
Paşamanın vurgusu son derece yerinde. Ayrımcılık dediğimiz şeyin hedef listesinde salt sakatlar yok. Şu an çalıştığım kurumda bir eşcinselin bırakın ayrımcılık görmesini çalışabilmesi dahi mümkün değildir. Oysa ülkemizin en önemli birkaç markasından birisidir bu kurum. Keza şişman bir kadının ya da azınlık -yahudi ya da ermeni- kökenli birinin de hali pür meali pek iç açıcı olmazdı. Bunu yüksek lisanslı birkaç dil konuşan iş arkadaşlarımın başka konulardaki değerlendirmelerinden çok rahatça çıkartabiliyorum.
Demek ki Paşamanın dediği gibi topyekün bir ayrımcılık sorunumuz var. Ve sakatlar da bu büyük ayrımcılık havuzundan paylarına düşeni alıyorlar. Dünyanın her yerinden eğitime gelinen kurumumum namlı akademisinde engelli lavabosu yok diye eğitimlerimin eksik kalması da bu yüzden.
Ayrımcılık konusunda topyekun bir rönesansa ihtiyacımız var. Türkiye de mağduriyet söylemiyle iktidar olanların bugün kendi inanç ve doğru dairelerinin dışındakilere nasıl hayat tanımadıklarını görüyoruz her gün. Yani yarın sakatlar bu ülkede iktidar olsalar emin olun kendi içlerinde körler, sağırlar diye ayrılır, sadece körler iktidar olsa sonradan kör olanlar ve doğuştan olanlar diye yine ayrımcılık yapılırdı. Olmadı sağlamlara ayrımcılık yapardık...
Bu yüzden ayrımclık meselesine topyekun bakmak gerekiyor bencede. Bizim refahımız diğer ayrımcılık mağdurlarının kurtuluşundan farklı bir yerde değil...