duyurmayı ne çok isterdim.


***

Bulutlar son günlerde fena halde uyuşuk.
O yüzden bu kış kurak geçti, yazın da susuzluk tehlikesi olabilir.
Aramızda bir oyun icat ettik.
"Bulutları kafa kafaya tokuşturursak, yağmur yağdırabiliriz" diye düşündük ama bütün hafta hiçbiri yerinden kıpırdamadı.
Acaba diyoruz, bütün çocuklar gözyaşı şişelerini boşaltsa, bir yararı olur mu?


***

Önceki akşam Mart kedilerinin bıyıklarını taradık, kurdelelerini taktık.
Sonra da farelerin çektiği faytonla dolaştırdık hepsini.
Bayramlarda yastık altına sakladığım gıcır ayakkabılarımı da onlara verdim.
Külkedisi masalını yeniden yazdık.


***

Hayatın bana verdiği bütün ödevleri yaptım da hayat bana mızıkçılık yaptı.
Bir kitapta okumuştum, ömür ölümün önsözüydü. Belki birkaç kez bizler düştüğümüzde elimizden tutup kaldırıyor ama hayat iki kez ölümü kaldırmıyor. Son sözü erken söylemek de hayatın kendi koyduğu bir kural galiba...
***

İstanbul'un boğazına ip geçirmişler, bir bataklığın içine sokup çıkartıyorlar.
Eskiden denize iyilik atardı insanlar, şimdi gencecik çocukları atıyorlar.
Kağıda kirlenmeyi öğreten kalemdi.
İnsana kirlenmeyi öğreten paraydı.
İstanbul'a kirlenmeyi öğreten de o şehri ele geçirenler.


***

21 Haziran'da güneşin doğum günü partisi var.
Venüs de davetli ama bütün sorun Venüs'e davetiyeleri kimin götüreceği.
Biliyorsun Venüs'te sıcaklık 450 derece.


***

Günah terazisinde bir kıl bile ağırken, çocuk patiklerinin içinden haramı kana kana içenlerin vereceği bir hesap olacak.
Çocuklara iyi bak Hakkı Baba...
Bana baktığın gibi bak onlara.


 
Cennet Mektupları ( 48 )



Merhaba Hakkı Baba. Bizleri küçük yaşta Cennete gönderen dünya, hala çocuklara cennet gibi bir dünya sunmayı erteliyor.
Sevginin iktidar olması için neyi bekliyorlar? Ölümlerin bile sırasını bozan Bush gibilerinin ölmesini mi?
Herkesin çocuk olarak kalmak istediği bir dünyada, büyüklerin çocukları katletmesinin sebebi politikaysa, insanlığın yeneceği tek düşmanı kalmıştır. Politikacılar!
Bu tür isyanların bana yakışmadığını söylüyorsun ama hala diş çıkartan çocuk hırçınlığımı üzerimden atamadım.
Biliyorsun ki, ben büyümeden öldüm Hakkı Baba.
Çocuksu isyanlarımı cennette bile olsa yitiremem.

Geçen akşam deniz sefasındaydık.
Gençler, yengeçlere gitar çaldı.
Deniz analarına özlemlerini dile getirmek için şiir okudu çocuklar.
Balıklarla saklambaç oynadık.
Ben yakamoz oldum, hep sobelendim.

Anneme söyle, alerjim geçti.
Polenlerle voleybol bile oynuyorum.

Arkadaşlarımla, bir gölde damlaları saydık. Tam 128 milyon çocuk gözyaşı çıktı.

Kimse bilmiyor, hasretlerin gece bekçisi olduğumu, içimden geçenleri toplayıp, kendime hüzün demeti yaptığımı.
Kimse bilmiyor, aramızdaki mesafeleri bir solukta tüketip, aslında yaşamak özlemiyle yanıp tutuştuğumu.

Kimse bilmiyor, gökyüzünden merdiven dayayıp, yeryüzüne indiğimi ve akşamları uyurken annemi seyrettiğimi.
Kimse bilmiyor, cennette ağlamak yasak olsa da, gözyaşlarımı bir kavanoza doldurduğumu.
Kimse bilmiyor... Senden başka...

Bir toz bulutu, annesinden ayrılırken öylesine hırçınlaştı ki. Tozu dumana kattı.

Çocuklar için yazılmış ilahileri dinliyorum cennet'te...
Kuğulardan bale dersi alıyorum.
Melek ablalardan birinin çeyiz sandığında ben de ayışığı biriktiriyorum.
Karanlıklar için...
Kendine iyi bak Hakkı Baba.
 
Cennet Mektupları (49)



Merhaba Hakkı Baba. Acılı bir baba geldi cennete, bir o kadar gururlu. Cennet, insanların yaşamındaki ayrıntılarla uğraşıyor, hele böyle insanların.
O adam böbreğini satmış, aslında yaşamını satmış.
"Canım sağolsun" dedi. "O parayla çocuğumu okuttum." O adamın cömertliği, çocukların geleceğini kirli tırnaklarını keser gibi kesip atan politikacıların yanında, nasıl da kutsal.
Hala, hisse satmak böbrek satmaktan daha değerli mi işlem görüyor hayat borsasında?


***

Dün gece saçlarımdan yıldızlar aktı. Melekler bana baktı, ben meleklere.

***

Bana da bahar geldi. Yüreğimde papatyalar açıyor, duyuyorum.
Uçurtmamın ipine takıyorum umutlarımı.
Annem teneke kutulara karanfil ekiyor. Yeniden basıyorum ayak izlerime, seslerime mahalledeki çocukların sesleri karışıyor.
Mesafeler birbirine karışıyor, aklım karışıyor.


***

Isırgan otunun adını değiştirdik. "Pamuk otu" yaptık, pek hoşuna gitti.

***

İki leylek melek ablalarla dertleşirken duydum.
Iraklı çocuklara bomba atmaları için, bir devlet büyüğünden teklif almışlar.
Kabul etmedikleri için de, ayaklarını kırmışlar.


***

Dünyadan aldığımıız haberler, bizleri cennette bile ürkütüyor.
Paylaşacak bir şey kalmadı mı dünyada? Kendinden olmayanı sevmek, niye bu kadar zor? Kendinden olan zalimi sevmek niye bu kadar kolay? Politikacılar gerçekten insan mı acaba?


***

Geçen hafta Aydede ile bahse girdim. "Bütün köşkler perilidir" diye. Bana inanmadı. Hayatımı koydum ortaya "Hangi hayatını?" dedi, çok güldük.


***

Anneler Günü için, samanyolu kalbini verdi bana.
Onu gönderiyorum. Benim için kırlardan papatya toplayıp, anneme taç yapar mısın?
 
Üst Alt