Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[vakti_leyl] Sesleniş

vakti_leyl

Üye
Üyelik
3 Eyl 2009
Konular
5
Mesajlar
107
Reaksiyonlar
0
[FONT=Comic Sans MS]
Sesleniş​


Bu gece[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]
Seni düşlüyordum ve
Sen bilmiyordun.

İç dökümü...[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]
Seni ilk gördüğümde yağmur yağıyor, kuşlar göçünü almış başka şehirlere uzanıyordu. Dışardaydım, iliklerime kadar ıslanmış bir vaziyette koşarken, hızımı kesti araban... Duraksadım, bir kaç kişi indi arabadan ama sen hala arabanın içindeydin, sonra bagajdan tekerlekli sandalye indirildi... Sana doğru getirildi, biri sandalyeyi diğeri seni tutuyordu. Sandalyene yerleştirildin, o halde bile inanılmaz tebessüm içersindeydin. Tebessümünle bana doğru baktın, belki öylesine sıradan bir bakıştı ama içimi okşamıştı. Arkama baka baka eve doğru yol aldım, eve gittiğimde "bu da kimdi şimdi" diyerek pencereden baktım. Araba duruyordu ama etrafta kimseler yoktu, bir yaprak dahi oynamıyordu. O gün ilk ve son görüşümdün benim için, takii taşınan yeni komşumuzun sen olduğunu öğrenene kadar. Her akşam mahallenin çocuklarıyla takılıp, gülüşüyordun.

Sen gülüyordun, rengarenk çiçekler açıyordu az ötede...
Öylece seni izliyordum; sen bilmiyordun.
[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]


Kim bilir kaçıncı uykundasındır şimdi, rüya bile görüyorsundur hatta; bünyesinde beni barındırmayan türden... Ya görüyorsan? Bi anlık hayali bile güzel, keşke görebilsen... Rüyalarını olsa süsleyebilsem sana olan duygularımla... Korkağın tekiyim ben, itiraf ediyorum. Bir adım kadar yakınken bile "merhaba" diyemeyecek kadar yüreksizim işte... Oysa ne çok isterdim sesini duymayı, komik değil mi? O kadar çekiyorum ki kendimi senden; anlamayasın diye... Az ötemde otursan bile duymadım sesini birgünden birgüne... [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]


Leyl_Sükut...[/FONT] [FONT=Comic Sans MS]
İki satırlık söz için kaç kalem kırdım uğruna; cesaretsizliğinden ötürü.. Söylenecek çok şey olmasına rağmen bir-iki-üç derken tıp oyunu oynuyor ürkekçe. Sonra sen geceme karışıyorsun; kusuyorum geceden daha gece olan gözlerine... Bugünde bilmedin sana dair düşüncem ne varsa, bugünde görmedin sana bakışlarımı... Hissetmedin yüreğine parmak uçlarımla dokunuşlarımı; kimliksizceydi, farketmemen normaldi.

Tebessüm ustası oldun gönlümde... Perdenin aralığından bakerken sesleniyorum pencerene; sana olan duygularımı yarında bilmeyeceksin, ilerde de... İncitmeden, tertemiz bir şekilde izleyeceğim. Sonra kaybolacağım gözlerinde... [/FONT] [FONT=Comic Sans MS]

Huriye ÖZDEMİR

Not: Sevgilimle tanışmadan önce ona yazdığım bir sesleniş...
The_Stranger_II_by_venaya.jpg

[/FONT]
 
Sevgilin çok şannslı biri olmalı.Böylesine güzel bir yürege sahip olduğu için.Mutlulugunuz daim olsun.
 
Teşekkür ederim...
İki taraflı çok şanslıyız, çünkü O buna değiyor...
 
Ve Sen Gidiyorsun / Ve Ben Gidiyorum

img-resized.png
Gerçek boyutundan [ 676 x 355 ] 94% oranında küçültüldü - Tam boy görmek için tıklayınız
yolnq8.gif


Ve Sen Gidiyorsun / Ve Ben Gidiyorum

Ve sen gidiyorsun;
Bu koca şehrin suskunluğunu,
Çırpınışlarını, sessiz ve derinden çığlıklarını.
Haykırışlarını, kalp sancılarını arkanda
Öksüzce ve yetim bırakarak.

Ve sen gidiyorsun;
Rüzgarların saçlarını savurmasına aldırmadan,
Islak caddelerinin ayaklarını kaydırmasına bakmadan,
Çakan şimşeklerin korktucu gürültüsünden
Korkmadan.

Ve sen gidiyorsun;
Kimselere hesap vermeden ve
Kimselere hesap sormadan, öylece
Sessizliği kendine gard alarak.

Ve sen gidiyorsun;
Çantanı koluna takarak,
Yüreğini kaldırım köşesine atarak
Ve mevsimleri birbirine katarak.

Ve sen gidiyorsun;
Yüzüme bile bakmadan,
Bana bir veda bile etmeden,
Haberler bile salmadan
Ve kaldırımlara attığın yüreğini bile
Bana bırakmadan.

Ve sen gidiyorsun;
Ama ben gittiğini bile bilmiyorum,
Seni bekliyorum ha geldi,
Ha gelecek diyorum baş ucuma ama
Sen lanet olasıca tıkanıp kaldığım bu hastenenin
Kapısına bile uğramıyorsun.


Ve sen gidiyorsun;
Kuşlar uğramıyor artık penceremin yanına,
Rüzgar esmiyor da getirmiyor kokunu daha.
Anlıyorum o dakika ters bir şey olduğunu da ben
Yine de tüm sukunetimle seni bekliyorum işte.

Ve sen gidiyorsun;
Bir postacı geliyor yanıma,
Başını eğmiş " geçmiş olsun,
Size bir mektup var" diyor, seviniyorum
Buruk bir ifadeyle gülümseyip
"Artık ben gideyim" diyor.

Ve sen gidiyorsun;
Mektubu açıyorum binbir sabırızlıkla,
Önce mektubu alıyorum elime,
Sonra ise yatağıma düşen yüzüğünü.
Anlam veremiyorum ve mektubu okuyorum
Tüm şaşkınlığımla.

Ve sen gidiyorsun;
Giderken de bana hatıra olarak sadece
Bu sayfada ki kahrolasıca sözleri bırakıyorsun.
Bitti diyorsun ne kadar da kolay diyorsun,
Bu gidişinin hastalığımdan kaynaklanmadığını söylüyorsun,
Ne peki onu bile sormama izin vermiyorsun.

Ve sen gidiyorsun;
Kuşlar konuyor penceremin yanına
Nemli gözlerle bana bakıyorlar, pencereye çıkıyorum
Ölümüne de olsa bu kalkışım ama ben aldırmıyorum.
İşte o anda seni görüyorum hastanenin
Önündeki cadde de.

Ve sen gidiyorsun;
Onca çırpınışlarıma, " seni seviyorum "
Demelerime ve gözyaşlarımı dökmeme rağmen
Arkana bir an olsun bakmadan gidiyorsun işte.

Ve ben gidiyorum;
Bu çivisi çıkmış dünyayı sana bırakarak,
Beddularımı üzerinde tutarak ve son nefesimde bile olsa
"Seni seviyorum" diyerek gidiyorum işte,
Gidiyorum.

Ve sen gidiyorsun / Ve ben gidiyorum.

Huriye Özdemir / 08 Ocak 2007 / 18.00
 
Masum Gülücükler Taktım Yakana

Masum Gülücükler Taktım Yakana​


Yağmurlu bir gündü demlenişim
Sırıl sıklamdım, ama bir o kadar susamış
Tenim kurumaya yüz tutardı,
Her bir damla da.

Yağmurun öyküsünü anlat hadi bana! Hani o damlaların birbirlerine hiç dokunmadan yere düşüş macerasını ve her bir can da yeniden canlanışlarını.

Yağmurun öyküsünü anlat hadi bana! Semadan arşa inerken nasıl çoşkuya büründüğünü ve herkesin yüreğine nasıl usulca dokunduğunu. Yağmurlar da senin o ipeksi saçlarını savurdu mu, senin de yüreğine usulca incitmeden dokundu mu? Kalp sancılarını dindirip, yerine sancısız bir kalp bıraktı mı? Gözlerinde ki yaşı herkesten saklayasın diye yüzüne yüzüne serpildi mi? Bir gece ansızın uykudan uyandırıp seni, kendini izletmesine izin verdi mi? Ya da pencerenin camlarına sevdiğinin adını yazasın diye buğulattığı oldu mu? Yağmurlar sana yoldaş, sana gardaş, sana yar oldu mu, oldu mu? Peki yağmurun damlaları sarıya, pembeye, maviye ya da yeşile çalınık mı? Söylesene gökkuşakları her yağmur sonrası mı çıkar , yoksa sadece aşıkların mekanına mı uğrar her hangi bir yağmurlu gün de? Bana yağmurları anlatsana, onların da kokusu var mı? Onlarda herkese sevdiğinin kokusuna bulanırda kokar mı? Çok soru değil mi, ama ben yağmurları bilmem ki... Hiç yağmurları izlemedim ki, sokaklara atıp doya doya ıslatsam da kendi mi damlaların rengi ne renk göremedim ki... Bazen sarıya çaldım, bazen pembeye... Bazen maviye çaldım, bazen yeşile... Peki sen yağmurlara hiç dokundun mu? Şey ben hiç dokunmadım da, onlar dokundu hep bana zaten dokunamam da nerden ne yöne aktığını anlamam ki... Doğru ya unuttum, kusuruma bakma körüm ben ve göremediğim o damlaların esiriyim ben. Bazen pencerenin kenarına otuttururum kendimi ve yağmurun o tatlı melodisini dinlerim saatlerce ve şekillendiririm her bir damlasını kendimce.


Bazen üçgen oluverirler, bazen dörtgen
Bazen kare oluverirler, bazen beşgen
Ama eminim ki, hiç birine benzemezler
Ben yine benzeterim işte
Kendimce.

Yağmurun öyküsünü anlat hadi bana! Hani o kendi melodisine gizlenmiş yanları varya heh işte onları ve bir de, bir de anlat işte
içinden geldiğince, yüreğinin yettiğince ve kaleminin tükendiğince.


Yağmurun öyküsünü anlatıyorum hadi sana!
Onlar hiç birbirlerine dokunmazlar canım, dokunmazlar çünkü
Dokunup da birbirlerini incitmekten korkarlar.
Ve her bir canda yeniden canlanırlar,
Çünkü kendilerin de olmayan aşkı ve sevgiyi
Bizde bulurlar.

Yağmurun öyküsünü anlatıyorum hadi sana!
Onlar bizleri o kadar çok sever ki
Bize geleceğini anladıkları anda yarış yaparlar
Birbirleriyle adeta çoşkuya bürünerek
Ve yüreklere dokunurlar usulca mutluluğa
Kavuşmak adına.

Bu arada evet saçlarımı da savurdu,
Yüreğime de dokundu.
Kalp sancılarımı da aldı, yerine
Sağlam kalp de bıraktı.
Bak işte bunu çok yaptı, herkesten saklamak için
Gözyaşlarımı yüzüme yüzüme çaldı hızlıca damlalarını.
Nadir olmuştur uyandırması ama ben de izleyenlerdendim tabi
Ne vakit yağmur yağsa, ben buğulan hangi cam varsa yazdım
Adını her ne kadar vefasız da olsa
Bu yağmurlar öyledir ki, yoldaşın da olur gardaşın da
Sevdiğin de olur, kin tuttuğun da.
Hiç bir renge çalınık değildir damlalar.
Şeffaftır ve saydamdır en az bir su kadar.


Yağmuru anlatıyorum hadi sana!
Onların kokusa da var tabi
Ama bu ne sevdiğinin kokusuna benzer, ne de annenin
Bu bambaşka bir kokudur, bu toprakla bütünleşmesinin
Sonucun da ortaya çıkan doğanın ta kendisinin kokusudur.

Yağmurun öyküsünü anlatıyorum hadi sana!
Kendi melodilerin gizli yanlarındadır onlar
Öyle olmasa bu kadar anlam ifade eder miydi bizim için.
Anlattım işte şimdi sana içimden geldiğince,
Yüreğimin yettiğince ve kalemim tükendiğince
Ve masum gülücükler taktım yakana,
Sen hep ne halde olursan ol gülümse diye.


YAZAN: HURİYE ÖZDEMİR
 
Aç Gözlerini Hayat; Saklambaç Bitti Artık!

saklambacqo7oo8.jpg

[FONT=Comic Sans MS]
[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS]Aç Gözlerini Hayat; Saklambaç Bitti Artık![/FONT]​
[FONT=Comic Sans MS]

Ey hayatın zilleti; benle dalga mı geçiyorsun yoksa sabrımı mı ölçüyorsun? Bana bir cevap ver, ver ki kurtulayım bu kahrol asıca canımı acıtan sancılı sorudan.


Hayat nerede beni üzecek bir şey varsa onu sundu önüme bu zamana kadar. Bedenimi ve ruhumu kırbaçladı, yüreğime ise her daim kamçıladı durdu nedense... Ne yapmıştım ki ben hayata böyle, nefret ediyordu bu denli benden. Ne vakit pencereden baksam kördüğüm olan içimi çözmek için, semada iki kaş ve göz belirir. Bakışları vardır ki sorma gitsin; bıçaktan keskindir, kaşları ise olabildiğince çatıktır. Korkmuyor da değilim hani, o an dilim tutulur, ay tutulur ve perdeler ise beni göstermemek için tüm suretimi örter durur. İşte o vakit ağlarım da kimselere duyuramam hıçkırık ve haykırış seslerimi.


Dizlerimi bükerek çömelirim yere önce, gözlerimi kaparım ve maziye dalarım sonra, işte o an dilim çözülür, ay çözülür ve perdeler suretimi yeniden etrafa gösterir. Mazinin derinliklerine inebildiğim kadar inerim merdivenlerden koşar adımlarla.


Bir bebek ağlaması duyarım önce ve insanların kahkaha seslerini sonra... Bulanık ortam belirginleşir ve canımı uğruna verebileceğim annem gözükür hastane odasında, yatıyor ama mutlu... Başına kırmızı bir kurdele bağlanmış ve kucağında bir bebek var. İnanmıyorum; bu bebek benim, koluma pembe bir lastik takmışlar, annemde de var aynısı… Galiba kız olduğum için pembe... Sonra bir erkek sesi duyuyorum, bu ses kulağıma hiç de yabancı değil. Sözler şöyle tam olarak; " Verin bakim benim küçük nazlımı bana, ben seveyim birazda... " Bulanık tekrar belirginleşiyor ve koruyucu meleğimi yani babamı görüyorum o dakika... Babamın kucağında çok mutluyum, gülücükler saçıyorum sağa sola... Galiba annemin ve babamın da tüm ailesi yanı başımızda, onlarında gülüşleri var etrafta.


Her yer buhar oluyor ve merdiven başındayım, yukarı çıkıyorum bir hışımla... Sonra kapı çıkıyor karşıma aralıklı bir şekilde, dayanamayıp içeri giriyorum. Bizim evin içindeyim; annem ve babam ellerimden tutmuş yürütmeye çalışıyorlar beni, bir de "Anne diyecek, baba diyecek önce" diye tatlı kavgalar ediyorlar kahkahalarla...


Tekrar bulanıyor etraf ve ben yine merdivendeyim. Yukarı çıkıyorum ve bir kapı daha; burası da bizim ev... Yalnız ben okula gidiyorum sanırım bir şeyler yazmaya çalışıyorum, annem ise yanlışlarımı düzelterek saçlarımı okşayıp, yanağımdan öpüyor. Buradan ben hissediyorum içim titriyor.


Bulantılar aynen devam ve ben yine merdiven başındayım. Yukarı çıkıyorum ama zorla, ayağım gitmiyor bir türlü derken ardına dek açılan bir kapı... İçeri giriyorum; o da ne, ağıt ve feryat sesleri... Annem bana sarılmış ağlıyor, anlam veremiyorum. Sonra, sonra babamın kaza anı geliyor gözümün önüne de gözlerimi açamıyorum.


Etraf bulanıklaşıyor ve ben merdiven başındayım yine... Yoruldum sanırım, merdiven korkuluklarına tutunarak çıkıyorum yukarı... Bir kapı var yine, içeri girmiyor göz atıyorum sadece... Babaannem bana sarılmış teselli veriyor ve gözyaşlarımı siliyor. Sağa sola bakıyorum, annemi arıyorum ama yok. Sonra, sonra birden annemi hastanede cansız yatan bedenini görüyorum. Yüreğim sızlıyor, canım acıyor ama ben hiç belirti gösteremiyorum.


Bulantılar geliyor ve merdiven başındayım yine... Bu sefer çıkmamak için direniyorum ama sürünerek de olsa çıkmak zorunda kalıyorum. Açık bir arazi ve bir mezar taşı servinin gölgesinde. Kendimi görüyorum, yüreğimi ve bedenimi karalara bağlamış bir şekilde öylece durup, ağlıyorum. Acaba hangisi derken; mezar taşında, hayatta tek yanımda olan babaannemin adının yazdığını görüyorum ve şaşırıyorum.



Tekrardan bulantılar oluşuyor ve merdivendeyim. Korkuyorum daha ilersine gitmekten, gidip de kendi ölümümü görmekten. Bu yüzden kendimi merdivenlerden aşağıya atıyorum ve tepetaklak düşüyorum. Hayatı sil baştan yaşıyorum kendimce işte... Gözlerimi açtığım da; yumruklarımı o kadar sıkmışım ki avuçlarımın içleri terlemiş, gözlerimi o kadar sıkmışım ki kan çanağına dönüşmüş ve bedenimi o kadar kasmışım ki bedenim sanki ikiye bölünmüş. Kendimi rahatlamak için her zaman yaptığım şeyi yaptım, ben yine bağıra çağıra ağladım. Şimdi ben ne yapacaktım, hayatta elimi uzatabileceğim hiç bir ailem kalmadı, öyle bir kavramı hayat zaten başından aldı. Ayağa kalktım ve lavobaya gittim, yüzümü yıkadım ve aynaya bakarak; " Hayatın bu sefer seni ezmesine izin verme" dedim.


Ey hayatın zilleti; vazgeçtim soruma cevap vermenden. İstediğin oldu, ailem dediğim kim varsa aldın elimden. Şimdi beni yok edip, mahkûm etmek için neye başvuracaksın bakalım.

Aç gözlerini hayat; saklambaç bitti atık, korkmuyorum senden. Beni üzebileceğin kadar da üzdün sevdiğim insanları elimden alarak zaten. Şimdi sıra bende, esir düşmeyeceğim sana, isyan etmeyeceğim Rahman olan Allah'ıma(cc)... Evet, doğru duydun isyan etmeyeceğim. Ne kadar yorsan da kendi yaşamında beni, alamazsın yüreğimde ki Allah (cc) sevgisini... Hayırlısı budur diyeceğim; çünkü Allah (cc) ne verirse hayırlısını verir ve verdiği hayrın peşine de bir hayır daha verir.

Yazan: Huriye Özdemir
[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS]
sadbybipplacw7.jpg
[/FONT]​
 
Firari Suretler

[FONT=Comic Sans MS]Firari Suretler

Zaman dilini bükmüş kaderin
Susmalar bize kalmış
Konuşmalarsa su gibi önümüzden
Akan zamana.

Bazen düşünüyorum da zaman mı çok hızlı
Yoksa biz mi çok yavaşız diye

Kaç kurtul diyor
Sinesi çatlamış duvarlarımın sureti
Kaçmazsam şayet vururmuş
Alnımın tam ortasından serseri
Bir yürekli.

Zerzeler oluşuyor içimde
Korkuyorum.

Penceremin kırık kulbundan
Tutunarak gökyüzüne bakıyorum
Gökyüzü ağlamaklı, bense
Hüsranlı.

İnceden yağmur damlaları düşüyor
Şakaklarıma gülüyorum.

Kirletilmiş hayatlar
Tokat gibi çarparken yüzüme
Ruhum krişe dayandırılmış bir şekilde
Kendi tecavüz sahnesini
İzlemekte.

Kasılıyor ruhum sonbahara
Dönerken yüzünü.

Yazan: Huriye Özdemir / 04.03.2008 / 23.14 [/FONT]
 
Zaman bazen bir rüzgar gibi hızlı.
Kendini belli ederek, savuruyor üzerimizde kalanları.
Soyunuyor ruhumuz, giyindiğimiz yamalı yalanları...
 
Bazen kendi karanlıklarımın içinden çıkmalıyım diyorum kendime karamsar bakışımı sonlandıracak bir kıvılcım doğmalı bir yerlerden aşkı yazki imreneyim aşkı yazki yaşadıklarım bana yük olmaktan kurtulsun yaşamadıklarımı bulayım burda ki var..O yüzden ellerin dert görmesin......
 
Yeşil gözlü eriğime yazdım...

Yeşil Eriğime

İstanbuldayım.
Haremde yolculuğuma uğurlanmaktayım.
İstikamet Ankara, içim titredi.​

Kuşlar pusula olmak için koyuluyor yola, biz ise peşisıra... Mutluluğun zirvesine, hüznün diplerine vuruyor yüreğim... Gidiyorum sonunda özlediğim, özlendiğim kadim dostumun yanına, Ankara'ya.... Sevdiğimi, yüreğimi bu koca şehirde, İstanbul'da bırakarak...

Gülmek mi yoksa, yoksa ağlamak mı yaraşır
bu durumda insana...


Ağaçlar, yoldaki şeritler, derma çatma evler, dağlara uzanan yamaçlar, hepsi hepsi su gibi geçiyor gözlerimden. Tıpkı, geçmekte olan ömrümüz gibi... Hani dün demiştin ya, "Yarın uğurladıktan sonra seni; dün yanımdaydı diyeceğim, bugün Ankara'da".... Hatta bende kızmıştım sana "Yarında yanında olcam hatta sen uğurlayacaksın", demiştim "Evet ama..." deyip susmuştun nemli gözlerle... Suskunluğunun sebebini şimdi anlıyorum. Haklıymışsın! Ne yani şimdi ben seni "Akşamları evden kaçırıp göremeyecek miyim? Hafta sonları tüm zamanımı sana ayıramayacak mıyım? Bir dakka da olsa cama da çık diyemeyecek miyim?" deyişlerin geliyor aklıma... Fenalardayım.

Boludayım.
Bir çoban var az ilerde sürüsünü yaymış yaylaya, ağlatıyor fülütünü....Sonra iki çift göz geziniyor. Yolun uzantısındaki vadilerde, kırlarda, ormanlarda.. Masmavi gökyüzüne modifler işliyor sanki beyaz bulutlar, şekillendiriyorum. Sonra sen beliriyorsun; gülüyorum.

Ankara yolundayız.
Soğuk rüzgarların başrol oynadığı şehre doğru yol almaktayız. Yokluğun şimdiden ensemde gezinmeye başladı bile, üşüdüm mü ne?

Ankaradayım.
Kalabalığın ortasında yabancıyım. Arkadaşımı görüyorum ve yabancılığıma son veriyorum sıkıca sarılarak... Özlemlerin biri bitti derken yenisi çıkıyor gün yüzüne; özlüyorum. Ah sevgili! Ne çok alışmışım meğer sana, her adımım sana, her adımım senden yana. Ankara'da olsam da varlığın hep yanımda, bu yüzden binlerce kez teşekkür ederim sana

Özlediğimsin, bekleyenimsin
Kim ne derse desin
Sevdiğim/sevildiğimsin


Huriye Özdemir
9.9.09/ Çarşamba
13.00

62601067268770715433970.jpg
 
allahım bu ne mükemmel bir yazı ya son zamanlara bu kadar duygulu bir yazı okuduğumu hatırlamıyorum ne güzel sevmek sevilmek sevildiğini bilmek sevdiğini açık ifade edebilmek . . . yüreğine sağlık . . .
 
hasretin,aradaki mesafelerin ne demek olduğunu ben de iyi bilirim vakti _leyl..

umarım sevdiğine bi an önce kavuşursun..

Allah sizi birbirinizden ayırmasın..
 
Teşekkür ederim.
Özlemek çok güzel bir duygu ama yine de kimse özlem çekmesin
Nereye giderse gitsin buruk oluyor çünkü insan
 
insanın sevdiğine yazdığı herşey bir başka
yüreğine sağlık.....
yeşil erik bunun kıymetini bilmesi dileğiyle
 
Allah nazarlardan esirgesin sevginizi...Çok güzel bir yazı bizimle paylaştığınız için teşekkürler...
 
Yüreğinizden çok güzel inciler dökülmüş.Tebrik ederim sizi...Yeşil gözlünüz hiç ayrılmaz inşallah sizden hayat boyu beraber olursunuz.Sevgiyle kal...
 
Teşekkür ederim.
İnşallah ayrılmayız, sevgimiz daim olur.
 
Çok güzel yazmışsınız yüreğinize sağlık... Özlemek, gerçekten de sevginin değerini bildirip büyüten çok güzel bir o kadarda acı bir duygu... Dilerim uzun özlem çekmezsiniz...
 
Teşekkür ederim.
Bayram arifesi son bulacak inş özlem
 
Cok ama cokk güzel ifede edilmis duygular. Tesekkurler...
 
Üst Alt