TEKSAN İnovatif Medikal Ürünler İstanbul, Bursa ve İzmir'de
Sayfa 1 / 8 12345 ... SonSon
Toplam 106 mesajın 1-15 arasındakiler
Buraya tıklayarak yazıları büyültebilirsiniz Buraya tıklayarak yazıları küçültebilirsiniz
  1. #1
    Sakatlık Çalışmaları
    bezmez Avatarı

    Gerçek Adı
    Dikmen
    Üyelik Tarihi
    24.11-2008
    Son Giriş
    22.04-2016
    Saat
    12:09
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    56
    Alınan Beğeniler
    3
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    STAR, dünyanın en güvenli, en sağlıklı, en konforlu ve en dayanıklı tekerlekli sandalye minderi.
    Dikmen Bezmez

    Kürtaj meselesi son dönemde Türkiye’de çok tartışılır oldu. Bu yazıya başlamadan önce hemen belirtmeliyim ki, burada tartışmaya açacağım konu, son günlerde Türkiye gündemine düşen kürtaj tartışmalarından çok farklı bir yere oturuyor. Hatta yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına, önceden belirtmeliyim ki, son dönemde Türkiye’de kürtaj meselesinin tartışılış şeklini kadın bedenine büyük bir müdahale olarak görüyorum ve kadın hakları açısından baktığımızda kabul edilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ancak yazının geri kalanında netleşeceği üzere, bu yazıda benim meramım başka. Bu yazıda kürtaj meselesine Sakatlık Çalışmaları açısından yaklaşmak istiyorum. Aşağıdaki paragraflarda bundan ne kast ettiğimin daha anlaşılır olacağını umuyorum. Buyurun beraber bakalım, sonra da tartışalım

    Bugün Türkiye’de dünyanın birçok farklı yerinde olduğu gibi, herhangi bir nedenden ötürü istenmeyen bir gebelik söz konusu olduğunda belli bir haftaya kadar doğumun sonlandırılması yasal (Son tartışmaları takip edebildiğim kadarıyla bu yasal sınır 10. hafta olarak devam ediyor). Ancak gebelik esnasında embriyoda “normal” dışı bir gelişim, örneğin bir sakatlık tespit edilirse, gebelik 10. hafta sonrasında da yasal olarak sonlandırılabiliyor. İşte sanırım, bizleri üzerinde biraz düşünmeye sevk etmeye çalışacağım nokta burada başlıyor. Yani sakat bebek-sakat olmayan bebek ayırımının kürtaj ile olan ilişkisi üzerinde durmak istiyorum. Yoksa daha temel olarak kürtaj hakkı değil tartışmak istediğim.

    Sakat bebeğin doğumu ile sonuçlanacak gebeliğin sonlandırılmasının “normal” bir gebelikten daha ileri bir aşamaya kadar yasal sayılması durumuna farklı yaklaşımlar var. Sanırım en basit şekliyle bu yaklaşımları ikiye ayırabiliriz:

    “Bazı yaşamlar vardır ki, başlamadan sonlandırılmaları her daim meşrudur”

    Birinci yaklaşıma göre, bu pratik sorunlu görünmemektedir. Bu bakış açısı çeşitli dayanak noktalarından feyiz alabilir:
    a- Sakat bedenlerin yaşamları trajiktir; acı içindedirler; yaşamdan, sakat olmayan bedenler kadar haz almamaktadırlar. Kendileri de yaşamaktan mutlu değildirler. Dolayısıyla sakatlığı olan bebekleri dünyaya getirmek o bebekler açısından da sıkıntı yaratır. Bu yaşamları sonlandırmak her şeyden önce o bebekler için hayırlıdır.

    b- Sakat kişiler toplum için yük olacaklardır. Ailelerinin yaşamlarını sınırlandıracaklar; sağlık sistemine ekstra masraf çıkaracaklar; üretime katılamayacaklardır. Dolayısıyla bu gebelikleri sonlandırmak toplum açısından da hayırlıdır.

    c- Sakat beden “estetik” değildir. “Normal” bedenden farklıdır. Oysa çağımızda “güzel”, “fit”, “sağlıklı”, “zayıf” olmak belki de her şeyden önemlidir. Dolayısıyla sakat bedenlerin doğumuna baştan mani olmak bu açıdan da hayırlıdır.

    d- Sakat bir bebeğe bakmak, onu büyütmek, maddi ve manevi açıdan çeşitli zorlukları içinde barındırır. Doğum sonrasında bu zorluklar sıklıkla kadınların üstlendiği meseleler halini alır. Dolayısıyla doğum öncesinde kadına sakat embriyonun kürtaj yoluyla alınma hakkının tanınması, bunun bir seçenek olarak sunulması temel bir gerekliliktir. Bu hak, bu seçenek kadının elinden alınmamalıdır.

    Yukarıda, en basit ve öz şekliyle, sakat bebeğin doğumu ile sonuçlanabilecek gebeliklerin ileri safhalarda dahi sonlandırılmasını meşru kıldığı iddia edilen temel dayanak noktalarını sıraladım. Bu birinci yaklaşımdı. İkinci yaklaşım ise, bu sürece daha farklı bakıyor. Sakatlık Çalışmaları alanında yazan çizen kişilerin çoğunlukla bu ikinci yaklaşımı benimsediklerini söylemek yanlış olmaz sanırım.

    “Sakatlar olmadan sakat bedenlerin yaşamları üzerinde söz sahibi olmak nasıl meşru olabilir?”

    İkinci yaklaşıma göre, sakat bebek-sakat olmayan bebek ayırımının kürtajla olan ilişkisi sorunlu görülüyor. En basit şekliyle bu farklı muamele -yani sakat embriyonun gebeliğin ileri safhalarında dahi alınmasının meşrulaştırılması, ancak “normal” bebek için bu sürecin farklı işlemesi- üzerinde çok derinlikli olarak düşünülmesi gereken bir olgu olarak kabul ediliyor. Bu farklı muamelenin altında toplumsal olarak sahip olduğumuz ön yargıların, içinde bulunduğumuz toplumsal yapının, olanaksızlıkların, iktidar ilişkilerinin yattığı vurgulanıyor. Aşağıda biraz bu noktaları açmaya çalışacağım:

    a- İlk olarak, sakat bedenlerin yaşamlarının trajik olduğu, acı içinde geçtiği, hayattan “normal” olan bedenlere oranla daha az zevk aldıkları -hatta bazılarına göre hiç zevk almadıkları-, dolayısıyla dünyaya gelmemenin onlar açısından da hayırlı olduğu düşüncesi büyük oranda, “normal” bedenlerin ön yargılarından ve sakatların hayatlarını bilmemelerinden, tanımamalarından kaynaklanıyor. Yani kim kimin adına karar verebilir ki, hayatının anlamsız ve trajik olduğuna? sorusu bu noktada öne çıkıyor. Bu noktayı vurgulayan kişiler, sakat kişilerin zaman zaman çektikleri acıları, sorunları göz ardı etmiyorlar elbette. Ancak sakat olmayan kişilerin -ki sıklıkla bu kişiler iktidar sahibi kişiler oluyor- bu noktayı abarttıklarını, genelleştirdiklerini, aslında sakat kişiler ile konuşsalar, onların düşüncelerini dinleseler, kendi hayal ettiklerinden çok daha değerli ve acısı ve hazzı ile kıymetli yaşamlar ile karşılaşacaklarını vurguluyorlar. Dolayısı ile kimsenin bir başkasının hayatının ne kadar trajik ya da ne kadar değerli olduğu hakkında hüküm yetkisinin olmaması gerektiğini vurguluyorlar.

    b- Sakat embriyonun alınmasını meşru gören kesim büyük oranda “seçme hakkı”ndan söz ediyor. Sakatlık Çalışmaları perspektifine göre de seçme hakkı elbette çok önemli. Yani kimse kadınların elinden kürtajı seçme hakkının alınması gerektiğini vurgulamıyor. Hatta bu bağlamda, birinci yaklaşıma göre sıraladığım noktalar arasında d- şıkkında vurguladığım, kadının kürtajı seçme hakkının önemi, çünkü maddi ve manevi zorluklarla sıklıkla kadının baş etmek durumunda kaldığı gerçeği, bu ikinci yaklaşımı benimseyenler tarafından da çok önemseniyor; belki de yukarıda sıralanan maddeler arasında tek meşru olanı olarak görülüyor. Ancak burada vurgulanan nokta şu: Seçme hakkımızı kullanırken, seçeneklerimiz hakkında aslında ne kadar bilgilendiriliyoruz? Bu bilgileri kimlerden alıyoruz? Bu noktada karşımıza çıkan resim şöyle: Doğacak bebeğinin sakat olacağını öğrenen kadın, bu aşamadan sonra temel bilgileri doktorundan alıyor. Yani bunun ne anlama geldiği, hayatta ne gibi zorluklarla karşılaşabileceği, bundan sonra ne yapması gerektiği gibi noktalarda temel bilgileri doktorlar veriyorlar. Oysa yukarıdaki maddede değindiğimiz gibi, sakat kişilerin hayatlarına atfettikleri anlam ile sakat olmayan kişilerin onların hayatları ile ilgili düşünceleri arasında dağlar kadar fark var. Kaldı ki doktorlar sakat kişileri sıklıkla ya sakatlıklarının başlangıç aşamasında görüyorlar, ya da daha sonra bir sıkıntıları olduğunda. Yani sakat kişileri her gördüklerinde o kişi en sıkıntılı günlerini yaşıyor oluyor. Dolayısıyla “trajik” hayatlar söylemi özellikle de doktorlar arasında oldukça baskın olabiliyor. Bu durumda kürtaja karar verecek kadın/aile, doktorun bilgilendirmesi ile yaparsa seçimini -ki genelde böyle olduğunu belirtiyor araştırmalar-, aslında eksik bilgilendirme ile karar vermiş oluyor. Bebeğiniz sakat mı doğacak? Belki de kararınızı vermeden önce sadece doktorunuz ile değil, sakat kişilerle de görüşmelisiniz. Bakalım onlar size nasıl bir hikâye anlatacaklar hayatlarına dair. Dediğim gibi, burada vurgulanan kadının elinden seçme hakkının alınması değil, karar öncesinde doğru bilgilendirilmesi gerekliliği.

    c- Sakatlık Çalışmaları perspektifinden bakınca, bu “seçme hakkı” ile ilgili olarak vurgulanan bir başka nokta da “seçmeme hakkı” ile ilgili . Şöyle ki: Çalışmalar gösteriyor ki, çoğumuz sakat embriyo söz konusu olduğunda, gebeliğin sonlandırılması kararının desteklendiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu seçeneğimiz var. Diyelim bir kadın bebeğinin sakat doğacağını öğrendi, doktoru ile gerekli görüşmeleri yaptı ve kararını verdi: “Bebek doğsun…”. Burada şu nokta öne çıkıyor: Sakat bebeğin doğmaması yönünde ağırlıklı bir görüş birliğinin olduğu bir dünyada, “yine de” doğan bebeğin hali ne olacak? Yani, sosyal devlet “yine de” ona sakatlık maaşı bağlayacak mı örneğin? Sağlık hizmetinden gerektiği gibi yararlanacak mı? İş bulacak mı? Okula gidebilecek mi bu bebek? Yoksa devlet, toplum, konu komşu, akraba, aile, şu bu bir olup kadına ve sakat kişiye şöyle mi bakacaklar: “Bak, tüm ‘bilgilendirmelere’ rağmen doğuracam diye tutturursan olacağı budur. Layığını da bulursun”? Abartıyormuşum gibi gelmesin kulağınıza, abartmıyorum… Kürtajı seçme hakkı kadar, sakat embriyo söz konusu olduğunda, kürtajı seçmeme hakkı da olmalı diyor Sakatlık Çalışmaları. İkisinin aynı anda tanınması için düşünmeli, taşınmalı, aslında mümkün; ama istemek, niyet koymak gerek…

    d- Neden bu kadar zor sakat bebeğin doğumunu mümkün kılmak? Yani burada bile, sakat bebeği doğurmamak için öne sürülen nedenleri iki satırda anlatıverdim de, “sakat bebek de doğabilir kardeşim” argümanını açıkla açıkla bitmiyor. Sanki ne kadar açıklasam da, yine yeterince açık olamıyor Sakatlık Çalışmaları perspektifinden yazan bir kısım araştırmacıya göre, birçok nedeni var bunun. Ancak temel nedenlerinden birisi bu işin ekonomisi. Geldi yine çattı başımıza para meselesi. Yani “sakat bebekler dünyaya gelmesin”i desteklemek bazı cepleri dolduruyor. Bunu iki açıdan düşünebiliriz belki: İlk olarak, sosyal devlet harcamaları… Birinci bakışı açıklarken öne çıktığı üzere, “üretken olma”, “topluma katkıda bulunma –bu katkı nedense hep maddiyat ile ölçülüyor” vs algıları o kadar baskın ki, yaşlılar, sakatlar, hastalar vs için yapılan sosyal devlet harcamaları birçok kişiyi rahatsız ediyor. Sakat kişinin “yük” olmasından dem vuranlar işte bu kişiler ve iktidar grupları. Hatta sakat kişiler dahi birçok zaman içselleştirmiyor mu bu durumu? Yani “yük” olarak hissetmiyorlar mı kendilerini? Oysa bu bir hak… İnsan hakkı, vatandaş hakkı, şu hakkı, bu hakkı, ama hak… İkinci olarak “mükemmel”, “hatasız” bebekler -hatta erişkinler- yaratma çabası kendi içerisinde bir sektör. Bu sektörün başını çeken güçlerden biri de gen teknolojileri araştırmaları. Gattaca filmini izleyen var mı bilemiyorum. Ancak film gen teknolojilerinin ileri aşamalarda insanlık adına yaratabileceği sıkıntıları güzel ortaya koyuyor bence. Genetik araştırmaların tümünü eleştirmek değil elbette niyetim. Bu çok saçma olurdu. Ancak genetik araştırmalar kolaylıkla “mükemmel” bebekler üretmek fikrine evirilebilir gibi görünüyor. Gen teknolojilerinin sakat olan embriyoyu dünya üzerinden kaldırmak üzere kullanılması çok uzak bir ihtimal mi emin değilim. Ancak araştırmaların ortaya koyduğu bir nokta var ki, genetik araştırmaları, bunlara yapılan yatırımlar, aynı zamanda büyük bir sektörün dönmesini sağlıyor. ABD’de bu alandaki devlet sübvansiyonları o kadar yüksek ki, tıp alanında çalışanlar bu fonları kapmak için adeta yarışıyorlar. Yani işin içinde para var…

    Peki ne yapacağız?

    Çok uzun oldu bu yazı; şimdi kesmek istiyorum. Kısaca şuna da değinmeliyim bitirmeden. Peki ne yapacağız? Dediğim gibi, kadının kürtaj seçeneği hiçbir koşulda elinden alınmamalı. Bunu yazmama bile gerek olmamalı. Buradaki tartışma o nedenle Türkiye’de şu anda gündemde olan tartışmalardan farklı bir yere oturuyor. Ancak, kadın doğru bilgilendirilmeli. Bu bilgilendirme esnasında muhakkak ama muhakkak sakat kişilerden destek alınmalı. Sakat bir bebek mi gelecek dünyaya, anne sakat kişilerle görüşebilmeli, onlardan bilgi edinebilmeli. Sadece doktorların çemberinde verilmemeli kararlar. Bununla beraber, kürtaj hakkı devam etse dahi, devlet politikaları, sakat kişileri her alanda kapsayıcı şekilde genişletilmeli. Yani sosyal devlet kapsayıcı olmalı; sağlık sistemi, eğitim olanakları vs kapsayıcı olmalı. Bu nedenle illa kürtaja tamamen karşı ya da tamamen taraftar olmak gerekmiyor bence sakatlık söz konusu olduğunda. Mesele çok daha incelikli tartışılmalı gibi geliyor bana: Ne dersiniz?

  2. #2
    Üye
    srhtslymn Avatarı

    Üyelik Tarihi
    24.07-2011
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    izmir
    Mesaj
    215
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Merhaba,
    Yazdığınız yazıya çoğunlukla katılıyorum.
    Ancak asla katlanamadığım düşünce şeklini aktarmak istiyorum...
    "Sakat doğan çocuk hayırsız, dünyaya zararı olan, estetik açıdan anomali yapı ve ekonomik olarak tamamen zararlı".
    Öncelikle o doğacak bireyler için neyin hayırlı neyin hayırsız, o çocuğun yaşamasının ne için hayırlı ne için hayırsız, ne için yararlı ne için zararlı olacağına asla bizler karar veremeyiz veya bunu etkileme hakkına sahip değiliz. Misal veriyorum; belki sakat doğsa da o birey, gelecekte yapacağı bir ilaç icadı ile milyonlarca insanın sağlığını kurtaracak o sakat haliyle. Veya sağlıklı doğduğu halde kötü yönetimli bir general olup "Hitler'in Nazi Almanya'sı misali" milyonlarca masumun belki kanını dökecek! Bunlar elbette nitelik olarak istisna örnekler ancak sizin hayırlı, hayırsız, iyi, kötü, zararlı, zararsız ayrımı yaparken de bu istisnaları kapsayarak örneklediğinizi belirtmek isterim.
    Sonuç olarak: kadının elbette kürtaj hakkı elinden alınmamalı, bu bir seçenek olarak kadına sunulmalı. Ben iman etmiş bir birey olarak kürtajın haram olduğunu bilmekteyim. Ve yapılması taraftarı değilim. Ancak müslüman bir toplumda yaşıyorum ve müslüman bir toplumumuz olduğunu düşünerek, kürtaja karar vermiş bireyleri gerek doktorlar ile bilimsel açıdan, gerekse bir din görevlisi tarafından dini açıdan bilinçendirme kursu verilerek kadına gerekli bilgilendirmeler yapılmalı ( prosedür gereği de olsa ) ve karar bireye bırakılmalı.
    Teşekkürler

  3. #3
    Üye
    corcoris Avatarı

    Gerçek Adı
    FİLİZ
    Üyelik Tarihi
    18.09-2009
    Son Giriş
    27.10-2020
    Saat
    14:18
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    101
    Alınan Beğeniler
    3
    Verilen Beğeniler
    4

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Konu gerçekten düşündürücü. Gerçek detaylardadır lafını kapsayacak mühim , carpıcı bir o kadar önemli bir detay karşısında bıraktınız beni.Evlilik yaşamamış hamilelik vs gibi durumlarda karşı karşıya kalmamış biri olarak empati yapmaya çalışarakta yazmak gercekten zor .
    Kürtaj konusu hakkında bir cok sey yazıldı çizildi kampanyalar yürütüldü.Ülkemizde kadına ilişkin sorunlara bakarsak türban ,kürtaj,aile içi şiddet konuları başı cekiyor .Peki bu konularda ki söylemleri başlatan,bu konularda karar veren kimler ? Bakınız hep erkekler.
    Yani kadınların birebir kendi tercihlerini kapsayan birebir kendilerini ilgilendiren konularda konuşma hakkı hep erkeklerde.Yıllarca namus başlığı ile gem vurulmaya çalışılan adet töre gelenek deyip ezen ,sessizleştiren,iten kakan anlayışın bu yüzyıla uyarlanmış halini izliyor gibiyiz.Yani bir film izliyoruz oyuncular roller hep aynı kullanılan teknoloji ,görsel farklı gibi .
    Burda da önemli sorun sizin ne istediğinize bakmanız değil başkalarının size uygun gördüğünü benimsemek.Bu anlayıştan sıyrılmak toplumsal olarak da cok zor .Oysa ki cocugun doğumu ile baslayacak dönemde bütün bakım külfeti sizin üzerinize yoğunlaşıyorken artık kararınızı sizin vermeniz gerekli.

    Bu konu ile ilgili daha farklı bakış açılarının oluşması ve tartışmanın boyutunun gelişmesi açısından Ayşe Ceren kullanıcısının vereceği bilgi ve gerçek örneklemlerin cok daha etkili olacağını düşünüyorum.

  4. #4
    Üye
    Sirine Avatarı

    Üyelik Tarihi
    30.09-2005
    Son Giriş
    22.11-2016
    Saat
    18:39
    Yaşadığı Yer
    ...
    Mesaj
    5.415
    Alınan Beğeniler
    15
    Verilen Beğeniler
    0
    Blog Mesajları
    4

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Şimdiye dek bu tip konularda savunduğum şey kesinlikle kürtaj...
    çünkü bir insanın hayatından söz ediyoruz...
    her anne baba çocuğunun iyi şartlarda yaşamasını ister ekonomik,psikolojik ve sağlık açısından...
    bir çok test yapıyor hamilelik esnasında eğer ki bu konu önem taşımasaydı tüm bu testler anlamsız olurdu öyle değil mi?
    ilerisini düşünmeli...
    sonuç itibariye bu bebeğin psikolojik olarak bununla yaşayabilecek mi ilerki zamanlarda?
    anne baba sakatlık durumuna göre ne kadar yanında durabilir?
    bebek büyüdükçe sorunlar gitgide artacak çocukluk ergenlik vs...
    ama burda ben daha evvel bu konuyla ilgili tartışmalarımızda şahit olduğum kadarıyla hiçbir sakat arkadaşımda evet "sakat bebek" kürtaj yapılmalı demedi %80
    neden?
    yaşayabilecekleri sorunları olumsuzluğu bildikleri halde buna okey vermiyorlar
    zihniyet şu
    ben yaşadım çocuğumda yaşasın...
    ama bence böyle bir şey yok....
    tıp sana iki seçenek sunuyor ya kürtaj yada sorunlu bir yaşam...
    neden bir bir anne çocuğunun hayatını zorlaştırmak istesin ki?

  5. #5
    Üye
    şem_i Avatarı

    Üyelik Tarihi
    07.04-2012
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    türkiye
    Mesaj
    1.239
    Alınan Beğeniler
    250
    Verilen Beğeniler
    670
    Blog Mesajları
    2

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    sakat olacagı belli ise bencede kürtaj buna dinimizde izin veriyor zaten ....

  6. #6
    Üye
    aynurrr Avatarı

    Gerçek Adı
    Aynur
    Üyelik Tarihi
    08.09-2012
    Son Giriş
    21.03-2023
    Saat
    09:11
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    127
    Alınan Beğeniler
    7
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    karı/koca bir araya gelip hiç yoktan dünyaya bir çocuk getirmeye karar verebildiği gibi, eğer çocuk özürlü ise bundan vazgeçme hakkına da sahiptir bence.

  7. #7
    Üye
    srhtslymn Avatarı

    Üyelik Tarihi
    24.07-2011
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    izmir
    Mesaj
    215
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    ayşe ceren;

    Merhaba,
    Ayşe hanım yanlış algıladınız. Bezmez kullanıcısının bir düşüncesi olarak aktarmadım ben o düşüncelerimi, böyle bir düşünce şeklinin "var olduğunu" aktardım ve buna asla katlanamıyorum ifadesini kullandım. Konu hakkında yorumlarım bu şekildedir.
    Çok teşekkürler.

  8. #8
    Sakatlık Çalışmaları
    bezmez Avatarı

    Gerçek Adı
    Dikmen
    Üyelik Tarihi
    24.11-2008
    Son Giriş
    22.04-2016
    Saat
    12:09
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    56
    Alınan Beğeniler
    3
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Herkese yeniden merhabalar,

    Aslında ben birçok arkadaşın yazdıklarından farklı düşündüğüm için kaleme almak istemiştim bu yazıyı. Yani, bana sorarsanız, sakat doğacak bebeğin dünyaya gelmesinin bu kadar kolayca engellenebiliyor olması, bunun hiç sorgulanmaması çok sorunlu bir yaklaşım. Sakatlık Çalışmaları perspektifi de işte tam bunu ortaya koyuyor. Neden birçoğumuz bu kadar kolaylıkla meşru görebiliyoruz sakat bebeğin hayatının sonlandırılmasını? Bunları sıralamak bana oldukça ufuk açıcı geldi açıkçası. "Normal" bedene dair algılarımız şimdiki gibi olmasa, toplumsal hayat farklı bedenleri çok daha kapsayıcı olsa, "normal" bedenler yaratmak bir sektör haline dönüşmemiş olsa, bu kadar kolaylıkla "sakat bebeği aldırmak lazım" diyebilir miydik?

  9. #9
    Genel Yayın Yönetmeni
    OturanBoğa Avatarı

    Gerçek Adı
    Bülent
    Üyelik Tarihi
    09.01-2003
    Son Giriş
    Bugün
    Saat
    11:23
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    57.505
    Alınan Beğeniler
    3.871
    Verilen Beğeniler
    4.124

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Hangi toplumsal kurgular şekillendiriyor kadınların kararını? Kim karar veriyor doğrulmayı hak eden embriyonun hangisi olduğuna? Hamileliğin ilk haftalarından itibaren özellikle doktorları tarafından Üçlü Tarama Testi ve Amniyosentez Testi yaptırması için kadınlara yapılan doğrudan veya dolaylı telkinler/baskılar ne anlama geliyor? Acaba annenin karnında filizlenen down sendromlu, spina bifidalı, musküler distrofili, serebral palsi vb. fetüsün doğumunun engellenmesi kararı, seçeneklerden biri olarak mı anneye sunuluyor, yoksa tek seçenek olarak mı? Kadının muhtemel “bebeği” kimler tarafından "istenmeyen fetus" olarak kulaklara fısıldanıyor, zihinlere kodlanıyor? Kadınlar gerçekten bilinçli bir şekilde kendileri mi karar veriyor bu testlere ve kürtaja? (Sakat bir çocuk sahibi olma deneyimi hakkında gerçekten bilgi sahibi olmuş, bununla baş edemeyeceğini düşünen, koşullarının böylesi bir geleceğe uygun olmadığına karar veren ve bu nedenle kürtaj seçeneğini kullanan kadınları bu tartışmanın dışında bırakıyorum tabii ki)

    Bir gün doğacak bebeğin saç rengi, zeka düzeyi, entellektüel sınırları veya kanser vb. bir hastalığa yatkınlığı, hadi o kadar da ileri gitmeyelim, görme ya da işitme engelli olup olmayacağı anne karnında tespit edilebilir hale gelirse, yani, yukarıda "sakat çocuk aldırılmalıdır" diyen arkadaşların ifadesiyle, "trajik bir yaşam" onları ve ailesini bekliyorsa, bu durumda bu çocuk aldırılmalı mıdır?

    Hatta şunu sorayım, işaret dili kullanan işitme engelli anne-baba, çocuklarının ille de işitme engeleli olmasını, işitme engelli olmayacağı anlaşılan çocuğun kürtajla alınmasını isteyemez mi? Ya da aynı şekilde kör bir anne-baba kör olmadığı anlaşılan bir bebeğin doğumunu istemiyor olamaz mı? Öyle ya, işaret dili kullananların ya da görme engellilerin kültürüne uyum sağlaması zor bir çocuğun işitme engelli ya da kör anne-babayla "trajik bir yaşam"a mahkum olmasını istemeyebilir anne-baba!

    Ben omurilik felçliyim; kas hastası, spastik bir sürü arkadaşım var. Onlarla aynı dünyada yaşadığım için büyük bir mutlluk duyuyorum. Bizim olmadığımız bir dünyayı hayal eden insanları, Yahudilerin olmadığı bir toplumu hayal eden Hitlergillere benzetiyorum.

    Peşinen "sakat çocuğun dünyaya gelmemesi hem aile hem de toplum için hayırlıdır" diyen -özellikle sakat- arkadaşlarımız karşılarına sakat olmayan biri geçip "seni neden doğurmuş annen, hem bize yüksün, hem de tipin kayık" dese, "konuşuyorum, duymuyorsun, neden yaşıyorsun" dese, "sen kendi yaşamına kıymet vermiyorsun, ben neden sana kıymet vereyim" dese, haksız mı?

    Bence yapılması gereken, çocuğunu dünyaya getirmek isteyen anneye destek vermektir. Onun gelecek kaygılarını giderecek toplumsal adaleti kurmaktır. "Birarada yaşama" laflarının içini doldurmaktır. Yoksa gün gelir tektip insanların olduğu, geri kalan herkesin "sakat" sayılıp yok edildiği bir dünya bizi bekliyor...

  10. #10
    Yasaklı Üye
    SERAFİM Avatarı

    Gerçek Adı
    Murat
    Üyelik Tarihi
    04.05-2010
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    İZMİR
    Mesaj
    7.823
    Alınan Beğeniler
    2.389
    Verilen Beğeniler
    2.832

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Genom projesi nedeni ile Avrupada kürtaj 1960 lardan beri uygulanıyor,doğacak olan çocuk sakat doğacaksa kürtaj yapıyorlar bu nedenle avrupadaki engelli oranı bizdekine oranla çok daha düşük ,bizde kürtajı dini nedenlerden dolayı yasaklama düşüncesindeler ama sakat doğacak bir çocuğa ona uygun yaşam koşulları oluşturamıyacaksan onu dünyaya getiripte YAŞARKEN ÖLDÜRMENİN manası nedir

    Elbette Bülent beyin dediği gibi toplumsal adalet sağlanırsa ,çocuk sakat doğacak olsa bile anne istedikten sonra doğurabilmelidir ,yaşamak herkesin hakkı

  11. #11
    Üye
    GRAHAM BELL Avatarı

    Üyelik Tarihi
    20.01-2007
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    ankara
    Mesaj
    9.898
    Alınan Beğeniler
    2.456
    Verilen Beğeniler
    3.451

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    annelerin kararini bu iktidar mesru gormuyorki kurtaj yasak
    anne acisindan konusuyor herkes
    siz sakatlar sakat olarak dunyaya gelmek istermiydiniz secenegeginiz varsa
    bence dunyaya sakat olarak gelmektense dunyaya hic ugramamak daha iyi diyenler olacaktir eminim

  12. #12
    Üye
    sağlam türk Avatarı

    Gerçek Adı
    recep sağlam
    Üyelik Tarihi
    12.09-2011
    Son Giriş
    18.02-2021
    Saat
    12:08
    Yaşadığı Yer
    samsun
    Mesaj
    483
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0
    Blog Mesajları
    1

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    arkadaşlar tabi ki bazı noktalarda kürtaj yapılması meşru mesela eğer anne sağlığı tehlikeye girecek ya da çocuğun doğması annenin ölümüne neden olacaksa kürtaj yapılması doğru ama keyfi yere yapılan kürtajların hesabını nasıl verecek o insanlar her yıl Türkiye de 130 bin kürtaj yapılıyor ve bunların 60 bini yasa dışı yollarla yani 10 yılda bir Samsun nüfusu bebek doğmadan öldürülüyor bu işin vebali çok ağır ama bunu yapanlar ne yazık ki bunu düşünmüyor neyse ben fazla lafı uzatmayım yani eğer annenin hayatı söz konusuysa kürtaj yapılması normal ama keyfi yapılan kürtajlarında hesabını verecek o insanlar

  13. #13
    Üye
    mineuy10 Avatarı

    Gerçek Adı
    Mine
    Üyelik Tarihi
    10.10-2010
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    Bursa
    Mesaj
    2.359
    Alınan Beğeniler
    375
    Verilen Beğeniler
    340
    Blog Mesajları
    3

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    shukufe

    Bana sorsalardı'ki sakat olarak dünyaya gelmek istemiydin,başka türlü gelme şansın yok. Kesinlikle evet, ben dünyayı görmek isterdim.

    Sırf sakat olduğu için bebeğin alınması,(istisnalar hariç)dünyaya gelmesinin engellenmesi benim hiçde kabullenemediğim bir düşünce arkadaşlar...Sağlamlar gelin yaşayın bu yaşam sizin. Siz sakatlar öyle bir hakkınız yok biz sizinle uğraşamayız!! zaten bir çok sorun var birde sakatlık çıkmasın başımıza..

  14. #14
    Sakatlık Çalışmaları
    ZelihaT Avatarı

    Gerçek Adı
    Zeliha
    Üyelik Tarihi
    19.03-2013
    Son Giriş
    15.07-2019
    Saat
    20:14
    Yaşadığı Yer
    Bingöl
    Mesaj
    22
    Alınan Beğeniler
    4
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sakat bebek doğurmama “zorunluluğunun” anne adayları üzerinde oluşturulan bir toplumbaskısı olduğunu düşünüyorum.
    * Eş veya akrabalar tarafından suçlanmak.
    * Sosyal çevreden dışlanmak, evet çünkü yapılan araştırmalaragöre insanlar sakat bireylerle aynı restoranda bulunmak veya aynı apartmand aoturmak istemiyor!
    *Doğumdan sonra sakat bebeğe kimin bakacağı sorunsalı. Birde aile yoksul ise; sakat çocuk bakımının sakat olmayan çocuk bakımına göreextra maliyet gerektirmesi vb. nedenlerden dolayı, insanlar sakat çocuk sahibi olmaktan çok sakat bebek dünyaya getirdiği için suçlanmaktan, dışlanmaktan vegelecekte “sakat çocuğa” ne olacağı düşüncesinden korkuyor. Bu kaygılar da en çok serbest piyasa ekonomisinin işineyarıyor sanırım. Son zamanlarda doktorlar tarafından dayatılan onlarca testin yanında;açılan hamile eğitim merkezleri ve bebeğin sağlığını olumlu etkilediği iddia edilen hamile yogası vb. ilginçlikler türemiş durumda.
    Sakat bireylerin doğma hakkı olduğunu düşünüyorum. Her şeydenönce, dayatılan “normallik” algısının değişmesi ve önyargıların kırılmasıgerekiyor. Sakatları yok etme planından çok, toplumsal engellerin nasıl yok edilmesi gerektiği üzerinde kafa yorulmasıyla çok daha iyi sonuçlar elde edilebilir.
    Son olarak, sakatolarak yaşamanın “acı” olacağını iddia edenler olabilir ama hayatı “acılaştıran”yine sakat bireyleri dışlayan zihniyet ve çevresel engellerdir. Kendi algı ve kriterlerimize göre başkalarının mutluluğunu hesaplayamayız. Bırakalım da sakat bireyler; nasıl ve ne şekilde mutlu olacaklarına kendi karar versin.
    Sakat veya değil çoğu insan için hayat zaten bittersweet!

  15. #15
    Editör
    KKELEBEKK Avatarı

    Gerçek Adı
    Kısmet
    Üyelik Tarihi
    23.10-2010
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    00:56
    Yaşadığı Yer
    Aydın
    Mesaj
    13.846
    Alınan Beğeniler
    639
    Verilen Beğeniler
    292

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Panthera: hafif, agresif ve zarif aktif tekerlekli sandalye...
    Bana göre sakat olacağını bile bile doğurmak mucize beklemektir..
    Bende sakat bir bebektim, çocuktum, gençtim.. şuan hala yaş olarak öyle olduğum söylenebilir ama... aması var işte.. kendimi öyle hissetmediğimi her fırsatta dile getiriyorum..
    Daha öncede forumdaki bir konuda yazdığım şeylerin benzerlerini yazıcam..
    Bi kere her sakatlığın şartları aynı olmuyor maalesef.. O sakat bebek hep bebek olarak kalamıyor, maalesef.. ( maalesef diyorum ama laf gelişi deriz hep bebek kalsa çok mu sağlıklı birşey bu? kesinlikle hayır.. sonuçta televizyonlarda vs.de görüyoruz çocuğu gelişim bozukluğu yaşayan ailelerin çaresizliğini de..)
    O çocuk ileride bi çok şeyi yapmak isteyecek, (isteyemeyecek durumda olanlar içinde aileleri çocuğum bir kere şunu isteyebilseydi diyorlar!??) akli yapısı oturana kadar, belli yaşa gelip olup biteni kavrayana kadar yaşayacağı,yaşatacağı psikolojik çöküntü.. Her göz göze gelişte o çaresizlik.. O bi mahzunluk, boyun büküşü ailenin belini büküyor... yapamadıkları için içinde ukdeler kalacak.. ağlayacak, ağlatacak.. Bunun daha gençlik dönemi var zaten ki çocukluk ve gençlik döneminde dışavurup artık orta yaşlara doğru vicdan yapmaya başlıyor insan yaşattıkları yüzünden içine kapanıyor.. Dönüp bakıyor, ben bunu bunu istediğim için şunlar oldu üzdüm kırdım annemi, babamı, kardeşlerimi.. Bence kimsenin buna hakkı olmamalı.. Çaresizliklerle,imkansızlıklarla, engellerle boğuşan birine birde vicdan sorumluluğunu yükletmemeliler!
    O şu bu ne der!, felaketler peşimizi bırakmaz!, sonraki çocuklarımızında başına musibet gelir! gibi düşüncelerle aldırmamak yerine sonrasını düşünmek gerekir bence..
    Evet sonradanda olabilir tabii ki, başa gelecekse zaten gelir o, ve başa gelen çekilir.. Nasıl anne karnında aldırmak canilik deniyorsa! insan hayatı bu, bi can bi nefes.. Kendine özgü düşünceleriyle istediklerini yapamadıktan sonra, hep başkalarına bağımlı bir hayata mahkum ederek sonraki yaşantısını da elinden almak caniliktir! bence..




Sayfa 1 / 8 12345 ... SonSon