
And Olsun Şart Olsun
Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Ahım.
Enver Gökçe
BİRİ BANA BENZİYOR
Öyle devasa ki yalnızlığım içimde
Her akşam oluşunda karanlığa meydan okuyan
Sadece yalnızlıktır karşı çıktığım
Tonlarca elem yükü sırtımda benle beraber
Usanmadan şiirlere yazdığım biri bana benziyor
Yaşadığı günün karını indirince cebine,
Gider yatar sağına insanlarımız tasasızca yatağına
Ölürse keyf sürecek cennetinde mevlanın
Ne cürmü varki esasında yalan dünyanın.
Haddimize değil,çünkü hepsi Allah’tan diye,
Hislerini mısralara dökenlerin, biri bana benziyor.
Derdim,tasam ne paradır nede pul,
Zengin olsada gönlüm, bedenim yoksul.
Hakkı adeletle dağıtana olmak isterdim kul
Herkes,herşey susardı sessizliğe tüter dumanlar
'Tek cehennemde ben yanayım' diyen biri bana benziyor.
Bak kimse anlamaz beni bir bana dost yalnızlığım.
Bedenimi tehdit eden çaresizliğime şahitmidir güneş..?
Karanlıktan kopup gelen ışıktır yüreğimi ısıtan,dost
Şaşkın bakışlarımda kaybolup gider çaresiz günlerim.
'Ayıbı saklamayın dostum' diyen biri bana benziyor.
Kainat ben, birde yanızlık, yokluk ve boşluk içindeyim.
Duaya götüren yol sende saklı, sana davetliyim.
Yalnızlığım pusu kurmuş yollarıma, beklemekte
Bulutlar yüklü ha yağdı ha yağacak hasret üstüme
'Hasetliğe aklım ermez' diyen, biri bana benziyor ..
Nevzat İNCEDERE
And Olsun Şart Olsun
Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Ahım.
Enver Gökçe
Kapadım balkonumu
duymak istemiyorum ağıtı
ama yalnız ağıt var
gri duvarlar ardında
...Çok az melek var şarkı söyleyen
çok az köpek var havlayan
bin keman bir avuca sığıyor;
Ama ağıt koskoca bir köpek,
ağıt koskoca bir melek,
ağıt koskoca bir keman,
gözyaşı ağzını tıkıyor rüzgarın
duyulmaz başka bir şey
ağıttan
GARCİA LORCA
NORMAL
Lisa çok uzun boylu.
Anna ise çok kısa.
Daniel de çok şişman.
Ama Emil ne zayıf.
Fritz çok soğuk ve suskun.
Flora ise çok konuşkan.
Cornelia çok güzel.
Ama Erwin çok çirkin.
Şu Hans aptal mı aptal.
Sabine ise çok akıllı.
Traudel artık çok yaşlı.
Theo ise ne kadar genç.
Her insan bir şeyde pek çok.
Ama her insan bir şeyde de pek az.
Her insan bazı noktalarında normal değil.
Burada tamamen normal biri var mı ki?
Hayır, burada normal olan
Hiç kimse yok.
Ve işte asıl bu normal.
Dora Benzelrath
(Çeviren: Şükrü Sürmen)
“Sakatlık ve özürlülük bir insanlık durumudur ve bütün insanlık durumları gibi hayatın doğal bir dönüşümü ve indirgenişidir.”
ANAHTAR
Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Açsam göğün mavi kapılarını.
Bir samanyolundan geçip dolaşsam
Yıldızların altın yapılarını!
Dolansa boynuma ışıktan kollar,
Açsa esrarını gök perde perde:
Kayıp sesleri duysam yeniden,
Kaybolan yüzleri görsem göklerde!...
Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Toprak kilidini açsam dünyanın,
Çözsem düğüm düğüm muammasını
Ölüm denen sonsuz, büyük rüyanın!
Gelse bahçe bahçe mevsimler dile,
Ağaçlar, çiçekler konuşsa biraz:
Kimdir şu dallarda kızıl gülleri
Böyle alev alev yakan sihirbaz!
Bulsam, bir sihirli anahtar bulsam,
Ne yıldızlar için, ne güller için!
Alnı eşiğinde bekleyenlere
Açılmak bilmeyen gönüller için!
Yusuf Ziya Ortaç
Şimdi Kan Kaybeden Bir Yaradır İçimdeki Bozgun
Suskular sinmiş duvarlara
Sabrım sınanıyor acıların örsünde
Bir yük vagonunda gider gibi geçiyorum yılların üzerinden..
Vagon yükü acılar taşıyorum sol yanımda
Ve hiç unutmuyorum sevgi expresinde hep bir kaçak olduğumu
Yol boyu mırıldanıyorum türkümü
Sesimde gurbetin ateşi
ve yüreğimde tutsak bir sevdanın sızısıyla yana-yakıla yaşıyorum
Bir tufanda boğuldu sevinçlerim..
Ne vakit Uçursam beklentilerimi umudun gökyüzüne;
soğuk rüzgarlar döve döve içeri aldı beni
Mermileşmiş yasaların kesin hükümlerine geçmedi ,
sayfalar dolusu savunmalarım..
Ne yana dönsem hükümlü duvarlar örüldü gözlerime.
Şimdi kan kaybeden bir yaradır içimdeki bozgun
Zafere gidilecek yollar ortadayken,
kelime oyunları arasına sıkıştırılan
yüklemsiz cümleler kaldı avuçlarımda
Yine yanlış notalarına bastım hayat türküsünün
Kanlı bir yenilginin,kangren olmuş düşlerini kesiyorum kör bir bıçakla..
Koca taşlarla vuruluyor habil yüreğime;
Ölüm kusuyor kabil soylu haydutlar
Öldürülüyorum faili meçhul satır aralarında
Şimdi hangi kapısını aralasam düşüncelerimin;
Adını özgürlük koyduğum tutsaklığıma açılıyor bahçesi
Sonra ;hapislik başlıyor içimde
Odamın ışıklarını gündoğumuyla söndürmeyi öğreniyor uykusuzluğum
Üstümde kuşları vurulu sağır bir gökyüzü
Uzaklara sürgün edilmiş bedenimle,
başımı ağırtan cümleler biriktiriyorum yenikliğimin kavrukluğunda
Uykusuzum
Uyanıyorum gecenin kör bir vaktinde;
Birden bire duvar,birden bire hüzün..
aç karınla sigara içmeyi dayatıyorum ciğerlerime
Nereye sığınsam bıçak gölgesi düşüyor yalnızlığıma..
Uykusuzum,Zulmün bağrında
şafaklar sökülüyor demir meridyenlerle çizilmiş penceremde...
Vuruluyor gölgelerin acıyan yanlarıyla taptaze papatyalarımın ömrü
Örülüyor kalbime birbirini tutan keskin tel örgülerle..
Güneşim kolumda türküler okurdum oysa...
aldırmadan yağan soğuk yağmurlara..
Şimdi yatağını unutmuş dalgın bir ırmak akışlarım..
Ne denize ulaşabildim ..Ne de ırmak kalabildim...
Durgunum...
Hasan KARADENİZ
BİNLERCE
Binlerce pazartesi geçti ömrümde
Hangisiydi o çıkaramıyorum
Bir kiraz yediğimi hatırlıyorum kurtluydu
Demek oldukça eski
Bir de saçmasapan şeyler
Bir kızın dizaltını örnegin
Bir adamın çirkin sigara içişini
Nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada
Hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna
Kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil
Kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana
Güzel bir öğle vakti
Eski güzel bir akşamI hatırlayarak
Sonra dopdolu şeyler
Damacanalar gibi
içim kabariyor
Sonu olsun diyorum
Neyin sonu ama
Hiç değilse bu taş basamakların
Turgut Uyar
çok güzel bir şiirmiş.ilk kez okudum.teşekküler sebep oldugun için![]()
VE YIKILDI LİKYA
Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı,
Çünkü
Ekmeklerini köleler veriyor...du onlara;
Köleler ekmek kaygısı çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı,
...Çünkü
Ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
*****
Köleler felsefe kaygısı çekmedikleri için ekmek yapıyorlardı,
Çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygısı çekmedikleri için ekmek yapmıyorlardı,
Çünkü
Kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
*****
Felsefenin ekmeği yoktu,
Ekmeğin felsefesi.
Ve sahipsiz felsefenin ekmeğini,
Sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında...
Melih Cevdet ANDAY
BEN SENİ SEVDİM
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözleri degil,yüregimdi seni gören.
Sen damarlarimdaki kana karisip,geldin oturdun yüregime.Bir baska yerde
olamazdin zaten.Sen benim en degerli yerimde,yüregimde olmaliydin,orada
kalmaliydin.
Çok aska ev sahipligi yapan bu yürek,ilk kez bukadar kolay kabullendi
seni.Herhangi bir konuk degildin artik.Buyüzden ne agilama fasli vardi nede
ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin.Simdi sonbahar kisa giriyoruz ya...Kaynakwh:
Ben dört mevsim bahari yasadim seninle Çiçek çiçek açtin yüregimde.
Gökkusagi zayif kaldi senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak gibi Kaynakwh:
yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari
güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En çok bu renkle anmayi
sevdim seni.Denize tutkundum,denizi sensiz,seni denizsiz düsünemedim. Seni
severken dünyayi da sevdim ben,insanlari da...Kendime bile dar gelirken,
içinde herkeze olan bir hayatin sahibiydim artik.
En kizgin, en tahammülsüz oldugum anlarda bile seni düsünmek yetti
bana,içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm. Beni Böylesine güldüren senin
sevgindi ve ben kaygisiz,içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir
sey oldugunu anladim seninle. Her seye ragmen sevdim seni.Güçlüydüm ve asamayacagim hiç bir zorluk yoktu. Koca bir kente,koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden
tuttugunda,patlamaya hazir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve
ben o menzile ulasmak için önüme çikan herseyi yok edebilirdim.Sana ulasmami
engelleyecek herseyi eritirdim,kül ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir
göle dönüsürdüm.Ve o göle birtek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandimda...
Her halin çekti beni.Durusunu,uyumani,gülmeni, kizmani,
saskinligini,safligini,kurnazl igini,çocuklugunu, olgunlugunu sevdim.Sesini
de sevdim suskunlugunuda.Küçük
oyunlarini,kaprislerinisitemle rini,korkularini sevdim.Seni ve o doyumsuz
sevdani, uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman.Sigmadin
cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi.
Seni severken yorulmadim.Çünkü sen yasam kaynagiydin.Hergün
yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa
tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölümsüzlügün ta kendisiydin.
Sevdim iste ötesi yok...
BAŞUCUMDA BİR KİTAP
Başucuma bir kitap koydum
Kitapla birlikte rüyaya daldım…
Bir hikaye başlıyor
Belki sayfaları eksik bir roman
Bitirilmemiş bir masal…
Böyle mi başlar hayaller, düşler
Sonunu bulur mu insan ..
Başucuma bir kitap koydum
Sonuna geldiğimde yeniden başlamak için
Gülümsedim
Sayfayı çevirdim
Dizeler arasında aşkı gördüm
Her cümlede biraz daha aktım
Her sayfada kendimden izler buldum
Sürüklendim
Ağladım
Yoruldum
Ve sonra/
Ağlayan gözlerime karışan yağmurlar arasında, seni buldum
Her sayfa da adını andım
Yüreğimi acıtan seni, aşkın içinde buldum
Şimdi sayfalar seni yüklenmiş sırtına
Geziyor diyar diyar
Konuyor pare pare yüreklere
Anlatıyor seni eline alan her aşığa
Yağmurla birlikte müzik çalıyor
Aşka eşlik edercesine dans ediyor
Hayat akıp giderken
Sayfalar tükeniyor
Sonu olmalı masalın, hikayenin, romanın,
Elimdeki bu kitabın ..
Uyanıyorum
Gözlerimi açtığımda ellerimden kayıp giden zamanı,
Ve o zamanın içinde aşkı buluyorum.
Susuyorum /
Sustuğumda, şehre yağan yağmuru izliyorum ..
Başucuma bir kitap koydum.
İçinde seni buldum ..
Ebru ERTAŞ
GÖLGELER
Gölgeler anımı ele geçirir
Tekrar..
Ön sezimden koca bir
Yelkovan çatırtısı daha,
Öyle uzaktan ki…
Duyuldu geceye olan
Hayranlığım…
Yeşilimsi baktıklarımda
Özlemsi bir gecede
Siyahlıktan arındım da
Beyaz bir rüya
Görmek istedim ben.
__O an ki,ensemde bir ıslıktı
__Kestane saçlarımın arasından
__Usulcacık dudaklarıma yerleşen.
__Kabuslarımda karalardan kurtulup,
__Gözlerinin elasına koşarken
__Göz ardı etmişim,
__Unutmuşum yeşilini.
__Sabaha ne kaldı ..
__Bembeyaz yarınlara uyandığımda
__Bir tek,
__Gözlerin kalacak aklımda ..
Müşerref ÖZDAŞ
NE KALDI
Sevgiler salınır gönül bahçemde,
Uzanıp dermeye mecalmi kaldı.?
Mesafeler koydu dosta hasreti,
Dost yüzün görmeye dermanmı kaldı.?
Bir sevda yoluna diktim fidanı,
Gönül sevdiğini çektimi canı.
Mecnuna çevirir sevda insanı
Onun dinleyeceği fermanmı kaldı.?
Nevzat İNCEDERE
Ne giysem yakışmıyor uçurumlardan başka
Dağıtamıyor hiçbir güneş ruhumdaki sisi
Ve ben hâlâ yarın güzeldir diyorum
Kalmasa da albenisi
İ. tenekeci
ÖMRÜMÜN GÜNEŞİ
Günaydın ömrümün güneşi ,
Yine sensiz bir sabaha uyandım
O yüzdendir gökyüzünün ağlaması .
Sensizliğine ağlayan bulutlara dön de bi bak ne olur
Bak ki bulutlar birleştirsin gözlerimizi
Bak ki yeniden güneş doğsun gönlümün başkentine,
O gözlerinle birlikte gitti güneş
Hiç doğmamak üzere...
Ö.S.