Engelli bireylerin topluma kazandırılması ve sosyal ortamlara adaptasyonu minvalinde birçok sosyal sorumluluk projesi adı altında yapılan çalışmaların olduğunu hepimiz duyuyoruz. Aslında bu projelerin birçoğu iyi niyet dâhilinde insancıl projeler olarak kitabi olarak yazılsa da işin uygulama kısmı maalesef çok farklı ve üstün körü geçiştirmelerle günü kurtarma çabasını özetliyor denilebilir.
Aslında olaya bakış açımızdaki vecih insancıl olmadığı sürece, samimi duygularımızı ve vicdanımızı ahlaki olarak kontrol edemediğimizde yapılan veya yapılıyormuş gibi görünen empatinin bir değerinin olmadığını görebiliriz.
Yılın belli bir döneminde klasik bir düzlemde birkaç şâşaalı sözlerle mesaj yayımlamak, birkaç engelli derneğini makamda kabul etmek engelli sorunsalını katiyen tanımlayamaz.
Toplumun bakış açısındaki baskı kalıp düşünceler engelli bireyleri psikolojik ve toplumsal kaygılarını artırdığı gibi toplumun içinden bir birey olmadıkları endişeyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Toplumun oluşturduğu bu travma ile mücadele etmek, engelli bir bireyin engeliyle yaşamış olduğu fiziksel ve ruhsal zorluklardan daha zordur. Zira toplumun bu baskısı kişinin azimle çıktığı bir yolda hem duygularını hem de konsantrasyonunu etkilemektedir.
Toplumun bir bütün olarak engelli sorunsalını kabul ederek, her bir engelli bireyin toplumun bir parçası olduğunu her engellinin bir insan olduğunu kabul ederek, gerek kendisini gerek çocuğunu ve toplumun her kesimindeki her bir kişinin bu konuda daha duyarlı olma konusunda özenli davranması gerekir.
Klişe olmuş sözlerle demagojik yaklaşımların kimseye bir faydasının olmadığı nettir. Hal böyleyken Toplumsal baskı ile karşı karşıya kalan engelli bireylerin hem psikolojik olarak hem de sosyolojik olarak desteklenmesi gerekmektedir.
Aslında olaya bakış açımızdaki vecih insancıl olmadığı sürece, samimi duygularımızı ve vicdanımızı ahlaki olarak kontrol edemediğimizde yapılan veya yapılıyormuş gibi görünen empatinin bir değerinin olmadığını görebiliriz.
Yılın belli bir döneminde klasik bir düzlemde birkaç şâşaalı sözlerle mesaj yayımlamak, birkaç engelli derneğini makamda kabul etmek engelli sorunsalını katiyen tanımlayamaz.
Toplumun bakış açısındaki baskı kalıp düşünceler engelli bireyleri psikolojik ve toplumsal kaygılarını artırdığı gibi toplumun içinden bir birey olmadıkları endişeyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Toplumun oluşturduğu bu travma ile mücadele etmek, engelli bir bireyin engeliyle yaşamış olduğu fiziksel ve ruhsal zorluklardan daha zordur. Zira toplumun bu baskısı kişinin azimle çıktığı bir yolda hem duygularını hem de konsantrasyonunu etkilemektedir.
Toplumun bir bütün olarak engelli sorunsalını kabul ederek, her bir engelli bireyin toplumun bir parçası olduğunu her engellinin bir insan olduğunu kabul ederek, gerek kendisini gerek çocuğunu ve toplumun her kesimindeki her bir kişinin bu konuda daha duyarlı olma konusunda özenli davranması gerekir.
Klişe olmuş sözlerle demagojik yaklaşımların kimseye bir faydasının olmadığı nettir. Hal böyleyken Toplumsal baskı ile karşı karşıya kalan engelli bireylerin hem psikolojik olarak hem de sosyolojik olarak desteklenmesi gerekmektedir.