
Fotoğraf özelinde de mutlaka makaleler vardır ama ben bilemedim şimdi. Genel anlamda medyada sakatlar konulu şunu biliyorum mesela:
Kahramanlar, Kurbanlar, Egzotikler ve İnsanlar Üzerine
Eskiden engellilik sıradışı bir şey olarak görülürdü. Engellilere hayretle ve ‘mucize’lermişçesine yaklaşan kitaplardaki sakat beden çizimlerinde bu bedenlerin en alışılmadık bölümleri öne çıkarılır, engellilik de istisnai bir durum olarak nitelendirilirdi.
Modern dönemde kahraman-vari temsiller ağırlık kazandı. Bugün, örneğin, kayalıkları tırmanan tekerlekli sandalye kullanan insanlar gösteriliyor. Bu tür temsillere, spordaki başarıdan çok sakatlığın vurgulandığı, engelli sporlarına ilişkin haberlerde sık rastlanıyor. Kaza geçiren kayakçı Silvano Beltrametti ya da kısa süre önce ölen ‘Superman’ Christopher Reeve üzerine haberler bu nitelikteydi mesela. Kahramanlaştırıcı temsil biçimi, sakatlıklarına “rağmen” uzak ülkelere seyahat eden insanlarla yapılan röportajlarda da gözlenebilen, engelli insanı yücelten bir bakışın [hinaufsehen] mevcudiyetiyle ayırdediliyor.
Bu ‘yücelten-bakış’ perspektifi, duygusal temsil biçiminde tersine çevriliyor. Zaman zaman yardıma muhtaç, acı çeken ve koruma ve desteğe ihtiyaç duyan kurbanlar olarak gösterilen engelli insanlar acıma hissiyle aşağı-görülüyorlar. Bu reklamlarda sıkça karşılaşılabilecek temsil biçimi engelliliği sosyal yardımla çözülebilecek bir sorun olarak yansıtıyor. Benetton’ın, zihinsel engelli çocukları bakıcılarıyla beraber rengarenk kıyafetler içinde gösteren ‘güneş çiçekleri’ kampanyası bu tür temsile bir örnek. Noel zamanı yardım yapılmasını teşvik eden örgütler de, sıkça engellileri mağdur/kurban olarak gösteren temsillere başvuruyor – örneğin Avusturya’daki “Karanlığa Işık” örgütü. Bu tür temsillerde sıklıkla engelli çocuklara yer veriliyor; ki böylece sorunun ciddiyetinin üstü örtülüyor.
Engelliliği egzotik olarak temsil eden başka bir temsil biçimi ise, izleyiciyi izlenenden uzaklaştıran bir bakış aracılığıyla kuruluyor. Engelli insanlar merak ve eğlence nesneleri olarak ele alınıyor bu temsilde. Bu temsil biçimi engelli insanları panayır figürleriymişçesine sunan 'Freak Show’ların karakteristik özelliklerinden biriydi. Bugün bu tür bir sunuma pek rastlanmıyor. Yine de, arada sırada, engelli insanları bir yandan normları problematize ederken öte yandan onları olumlayan bedene bürünmüş çelişkiler olarak sunan medya haberleriyle karşılaşmak mümkün. Normlarla bu müphem ilişki dikkat çekici olduğu için egzotik temsil biçimini reklamlar için de çekici kılıyor.
Benzer bir şekilde az (hatta egzotik temsil biçiminden daha az) karşılaşılan bir temsil biçimi de sıradanlaştırıcı temsil biçimi. Siyasi olarak en etkili temsil biçimi bu; zira engelliliği alışıldık, insani bir deneyim olarak sunuyor. Güven ve yakınlık sağlanması sayesinde izleyici ve izlenen arasındaki ayrım aşılıyor; böylece engelli insanların algılanması normalleştiriliyor. Bu temsil biçimine örnek ‘Lindenstrasse’ dizisi: Bu televizyon dizisinde tekerlekli sandalyede bir spastik ve Down sendromlu bir çocuk ne aklanarak ne de ayrımcı bir şekilde temsil ediliyor. Bunun yerine, bu insanların sıradan/gündelik düşünceleri ve yaşam dünyaları öne çıkarılıyor.
Garland Thomson engelliliğe ilişkin dört farklı temsil biçimini şu şekilde özetliyor: kahramanlaştırıcı temsil biçimi izleyicinin ayrım karşısında hayrete düşmesini teşvik ediyor; duygusal biçim izleyiciye şefkatle tepeden bakmasını (aşağı-görmeyi) öğretiyor; egzotik biçim izleyiciyi yabancı bir nesneye uzaktan bakmaya koşulluyor; gerçekçi biçim ise izleyiciye incelediği nesneyle yanyana gelmesini tavsiye ediyor. Medyada burada ideal-tipler olarak tarif ettiğimiz temsil biçimleri sıklıkla karışık bir halde yer alıyor.