Çağıltısı kulaklarıma çarpıyor
Çırpınan dudaklarından çıkan sesinin
Süpürüyorsun acıyı bakışlarınla
Günü güzelleştiren güzel bir anı gözlerin....
Cevap:
Yağan bir ışığın
saydamlığı
gözlerin
Yüreğimdeki damlaları derin
Seviyorum gülüşündeki
aydınlığın
Şizofren Sanrısı
Parçalanıyor yürek
Şizofren sanrısıyla irkilen
insanları görünce
Gören var mı benden başka
Hepinize soruyorum
İnsanıyla, tanrısıyla
Gözleri fora edilmiş yelken
Açılıyor, açılıyor
Zihnini yöneten dopaminin
uyarısıyla
Yarısıyla yaşıyor gibi
Diğer yarısıyla taşıyor gibi
bir ölüyü
Konuşmuyor kimseyle
Varsa karısıyla bile
Fakat aklında
Uykusuzluk gözlerimden dökülen sancı. Kıyamet bekler gibi sabahı beklemek. Ölüm tükürten çaresizlik. Yalnızlığın bıçak gibi kestiği karanlığın ortası. Hiç kimse yok. Sadece ben ve kafamın içi. Kafamın içinde onlarca insan.
O gün yatağımdan şiir heyecanıyla doğruldum. Her zamanki gibi şiir yazacaktım. Kalktım ve bilgisayarımı açtım. Şiir yazdım ve sabahın kımıltısını duydum yüreğimde. Dışarıda günün ilk ışıkları. Esrik bir esinti hissettim ensemde. Gönlümün kıpırtısı sevdaya yol almıştı
Takvim yaprakları eksiliyor. Duvarlarda yokluğunun yankısı. Dudaklarımı titretiyorum şiirlerde. Sen yoksun. Sensizlik kaynayan bir deniz. Sensizlik kanayan yalnızlık.
Şehir yıkılıyor üzerime. Nefesim ciğerlerime batıyor. Neredesin kelimelerin en güzeli? Bu enkazdan, bu toz bulutundan beni ne zaman kurtaracaksın? Seni gençliğimi çağırır gibi çağırıyorum. Gel gençliğim, gel vazgeçemediğim...
Ölüm ansızın dökülür yüreklerden. Ağrısı bütün pencerelerin ardına yayılır.
Sıkıyorum avcumu... Avcum mu beni sıkıyor ben mi avcumu belli değil. Bir yumruk olup birinin yüzünde patlasam, ya da açılsam, verilsem başka bir insana.
Sıkıyorum dişimi, bu da geçecek. Bu gece de boyanacak rengarenk. Geçmişi yakacağız yine. Yaksak ne ki isi bulaşıyor üzerimize. Nereye gitsek o. Evet o hüzün.
Hayır, daha fazla adım atmayacağım... Burası Dostoyevski'nin romanında geçen uçurum. Hangi romanı bilmyorum. ''Adım at'' diyorsunuz. Atamam, atarsam atlamış