TEKSAN İnovatif Medikal Ürünler İstanbul, Bursa ve İzmir'de
Sayfa 2 / 8 İlkİlk 123456 ... SonSon
Toplam 106 mesajın 16-30 arasındakiler
Buraya tıklayarak yazıları büyültebilirsiniz Buraya tıklayarak yazıları küçültebilirsiniz
  1. #16
    Sakatlık Çalışmaları
    volkan.yilmaz Avatarı

    Gerçek Adı
    Volkan
    Üyelik Tarihi
    09.03-2009
    Son Giriş
    21.05-2013
    Saat
    17:10
    Yaşadığı Yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesaj
    46
    Alınan Beğeniler
    9
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    STAR, dünyanın en güvenli, en sağlıklı, en konforlu ve en dayanıklı tekerlekli sandalye minderi.
    Hicbir acinin cekilmedigi bir yasam mumkun mu ki? Tum saglamlar bu hayatta her yapmak istediklerini yapabiliyorlar mi?

  2. #17
    Sakatlık Çalışmaları
    ttezcan Avatarı

    Gerçek Adı
    Tolga Tezcan
    Üyelik Tarihi
    13.03-2013
    Son Giriş
    19.01-2015
    Saat
    17:38
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    7
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sakatlık üzerine söylem ve kanaatlerimiz genellikle medikal dünyanın ifadeleri etrafında şekilleniyor. Sakatlık ve hastalıkla savaşmak (kanserle savaşmak gibi) örneğin. Böylece sakatlar düşmanlaştırılıyor, mücadele ediliyor ve uzakta tutuluyor. Medikal dünyanın ifadelerini kullandığımız için sakatlığa karşı geliştirilen yöntemler sadece medikal kurumlar tarafından değil aynı zamanda toplumun içindeki ruh tarafından da gerçekleştiriliyor. Bu perspektiften gidersek, sakatlık medikal müdahale ile savaşılması, yenilmesi ve derhal değiştirilmesi (ve hatta erken teşhisle öldürülmesi) gereken bir beden haline geliyor. Bir hususu vurgulamak isterim, medikal dünya sadece doktorlardan, terapistlerden ve kurumlarından oluşmuyor, kullandığımız dille biz de o dünyaya giriyoruz.

    Sakat bireyin dünyaya getirilmesi kararına gelecek olursak, sakat bireyin ailesine ve topluma (ve hatta kendisine) “yük” oluşturacağı düşüncesine günümüz koşullarının tersinden bakmayı deneyelim. Toplum ve kurumları sakatlar için eşit ve erişilebilir olsa (buradaki kastım sakat ile sakat olmayan kişinin her tür toplumsal faaliyete eşit düzeyde katılması) yine de kürtaj kararını verebilecek miyiz? “Hayır, o zaman bu kararı vermeyiz” dediğimizi varsayalım. Fakat, günümüzde sakat olduğu anlaşılan fetusun kürtajıyla bu eşitlik ve hayal ettiğimiz toplum tasarımı mücadelesini verecek sakat üyelerden yoksun kalmış olduk. Belki de sonradan sakat olan kişileri daha zor bir hayat bekleyecek zira sakatlık iyice marjinalize edilmiş olacak. Böylece belki de arzu edilen toplum tasarımının imkansızlığı kesinleşmiş olacak. Ne dersiniz?

  3. #18
    Üye
    GRAHAM BELL Avatarı

    Üyelik Tarihi
    20.01-2007
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    ankara
    Mesaj
    10.101
    Alınan Beğeniler
    2.510
    Verilen Beğeniler
    3.553

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    sonradan sakat kalan onceki birikimleriyle biryerlere gelebiliyor
    ama dogustan sakatin birikimi engeline gore
    bu kiyaslanamaz bence

  4. #19
    Editör
    KKELEBEKK Avatarı

    Gerçek Adı
    Kısmet
    Üyelik Tarihi
    23.10-2010
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    13:41
    Yaşadığı Yer
    Aydın
    Mesaj
    13.849
    Alınan Beğeniler
    643
    Verilen Beğeniler
    292

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    volkan.yilmaz;
    Sağlam insanların yapamadıkları bir yana yaptıkları bile sakat insanların çoğu için kıyaslanamaz bile.. Söylediğinizi düşünüyorum düşünüyorum, normal insanlar neleri yaşamak isteyip yaşayamıyorlar, yaşamamalarının başlıca sebepleri ne olabilir diye ilk olarak maddiyat geliyor aklıma.. Sakat birine sorsanız paha biçilemez yapmak istediklerine.. Yani öyle parayla pulla yapılacak şeyler olmuyorlar.. Başkada verdikleri yanlış kararlardan dolayı yapamayabilirler istediklerini, hayatlarının rotasını yanlış yöne çevirdiklerinden.. Sakatlar için o dümeni kullanmalarına fırsat verilmiyor en başta.. Sen yapamazsın, sen edemezsinli yönlendirmeler sürekli yine bi güvensizlik.. Tüm bunlarda kendini ispat etmiş isimler tabii ki vardır aramızda da sayısı oldukça fazladır mutlaka, ama istedikleri yere gelene kadar yaşadıklarınıda kendileri biliyorlar.. Gençlik döneminde şımarıklıklarından aileler izin vermedikleri için yapamıyor olabilirler, ama kafasına estiği gibi kaçıp gidebiliyorlar onlar.....

    ttezcan;
    Benim yanıtım yine evet olurdu, çünkü kendi adıma söyleyeyim toplum yada kurumlar için eleştirmedim. Sadece psikolojik açıdan yazdım ben. Ama öyle bile düşünsek, O sakat kişi o mücadaleyi verecek aşamaya gelene kadar normal bir insandan kat kat daha fazla güç sarfedeceği bi gerçek.. Bunların içinde toplum ilişkileri de, özel hayatıda, aile ilişkileri de, öğrenim hayatıda, erişebilirlikte dahil.. Sonuçta dediğim gibi her engel için şartlarda bir olmuyor.. Bunun bir anlaşması yapılabiliyor mu, yani şu sakatlıklar olursa isterim daha ağırsa istemem gibi birşey söz konusu olmuyor. Sakatlıkla ilgili mücadele vermeye gelene kadar, evden çıkamayan, okula gidemeyen, öğrenimini aileler ve okul yönetimi yüzünden yarıda bırakmak zorunda bırakılıyorlar.. Özellikle erişebilirlikle ilgili kanun çıkmadan önce böyleydi bu.. Olan bana oldu

    Şuan sakat olanlara olanlar oldu zaten, bundan sonra bile bile, göz göze göre sakat kimse doğmasın.....

  5. #20
    Üye
    Sehribanu Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.05-2003
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    10:44
    Yaşadığı Yer
    izmir
    Mesaj
    2.999
    Alınan Beğeniler
    143
    Verilen Beğeniler
    12
    Blog Mesajları
    1

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Öjenik felsefesini savunan insanlar bana hep korkunç gelmiştir.Asil ırk mı üreteceğiz,nedir bu korku ve kaygılar ?
    Engelli olarak dünyaya gelmedim,sonradan engelli oldum,o zaman benim intihar mı etmem gerekiyor,insan ırkının estetik anlayışını bozmamak için? Acı da olsa hayat yaşanır,kimsenin bazen bir annenin bile o bebeğin yaşamını sonlandırma hakkı yok.Bu da meşru cinayettir bana göre...

  6. #21
    Sakatlık Çalışmaları
    volkan.yilmaz Avatarı

    Gerçek Adı
    Volkan
    Üyelik Tarihi
    09.03-2009
    Son Giriş
    21.05-2013
    Saat
    17:10
    Yaşadığı Yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesaj
    46
    Alınan Beğeniler
    9
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Selam
    KKELEBEKK, bakım ihtiyacı olan sakatların ya da erişilebilirlik kısıtları nedeniyle toplumsal hayatın dışında bırakılan sakatların başka insanlara bağımlı olmaktan kaynaklanan rahatsızlıkları oluyor tabi. Bu yüzden insanların hayattaki seçim şanslarının arttırılması lazım.

    Fakat bağımlılıktan da bu kadar korkmaya ne hacet var? Bence insan insana mecbur. Bağımsızlık bir ölçüye kadar manalı tabi ki ama bir ölçüden sonra da abartılı bir fantazi gibime geliyor.


    Asıl merak ettiğim, sakatlar bağımsız değil tespitinden sakat çocuk mutlaka alınmalı noktasına nasıl geliyorsun? Hadi misali abartalım. Yunanistan belli ki krizden sonra Avrupa Birliği'ne ekonomik olarak bağımlı olacak uzun yıllar. Yunan çocuk doğmasın mı artık? Sakatların yaşadıkları sorunlardan, sakat çocuklar dünyaya getirilmemeli nasıl çıkıyor? Arayı nasıl doldurduğunu merak ediyorum.

  7. #22
    Üye
    şem_i Avatarı

    Üyelik Tarihi
    07.04-2012
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    türkiye
    Mesaj
    1.239
    Alınan Beğeniler
    250
    Verilen Beğeniler
    670
    Blog Mesajları
    2

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    sakat olcagı kesinse ben alınmasında sakınca görmüyorum ,sonuçda bu o bebegin hayatı onun adına karar vermek yanlış olur insanlar kendileri mutlu olmak için evlat sahibi olur ,biz mutlu olcaz diye o yavruyu sahatlıga mahküm edemeyiz .büyüyüpde ,anne baba beni neden dünyaya getirdiniz derse buna varecek cevap yok işte...
    ama mucizelerde olmuyor deyil öyle bi imanla ALLAHA tevekkül edenler varki sakatsa bile saglam doguyor ...canlı örnekleri çok...

    zor bi imtihan allah kimseye yaşatmasın...

  8. #23
    Üye
    _DELAL_ Avatarı

    Üyelik Tarihi
    03.09-2009
    Son Giriş
    13.12-2022
    Saat
    23:36
    Yaşadığı Yer
    izmir
    Mesaj
    3.061
    Alınan Beğeniler
    533
    Verilen Beğeniler
    195
    Blog Mesajları
    22

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Her canlının yaşam hakkı olduğunu düşünüyorum.kaldıki anne karnındaki bebeğin yüzde yüz engelli doğacağını en gelişmiş teknolojik cihazlar bile iddaa edemez,daima bir yanılma payı vardır.yapılan test ve tetkiklerde engelsiz denildiği halde engelli doğan veya tam tersi olan çok olaya şahit oldum.haa kürtaja gelince bu kişinin kendi iradesi,kendi isteğiyse baskılamamak gerekiyor.ben asıl kürtaj yapılmasının altındaki nedenleri tartışmak isterim açıkçası.

  9. #24
    Üye
    asusosmanlı Avatarı

    Gerçek Adı
    osmanlı
    Üyelik Tarihi
    06.06-2011
    Son Giriş
    12.08-2015
    Saat
    21:20
    Yaşadığı Yer
    girne / k.k.tc
    Mesaj
    54
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    selam arkadaşlar

    Bu konuyu DİNİ ve MANEVİ boyutunu düşündünüz mü ? ALLAH anne karnında bir bebeğe RUH ÖFLEDİĞİNDE o da bizler gibi canlı varlık haline geliyor. şüphesiz herşeyin yaratan ALLAH bu anne karnındaki bebekten haberdardır.
    ALLAH istemezse ikinci nefesi bile alamayız...

    anne karnında engelli olan bebeğin yaşamına son verme konusunda fikirler bence kişisel olmamalı. doktorun tavsiyelerini dinledikten sonra bebeğin durumunu net olarak öğrenip , bu konuda DİN görevlisine detaylı anlatıp. İSLAMİYETİN kürtaj konusunda görüşleri alınmalı.

    şahsi görüşüm bebek engelli de olsa O artık bir canlı. Sahip olduğumuz beden ALLAHIN bize emanetidir...

    RABBİM KİMSEYİ BÖYLE DURUMLARLA İMTİHAN ETMESİN. OLANLARADA ALLAH SABIR VERSİN....
    SAYGILARIMLA....

  10. #25
    Editör
    KKELEBEKK Avatarı

    Gerçek Adı
    Kısmet
    Üyelik Tarihi
    23.10-2010
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    13:41
    Yaşadığı Yer
    Aydın
    Mesaj
    13.849
    Alınan Beğeniler
    643
    Verilen Beğeniler
    292

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Selamlar volkan.yilmaz;
    insan insana mecburdur ama 8/25 değil bence ve bundan bakan kişi kadar sakat kişi içinde oldukça rahatsız edici bir durum. Bile bile lades gereksiz bence.. Bu ekonomik bağımlılık gibi birşey değil ki.. Siz suyunuzu kendiniz içebilmenizi, kendiniz yemek yiyebilmenizi yada yemeği pişirmeyi bırakın tepsiye hazırlayıp önünüze getirmeyi, yada mutfağa gidebilmeyi herhangi bir maddi değerle ölçebilir misiniz? Hadi hergün bir başkası yapsın bunu normal insana, e normal insan olmayabiliyor evde olmayabiliyor, aynı şehirde birden fazla gün olmayabiliyor.. Bu günlerde bile yapmanız büyük birşey.. bu bir gün değil, iki gün değil, yıllarca.. gece gündüz, bunun hastalığı var, düğünü var bayramı var diyenin hesabı.. Bayram demişken, bayramlarda seyranlarda özel günlerde anneler günü, babalar gününde sizin büyüklerinizin elini öpmeye gitmeniz gerekirken büyüklerinizin gelip size el öptürmesi kadar yerin dibine batılan başka bir an daha varmıdır bilmiyorum.. Böyle günlerde önce bir kahraman çıkar sıradan başlar sonra ikinci olarak doğrudan senin gözünün içine bakılır ve anında yanında bitilir! öyle ki boğacak derece olabilir bu çoksa eğer kişi sayısı Ki hadi evin içi başka bi dünyadır sakat kişi için, evden çıkınca canı bi acır zaten kaldırımlar, rampalar, park araçlar vs.. ama bayram demişken bide bunun aile ziyaretleri vs, heryerde size göre olmuyor bunun köyü oluyor, kasabası oluyor. Aile yine ulaşımı ayarlayabiliyor ama kırsal kesimde erişebilirliğin 'e'si bile yokken evlere barklara, aile bunuda yapmak zorunda hissediyor kendini, yapıyorda! Hem maddi hem madevi olarak ömründen ömür gide gide yapıyor! Bir gün için bile olsa.... Bayramda neymiş gitmeyiverilsin denilebilir ama o zamanda işte sakat kişi şunu düşünüyor 'benim yüzümden!'...... Aile bu mahsunluğa bürünmek istemiyor.. Bu basit bi örnek gibi gelebilir ama bir günün beyliği beyliktir hesabı herşey biz insanlar için hayatın içinden herkesin yaşayabileceği şeyler.. Bu yüzden diyorum..

    Doğururlarsa (her sakatlığın aynı olmadığının altını çiziyorum öncelikle, her sakatlığında kendine göre sorunları var muhakkak ama en kötüsünü düşünürsek....) çocukluk döneminde, tıbbi kontrollerinde, okul döneminde, komşuluk ilişkilerinde, boş vakitlerde, evin içinde, mobilyalarda, odasında, eşyalarının ulaşılabilirliğinde, uyurken, uyandığında, gece, gündüz, yemek saatlerinde, özel günlerde, kalabalık ortamlarda, şehir içi ulaşımda, şehirler arası ulaşımda, giyiminde, kuşamında, yaşıtlarından geri kalmaması hususunda oyunlarda vs..... her türlü sağlığını ve güvenliğini sağlamak zorunda kalacaklar.. Gençlik dönemine doğru kabullenmesi sürecinde, isyanlarında, çocukken bir yerden bir yere götürmek kolaydır geliştikçe bunun içinde yeni çözümler aranacak.. özgür kız/erkek olmak isteyecekler! özel hayatının olmasını isteyecek, ben bire bir duydum bunu kulağımda bir aileden, kızlarının platonik olarak sürekli komşunun oğluyla ilgili sürekli hayaller kurduğunu, sürekli onu görmek için çabaladığını, onunda kendisini sevmesini beklediğini vs.. kadının endişesi şuydu 'ya komşum duyarsa ben ne derim....' (burada yazılanları yapmak kadar zor birşey varsa o da tüm bunları insanlara anlatmaktır, o teyzenin davranışının ne kadar yanlış olduğunu hadi gelde anlat şimdi.. bu süreçleri nasıl atlattırmaları gerektiğini en basitinden, anlamalarını sağlamak çok çok zor..) sonra ağlama krizleri, memnun etmek için aklınıza ne gelebiliyorsa hediyeler istediği herşeyin en iyisini alma çabaları, bir isterse iki tane almalar.. ama hep bir memnuniyetsizlik.... diğer insanlar ve çocuklar cabası..... aklıma gelenler bunlar şimdilik..

    Her an yanında olacak.. Anne-babaya bir kaç günlüğüne bile birşey olsa o sakat kişi için daha acı birşey yoktur.. Kendi çaresizliği bi ayrı, elinden anne-babası için hiçbirşey gelemeyecek olması bi ayrı..

    Ben yukarda anne-baba ve sakat çocuktan bahsettim ama daha bunun evde yada ailede başka çocuk olan boyutları var kardeş ilişkileri vs....

    Daha bunları yaşamadan bile sakat çocuğu olduktan sonra terkeden özellikle babaların var olduğunu da unutmayalım....
    Ve tüm bunları yaşarken birde o sakat kişinin psikolojisine ilk yazdığımda değinmiştim.
    'Kendine özgü düşünceleriyle istediklerini yapamadıktan sonra, hep başkalarına bağımlı bir hayata mahkum ederek sonraki yaşantısını da elinden almak caniliktir! bence..'
    Tüm bunlardan çıkarıyorum ben.... Erken olgunlaştıracakları bir ruhu, küçüçük bir bedene ve kendilerine tüm bunları yaşatacaklarını düşününce benim içim acıyor..

  11. #26
    Üye
    Bacıbey Avatarı

    Gerçek Adı
    Havva
    Üyelik Tarihi
    30.06-2008
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    Samsun
    Mesaj
    3.838
    Alınan Beğeniler
    7
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Daha öncede bu konu tartışılmıştı, yapılan yorumlarda hemen hemen aynı:

    1: http://www.engelliler.biz/forum/yasa...tml#post429201

    O zamandan bu zamana düşüncelerimde bir değişiklik olmadı.. Ana rahmine düşen bir can, et parçası değil! Kürtajın nasıl yapıldığını bilen biri mümkün değil kıyamaz. Çocuk, sakatda olsa, sağlamda olsa içinden bir canın parça parça sökülmesine müsade edemez.. Ama, aması var..

    Babasının kim olduğu düşünceleri değiştirebilir belki..

    Sakat çocuğu olmasına sebeb terk eden çok baba duyduk da terketmiş anne pek duymadık.. Kürtajı isteyen genelde baba adayları olur.. Sadece zevkini tatdıkları için çocuk yapma aşamasında, bilemezler içinde can taşımak nasıl birşey!? Yine kürtaj aşamasında kendi canları yanmayacağı için mühim değildir kadının yaşayacakları.. Yüzdeye vuralım, günümüz erkeklerine bakınca % 99'u "Benim gibi adamın kooooççç gibi oğlu olmalı, sakat çocuk yüz karası, ayak bağı ve masraflı" der mi der!..

    Empati kuruyorum, ben olsaydım diyorum, yine ikilemde kalıyorum. Bir öyle, bir böyle düşünceler geçiyor aklımdan.. Bir taraftan kıyamam diyorum ne pahasına olursa olsun doğurmak lazım diyorum.. Bir yandan anası bensem kolay da derken ya babası..?

    Kala kalıyorum..

    Bir tarafdan tek başına sakat çocuk doğurup, yetiştirebilecek gücü hem manen hem madden kendimde bulamıyorum.. Çocuğun nasıl bir babasının olacağı çok önemli. Eğer hayal ettiğim gibi, gönlüme göre bir hayat arkadaşı yazarsa Allah bahtıma cevabım çok net aslaa düşünmem kürtajı.. Tersi olursa bilmiyorum.. Kürtaj kararına meyilli olabilirim o zaman..

    Bir taraftanda "günah olur, cana kıyalmaz" düşüncesi baskın geliyor vicdanımda.. Allah yardım eder diyorum.. Sonra yine "Ya hakkını veremezsem, doğru düzgün bakamaz, yetiştiremezsem vs.vs."

    Sakat çocuk başka. Kat kat özen istiyor. Eğitimiydi, ruh halini dengede tutmaktı, sosyelleşmesini sağlamaktı hepsi çok büyük bir güç istiyor..

    Yıllar öncede dediğim gibi başa gelmeden tam olarak bilemeyiz o an ne yapacağımızı.. Bugün yapmam etmem dediklerimizi bize yaptıracak şartlar çıkabilir karşımıza..

    Genel olarak düşüncem, "Sakat doğacağına yaşamasın ölsün daha iyi" diye bir mantığa sahip değilim..

  12. #27
    Belgın
    Misafir Üye
    Belgın Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Merhabalar,
    Benim 14 yaşında engelli kızım var.engelimizle kızım 1 yaşındayken tanıştık.13 yıldır bedenen değil, fakat büyümeyen bir bebeğim var.Kızım her bakımdan bana bağımlı yaşıyor.konuşamıyor ben ikimizin yerine konuşuyorum onunla.yürüyemiyor benim gururla tekerlekli sandalyesinin arkasında yavruma ayak olan.tabiki bütün yollardaki karşımıza çıkan çarpık ve eksik yapılanmalara göğüs gererek.ellerini kullanamıyor ben oluyorum elleri.susadığında veya herhangi birşey istediğinde bir huzursuzluk yaşadığında deneme yanılma yolu ile isteğini bulmaya çalışıyorum.bazen bu en son aklıma gelen şey oluyor ve bu esnada ben de kızımda oldukça yıpranmış oluyoruz.
    Aslında yaşadıklarımızdan verilecek o kadar çok örnek varki.okuduğunuz zaman muhtemelen tahmin edersiniz banyomuz,öz bakım ihtiyaçlarının giderilmesi bunlar hep bi anne olarak benim görevlerim tabiki.umarım yanlış anlaşılmıyorumdur asla bu yazdıklarım kızımla ilgili şikayetlerim değil.
    Beden hızla geliştikçe yük tabiki ağırlaşıyor.Ben sadece kızımın benden sonraya kalmaması için dua etmekteyim şuan.
    Asıl söylemek istediğim eğer ben hamile iken bilseydim ki kızım engelli doğacak,şuan yaşadığım deneyimler doğrultusunda evet bu hamileliği sonlandırırdım.oldukça fazla tepki alabilir belki benim bu yazdıklarım fakat benim görüşüm bu.
    Sevgilerimle..........

  13. #28
    Üye
    hozgul Avatarı

    Gerçek Adı
    Hakan Özgül
    Üyelik Tarihi
    18.02-2010
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    00:34
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    3.288
    Alınan Beğeniler
    1.272
    Verilen Beğeniler
    759

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Bebeğin anne karnından tahliyesine gerekçeler ne bebeğin ne de annenin özel durumuyla ilgili. Sorunların hepsi çekirdek ailenin dışında gelişen sorunlar. Sağlık, erişim, sosyal güvenlik, eğitim, yaşama katılım ve diğer temel haklar. Şunu mu itiraf ediyoruz: Biz bu temel hakları sağlayamıyoruz, engelli bireyleri insanca yaşatamıyoruz, o halde yaşam hakkınızı elinizden alıyoruz ya da alalım mı?

    Size yaşamımdan bir örnekle neden sorusuna yanıt vermeye çalışayım:

    Bugün akşam saatlerine doğru havada uçuşan bir grup leylek gördüm. Süzüle süzüle gidiyorlardı. Cemrelerden sonra baharın müjdecileriydi bana sorarsanız. Az kaldı erguvanların açmasına.

    Akşam karım ve oğlumla yemek yedim. Hani şu doktorumun: hastalığınız genetik, inceleme yapalım mı dediği, bir zamanlar anne karnındaki oğlum. Akşam oğlumun tenine dokundum. Yanakları tombik, duru ve heyecanlanınca kırmızı. Kendi çocukluğunu izler ve bir insanın nasıl gelişim gösterdiğine tanıklık edersin. Yeni bir şey öğrendiğinde heyecanla: “Ama baba nasıl oluyor” sorusunu sorduğundaki o duygu ifadesini, sesini, gözlerini hissetmek, görmek ne ile ölçülebilir.

    Anneme ve babama beni dünyaya getirmek için çaba sarf ettikleri için teşekkür ediyorum. İyi ki onların zamanında hastalığım teşhis edilemiyormuş.

    Vücudumun önemli bir kuvvetini kaybetmiş, geceleri solunum cihazıyla uyuyan biri olarak yaşamak ve nefes almaktan zevk alıyor muyum? Hayata kızmıyor muyum? Hiç mi isyan etmiyorum? Yaşadığım şey öğrenilmiş çaresizlik mi? Bu sorulara bazen net bazen kaçamak yanıtlar vermekle beraber sonuç olarak şunları düşünüyorum: Erguvanlar açacak, semt pazarına Çanakkale’den domates gelecek, güneş tenime değecek, rüzgâr yüzüme çarpacak, yağmurdan kaçacağım, yine bir gökkuşağı göreceğim ve belki de ben birileri için bir umut olacağım. Dünyaya gelen her bebek dünya için bir umuttur çünkü. Sakatlık mı? O da şöyle bir şey: Elinde su dolu bir bardak vardı ve bardak elinden kayarak düştü. Bardak artık kırıldı ve su etrafa saçıldı. Suyu içemedin. Peki ama bardak kırıldı diye hiç su içmekten vazgeçtik mi? Kırılan bardak bizim sakatlığımız su ise yaşamımız neden olmasın? Bardak olmazsa olmasın, biz ağzımızı çeşmeye dayayarak yine de su içmek isteriz.

  14. #29
    Belgın
    Misafir Üye
    Belgın Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Evet bardak olmasada su içmeyi bırakmıyoruz tabiki.
    Her anne gibi bende kızımın birazda olsa bişeylerin farkındalığında olmasını isterdim tabiki.O bence benim meleğim.....

  15. #30
    Editör
    KKELEBEKK Avatarı

    Gerçek Adı
    Kısmet
    Üyelik Tarihi
    23.10-2010
    Son Giriş
    Dün
    Saat
    13:41
    Yaşadığı Yer
    Aydın
    Mesaj
    13.849
    Alınan Beğeniler
    643
    Verilen Beğeniler
    292

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Panthera: hafif, agresif ve zarif aktif tekerlekli sandalye...
    Merhabalar hozgul,
    Öncelikle ailenizle ağzınızın ve sofranızın tadının hiç bozulmamasını dilerim..
    Ancak Siz diyorsunuz ya, 'bir şey öğrendiğinde heycanla: “Ama baba nasıl oluyor” sorusunu sorduğundaki o duygu ifadesini, sesini, gözlerini hissetmek, görmek ne ile ölçülebilir. ' diye.. Bu duyguyu yaşamak işte bütün ailelerin hakkı olan.. Allah korusun ama ya diyemeseydi.. O etrafında olup bitenlerin farkında olamasaydı yada size bu kadar güzel ve kendisi gibi duru bir şekilde ifade edemeseydi.. Bakın Belgın Hanım ne demiş: 'susadığında veya herhangi birşey istediğinde bir huzursuzluk yaşadığında deneme yanılma yolu ile isteğini bulmaya çalışıyorum.bazen bu en son aklıma gelen şey oluyor ve bu esnada ben de kızımda oldukça yıpranmış oluyoruz.'
    Belgın Hanım sizede selamlar bu arada sabırlar ve kolaylıklar diliyorum.. Ama sizinde o an öğrenmiş olsanız yine vazgeçemezdiniz bence çünkü bu konuda insanlar dini, vicdani sorumluluklar yüklüyorlar. El-elalem ne der deniyor ama yaşayan sizsiniz, nerde şimdi o insanlar..... Kendi hayatlarını yaşıyorlar, sizin yaşadıklarınızdan bi haberler..

    Önemli olan aynı suyu, aynı bardaktan içebilmek bence.. Bardak çocuk, su yaşamsa.. Bardaktan yine vazgeçmiş olduk.. Su ise belki başka bardaklarda şekil almaya devam edecek..

    Hayırlı geceler diliyorum..




Sayfa 2 / 8 İlkİlk 123456 ... SonSon