
vay gençliğim vayy..![]()
Gençlik kavramı üzerinde hala bir mutabakata varılamasa da yalnızyaşamaya başlama, arkadaşlarla çıkılan ilk tatil, kazanılan ilk para vb.şeylerin yaşandığı dönemdir bence…
Fakat sakat bireyler için durum daha farklıdır;
Yalnız yaşama ihtimalin ya yoktur ya çok azdır çünkü yakonutlar sakat bireylerin kullanımına uygun değildir ya ev sahibi evini kirayavermek istemez…
Arkadaş grubuyla tatile çıkamazsın çünkü ulaşım araçları vetatil köylerinin çoğu sakat bireyler düşünülerek tasarlanmamıştır.
İş bulmak, para kazanmak çok zorudur. Zaten sakatolmayanların “dahi” işe girmekte güçlük çektiği bir dünyada sakat bireyinçalışma hakkını elde etmesi çok zordur!
Çeşitli yollarla, çeşitli kategorilerde spor yapabileceğini göstersenbile “sakatların sporu mu olur” denir.
Ve bu liste bu vb. örneklerle uzayabilir…
vay gençliğim vayy..![]()
sonun başlangıcı! sonu gelmez sonuçta giden gidiyor yaşadığımız vasıfsız tam manasıyla yaşayamadığımız hayatı hep iç çekerek tüketeceğiz..
Ellili yaşları devirmek üzere olan benim için “genç engelli” kavramı üzerinde fikir beyan etmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Ben engelli hayatıma biraz geç başladım Bu nedenle yukarıda belirtilen olumsuzlukları yani o yaşların o yaşlara özgü sorunlarını yaşamadım. Ama şu bir Gerçek ki her yaşta engelli olmanın sorunları var. Keşke sağlam olabilseydik. Ama artık o mümkün değil. Elimizden gelmeyen çözümleri bu işin uzmanlarına bırakmak ve engelli olanın dışında kalan bizleri fazladan üzen yaşamsal konularda bir şeyler yapabilmek. Bunlara genç yaşlarda başlamak. Zira engelimizle beraber yaşarken çözülmesi gereken daha birçok sorunlarımız olduğunu düşünüyorum.
Sanırım bir cok kavram, olay üzerinden yürüyen süreçte aslolan rol modeller.Kanserde kanseri yenen ünlüler ,doğuda okuyan kızlar ,fakirlikten çıkıp işadamı olan hikayeler dizileri sürüp gidiyor. İstersen yenersin ,kazanırsın,başarırsın .Bunlar çoğaltılabilir .
Sakatlık konusunda dilimizde de görülen aile ,akraba yada toplum ilişkilerindeki adlarınız olmaz.Kadın ,erkek ,genç,çocuk olmazsınız olamazsınız çünkü sakatsınızdır. Bunun önüne geçemez hiç bir şey ardına da eklenemez.Sakatlık kimliğinizdir.Adınız,soyadınız duygularınız,cinsel kimliğiniz.Acınası bakışların çekim alanı olarak var olursunuz.
Sakatlıkla 28 yaşında tanıştım.Çalışan , sevgilisi olan biriydim.Sonra tek derdim hayata tutunmak ,bazı yapabildikleri unutmak bazılarını yeniden öğrenmek oldu.Hayatımı tek başıma idame ettirebilme en önemli derdimdi .En az aza indirgenmiş bağımlılık için ugraşmak.
Sol kolumu kaybetmiştim ,corabımı tek elimle giymek bile bir zaferdi.Sonra cok değil hastaneden cıktıktan yaklasık 3 ay sonra bir koroya gittim daha iyileşmeyen yaralarım vardı tek başıma kaydoldum kendimi tanıttım.Kendime yer açtım.Sonrası geldi konserlere gittim,sergilere,tiyatroya sokaklara cıktım yürüdüm.Benim olan olmam gereken yerlerde ki hakkıma sahip cıktım tabi bunda engelimin ulaşım konusunda beni kısıtlamaması da yardımcı oldu,
Bu kadar güçlü olduğumu bilmezken daha pasifken daha aktif oldum.İşim,iş cevrem değişti.Kültür turuna katıldım ilk kez yurt dışına çıktım,sahnede solo türküler söyledim.Bu dibe vuruş beni aynı hızla yükseğede çıkardı.
Ama hep bir kanıtlama durumu oldu yapabilirim yapabilirizi gösterme sanki hep bir misyon vardı üstümde her yerde olmak bütün sakatlar için varız burdayızı göstermek için.Göze batmak ve rahatsız etmek, yer açmak için.
Hep bir savaşım konusu oluyor kafalarda ki ön yargıları kırmak algıyı değiştirmek ve bulundugunuz alanda etki alanı yaratmak gibi.
Kimselerin düşünmediği hatta aklının ucundan bile geçirmediği detayları düşünürsün (basamakmerdiven, wc.. Bir sürü detay]. Canın yapamadığın her şeyi yapmayı ister. "ah bir yapabilsem" dersin.yapamadıklarını kendi başarısızlığın, beceriksizliğin gibi düşünürsün bazen. Belki sağlam olsan çoğunu yapmayacaksın, seni cezbetmeyeck ama o "yapamama" durumu yok mu o hep içinde bir ukte,bir boşluk gibi seninle kalacaktır. Belki büyüdükçe,olgunlaştıkça azalır ama hiçbir zaman içinden çıkmaz.bazen yapanların yerine koyarsın kendini,o senmişsin gibi düşünürsün,hayal edersin kendini. Anlık bir heyecan ya da iç huzur... Ama sonrası yine sen ve o gerçek.fakat tüm bunlara rağmen inançlıysan, azimli ve güçlüysen işin daha kolay. O zaman yapamadıklarına değil yapabildiklerini,"yapabileceklerini" düşünürsün ve o yolda ilerlersin o zaman o içindeki boşluğu yaptıklarınla doldurursun.işte bizde o boşluğa takılıp kalanlardan değil doldurup,taşıranlardan olalım. Unutmayalım " aklın gücü, bedenin gücünden büyüktür" düşünüyorum da ben sağlam olsam hayatın anlamını bu kadar iyi anlayamayabilirdim.bu arada ben de 20 yaşındayımufaktan ufaktan yaşlanıyorum
![]()
![]()
![]()
23 yaşındayım. Genclige ne derseniz deyin, gençliğin kitabını yazarım. Hayatimda hic ayağa kalkmadan, spor yüksek okulu bitiren adamım. Dünyayı da dolastim diyebilirim. Bir sürü arkadaşım vardır sazima da sozume de kiymet veren. Cok gezen mi cok okuyan mi derler, ben hem okur hem gezer hem yazarım. Sakatlık sosyolojik baglamda gençliğe gem vursa da, biz onu kamçı bilir, hız alırız. Gençlik sakatlığı öğrenme zamanıdır. Sorunları anca bu zamanda cozersin. Gücün enerjin varken. Genç sakat, sakat olduğunun farkinda değildir. Çevresi de çabucak inanır ve unutur sakat olduğunu. Fakat dışarıdan sakat gorunuyorsa yalniz kalmasa iyi olur.
Genç sakatlık veya erken tanışma bence sonradan tanışmaya göre daha avantajlı birşey hayata onunla birlikte başlama ona göre yaşamayı öğrenmek daha iyi he buradan sonuç olarak sakatlık iyidir diye bir şey çıkmasın lütfen ama ben 5 günlük bebekten beri sakat olduğum için hayatımı ona göre yaşadım planlarımı ona göre yaptım demek istediğim bu siz diyelim ki 30 yaşından sonra sakat kaldınız ve döküm ustası idiniz diyelim kollarınızı kaybettiniz nasıl çalışıp neye göre plan yapacaksınız işte bunu demek istiyorum saygılarımla![]()